Mirasın paylaşılması, mirasbırakanın ölümü sonrası son derece sorunlu olabiliyor. Taraflar anlaşamadığında miras davası açılması gerekebiliyor. Kişinin malvarlığını oluşturan hakları ve borçları, ölümüyle birlikte başka hiçbir işleme gerek olmaksızın doğrudan mirasçılarına intikal etmektedir. Kanun koyucu, miras bırakanın ölümüyle paylaşıma kadar geçen süre içerisinde mirasçıların miras ortaklığı olarak miras bırakandan kendilerine intikal eden malları, hakları ve borçları ifade eden tereke üzerinde elbirliği mülkiyetine sahip olmalarını öngörmektedir. Eski Kanunumuzda iştirak halinde mülkiyet olarak isimlendirilen elbirliği mülkiyeti, Kanunla belirlenen istisnalar haricinde tereke üzerindeki iş ve işlemlerin tüm mirasçıların aynı yöndeki iradeleriyle gerçekleştirilmelerini gerektirmektedir.
Kanun koyucu elbirliği mülkiyetine dayanan miras ortaklığının sebep olabileceği zorlukların bir ölçüde giderilmesi için terekeye temsilci atanması ya da belirli durumlarda mirasçılara talep hakkı tanınması gibi imkanlar tanımıştır. Bununla birlikte mirasın usule, hukuka ve hakkaniyete uygun bir şekilde paylaştırılarak miras ortaklığının sonlandırılması en uygun çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira miras ortaklığı paylaşıma kadar tereke ile ilgili olan hakların korunmasını amaçlayan zorunlu ve geçici bir durumdur. Nihai hedef mirasın hakkaniyete uygun bir şekilde paylaştırılmasıdır. Nitekim kanunda bunu öngörmektedir.
Diğer taraftan mirasın paylaşımı, tereke üzerine hak sahibi olan kişilerin, özellikle de mirasçıların menfaatine bulunmaktadır. Zira elbirliği mülkiyeti esasına dayanan miras ortaklığı oy birliği ile karar alınmasını gerektirmektedir ve bunun her zaman sağlanması mümkün değildir. Her durumda oy birliğinin sağlanamaması terekeye dahil eşya veya hakların, dolayısıyla da hak sahiplerinin ve özellikle de mirasçıların zarar görmesine sebep olabilir. Diğer taraftan, paylaşılmaya gidilmemesi durumunda miras ortaklığı devam edeceğinden herhangi bir mirasçının alacaklısı, talebini tüm mirasçılara ve terekeye yöneltmek durumunda kalacaktır. Dolayısıyla bir mirasçının borcu terekeyi ve diğer mirasçıları da etkileyecektir. Aynı şekilde tereke borçlarından dolayı da tüm mirasçılar şahsen ve müteselsilin sorumlu olacaklardır. Bu gibi durumlardan kaynaklanabilecek sorunlarla karşılaşılmaması için en uygun çözüm mirasın makul bir süre içinde hakkaniyete uygun bir şekilde paylaştırılmasıdır.
Bununla birlikte mirasın paylaşımı da kendi içinde kendine özgü güçlükleri olan bir süreçtir. Öncelikle bu konu miras hukukunun en zor ve teknik konuları arasında yer almaktadır. Miras bırakanın iradesinin tespitini, miras bırakanın sağlığında mirasçılarla olan hukuki ilişkilerinin belirlenmesini ve değerlendirilmesini gerektirmektedir. Bu konudaki hata ve eksiklikler daha sonra denkleştirme ya da tenkis taleplerine yol açabilir. Diğer taraftan maddi ve manevi açılardan da son derece hassas olan bu konu aile içi ilişkilerin zedelenmesine sebep olabilmekte, hatta bu konuda yaşanan olaylar yargılama ve mahkumiyetle sonuçlanabilmektedir. Bu bakımdan sadece paylaşmada değil, miras ortaklığının başlamasıyla, hatta daha da öncesinde sürecin titizlik ve hassasiyetle yürütülmesi, mümkünse profesyonel hukuki destek alınması büyük önem taşımaktadır.
Mirasın Paylaşılması (Taksimi) Kanuni Düzenlemeler
Miras bırakanın ölümüyle birlikte malvarlığındaki haklar ve borçlar bir bütün olarak mirasçılara geçmektedir. Mirasçılar miras bırakanın tüm mal ve haklarına hep birlikte sahip olmakta ve aynı zamanda borçlarından da şahsen sorumlu olmaktadır. Kanunda miras ortaklığı olarak tanımlanan bu durum mirasın paylaşımına kadar devam etmektedir. Mirasçılar miras ortaklığı kapsamında tereke üzerinde elbirliği mülkiyetine sahiptir. Kanunda öngörülen istisnalar haricinde tereke ile ve terekeye dâhil olan hak ve eşyalar konusunda tek başlarına tasarruf yapma yetkileri yoktur. Kanun mirasın paylaşımında önceliği miras bırakanın iradesine ve mirasçılara tanımıştır. Miras bırakanın paylaşım konusunda koyduğu kurallar mirasçıları bağlamaktadır. Mirasçılar terekedeki mal ve hakları fiilen paylaşarak miras ortaklığını sonlandırabilecekleri gibi mirası yazılı sözleşme ile de paylaşabilirler. Anlaşmazlık halinde mirasçılar paylaştırmanın hakim tarafından yapılmasını isteyebilirler.
Payların mirasçılara özgülenmesi, yani tahsisi de mirasçıların kararıyla olur, anlaşmazlık halinde kura çekilir. Mirasın hakkaniyete uygun bir şekilde paylaştırılabilmesi için miras bırakanın sağken miras paylarına mahsuben mirasçılara sağladığı karşılıksız kazandırmaların denkleştirme hükümleri çerçevesinde terekeye iadesi gerekmektedir. Miras paylarının devri mirasçılar arasında yazılı, mirasçılar ile üçüncü kişiler arasında ise noter sözleşmesine tabidir.
Aslolan paylaştırmanın aynen yapılmasıdır, bunun mümkün olmaması durumunda satış yoluyla paylaştırma yoluna gidilecektir. Miras paylaşımından kaynaklanan davalarda görevli ve yetkili mahkeme miras bırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesidir. Yukarıda da vurgulandığı gibi son derece zor, teknik ve hassas bir süreç olan miras paylaşımında söz konusu olabilecek hata ve eksiklikler hak kayıplarına ve aile ilişkilerinin zedelenmesine sebep olabilmektedir. Bu nedenle miras ortaklığının başlamasıyla birlikte paylaşmanın sonuçlanmasına kadarki sürecin profesyonel hukuki destekle sürdürülmesi büyük önem taşımaktadır. Mirasın paylaşılması konusu Medeni Kanunumuzda dört başlıkta ele alınmıştır:
- Paylaşımdan Önce Miras Ortaklığı (m. 640-645)
- Paylaşmanın Nasıl Yapılacağı (m. 646-668)
- Mirasta Denkleştirme (m 669-675)
- Paylaşmanın Tamamlanması ve Sonucu (m. 676-682)
Miras Ortaklığı
Paylaşımdan önce miras üzerinde bir ortaklık söz konusudur. Bu ortaklığa miras ortaklığı denir. Miras ortaklığı mirasın geçmesiyle birlikte başlar ve mirasın paylaşılmasına kadar devam eder. Miras ortaklığı terekedeki bütün hak ve borçları kapsar. Yani mirasçılar sadece haklara değil, aynı zamanda borçlara da ortaktır, dolayısıyla borçlardan da sorumludur. Tereke, ölen kişinin ya da miras bırakanın mal varlığına dahil olan ve mirasçılara bırakılan, deyim yerindeyse mirasçılara terk edilen mal, eşya, hak ve borçların tamamını ifade etmektedir. Tereke ve miras kavramları eşanlamlı olarak kullanılmakla birlikte aslında miras kavramı terekenin mirasçılara intikalini tanımlamaktadır.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahiptir, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler, borçlardan da birlikte sorumludurlar. Elbirliği mülkiyeti, birden fazla kişinin malların veya hakların tamamına sahip olması durumudur. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Mülkiyet ortakların tamamına aittir. Ortakların tek başlarına tasarruf yetkileri yoktur. Yönetim ve tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekmektedir. Ortaklığın devri mümkün değildir. Ancak ortaklığın tasfiyesi sonucu ortaya çıkacak payların devri söz konusu olabilir.
Mirasçıların tereke borçlarından sorumlu olduklarını belirtmiştik. Bu sorumluluk müteselsil sorumluluktur. Mirasçılar tereke borçlarından dolayı paylaşmadan sonra da bütün mal varlıklarıyla müteselsilen sorumludurlar. Paylaşmanın gerçekleştiği tarihin veya daha sonra yerine getirilecek borçlarda muacceliyet tarihinin üzerinden beş yıl geçmekle teselsül sona erer. Mirasçılar tereke, yani miras bırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından alacaklılar alacaklarının tamamını bütün mirasçılardan ya da mirasçıların yalnızca birinden isteyebilirler. Borcu ödeyen mirasçı, ödediği bu borcu payları oranında diğer mirasçılara rücu edebilir.
Mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip olduklarını belirtmiştik. Elbirliği mülkiyeti bazı sorunlara neden olabilmektedir. Bu nedenle mirasçılar sulh hakiminden tereke üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesini isteyebilirler. Hakimin belirlediği süre içinde haklı bir itirazda bulunulmadığı ya da paylaşım davası açılmadığı takdirde elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir:
Miras Paylaşma
Mirasın nasıl paylaşılacağı mirasçılar tarafından serbestçe kararlaştırılır. Miras bırakanın paylaşmanın nasıl yapılacağı ve payların nasıl oluşturulacağı hakkında koyduğu kurallar mirasçılar için bağlayıcıdır. Aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi veya payların oluşturulması ve fiilen alınması mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesi yazılı şekle tabidir, aksi takdirde geçerli olmaz.
Mirasçılar paylaşmada terekenin bütün malları üzerinde eşit haklara sahiptirler. Mirasçılardan her biri, tereke borçlarının paylaşmadan önce ödenmesini isteyebilir. Paylar mirasçılar tarafından mirasçı sayısınca oluşturulur. Anlaşmazlık halinde paylar mirasçılardan birinin talebi üzerine sulh hukuk mahkemesi tarafından oluşturulur. Payların özgülenmesi, yani mirasçılara tahsisi de mirasçıların anlaşmasıyla olur, anlaşmazlık halinde kur’a çekilir. Asıl olan paylaştırmanın aynen yapılmasıdır, bunun mümkün olmaması durumunda satış yoluyla paylaştırma yoluna gidilecektir.
Mirasçılar bir tereke malının bölünmesi veya özgülenmesi konusunda anlaşamazlarsa, o mal satılır ve bedeli bölüştürülür Taşınmazlar, paylaşmanın yapıldığı zamandaki gerçek değerleri esas alınarak mirasçılara özgülenir. Tarımsal taşınmazlar gelir değerine, diğer taşınmazlar sürüm değerine göre özgülenir. Mirasçılar özgülenme değeri üzerinde uyuşamazlarsa, bu değer sulh hakimi tarafından belirlenir.
Mirasın paylaşılması, mirasçıların ortak bir karara varamamaları ya da anlaşamamaları durumunda mirasçılar mirasın paylaşılmasını mahkemeden de isteyebilirler. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hakim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır. Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı da sulh hakiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.
Mirasın Paylaşılması Türleri Nedir?
Miras hukukunda kişilerin hangi oranda mirasçı olacağı, mirasçıların tereke üzerindeki hak ve yetkilerine ilişkin hükümler, terekedeki mirasın nasıl paylaşılacağına ilişkin konulardır. Paylaşma birden çok mirasçı olması halinde söz konusu olacaktır. Mirasın paylaştırılmasında terekenin tamamı paylaştırılabileceği gibi bir kısmı da paylaştırılabilir. Genel olarak terekenin tamamı paylaştırılır. Ancak bununla birlikte kısmi paylaştırma da kendi içerisinde objektif kısmi paylaştırma ve sübjektif kısmi paylaştırma olarak ikiye ayrılır.
Objektif kısmi paylaştırma; terekedeki bazı malların paylaşılmasıdır. Paylaşma dışındaki mallar üzerinde elbirliği mülkiyeti ise devam etmektedir. Sübjektif kısmi paylaşma ise, sadece bir/birden fazla mirasçının paylarının saptanıp onlara verilmesine ilişkin hükümleri içerir. Bu paylaşma sonucunda geri kalan mirasçıların mülkiyet üzerindeki el birliği mülkiyeti devam etmektedir. Ancak önemli olan objektif ya da sübjektif olsun her türlü konuda mirasçıların anlaşması gerekmektedir. Nitekim mirasın paylaşılmasında 4 ana ilke geçerlidir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
- İrade özgürlüğü: Mirasçıların hür iradesi ile karar vermesidir.
- Eşitlik: Tüm mirasçılar tereke üzerinde eşit pay hakkına sahiptir.
- Aynen paylaşmanın asıl olması: Terekenin satılmadan önce aynen iade şeklinde mirasçılara verilmesidir.
- Bilgi verme yükümü: Mirasçıların her türlü bilgiyi birbirine vermesidir.
- Ayni ikame: Terekede bir malın satılması halinde satış parasının doğrudan terekede sayılmasıdır.
Mirasın Denkleştirme
Mirasın hakkaniyete uygun bir şekilde ve adilane paylaştırılması için Kanunda denkleştirme hükümlerine yer verilmiştir. Yasal mirasçılar, miras bırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlar arası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Miras bırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi miras bırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tabidir.
Geri vermekle yükümlü olan mirasçı, dilerse aldığını aynen geri verir; dilerse payından fazla olsa bile değerini miras payına mahsup ettirir. Yapılan kazandırma miras payını aştığı takdirde mirasçı, miras bırakanın bunu kendisine bırakmak istediğini ispat ederse, bu fazlalık denkleştirmeye tabi olmaz. Denkleştirme, kazandırmanın denkleştirme anındaki değerine göre yapılır. Alışılmış ölçülerdeki eğitim ve öğrenim giderleri, olağan hediyeler ve evlenme sırasında yapılan geleneğe uygun giderler denkleştirmeye tabi değildir.
Miras Payının Devri
Miras payının devri mirasçılar arasında yazılı, mirasçılar ile üçüncü kişiler arasında ise noterlikçe düzenlenen sözleşmelerle mümkündür. Miras payının devri üçüncü kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez, sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar. Miras paylaşımı ve kardeşler arası uyuşmazlık çıkması durumunda genelde bir kardeş payını 3. kişiye veya diğer kardeşlere devrettiği görülmektedir. Bu nedenle bu kavram önemlidir.
Bununla birlikte mirasbıraknın sağlığında bazı sözleşmeler yapılmış olabilir. Ancak böyle bir durumda bu sözleşmeler geçersiz sayılacaktır. Şöyle ki; Mirasbırakan katılmadığı veya izin vermediği takdirde henüz açılmamış bir miras hakkında mirasçılar ve/veya üçüncü kişiler arasında yapılacak sözleşmeler geçersizdir. Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir.
Miras Paylaşımı Davası Yetkili Mahkeme
Miras paylaşma davası (Taksim Davası); tüm mirasçıların yasadaki şekil şartlarına uygun olarak anlaşmaları mümkün değilse açılır. Bu dava açıldıktan sonra, önceden önerilmiş bir taksim kabul edilmediğinden bahisle kişi gecikme tazminatı talep edebilir. Paylaşma davası esas olarak yenilik doğuran bir haktır çünkü tereke üzerinde yeni haklar ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte paylaşma davasında edaya yönelik talepler de yer alabilir.
Paylaşma davası; miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh mahkemelerinde açılmalıdır. Çünkü mirasın açıldığı yer de buradaki mahkemelerdir. Bu nedenle mirasın bulunduğu yer örneğin taşınmazın bulunduğu yer önemli değildir. Mirasın paylaşılması davasında kural olarak davalı taraflar tüm mirasçılardır. Yani dava tüm mirasçılara birlikte açılır. Hakim tereke üzerinde elbirliği mülkiyeti olan tarafların mülkiyet hakkını paylı mülkiyete çeviremez. Bunun tek istisnası mirasçıların rıza göstermesidir.
Yukarıda kısaca özetlenenlere ek olarak Kanun diğer konuların yanında özellikle mirasçıların birbirlerine karşı hakları ve sorumlulukları hakkında önemli hükümler içermektedir. Son derece teknik bir konu olan ve uzmanlık gerektiren, aile içi ilişkileri etkileme potansiyeli nedeniyle de hassas bir nitelik taşıyan miras paylaşımı sürecinde profesyonel hukuki destek alınması, muhtemel zararların önlenmesi ve hakların korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Mirasın paylaşılması hususunda uyuşmazlığınız varsa uzman miras uzman avukatı ile iletişime geçiniz. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak miras hukuku alanında da hizmet vermekte olup, bu yazımızda mirasın paylaşılması hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir.