Ceza yargılamasının memurun disiplin soruşturmasına etkisi vardır. Burada önemli husus ceza yargılamasında verilen kararın içeriğidir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Cezai kovuşturma ile disiplin kovuşturmasının bir arada yürütülmesi” başlıklı 131 inci maddesinde, aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olmasının disiplin kovuşturmasını geciktiremeyeceği; memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması hallerinin ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan Kanunun 127. maddesinde ise ceza verme yetkisine ilişkin olarak zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. Buna göre; uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarında bir ay içerisinde disiplin soruşturmasına; memurluktan çıkarma cezasında altı ay içerisinde disiplin kovuşturmasına başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrayacaktır. Ayrıca disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğraması öngörülmüştür.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 127 ve 131 inci maddeleri ile disipline ilişkin diğer hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde, disiplin soruşturmasının ceza kovuşturması ile ilişkisinin kesildiği, buna paralel olarak anılan Kanunun 127 ve 131 inci maddeleri arasında bir uyum ve iç tutarlılığın sağlandığı görülmektedir. Kamu görevlisine disiplin cezası verilmesini gerektirin fiil ve davranışın, aynı zamanda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) veya diğer kanunlara göre suç oluşturması mümkün olabilmektedir. Bu gibi durumlarda, ceza yargılaması yapılıp yapılmaması, ceza yargılamasının devam edip etmediği ve ceza yargılaması neticesinde verilen kararın disiplin soruşturmasına etkisi olmaktadır. Yine ceza yargılamasının disiplin soruşturmasından önce, sonra veya disiplin soruşturması sırasında sonuçlanmış olmasına göre farklı durumular ortaya çıkmaktadır. Kadim Hukuk olarak bu yazımızda “Ceza yargılamasının memurun disiplin soruşturmasına etkisini” sizlere açıklayacağız.
Beraat ve Takipsizlik Kararının İdari Yargıya Etkisi
Memurların disiplin işlemleri idare hukukunun önemli konuları arasında yer almaktadır. Kanun ve ilgili yönetmeliklerle düzenlenen disiplin mevzuatına göre, memurun disiplin soruşturması gerektiren fiil veya eylemi aynı zamanda ilgili kanunlar uyarınca suç teşkil edebilir. Bu durumda memur hakkında disiplin soruşturması yanında ceza soruşturması ve ceza davası açılması mümkündür. İdare tarafından memura verilen disiplin cezaları ile ceza yargılaması neticesinde verilen cezaların niteliği, amacı, yaptırımları, etkileri ve uygulama şartları birbirinden farklıdır. Bu nedenle, ceza yargılaması ile disiplin soruşturması işlemlerinin birbirinden ayrıştırılması zorunlu olmakla birlikte, birbirlerinden tamamen bağımsız yürütülmesi mümkün değildir. Bu sebeple ceza yargılamasının disiplin soruşturmasına etkisini çeşitli ihtimallere göre değerlendirmek gerekmektedir. Amir kanun hükmüne göre aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez. Memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz.
Devlet Memurları Kanunu’nun 124. maddesinde; “Kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve yönetmeliklerin Devlet memuru olarak emrettiği ödevleri yurt içinde veya dışında yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre 125 inci maddede sıralanan disiplin cezalarından birisi verilir” denilmektedir. Buna göre disiplin soruşturmanın amaçlarından ilki kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak ve bu yolla toplumun ihtiyaçlarını hakkaniyetli bir biçimde karşılamaya çalışmaktadır.
Disiplin soruşturmasının diğer amacı da kamu hizmetlerinin sunulması noktasında görev yapan personelin hizmetin gereği gibi sağlanması noktasında gerekli olan kurallara riayetinin sağlanması, kamu hizmetinin aksamaması için personelinin dikkat ve özen içerisinde çalışmasının sağlanmasıdır. Disiplin soruşturmasının son amacı da kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi noktasında gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek buna ilişkin kurallara riayet etmeyen personeli kanunun emrettiği müeyyideye tabi tutmak ve bu esnada hem personelin hem de devletin haklarını ihlal etmeyen bir prosedür uygulamaktır.
- Aynı olaydan dolayı hakkında disiplin soruşturması yapılan memurun Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamasında mahkum olması halinde eylemine uyan disiplin cezası ile cezalandırılması gerekir.
- Beraat veya takipsizlik kararında kararın içeriğine ve uygulanan maddeye göre disiplin soruşturmasına etkisine bakılmalıdır.
- Ceza yargılamasında kişinin fiili işlemediği nedeniyle hakkında beraat kararı verilmesi halinde disiplin soruşturması yönünden de beraat kararı sonuç doğuracak ve kişi hakkında disiplin cezasına hükmedilemeyecektir.
- Aynı olaydan dolayı hakkında disiplin soruşturması yapılan memurun Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamasında fiilin işlenmediği veya fiilin memur tarafından işlenmediği gerekçesiyle beraat etmesi halinde disiplin cezası uygulanmaması gerekir.
- Aynı olaydan dolayı hakkında disiplin soruşturması yapılan memurun Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamasında delil yetersizliği nedeniyle beraat etmesi halinde, eğer delil yetersizliği fiilin işlenip işlenmediğine veya fiilin memur tarafından işlenip işlenmediğine ilişkin ise bu takdirde de disiplin cezası uygulanmaması gerekir. Eğer delil yetersizliği suçun diğer unsurlarına ilişkin ise bu takdirde ilgilinin eylemine uyan disiplin cezası ile tecziye edilmesi gerekir.
- Aynı olaydan dolayı hakkında disiplin soruşturması yapılan memurun Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamasında cezalandırma için gerekli suç unsurlarından bazılarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat etmesi halinde eylemine uyan disiplin cezasının uygulanması gerekir.
- Aynı olaydan dolayı hakkında disiplin soruşturması yapılan memurun Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamasında suç konusu fiilin niteliğinin ve dolaysıyla suç türünün değişmesi halinde, karara bağlanan suç türü esas alınarak buna göre disiplin cezası verilmesi gerekir.
- Aynı olaydan dolayı hakkında disiplin soruşturması yapılan memurun Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamasında iddia konusu fiilin Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil etmediği gerekçesiyle beraat etmesi halinde, iddia konusu fiilin işlendiği ve bu fiilin disiplin hukuku açısından disiplin suçu olduğu belirlendiği takdirde eylemine uyan disiplin cezasının uygulanması gerekir.
Cezaların amacı, niteliği, müeyyideleri, etkileri ve uygulama şartları bakımından Türk Ceza Kanununda düzenlenen cezalar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda düzenlenen disiplin cezaları birbirinden farklıdır. Bu farklılığın sonucu olarak 657 sayılı Kanunun 131 inci maddesi ile yapılan düzenleme sonucunda disiplin soruşturması ile ceza kovuşturması birbirinden bağımsız kılınmıştır. Ancak, aynı olay ve aynı kişi hakkında hem ceza kovuşturması hem de disiplin kovuşturması yapılması halinde disiplin cezası uygulamasına ilişkin olarak bazı hukuki sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Artık yerleşik hale gelen Danıştay kararları çerçevesinde idari yargı mercileri, disiplin cezasını gerektirir bir fiil oluşup oluşmadığını incelerken ceza mahkemesi kararını esas almakta; fiilin işlenmediği, fiilin sanık memur tarafından işlenmediği veya fiilin sanık memur tarafından işlendiğine dair yeterli delil bulunmaması nedeniyle ceza mahkemesince beraat kararı verildiği durumlarda, disiplin cezalarına ilişkin idari işlemler yargı kararı ile iptal edilmektedir. Yani ceza kovuşturması sonucunda verilen kararlar disiplin soruşturmasını etkilemektedir. Bu etkilemenin hukukun temel ilkelerinden olan muhkem kaziye ilkesine uygun olduğu, 657 sayılı Kanunun 131 inci maddesinin de bu şekilde yorumlanması gerektiği kabul edilmektedir.
Ceza Kovuşturmasının Disiplin Soruşturmasına Etkisi
Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin son fıkrasına göre, disiplin kovuşturmasının yapılmış olması, fiilin genel hükümler kapsamına girmesi halinde, sanık hakkında ayrıca ceza kovuşturması açılmasına engel teşkil etmez. DMK’nın 131. maddesine göre de; aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez. Memurun ceza kanununa göre mahkûm olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz. Kanun koyucu bu hükümle, ceza kovuşturması ve ceza mahkemesi kararının hiçbir şekilde disiplin kovuşturması ve disiplin cezası uygulanmasını etkilemeyeceğini açık olarak öngörmüştür.
Disiplin soruşturması ceza kovuşturmasından bağımsız olup; disiplin cezası verilmesi gereken eylemler nedeniyle ceza kovuşturmasına başlanmış olması, aynı eylemlerden dolayı disiplin soruşturmasının yapılmasını engellemez. Bu nedenle de başlanmış olan disiplin soruşturmasının durdurulması gerekmez. Aynı şekilde memurun ceza kovuşturmasından kurtulması, disiplin kovuşturmasından da kurtulacağı anlamına gelmez.
Disiplin soruşturması kendi prosedürüne uygun şekilde devam eder ve disiplin cezası verilmesi için belirlenen zamanaşımı içinde sonuçlandırılır. Çünkü kanunlarımız, ceza mahkemesinde başlatılan kovuşturmanın disiplin soruşturması için bir geciktirici sorun olarak da ele alınması zorunluluğu getirmemiştir. Aksi halde, disiplin cezası verme süresinin geçirilmesi gibi bir olayla karşılaşılabilir. Bu nedenle, memur hakkında ceza mahkemesindeki kovuşturmanın sonucu beklenmeksizin disiplin kovuşturmasının sonuçlandırılması mümkündür ve hatta zorunludur.
Ceza Muhakemesinde Hüküm Çeşitlerinin Disiplin Hukukuna Etkisi
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 131 inci maddesinin ikinci fıkrasında, “Memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezası uygulanmasına engel olamaz.” denilmektedir. Ancak bu ifadeden disiplin soruşturmasında ceza mahkemesi kararının dikkate alınmayacağı sonucunu çıkarmamak gerekir. Aksine bir düşünce ceza yargılamasında muhkem kaziye (kesin hüküm) ilkesine aykırı olacaktır. Anayasanın 125 inci maddesinde yer alan “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” ve 129 uncu maddesinde yer alan “Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.” hükümleri çerçevesinde idari yargıya konu olan disiplin cezalarının yargılamasında eğer varsa ceza mahkemesi kararı dikkate alınmaktadır. Konuya ilişkin yargı kararları incelendiğinde, fiilin işlenmediği veya fiilin sanık memur tarafından işlenmediği gerekçesiyle verilen ceza mahkemesi beraat kararlarının bağlayıcı olarak kabul edildiği, ancak diğer nedenlerle verilen beraat kararlarının bağlayıcılığı konusunda farklı kararlara ulaşıldığı görülmektedir.
Ceza muhakemesinde hüküm çeşitlerinin temel dayanağını 5271 sayılı Türk Ceza Muhakemesi Kanunu oluşturmaktadır. Hüküm çeşitlerini sırasıyla; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirleri, davanın reddi, düşme oluşturmaktadır. bu hüküm çeşitlerini disiplin hukukuna etkisi incelenirse,
- Mahkumiyet: Mahkûmiyet kararı, sanığın yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde verilir. Ceza mahkemesi, aynı zamanda disiplin suçu da sayılan bir fiilin, hakkında ceza davası açılan kişi tarafından işlendiğine karar verirse, bu karar disiplin soruşturmasını etkiler. Artık, idarenin eylemin o kişi tarafından işlenmediğine karar vermesi mümkün değildir. Bu durumda, şartlar var ise disiplin soruşturması yapılması ve disiplin cezasının verilmesi gerekir.
- Beraat: Hükmün çeşitlerinden bir tanesidir. Beraat, ceza muhakemesi sürecinde işlediği iddia edilen suçtan aklanan kişiye verilen hükümdür. Beraat hükmünün verilebilmesi için bazı hallerin bulunması gereklidir. Bu haller, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması durumu, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması durumu, yüklenen suç bakımında sanığın kast ve taksirinin bulunmaması durumu, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuki uygunluk sebebinin olması durumu ve yüklenen suçun sanık tarafında işlendiğinin sabit olmaması durumu şeklinde sıralanmaktadır. Bu haller 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 223/2’de sayılmıştır. Ancak beraat kararının gerekçesinde bulunan hallerin disiplin hukukuna yansımaları farklı şekillerde olmaktadır.
- Yüklenen Fiilin Kanunda Suç Olarak Tanımlanmamış Olması halinde, sanık olan personele suç olarak isnat edilen eylem aslında adli açıdan suç değildir. Örneğin, eylem hukuki uyuşmazlıktır veya unsurları yönünden suç oluşmamıştır. Ceza yargılaması sonucunda verilen beraat kararı suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle verilmişse, mahkemenin söz konusu kararı disiplin cezası yönünden bağlayıcı olur. Ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararı, işlendiği sabit olan fiilin kanunda yazılı bir suçu meydana getirmediği gerekçesine dayanıyorsa, disiplin mercileri, buna rağmen disiplin cezası verebilir. Zira fiil, ceza kanununda yazılı olan suç unsurları taşımadığı halde, disiplin suçu oluşturabilir.
- Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlenmediğinin Sabit Olması; sanık olan personele isnat edilen eylem suçtur. Ancak mahkemece yapılan ceza yargılamasında sanığa isnat edilen eylemin hiç işlenmediğine veya sanık tarafından işlenmediğine karar verilirse idare bu kararla bağlıdır. Buna rağmen, memurun idari soruşturma ile suçun sabit olduğu ileri sürülerek cezalandırılması hukuka aykırıdır. Böyle bir uygulama disiplin kovuşturmasına nazaran çok daha kapsamlı yürütülen bir muhakeme süreci sonucunda verilen yargı kararını etkisiz hale getirir ki, kesin hüküm ilkesinin benimsendiği hukuk sistemimizde bu durum yargı kararlarına olan güveni azaltır.
- Yüklenen Suç Açısından Failin Kast Veya Taksirinin Bulunmaması; Disiplin Hukuku açısından kast, disiplin suçu teşkil eden hareketlerin kamu görevlisi tarafından bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Yapılan eylemin disiplin suçu teşkil edip etmediğinin bilinmesine gerek yoktur. Önemli olan, bu eylemin bilerek ve istenerek yapılmasıdır. Devlet Memurları Kanunu, bazı durumlarda memuru cezalandırmak için kastını aramaktadır. Borçlarını kasten ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak, verilen emir ve görevleri kasten yapmamak suçları bunlardan bazılarıdır.
Diğer yandan, Ceza Hukukunda olduğu gibi Disiplin Hukukunda da taksir vardır ve taksirle bir disiplin suçu işlenebilir. Çünkü taksir, dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali ile bir suçun işlenmesi halidir. Örneğin, göreve ve iş sahiplerine karşı taksirle kayıtsızlık göstermek veya ilgisiz kalmak mümkündür. Aynı şekilde gerekli özen ve dikkatin gösterilmemesi nedeniyle Devlete ait resmi belge, araç ve benzeri eşyayı kaybetmek de taksirle işlenen disiplin suçuna örnek gösterilebilir. Bu şekilde verilen beraat kararının Disiplin Hukukuna etkisine gelecek olursak, ilgilinin olayda kast ya da taksirinin bulunmadığı yönünde verilen beraat kararı, Disiplin Hukukunu doğrudan etkiler. Bu durumda, ilgiliye disiplin cezası verilmemesi gerekir. Ancak isnat edilen suç, kasten işlenebilen bir suç ve ceza mahkemesinin kararı da ilgilinin olayda kastının bulunmadığı yönünde ise ilgiliye taksirli fiili (kusuru) nedeniyle disiplin cezası verilebilir.
- Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlenmesine Rağmen, Olayda Bir Hukuka Uygunluk Nedeninin Bulunması: Hukuka uygunluk sebebi varken, fiil suç sayılmayacağından dolayı kişiye ceza verilmez. Ceza hukukunun hukuka uygunluk sebebi olarak gördüğü durumlar, başka hukuk disiplinlerini de etkilemektedir. Disiplin hukukundaki hukuka uygunluk sebepleri de ceza hukukunda sayılan hukuka uygunluk sebeplerine benzer bir etkiye sahiptir. Hukuka uygunluk sebebi varsa fiilin haksızlık fonksiyonu ortadan kalkar. Hukuk düzeniyle bir çatışma hali yoksa doğal olarak suçta yoktur.
Ceza muhakemesinde kişi hakkında hukuka uygunluk sebepleri olduğu için verilen beraat hükmü, disiplin hukukunu doğrudan etkilemektedir. Bunun nedeni hukuka uygunluk sebeplerinin yansıması bütün hukuk disiplinleri için aynı olmasından kaynaklanmaktadır. Somut olayda hukuka uygunluk sebepleri varsa, bundan tüm hukuk disiplinleri etkilenir. Bir başka deyişle, hukuka uygunluk sebepleri varsa, söz konusu olan fiil bütün hukuk disiplinlerinde hukuka uygun hale gelir.
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması durumu; bu duruma delil yetersizliğinden beraat denilmektedir. Ortada gerçekleştirildiği sabit bir fiil vardır. Ancak söz konusu fiilin sanık tarafından işlendiğini ortaya koyacak düzeyde yeterli delil bulunmamaktadır. Bazı somut olaylarda, işlenen fiil sabittir, ancak sanık hakkında mahkûmiyet hükmü verecek kadar yeterli delil bulunmaz. Bu durumda sanık hakkında yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması gerekçesiyle beraat hükmü verilir.
Suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması sebebiyle verilen beraat kararının, yürütülmekte olan disiplin soruşturmasını etkilemeyeceğini ve disiplin cezası verilemeyeceğini ifade etmek mümkündür. Ceza muhakemesinde sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmasına yetmeyecek delillerin, disiplin cezası verilmesinde etkili olabilmektedir. Suç ve cezalarda kanunilik ilkesinin disiplin hukukunda görünümü başlığı altında bahsedilen bir husus bulunmaktadır. Disiplin hukukunda kanunilik ilkesinin uygulanmasında sorunlar olduğu belirtilmiştir. Kanaatimizce suç ve cezalarda kanunilik ilkesi disiplin hukukunda da uygulanmalıdır. Ceza yargılamasında delil değerlendirmesiyle, disiplin soruşturmasında yapılan delil değerlendirmesi birbirinden farklıdır. Ceza yargılamasında mahkûmiyet hükmü kurulmasına yetmeyen deliller, kişiye disiplin cezası verilmesine sebep olabilir. Bu sebeplerle her beraat kararının disiplin soruşturma ve kovuşturmasının neticesini etkilemesi beklenilemez.
- Ceza verilmesine Yer Olmadığı Kararı: CMK m. 223/3 te sayılan ve ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren haller;
“a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması,
b) Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle islenmesi,
c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş̧ nedeniyle aşılması,
d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi,”
şeklinde sayılmıştır.
Bu hallerin varlığı halinde mahkeme faile kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verir.
CMK m. 223/4 hükmü ise, işlenen fiilin suç̧ olma özelliğini devam ettirmesine rağmen;
“a) Etkin pişmanlık,
b) Şahsi cezasızlık sebebinin varlığı,
c) Karşılıklı hakaret,
d) İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı,”
dolayısıyla, faile ceza verilmemesi hallerinde ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir şeklindedir.
Ancak ceza verilmesine yer olmadığı kararının yukarıda belirtilen hallerin hangisine göre verildiği hususu disiplin hukuku açısından farklı sonuçları doğmaktadır.
- Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması;
DMK m. 40 hükmü “Genel olarak 18 yaşını tamamlayanlar Devlet memuru olabilirler. Bir meslek veya sanat okulunu bitirenler en az 15 yaşını doldurmuş̧ olmak ve Türk Medeni Kanununun 12 nci maddesine göre kaza rüşt kararı almak şartıyla Devlet memurluklarına atanabilirler.” şeklindedir. DMK 40. Madde hükmünden anlaşılacağı üzere 18 yaşını tamamlayanlar çocuk statüsünde bulunmadığı için herhangi bir ceza indirimi uygulanmaz ve disiplin hukuku açısından bu yaş grubunda bulunan kimselerin özellik arz eden bir durumları bulunmamaktadır.
Ceza kovuşturması sonucunda işlenen suçun vuku bulduğu tarihte ceza ehliyeti bulunmayan kişinin disiplin hukuku açısından da ehliyetinin bulunmadığı dolayısıyla da disiplin cezası verilemeyeceği belirtilmektedir. memur görevini ifa ettiği sırada hem ceza hukukunu ilgilendiren, hem de disiplin suçu teşkil eden davranışı algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunmadığı bir anda yani akıl hastalığının etkisi altında gerçekleştirmiş ise memura herhangi bir kusur izafe edilemeyecektir. Dolayısıyla bu durumda bize göre de memura adli yargı yerince gerçekleştirilen kovuşturma sonucunda kusurunun bulunmaması sebebiyle tayin edilen ceza verilmesine yer olmadığı kararı, disiplin makamlarını bağlamalı ve faile disiplin cezası tesis edilememelidir.
Sağır ve Dilsizler, şartları sağlayarak memur olan kişiler yetki ve sorumlulukları taşıyabilmek şartıyla o göreve getirilmişlerdir. Dolayısıyla bu kişiler kanunlarca kendilerine tanınan yetkilerin sahibi oldukları kadar, kurum düzenini ihlal eden davranışlarının neticesinde de disiplin yaptırımlarına muhatap olabileceklerdir.
- Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi;
Emir, amirin memura yönelttiği bir irade açıklamasıdır ve emrin hukuka uygun olması kuraldır. Bu nedenle, memurun emri yerine getirmesi zorunludur. Bununla birlikte, memur amirinden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmaya mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir. Bu bağlamda olmak üzere, Anayasa, DMK ve TCK, yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz diyerek, memur lehine bir hukuka uygunluk nedeni yaratmıştır.
Ancak yine Anayasa, DMK ve TCK, konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez, yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz diyerek, bir istisna getirmiş ve bu durumda memurun hem Ceza Hukuku hem de Disiplin Hukuku yönünden sorumlu tutulabileceğini belirtmiştir. Zorunluluk hali, cebir ve tehdit etkisiyle bir suç işlenmesi halinde kişi hukukun belirttiği şekilde iradesini ortaya çıkaramamakta iradesi baskılanmaktadır. Bu nedenle de faile kusur addedilemeyecek ve fail kusursuzluğu sebebiyle cezalandırılamayacaktır. Failin işlediği fiil aynı zamanda disiplin hükümlerini de ihlal ediyorsa fail disiplin hükümleri açısından da kusursuz addedilerek disiplin cezası tesis edilememelidir
- Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması;
Meşru savunma; bir kimsenin kendisinin ya da bir başkasının sahip olduğu hakka yönelen saldırıyı, o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı bir biçimde kuvvet kullanarak bertaraf etmesidir. Bu halde fiil hukuka uygun olduğu için suç oluşmayacaktır. Memurun fiilinin hem ceza hukuku, hem de disiplin hukuku anlamında suç teşkil ettiği durumlarda faile meşru savunma nedeniyle belirtilen şekilde ceza verilmesine yer olmadığı kararı vermesi durumunda bu karar disiplin makamlarını bağlamalıdır. Zira yukarıda belirtildiği üzere failin sağlıklı düşünemeyerek kontrolünü kaybetmesi durumunda kusurlu olduğundan söz edilemeyeceğinden ve hukuk düzeninin kişilerden yapamayacağı bir şeyi yapmasını bekleyemeyeceğinden böyle bir durumda bulunan faile insani gereklerin de bir sonucu olarak disiplin cezası verilememelidir.
- Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi;
TCK m. 30/3 hükmü “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.” şeklindedir. Hükme göre kişinin hatasından yararlanabilmesi için hatasının kaçınılmaz olması gerekir. Bu bağlamda bir olayda kusurluluğu ortadan kaldıran hallerden biri olarak zorunluluk halinin bulunduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi bu hatasından yararlanacak ve faile kusurunun bulunmaması sebebiyle ceza verilmesine yer olmadığına kararı verilecektir. Ceza mahkemesince failin kaçınılmaz olan bu hatası neticesinde verilen ceza verilmesine yer olmadığı kararı disiplin makamlarını bağlamalı ve neticede memur hakkında disiplin cezası uygulanmamalıdır.
- CMK m. 223/4-a,b,c,d hükmünde belirtilen etkin pişmanlık, şahsi cezasızlık sebebinin varlığı, karşılıklı hakaret ve işlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı hallerinde;
Fiil esasen tamamlanmış suç olarak varlığını devam ettirmektedir. Yasa koyucu ceza yasasının özel hükümlerinde belirtilen şartların sağlanması durumunda yukarıda sayılan durumları cezalandırmamayı tercih etmiştir. Dolayısıyla kanımızca fiilin suç olma vasfını kaybettirmeyen ya da en azından suç olsa dahi failin iradesi üzerinde yeterince baskı kurmayan yukarıda belirtilen hallerde failin fiili disiplin mevzuatı yönünden ayrıca değerlendirilerek gerçekleştirilen fiilin disiplin suçu oluşturması ve dolayısıyla kurum düzenini bozması durumunda disiplin soruşturmasının yapılarak faile disiplin yaptırımı uygulanmasında herhangi bir engel bulunmayacaktır.
- Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması:
CMK‟nın 231. maddesinde, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği, bu kararın, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade edeceği düzenlenmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinde ortada iki karar vardır: ilk karar, sanığın suçlu olduğunu tespit eden mahkûmiyet kararıdır. ikinci karar ise, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği hallerde mahkemece kurulan mahkûmiyet hükmü, CMK m.223 anlamında hukuki içeriğe sahip bir hükmün sonuç ve niteliklerine sahip değildir. Dolayısıyla, hükmün açılanmasının geri bırakılmasına karar verildiği hallerde ortada “hüküm” niteliğinde bir karar bulunmaz. Devlet memuru olabilmek için kanunda belirtilen suçlardan birisiyle hükümlü olmamak gerekir. Ancak, bir kişi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedilmesi halinde, mahkemece kurulan hüküm sanık hakkında hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağından söz konusu kişinin devlet memuru olmasına engel bir mahkûmiyet hükmünün varlığından söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla bu kişi devlet memuru olabilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartlarını düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde “sanığa yüklenen suçtan” söz edilmektedir. Kanunun ifadesine göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde sanığın suçu sübut bulmaktadır. Gerçekten hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi, mahkemenin delilleri araştırmaktan ya da ispat faaliyetlerini tamamlamaktan vazgeçmesi demek değildir. Aksine, mahkeme sanki hüküm açıklanacakmış gibi tüm araştırma ve incelemesini yapmaktadır. Dolayısıyla, ceza mahkemesinin bu kararı disiplin soruşturması açısından güçlü delil niteliğindedir. Diğer bir deyişle, sanık kamu görevlisinin disiplin soruşturmasına konu olan fiili işlediği ceza mahkemesinin kararıyla tespit edilmiştir. Bu durumda, idare, ilgili kamu görevlisi hakkında henüz disiplin soruşturması açmamış ise, soruşturma açmak; disiplin soruşturması açmış ise, soruşturmayı ceza mahkemesinin kararı ışığında neticelendirmek özellikle de burada toplanan somut olayı temsil eden müşahhas delillere göre soruşturmayı sonlandırmak durumundadır.
- Davanın Düşmesi:
CMK m.223/8‟de “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.” denmektedir. TCK‟da beş adet davanın düşürülmesi durumu öngörülmüştür. Bunlar; ölüm, af, zamanaşımı, Şikâyet ve ön ödemedir. Bu durumların soruşturma evresi esnasında gerçekleştiğinin tespitiyle cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kovuşturma evresi esnasında gerçekleştiğinin tespitiyle mahkeme düşme kararı verecektir. Kovuşturma evresi, sırasında sanığın ölümü, genel ya da özel af çıkması, dava zamanaşımı süresinin aşılması, soruşturulması ve kovuşturulması Şikâyete bağlı suçlarda Şikâyetin yapılmadığının anlaşılması veya Şikâyetten vazgeçilmesi, ön ödemenin gerçekleştiğinin anlaşılması ya da özel kanun hükümlerince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi hallerinde mahkemenin yapacağı bildirime karşılık sanığın ön ödemede bulunması, düşme kararı verilmesi gereken hallere örnek teşkil ederler.
- Ölüm Nedeniyle Davanın Düşmesi:
Ölüm nedeniyle hakkında düşme kararı verilen bir kişiye disiplin cezası verilemez. Düşme kararından bağımsız olarak da, ölen bir kişiye disiplin cezası verilmemesi gerekir.
- Af Nedeniyle Davanın Düşmesi:
Genel af, kamu davasını ve hükmolunan cezaları bütün neticeleriyle birlikte ortadan kaldıran bir müessesedir. Af bu yönüyle, sanık hakkında; suç işlenmemiş, ceza kanunu hiç ihlal edilmemiş gibi işlem yapılmasını gerektirir. TCK’nın 65. maddesine göre de; “Genel af halinde, kamu davası düşer, hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar.” Disiplin cezaları, ceza mahkûmiyetinin neticesi olmadığından kural olarak genel affın disiplin cezalarına etkisi olmaz. Ancak, genel affın iki durumda disiplin cezasına etkisi olacaktır: Birincisi; ceza mahkûmiyetinin disiplin cezasının sebep unsurunu oluşturduğu durumdur.
Memuriyet görevi esnasında DMK’da sayılan suçlar dışında memuriyete engel cezayı gerektiren bir suçtan dolayı kamu davası açılması durumunda, mahkûmiyet kararı verilmeden önce affın yürürlüğe girmesi, görevin sona erdirilmesini engelleyecektir. Bu durumda mahkûmiyet genel af kanunu ile ortadan kalkacağından, disiplin cezası da verilemeyecektir. Aynı şekilde, ceza infaz edilirken yani göreve son verilmişken; cezanın af kapsamına girmesi halinde, af müessesesinin bir sonucu olarak memuriyete iadenin olması gerekir. Danıştay kararlarından da bu sonuç çıkmaktadır. İkinci durum ise, genel af kanununun disiplin suçları bakımından ayrıca hüküm getirmiş olmasıdır ki, bu durumda da disiplin cezası hükme bağlı olarak ortadan kalkacaktır.
- Zamanaşımı Nedeniyle Davanın Düşmesi:
Zamanaşımı bir şeyin üzerinden belirli bir süre geçmesi halinde, o şeyin hükmünü yitirmesi anlamına gelir. Zamanaşımı bulunduğu hukuk düzenini tamamen değiştiren bir müessesedir. Ceza hukukunda zamanaşımı varsa, Devlet muhakeme yapmaktan, ceza vermekten, verdiği cezayı infaz etmekten, feragat eder.
Zamanaşımı nedeniyle verilen düşme hükmü, disiplin soruşturmasına etki etmeyecektir. Disiplin suçu oluşturacak bir fiil söz konusuysa, ceza hukukunda zamanaşımına uğramış olması, disiplin cezası verilmesine mani olmaz. Bazı durumlarda kişiye disiplin cezası verilmesi, ceza muhakemesindeki mahkûmiyet hükmüne bağlı olabilir. Böyle bir durum varsa, ceza muhakemesi yapılamayacağından dolayı, kişi hakkında mahkûmiyet hükmü verilemeyecektir. Bu durumda disiplin cezası verilemeyecektir. Bu istisnai bir durumdur. Genel olarak, ceza hukukunda zamanaşımına uğramış bir fiilden dolayı, disiplin soruşturması yapılıp, disiplin cezası verilebilir.
- Şikayetten Vazgeçilmesi Nedeniyle Davanın Düşmesi:
Ceza Hukuku da kural olarak; Kamu Hukuku dallarından olması ve kamu yararını ilgilendirmesi hasebiyle suçların kovuşturulmasında şikâyet şartı aramamaktadır. Ancak kişisel yararın ön planda olduğu bazı istisnai durumlarda; örneğin, basit tıbbi müdahaleyi gerektirecek yaralama, cinsel taciz, konut dokunulmazlığını ihlal, mala zarar vermek ve güveni kötüye kullanmak gibi suçlarda şikâyet, kovuşturma şartı olarak öngörülmüştür. Bu durumlarda şikâyetten vazgeçilmiş olması, ceza davasını düşürür.
Takibi şikâyete bağlı suçlarda, şikâyetten vazgeçilmesi ile dava düşmüş dahi olsa, şikâyete konu fiil disiplin cezasını gerektiriyor ise memura disiplin cezası verilir. Çünkü şikâyetten vazgeçmenin kovuşturma ve cezaya engel olması, Türk Ceza Kanununda düzenlenen takibi şikâyete bağlı suçlarla ilgilidir. Doğrudan kamu menfaatini ilgilendiren disiplin suçlarında ise takibi şikâyete bağlı suç ayırımı olmadığı gibi; şikâyet, bu hukuk dalında sadece idarenin suçtan haberdar olmasına vesiledir. Disiplin suçunun varlığından herhangi bir şekilde haberdar olan idare, şikâyet olmadan da kendiliğinden harekete geçip soruşturma başlatarak memura disiplin cezası verebilecektir.
- Ön Ödeme Nedeniyle Davanın Düşmesi:
Ön ödeme, kanunlarda belli miktar ceza öngören bir takım suçları işleyen failin, savcı veya hâkim tarafından ilgili kanun maddesi uyarınca belirlenen parayı belli bir süre içerisinde Devlet hazinesine ödemesi durumunda, o kişi hakkında yürütülen soruşturma veya kovuşturmanın kaldırılması sonucunu doğuran bir kurumdur. Ön ödemeye tabi bir suçtan dolayı ön ödeme önerisi yapılmaksızın dava açılmış olması halinde de mahkeme bu öneriyi yapacak, sanığın kabulü halinde mahkeme davanın düşürülmesine karar verecektir. Kanımızca, kural olarak, ön ödeme nedeniyle verilen düşme kararının Disiplin Hukukuna etkisinin olmaması gerekir. Çünkü bu karar işin esasını çözmeyen usuli bir hükümdür.
- Hapis Cezasının Ertelenmesi:
Erteleme, işlediği suçtan dolayı mahkûm edilen suçluya ait cezanın belirli bir süre ile geri bırakılması ve suçlu bu süre içinde yeniden bir suç işlemediği takdirde cezanın çekilmiş sayılmasıdır. Disiplin Hukukunda tecile yer verilmemiştir. Bu düzenleme disiplin cezalarının mahiyetine de uygundur. Çünkü Ceza Hukukunda müeyyideler, temel hak ve hürriyetleri kısıtlamakta ve yaşam hakkına kadar uzanmaktadır. Disiplin cezaları ise sadece mali haklara ve mesleki hayata yöneliktir ve ilgilinin temel hak ve hürriyetleri üzerinde değil; çalıştığı kurum ile arasındaki ilişkilerde kendini göstermektedir. Örnek vermek gerekirse, Ceza Hukukunda hapis cezası vs. mevcut iken; Disiplin Hukukunda, uyarma, kınama gibi hizmet ilişkileri mevcuttur. Bu nedenle, memura kınama cezası verilip, bu cezanın ertelenmesinin pratikte bir yararı bulunmamaktadır.
Ceza Yargılamasının Memurun Disiplin Soruşturmasına Etkisi Sonuç
Pozitif hukukumuzda gerek ceza mahkemesi kararlarının Disiplin Hukuku yargılaması bakımından idari yargı mercilerini bağlayacağı yönünde, gerekse idari yargı mercilerinin disiplin yargılamasında verdikleri kararların ceza yargılaması yapan mahkemeler yönünden bağlayıcı olduğu yönünde herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiş, aksine 657 sayılı Kanun’un 131/2. maddesinde; memurun Ceza Kanununa göre mahkûm olması veya olmaması hallerinin ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olmayacağı hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle, memurun ceza kovuşturmasından kurtulması, disiplin kovuşturmasından da kurtulacağı anlamına gelmez.
Öte yandan, Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin son fıkrasına göre, disiplin kovuşturmasının yapılmış olması, fiilin genel hükümler kapsamına girmesi halinde, sanık hakkında ayrıca ceza kovuşturması açılmasına engel teşkil etmez. Ceza uygulaması ile disiplin uygulaması arasında amaç, kapsam, usul ve sonuçları bakımından temel nitelik farkları bulunduğundan kanun koyucu ceza uygulaması ile disiplin uygulamasını iki ayrı ve farklı alan olarak görmekte ve bunların birbirini etkilemesini önleyici nitelikteki bir düzenlemeye yer vermektedir. Bu kabulün bir başka nedeni de, Disiplin Hukukunda öngörülen zamanaşımı sürelerinin Ceza Hukukuna göre kısa olmasıdır. Burada, disiplin soruşturması açısından ceza kovuşturmasının sonucunun beklenmesi disiplin suçlarının cezalandırılmamasına neden olabilecektir. Bu nedenle, başlatılan disiplin soruşturmasının bir an önce tamamlanmasında kamu yararı bulunduğu açıktır.
Bu nedenle, suç oluşturan bir fiilin, farklı yasalardan doğan hukuki yaptırımlara tabi olması halinde kabul edilen genel ilke, her iki kovuşturmanın birbirini etkilemeden ayrı ayrı yürütülerek sonuçlandırılmasıdır. Bir başka anlatımla, disiplin suçu oluşturan bir fiilin genel hükümlere göre suç teşkil etmesi durumunda disiplin soruşturması ile ceza kovuşturması birbirinden bağımsız olarak yürütülecektir.