İdari Yargılama Usulü Kanunu 10. Madde (İYUK)

idari yargilama usulu kanunu 10 madde

İdari Yargılama Usulü Kanunu 10. Madde

İdari Makamların Sükûtu

  1. İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler.
  2. (Değişik: 10.6.1994-4001/5 md.) Otuz gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer otuz günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Otuz günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren dört ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, otuz günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.
  3. (Mülga: 10.6.1994-4001/5 md.)

İdari Yargılama Usulü Kanunu 10. Madde Açıklaması

Dava konusu olabilecek bir idari işlem idarece re’sen tesis edilebileceği gibi ilgilinin talebi üzerine de tesis edilebilir. Örneğin, bir kimsenin pasaport talebi ya da inşaat ruhsatı talebi bu madde kapsamında değerlendirilebilecek başvurulardır. Çünkü idarenin kendiliğinden bir kimseye pasaport vermesi ya da inşa at ruhsatı işlemi tesis etmesi hukuken mümkün değildir.

İlgililerin idari davaya konu olabilecek bir idari işlem tesis edilmesine yönelik talebine, idarenin altmış gün içerisinde cevap vermemesi, zımni ret işlemi olarak kabul edilmektedir.

Zımni ret olarak adlandırılan bu durum üzerine ilgililer altmış günün biti mini takip eden günden itibaren dava açma süresi içerisinde idari yargı mercile rinde dava açabilirler. Bu madde çerçevesinde bir dava hakkının doğabilmesi için yapılacak idari başvurunun o işlemi yapma yetkisine sahip olan makama yapılması gerekmektedir.

Altmış günlük süre içerisinde idarece verilen cevabın kesin bir cevap olmaması halinde Kanun ilgiliye iki seçenek sunmaktadır. İlgili bu cevabı “ret” kabul ederek dava açma süresi içinde davasını ikame edebilir ya da idarenin vereceği kesin cevabı bekleyebilir. Dava açma süresinin işlemeyeceği bu bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. İlgili, bu altı ayın sonunda ilgili dava açma süresi içinde davasını ikame etmek durumundadır. Kanaatimizce Kanun’daki bu altı aylık sürenin bitiminden önce davasını ikame etmesi hukuken mümkün değildir. Çünkü davacı, süresinde dava açmadığından dava açma süresi geçmiş olacaktır. Davacının yeni bir dava açabilmesi için iptal davasına konu olacak bir idari işlemin olması gerekir. Bu da altı ayın geçmesin den sonra ortaya çıkacak zımni red kararıdır.

Bu maddeye göre idarenin dava açma süresi geçtikten sonra talebe kesin olarak bir cevap vermesi halinde bu cevabın tebliği ile dava açma hakkı tekrar canlanır.

  • İlgili Makale: 
  • 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) Tam Metin: 

idari yargilama usulu kanunu 10 madde iyuk
idari yargilama usulu kanunu 10 madde iyuk

İdari Yargılama Usulü Kanunu 10. Madde İdari Makamların Sükûtu Yargıtay Kararları

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E: 2006/2534, K:2008 /1243

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 10. Madde
  • İdari Makamların Sükûtu

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğuna işaret edilmiş, 10. maddesinde ise ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabileceği, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinde dava açabileceği, altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgilinin bu cevabı, istemin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebileceği, bu takdirde dava açma süresinin işlemeyeceği, ancak bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği, dava açılmaması veya davanın süre yönünden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açılabileceği hükme bağlanmıştır.

Davaya konu edilecek idari işlemler, ilgilinin idareye başvurusu üzerine tesis edilebileceği gibi idarece kendiliğinden de tesis edilmiş olabilir. Ortada idarece kendiliğinden tesis edilmiş bir işlem yoksa ilgilinin dava açma hakkından ve bu hakkın süresinde kullanılması gereğinden de söz edilemez. Böyle bir durumda ilgililerin kanunda aksine bir hüküm olmadıkça 2577 sayılı Kanunun 10. maddesine göre idareye başvurarak işlem tesis ettirmeleri ve bu işleme karşı 2577 sayılı Yasanın 7. ve 10. maddelerinde belirtilen süreler gözetilerek dava açmaları mümkündür.

Bu itibarla, davacının 2002 ve 2003 yılları Bütçe Kararnamelerinde giyim yardımı ödeneği bulunmasına karşın kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığından bahisle idareye yaptığı başvuru 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında bir başvuru olup, bu başvurunun zımnen reddi üzerine açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır.


Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Esas: 2005/2988, Karar:2007/555

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 10. Madde
  • İdari Makamların Sükûtu

Anayasasının geçici 15. maddesinin son fıkrasında, 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde çıkarılan kanunların Anayasaya aykırılığının iddia edilemeyeceği kesin kurala bağlanmış ve böylece belirlenen dönem içinde çıkarılan ve dava konusu işleme dayanak teşkil eden 2559 sayılı Kanunun Anayasaya aykırılığı iddiasında bulunulması, dolayısıyla anılan Kanunun Anayasaya uygunluğunun denetlenmesi engellenmiştir.

Her ne kadar davacının re’sen emekliye sevk edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulunun 29.1.1982 günlü, 8/4226 sayılı kararının yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açılması yolunu kapatan 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun, Anayasanın yürürlüğe girmesi üzerine, Anayasanın geçici 3. maddesi uyarınca ilk milletvekili genel seçimi sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının oluşturulmasıyla birlikte yürürlükten kaldırılmış ise de bu tarihten sonra açılabilecek olan iptal davasında, re’sen emeklilik işleminin yasal dayanağını oluşturan 2559 sayılı Kanunun Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyeceği ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, dolayısıyla re’sen emekliye sevk işlemiyle ilgili yargısal denetimin, tam olarak gerçekleştirilemeyeceği açıktır.

Bu durumda, Anayasanın geçici 15. maddesinin son fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıyla, davacının re’sen emekliye sevk işlemi ve bu işlemin dayanağı olan 2559 sayılı Kanun yönünden hukuk devleti ilkesine uygun bir yargısal denetimin yapılabilmesinin önünde bir engel kalmamış olup; 4709 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 17.10.2001 tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca yapılan başvurunun reddi üzerine 29.1.2002 tarihinde açılan bu davanın, 2577 sayılı Yasanın 7. ve 11. maddelerinde öngörülen süreler içinde açıldığı sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Danıştay On birinci Dairesinin 18.3.2005 günlü, E:2002/704, K:2005/1473 sayılı süre ret kararının bozulmasına 19.04.2007 günü oybirliği ile karar verildi.


Danıştay 12.Dairesi E: 2004/2818,K:2007 / 543

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 10. Madde
  • İdari Makamların Sükûtu

Dosyanın incelenmesinden, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı bölümü mezunu olan davacının, ilk olarak 2000 yılı 1. Atama Döneminde sınıf öğretmenliği için başvuruda bulunduğu, ancak, davalı idarenin 12.2.2001 tarihli yazısı ile davacıya başvuru kılavuzundaki şartlardan birini taşımadığı gerekçesi ile başvurusunun işlemden kaldırıldığının bildirildiği, 2001 yılı öğretmen atama döneminde form ve belgelerini 27.8.2001 tarihinde doğrudan Milli Eğitim Bakanına göndermek suretiyle tekrar müracaatta bulunduğu, ancak, başvurusunun davalı idarenin 21.9.2001 tarihli yazısı ile yine kabul edilmediği, bu arada davacının 15.12.2000 tarihli dilekçesine gelen 21.3.2001 tarihli davalı idarenin cevap yazısı ile, lisans öğreniminin Talim ve Terbiye Kurulu Kararında açıklanan yüksek öğrenim programlan arasında yer almaması nedeniyle, öğretmen olarak atanma talebiyle başvuruda bulunamayacağının bildirildiği, bunun üzerine davacının, Yüksek Öğretim Kurulu’nun 25.9.2001 tarihli yükseköğretim kurumlarında yer alan peyzaj mimarlığı programının Süs Bitkileri Programının devamı niteliğinde sayıldığına ilişkin yazı ile beraber öğretmen olarak atamasının yapılmasına ilişkin engelin kalktığından bahisle 2000 yılındaki atama dosyasının tekrar işleme konulması istemiyle 11.10.2001 tarihinde bir kez daha idareye başvurduğu, bu başvuruya da cevap verilmemesi üzerine, 11.10.2001 tarihli dilekçesine cevap verilmesi talebiyle 28.6.2002 tarihli dilekçesiyle müracaatta bulunduğu, bu dilekçesine cevaben davalı idarenin 15.7.2002 tarihli cevap yazısı ile lisans öğreniminin Talim ve Terbiye Kurulunun 1.6.2000 gün ve 340 sayılı kararında açıklanan Yüksek Öğrenim Programları arasında yer almaması nedeniyle öğretmen olarak atanmak üzere başvuruda bulunamayacağının bildirildiği anlaşılmıştır.

Olayda, davacının atamasının yapılması istemiyle yaptığı her bir başvuru yukarıda hükmü belirtilen madde kapsamında olup, davalı idarece gönderilen her bir cevap da ayrı ayrı dava konusu edilebilen işlem niteliğindedir. Bu durumda, davacının en son 28.6.2002 tarihli başvurusu üzerine davalı idarece tesis edilen 15.7.2002 tarihli işlemin iptali istemiyle 26.7.2002 tarihinde açılan bu davanın süresinde olduğu görüldüğünden, davanın esasına girilmesi gerekirken süre yönünden reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.


Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E: 2014/ 3081 K: 2016/64

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 10. Madde
  • İdari Makamların Sükûtu 

Danıştay On birinci Dairesinin 20.6.2013 günlü, E:2012/8778, K:2013/6796 Sayılı kararında açıklandığı üzere, davacıya fazla yapıldığı ileri sürülen döner sermaye ek ödemesinin tahsiline dair kararın 23.12.2010 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, ancak fazla ödenen miktarın davacının 2011 yılı Ocak ayı döner sermaye ek ödemesi tutarından 1.796,87 -TL; Şubat ayı döner sermaye ek ödemesi tutarından ise 1.178,15 TL’nin tahsil edilmeye başlandığı anlaşıldığından, borç çıkarma işleminin icrası niteliğinde olan her bir kesinti işleminden itibaren, 2577 Sayılı Kanun’un 12. maddesi uyarınca, 60 günlük yeni bir dava açma süresinin başladığının kabulü gerektiğinden 4.3.2011 tarihinde açılan davanın mahkemece süre yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.


İdari Yargılama Usulü Kanunu 10. Madde Hakkında Emsal Karar Aramak İçin: https://karararama.danistay.gov.tr/

Yorum Gönderin

X
kadim hukuk ve danışmanlık