Taksirle yaralama suçu ve cezası TCK 89. maddede düzenlenmiştir. Maddeye göre taksirle yaralama suçu mağdurun vücuduna acı vermek veya sağlığını ya da algılama yeteneğinin bozulması neticesinde ortaya çıkar. Taksirle yaralama suçu, kasten yaralama suçundan bağımsız bir suç olup, fail yaralama sonucunun meydana gelmesini istememekte; ancak göstermesi gereken dikkat ve özeni göstermediği için bu netice meydana gelmektedir. Taksirle yaralama suçunda; failin öngörülebilir bir neticeyi “öngöremeyerek” dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hakaret ederek yaralama teşkil eden fiili işlemesidir. Taksirli yaralama suçunda, fail hareketi kendi iradesiyle yapmakta fakat hareketinin neden olacağı neticeyi öngörememektedir. Trafik kazaları, iş kazaları, tıbbi tedaviden doğan kazaların bir çoğu taksirle yaralama suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Taksirle yaralama suçu işleyen sanık aleyhine, müştekinin maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı vardır. Bunlara örnek olarak;
- Taksirle yaralama suçu trafik kazasından kaynaklanmışsa, asliye hukuk mahkemesinde trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası açılabilir.
- Taksirle yaralama suçu doktor hatasından ortaya çıkmışsa, eylemi işleyen doktora karşı asliye hukuk mahkemesinde tıbbi malpraktis sebebiyle tazminat davası açılabilir.
- Taksirle yaralama suçu iş kazasından kaynaklanmışsa, iş mahkemesinde işverene veya üst işverene karşı iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu cezai sorumluluğu, kasıtlı sorumluluk ve taksirli sorumluluktan oluşmaktadır. Ceza hukukunda esas olan sorumluluk, kasıtlı sorumluluktur. Taksirli sorumluluk ise, istisnai niteliktedir. Türk Ceza Kanunu, 21. maddesinin 1. fıkrasında kastı, 2. fıkrasında ise, olası kastı tanımlamıştır. Kastı, “Suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinerek ve istenerek gerçekleştirmesidir.” şeklinde tanımlamaktadır. Taksir ise, genel olarak istenen bir hareketin, istenmeyen neticesinden sorumluluktur. Taksir, 22. maddede “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Taksirle yaralama suçu ve cezası ele alınırken taksirin ne olduğunu bilmek bu nedenle önemlidir.
Taksirle Yaralama Suçu Nedir?
Yaralama suçu gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde düzenlenen ve en çok işlenen suç tiplerinden bir tanesidir. Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunu’nda Kişilere Karşı Suçlar başlıklı kısmın Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar başlıklı kısmında düzenlenmiştir. TCK’ da yaralamanın tanımı başkasının vücuduna acı vermek veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmak şeklinde belirtilmiştir. Bu eylemlerin bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi halinde kasten yaralama, istenmediği hallerde ise taksirle yaralama suçu söz konusudur. Taksirle yaralama suçu ve cezası Türk Ceza Kanunu’nun 89.Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir;
Taksirle Yaralama – Madde 89
(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
d) Yüzünde sabit ize,
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.
(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikayet aranmaz.
Görüldüğü üzere 89.maddenin 1. fıkrasında Taksirle yaralama suçu ve cezası temel hali düzenlenmiştir. İlgili hükme göre yaralama fiili başkasının vücuduna acı vermek veya sağlığını ya da algılama yeteneğini bozmak şeklinde düzenlenmiştir ve söz konusu eylemlerin taksirle yapılması taksirle yaralama suçunu oluşturmaktadır. Aynı maddenin ikinci ve üçüncü fıkrası suçun neticesi sebebi ile ağırlaştırılmış hallerini düzenlemiştir. Dördüncü fıkra ise suçun birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olduğu hali düzenlemiştir. Söz konusu haller aşağıda detaylı bir şekilde anlatılacaktır.
Taksirle Yaralama Suçu Şartları Nelerdir?
Failin herhangi bir taksirli davranışı ile mağdurun beden ve sağlığının bozulmaya uğramasına neden olması halinde hareket ve netice tamamlanmış ve böylece suç oluşmuş sayılacaktır. Taksirle yaralama suçu serbest hareketli bir suçtur. Suçun oluşması için başkasının vücuduna acı vermenin, sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulması gerekmektedir. Aksi takdirde taksirle yaralama suçu oluşmayacaktır. Taksirle yaralama suçu icrai hareketle işlenebileceği gibi ihmali hareketle de işlenebilecektir. İcrai hareketle işlendiği durumda; kişinin gerekli özen ve dikkat yükümlüğünü yerine getirmemesinden dolayı suç oluşurken ihmali hareketle işlenen durumda ise tam tersi fail bir harekette bulunmayarak suçun oluşmasına ve yaralanmanın meydana gelmesine sebebiyet verecektir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarında taksirli suçlarda aranması gereken hususlar;
- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
- Hareketin iradi olması,
- Sonucun istenmemesi,
- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması şeklindedir.
Bu noktada suçun manevi unsurunun hukuka aykırılık olduğunu; dolayısıyla kanunda belirlenen hukuka uygunluk hallerinin mevcudiyeti halinde failin eylemi suç teşkil etmeyecektir. Bütün bu hususlara ek olarak, taksirle yaralama suçunda önemli olan failin sonucu öngörmesi değil; sonucu istememesi olacaktır ki bu da bilinçli taksir suçunu oluşturacaktır.
Taksirle Yaralama Suçunun Unsurları
Fail
Kanunda suç olarak tanımlanan fiili işleyen kişi suçun failidir. Taksirle yaralama suçunun özgü bir suç olmayıp genel suç olarak düzenlenmesinden dolayı faili gerçek kişi olmak kaydı ile herkes olabilir. Taksirle yaralama suçu ve cezası faili olabilmek için herhangi bir özellik aranmamaktadır. Ancak bir kez daha belirtmek gerekirse; bir kişinin taksirli olarak kendisini yaralaması halinde ( bu konuda özel bir düzenleme mevut olduğu durumlar hariç olmak üzere, örneğin Askeri Ceza Kanunu 79. Maddesi vb.) suç oluşmayacaktır.
Mağdur
Suçun mağduru insan olmak kaydı ile herkes olabilir. Sağ ve tam doğan herkese karşı bu suç işlenebilir. Suçun mağduru olmak adına tek koşul canlı olmaktır dolayısıyla ölü birine karşı bu suçu işlenemez. Fail, kendisine karşı da bu suçu işleyemez ancak kanunda bazı hallerde kendini yaralamayı suç olarak saymıştır(Askeri Ceza Kanunun 79.maddesi vb.). Bu durumlar haricinde taksirle yaralamada mağdur ve fail aynı kişi olamaz. Ancak yaralama eylemi gebe bir kadına işlenmiş ve çocuğunun vaktinden önce doğmasına ya da çocuğunun düşmesine sebep olmuşsa faile verilecek olan cezanın artmasına sebebiyet verecektir.
Suçun Hukuki Konusu
Suçun hukuki konusu, hukuk tarafından korunan hukuki değer ya da hukuki menfaat olarak nitelendirilen; ceza normları ile de koruma altına alınan menfaat ve değerlerdir. Yaralama suçunda korunan hukuki menfaat kişi veya kişilerin beden ve psikolojik varlıkları veya dokunulmazlıklarıdır. Vücut bütünlüğü ve dokunulmazlığı da yaşama hakkı kadar önem taşır. Nitekim 1982 Anayasası m.17 “Herkes, yaşama, maddî ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tâbi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.” düzenlemesini getirmek suretiyle bu önemi açıkça ifade etmiştir. Söz konusu hakkın ve dokunulmazlığın pek çok uluslararası belgede de düzenlenmiş olması konunun önem ve özelliğini artırmaktadır.
Vücut bütünlüğü esas itibariyle yaşama hakkı gibi kişilik hakkının bir parçasını oluşturur. Vücut bütünlüğü kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile birlikte düşünülmelidir. Dolayısıyla vücut bütünlüğü sadece somut bedeni değil, ruhsal tamlığı da içerir. Bu yönüyle insan haysiyeti ile de doğrudan ilintilidir. Vücut bütünlüğüne yani kişinin maddi ve manevi varlığına yönelik her müdahale aural olarak insan haysiyetini ihlal eder. Anayasa “kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye tâbi tutulamaz.” demek suretiyle bunu ifade etmektedir.
Fiil
Taksirle yaralama suçu serbest hareketli bir suçtur. Bu anlamda mağdurun(başkasının) vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her türlü hareket bu suçu oluşturabilir. Bu yönüyle taksirle yaralama suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Yine bu çerçevede suçun serbest hareketli bir suç olduğu söylenmelidir. Bu suç icrai bir hareketle işlenebileceği gibi ihmal suretiyle de işlenebilir.
Suçun oluşması bakımından algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan hareketlerin varlığı bu suçun mutlaka maddi nitelikte değil, manevi nitelikte hareketlerle de işlenebileceğini ortaya koymaktadır. Bu yönüyle hareketlerin bedene yönelik ve ona acı verir nitelikte olması şart değildir. Akli bir karışıklık yaratılması da yeterlidir. Ancak her durumda yapılan hareketlerin yaralama neticesini doğurmuş ya da doğurmaya elverişli olması gerekir. Bu da ancak hareket ile netice arasındaki nedensel ilişkinin ortaya konulması ile belirlenebilir.
Yaralama neticesini doğuran hareketlerin birden fazla olması, suçun da birden fazla olması anlamına gelmez. Örneğin, birden fazla bıçak darbesinin varlığı gibi. Yaralama fiiline yönelik hareketler sırasında kullanılan aracın niteliği kural olarak önemli değildir. Hüküm başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde yaralama neticesinin vücuda acı verme veya sağlığı ya da algılama yeteneğini bozma biçiminde ortaya çıkması gerekir. Diğer haller ve amaçların varlığı taksirle yaralama ile cebir, işkence ve eziyet gibi benzer suç tipleri arasındaki farkı da ortaya koyar. Suçun oluşması bakımından acının vücudun hangi bölgesine yönelik olduğu önemsizdir. Buna karşın, hareketlerin örneğin duyulardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına sebebiyet vermesi durumunda ceza ağırlaştırılarak verilir.
Vücuda acı verme, bir kişiye karşı vücut dokunulmazlığı ve esenliğini önemsiz sayılmayacak derecede ihlal eden kötü muamelelerin gerçekleştirilmesidir Vücuda acı verme esas itibariyle maddi bir acıyı ifade eder. Bununla birlikte vücuda acı vermeyen ancak kişinin ruh sağlığı üzerinde etkili olabilecek davranışların da yaralama niteliğinde olacağı söylenmelidir. O halde beden bütünlüğüne yönelik acı veren her hareket bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Sağlığı bozma haline bakacak olursak; sağlık, yalnızca hasta veya sakat olmamak değil bedenen ve ruhen tam bir iyilik hali olarak tanımlanabilir. O halde hastalığa, sakatlığa, bedenen ya da ruhen kötülüğe yol açan her şey sağlığı bozma olarak anlaşılmalıdır. Bu durumda hastalık sayılmayan hallerin de sağlığı bozmaya sebebiyet verebildiği söylenmelidir. Mevcut bir rahatsızlığı artıran hareketler de sağlığı bozma içinde değerlendirilir.
Hastalık bulaştırılması da sağlığın bozulmasıdır. Ancak vücutta sağlığın bozulmasına ilişkin bir durumun mağdurda acı vermesi şart değildir. Basit bir yara, şişlik kendiliğinden iyileşmiş olsa da yine sağlığı bozan bir hal olarak kabul edilmelidir. Sağlığın bozulması sonrası ortaya çıkan durumun ne kadar süreyle devam ettiği önemli değildir.
Madde metninde yaralamaya ilişkin olarak bir diğer kıstas ise algılama yeteneğinin bozulması olarak düzenlenmiştir. Akıl hastalığı düzeyine ulaşmayan ancak düşünme, idrak ya da iradi hareket etme yeteneğinde bozukluk meydana getiren hareketler algılama yeteneğinin bozulması içinde değerlendirilmelidir. Kişinin dış dünyayı anlayabilme ve ona tepki verebilme yeteneğini azaltan ya da yok eden her durum bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Suçun Manevi Unsuru
Ceza Hukukunda manevi unsur, işlenen fiil ile fail arasındaki bağı ifade eder dolayısıyla suçun kasıtla mı yoksa taksirle mi işlendiğini belirtir. Taksirle yaralama suçunun manevi unsuru adından da anlaşılacağı üzere taksir derecesinde kusurdur. Suç; adi taksir ya da bilinçli taksirle işlenebilir. Fail öngörülebilir bir neticeyi gerçekleştirirken taksirli bir hareketin sonucunu öngöremeyerek gerekli dikkati ve özeni göstermeyip fiili bilerek ve isteyerek yapmakta fakat sonucu istememektedir. Bu durumda basit taksir oluşmaktadır. Eğer neticeyi öngörüyorsa ancak sonucu istemiyorsa bilinçli taksir söz konusudur. Bilinçli taksirin varlığı halinde failin cezası ağırlaştırılır ve fiil şikayete bağlı olmaktan çıkar. Ancak bilinçli taksirle yaralama da adi taksirle yaralama da uzlaşma kapsamında suçlar arasındadır.
Nitelikli Unsurlar
Suçun temel şekline ilave edilen ve cezanın artırılmasını veya indirilmesini gerektiren hallere, suçun nitelikli halleri denmektedir. Böyle durumlarda kanunda belirtilen suçun basit halinin yanında ek, bir hareket, bir unsur ortaya çıkacaktır. Taksirle yaralama suçuna ilişkin maddede neticesi sebebiyle suçun ağırlaştırılmış hallerine yer verilmiştir ve bu halleri kanun koyucu uygulanacak ceza açısından ikiye ayırmıştır. İlk Grupta yer alan filer aşağıdaki gibidir ve bu hallerde faile verilecek ceza yarısı oranında arttırılır;
Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına
Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus eylemin neticesinde duyu veya organların işlevinin sürekli olarak zayıflamasıdır. Dolayısıyla bu noktada zayıflamanın geçici olması bu bent kapsamına girmeyecektir. Zayıflık devamlılık göstermelidir.
- Vücudunda kemik kırılmasına
Taksirle yaralama suçunun mağdurunun vücudunda herhangi bir kemiğin kırılmasına sebebiyet vermiş hali TCK 89/2/b bendi gereği neticesi sebebi ile ağırlaştırılmış taksirle yaralama suçunu oluşturacaktır.
- Konuşmasında sürekli zorluğa
Taksirle yaralama suçunun mağdurunun konuşmasında sürekli zorluğa sebebiyet vermiş hali TCK 89/2/b bendi gereği neticesi sebebi ile ağırlaştırılmış taksirle yaralama suçunu oluşturacaktır.
- Yüzünde sabit ize
Yine bu bende ilişkin olarak sabit izin ne olacağı hususunda tereddütler yaşanabilmektedir. İzin sabit iz olup olmadığının değerlendirilmesi için en az altı ay beklenmesi gerekecektir. Bu nedenle adli tıp uygulamalarında bu konudaki değerlendirme yaralanmadan en az altı ay sonra yapılmaktadır.
- Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma
Mağdurun yaşamını tehlikeye sokan durum yaralama sonrası kişinin yaşamının mutlak surette tehlikeye maruz kalması, ancak gerek kendi vücut direnci gerek se tıbbi yardımla kurtarılmış hali olarak ifade edilebilir. Diğer bir değişle yaralamanın ölüm neticesini meydana getirmeye elverişli olması ve hatta böyle bir neticenin yüksek ve yakın bir ihtimal dahilinde olması gerekmektedir.
- Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğması
Bu halin söz konusu olabilmesi için öncellikle eylem ve çocuğun vaktinden önce doğması arasında nedensellik bağının bulunması gerekir ve fail mutlaka mağdurun gebe olduğunu bilmelidir aksi takdirde bu bentte düzenlenen nitelikli hal oluşmayacaktır.
Neticesi sebebi ile ağırlaşmış taksirli yaralamada ikinci grup neticeler aşağıdaki gibidir ve bu neticelerin meydana geldiği durumda faile verilecek olan ceza bir kat arttırılacaktır ki bu da ilk grup neticelere verilen cezalardan daha fazla bir ceza anlamına gelmektedir;
Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
- İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
Bu bentle ilgili olarak ise, iyileşme olasılığı bulunmayan hastalığın kapsamına zihinsel hastalıkların da dahil edileceği hususu ve iyileşmeme durumunun kesinlik arz etmekten ziyade olasılığının bulunma ihtimali olmasının yeterli olacak olması önem arz etmektedir.
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
Taksirle yaralama suçunun, kişinin duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine sebep olması hali TCK 89/3/b bendi gereği neticesi sebebi ile ağırlaştırılmış taksirle yaralama suçunu oluşturacaktır.
- Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
Konuşma yeteneğinin kaybı durumunda mağdur ya hiç konuşamamakta ya da bir takım sesler çıkarsa dahi bu sesler konuşma olarak nitelenmemelidir. Örneğin kekemelik bu bent kapsamına değil, konuşmada sürekli zorluk kapsamına girmektedir. Çocuk yapma yeteneğinin kaybolması kapsamına ise üremeye yardımcı organları içine alan yaralama durumları girmektedir.
- Yüzünün sürekli değişikliğine,
Eğer yüz sınırları içerisinde oluşan yaralanmanın bıraktığı iz, o kişiyi önceden tanıyanların onu tanımasında duraksamaya yol açacak şekilde yüzün doğal görünümünü bozmuş ise bu durumda yüzde sürekli değişiklikten bahsedilir. Bu duruma örnek olarak; yüze kezzap gibi ağır kimyasallar atılması örneği gösterilebilir.
- Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
Bu halin söz konusu olabilmesi için öncellikle eylem ve çocuğun düşmesi arasında nedensellik bağının bulunması gerekir ve fail mutlaka mağdurun gebe olduğunu bilmelidir aksi takdirde bu bentte düzenlenen nitelikli hal oluşmayacaktır.
TCK 89/4 ‘da taksirle yaralama fiilinin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hali de nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. O halde fail taksirli hareketi ile iki veya daha fazla kişinin yaralanmasına neden olmuşsa cezası ağırlaştırılacaktır.
Taksirle Yaralama Suçu Cezası Nedir?
Taksirle Yaralama Suçu Temel Halinin Cezası
Taksirle yaralama suçunun temel halinin cezası üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Türk Ceza Kanunu 89/1 gereği, taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Taksirle yaralama suçu basit hali cezası 3 aydan 1 yıla kadardır.
Taksirle Yaralama Suçu Nitelikli Hallerinin Cezası
- TCK md. 89/2 gereği taksirle yaralama fiili, mağdurun;
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
- Vücudunda kemik kırılmasına,
- Konuşmasında sürekli zorluğa,
- Yüzünde sabit ize,
- Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
- Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
neden olmuşsa suçun basit şeklinin işlenmesi halinde verilen ceza yarısı oranında artırılır. Yani sanığa, 4,5 aydan 1,5 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası verilir.
- TCK md. 89/3 gereği taksirle yaralama fiili, mağdurun;
- İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
- Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
- Yüzünün sürekli değişikliğine,
- Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
neden olmuşsa, suçun basit şeklinin işlenmesi halinde verilen ceza bir kat artırılır. Yani, sanığa 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası verilir.
- Taksirle işlenen fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu halde faile adli para cezası verilmesi öngörülmemiştir.
Trafik kazaları sonucu taksirle yaralama suçunun oluştuğu durumlarda verilen cezanın yanında ek olarak ehliyetinin geri alınması gibi bir yaptırım da uygulanabilir. Böyle bir durumda failin ehliyeti YTCK’nın 53. Maddesine göre en az 3 ay en fazla 3 yıl süre ile sürücü belgesi alınabilir
İndirim Halleri
TCK’da taksirle yaralama suçuna özgü bir indirim hali düzenlenmemiştir. Ancak bazı hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı halinde cezasızlığa hükmolunabilir ya da cezada indirime gidilebilmektedir. Failin kusurluluğunu etkileyen haller aşağıdaki gibidir:
- Hukuka aykırı fakat bağlayıcı bir emrin yerine getirilmesi
- Zorunluluk hali
- Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması
- Cebir ve tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi
- Haksız tahrik
- Yaş küçüklüğü, sağır ve dilsizlik
- Akıl hastalığı
- Geçici nedenler, alkol ve uyuşturucu madde etkisinde olma
Suçun Özel Görünüşleri
Teşebbüs
TCK 35. Maddesi teşebbüsü kişinin işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması hali olarak düzenlemiştir. Suça teşebbüste fail suçu tamamlamak amacıyla hareket etmesine rağmen, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememektedir. Bu durumda ise kişiye tamamlanmış suça oranla daha az bir ceza verilmektedir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere teşebbüs kasıtlı suçlarda mümkünken, taksirle işlenen suçlarda teşebbüs mümkün değildir. Bu nedenle taksirle yaralama suçunda teşebbüs mümkün değildir.
İştirak
TCK 37. Madde gereği iştirak, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişi tarafından fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işlenmesindir. Yine madde metninden de anlaşılacağı üzere iştirak kurumunun oluşması için ortada bir suç işleme kararı ve fikir ve eylem birliği olması gerekmektedir ki bu da taksir kurumunun doğasına aykırıdır. Dolayısıyla taksirle işlenen suçlarda bir suç işleme kararı ya da fikri; kastı olmadığı için iştirak hali de mümkün değildir. Taksirle yaralama suçunda her bir fail kendi kusurundan ayrı ayrı sorumlu olacaktır.
İçtimai
Suçların içtimai, bir kişinin birden fazla ceza kanunu hükmünü ihlal etmesi ve bu sebepten de birden fazla suçtan sorumluluk doğması halinde oluşmaktadır. Suçların içtimai kurumu ceza sorumluluğunun sınırlarını daraltıcı niteliktedir. İçtimai hükümlerine göre kişinin bir veya birden çok fiille, ceza kanununun aynı hükmünü veya farklı hükümlerini bir veya birden çok ihlal etmesi, dolayısı ile failin birden çok suçtan değil tek bir suça göre cezalandırılmasıdır. TCK’nın 44. Maddesi fikri içtimai ise söyle anlatmaktadır: ”İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşumuna sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” Taksirli suçlarla, kasıtlı suçların fikri içtimalarının mümkün olduğu, doktrinde İçel tarafından ve Yargıtay içtihatlarında kabul edilmektedir. Dolayısıyla yaralama gibi neticeli suçlarda fikri içtimai hükümleri uygulanabilecektir. Nitekim Yargıtay 2. Ceza Dairesi 27.05.1998, 4684 / 6951 numaralı kararında :
“Taksirli fiillerde failin hareketi icrai veya ihmali olabileceği, taksirli suçun birden fazla fail veya birden fazla hareketle meydana getirilebileceği, faillerin ve her birinin hareketlerinin sonucunda istenmeyen neticenin meydana gelmesi halinde iştirak halinin değil, taksirli hareketlerin bir araya gelmesinden yani nedenlerin içtimaından sözedilebileceği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 1970 ve 1976 tarihli ve taksirli suçlara daha önce bakan 4. ve 9. Ceza Dairelerinin muhtelif kararlarında belirtilmiş ve taksirli suçlara iştirakin değil, birlikte işlemenin söz konusu olabileceği ve nedenlerin içtimaının neticeyi meydana getirdiği, bu hallerde her birinin hareketlerinden sorumlu olacakları……” şeklinde belirtilmiştir.
Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı
Adli Para Cezası
Yargılamayı gerçekleştiren mahkeme tarafından, hükümlünün bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesine karar verilmesidir. Taksirle yaralama nedeniyle ceza mahkemesi tarafından verilen cezanın Adli Para Cezası olabileceği düzenlenmiştir. Ancak hapis cezası verildiği durumlarda bu ceza Adli Para Cezasına çevrilmez.
Erteleme kararı
Mahkemece yargılanan kişinin suçlu olduğu tespit edilmiş ve kişi hakkında hapis cezası hükmedilmiştir. Ancak, mahkeme tarafından kişiye verilen hapis cezasının, cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi halinde erteleme kararı verilmiş olacaktır. Taksirle yaralama suçuna ilişkin, hükmedilen cezanın 2 yıl veya daha az olması halinde ve erteleme kurumuna ait diğer şartların sağlanması halinde erteleme kararının verilmesi mümkün olacaktır.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan bir cezanın bireyselleştirilmesi kurumudur. Taksirle yaralama suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası miktarının 2 yıl veya daha az olması halinde suçu işleyen hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilebilir.
Taksirle Yaralama Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması
Taksirle Yaralama Suçunda Soruşturma Aşaması
Bilinçli taksir hali hariç taksirle yaralama suçu şikâyete tabi bir suç olduğundan dolayı şikayet üzerine savcılık araştırma başlatacaktır. Bu araştırmada işlendiği iddia edilen suça dair deliler toplanmaya çalışılacaktır. Eğer savcı, yeterli delilin var olduğuna kanaat getirirse iddianame düzenleyecektir. Aksi halde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verecektir; halk arasında bu karara takipsizlik kararı da denmektedir. Savcının iddianame düzenleyebilmesi için, suçun işlendiği yönünde yeterli şüphe söz konusu olmalıdır. Böyle bir yeterli şüphe şartının şart koşulmasının nedeni, yargının iş yükünün gereksiz davalarla artırılmaması ve insanların gereksiz yere yargılanmamasıdır. Bir kez daha belirtmek gerekir ki, TCK 89/5’e göre taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikayet aranmaz.
Taksirle Yaralama Suçunda Kovuşturma Aşaması
Kovuşturma aşamasında; suç üzerine soruşturma aşaması tamamlanmış artık bir ceza mahkemesinde dava açılmış demektir. Kovuşturma aşamasında; yargılama makamı, savcılık makamı, savunma makamının işbirliği söz konusudur. Savcının düzenlediği iddianamenin Mahkeme tarafından kabul edilmesi ile kovuşturma aşamasına geçilmiştir. Kovuşturma aşamasında ceza mahkemeleri görevli olacaktır. Kovuşturma evresi son evredir ve kovuşturma aşamasının sonunda faile verilecek olan cezaya hükmedilecektir. Taksirle yaralama suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleri olacaktır.
Taksirle Yaralama Suçu Gözaltı ve Tutukluluk Hali
Gözaltı kararı savcının kararı ile şüphelinin polis ya da jandarma tarafından özgürlüğünün geçici bir süreliğine sınırlanmasını sağlayan karardır. Gözaltına alma karar için hakim kararı aranmamaktadır. Göz altı kişinin özgürlüğünün sınırlandığı anda başlamaktadır. Dolayısıyla aslında şüphelinin yakalandığı anda gözaltı süresi başlamaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91.maddesinde gözaltına ilişkin düzenlemeler mevcuttur. İlgili maddeye göre gözaltı süresi yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır. Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan bu düzenlemeye göre Taksirle Yaralama suçunda Cumhuriyet Savcısının vereceği kararla şüpheli göz altına alınabilecektir.
Tutuklama kararı Ceza Muhakemesi Kanunun’da en ağır koruma tedbiri olarak düzenlenmiştir. Tutuklama kararı da gözaltı kararı gibi geçici bir koruma tedbiridir. CMK’nın 100. Maddesinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, soruşturma ya da kovuşturma evresinde şüpheli veya sanık için tutuklama kararı verilebilir. Ancak verilecek olan tutuklama kararı verilmesi beklenen ceza ve işin önemi ile ölçülü olmalıdır. Ceza yargılamasında aslolan sanık ya da şüphelinin tutuksuz bir biçimde soruşturma ya da kovuşturmasına devam edilmesidir. Dolayısıyla tutuklama hali her zaman bir istisnai nitelikte olan koruma tedbiridir Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. Dolayısıyla taksirle yaralamanın basit hali için tutuklama kararı verilemez.
Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme
Suçu Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Taksirle adam yaralama suçu şikayete tabi suçlardandır. Şikayet süresi, suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır. Ancak birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, Taksirle yaralama suçunun birinci fıkra kapsamına giren basit hali hariç olmak üzere bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikayet aranmaz. Taksirle yaralama suçu için dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Taksirle yaralamada şikayetten vazgeçme durumunda dosyanız düşer. Belli koşulların gerçekleşmesi halinde zamanaşımı süresi 12 yıla kadar uzayabilmektedir.
Uzlaşma
Ceza hukukunda uzlaşma Ceza Muhakemesi Kanunun 253. ve 254. Maddelerinde düzenlenmiştir ve suçtan mağdur olan kişinin suç şüphelisi ile anlaşması sonucunda ceza yargılamasının sona ermesidir. Uzlaşma şikâyetten vazgeçme değildir. Taksirle yaralama suçunun her hali uzlaşmaya tabi suçlardan biri olarak düzenlenmiştir. Uzlaştırma müzakereleri ve uzlaşma anlaşması, şartları varsa hem soruşturma aşamasında hem de kovuşturma aşamasında yapılabilir.
Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık Türk Ceza Kanununda düzenlenmiş bir kişisel cezasızlık ya da ceza da indirime sebep olan kurumdur. Etkin pişmanlık hükümleri, Türk Ceza Kanunu’nda her suç tipi için düzenlenmemiştir. Kimi suç tipleri için öngörülen etkin pişmanlık hükümleri, kanunilik ilkesi gereğince yalnızca düzenlenmiş olduğu suç tipleri bakımından uygulanabilecek bir hukuki müessesidir. Taksirle Yaralama suçunun basit ve nitelikli halleri de dahil olmak üzere hiçbir hali için erkin pişmanlık kurumu düzenlenmemiştir.
Görevli Mahkeme
Taksirle yaralama suçunda belirlenen ceza sınırına göre görevli mahkeme Asliye Ceza mahkemesidir. Taksirle yaralama suçunun kanunda gösterilen basit ve nitelikli halleri de dahil olmak üzere her hali için görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. Taksirle yaralama suçunun işlendiği takdirde dava Asliye Ceza Mahkemesinde görülecektir.
Taksirle Yaralama Suçu Yargıtay Kararları
15.03.2016 Ceza Genel Kurulu Esas No: 2014/12-411 Karar No: 2016/133 CD Karar No: 7084
- Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası
- TCK 89. Madde
İki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle üç kişinin ölümüne sebebiyet verme suçundan sanık hakkındaki temel cezanın beş yıl olarak tayin edilmesinin isabetli bulunup bulunmadığına ilişkin Yargıtay kararı ;
Sanığın sevk ve idaresindeki otobüsle gündüz vakti, meskûn mahalde, yaklaşık onbir metre genişliğinde, orta refüjle bölünmüş, üç şeritli, tek yönlü, hafif virajlı, asfalt kaplama ve havanın yağışlı olması nedeniyle ıslak olan yolun sol şeridinde seyir halinde iken, sağa yönelen viraja hızla yaklaşıp, altmış yetmiş metre ilerisinde yolun sol şeridinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasını ve yolda bulunan reflektörleri gördüğünde fren tedbirine başvurup sola doğru manevra yaptığı, ancak süratini aracının teknik özellikleri ile hava ve yol durumunun gereklerine göre ayarlamaması ve aşırı hız dolayısıyla direksiyon hakimiyetini kaybedip orta refüje çıktığı, orta refüjde otuz metre giderek, öncesinde araçlarının kaza yapması nedeniyle gelen araçları uyarmak için sol şeride belirli aralıklarla iki adet reflektör koyan ve orta refüje çıkan şahıslara ve ardından aydınlatma direğine çarptığı, kaza neticesinde üç kişinin öldüğü, kendisinin de tibbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığı, bilirkişi raporları doğrultusunda tam kusurlu bulunduğu sabit kabul edilen olayda;
Yerel mahkeme tarafından, iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle üç kişinin ölümüne neden olma suçunda, iki sınır arasında temel ceza belirlenirken, “suçun işleniş biçimi, failin taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, meydana gelen zararın ağırlığı ve maddede öngörülen hapis cezasının alt sınırı” nazara alınarak, tam kusurlu olarak meydana getirdiği trafik kazası sonucu, kazada herhangi bir kusuru bulunmayan üç kişinin ölümüne sebebiyet veren sanık hakkında, dosya muhtevası ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun şekil- de asgari hadden biraz daha fazla uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerektiği gözetilmelidir.
09.02.2016 Genel Kurulu Esas No: 2014/12-67 Karar No: 2016/45 CD Karar No: 6442
- Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası
- TCK 89. Madde
Bir kişinin yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasında sanığın yaya olması ve herhangi bir trafik aracını kullanmaması nedeniyle, taksirle yaralama suçunun faili olup olamayacağına ilişkin Yargıtay Kararı:
Taksirle öldürme ve yaralama suçları herkes tarafından işlenebilecek suçlardan olup kategorik olarak yayaların bu suçların faili olamayacakları söylenemez. Dolayısıyla trafik kazalarında sürücüler gibi yayaların da kendileri için öngörülen trafik kurallarına uymamak suretiyle kusurlu hareket ederek başkasının yaralanmasına veya ölümüne neden olması durumunda taksirli ilgili suçtan cezalandırılması mümkündür.
Bu nedenle Özel Dairece yaya olan sanığın kusuruyla sebebiyet verdiği trafik kazasında sadece tazminat sorumluluğu bulunup ceza sorumluluğunun olamayacağının kabulünde isabet bulunmamaktadır. Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün ulaşılan bu sonuç ile birlikte esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Genel Kurulu 2014/15 E., 2015/38 K. CD Karar No: 7895
- Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası
- TCK 89. Madde
Taksirle yaralama, takibi şikayete bağlı suçlarda şikayetin süresinden sonra yapılmış olmasına rağmen kamu davası açılması ve düşme kararı
Katılanın, 12.03.2009 günü sanığın sevk ve idaresinde bulunan özel halk otobüsünden ineceği sırada aracın hareket ettirilmesi nedeniyle yaralandığı olayda, katılanın eşinin müracaatı üzerine sanık hakkında soruşturma yapılarak TCK’nın 89/1 ve 89/2-b- son maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, olayın üzerinden yaklaşık olarak 1 yıl 2 ay geçtikten sonra katılanın ilk defa mahkemede sanıktan şıkayetçi olduğunu beyan ettiği, bilinçli taksirle hareket etmediği anlaşılan sanığın eyleminin sevk maddelerine uygun şekilde takibi şikâyete bağlı taksirle yaralama suçunu oluşturduğu, şikayetin hak sahibi kişi tarafından bizzat yapılması gerektiği, katılanın altı aylık kanuni süre içerisinde bizzat şikâyette bulunmadığı, süresinden sonra yaptığı şikayetin hukuki sonuç doğurmayacağı anlaşıldığından yerel mahkemece sanık hakkındaki amu davasının düşmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Taksirle Yaralama Örnek Şikayet Dilekçesi Suç Duyurusu
……… (Suçun İşlendiği Yer Buraya Yazılacak) Cumhuriyet Başsavcılığı’na
MÜŞTEKİ : İsim Soyisim (TC Kimlik No) – Adres Bilgileri
VEKİLİ : Av. Umur YILDIRIM
Söğütözü Mah. Söğütözü Cad. No:2 Koç İkiz Kuleleri B Blok Kat:4 Daire:7, 06530 Çankaya
ŞÜPHELİ : İsim Soyisim (TC Kimlik No) – Adres Bilgileri
SUÇ : Taksirle Yaralama Suçu (TCK 89)
SUÇ TARİHİ VE YERİ : …/…/…
KONU : Şüpheli hakkında işlediği suç nedeniyle soruşturma başlatılmasını, soruşturma sonucunda kamu davası açılması talepli şikâyet dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR
- Burada yaşanılan olay anlatılmalıdır.
- Burada ise, yaşanılan olaya ilişkin hangi delillerin olduğundan bahsedilmelidir.
- Dilekçenin ekinde verilecek delillerin neler olduğu belirtilmelidir.
HUKUKİ SEBEPLER: TCK ve ilgili her türlü yasal mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER : Tanık, yemin, video kaydı, fotoğraf görüntüleri, mesajlar ve ilgili her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle şüpheli hakkında soruşturma başlatılmasını, soruşturma sonucunda kamu davası açılması yönünde karar verilmesini saygılarımla vekâleten arz ve talep ederiz.
Müşteki Vekili
Av. Umur Yıldırım
Taksirle Yaralama Suçu Sıkça Sorulan Sorular
Taksirle yaralama suçundan dolayı şikayete bulundum. Şikayetimden vazgeçebilir miyim?
Taksirle yaralama suçunun basit hali ve nitelikli halleri şikayete tabi suçlardandır. Dolayısıyla şikayetinizden vazgeçebilmeniz mümkündür. Ancak Taksirle yaralamanın basit hali hariç olmak üzere bilinçli taksirle işlenmesi durumunda şikayetinizden vazgeçmeniz mümkün olmayacaktır.
Kaza ile yaralandım, maddi manevi tazminat talebinde bulunabilir miyim?
Taksirle yaralama eylemi sonrası suçtan mağdur olan kişi, bu zararları tazmin etme maksadıyla maddi ya da manevi tazminat davası açabilir. Ancak bu tazminat davaları ceza yargılaması kapsamında olmayıp somut olaya göre belirlenecek olan görevli mahkemeye dava açılması için ayrı bir başvuru yapmak gerekecektir.