Hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 125. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, “bir kimseyi alenen aşağılayıcı bir söz söylemek” veya “bir fiil veya davranışla bir kimseye hakaret etmek” hakaret suçunu oluşturmaktadır. Hakaret suçu, bir kişinin onuruna, şerefine veya itibarına yönelik olarak yapılan sözlü veya yazılı bir saldırıdır. Bu suç, bir kişinin itibarına zarar vermek, aşağılamak veya küçük düşürmek amacıyla yapılan açık veya örtülü ifadeler ile gerçekleşebilir. Hakaret suçunun basit hali takibi şikayete bağlıdır. Yani mağdur şikayetten vazgeçtiğinde dosya düşer. Sadece kamu görevlisine hakaret takibi şikayete bağlı değildir. Hakaret suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Kişilere Karşı İşlenen Suçlar kısmında ve Şerefe karşı suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Şerefe karşı suçlar, kişinin manevi varlığına yönelik saldırıları önlemeye, şeref hakkını korumaya yönelik suçlardır. Hakaret suçu, TCK’nın 125 ile 131. maddeleri arasında şerefe karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Hakaret suçu 2 farklı şekilde işlenebilir:
- Onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir durum ve olgunun isnat edilmesi (Örneğin; o adam katil, tecavüzcü, rüşvetçi, o kadın hırsızlık yaparken yakalandı vs.)
- Küfür edilmesi (Adi, köpek, şerefsiz vs)
Hakaret suçu doğrudan kişinin birey olmaktan kaynaklanan kişilik haklarına saldırıdır. Hakaret suçu ile sosyal bir kavram olan “şeref” ve kişinin özsaygısı korunmaktadır. İnsan kişiliği maddi ve manevi varlığı ile bir bütündür. Kişinin maddi (fiziki) varlığı kadar manevi varlığını da korumak gerekir. Kişinin maddi varlığı adam öldürme, yaralama gibi vücut bütünlüğüne karşı suçlar ile korunurken; manevi varlığı da şerefe karşı suçlarla ( hakaret vs.) korunmaktadır. İnsanın maddi ve manevi varlığı Anayasanın 17. maddesi ile koruma altına alınmıştır.
Bu makalemizde; hakaret suçunun tanımı ve unsurları, hakaret suçunun TCK’daki yeri ve cezası, hakaret suçunun öğeleri ve nitelikleri, hakaret suçunun şikayete bağlı veya resen soruşturulması, hakaret suçu işleyen kişinin kastı ve kusuru, hakaret suçunda sözlü ve yazılı ifadelerin değerlendirilmesi, hakaret suçunun ceza hukuku ve medeni hukuktaki yansımaları, hakaret suçunun işlendiği ortamın rolü: internet ve sosyal medya, hakaret suçuna karşı koruma yolları: dava açma ve tazminat talebi, hakaret suçunun diğer suçlarla ilişkisi: iftira, tehdit, nefret söylemi arasındaki ilişki ele alınacaktır.
Hakaret Suçu Nedir?
Hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 125. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, “bir kimseyi alenen aşağılayıcı bir söz söylemek” veya “bir fiil veya davranışla bir kimseye hakaret etmek” hakaret suçunu oluşturmaktadır. Hakaret suçu, bir kişinin onuruna, şerefine veya itibarına yönelik olarak yapılan sözlü veya yazılı bir saldırıdır. Bu suç, bir kişinin itibarına zarar vermek, aşağılamak veya küçük düşürmek amacıyla yapılan açık veya örtülü ifadeler ile gerçekleşebilir. TCK 125. maddesinde yer alan hakaret suçu, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte “somut bir fiil veya olgu isnat etmek” veya “sövmek” suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına düşürmek şeklinde oluşan bu bakımdan seçimlik hareketli bir suç tipidir.
Hakaret suçu ise, tahkir suçları olarak nitelendirilen suç tiplerinin genel tahkir suçu kapsamındadır. Özel tahkir suçları olarak adlandırılan ve kişilerin şerefinin yanı sıra veya bundan ayrı olarak başka hukuki değerleri koruyan suç tipleri de bulunmaktadır;
- Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar altında yer alan suçlar olan Cumhurbaşkanına hakaret (TCK m.299),
- Devletin egemenlik alametlerin aşağılama (TCK m.300),
- Türk milletin, Türkiye Cumhuriyet Devletin, devletin kurum ve organlarını aşağılama (TCK m.301)
- Yabancı Devletlerle İlişkilere Karşı Suçlar altında düzenlenen Yabancı devlet bayrağına karşı hakaret (TCK m.341) gibi.
Hakaret suçunun şartları sadece 125. madde ile sınırlı değildir. TCK’nın ikinci kısmının “Şerefe Karşı Suçlar” başlıklı Sekizinci bölümünde 125. maddede hakaret suçu ve nitelikli halleri, 126. maddede mağdurun belirlenmesi, 127.madde isnadın ispatı, 128. maddede iddia ve savunma dokunulmazlığı, 129. maddede ise, cezanın kaldırılması veya azaltılmasını gerektiren nedenler düzenlenmiştir. 130. madde “kişinin hatırasına hakaret” başlığını taşımaktadır,. 131. madde ise, soruşturma ve kovuşturma usulüne dairdir.
TCK md.125 uyarınca;
(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. (Asliye Ceza Mahkemesi) (Uzlaşma Kapsamında)
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. (Asliye Ceza Mahkemesi) (Uzlaşma Kapsamında)
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, (Asliye Ceza Mahkemesi) (Uzlaşma Kapsamında Değil)
b)Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, (Asliye Ceza Mahkemesi) (Uzlaşma Kapsamında)
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. (Asliye Ceza Mahkemesi) (Uzlaşma Kapsamında)
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. (Asliye Ceza Mahkemesi) (Uzlaşma Kapsamında)
(5) Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.
Hakaret suçu Türk Ceza Hukukunda son derece yaygın bir biçimde uygulama alanı bulan suç tiplerinden biridir. 5237 sayılı TCK’nın İkinci Kitabının Kişilere Karşı Suçlara ilişkin İkinci Kısmının “Şerefe Karşı Suçlar “ başlığını taşıyan Sekizinci Bölümünde 125-131 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu makalemizde, Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak sizlere hakaret suçunu, hakaret suçunun özelliklerini, unsurlarını, cezasını, hakaret suçunda görevli mahkemeyi, zamanaşımını, uzlaşmayı, şikayet süresini, hakaret suçunda adli para cezası, erteleme ve hükmün açıklanmasının geriye bırakılması hususlarını açıklayacağız.
Hakaret Suçunun Şartları
Hakaret suçunun şartları şu şekilde ifade edilebilir:
- Hakaret suçunun faili herkes olabilir.
- Suçun hukuki konusu kişilerin onur, şeref ve saygınlığıdır.
- Hakaret suçu 5237 sayılı TCK m.125’e göre seçimlik hareketli bir suç olup birden fazla hareket ile işlenmesi mümkündür. Bunlar; somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövme biçiminde gerçekleşir.
- Somut bir fiil veya olgu isnat etmek: Hakaret suçunun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketlerden ilki, failin mağdura doğruluğu veya yanlışlığı ortaya çıkarılabilecek, ispatlanmaya elverişli somut bir fiil veya olgu isnat etmiş olmasıdır.
- Sövme: Hakaret suçunun diğer seçimlik hareketini oluşturan sövme, somut bir fiil ya da olgu içermeyen, soyut bir değer yargısını ifade eden fakat kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte sözler sarf edilmesidir.
Hakaret suçunun oluşması için özel kast aranmaz, genel kast yeterlidir. Şaka yapma, alay etme amacıyla yapılan fiiller hakaretin objektif unsurlarını içeriyorsa bu durumda yine suç oluşacaktır.
Hakaret Suçunda Soruşturmanın Başlaması
Beyanına başvurulan mağdura ;
- Olayın nerede ,
- ne zaman gerçekleştiği ,
- Eylemin kim tarafından yapıldığı,
- Eylemin ne şekilde (sözle, yazıyla, hareketle, telefonla, elektronik postayla vs. ) yapıldığı,
- Eylemin üçüncü kişilerce duyulup duyulmadığı ,
- Eyleme tanık olan kişilerin kimlik ve adres bilgileri ,
- Eyleme sebep olan ya da dayanak oluşturan olaylar ,
- Şüpheli tarafından sarf edilen sözlerin tam olarak nelerden ibaret olduğu ,
- Mağdurun kamu görevlisi olup olmadığı ve sarf edilen sözlerin kamu görevlisinin görevinden dolayı söylenip söylenmediği
- Suç telefon görüşmesi sırasında işlenmişse, kendine ait telefon ile biliyorsa şüphelinin kullandığı telefonun numaraları, olay tarihli iletişiminin tespitine rıza gösterip göstermediği ,
- Sosyal medya vasıtasıyla suça maruz kalmışsa, kendisine ve faile ait sosyal medya hesaplarına dair bilgiler,
- Suç telefon görüşmesi sırasında işlenmişse, sözlerin söylendiği anda kendisinin nerede olduğu,
- Suç telefon görüşmesi sırasında işlenmişse, şüpheli ile arasında toplam kaç görüşme olduğu ve hakaret teşkil edecek sözlerin hangi görüşmelerde söylendiği ,
- Eyleme karşılık verip vermediği,
- Eylemin bizzat yüzüne karşı işlenip işlenmediği,
- Eylem gıyabında işlenmiş ise toplam kaç kişinin muhatap alınarak işlendiği ve bu kişilerin kimlik ve iletişim bilgileri ,
- Şüpheliden şikayetçi olup olmadığı ,
Sorulmalıdır.
Önemli Not : Uygulamada birçok mağdur , beyanı alınırken kendisine karşı sarf edilen sözleri açıkça söylemekten çekinmekte ve dolaylı ifadeler kullanmayı tercih etmektedir . Ancak sarf edilen sözlerin tam olarak içeriği bilinmeksizin suçun işlenip işlenmediğine dair net tespit yapabilmek mümkün değildir. Bu sebeple, işin hukuki mahiyeti kısaca mağdura anlatılmalı ve sarf edilen sözleri açıkça belirtmesi istenmelidir.
Önemli Not : Uygulamada vatandaşlar sık sık Cumhuriyet Başsavcılıklarına müracaatla TBMM Başkanı , bakanlar vb. yüksek düzeyli kamu görevlilerine hakaret eden kişileri ihbar etmektedirler. Bu durumlarda bazı Cumhuriyet savcılarınca kamu görevlisine hakaret suçunun takibinin şikâyete bağlı olmadığı gerekçe gösterilerek mağdurun beyanı ve hatta kimlik bilgileri bile temin edilmemekte, iddianamelerde sadece mağdurun adına ve sıfatına yer verilmektedir. Bu uygulama hatalı ve hukuka aykırıdır. İhbar üzerine başlatılan bu tür soruşturmalarda mağdurun görev yaptığı kuruma yazı yazılarak kimlik bilgileri ve istemi halinde beyanı temin edilmelidir.
Hakaret Suçu Nasıl İspatlanır?
Hakaret suçunun ispatı, hakaretin sözlü veya yazılı olarak yapıldığına dair delillerin toplanması ile mümkündür. Türk Ceza Kanununda delil serbestisi kuralı vardır. Yani suç her türlü delille ispat edilebilir. Hakaret suçunda ispat yöntemleri arasında şunlar sayılabilir:
- Tanıkların ifadeleri: Hakaret suçu işlenmesi durumunda, olaya tanıklık eden kişilerin ifadeleri, mahkeme tarafından kabul edilebilecek önemli bir delil olarak kabul edilir. Tanıkların her biri olayın nasıl gerçekleştiği ve neleri duyduğunu savcılık ve mahkeme huzurunda yeminli ifadesinde söyler.
- Telefon kayıtları: Hakaretin sözlü olarak yapıldığı durumlarda, hakareti içeren telefon görüşmesi kayıtları veya diğer iletişim kanalları, hakaretin varlığını kanıtlamak için kullanılabilir. Telefon görüşmesi sırasında şartları varsa ses kaydı veya sesin dışarı taşması durumunda duyanlar dinlenebilir.
- Sosyal medya kanıtları: Günümüzde hakaret suçu, sosyal medya gibi dijital platformlarda da sıklıkla işlenmektedir. Bu nedenle, hakaret içeren mesajların, tweetlerin, yorumların veya diğer sosyal medya paylaşımlarının kanıt olarak sunulması mümkündür. Facebook, twitter, instagram gibi sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini Amerika Birleşik Devletleri adli makamları cevaplamamaktadır.
- Emniyet araştırma raporu: Sosyal medya üzerinden yapılan hakaretlerde şüphelinin kimliğinin tespiti için açık kaynaklardan emniyet araştırma raporu hazırlar. Bu raporda şüphelinin kimliği ve yapılan hakaret tespit edilmeye çalışır. Bu rapor %100 kesinlik içermez.
- Delil tespiti yapılması: Hakaret suçu işlendiği yerde delil tespiti yapılması, hakaretin varlığını gösteren kanıtların toplanması için de bir yöntem olabilir. Örneğin, hakaretin yapıldığı yerdeki güvenlik kameraları veya olay yerindeki kanıtlar, hakaretin varlığını ispatlamak için kullanılabilir.
- E-Tespit yapılması : Türkiye Noterler Birliği sunduğu hizmetle 7 gün 24 saat esasına göre internette herhangi bir web sayfası veya sosyal medya hesabı üzerindeki veri veya bilgiyi URL bazlı tarama yaparak tespit etmektedir. E-tespit talep eden kişi, içeriğini tespit etmek istediği URL’yi Noterler Birliği’nin veri tabanına gönderir, kendisine bir e-tespit başvuru numarası verilir, söz konusu başvuru numarasıyla mesai saatleri içinde herhangi bir notere başvurularak online yapılan tespit, kağıda dökülerek noter tarafından onaylanır. E-tespit yöntemiyle internet üzerinden işlenen suçlar kesin bir şekilde tespit edilmiş olur. Noterler Birliği’nin e-tespit sayfasına buradan ulaşabilirsiniz. E-Tespit Başvuru Sayfası
Bu yöntemler, hakaret suçunun ispatında kullanılabilen bazı yöntemlerdir. Ancak, her ülkenin yasal düzenlemeleri farklı olduğundan, hangi kanıtların kabul edileceği ve nasıl kullanılacağı da değişebilir.
Hakaret Suçu Unsurları
Fail
Kanun metninde “bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi” ibaresine yer verilmiştir. Buna göre bu suçun faili herkes olabilir. Aynı durum TCK m. 130 kişinin hatırasına hakaret için de söz konusudur. Ayrıca kimse ibaresi kullanıldığı için failinin ancak gerçek kişiler olabileceği anlaşılmaktır. Tüzel kişilerin bu suç açısından fail olabilmeleri söz konusu değildir. Bu suçun faili yaşayan bir kişi olabilir. Ölen bir kimsenin hakaret içerikli yazılarının yayınlanması konusunda ise yayınlayanlar bu suçtan sorumlu olacaktır. Ölen kişinin sorumluluğu söz konusu değildir. Vasiyetname yoluyla hakaret edilmesi durumunda ölmüş kişi fail olmayacağı gibi vasiyetnameyi açıp işleme koyan kamu görevlisinin de kanun hükmünü yerine getirme nedeniyle sorumlu olmayacaktır.
Kamu görevlileri bu suçu görevi sırasında işlerse özel soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulur.
Yasama dokunulmazlığı veya diplomatik dokunulmazlık gibi bir muafiyetin varlığında fiili gerçekleştiren kişiler suçun fail olabilirler ancak muafiyet nedeniyle yargılanamazlar. Anayasa madde 83 uyarınca” Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden,…, bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.” Milletvekilleri yasama sorumsuzluğu kapsamında meclis çalışmaları sırasında gerçekleştirdikleri ve hakaret niteliği taşıyan söz ve davranışlarından hiçbir zaman sorumlu tutulmayacaktır.
Hakaret suçlarının basın yoluyla işlenmesi durumunda 5187 sayılı Basın Kanunu m.11 uygulama alanı bulacaktır. Buna göre suçun işlendiği yayının süreli veya süresiz bir yayın olmasına göre ayrım yapılır.
- Süreli yayınlarda, bu kanun gereğince fail eser sahibidir. Eser sahibinin belli olmadığı veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip olmadığı ya da yurtdışında bulunması nedeniyle Türkiye’de yargılanamadığı veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmediği hallerde sorumlu müdür ve yayın yönetmen, genel yayın yönetmen, editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilidir. Fakat bu eserin sorumlu müdürün ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin karşı çıkmasına rağmen yayınlanması halinde, bundan doğan sorumluluk yayımlatana aittir.
- Süresiz yayınlarda ise, eser sahibinin belli olmadığı veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip olmadığı ya da yurtdışında bulunması nedeniyle Türkiye’de yargılanamadığı veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmediği hallerde sorumlu müdür ve yayın yönetmen, genel yayın yönetmen, editör, basın danışmanı gibi sorumlu basımcıdır.
2954 sayılı Türkiye Radyo Ve Televizyon Kanunu md. 28 uyarınca ; tespit yoluyla yapılan yayınlarda canlı veya bant kaydı olması fark etmeksizin, bu yayınlar aracılığı ile suç işlenirse bu suçun faili; metni yazan veya sesi tespit eden, bunu fiilen kontrol eden, yayını fiilen yöneten ve kontrol eden TRT görevlileridir. Aynı kanunun ilgili maddeleri uyarınca sadece verilen metni okuyan spikerin sorumluluğu söz konusu değildir. Yani verilen metni ,bildiri ve konuşmaları, seçimlerdeki siyasi parti propagandalarını, yayımlanan cevap ve düzeltmeleri okuyan spiker fail olamaz. Aynı durum TCK m. 130 kişinin hatırasına hakaret için de söz konusudur. Örneğin ölmüş birine canlı yayında yapılan bir açıklama da hakaret edilmesi durumunda olduğu gibi okuyan spiker sorumlu olmayacaktır.
Mağdur
TCK md. 125/1’de suçun “bir kimseye” karşı işlenebileceği düzenlenmiştir. Buna göre; herhangi bir kişi bu suçun mağduru olabilir. Hakaret suçunun mağduru kendisine hakaret edilen kimsedir.
Ölmüş kimsenin açıkça kimliğinin de belirtilmesi de gerekmez. Örneğin bir ölünün hayattayken kullandığı lakabı, ona takılan ad yahut adının baş harfinden de kimin kastedildiği anlaşılabiliyorsa, ihtilat yeterli sayıya ulaştığında suç oluşacaktır.
Mağdurun kim olduğu belirlenmediği hallerde hakaret suçu oluşmaz. Hakaret suçunun oluşabilmesi için mağdurun belli veya belirlenmesinin olanaklı bulunması gereklidir. Bu durumda ulu orta sövmelerin kimin onur, şeref, saygınlığını zedelediği belli olmadığı için hakaret suçu da oluşmayacaktır. TCK m. 126 isnadın ispatı başlığı taşımakla birlikte mağdurun belirlenebilirliği noktasında aydınlatıcı bir hükümdür. Anılan hüküm uyarınca; “Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.” Bu durumda örneğin; bir kimsenin lakabını, baş harflerini, veya yalnızca adını veya soyadını söylemek veya herkesin anlayacağı şekilde malum şahıs ifadesi kullanmak bu suçun oluşumu için yeterli olacaktır.
Belli bir bölgeyi hedef alan fakat belli bir kimseye yönelik olmayan sözler bir kimsenin onur şeref ve saygınlığını zedeleyecek nitelikte değilse; hakaret suçu oluşmaz. Fakat bu durumda barışa karşı suçlardan birinin işlenmesi ihtimali değerlendirilebilir. Örneğin; “şu bölgede yaşayanların hepsi kuş beyinlidir.” gibi bir ifade kullanılması halinde TCK md.216 uygulama alanı bulacaktır. Çocuklar ve akıl hastaları da bu suçun mağduru olabilirler. Zira bu kişilerin de korunmaya değer dış şerefi mevcuttur. Toplumda adli geçmişi, sosyal durumu ve mesleği nedeniyle şeref alanı bulunmadığı kabul edilenler de bu suçun mağduru olabilirler. Örneğin hırsıza hırsız, dolandırıcıya dolandırıcı, fahişeye fahişe diye hitap edilmesi hakaret suçunu oluşturacaktır.
TCK md. 125/3 gereği kamu görevlileri görevinden dolayı bu suçun mağduru olabilirler. Fakat suç görevleri nedeniyle değil de sıfatı gereği işlenmişse; TCK md.125/1 uyarınca adi hakaret suçuna vücut verecektir. Örneğin polis memuruna gıcık olan birisinin, şerefsizler diye bağırması durumunda suç görevi nedeniyle değil polis memurunun şahsına karşı işlenmiştir. Dolayısıyla adi hakaret suçu oluşmuş olacaktır.
Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine( TBMM, Bakanlar Kurulu, seçim ve sandık kurulları, adli kurullar vs.) karşı bu suçun işlenmesi halinde ise kurulu oluşturan her bir üyeye karşı bu suç işlenmiş olacaktır.
Bir topluluğa doğrudan bir meslek grubunu veya sosyal topluluğu hedef almadan hakaret edilirse; hakaretin gerçekleşme biçimi itibariyle doğrudan suçun muhatabı bir ya da birden fazla gerçek kişinin varlığı halinde bu topluluğu oluşturan kişilerden her biri, bu suçun mağdurudur ve zincirleme suç hükümleri uygulanır. Örneğin somut olarak o meslekten bir ya da birkaç kişiye yöneltilerek “şu meslekten olanlar nokta noktadır” demek bu suçu oluşur. Fakat salt “şu meslekten olanlar düzenbazdır” gibi mağduru tespit edilemeyen durumlarda bu suç oluşmaz.
TCK m. 130 da düzenlenen kişinin hatırasına hakarette ise; mağdur ölen kişinin yakınlarıdır. Ayrıca ölmüş kimsenin cinsiyetinin, yaşarken algılama yeteneğinin olup olmadığının da bir önemi yoktur. Bu suç bakımından önemli olan ölmüş kimsenin hatırasına en az üç kişiyle ihtilat edilerek işlenmesi durumudur.
Suçun Konusu
Bu suçun konusu, kişilerin onur, şeref ve saygınlığıdır. Bu suç bir tehlike suçudur. Bu anlamda suçun konusunun bir zarara uğramış olması bu suç bakımından aranmaz. Hatta suçun konusuna ilişkin tehlikenin somut olarak ortaya çıkması da gerekmez. Dolayısıyla isnadın veya değer yargısının kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olması yeterlidir. Netice itibariyle suç soyut bir tehlike suçudur.
TCK’nın 130/1. Maddesi uyarınca suçun hukuki konusu ise ölen bir kimsenin hatırası doğal olarak yakınlarının bu hatıraya duyduğu saygıdır. TCK’nın 130/2. Maddesinde düzenlenen ceset ve kemiklerin alınması, ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunması durumunda suçun konusu ise ölünün ceset ve kemikleridir.
Ceset ölü doğan ya da daha sonradan ölen insanın bedeni şeklinde tanımlanabilir. Ancak henüz insan şeklini almamış fetüs ceset sayılmaz. Organları dağılmamış olup kimliğinin tespiti mümkün olan kadavra ceset kapsamındadır. Bütünlüğü bozulmuş dağılmış ise artık o kadavra cesedin parçaları kapsamında sayılacaktır.
Bir kimsenin bitkisel hayata girdikten sonra beyin ölümü gerçekleşmiş ise ona karşı yapılan hakaret fiili artık TCK’nın 125 vd. maddeleri gereğince hakaret suçunu değil 130. maddesinde düzenlenen suç oluşturacaktır. Zira TCK m.125 teki hakaret fiilinin mağduru sadece yaşayan insan olabilir. Mumya da yine bu korumadan yararlanacaktır.
Ölmeden önce kişiye eklenen protezler , kalp pili, takma diş gibi çıkarılabilen parçalar bu suçun konusu olamaz.
Fiil
Bu düzenlemede 765 sayılı Türk Ceza Kanununda benimsenen hakaret ve sövme suçu ayırımı kaldırılmıştır. Buna göre; hakaret suçunun fiil unsuru iki seçimlik hareketten oluşup bunlar; somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövme biçiminde gerçekleşir. Onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikteki seçimlik hareketlerden birinin işlenmesi halinde hakaret suçu gerçekleşecektir. Bu suç sırf hareket suçudur. Bu nedenle; mağdurun onur, şeref ve saygınlığının rencide olması sonucu aranmaz, fiilin o niteliği taşıması yeterlidir.
1. Somut Bir Fiil veya Olgu İsnadı
Hakaret suçunun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketlerden ilki, failin mağdura doğruluğu veya yanlışlığı ortaya çıkarılabilecek, ispatlanmaya elverişli somut bir fiil veya olgu isnat etmiş olmasıdır.
Somut bir fiil veya olgu isnadından söz edebilmek için mağdura yönelen isnadın, fiil veya olgunun yer, konu, zaman ve gerçekleşme şekline ilişkin tamamlayıcı unsurları da ihtiva etmesi gerekir. Örneğin bir avukat hakkında “çantalı hırsızdır.” denilmesi soyut bir isnattır (sövme); buna karşın aynı avukat hakkında “adliyede yolsuzluk çarkının başını çekiyor” denilmesi somut bir olgu isnadı taşıdığını gösterir. Başka bir örnek vermek gerekirse; bir kimseye “sen şu tarihte şu şahıstan para aldın” demek yine somut bir isnad niteliğindedir.
İsnat kavramına gelecekte gerçekleşecek olaylar dahil edilmez. Örneğin “şu kadın kocasından ayrılırsa patronu A ‘yı eve alır zina yaparlar.” denmesi durumunda somut olgu isnadı değil daha çok sövme fiilini oluşturur. İsnat edilen fiil veya olgunun gerçeğe uygun olması, kural olarak hakaret suçunun oluşması yönünden şart değilse de; belirli hallerde TCK md.127’de düzenlenen isnadın ispatı müessesesi uygulama alanı bulabilecektir. Ayrıca gerçeğe uygunluk noktasında, haber ve eleştiri hakkının kullanılması kapsamında bir hukuka uygunluk nedeninin uygulanması da söz konusu olabilir.
Hakaret suçu konusu itibariyle bir soyut tehlike suçu olup, kanuni tanımında fiilin dış dünyada somut bir değişiklik meydana getirmesine yer verilmemiştir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere fiilin tamamlanmış sayılması için failin amaçladığı neticenin gerçekleşmesi gerekmez. Bu suç ani suç özelliği taşımaktadır yani söylendiği anda gerçekleşir. İsnat edilen fiilin doğruluğu suçun oluşumunda etkili değildir. Ayrıca bilinen başka olayları aktaran kişi mağdurun şerefini bir kez daha lekelenmiş ve olayın daha çok yayılmasına sebep olmuş olduğu için hakaret suçunu işlemiş olacaktır.
2. Sövme
Hakaret suçunun diğer seçimlik hareketini oluşturan sövme, somut bir fiil ya da olgu içermeyen, soyut bir değer yargısını ifade eden fakat kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte sözler sarf edilmesidir. Kişiye herhangi bir olayla irtibatlandırmadan, soyut olarak yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de, hakaret suçu oluşur. Kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla ilişkilendirilmedikleri hâlde, yine de hakaret suçunu oluştururlar. Sövme suçu, yazı, resim, işaret, müstehcen bir el hareketi ile gerçekleştirilebilir. Örneğin bir kimseye kemik uzatıp “yakala” demek, bir köpeğe mağdurun ismi takmak, mağdurun yüzüne tükürmek sövme teşkil edecektir. Yargıtay 4.Ceza Dairesinin kararlarında sövme, “küçültücü değer yargısı” biçiminde tanımlanmıştır. Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi bu husus bir kimseye “serseri”, “alçak”, “hayvan” denmesi hâlinde, somut fiil isnadı söz konusu değildir. Aynı şekilde kişiye soyut olarak “hırsız”, “rüşvetçi”, “sahtekâr”, “fahişe” gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır. Kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. Örneğin, kişiye “kör”, “şaşı”, “topal”, “kambur”, “kel” vs. demekle; kişiye “psikopat”, “frengili” veya “AİDS’li” demekle, hakaret suçu işlenmiş olur.
Dikkat edilmelidir ki; davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amacına yönelik olarak belli bir siyasî kanaatin isnat edilmesi hâlinde de hakaret suçu oluşur. Örneğin, bir kişiye “faşist”, “komünist” veya “mürteci” demekle, hakaret suçu işlenmiş olur. Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, toplumda hâkim olan telâkkileri, örf ve âdetleri göz önünde bulundurmak gerekir.
Manevi Unsur
Hakaret suçunun oluşması için özel kast aranmaz, genel kast yeterlidir. Şaka yapma, alay etme amacıyla yapılan fiiller hakaretin objektif unsurlarını içeriyorsa, bu durumda yine suç oluşacaktır. Hakikat değeri taşıyan bir durumun, hukuki bir müessesenin veya tarihsel bir gerçekliğin ortaya konulması durumunda hakaret fiili oluşmayacak olup örneğim evli bir erkeğe bir form doldururken “karınızın adı nedir?” Şeklinde sorulan soruda geçen “karı” ifadesi hakaret niteliği taşımazken; bir tartışma esnasında karşıdaki kadına yönelik olarak “atın şu karıyı dışarıya” şeklindeki ifadeleri muhatabını aşağılamaya, küçük düşürmeye yönelik olduğu için hakaret suçuna vücut verecektir.
Fail, kullandığı sözlerin mi yaptığı hareketlerin Onur şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte olduğunu biliyorsa, kullandığı söze veya harekete kendisinin başka anlam yüklemiş olması suç kastını ortadan kaldırmaz. Fakat fail, yöresel bir yerde kullandığı sözün veya icra ettiği hareketin yöresel olarak Onur şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olduğunu bilmiyorsa; TCK’nın 30/4. maddesi uyarınca hatasından yararlanır.
Hakaret suçu olası kastla da işlenebilir. Örneğin, bir kimse bahçede komşusu hakkında konuşurken “duyarsa duysun” diye hakaret içeren sözler söyler mağdur da bu sözleri duymuş ise burada suç olası kastla işlenmiştir. Yargıtay’ın görüşü de bu yöndedir.
Hakaret suçunun taksirle işlenmesi TCK’ da düzenlenmediğinden taksirle işlenmesi halinde cezalandırılmayacaktır.
TCK’nın 130 maddesinde düzenlenen kişinin hatırasına hakaret suçu genel kastla işlenen bir suçtur. Bir kimsenin öldüğünü ve 3 kişiyle ihtilat ettiğini bilerek onun hatırasına hakaret etmesi ölünün ceset veya kemiklerinin alınması veya tahkir edici fiillerde bulunulması suçun tamamlanması için yeterlidir. Bu suç olası kastla da işlenebilir. Ancak taksirli hali kanunda düzenlenmediğinden taksirle işlenemez.
Hukuka Aykırılık Unsuru
Hakaret suçu için hukuka aykırılık unsurunu ortadan kaldıran hukuka uygunluk nedenleri bulunmaktadır. Bunlar özellikle hukuk uygulamasında çok sık biçimde karşılaşılan haber verme ve eleştiri hakkı ile TCK md. 128 de incelenen iddia ve savunma dokunulmazlığı hakkı ve bunların yanı sıra yalnızca hakaret suçuna özgü olarak ortaya çıkan TCK Md. 127 de düzenlenen isnadın ispatı şeklindeki hukuka uygunluk nedenleridir.
1. İddia ve Savunma Dokunulmazlığı
İddia ve savunma dokunulmazlığı Anayasa’nın 36. Maddesi ile güvence altına alınan” hak arama özgürlüğü” kapsamında TCK Md. 128 hükmünde ” Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre yargı mercilerine ya da idari makamlara yapılan yazılı ve sözlü başvurular ile ihbar ve şikayetler bu hukuka uygunluk nedeninin kapsamında yer alırlar.
Madde hükmünün uygulanma koşullarını şu şekilde sayabiliriz. Yargı mercileri ya da idari makamlar nezdinde yazılı veya sözlü başvuru yapılmış, iddia ve savunmada bulunulmuş olunmalıdır. Başvurunun yazılı, sözlü bir ihbar ya da şikayet ile olabilir. Yani yazılı olma zorunluluğu yoktur.
Kişilerle ilgili olarak gerçekleştirilen isnat ve olumsuz değerlendirmelerin hukuka uygun olabilmesi için “gerçek ve somut vakalara dayanması” ve “uyuşmazlık ile ilgili olması” gerekir. Örneğin boşanma davasında” davalı kadın erkeklerle yatıp kalkmaktadır.”sözleri iddia ve savunma kapsamında değerlendirilebilirken aynı davada kadına aynı olay nedeniyle” orospu” denmesi bu kapsama alınamayacaktır.
Bununla birlikte somut uyuşmazlıkla bağlantılı olmayan isnatlar gerçek olsa bile iddia ve savunma dokunulmazlığının varlığından bahsedilemez.
İddia ve savunma dokunulmazlığı hakaret suçuna özgüdür. Zira örneğin failin fiili görevi kötüye kullanma niteliğinde veya tehdit suçuna vücut verecek nitelikte ise bu dokunulmazlıktan faydalanamaz.
2. Haber ve Eleştiri Hakkı
Halkın haber alma hakkı kapsamında babasının üstlenmiş olduğu haber verme ve eleştiri hakkının kamusal bir nitelik taşıdığı kuşkusuzdur. Bir olayın kamuoyunu aktarılması sırasında haber verme hakkı şeklindeki hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilmek için kişilik hakları başta olmak üzere anayasal güvence altına alınmış diğer halklara da zarar vermemek gerekir. Bu kapsamda; bir isnadın siyasi, bilimsel, edebi eleştiri çerçevesinde mi yoksa onur şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte mi olduğunun tespiti hakim aittir.
Basın yoluyla işlenen hakaret iddiaları çok titiz davranılması gereken bir konudur aksi takdirde basın ve ifade hürriyeti zarar görecektir. Haber verme ve eleştiri hakkını sınırlarını belirleyen belirli ölçüler benimsenmiştir bunlar gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve kamusal ilgi, konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılıktır. Bu unsurlardan birinin dahi gerçekleşmemesi haber verme ve eleştiri hakkını ortadan kaldırır ve fiili hukuka aykırı duruma getirir. Bu özellikleri kısaca incelemek gerekirse;
Bir haber veya eleştirinin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında saymak için öncelikle bu haberin gerçek olması gerekir. Gerçeklik niteliği taşımayan, tamamen düzmece niteliğindeki haber veya yorumlar eleştiri kapsamına alınamazlar. Burada aranan gerçeklik görünüşte gerçekliktir haberi yapan kimse tüm ayrıntıları araştırmak ve yüzde yüz doğruya ulaşmak zorunda değildir. Kendisinin yapması mümkün olan bütün araştırmaları yapmış olması ve bu hususun doğru olduğu sonucuna ulaşmış olması yeterlidir. Haberin aynı zamanda güncel olması gerekir güncelliği geçmiş eskimiş konularda bu hakkın kullanımından söz edilemeyecektir.
Haberin veriliş içindeki kamusal ilgi ve yararın bulunması gerekmektedir. kamu yararının gerektirdiği bilgi dışında kişilerin özel bilgilerinin yer alması durumunda haber verme hakkının kullanıldığından söz edilemez. Ayrıca verilen haberle kullanılan değer yargıları arasında düşünsel bağlılık olmalıdır. Haber ile veriliş şeklinin birbirinden farklı çağrışımlara yol açması halinde, haber vermenin dışına çıkılması durumunda yine bu haktan söz edilemeyecektir.
Haber veya yorumda küçük düşürücü ifadelere yer verilmemesine dikkat edilmelidir. Özellikle haber veya yorumda o hiçbir şekilde sövme niteliğindeki sözcükler yer almamalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise mizah ile hakaret arasındaki sınırın dikkatli bir şekilde belirlenmesidir. Yargıtay’a göre mizah ,” Eğlendirme, güldürme ve bir kimsenin davranışına incitmeden takılma amacı güden ince alay” şeklinde tanımlanmıştır. Buna buna göre mizah yoluyla yapılan benzetme ve takılmalar, ağır ve sarsıcı olabilir. Fakat bir hukuka uygunluk nedeni sayılabilmesi için mizahın özü itibarıyla incitici, küçültücü değer yargılarını içermemesi, ölçülü bir anlatım kullanılması gerekir.
İsnadın ispatı
İsnadın ispatı sadece hakaret suçunu özgü bir hukuka uygunluk nedenidir. İsnadın ispatı somut bir fiilin isnat edildiği hallerde söz konusu olur ise ilgililere ispat hakkı tanınmamıştır. Bu isnat kamu görevlisine görevinden dolayı yapılmış olabileceği gibi herhangi bir kimseye karşı da suç isnadında bulunulmuş olabilir. Sırf kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı bu görev ve hizmetin yerine getirilmesi ile ilgili olarak isnatta bulunulması halinde isnatta bulunan kişi isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahiptir. Kamu görevlisi dışında bir kimseye yapılan isnadın doğruluğunu ispat etmek için şu iki koşuldan birinin gerçekleşmesi gerekir.
Birincisi isnadın doğruluğunun ispatında kamu yararı bulunmasıdır. İkincisi şikayetçi nin yani kendisine hakaret edilenin ispata razı olmasıdır. Buna göre; isnadın ispatını düzenleyen TCK 127. maddenin uygulanma koşullarını üç başlıkta incelememiz mümkündür.
- Tanık Beyanı
Tanıkların beyanları alınırken;
- Öncelikle olayın ayrıntılı olarak anlattırılması, ne zaman ve nerede gerçekleştiğinin sorulması,
- Bilhassa sarf edilen sözlerin ne olduğunun tam olarak sorulması,
- Eylem öncesinde şüphelinin bu sözleri sarf etmesine neden olan bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin sorulması,
- Eyleme mağdurun karşılık verip vermediğinin sorulması gerekmektedir.
Önemli Not: Gıyapta hakaret suçu açısından, ihtilat edilen her kişi tanık olarak dinlenerek iddia edilen eyleme ilişkin ayrıntılı bilgi ve görgüleri sorulmalıdır.
- Şüpheli İfadesi
Susma hakkını kullanmayacağını beyan eden şüpheliye;
- Eylemi ne zaman , nerede ve nasıl gerçekleştirdiği ,
- Eylemi gerçekleştirme nedeni,
- Mağdura karşı tam olarak hangi sözleri sarf ettiği sorulmalıdır.
- İsnat Olunan Fiilin Doğru Olup Olmadığının Anlaşılmasında Kamu Yararı Bulunması Gerekliliği
İlk olarak isnat olunan fiilin suç olup olmadığı değerlendirilmeli daha sonra kamu yararı incelenmelidir. Suç olan bir fiilde kamu yararı bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilmeyecektir. Hakaret suçu failinin ispat istemi üzerine fiilin doğruluğunu anlaşılmasında kamu yararının bulunup bulunmadığını mahkeme takdir edecektir. İsnat toplumun genelini ilgilendiren bir konuda ise mağdurun sosyal statüsü, toplumda üstlendiği görev bu tür bir iddianın belirsiz kalmamasını gerektiriyorsa ispatta kamu yararı vardır. Bu nedenle bir kamu görevlisine görevinden dolayı yapılan isnatlarda her zaman kamu yararının bulunduğu kabul edilir.
- İsnada Konu Fiilin Suç Olması ve Mağdurun Mahkumiyeti
Bir suç isnadı suretiyle hakarete uğrayan kişi hakkında isnat edilen suçtan dolayı kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı varsa bu durumda hakaret suçunun failine ceza verilmez. Ancak burada dikkat edilmesi gereken mahkumiyet kararının hakaret fiilinden önce kesinleşmiş olması gerektiğidir.
İsnada konu suçun gerçekten işlenip işlenmediğinin ortaya çıkarılması ancak bu nedenle ilgili mahkemesinde açılmış veya açılacak olan ceza davasında söz konusu edilecektir. Hakaret davasının görüldüğü dosyada ispat yargılaması yapılmayacak ve açılan davanın sonucunun beklenmesine karar verilecektir. Yani isnadın ispatı bekletici mesele olarak karşımıza çıkacaktır.
- Şikayetçinin Rızası
Şikayetçinin rızasının varlığı halinde kamu yararının bulunup bulunmadığını araştırmaya gerek olmaksızın failin ispat hakkı olduğu kabul edilir. Şikayetçinin isnadın ispatına razı olması, kendisine karşı hakaret suçu işlenen mağdurun isnat edilen fiilin gerçek veya yanlış olduğu hususunu mahkemenin tartışmasını kabul etmesi anlamına gelir.
Şikayetçi ispata rıza gösterdikten sonra artık bundan vazgeçemez. Sınavım ispat edilebilmesi için isnat edilen eylemin gerçek olduğu huzursuz şüpheye yer bırakmayacak şekilde kesin ve tam olarak belirlenmelidir. Şüphe varsa isnad edilmiş sayılmayacaktır.
İsnadın ispatı konusunda Yargıtay son dönemde tüm usulü açıklayan bir karar vermiştir. Karardı bahsi geçen olayda sanık mağdur hakimin kendilerini duruşma salonunda “siktirin gidin” dediğini iddia etmekte, hakimin bu şekilde söylediğini ispat içinde o an duruşma salonunda tanık olarak bulunan kimselerin tanık olarak dinlenmesini istemekte ve mağdur hakimi şikayet ettiğini, bu şikayetin sonucunun beklenmesi gerektiğini bildirmektedir ancak buna rağmen mahkeme herhangi bir araştırma yapmadan sana kamu görevlisine hakaret suçundan cezalandırılması yoluna gitmiştir. Yargıtay bu olay hakkında sanığa ispat hakkı tanınmadan ve tanık anlatımlarındaki çelişkiler değerlendirilip tartışılmadan hükümlülük karar verilmesini uygun bulmamış ve bozma kararı vermiştir.
Failin eyleminin hukuka aykırı olması gerekir özellikle ceset veya kemiklerinin alınması eyleminde, fail görevini yapıyorsa, örneğin, mahkeme hakimi feth-i kabirle cesedi çıkararak Adli Tıp Kurumu’na göndermesi,2238 sayılı ve 1593 sayılı yasalardan kaynaklanan görev ve yetkinin kullanılması hallerinde fiil hukukta uygun olduğundan eylem suç teşkil etmeyecektir.
Yargıtay Hakaret Sayılan Kelimeler
- Köpek karı
- Lanet insan
- İt karı
- Kaltak
- Sen eskortsun
- Şarlatan
- Sen konuşma senin akli dengen yok
- Çingene gibi bağırma
- Sen yalancısın ,yalan söylüyorsun
- Şerefsizler, rüşvet vermiyoruz onun için ceza yazıyorlar
- Büyücü büyü yapıp hayvanları öldürüyorsun
- Zina yapıyorsun
- Sen burasını fuhuş yuvası yaptın
- Adi
- Köpek
- Şerefsiz
Beddua kapsamındaki sözler hakaret oluşturmaz. Nitekim CGK “Allah belanı versin” sözlerini tanrısal ceza dileme kapsamında hakaret niteliğinde olmadığı yönünde karar vermiştir.
İsnat ve Sövmenin Gerçekleşme Biçimleri
Hakaret suçu fikir açıklamasından ibarettir, suçun oluşması için düşünülen hususun açıklanması ve bu açıklamanın da mağdurun ve üçüncü kişilerin bilgisine ulaşması gerekir. Bu nedenle kişinin kendi kendine konuşması günlüğüne not tutması açıklama gerçekleşmediğinden hakaret suçu oluşmaz.
Huzurda (Yüze Karşı) Hakaret
TCK m. 125/1 huzurda hakaret düzenlenmiştir. Hakaret suçunun mağdurun huzurunda işlenmiş sayılması için, hakaretin doğrudan mağdurun kendisi tarafından öğrenilmiş olması gerekmektedir.. Failin mağdurla birbirini görmesi şart değildir, hakareti mağdurun işitebileceği şekilde gerçekleştirmesi durumunda, okunarak veya seyredilerek görülmesi ve failin bu iradeyi taşıyor olması halinde huzurda hakaret suçu oluşacaktır.
Yargıtay içtihatlarından anlaşıldığı üzere sağır olan mağdurun fail ile yüz yüze iken kendisine yöneltilen hakareti hissetmiş ancak tam olarak içeriğini anlayamamış, fakat o sırada olay anında hazır bulunanlardan öğrenmiş olması halinde yine huzurda gerçekleştiği kabul edilir.
Fail başkasıyla konuşurken kendisinin haberi olmadan mağdur söylenenleri duysa bile bu durum fiilin huzurda gerçekleştiğini göstermez. Aynı şekilde; mağdur duysun diye bazı sözleri söyleyip, mağdurun başka şeylerle uğraşması dolayısıyla duymaması durumunda huzurda hakaret söz konusu olur.
İleti Yoluyla (E-mail, Whatsapp Mesajı, SMS, Twitter, İnstagram, Facebook DM) Hakaret Suçu
Tck 125/2 hükmü uyarınca; “Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.” Hükmü amirdir.
Türk Ceza Kanunun 125/2 maddesi, sesli, yazılı veya görüntülü iletiyle hakaret edilmesini suç olarak kabul etmiştir. Sesli, yazılı veya görüntülü ileti yoluyla yapılan hakaretin cezası normal hakaret ile aynıdır. Fakat ileti yoluyla hakaretin bir kısmı huzurda hakaret suçu, bir kısmı da gıyapta hakaret suçu kapsamında cezalandırılmaktadır. Sesli, yazılı veya görüntülü ileti yoluyla hakaret suçunun “huzurda” oluşabilmesi için iletiyi gönderenin mağduru hedeflemesi veya mağdurun fiilini öğrenebileceğini istemesi şarttır. Örneğin, skype mesajını yanlışlıkla mağdurdan başka birisine gönderilmiş ancak tesadüfen mağdur tarafından öğrenilmiş ise huzurda hakaret suçu unsurları meydana gelmez. Bu durumda eylem gıyapta hakaret suçu olarak değerlendirilir. “Gıyapta hakaret” suçunun oluşması için de bu mesajın en az 3 kişiye gönderilmesi veya 3 kişinin bulunduğu ortak bir mesajlaşma grubuna gönderilmesi gerekir.
TCK m.125/2 anlamında ileti olarak kabul edilen iletişim vasıtaları şunlardır:
- Telefon,
- Faks,
- Mektup,
- E-mail,
- Whatsapp mesajları,
- Skype mesajları,
- Telegram mesajları,
- Discord mesajları,
- Forum siteleri
- Websitelerinde yorum kısımlarına,
- Cep telefonuyla SMS,
- Telefon konuşmaları,
- İnstagram,
- Twitter,
- Facebook vb. sosyal medya üzerinden,
- DM (Direct Message) yoluyla mesajlaşma.
İnternet sitesinde, basında, radyo veya televizyon yoluyla suçun işlenmesi halinde doğrudanlık söz konusu olmadığı için yoklukta ve alenen hakaret gerçeklemiş olur. Bizzat mağdura yöneltilme ögesi gerçekleşmediğinden gıyabında hakaret suçu oluşacaktır.
Telefonla Hakaret
Şayet mağdur, telefon görüşmesi sırasında bu eyleme maruz kalmışsa;
- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna müzekkere yazılarak mağdura ait telefonun iddia edilen tarih aralığına ilişkin iletişiminin tespit edilmesi,
- Mağdur tekrar çağrılıp iletişim kaydı gösterilerek kendisini arayan numaranın hangisi olduğuna ve şikayetinin devam edip etmediğine dair ek beyanının alınması,
- Temin edilen iletişim kaydından mağdurun şüpheli tarafından kaç kez arandığının ve arama zamanlarının tespit edilmesi.
Şayet eylem, cep telefonuna mesaj gönderilmek suretiyle işlenmişse;
- Mağdurdan rızası dâhilinde telefonu alınıp inceleme yapılması ve ilgili mesajın içeriği, gönderilme zamanı ve gönderen numaranın tespit edilerek tutanağa bağlanması,
- Aynı zamanda Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna müzekkere yazılarak mağdura ait telefonun iddia edilen tarih aralığına ilişkin iletişiminin tespit edilmesi gerekmektedir.
İnternet Yoluyla Hakaret Suçu
Günümüzde hakaret suçu en çok çağdaş iletişim araçlarıyla işlenmektedir. İnternet yoluyla hakaret, kolay ispatlanabilecek bir suç çeşididir. Bu nedenle, e-mail, facebook, skype, messenger, whatssap, twitter vb. gibi sosyal medya araçlarıyla doğrudan mağdurun hedef alınarak hakaret edilmesi de hakaret suçunu oluşturur.
Başkasından gelen hakaret içerikli bir e-mail mağdura “forward” edilerek gönderildiğinde dahi hakaret suçu oluşur. İnternet yoluyla işlenen hakaret suçlarının her suçun özelliğine göre teknik olarak nasıl ortaya çıkarılacağı bir ceza avukatı ile görüşülmelidir.
- Gıyapta Hakaret
Huzur’da hakaret etti fiilin işlenmesi sırasında mağdur huzurdadır ve söylenen sözleri yapılan hareketleri aracısız olarak bizzat duyar ve görür gıyapta hakaret değilse mağdur kendisi hakkında söylenen sözleri veya yapılan hareketleri bizzat duymamakta veya görmemektedir. Yani gıyapta hakaretten söz edebilmek için kişinin hakarete doğrudan maruz kalmaması kendisine üçüncü kişiler vasıtasıyla bu söz ve hakaretlerin ulaşması gerekmektedir.
Mağdurum gıyabında hakaret edilmesi halinde suçun en az 3 kişi ile işlenmesi gerekir. Bu sayıya fail ve mağdur dahil değildir.
Suçun faili ihtilatı bilerek isteyerek gerçekleştirmelidir. Fail 1 kişi ile ihtilat ederken varlığından haberdar olmadığı başkalarının da bunu duyması halinde ihtilat unsuru gerçekleşmiş olmaz. Aynı şekilde fail sadece bir kişiye söylediği sözü bu kimse onun bilgisi ve rızası dışında olarak başkalarına söylerse bu durumda ihtilat gerçekleşmemiş olacaktır.
Kanunda belirtildiği üzere en az 3 kişi ile ihtilat edilmelidir. İhtilat edilen 3 kişinin aynı anda aynı yerde olması ile farklı yerlerde olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Yani failin üç kişi bir arada iken mağdur hakkında hakaret içerikli sözleri söylemesi ile farklı yerlerdeki kişilere ayrı zamanlarda bu sözleri söylemesi suçun oluşumu açısından bir fark oluşturmayacaktır.
İhtilat da kullanılan vasıtanın önemi yoktur. Söz, yazı, şarkı, hareket, resim, sahneye eserleri fiilen ihtilatı mümkün kılabilecek her vasıta kullanılmış olabilir. Örneğin aynı yazıyı 3 veya daha fazla kişiye mektup ile gönderme durumunda suç tamamlanmış sayılır.
Bu suçun oluşabilmesi için mağdurların ihtilat konusunu anlayabilecek durumda olmaları gerekir. Bu durumda küçükler akıl hastaları konuşulan lisanı bilmeyenler söz konusu ise ihtiras oluşmayacaktır. Fail sadece bir kişiyle ihtilat etmekte fakat bu kişiye haberi yaymasını söylerse ihtilat yine gerçekleşmiş sayılacaktır.
Resmi makamlara yapılan başvurularda fail yapılan başvurunun bir silsilesi içerisinde 3 veya daha fazla kişinin öğrenebileceğini bilebilecek durumda ise ihtilat gerçekleşmiş sayılır. Yargıtay sanığın 155 polis imdat hattını arayarak yaptığı telefon görüşmesi sırasında hakaret eylemini gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi telefon konuşmalarının kayıt altına alınıp dinlenildiğini bilmesi ve dinleme görevlisi de dahil olmak üzere görüşme kayıtlarının diğer görevlilerce de dinleneceğinin bilinebilir bir durum olması nedeniyle, gıyapta hakaretin ihtilat unsurunun gerçekleştiğini kabul etmiştir.
İhtilat edilen kimselerle gerçekleştirilen temaslar arasındaki zaman aralığının önemi yoktur. İhtilat edilen 3 kişiden birisi öldüğü takdirde bu durum ihtilatın gerçekleşmesini önlemez. Fakat ispat açısından bazı sorunlara sebep olabilir. Bu durumda failin diğer ihtilat ettiği kişiler ölen kişinin de olay yerinde olduğunu, söylenenleri duyduğunu veya yapılanı gördüğünü bildirirler ise ihtilatın gerçekleştiği kabul edilir.
Uygulamada en çok karşılaşılan durum; failin mağdur hakkında hakaret oluşturacak bir sözü üçüncü bir kişiye söylemesi onun da gelip bu sözleri mağdura iletmesi durumudur. Bu durumda mağdur bizzat kulağı ile duymadığı için huzur da hakaret söz konusu olamayacağından gıyapta hakaret hükümlerinin uygulanması gerekecektir.
Yargıtay kararların da görüldüğü üzere yoklukta hakarette şikayet süresi; 3 kişi ile ihtilat edilerek suçun tamamlandığı veya en son kişi ile ihtilat edilerek suçun bittiği tarihlerde gibi düşünülse de aslında mağdurun faili veya fiili öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı kabul edilmiştir. TCK 130.maddede düzenlenen kişinin hatırasına hakaret suçunun fiili seçimlik hareketli fiil olup 3 şekilde bu suçun oluşumu sağlanır.
Ölünün Hatırasına Hakaret
Hakaret TCK’nın 125. Maddesinde de belirlendiği üzere bir kimseye Onur, Şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı veya sövme eylemidir. 130/1. Maddesinde hakaretten bahsedilmesine karşın, 5237 sayılı TCK ile hakaret sövme ayrımı kaldırıldığından sövme de bu kapsamda değerlendirilecektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde tanımlanan bu suça ilişkin ihbar ya da şikâyet üzerine başlatılan soruşturmalarda; .
- Bu eylemin üç kişiyle ihtilat halinde gerçekleşmesi halinde suç teşkil edeceği, (bu sitede mevcut)
- Suçun takibinin şikayete bağlı olduğu ve şikâyet hakkının da ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşlerine ait olduğu, (bu da sitede kovuşturma aşaması kısmında mevcut)
Hususları gözden kaçırılmamalı, şikayete ilişkin usulden ya da maddi unsurlarından yoksun eylem ihbarlarına istinaden başlatılan soruşturmalar derhal sonlandırılmalıdır.
Ölünün hatırasına hakaret suçunun unsurlarından birisi ihtilattır. Ölünün hatırasına hakaret suçu olağan durum gereği yüze karşı işlenemez. Kaldı ki; suçtan zarar gören olarak ölü yakınlarının yüzüne karşı müteveffa için yapılan hakaret de bile ihtilat unsuru aranmaktadır. Örneğin; iki tane yakınına karşı, ölen hakkında onun onur şeref ve saygınlığını rencide edebilecek bir söz söylenmesi durumunda da ihtilat gerçekleşmediğinden suç oluşmayacaktır. Ayrıca ölen kimse hakaret suçunun mağduru olamaz. Bir kimseye ölen annesi için “senin annen şu günde, şurada şu kişiyle, zina yaptı.” Denildiğinde yakını için hakaret suçu oluşmayacaktır. Çünkü; ölünün hatırasına hakaret suçunda dolaylı hakaret söz konusu olamaz. İhtilat edilmesi gereken 3 kişinin, şikayet hakkı bulunan yakınlar veya başka birisi olması arasında fark bulunmamaktadır.
TCK md. 125 te olduğu gibi ihtilat için gereken 3 kişinin toplu veya dağınık olması arasında fark etmez. Bu hakaret, sözle, yazıyla, resimle veya işaretle gerçekleştirilebilir. Örneğin, ölen bir kimseyi cehennemde Zebanilerin başı olarak gösteren bir karikatürle de ölünün hatırasına hakaret suçu işlenebilecektir. Burada önemli olan hakaretin ölünün cesedine dokunmadan yapılmasıdır.
- Ölümün Ceset ve Kemiklerini Alma
Maddede hareket unsuru için sadece” alma” tabiri kullanılmıştır. Suçun hareket unsuru olan almak bir kişinin hakkı olmadığı halde cesedi veya ölünün kemiklerini zilyetliği altına alması biçiminde tanımlanmıştır. Burada hırsızlıktan farklı olarak zilyetliğin ihlali yeterlidir tesisine gerek yoktur. Bununla birlikte cesetle birlikte gömülen eşyanın alınması durumunda hırsızlık suçu oluşacağından burada hakimiyetin tesisi gerekir. Ceset veya kemiğin alınması amacı olmadan mezarın açılması durumunda umumi Hıfzısıhha Kanununun 300. Maddesinde düzenlenen suç oluşacaktır. Bu suçun tamamlanması için ceset veya kemiklerin “alınmasının” gerçekleşmesi gerekir. İcra hareketleri yapılmış fakat alma gerçekleşmemişse suç teşebbüs aşamasında kalmış sayılır.
- Ceset veya Kemikler Hakkında Tahkir Edici Fiillerde Bulunma
Tahkir; aşağılamak küçük ve hor görme anlamlarına gelmektedir. Tahkir etme ise; hor gören aşağılayan terzil eden davranışlarda bulunmaktır. Ölünün ceset ve kemikleri hakkında tahkir edici fiillerden bulunmaktan maksat, ölüye saygı ile bağdaşmayan sözlü nitelikte olmayan maddi fiillerin işlenmesidir.
5237 sayılı TCK da tahkir edici fiillerde bulunulması suçun oluşumu için yeterli sayılmış ayrıca ihtilat aranmamıştır. Ceset üzerinde yapılan tahkir edici fiilleri hiç kimse görmemiş olsa bile bu suç oluşacaktır. Örneğin cesedi parçalamak, cesetle cinsel ilişkiye girmek, cesedin kulağını kesmek, ceset üzerine tükürmek, tuvaletini yapmak, cesedi çıplak olarak sokak ortasında asmak bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Tahkir edici fiiller ceset üzerinde ona dokunarak gerçekleştirilen fiillerdir. Ceset üzerine yazı yazmak da olsa bu kapsamda değerlendirilmelidir. Örneğin ölüyü morgdan çıkarıp alnına “ben zina yaptım” yazmak eyleminde tahkir edici fiil mevcuttur. Burada dikkat edilmesi gereken konulardan biri failin üzerinde hem tahkir edici fiilde bulunduğu hem de sözlü olarak hakaret ettiği durumda cezalandırmanın nasıl olacağıdır. Burada TCK’nın 130. maddesinin 1 ve 2. fıkraları arasında fikri içtima hükümleri uygulanacaktır.
Hakaret Suçu Cezası Nedir?
Hakaret Suçu Temel Şekli Cezası – TCK 125/1
TCK md.125 “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.” hükmü uyarınca hakaret suçunun temel şekli için seçimlik ceza öngörülmüştür.
Hakaret suçunun temel şeklinin cezası 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır.
TCK 61/9 uyarınca adli para cezasının alt ve üst sınırı hapis cezası dikkate alınarak belirlenecektir. Buna göre adli para cezasının alt sınırı 5377 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 19.12.2006 tarihinden önce işlenen suçlarda 5237 sayılı TCK’nın 52. Maddesi uyarınca 5 gün, bu tarihten sonra işlenen suçlarda ise TCK’nın 61/9. Maddesi uyarınca 90 gündür. Mahkemece hapis cezasının seçildiği durumlarda bu ceza para cezasına çevrilemez. Hakim Hapis cezası yönünde hüküm kurduğu takdirde; neden bu cezayı seçtiğini gerekçelendirmelidir.
Hakaret Suçu Nitelikli Hali Cezası – TCK 125/3
Kanun koyucu, temel suç tipinde bazı unsurları ekleyerek, o suçun daha ağır veya hafif cezalandırılmasını öngörebilir. Suçun temel şekline ilave edilen ve cezanın arttırılmasını veya indirilmesini gerektiren bu hallere suçun nitelikli unsurları denir. Görüldüğü gibi, suçun nitelikli halinde o suçun temel şekline ilişkin bütün unsurların yanında suçun temel şeklinin temel suç tipinin cezasını ağırlaştıran veya hafifleten bir sebep de bulunmaktadır.
- Suçun Kamu Görevlisine Karşı Görevinden Dolayı İşlenmesi (TCK m.125/3-a)
TCK m.125 3 ve 4. fıkralarında hakaret suçunun nitelikli haline getiren unsurlar sayılmış olup bunlardan ilki TCK m.125/3-a fıkrası uyarınca kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret edilmiş olması halidir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için kamu görevlisine yerine getirmiş olduğu görev nedeniyle hakaret edilmiş olması gerekir yani görev ile hakaret fiili arasında nedensel açıdan bağlantı olmalıdır. Bu suç; kamu görevlisinin sadece görevin devamı sırasında değil görevinden ayrıldıktan sonra da nitelikli hal olarak uygulanır.
- Suçun Dini, Siyasi Sosyal Felsefe İnanç Düşünce Ve Kanaatlerini Açıklamasından Değiştirmesinden Yayılmaya Çalışmasından Mensup Olduğu Dinin Emir Ve Yasaklarına Uygun Davranmasından Dolayı İşlenmesi( TCK m.125/3-b)
Hakaretin bir kişiye karşı dini siyasi sosyal felsefi inanç düşünce ve kanaatlerini açıklamasından değiştirmesinden yaymaya çalışmasından mensup olduğu dinin Emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı gerçekleştirilmesi diğer bir nitelikli hale oluşturmaktadır. Fıkrada düzenlenen suça örnek olarak bir Müslümanın Hristiyan olmasından dolayı ona hakaret edilmesi ya da bir kimsenin komünist olduğunu açıklaması nedeniyle hakaret edilmesi ve yahut bir kimsenin oruç tutması, namaz kılması veya başörtüsü takması nedeniyle hakaret edilmesi sayılabilir. Burada ayırt edilmesi gereken nokta mağdurun dinin Emir ve yasaklarına aykırı davranması nedeniyle ona hakaret edilmesi halinde bu fıkra hükümleri değil birinci fıkra hükümleri uygulanacak olmasıdır. Örneğin oruç tutmayan birine hakaret edilmesi durumunda birinci fıkra hükümlerince cezalandırılması gerekecektir.
- Suçun Kişinin Mensup Bulunduğu Dine Göre Kutsal Sayılan Değerlerden Bahisle İşlenmesi (TCK m.125/3-c)
Kişinin inandığı değerlerle alay edilmesi veya hakaret edilmesi daha fazla haksızlık içeriğine sahip olması nedeniyle bu durum cezanın arttırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Burada korunan husus kişinin kutsal sayılan değerleri değildir kutsal değerleri konu edinen sözler ile kişiye hakaret edilmesidir. Dolayısıyla bu hükmün uygulanabilmesi için failin mağdurun mensup olduğu dine göre kutsal sayılan değerlerinden söz ederek ona hakaret etmesi gerekir. Bir değeri o dine göre kutsal sayılıp sayılmadığı o dinin temel kaynaklarına bakılarak belirlenir. Din kavramı bu suç açısından geniş yorumlamayı gerektirir. Bazı mezheplerde bir değer kutsal sayılmış olabilir. Eğer bu değerden söz edilerek hakaret edilme durumu söz konusu olursa nitelikli hal uygulanır. Örneğin Müslümanların Kur’anı Kerim okumalarından söz ederek alay edilmesi bu nitelikli halin uygulanmasını gerektirir.
- Suçun Alenen İşlenmesi (TCK m.125/4-a)
Hakaret suçu açısından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/4 maddesinde belirtilen “aleniyet” unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmek için konusunda uzman bir kolluk görevlisine talimat verilerek olay yerinin -çevreyi de belirtir- krokisinin ayrıntılı olarak çiz dirilmesi ve bölgenin fotoğrafının çektirilmesi uygun olacaktır. Aksi halde mahkeme, bazı istisnai durumlarda, kovuşturma safhasında bu hususu tespit etmek için keşif yapmak zorunda kalabilecektir. Türk Ceza Kanununun 125. maddesinin 4. fıkrasında hakaretin alenen işlenmesi halinde cezanın altıda bir oranında artırılacağı düzenlenmiştir. Buna göre; artırım yapılırken maddenin birinci ve üçüncü fıkralarında öngörülen cezalar ayrı ayrı değerlendirilir, 1. fıkradaki halde alt sınırı itibariyle 3 ay veya 90 gün adli para cezası; 3. Fıkrada ise 1 yıl hapis veya 365 gün adli para cezası üzerinden artırım yapılır.
Yasal düzenlemede aleniyet hakkında açık bir tanıma yer verilmemekte birlikte “hakaret teşkil eden fiilin belirli olmayan birçok kişi tarafından algılanabilir bir mahiyette bulunması” olarak tanımlanabilir. Yargıtay’a göre hakaretin herkesin girip çıktığı bu nedenle herhangi bir kimsenin duyup işitebileceği yerde yapılması halinde aleniyet gerçekleşmiştir. Söylenen sözün fiilen duyulup duyulmadığı önemli olmayıp böyle bir olasılığın varlığı yeterlidir.
Uygulamada herkese açık umumi yerler ve herkesin girebileceği yerler olan sokak, park, kahve, yol kabul edilmektedir. Ancak suçun işlendiği yerin aleni olup olmadığı konusunda şüphe varsa keşif yapılır, bilirkişi raporu alınır. Yargıtay’a göre, “sokak” “polis merkezi önünde” “site bahçesinde” “aleni bir yer olan polis merkezi içerisinde” “ sahil kenarında” “ duruşma salonu” “ mahkeme kalemi “mobilya satış mağazası” “ köy yolu” “dispanserin bekleme odası” “her tarafı açık olan evin damı” “karakol binası” “cami” “ doktor muayenehanesinin bekleme salonu” “tarla” “PTT memurunun mesai odası” “evin bahçesi” “çeşme başı” “ fabrika binaları” “ cadde üzeri” “ öğretmenler odasının önü” “ duvarla çevrili avlu içi” aleni kabul edilirken; “Cezaevinin içerisi”, “cezaevi koğuşu”, “ekip aracı”, “jandarma komutanlığına ait bahçe”, “apartman içi”, “bağ evi”, “taksi içi”, “orman bölge şefinin odası”, “patates tarlası,” “hasta odası,” “kontrol görevlilerine ayrılan yer”, “sorgu odası” aleni kabul edilmez.
Aleniyetin varlığı için önemli olan çok sayıda insanın hakaret teşkil eden fiili öğrenme olanağının olmasıdır. Örneğin yolda hiç insan olmasa bile yine de alenidir. Fakat evde 30 kişi bile olsa ev aleniyet şartını taşımaz.
TCK 132/c maddesinde düzenlenen ceset veya kemikleri alma veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunma suçunun Herhangi bir artıcı nedeni veya nitelikli hali bulunmamaktadır ancak TCK’nın 130 1. Maddesinde düzenlenen ölünün hatırasına hakaret suçunun işlenmesi halinde verilecek 1/6 oranında arttırılacaktır. Hakaret suçu ile ilgili yapılan açıklamaya gönderme yapmakla yetiniyoruz ancak şunu belirtmekte fayda var ki suçum basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde bu husus Ali niyetin gerçekleşme biçimlerinden birini oluşturduğundan bu artırın nedeni uygulanacaktır
Burada denilecek bir hususta TCK’nın 127 maddesinde düzenlenen isnadın ispatı aynı yasanın 128 maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı yine aynı yasanın 129. Maddesinde düzenlenen karşılıklı hakaret kurumlarının kişinin hatırasına hakaret suçunun uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Hakaret Suçu İndirim Halleri
- Haksız Fiil Nedeniyle Hakaret
Türk Ceza Kanununun 129. Maddesinin 1. Fıkrası, hakaretin haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halini, cezada indirim yapılması ya da hiç ceza uygulanmaması sebebi sayılmıştır. Aslında bu durum bir haksız tahrik hali olup kanun koyucu burada hakaret suçuna özgü, özel bir Haksız tahrik hali olarak düzenlenmiştir. TCK 29. Maddesinden farkı; burada mahkeme ya cezadan indirme gidecektir ya da ceza vermekten de vazgeçecektir. Olayda, TCK’nın 129. Maddesinin uygulandığı hallerde, genel tahrik hükümleri uygulanamayacaktır.
Bu hükmün uygulama alanı bulabilmesi için;
- Hakaret ve kasten yaralama dışında başka bir tahrik eylemi olmalıdır. Aksi halde aynı maddenin 2. ve 3. Fıkralarının uygulanması söz konusudur.
- Tahrike konu eylem haksız bir eylem olmalıdır. Konusu suç teşkil edebileceği gibi, suç tanımına girmeyen ancak hukuka aykırı (kabahat teşkil eden veya özel hukuka dair haksız) herhangi bir eylemde olabilir. Haksız tahrike konu eylemin suç olması durumunda kovuşturma konusu yapılmış ya da cezalandırılabilir nitelikte olup olmaması önemli değildir.
- Haksız eylemin bizzat mağdur tarafından gerçekleştirilmesi gerekir .Her ne kadar 765 sayılı TCK’ nın 485. maddesinde açıkça yer alan ” Kendisine tecavüzde bulunan şahsı 480 ve 482. maddelerde yazılı sürümlere kendi haksız hareketiyle sebebiyet vermiş ise…” ifadesi yeni düzenlemede metne alınmamış ise de, üçüncü kişinin tahriki halinde genel tahrik hükmü olan, TCK nın 29. Maddesinin uygulanması gerekir. Ancak mağdurun haksız eyleme hakaret suçunun failinden başka, üçüncü kişiye yönelik olarak gerçekleşmiş bulunabilir. Buna tepki olarak işlenen hakaret suçu nedeniyle 129.maddenin 1. Fıkrasının uygulanması mümkündür. Örneğin, çocuğuna şiddet uygulayan kişiye hakaret eden fail hakkında haksız tahrikin varlığı kabul edilmelidir.
- Hakaretin, haksız eylemi gerçekleştiren kişiye karşı yapılması gerekir.
- Hakaret ile haksız tahrike konu eylem arasında nedensellik bağı bulunmalı, suç tepkisel olarak işlenmelidir. Tahrikin gerçekleştirdiği ile hakaretin yapılması arasında zaman aralığı bulunabilir. Burada önemli olan aradaki zamana rağmen nedensellik bağının kurulabilmesidir.
- Esas olarak TCK’da haksız tahrik 29 maddede düzenlenmiş olup, tüm suçlar bakımından genel hafifletici sebeptir. 29. madde karşısında özel hüküm niteliğinde olan 129. Madde yalnızca hakaret suçu bakımından uygulanır.
- Genel tahrik hükmü TCK’nın 29. maddesinde yer alan “haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında” suçun işlenmiş olması aramışken, 129. maddede hakaret fiilinin haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi yeterli görülmüş, ayrıca fiilin hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında işlenmiş olması aranmamıştır. Nitekim esas olan suçun ani öfke ile tepkisel olarak işlenmişidir.
- Haksız fiile tepki olarak işlenen hakaret sonucunda verilen ceza indirilebileceği gibi ceza verilmesinden tamam ile vazgeçilmesi de mümkündür. Eğer mahkeme indirim yapmak istiyorsa en fazla ⅔ oranında indirim yapacaktır. Ceza vermekten vazgeçildiği hallerde ise hakim ceza verilmesine yer olmadığına karar verecektir.
Burada hakim ceza vermekten vazgeçtiği hallerde doğrudan 223/4-c maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verir. Ayrıca mahkumiyet hükmü kurarak, daha sonra ceza vermekten vazgeçmeyecektir. Ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen sanığa kural olarak ,yargılama giderleri yükletilemez. Ancak, hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen sanık kendi kusuruyla bir kısım yargılama giderinin yapılmasına neden olmuşsa bu giderler CMK’nın 327. maddesi gereğince kendisine yüklenmesi gerekir. Örneğin hakkında Kamu davası açılan sanık, tanıklarının dinleneceği veya yüzleştirme yapılacağı oturuma katılmaması nedeniyle, işlemlerin yeniden yapılmasına yol açmışsa veya kendisini suçlaması nedeniyle hakkında kamu davası açılmasına sebebiyet vermişse, yapılan yargılama giderinden sorumlu tutulabilecektir. Ancak mahkeme kararında, sanığın yargılama giderine hangi kusuruyla neden olduğunu göstermek zorundadır.
- Karşılıklı Hakaret
Türk Ceza Kanununun 129.maddesinin 3. fıkrasına göre;” hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde verilecek ceza üçte birine kadar indirilebilecek gibi ,ceza vermekten de vazgeçilebilir”. Bu hükmü haksız tahrik olarak nitelendirmek gerekir. Zira karşılık olarak gerçekleşen eylemde tahrikten söz edilebilirse de, ilk hakareti gerçekleştirenin eyleminde tahrik söz konusu olamayacağı halde, her ikisi bakımından da cezada indirim ya da cezasızlık karar verilebilecektir. Karşılıklı hakaret hükümlerinin uygulanabilmesi üç koşulun gerçekleşmesine bağlıdır.
- Karşılıklı olarak işlenen suçlar 125 .maddede yer alan tanıma uygun olmalıdır. Somut bir fiil ya da olgu isnadı şeklinde olabileceği veya sövmek suretiyle gerçekleşmiş olmalıdır. Bu hükmün TCK’nın 301.maddesinde olduğu gibi , özel hakaret suçları için uygulanması mümkün değildir. Bu hakaret suçuna özgü bir indirim halidir. Ayrıca, bir kimsenin hakarete uğraması nedeniyle karşıdakine söylenenleri aynen iade ettiğini bildirmesi veya ona hakaret teşkil etmeyen başka bir söz söylemesi halinde karşılıklı hakaretten söz edilemez.
- İlk hakareti gerçekleştirenin haksız olması, eylemin hukuka aykırı bulunması gerekir. Bir hakkın yerine getirilmesi ya da görevinin ifası sırasında gerçekleşen hakarete karşılık veren, kimse indirim ya da cezasızlık nedeninden yararlanamaz.
- Hakaret karşılıklı olmalı ve aralarında da nedensellik bağı bulunmalıdır. Karşılıklı hakaretten söz edebilmek için ilk hakaret kim tarafından gerçekleştirilmiş ise, karşı hakaretin de ona yönetilmesi gerekir. Ancak, eş, anne- baba, evlat gibi makul derecede yakınlara yönelik hakarete karşı hakaret suçunun işlenmesi halinde, TCK’nın 129/3. maddesinin uygulanabileceği kabul etmek gerekir.
Karşılığında derhal verilmesi gerektiği düşünülürse de nedensellik bağının korunması kaydıyla engelin kalktığı ilk anda gerçekleşmesi de yeterlidir. Önemli olan makul bir sürenin geçmesi ve nedensellik bağının korunmasıdır. Hakaretin gıyapta gerçekleşmesi halinde de karşılık hakaretten söz edilebilir. Ancak öğrenilir öğrenilmez karşılık gerçekleştirilmelidir.
TCK ‘nın 129. maddesinin 3. Fıkrasının uygulanabilme koşulları oluştuğu hallerde, tarafların cezalandırıp cezalandırılmayacağı ya da hangisini cezalandırılacağı takdir yetkisi hakime aittir. Burada belirleyici olan olayın mahiyetidir. Bu durumda, olayın mahiyetine göre mahkemenin her iki tarafın cezasını indirmek ya da iki taraf içinde ceza verilmesinden vazgeçmek biçiminde karar verebilecektir. Yalnızca taraflardan biri için indirim ya da cezasızlık uygulaması yapabilir. Ancak bu halde ilk hakareti gerçekleştiren hakkında, karşı tarafın cezası indirilmeden ya da vazgeçilmeden bu hüküm uygulanabilmesi mümkün müdür? Örneğin A B’ ye konuşurken “lan” demiş, B bunun üzerine A’ya ana avrat sinkaflı şekilde sövmüş, işin içine beşikteki bebeği de katmış, üstüne üstlük eşi ile ilgili de somut bir olgu isnat etmiş ise, bu durumda birinci hakaret edenin cezasını indirmek daha sağlıklı sonuç doğurabilir. Başka bir değişle, tahrikte dengenin bozulduğu durumlarda, ilk haksız harekette bulunan kimsenin cezası da indirilebilir veya ceza vermekten vazgeçilebilir.
Karşılıklı hakaret durumunda verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza verilmekten de vazgeçilebilir. Eğer hakim indirim yapmak istiyorsa en fazla 2/3 oranında indirim yapacaktır. Örneğin indirimi 3/4 oranında belirleyemez. Burada hakim ceza vermekten vazgeçtiği hallerde doğrudan 223/ 4-C maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verecektir. Ayrıca mahkumiyet hükmü kurarak, daha sonra ceza vermekten vazgeçmeyecektir. Karşılıklı hakaret halinde, bunlardan birisi veya her ikisinin hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi halinde de CMK’nın 328 maddesine göre, hangisi hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmişse o fail de veya her ikisi hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmişse her iki fail de yargılama giderine mahkum edilecektir.
- Suçun Kasten Yaralamaya Tepki Olarak İşlenmesi
TCK’nın 129. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hakaret suçu kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmişse, faile ceza verilmeyecektir. Fıkra gerekçesinde kişinin kendisine karşı işlenen kasten yaralama suçuna tepki olarak işlediği hakaret suçu nedeniyle cezalandırılamayacağından söz edilmiştir. Eski Ceza Kanunun 485/3 maddesinde şiddet kişinin hayatına ,vücut bütünlüğüne, cinsel dokunulmazlığına ve özgürlüğüne yönelik eylemleri de içermekteydi. Fakat yeni Yasada kasten yaralamadan söz edilerek kapsamı daraltılmıştır.. Bu durumda kasten yaralama suçuna tepki olarak değil de başka suça tepki olarak işlenen hakaret suçu nedeniyle TCK’nın 129. maddesinin 2.fıkrası değil, anılan maddenin 1.fıkrası uygulanması söz konusu olacaktır.
Fıkra hükmünün uygulanabilmesi için; Hakaret suçunun mağduru tarafından gerçekleştirilen fiil; kasten yaralama suçuna karşı işlenmelidir. Hakaret suçu kasten yaralama suçuna karşı değil de yağma, cinsel taciz gibi başka suçlar nedeniyle işlenirse bu durumda maddenin 1. Fıkrası uygulanacaktır. Fiil haksız olarak gerçekleşmeli herhangi hukuka uygunluk niteliği taşımamalıdır. Örneğin zor kullanma yetkisini kullanan polis memuruna veya jandarma personeline karşı hakaret edilmesi bu madde kapsamında değerlendirilmeyecektir. Ayrıca kasten yaralamanın cezalandırılabilir ya da kovuşturma konusu yapılıp yapılmamış olması önemli değildir. Yaralama kasten işlenmelidir. Bu kast doğrudan kast olabileceği gibi olası kast da olabilir. Taksirli yaralama halinde TCK’nın 129 maddesinin ikinci fıkrası değil anılan maddenin 1. Fıkrası uygulanabilecektir.
Yaralamanın basit ya da nitelikli halinin gerçekleşmiş olması arasında fark yoktur. Kasten yaralama eyleminin hakaret suçunun failine karşı gerçekleştirilmiş olması gerekir. Bu nedenle 3 kişiye yönelik kasten yaralamanın, bir haksız fiil olduğu gözetilerek 129. maddenin 1. Fıkrası kapsamında değerlendirilmelidir.
Hakaret kasten yaralama eylemine tepki olarak işlenmelidir. Bu nedenle eylemin devamı sırasında ya da hemen ardından hakaret edilmiş olmalı, araya zaman girmemelidir. Fail kendisini yaralayan dan başkasına karşı hakaret etmesi halinde bu cezasızlık hükmünden yararlanamaz. Hakaret suçunun kasten yaralama suçuna tepki olarak işlendiğinin kabul edilmesi halinde kişiye ceza verilemeyecektir. Ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen sanık kural olarak yargılama giderlerini ödemeyecektir ancak kendi kusuruyla bir kısım yargılama giderlerinin yapılmasına neden olmuş ise bu giderler kendisine yüklenir.
Hakaret Suçunda Verilebilen Kararlar
- Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar;
- Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu hariç olmak üzere, müracaat edenin şikâyet hakkının bulunmaması, şikâyet süresinin geçmiş olması veya mağdurun şikâyetinden vazgeçmesi,
- Sarf edilen sözlerin hakaret suçunu oluşturacak nitelikte olmaması,
- Şüphelinin atılı suçu işlediğine dair kamu davası açılmasını gerektirecek yeterlilikte delil elde edilememesi,
- Taraflar arasında usulünce uzlaşmanın sağlanması,
- Gıyapta hakaret açısından ” 3 kişi ile ihtilat ” şartının gerçekleşmemiş olması hallerinde verilir.
Ayrıca;
- Eylemin ” iddia ve savunma dokunulmazlığı ” kapsamına girdiğinin objektif düzeyde tespit edilmesi
- Eylemin bir suç isnadından ibaret olması ve bu suçun da mağdur tarafından işlendiğinin ispat edilmesi,
Hallerinde, takdiren kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermek mümkündür.
- Uzlaştırma Bürosuna Gönderme
Kamu görevlisine hakaret suçu hariç olmak üzere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125 ve 130. maddesinde tanımlanan hakaret suçları uzlaştırmaya tabi olup, soruşturma kapsamında kamu davası açılmasını gerektirecek yeterlilikte şüpheye ulaşılmışsa dosya Uzlaştırma Bürosu’na gönderilecektir.
- İddianame
Kamu görevlisine hakaret ve uzlaşmanın sonuçsuz kaldığı diğer hakaret suçlarına ilişkin hazırlanacak olan iddianamede;
- Şüphelinin eylemine uyan kanun maddeleri gereği cezalandırılması,
- Şüpheli hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca güvenlik tedbirine hükmolunması talep olunur.
- Yetkisizlik
Telefon, sosyal medya hesabı vs. iletişim araçlarıyla hakaret etme biçimindeki eylemlere ilişkin soruşturmalarda, iletişim kaydı dikkatle incelenmeli ve mağdurun neredeyken bu eyleme maruz kaldığı saptan malıdır. Beyanı alınırken eylem anında nerede olduğu mağdura da sorulmalıdır. Şayet mağdur, suça maruz kaldığı esnada ( veya son aranma / mesaj alma esnasında ) soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının yetki alanı dışındaysa, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yönelik yetkisizlik kararı verilmelidir.
Hakaret Suçu Özel Görünüş Şekilleri
Teşebbüs
Hakaret suçunda kural olarak teşebbüs mümkün değildir. Hakaret suçu tehlike suçu olduğu için mağdurun tahkiri duyduğu veya ihtilatın gerçekleştiği anda fiilin icra hareketleri sona ermiş ve suç tamamlanmış olur. Gıyapta hakarette hakaret içeren söz veya fiili en az üç kişi duymamışsa fiil teşebbüs aşamasında kalmış sayılır. İleti yoluyla işlenen hakarette icra hareketleri bitirilememişse bu durumda teşebbüs söz konusu olabilir. Örneğin hakaret içeren mektubun postaya verilmesi ancak mektubun başkasının posta kutusuna gitmesi nedeniyle mağdurun bu mektuba ulaşamamış olması gibi. Fakat dikkat edilmesi gereken husus fail mağdura gönderdiği hakaret içeren mektubu elinde olmayan sebeplerle değil kendi rızası ile mağdur haberdar olmadan gidip posta kutusundan alırsa bu durumda gönüllü vazgeçme söz konusu olur ve faile ceza verilmez.
TCK’nin 130 maddesinin 1. Fıkrasında düzenlenen suç neticesi harekete bağlı suçlardan olup istila atın tamamlanmasıyla suçla tamamlanmış olacağı ve ihtilat gerçekleşmeden suçun oluştuğundan söz edilemeyeceğinden teşebbüse elverişli değildir Ancak hareket bölünebildiği oranda teşebbüse olanaklı hale gelebilir. Anılan maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen ceset veya kemiklere alma veya ceset ve kemikler üzerinde tahkir edici pillerde bulunma suçu bu amaçla hareketlere başlayıp da eylemin tamamlanmaması halinde teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır
İştirak
Bu suç iştirak hükümleri açısından herhangi bir özellik arz etmez. Hakaret fiilini gerçekleştiren kimse fail olarak sorumlu olacaktır. Bu süreçte müşterek failliğin söz konusu olabilmesi için ancak katılanlardan her birinin hakaret oluşturan fiile bizzat kendi için yapması gerekir. Örneğin bir gösteri yürüyüşünde gösteri yapanlardan her birinin hakaret ifadeleri içeren pankartlar taşımaları durumunda müşterek fail olarak sorumlu olacaklardır. İştirak hakkında genel hükümler uygulanır bu suça iştirakın her türlüsü mümkündür
İçtima
Bu suç bakımından zincirleme suç hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Fail bir suç işleme kararı ile aynı kişiye birden fazla hakaret suçu işlerse zincirleme suç hükümleri uygulanır. Fakat hakaret teşkil eden söz veya hareketin araya zaman girmeden ardı ardına söylenmesi durumunda zincirleme suçtan söz edilmeyecek fiil tek suç kabul edilecektir. Aynı mektup içerisinde birden fazla yerde hakaret içerikli söz geçmesi halinde yine tek bir hakaret suçundan söz edilecektir. Fail mağdur açısından hakaret teşkil eden sözleri üçten fazla kimseye karşı söylese bile tek suç oluşacaktır.
Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi halinde suç kurul üyelerine karşı işlenmiş sayılır. Fakat bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümlerinin uygulanacağı belirlenmiştir. Kişinin hatırasına hakaret suçu bir kimseye karşı değişik zamanlarda birden fazla defa işlenmesi veya tek hareketle birden fazla suçtan zarar gören ek karşı işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanır ancak hatırasına hakaret edilen veya kemik veya cesedi alınan ya da tahkir edici fiillerde bulunan kimsenin yakınının birden fazla olması halinde tek suç söz konusu olacaktır.
Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı
Hakaret Suçu Adli Para Cezasına Çevirme
Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Yargılama neticesinde hükmedilen sonuç cezanın bir yıl veya daha az süreli hapis cezası olması halinde, mahkeme hapis cezasını TCK 50. maddede yazılı adli para cezasına veya diğer güvenlik tedbirlerine çevirebilecektir. Hakaret suçunun temel şekli için seçimlik ceza öngörülmüştür. Buna göre faili verilecek ceza bu suçu işleyen fail hakkında 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Mahkeme TCK 125/1 maddesin adli para cezasını seçtiği takdirde adli para cezasının alt sınırı 90 gün üst sınırı 730 gün, TCK 125/3 maddesi uyarınca isefaili bir yıldan iki yıla kadar hapis veya 365 günden 730 güne kadar adli para cezası verilecektir.
Hakaret Suçu Erteleme
Ceza ertelenmesi, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Erteleme, TCK m. 51/1’de; “İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır” şeklinde düzenlenmiştir.
Hakim tarafından hükmedilecek ceza iki yıl ya da iki yıldan daha az olduğu vakit, hapis cezası hakkında erteleme kararı verilebilecektir. Cezanın ertelenmesi kararının verilebilmesi, rüşvet suçundan verilecek olan hapis cezasında indirim yapılabilecek hükümlerin uygulanması ile mümkündür. Hakaret suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür. Ancak 17.04.2020 tarihinden itibaren kamuda ya da özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli olan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri nedeniyle işlenen hakaret suçunda ceza yarı oranında artırılacak ve failler hakkında Türk Ceza Kanununun 51. maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmayacaktır.
Hakaret Suçu Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine sebebiyet veren bir ceza muhakemesi kurumudur. Suçun cezasının 2 yıl veya altında belirlendiği hallerde HAGB kararı mümkündür. Hakaret suçu açısından HAGB kararı mümkündür.
HAGB kararı verilmesinin önemli şartlarından biri mağdurun uğradığı zararın giderilmesi şartıdır. Hakaret suçu açısından dikkat edilmesi gereken nokta, HAGB kararı verilmesi için zararın giderilmesi şartının aranmamasıdır. Çünkü, hakaret suçu nedeniyle uğranılan doğrudan bir maddi zarar yoktur. HAGB kararı için kişinin uğradığı manevi zarar ise dikkate alınmaz.
Hakaret Suçu Gözaltı ve Tutukluluk Hali
Gözaltı
Gözaltı hali, CMK’nın 91.maddesinde düzenlenmiştir. Usule uygun olarak (CMK m.90) yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz. O halde gözaltı süresi toplam 36 saati geçemez.
Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır. Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan bu düzenlemelere göre hakaret suçu açısından Cumhuriyet Savcısı’nın gözaltı kararı vermesiyle gözaltı halinin gerçekleşmesi mümkündür.
Tutuklama
Tutuklama, koruma tedbirlerinin en ağırıdır; zira kişi, kısıtlı bir süreyle de olsa hakkında bir kesin hüküm bulunmadan özgürlüğünden mahrum bırakılmaktadır. Tutuklama, CMK m. 100 ve devamında yer alan hükümlerde düzenlenmiştir. Tutuklama kararını, sadece hâkim verebilir; savcının veya kolluk amirinin tutuklama kararı vermesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Muhakemenin yürütülmesinde esas olan sanığın/şüphelinin tutuksuz olmasıdır; tutuklama ise her zaman bir istisna niteliğindedir. Tutuklama koruma tedbirinin zorunlu tutulduğu bir hal bulunmamaktadır. Olayda muhakeme şartı varsa, tutuklama kararı verebilmek için bunun gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Tutuklamanın somut koşulları bulunmaktadır. Bu koşullar;
- Kuvvetli suç şüphesi bulunmalıdır.
- Bir tutuklama nedeni bulunmalıdır.
- Tutuklama, somut olayda orantılı bir tedbir olmalıdır.
Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. İzah edilenler doğrultusunda, TCK m. 125 vd.’de hakaret suçuna ilişkin ceza miktarı dikkate alındığında, tutuklama şartlarının varlığı halinde bu suç bakımından tutuklama koruma tedbirinin uygulanabilmesi mümkün olabilecektir. Bu suçla ilgili tutukluluk süresi CMK’nın 102/2. maddesi uyarınca en çok 1 yıldır. Zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilir. Bu süreye kanun yolunda geçen süre dahil değildir.
Bu nedenle hakaret suçu basit halinde tutuklama kararı verilemez. Fakat Cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında tutuklama kararı verilebilir.
Hakaret Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması
Soruşturma Aşaması
Şikayet, TCK m. 73’te; “Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz” şeklinde düzenlenmiştir. Bir suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olabilmesi için kanunda bu durumun açıkça belirtilmesi gerekir. Hakaret suçu kural olarak şikayete bağlıdır fakat maddede geçtiği üzere nitelikli şekli olan kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret soruşturma ve kovuşturma resen yapılır. Suçun basın yoluyla işlenmesi de bu genel kuralı değiştirmez.
Savcı, suçun işlendiği ile ilgili şikayetten sonra araştırmaya koyulacak ve bu araştırmada şüphelinin aleyhine ve lehine olan delilleri toplayacaktır. Savcı, araştırması sonucunda yeterli delile ulaşırsa iddianame düzenleyerek dava açacak; aksi takdirde kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı verecektir. Savcının bir iddianame düzenlemesi için, suçun işlendiği yönünde yeterli şüphenin varlığı gerekmektedir. Yeterli şüphe şartının aranmasının temel nedeni ise kişilerin gereksiz yere yargılanmalarının önüne geçilmesini sağlamaktır.
Kovuşturma Aşaması
Soruşturma aşamasının iddianame düzenlenip kamu davası açılarak tamamlanmasının akabinde artık bir ceza davasının varlığından bahsedilir ve kovuşturma aşamasına geçilmiş demektir. Başka bir deyişle, kovuşturma evresi, iddianamenin kabul edilmesi veya kabul edilmiş sayılması ile başlar. Kovuşturmanın içinde farklı evrelerden bahsedilebilir; duruşma hazırlığı, duruşma, hüküm ve kanun yolu bu evrelerdendir. Soruşturmanın tamamlanması sonrasında hakaret suçuna ilişkin kovuşturma aşaması gerçekleştirilecek ve kovuşturma aşamasının sonunda faile verilecek sonuç ceza belirlenecektir. Hakaret kural olarak takibi şikayete bağlı suçlardandır ve bu nedenle CMK 253 maddesine göre uzlaşma kapsamındadır.
Şikayet hakkı kural olarak suçtan zarar gören durumunda olan mağdura ait olmakla birlikte eğer mağdur şikayet hakkını kullanmadan ölmüşse ölenin 2. dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş ve kardeşleri tarafından şikayet hakkı kullanılabilecektir.
Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Ön Ödeme, Uzlaşma ve Görevli Mahkeme
Hakaret Suçu Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Türk Ceza Kanununun 73. maddesi uyarınca şikayet süresi 6 aydır zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre fiilin ya da failin bilinmesi ya da öğrenilmesinden itibaren başlar. Hakaret yüze karşı yapılmış ise bu durumda şikayet süresinin başlayacağı tarih fiilin gerçekleştiği tarihtir. Hakaret yoklukta yapıldığında bu süre yine ne fiilin ve failin öğrenilmesinden itibaren başlar. Şikayetten vazgeçildiği takdirde dava düşer fakat vazgeçme vazgeçmeyi kabul etmeyen sanık hakkında etkili değildir.
Hükmün kesinleşmesinden sonra vazgeçme gerçekleşmişse bu durum cezanın infazına engel olmayacaktır. Basın yoluyla işlenen hakaret suçları ile ilgili davalar 5187 sayılı yasanın 26. Maddesine göre basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim edildiği tarihten ve en geç Cumhuriyet Başsavcılığı’nın suç öğrendiği tarihten itibaren günlük süreli yayınlarda 4 ay diğer yayınlarda 6 ay içerisinde açılmış olmalıdır. Bu süreler hak düşürücü sürelerdir; durması, kesilmesi söz konusu değildir. Bu süreçte kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilse dahi iddianamenin düzenlenip mahkemeye verilmesine kadar süre işlemeye devam eder.
Türk Ceza Kanununun 73. maddesi uyarınca şikayet süresi 6 aydır zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre fiilin ya da failin bilinmesi ya da öğrenilmesinden itibaren başlar. Basın yoluyla işlenen hakaret suçları ile ilgili davalar 5187 sayılı yasanın 26. Maddesine göre basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim edildiği tarihten ve en geç Cumhuriyet Başsavcılığı’nın suç öğrendiği tarihten itibaren günlük süreli yayınlarda 4 ay diğer yayınlarda 6 ay içerisinde açılmış olmalıdır. Şikayet hakkı ölenin 2. dereceye kadar üst soy ana baba büyük ana büyük baba ve alt soyu evlat torun eş ve kardeşlerine aittir.
Hakaret Suçu Ön ödeme ve Uzlaşma
Şikayete bağlı bulunan hakaret suçu ön ödemeye tabi değildir. Zira bu suçta adli para cezası seçimlik ceza olarak öngörülmüş olup ayrıca aynı yasanın 73/son maddesi uyarınca uzlaşma kapsamındadır. Bu suç şikayete bağlı olduğundan CMK’nın 253. maddesi uyarınca ilk önce uzlaşma hükümleri uygulanacak ulaşma gerçekleşmediği takdirde CMK’nın 171. maddesi gereğince Cumhuriyet avcısı tarafından bu suça dair kamu davası açılmasının ertelenmesi kurumu değerlendirilecek son olarak kamu davası açılacaktır. Aynı durum kişinin hatırasına hakaret suçu için de geçerlidir.
Kamu görevlisine ve cumhurbaşkanına hakaret suçu, şikayete tabi suçlardan olmadığından uzlaştırma kapsamında değildir.
Hakaret Suçu Görevli Mahkeme
Genel yetki kuralı uyarınca davaya bakmak yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. Bu nedenle hakaretin yapıldığı yer, hakaret faille mağdurun ayrı ayrı yerlerde bulunduğu bir şekilde yapılmış ise, yetkili mahkeme mağdurun bulunduğu yer mahkemesidir.
TCK m. 125 uyarınca düzenlenen hakaret suçunun tamamında görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.
Hakaret Suçu Nedeniyle Manevi Tazminat Davası Açmak
Hakaret suçu nedeniyle manevi tazminat davası açmak mümkündür. Öncelikle hakaret davasında ceza mahkemesi kişi mahkumiyet veya HAGB kararı vermelidir. Hakaret suçuna ilişkin manevi tazminat davası, hakaret suçu işlenmesi sonucu mağdurun manevi zarar gördüğü durumlarda açılabilir. Bu durumlardan bazıları şunlardır:
- Kişilik haklarının ihlali: Hakaret suçu, kişilik haklarına yönelik bir saldırıdır. Bu nedenle, hakaret sonucunda mağdurun kişilik hakları ihlal edilmişse, manevi tazminat davası açılabilir.
- İş hayatında olumsuz etkiler: Hakaret suçu işlenmesi sonucunda mağdurun iş hayatında olumsuz etkileri oluşmuşsa, manevi tazminat davası açılabilir. Örneğin, bir işverenin veya iş arkadaşının mağdura hakaret etmesi sonucunda, mağdurun işyerinde itibarının zedelendiği durumlarda manevi tazminat davası açılabilir.
- Psikolojik etkiler: Hakaret suçu, mağdurun psikolojisini olumsuz etkileyebilir. Özellikle ağır hakaretler sonucu mağdurun depresyona girmesi, kaygı duyması veya benzeri psikolojik rahatsızlıklar yaşaması durumunda manevi tazminat davası açılabilir.
- Toplumsal hayatta olumsuz etkiler: Hakaret suçu nedeniyle mağdurun toplumda itibarının zedelendiği veya mağdurun toplumda dışlanmasına sebep olacak etkilerin oluştuğu durumlarda da manevi tazminat davası açılabilir.
Bu durumlar, hakaret suçu nedeniyle manevi tazminat davası açılabilecek örnek durumlardır. Her dava ve olaya ilişkin farklı değerlendirme yapılması gereklidir. Bu nedenle ceza avukatından bilgi almanız önerilir.
Hakaret suçu nedeniyle manevi tazminat davası açmak için aşağıdaki adımları izleyebilirsiniz:
- İlk olarak, hakaret suçunun somut bir şekilde gerçekleştiğine dair delilleri toplayın. Bu deliller, hakaretin sözlü veya yazılı olarak yapıldığına dair tanıkların ifadeleri, hakaret içeren mesajların veya diğer kanıtların kayıtları olabilir.
- Daha sonra, avukat tutabilir veya kendi başınıza mahkemeye başvurabilirsiniz. Avukat tutmak, davayı daha profesyonel bir şekilde takip etmenize yardımcı olacaktır.
- Hakaret suçunun işlendiği yerdeki asliye hukuku mahkemesine başvurun. Başvurunuzda, hakaret suçunun gerçekleştiği tarihi, yerini, hakareti kimin yaptığını, ceza mahkemesi kararını, hakaretin sözlü veya yazılı olarak yapıldığını ve size verilen zararı detaylı bir şekilde açıklayan dava dilekçesi hazırlayın.
- Manevi tazminat talebiniz için bir miktar para belirleyin ve bu miktarı talep dilekçenizde belirtin. Manevi tazminatın belirlenmesi, mahkemenin takdirindedir ve mahkeme tarafından belirlenen miktar, hakaret suçu nedeniyle size verilen zarara göre değişebilir.
- Asliye Hukuk Mahkemesi davayı görmeye başladıktan sonra, siz ve avukatınız duruşmalara katılmalı ve hakaret suçu iddialarınızı kanıtlamaya çalışmalısınız.
- Mahkeme, hakaret suçundan dolayı zarara uğradığınız tespit edilirse, mahkeme size manevi tazminat ödenmesine karar verir.
Hakaret suçu nedeniyle manevi tazminat davası açmak karmaşık bir süreç olabilir, bu nedenle avukat tutmanız önerilir.
Hakaret Suçu Şikayet Dilekçesi Örneği
……… (Suçun İşlendiği Yer Buraya Yazılacak) Cumhuriyet Başsavcılığı’na
Müşteki : İsim Soyisim (TC Kimlik No) – Adres
Vekili : Av. Umur YILDIRIM
Şüpheli : İsim Soyisim (TC Kimlik No) – Adres
Suç : Hakaret Suçu (TCK m. 125 vd.)
Suç Tarihi ve Yeri : …/…/…
Konu : Şüpheli hakkında işlediği suç nedeniyle soruşturma başlatılması ve soruşturma sonucunda kamu davası açılması talepli şikâyet dilekçesidir.
Açıklamalar
- Burada müvekkil hakkında kim olduğu, şüpheli tarafından rüşvet alma/verme suçunu nasıl işlediğine ilişkin bilgilere yer verilmelidir.
- Yaşanılan olay ayrıntılı biçimde izah edilmelidir.
- Burada ise, yaşanılan olaya ilişkin hangi delillerin olduğundan bahsedilmelidir.
- Dilekçenin ekinde verilecek delillerin neler olduğu belirtilmelidir.
Hukuki Sebepler : TCK ve ilgili her türlü yasal mevzuat.
Hukuki Deliller : Tanık, yemin, video kaydı, fotoğraf görüntüleri, mesajlar ve ilgili her türlü yasal delil.
Sonuç ve İstem : Yukarıda açıklanan nedenlerle şüpheli hakkında soruşturma başlatılmasını, soruşturma sonucunda kamu davası açılması yönünde karar verilmesini saygılarımla vekâleten arz ve talep ederiz.
Müşteki Vekili
Av. Umur YILDIRIM
Hakaret Suçu Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu 2016/1139 E. 2019/463 K.
- Hakaret Suçu
- Türk Ceza Kanunu 125. Madde
Sanık …’nın ağabeyi olan…’nın Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/201 esas sayılı dosyasında çocuğa karşı nitelikli cinsel istismar ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçları nedeniyle yargılanarak 15.01.2013 tarihinde hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği, duruşma çıkışında sanığın bir yakınının fenalaşarak baygınlık geçirmesi üzerine gelen ambulansa bindirildiği sırada sanığın adliye önünde polisler, gazeteciler ve vatandaşlar olduğu hâlde; “Terör örgütlerinde daha adil yargılama yapılıyor Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti değil, çadır devleti, terör örgütlerinde daha adil yargılama yapılıyor!” şeklinde bağırdığı, ardından “Ha bu devletin kimliğini taşıyan şerefsizdir la!” diyerek cebinden çıkardığı nüfus cüzdanını inceleme dışı sanık …’den aldığı çakmakla yaktığı ve yanmakta olan kimliği havaya kaldırıp etrafında toplanan kalabalığa göstererek yüksek sesle “Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti terör örgütü kadar adil değildir, Türkiye Cumhuriyeti çadır mahkemeleri kuruyor görüyorsunuz, mahkemeleri iki tane insanın merhametine bırakarak değil tanık şahit dinlemeyen kendi kafasına göre yargı yapan bir mahkeme devletten ibarettir!” dediği ve yanmakta olan nüfus cüzdanını yere fırlattığı, ardından inceleme dışı sanık … ve ailesi ile birlikte araçlarına binerek olay yerinden uzaklaştıkları, sanık hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca TCK’nın 301. maddesi gereği soruşturma izni talep edilmesine karşın hakaret suçundan genel hükümlere göre işlem yapılabileceği kanaatiyle Adalet Bakanınca soruşturma izni verilmediği olayda,
Sanığın, kardeşi olan…’nın yargılanması sonucu hak etmediğine inandığı yüksek miktarda ceza alarak tutukluluk hâlinin sürdürülmesi ve yine bir yakınının da duruşma sonrası fenalaşarak hastaneye kaldırılması nedeniyle o an duyduğu şiddetli elem ve ızdırap sonucu açığa vurduğu ve şahsında mahkeme heyetine karşı oluşan ve yukarıda anlatıldığı şekilde subjektif olgusal temellere sahip olduğu anlaşılan kişisel değer yargılarını ifade etmeye yönelik bu sözler bir bütün halinde değerlendirildiğinde, katılan ve şikâyetçilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp muhatapların aldığı karara yönelik ağır eleştiri niteliğinde olması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir. Her ne kadar polis memuru olan tanıklar …, … ve…, sanık …’un “Devletin a… koyayım, hâkim verdiğin yıl kadar seni delmezsem…” şeklinde sözler söylediğini aktarmış iseler de olayın sesli görüntülerine ilişkin CD inceleme tutanağı ile bilirkişi raporundan görüldüğü üzere sanığın bu yönde bir beyanının bulunmadığı, anılan ifadeleri inceleme dışı sanık …’in kullandığı anlaşılmıştır.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/71 E. 2020/7755 K.
- Hakaret Suçu
- Türk Ceza Kanunu 125. Madde
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Yargılamaya konu somut olayda; sanığın katılana yönelttiği “cezaevinde bir de Turgay maşası var, tombaladan müdür” şeklindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı davranış, ağır eleştiri niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yasal olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2020/1275 E. , 2020/7636 K.
- Hakaret Suçu
- Türk Ceza Kanunu 125. Madde
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Olay günü sanığın söylediği kabul edilen “siz polis misiniz lan” şeklinde ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerinin, müştekilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun yasal unsurlarının somut olayda oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,
Ceza Genel Kurulu 2017/978 E. , 2018/422 K.
- Hakaret Suçu
- Türk Ceza Kanunu 125. Madde
Sanık ve inceleme dışı sanığın ceza infaz kurumunda bulunan sanık …’in amcasının oğlunu ziyaret etmek için Cumhuriyet Savcısı olan katılandan talep ettikleri görüş izninin reddedilmesi üzerine, sanığın katılana “Burası Devlet kapısı, kim oluyorsun da böyle davranıyorsun” dediği olayda; “Kim oluyorsun” şeklindeki ifade; nezaket dışı, kaba, rahatsız edici ve ağır eleştiri niteliğinde ise de, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı içermemesi ve sövme fiilini de oluşturmaması nedeniyle hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.