Aleyhe değiştirme yasağı; sanığın daha ağır bir ceza alacağı korkusuyla yaşamadan, kanun yollarına başvurabilmesinin sağlanması olup bir güvence yolu olarak geliştirilmiştir. Bu ilke gereği; ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm sonrası sadece sanığın lehine olarak kanun yoluna gidilmesi durumunda, cezanın kanun yoluna başvurulmadan önceki halinden ağırlaştırılmamasına denir. Yani sanığın ilk derece mahkemesi tarafından verilen hükümden daha ağır bir ceza ile karşı karşıya kalmamasını sağlar. Aleyhe bozma yasağı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, her kanun yolu açısından ayrı düzenlenmiştir. Olağan kanun yolları olan istinaf ve temyiz için aleyhe bozma yasağı, CMK 283. madde ve CMK 307/5. maddede düzenlenmiştir. Düzenlemeler şu şekildedir;
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Sanık lehine başvurma halinde verilecek hüküm” başlıklı 283. maddesine göre; “İstinaf yoluna yalnız sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.”
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri” başlıklı 307. maddesinin 5. fıkrasına göre; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.”
Aleyhe bozma yasağı sadece olağan kanun yolları olan istinaf ve temyizde söz konusu olmayıp, olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesinde de geçerlidir. Yargılamanın yenilenmesi durumunda da aleyhe bozma yasağının, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yeniden duruşma sonucunda verilecek hüküm” başlıklı 323. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.” hükmü ile düzenlenmiştir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bu yazımızda aleyhe bozma yasağından bahsedeceğiz.
Aleyhe Değiştirme Yasağı Nedir?
Aleyhe değiştirme yasağı; Ceza Muhakemesi Hukukunun sanığın bir korku duymadan, kanun yollarına başvurması için öngörülen bir ilkedir. Bu ilke gereği; ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm sonrası sadece sanığın lehine olarak kanun yoluna gidilmesi durumunda, cezanın kanun yoluna başvurulmadan önceki halinden ağırlaştırılmaması olarak tanımlanır. Bu durum sanığın ilk derece mahkemesi tarafından verilen hükümden daha ağır bir ceza ile karşı karşıya kalmamasını sağlar. Aleyhe değiştirme yasağının amacı, sanığın daha ağır bir ceza ile karşılaşması korkusuna kapılmadan hakkındaki hükmü istinaf ve/veya temyiz sürecine taşıyabilmesini sağlamaktır.
Aleyhe değiştirme yasağı istinaf ya da temyiz aşamasında cezanın sınırını belirleyen bir yargılama ilkesidir. Bu yüzden inceleme yapılırken öncelikle başvurunun lehe mi yoksa aleyhe mi yapıldığı incelenir. Başvuruyu sanık veya müdafii, sanık lehine Cumhuriyet savcısı, sanığın eşi, sanığın yasal temsilcisi yapabilir. Ancak başvuru sonucunda sanığın aleyhine hüküm kurulurken daha ağır bir ceza verilmesi yasaklanmıştır. Cumhuriyet savcısı sanık için hem lehe hem de aleyhe başvuru yapabilir. Her iki durumda da farklı sonuçlar ortaya çıkar:
- Cumhuriyet savcısının sanık aleyhine başvuru yapması: Ortaya üç sonuç çıkacaktır. Bunlar sanık aleyhine kararın bozulması, sanık lehine kararın bozulması ve kararın değiştirilmesidir.
- Cumhuriyet savcısının sanık lehine başvuru yapması: Başvuru konusu hüküm bozulmuşsa yeniden verilecek hüküm önceki hükümde belirlenen cezadan daha ağır bir ceza olamaz. Bu yüzden cumhuriyet savcısı başvurusunun lehe mi yoksa aleyhe mi olduğunun belirlenmesi için gerekçe göstermelidir. Gerekçeden başvurunun sanığın lehine mi yoksa aleyhine mi olduğu anlaşılmıyorsa talebin sanık lehine yapıldığı kabul edilir.

İstinaf Aşamasında Aleyhe Değiştirme Yasağı
İstinaf aşamasında sanık hakkında verilecek hükümde sanık aleyhine daha ağır bir ceza verilmesinin önüne geçilmesi için bu yasak kabul edilmiştir. Bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesi ilk derece mahkemesine dosyayı yeniden gönderebilir ve bu durumda ilk derece mahkemesinin vereceği karar önceki hükümde belirlenen cezadan yine daha ağır olamayacaktır. Zira bu yasak hükmedilen sonuç ceza için öngörülen bir yasaktır. Aleyhe değiştirme yasağı kuralı, hükme karşı yalnızca sanığın, sanık savunmanının, sanığın eşi ya da yasal temsilcisinin yasa yoluna başvurması durumunda uygulanır. Ayrıca yasa yollarının genel hükümleri arasında, Cumhuriyet savcısının sanık yararına yasa yoluna başvurması durumunda da bu kuralın uygulanacağı düzenlenmiştir.
Örneğin ilk derece mahkemesi kasten yaralama suçu için 5 yıl hapis cezası vermişse sanık lehine sanık, müdafii, yasal temsilcisi, Cumhuriyet savcısı istinaf başvurusu yapabilir. Bölge adliye mahkemesi incelemesinde ‘’Ceza az tayin edildi.’’ diyerek kararı bozamaz. Ancak bir inceleme yapar ve sanığın eyleminin kasten yaralama değil, kasten öldürmeye teşebbüs olduğunu tespit edebilir. CMK m. 280/1-d gereğince davayı esastan reddedip, yeniden görülmesine karar verebilir. İlk derece mahkemesi de verdiği hükmü kaldırıp, sanık için kasten öldürme suçundan hüküm kuracak. Verilen bu yeni hüküm ilk derece mahkemesinin verdiği ilk hükümdeki cezadan yani 5 yıl hapis cezasından fazla olamaz. Son olarak sanık vekili sanığın lehine, katılan vekili ise sanık aleyhine başvuru yaptığında aleyhe değiştirme yasağının uygulanması mümkün değildir.
Temyiz Aşamasında Aleyhe Değiştirme Yasağı
İlk derece mahkemesinin verdiği karardan sonra istinaf kanun yoluna başvurulur ve Bölge Adliye Mahkemesi bir karar verir. Bölge Adliye Mahkemesi’nin verdiği karara karşı ise temyiz başvurusunda bulunabilir. İstinaf başvurusunda olduğu gibi temyiz başvurusunda da aleyhe bozma yasağı kabul edilmiştir. Yargıtay’ın bozma kararı vermesi halinde, Bölge Adliye Mahkemesi ya da ilk derece mahkemesine dosyanın gönderilmesi ile dosya yeniden incelenir. Bozma kararından sonra ilgililerin yeniden inceleme yapması halinde, sanık, müdafi, varsa katılan ve vekilinin bozma kararına karşı cevap verebilir. Bu cevapların tespiti için duruşma tarihi belirlenip ilgililere tebliğ edilir. 2 durumda ilgililer duruşmaya gelemeyebilir:
- Çağrı kağıdı dosyadaki adreslerine gönderilmiştir ancak tebliğ edilmemiştir.
- Davetiye tebliğ edilmesine rağmen ilgililer duruşmaya gelmemiştir.
Bu iki durumda da kişilerin yokluğunda karar verilmesi mümkündür. Ancak çağrı kâğıdında bu husus belirtilmelidir. Sonuç olarak ilgililerin bozmaya karşı cevapları için duruşma yapmak zorunlu değildir. Duruşma yapılırsa yapılan bu duruşma sonucunda ilk derece mahkemesi yeni bir hüküm kuracaktır. Ancak sanığın kendisi ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı, kanuni temsilcisi ya da eşi temyiz etmişse verilecek hüküm önceki hükümdeki cezadan daha ağır olamaz. Cezanın ağırlaştırılması yasağı böylece sanığın kazanılmış hakkını korur. Bu ilke yukarıda da belirttiğimiz gibi sonuç ceza miktarı ile ilgilidir.
Kanun Yararına Bozma ve Yargılamanın Yenilenmesi Durumunda Aleyhe Bozma Yasağı
5271 sayılı Ceza Yargılama Yasamıza göre aleyhe değiştirme yasağı, yalnızca istinaf ile temyiz gibi olağan yasa yolu davalarında değil, hüküm kesinleştikten sonra yargılamanın yenilenmesi ve yasa yararına bozma olağanüstü yasa yollarında da uygulanmaktadır. Zira aleyhe bozma yasağı sanığın başvuru hakkını güvence altına aldığından, bütün bu süreç içerisinde korku duymadan olağan ya da olağanüstü kanun yollarına başvurması öngörülmüştür.
- Olağanüstü yasa yollarından yasa yararına bozma yolunda;
“Bozma nedenleri:
a) …
b) Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz (m.309/b).
c) Davanın esasını çözüp de mahkumiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.” (m.309/c) şeklinde düzenlenmiştir.
- Olağanüstü yasa yollarından yargılamanın yenilenmesi yolunda ise;
(1) Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verir. (m.323/1)
(2) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.” (m.323/2) biçiminde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Yargılama Yasası’nın, kural ile ilgili tanımları çeşitli biçimlerdedir. Ceza Yargılama Yasası’ndaki “… yeniden verilen hüküm, önceki hükümde tayin edilmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez” (m.265); “… yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz” (m.283, 307/4); “Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz” (309/4-b); “… yeniden verilecek hüküm, önceki hükümde belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez” (m.323) biçiminde açıklanmıştır.

Tekerrür Halinde Cezanın Ağırlaştırılması Yasağı
765 sayılı TCK’de tekerrür cezanın artırım nedeni olarak görülmüşken 5237 sayılı TCK’de koşullu salıverilme süresini etkileyen bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir. Tekerrür hükümlerinin uygulanması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterlidir. 5237 sayılı TCK’nin yürürlüğe giriş tarihi 1 Haziran 2005’in tekerrür hesaplamasında bir önemi yoktur. ‘’Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.’’ (TCK m. 58/1)
İlk ihtimal kişinin işlediği bir suçtan dolayı mahkum olup sonra yeni bir suç işlemesidir. İkinci ihtimal ise önceki işlediği suçtan dolayı hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suç işlemesidir. Yargıtay tekerrür hükümlerini aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirmektedir. Bozma kararı verilen hüküm için tekerrür dikkate alınmamışsa, sonraki tesis edilecek yeni hükümde tekerrürün dikkate alınması aleyhe bozma yasağını ihlal etmektedir. Ancak doktrinde eleştirilen bir nokta şudur: Yargıtay güvenlik tedbirlerini aleyhe bozma yasağı dışında, tekerrürü aleyhe bozma yasağı kapsamında ele almaktadır. Bu da çelişkili bir durum ortaya çıkartmaktadır.
Hapis Cezasının Ertelenmesi Durumunda Aleyhe Değiştirme Yasağı
Mahkum olunan sonuç ceza 2 yıl ve daha az süreli hapis cezasının ertelenmesinin ilk şartıdır. Kişi adli para cezasına mahkûm edilirse bu cezanın ertelenmesi mümkün değildir. Adli para cezasının doğrudan verilmesi ya da hapis cezasından çevrilmesinin bir önemi yoktur. İlk şarttaki 2 yıl hususu, 18 yaş altı için ve 65 yaş üzeri için 3 yıldır. İkinci şart ise sanığın yargılama konusu suçtan önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezası almaması gerekir. Ayrıca sanığın pişmanlık duyduğuna dair mahkemede bir kanaat oluşması gerekmektedir.
Hapis cezasının ertelenmesi 5237 sayılı TCK’de ceza infaz kurumu olarak düzenlenmiştir. Ancak erteleme hakkında alınan kararlar infaz aşamasında alınmaz. Tekerrürde olduğu gibi hapis cezasının ertelenmesine ilişkin kısım da aleyhe değiştirme yasağı kapsamındadır. Ertelenen ceza, ertelenmeyen cezadan daha lehe bir durumdur. Bu nedenle ikinci kararda verilen ceza, ilk karardaki cezadan hafif olsa bile ertelenmemişse aleyhe bozma yasağını ihlal eder.
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılmasında Aleyhe Değiştirme Yasağı
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa verilen cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması halinde, diğer şartların da sağlanması halinde 5 yıl süreyle hükmün açıklanmamasını ifade eder. Mahkeme hükmü kurarken, kararın ne olduğunu, kanun maddelerini, verilen cezanın miktarını, kanun yollarına başvurma olanağı, tazminat ve bunların süresini açıkça gösterir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması için bazı şartlar vardır. Örneğin sanığın işlediği suça ilişkin şartlar, faile ilişkin şartlar gibi. Bu kararın verilmesi için tarafların taleplerine gerek yoktur ancak sanığın kabul etmesi gerekir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinafa başvurulabilir.
Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması yargılamanın sonunda sanık hakkında verilen hükmün hukuki sonuç doğurmamasıdır. Bu kararlara itiraz edilirse aleyhe bozma yasağının uygulanıp uygulanmayacağı doktrinde tartışmalıdır. Yargıtay hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararlarına karşı sanık lehine başvuru yapılabileceğini kabul eder. Bu başvurularda bozma üzerine verilen ceza ilk cezadan daha ağır olamaz. Bu durumun aleyhe bozma yasağı olup olmadığı konusunda ise içtihat farklılığı oluşmuştur.

Suç Niteliğinin Değişmesi Durumunda Aleyhe Değiştirme Yasağı
Duruşma aşamasında iddianame ile dava açılan fiil aynı kalırken bu fiilin hukuki niteliği değişebilir. Bu durum suçun maddi manevi unsurunun değişmesi vs. şeklinde olabilir. Sanık değişiklikten önce savunma yaptığı için ona tekrar savunma hakkı doğar buna da ek savunma hakkı denir. Ek savunmanın bazı şartları vardır:
- Sanık iddianamedeki kanun hükmünden başka bir hükme göre cezalandırılabilir.
- Sanığa verilecek cezadan daha ağır bir ceza öngören suç işlenmiş olabilir.
- İddianamede sadece ceza istenmiş olmasına rağmen sanık hakkında güvenlik tedbirine hükmedilebilir.
- Sanık için teşebbüsten dava açılıp sonradan suçu işlediği ortaya çıkarsa suçun tamamlandığı anlaşılabilir.
- İddianamedeki bir maddenin bir fıkrasından cezalandırma istenmesine rağmen başka fıkralar da uygulanacak olabilir.
Ek savunma hakkı sanık duruşmada hazırsa ona, değilse müdafine verilir. Bu kişiler süre isteyebilir bu durumda makul bir süre verilir. Suçun niteliği yönünden lehe kanun yoluna başvurulabilir. Bunun üzerine sanığa kazanılmış hak imkanı tanınmamaktadır. Aleyhe bozma yasağı cezanın türü ve miktarıyla sınırlı bir şekilde uygulanır. Suçun niteliğinde değişiklik olduğu zaman ikinci verilen ceza önceki cezadan daha ağır bir ceza olmaz. Eğer daha ağır ceza verilirse eski ceza aynen verilir.
Durumunda Aleyhe Değiştirme Yasağı Yargıtay Kararları
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E:2014/23433 K:2015/9452
- Durumunda Aleyhe Değiştirme Yasağı
Kısaca;
- Temyizden geçmeden verilen ilk HAGB kararı açıklanmadığından
- İlk mahkumiyet hükmü sanık aleyhine temyiz edilmediğinden;
Sanık lehine kazanılmış hak oluşmuştur. Sayın çoğunluğun, sanık hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında kendisine tanınan fırsatı değerlendirmediğinden aleyhe değiştirme yasağından yararlanamaz düşüncesi yerinde değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı düşme ile sonuçlanmış olsaydı, tabi ki sanık hakkındaki kamu davası bütün sonuçları ile ortadan kalkacaktı ve bu sanık lehine bir durumdu. Ancak bu yargılama aşaması ile ilgili bir fırsattır. Sanık bu fırsatı değerlendirmedi düşüncesiyle ceza yargılama hukukunun en emel ilkesi olan aleyhe değiştirme yasağının göz ardı edilmemesi gerekir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından sonra verilen 5 ay hapis ve 187 lira adli para cezası, aleyhe temyiz olmadan, temyizden geçen 3.187 lira adli para cezasından fazla olduğu ve aleyhe değiştirme yasağını ihlal ettiğinden hükmün 3.187 lira adli para cezasına indirilerek düzeltilerek onanması gerekirdi. Açıkladığımız bu nedenlerden dolayı, sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyoruz
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E: 2013/46 K: 2013/122
- Durumunda Aleyhe Değiştirme Yasağı
Aleyhe bozma yasağı öğreti ve uygulamada; “temyiz davası yalnızca sanık veya müdafii veya sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açıldığında hükümde yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir anlatımla aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılmaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması” şeklinde tanımlanmaktadır.
Latince “reformatio in pejus” olarak adlandırılan, öğreti ve uygulamada ise, “lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe ya da ağırlaştıramama kuralı, aleyhe bozma yasağı” olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine bozulabileceğini düşünen sanığın bazı davalarda istinaf ya da temyiz yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Aleyhe değiştirmeme mecburiyeti sonuç ceza bakımından kabul edilince, hırsızlıktan mahkûm olan şahıs istinaf yoluna başvurduğunda, suçun ağır hırsızlık olduğu kabul edilebilecek fakat ceza ağırlaştırılamayacaktır” (Feridun Yenisey, Ceza Muhakemesi Hukukunda İstinaf ve Tekrar Kabulü Sorunu, İstanbul 1979, s. 84-85) şeklindeki görüşler de göz önüne alındığında, aleyhe bozma yasağının yalnızca ceza miktarı ile sınırlı olduğu, eylemin nitelendirilmesi ve suçun adının belirlenmesinde geçerli olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.