Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumu, Türk Medeni Kanunu’nun çocuğun üstün yararını esas alan düzenlemeleri çerçevesinde değerlendirilir. Mahkeme tarafından verilen velayet ve kişisel ilişki kararları, çocuğun hem bedensel hem de ruhsal gelişiminin en iyi şekilde sağlanması amacıyla alınır. Ancak çocuğun babaya gitmek istememesi durumunda çocuğun iradesinin ne derece dikkate alınacağı önemli bir hukuki meseledir. Mahkeme; çocuğun yaşını, olgunluk düzeyini, talebin ardındaki psikolojik ve sosyolojik faktörleri dikkate alarak durumu yeniden inceler. Örneğin; çocuğun babaya gitmek istememe nedeni baskı altında alınmış bir karar ya da ebeveynin fiziksel ve duygusal olarak zarar vereceği endişesi olabilir. Böyle bir durumda mahkeme, çocuk velayeti konusunu ve kişisel ilişkileri yeniden gözden geçirir.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumu, aile hukuku açısından çeşitli boyutlara sahiptir. Türk Medeni Kanunu ve Aile Mahkemesi uygulamaları çerçevesinde çocuğun görüşme isteksizliği, menfaatler doğrultusunda değerlendirilir. Çocuğun psikolojik durumu, yaşadığı travmalar ya da ebeveynle olan ilişkisi gibi faktörler göz önünde bulundurularak mahkeme, babayla görüşme düzenlemelerini ilgili hususa göre yapabilir. Eğer çocuğun babayla görüşmek istemediği mahkeme nezdinde doğrulanırsa görüşme sıklığı ve süresi azaltılabilir ya da tamamen sonlandırılabilir. Çocuğun babayla görüşmek istememesi, iletişim haklarını tek başına ortadan kaldırmaz. Mahkeme, çocuğun bu isteğini değerlendirirken iyiliğini ve ebeveynlerin haklarını da dikkate alır. Ebeveynler arasında adil bir denge kurmak amacıyla alternatif görüşme düzenlemeleri ya da rehabilitasyon süreçleri önerilebilir.
Boşanma davası sonrasında birçok alanda karar verilmesi gerekmektedir. Bunlar nafaka, velayet, maddi-manevi tazminatlar gibi önemli konuları içermektedir. Ancak velayet çocuğun geleceğini ve yetiştirilme tarzını etkileyen bir süreç olduğu için en önemlisidir. Çocuk çeşitli nedenlerle anneye gitmek istemeyeceği gibi babaya da gitmek istemeyebilir. Bu durum aileler açısından karmaşık ve zorlu süreçleri de beraberinde getirebilir. Nitekim çocuğun tercihlerinin anne ve babanın velayet hakkını etkileyip etkilemeyeceği ya da çocuğun şehir dışına çıkmasına nasıl etki edeceğinden önem arz etmektedir. Çocuk çeşitli nedenlerle ebeveynleri ile olan ilişkileri kendisi tercih eder. Reşit olmasa da çok küçük yaştaki bir çocuğun özellikle bebeklik döneminde bu durumu tercih etmesi mümkün değildir. Ancak akıl ve zihin olgunluğuna ulaştığı yaştan itibaren anne ya da baba tercihini belirtebileceği ortadadır. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bu yazımızda “Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumu” hususundan bahsedeceğiz.
Velayeti Annede Olan Çocuğun Babaya Gitmek İstememesi Durumunda Ne Olur?
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi, aile hukuku konularında sıkça karşılaşılan ve duygusal açıdan karmaşık bir durumdur. Aile yapısı, ebeveynlerin yaklaşımı gibi hususlar çocuğun velayetinin annede olması halinde babaya gitmek istememesine neden olabilir. Bunun yanı sıra bunun tam tersi şekilde çocuğun velayetinin babada olması halinde anneye gitmek istememesi sonucu da doğabilir. Çocukların bu tercihleri duygusal, psikolojik yapıları ile ilgilidir. Bu nedenle çocuğun hangi ebeveyni ile bağ kurduğu ya da hangi ebeveyni ile daha çok vakit geçirdiği; yapacağı tercihi büyük oranda etkileyebilir. Bu nedenle mahkemeler tarafından velayet tüm durumlar ayrıntılı şekilde incelendiği takdirde belirtilebilir. Bu nedenle uzman kişilerin çocuğa refakat etmesi de önem arz etmektedir.
Ancak zamanla ortaya çıkan yeni durumlar, velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istemesi gibi durumlarda velayetin değiştirilmesi talebini gündeme getirebilir. Bu tür durumlarda, velayetin değiştirilmesi davası açılarak sürecin yasal çerçevede yürütülmesi gerekir. Mahkemeye taşınabilecek durum velayeti annede olan çocuğun anne baskısı yüzünden babaya gidememesi halidir. Bu durumda baba anneye karşı bir dava açabilir. Ancak annenin bir etkisi olmaksızın çocuğun babaya gitmek istememesi halinde babanın yapabilecek bir şeyi yoktur. Zira annenin çocuğu etkilemediği, çocuğun kendi hür iradesi ile babayı görmek istemediği bir durumda annenin sorumluluğu yoktur.
Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi, boşanma davası sonucu velayet ile ilgili hakların yeniden değerlendirilmesi ile sonuçlanır. Boşanma sürecinin en önemli ve hassas konulardan biri çocuğun velayetinin düzenlenmesidir. Velayet, hukuki bakımdan ortak çocuğun bakımını, eğitimini, sağlığını ve gelişimini üstlenme sorumluluğu olarak ifade edilir. Türk Medeni Kanunu kapsamında evlilik birliği devam ederken anne ve baba velayet hakkına birlikte sahip olur. Ancak, boşanma ile mahkeme, ortak çocuğun menfaatlerini gözeterek velayetin hangi ebeveynde olması gerektiğine karar verir.
- Çocukla şahsi münasebet tesisine dair ilamın icrası:
Madde 25/A – (EKLENMİŞ MADDE RGT: 06.03.1965 RG NO: 11946 KANUN NO: 538/15) (YÜR. TAR.: 06.06.1965): Çocukla şahsi münasebetlerin düzenlenmesine dair ilam hükmünün yerine getirilmesi talebi üzerine icra memuru, küçüğün ilam hükümleri dairesinde lehine hüküm verilen tarafla şahsi münasebette bulunmasına mani olunmamasını; aksi halde ilam hükmünün zorla yerine getirileceğini borçluya 24 üncü maddede yazılı şekilde bir icra emri ile tebliğ eder. Bu emirde ilam hükmüne aykırı hareketin 341 inci maddedeki cezayı müstelzim olduğu da yazılır. Borçlu bu emri tutmazsa ilam hükmü zorla yerine getirilir. Borçlu alacaklının şikayeti üzerine ayrıca 341 inci maddeye göre cezalandırılır.
- Çocuk teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilamların icrasında uzman bulundurulması:
MADDE 25/B – (EKLENMİŞ MADDE RGT: 30.07.2003 RG NO: 25184 KANUN NO: 4949/7): Çocukların teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilamların icrası, icra müdürü ile birlikte Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından görevlendirilen sosyal çalışmacı, pedagog, psikolog veya çocuk gelişimcisi gibi bir uzmanın, bunların bulunmadığı yerlerde bir eğitimcinin hazır bulunması suretiyle yerine getirilir.

Çocuğu Göstermeyen Velayeti Kaybedebilir Mi?
Velayet çocuğun eğitim, bakım ve gelişimine ilişkin tüm sorumluluklarını belirten bir terimdir. Genel olarak mahkemeler tarafından çocuğun çıkarları göz önünde bulundurularak velayet hakkında hüküm kurulur. Ancak velayeti göstermeyen taraf ilk olarak velayet hakkını kaybetmez. Ancak velayet sahibi olan ancak çocuğu göstermeyen tarafa karşı mahkeme tarafından bir inceleme yapılabilir. Bir kişi velayeti olan çocuğunu diğer ebeveyne göstermiyorsa mahkeme bunun dışında çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişiminin olumlu-olumsuz etkilendiği hususlarına da dikkat etmektedir. Eğer çocuğu göstermeyen taraf velayet hakkını kaybederse bu karara karşı itiraz da edebilir. Mahkemece bu itiraz incelenirken tanık delillerine başvurulabilir. Özetle çocuğun üstün yararı ve menfaati söz konusu olduğu için her somut olay açısından ayrı değerlendirme yapılmalıdır.
Boşanma veya ayrılık süreçlerinde, çocuğun ebeveynleri arasında yaşanan en sık rastlanan problemlerden biri, velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi konusudur. Bu durum, sadece çocuğun duygusal sürecini etkilemekle kalmaz, aynı zamanda ebeveynlerin hak ve sorumlulukları açısından da çeşitli sorular ortaya çıkarır. Anne ve çocuğun sorun çıkarmaması ve karşılıklı anlaşma ile, baba çocuğunu icra takibi yapmadan görüş sağlanmış olabilir. Ancak böyle bir karşılıklı rıza olmadığında, baba çocuğunu görmek için icra takibi yapmak zorundadır. Yapılan icra takibi üzerine aşağıda belirtilen maddeler gereği yerine getirilerek, çocuğunuzun babayla görüşmesi sağlanacaktır. Bu halde siz de icra takibinin gereği olarak çocuğunuzu görüşme gün ve saatlerin de evde hazır bulundurmak zorundasınız. Zorla çocuğunuzu babaya teslim etmek zorunda değilsiniz ve zorla teslim etme sıkıntısını da yaşamamanız gerekir. Babaya durum izah edilebilir. Kızıyla konuşarak belki halledilebilir. Olmazsa yasal icra takibi yapmalıdır. Velayeti annede olan çocuğun babaya gitmek istememesi durumunda sonuç olarak üstte yapılan hukuki süreçler takip edilmelidir.