İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde (İYUK)

İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde (İYUK)

idari yargilama usulu kanunu 38 madde

İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde

Bağlantılı Davalar

  1. Aynı maddi veya hukuki sebepten doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan davalar bağlantılı davalardır.
  2. İdare mahkemesi, vergi mahkemesi veya Danıştay’a veya birden fazla idare veya vergi mahkemelerine açılmış bulunan davalarda bağlantının varlığına taraflardan birinin isteği üzerine veya doğrudan doğruya mahkemece karar verilir.
  3. Bağlantılı davalardan birinin Danıştay’da bulunması halinde dava dosyası Danıştay’a gönderilir.
  4. Bağlantılı davalar, değişik bölge idare mahkemesinin yargı çevrelerindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar Danıştay’a gönderilir.
  5. Bağlantılı davalar aynı bölge idare mahkemesinin yargı çerçevesindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar o yer bölge idare mahkemesine gönderilir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde Açıklaması

İdari Yargılama Usulü Kanununun 38.maddesinde, bağlantılı davalar, aynı maddi veya hukuki sebepten doğan ya da biri hak kında verilecek hüküm diğerini etkileyecek nitelikte olan davalar olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre; farklı idari yargı yerlerinde açılan birden fazla idari dava arasında bağlantıdan söz edilebilmesi, üç halde olanaklıdır: Davaların aynı maddi sebepten doğması, davaların aynı hukuki sebepten doğması ve bir dava hakkında verilecek kararın diğerleri hakkında verilecek kararları da etkileyebilecek nitelikte olmasıdır.

  • İlgili Makale: 
  • 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) Tam Metin: 

idari yargilama usulu kanunu 38 madde iyuk
idari yargilama usulu kanunu 38 madde iyuk

İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde Bağlantılı Davalar Emsal Kararlar

Danıştay 8.Dairesi E:1998/2615, K:1998/2473

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde
  • Bağlantılı Davalar

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 4001 sayılı Yasayla değişik 38/1 maddesinde, aynı maddi ve hukuki sebepten doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek olan davaların bağlantılı davalar olduğu belirtilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, Suudi Arabistan Ümmal Kura Üniversitesi mezunu olan davacının Yükseköğretim Kurulunca lisans denklik belgesinin iptal edildiğinden bahisle, öğretmenliğe atama onayının Milli Eğitim Bakanlığınca geri alınmasına ilişkin işleme karşı Antalya 2. İdare Mahkemesinde bu davanın açıldığı, ancak lisans denklik belgesinin iptaline ilişkin olarak Yükseköğretim Kurulu kararına karşı ne dairemizde, ne de idare mahkemesinde herhangi bir davanın açılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda dairemizde, davacının lisans denklik belgesinin iptali istemiyle açılmış herhangi bir dava bulunmadığından ve başka kişilerce kendi lisans denklik belgelerinin iptaline ilişkin işlemlere karşı açılan davalar da farklı üniversitelere ait denklik davaları olması nedeniyle bu davayla aynı maddi ve hukuki sebepten kaynaklanmadığından, “Bağlantı” istemi yerinde görülmemiştir.


Danıştay 7.Dairesi E:2010/5548, K:2010/4415

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde
  • Bağlantılı Davalar

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. maddesinin 1.fıkrasında, bağlantılı davalar, aynı maddi veya hukuki sebepten doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan davalar şeklinde tanımlandıktan sonra; 2’nci fıkrasında, idare mahkemesine, vergi mahkemesine veya Danıştay’a veya birden fazla idare veya vergi mahkemelerine açılmış bulunan davalarda bağlantının varlığına taraflardan birinin isteği üzerine veya doğrudan doğruya mahkemece karar verileceği belirtilmiş; Kanunun 41.maddesinde, bağlantı iddialarının mahkemelerce kabul edilmediği takdirde, bu hususta verilen ara kararının taraflara tebliğ edileceği, tarafların, tebliğ tarihini izleyen on beş gün içerisinde, aynı yargı çevresindeki mahkemeler için o yer bölge idare mahkemesine, 38.maddenin 2. ve 3.fıkralarındaki durumlarla ilgili davalar için Danıştay’a başvuruda bulunabilecekleri, başvuru üzerine bölge idare mahkemesi veya Danıştay görevli dairesince durumun, yukarıdaki maddelerde yazılı usullere göre incelenerek karara bağlanacağı hükmüne yer verilmiş olup; buna göre, birden fazla davanın bağlantılı sayılabilmesi için, bunların birlikte incelenerek karar verilmesinin zorunlu olması gerekir.

Olayda, bağlantılı olduğu iddia edilen uyuşmazlıklardan birinin 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu, diğerinin ise 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu hükümlerinden kaynaklanması, diğer bir anlatımla, davalara konu idari işlemlerin farklı hukuki sebeplere dayanması nedeniyle ayrı hükümlere göre değerlendirilip yargılama yapılması söz konusu olduğundan, anılan davalar arasında, 2577 sayılı Kanunun yukarıda anılan hükmünde öngörülen bağlantının varlığından söz edilmesi olanaklı bulunmamaktadır.


Danıştay 13.Dairesi E:2015/547, K:2015/2043

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde
  • Bağlantılı Davalar

Dava, davacının hissedarı olduğu Banka’nın imtiyazlı paya sahip bazı ortaklarının temettü dışındaki ortaklık haklarının 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 18. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca Fon tarafından kullanılmasına ilişkin 03.02.2015 tarih ve 6187 sayılı Kurul kararıyla, bu kararın uygulanması bağlamında Banka’da hisse sahibi olan 122 kişiye ait imtiyazlı hisselerin temettü hariç ortaklık haklarının Fon tarafından kullanılmasına, Banka’nın yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile genel müdürünün görevden alınarak bu kişilerin yerine yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile genel müdür atanmasına ilişkin 03.02.2015 tarih ve 27 sayılı Fon Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin bu Kanunla verilen görevleri yerine getirmek üzere kurulmuş “genel görevli” mahkemeler olduğu; 5. maddesinde, idare mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki davaları çözümleyeceği; 2577 sayılı Kanun’un 14/3-a maddesinde, dilekçelerin görev ve yetki yönünden inceleneceği; 15/1-a maddesinde, 14. maddenin 3/a bendine göre adlî ve askerî yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine, idarî yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verileceği kurala bağlanmış; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde, birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’ın bakacağı belirtilmiş; 2577 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1. fıkrasında, aralarında maddi veya hukukî yönden bağlılık ya da sebep – sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava açılabileceği belirtilmiştir.

Kamu düzenine ilişkin nitelikler içeren ve doğal hâkim ilkesinin de söz konusu olacağı sonuçlara etkili olan mahkemelerin görevlerine ve yetkilerine ilişkin kuralların, idari yargılamada özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır. 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinde ilk inceleme konularının başında öngörülen görev ve yetkiye ilişkin ilkelerin öncelikle ele alınıp değerlendirileceği kuşkusuzdur. İlk inceleme aşamasında uyuşmazlık, mahkemenin görev veya yetkisinde görülmezse usul yasasının daha sonraki evrelerine geçilemeyeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Ayrıca 2577 sayılı Kanun’un 5. maddesinde öngörülen birlikte dava açılabilme olanağının, görev ve yetkiden sonra gelen bir ilk inceleme konusu ve usul ilkesi olduğu da açıktır.

Belirlenen hukuksal durum karşısında; dava açmayı kolaylaştıran, az gider ve emek tüketilmesini amaçlayan ve böylece dava ekonomisine yönelik bir özellik içeren 2577 sayılı Kanun’un 5. maddesine öncelik verilerek görevsiz bir mahkemenin görevli hâle getirilmesi mümkün değildir.

Başka bir anlatımla, özelliğine ve niteliğine yukarıda değinilen 2577 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki birden çok işleme aynı dilekçeyle dava açılabilmesi olanağının kural olarak aynı mahkemenin görev ve yetkisine giren işlemler açısından söz konusu edilebileceği hususu, 2577 sayılı Kanun’un değinilen düzeni ve ilke sıralamasının doğal bir sonucudur. Tersi bir durumda, daha önce de belirtildiği gibi başka mahkemelerin yetki alanına giren işlemler arasında ilişkiler kurularak ve olası yorumlar geliştirilerek, dava ekonomisine yönelik bir usul kuralına mahkemelerin görevlerini belirleyen bir boyut kazandırılmış olacaktır.

Öte yandan, 2577 sayılı Kanun’un 38. maddesinde düzenlenen “bağlantılı davalar” kavramı ile 2575 sayılı Kanun’un 24. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan “birden çok idare mahkemesinin yetki alanına giren işler” kavramının birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Bu ifadenin, dava konusunun tek bir işlemden oluştuğu veya birden fazla işlemden oluşmakla birlikte bu işlemlerin birbirinden ayrılmasının mümkün olmadığı ve farklı yargı çevrelerini kapsayan uyuşmazlıklara çözüm getirmeyi amaçlayan sınırlı bir görev ilkesi olduğu kabul edilmelidir. Aksi hâlde, bağlantılı davaların tamamının 2575 sayılı Kanun’un 24. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında Danıştay’da görülmesi sonucu doğacaktır.

Bu durumda, dava konusu işlemlerde yetki sorununun çözümlenemez bir nitelik taşımadığı, iki farklı işleme karşı açılan davada dilekçenin reddine karar verilerek yetkili mahkemelerin belirlenerek yetkili olan mahkemelerce gerekirse bekletici sorun yoluyla çelişkisiz yargısal sonuçlara ulaşılabileceği açık olduğundan; usul ekonomisine ve dava açma şekline yönelik bir kurala, mahkemelerin görevlerini değiştirecek bir işlev kazandırılarak açılan davanın Danıştay’ın görevine girdiğinin kabul edilmesi mümkün değildir.

Açıklanan nedenle; davanın görev yönünden reddine, dosyanın Ankara İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, 02.06.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.


Danıştay 12.Dairesi E:2012/5705, K:2013/4199

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde
  • Bağlantılı Davalar

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Bağlantılı davalar başlıklı 38. maddesinde; Aynı maddi veya hukuki sebepten doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan davalar bağlantılı davalardır. İdare Mahkemesi, vergi mahkemesi veya Danıştay’a veya birden fazla idare veya vergi mahkemelerine açılmış bulunan davalarda bağlantının varlığına taraflardan birinin isteği üzerine veya doğrudan doğruya mahkemece karar verilir. düzenlemesi yer almıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Kanun Yararına Bozma başlıklı 51. maddesinde; bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip, temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, bu temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kanun yararına bozulacağı; bu bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan Mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır.

Anılan madde ile, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, tarafların iradeleriyle başvurabilecekleri kanun yolları dışında Danıştay Başsavcılığı tarafından başvurulabilecek kanun yararına temyiz olarak nitelenen kanun yolunun kabul ediliş amacı; yürürlükteki hukukun ülke düzeyinde birlik içinde uygulanmasını sağlamaktır. Ancak, idare veya vergi mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemesi kararlarının kanun yararına temyizinin istenebilmesi için, bu kararların niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade etmesi, diğer bir deyimle nihai hükmün tartışmasının yapılmasını gerektirecek nitelikte bir hukuka aykırılık bulunması gerekmektedir.

Dava dosyası ve eklerinin incelenmesinden; Adana İli, Feke İlçesi, Feke Paşalı Yatılı İlköğretim Okulunda görev yapan ve Muayene ve Teslim Alma Komisyon üyeleri olarak 22.11.2006 ile 18.12.2006 tarihli Muayene ve Teslim Alma tutanaklarını düzenleyen davacı ile aynı komisyonda görev yapan Mehmet Göçer’in haklarında yapılan soruşturma sonucunda, Adana İl Disiplin Kurulunca bu görevlerini yaparken gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek fiilini işledikleri gerekçesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve halleri açıklayan D fıkrasının f bendi uyarınca bir yıl kademe ilerlemesi cezası ile cezalandırıldıkları; bu cezalara karşı, davacı tarafından Adana ikinci İdare Mahkemesinde açılan davanın Mahkemenin 8.1.2009 gün ve E:2008/849, K:2009/6 sayılı kararıyla reddedildiği; Mehmet Göçer’in Adana Birinci İdare Mahkemesine açtığı davada ise, Mahkemenin 19.3.2009 gün ve E:2008/837, K:2009/405 sayılı kararı ile dava konusu cezanın iptal edildiği ve bu kararların temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

İki veya daha fazla dava arasında bağlantının varlığından söz edebilmek için bunların aynı maddi veya hukuki sebepten kaynaklanmış olması yanında bu davaların biri hakkında verilecek kararın, diğerinin veya diğerlerinin sonucunu etkileyecek nitelikte bulunması gerekmektedir. Sadece davanın aynı soruşturma kapsamında verilen disiplin cezalarına karşı açılmış olması davalar arasında bağlantı bulunduğu sonucunu doğurmamaktadır. Bunun yanında davaların sonuçlarının birbirini etkilemesi hususu, bağlantılı davaların temelini teşkil etmektedir. Aksi uygulama idare mahkemelerinin kuruluş amacına ve Anayasal bir ilke olan tabii hakim ilkesine de aykırı düşecektir.

Aynı soruşturma kapsamında disiplin cezası verilmiş olsa bile, her bir kişinin suça konu olaydaki kusurunun ve sorumluluğunun farklı olması nedeniyle, uyuşmazlıkların çözümünde, herkes için ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekeceğinden, aynı soruşturma kapsamında ceza alan iki kişinin açmış olduğu davaların, aynı maddi veya hukuki sebepten kaynaklanmış olduğundan söz edilemeyeceği gibi, bu davaların biri hakkında verilecek kararın, diğerinin sonucunu etkileyecek nitelikte de olmadığı açıktır.

Uyuşmazlık konusu olayda; davacı ile birlikte aynı soruşturma kapsamında ceza alan bir başka kişinin açmış olduğu dava ile davacı tarafından açılan davanın, farklı mahkemelerde görülerek karara bağlanmış olması, kanun yararına bozma sebebi olarak görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin reddine; kararın bir örneğinin Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine, 21.05.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.


Danıştay 13.Dairesi E:2014/2044, K:2015/4499

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde
  • Bağlantılı Davalar

Dava dosyasının incelenmesinden, davacının otogaz istasyonunda mevzuata aykırı olarak mutfak tüpü doldurduğu yolunda bir firma yetkilileri tarafından yapılan ihbar üzerine, Patnos Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen hazırlık soruşturmasına esas olmak üzere üç polis memuru ve ihbar eden firmanın iki yetkilisiyle birlikte davacıya ait iş yerine ulaşıldığı, iş yerinde yapılan denetimde LPG tüpü dolumuna yarayan alet bulundurulduğunun bir tutanakla tespit edildiği, tespit tutanağının üç polis memuru, firma yetkilisi iki kişi ve davacıya ait iş yerinde çalışan ve “istasyon sorumlusu” sıfatıyla İrfan Çelik tarafından imzalandığı, bu tutanak esas alınarak davacının mevzuata aykırı olarak mutfak tüpü dolumu yaptığından bahisle dava konusu işlemin tesisi üzerine bakılan davanın açıldığı, anılan tespit tutanağının davalı idare savunması ekinde gönderilmediği, Danıştay On üçüncü Dairesinin 10.07.2008 tarih ve E:2008/2434 sayılı ara kararı ile davacıyla ilgili tutanağın istenilmesine rağmen … Petrol adlı iş yerinde düzenlenen tutanağın gönderildiği, Danıştay On üçüncü Dairesi’nce, davacı hakkında düzenlendiği ileri sürülen, ancak dosyaya sunulamayan tutanak dayanak alınarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiş ise de, temyiz aşamasında 12.05.2005 tarihinde düzenlenen tutanağın dosyaya ibraz edildiği, tutanakta, davacıya ait iş yerinde bir adet 12 kg’lık mutfak tüpü dolum aparatı ile 12 kg’lık mutfak tüplerinin istasyonda bulunduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.

Bu haliyle, dava konusu işlemin, tesisin adı veya unvanını, adresini, tutanağın tutulma nedenini, tesis veya işletme sahibi veya yetkilisi ile denetimle görevli personelin ad, soyad ve imzalarını taşıyan tutanağa dayanılarak tesis edildiği, bu tutanakta davacının otogaz istasyonunda mevzuata aykırı olarak LPG tüpü dolumuna yarayan alet bulundurulduğunun somut olarak tespit edildiği görüldüğünden, dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yönde verilen Danıştay Onüçüncü Dairesi kararında da hukuki isabet görülmediği” gerekçesiyle Dairemizce verilen kararın bozulmasına karar verilmiştir.

2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinin birinci fıkrasında, Danıştay dava daireleri kararlarına karşı Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiş; 2575 sayılı Kanun’un 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulu’nca, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği ifade edilmiş; 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin dördüncü fıkrasında da, idare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği öngörülmüşken, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu belirtilerek, Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ise Danıştay dava dairelerine ısrar olanağı tanınmamıştır. Aktarılan durum ve 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesindeki düzenleme karşısında bozma kararına uyularak İdari Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.


İdari Yargılama Usulü Kanunu 38. Madde Hakkında Emsal Karar Aramak İçin: https://karararama.danistay.gov.tr/

Yorum Gönderin

X
kadim hukuk ve danışmanlık