Marka Hakkı İhlali (Tecavüzü)

Marka Hakkı İhlali (Tecavüzü)

marka hakki ihlali

Marka hakkı ihlali, marka hakkına tecavüz oluşturan fiillerin gerçekleştirilmesiyle oluşan ve sıklıkla yargılamaya konu olan bir durumdur. Marka hakkına tecavüz sayılan haller SMK’nın 29’uncu maddesinde sınırlı sayıyla sıralanmakta, SMK’nın 29/1-a maddesi ile de SMK’nın 7. maddesine atıf yapılmaktadır. Bu kapsamda, marka hakkına tecavüz sayılan fiiller incelenirken SMK’nın 7. ve 29. maddeleri birlikte değerlendirilmelidir. Marka hakkına tecavüze ilişkin cezai hükümler ise SMK’nın 30’uncu maddesinde düzenlenmiştir.

Marka bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilebilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan koruma konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir. Marka belirli bir mal ve hizmetleri anonimlikten kurtararak ferdileştirmekte ve bu sayede tüketiciler de almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedir.

Marka hakkı ve sağladığı hukuki korumalar daha önce 556 sayılı Marka Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmekteyken, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 10.01.2017 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesiyle marka hakkı ve sağladığı hukuki korumlar bu tarihten itibaren Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında korunmaya başlanmıştır. Tescil edilmiş bir markayı kullanma hakkı münhasıran sahibine aittir. Marka sahibi kendisinden izin alınmadan markasına ihlal ve tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesini ve bu fiillerden doğan zararların tazmin edilmesini talep edebilir. Tescil edilmiş bir marka hakkına tecavüz sayılan haller SMK 29/1’de sınırlı sayı ilkesiyle düzenlenmiştir. Tescil edilmemiş marka hakkına tecavüz konusunda ise TTK’nın haksız rekabet hükümleri uygulanır.

Marka Hakkı İhlali Nedir?

Markanın en büyük fonksiyonu bir işletmenin mal ve hizmetlerinin diğer işletmenin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlamasıdır. Marka sayesinde o malın ya da hizmetin kime ait olduğu rahatlıkla anlaşılabilir ve marka sahipleri de bu hakkın sağladığı koruma kapsamında satışlarını gerçekleştirir. Şüphesiz marka sahipleri bu ayırt ediciliği ve bilinirliği arttırmak için birçok reklam ve tanıtım faaliyeti yaparak markalarını belirli bir konuma taşırlar. Uygulamada ise markanın bilinirliğinden faydalanmak isteyen kötü niyetli üçüncü kişilerce markanın taklit edilmesi vb. şekilde marka hakkına tecavüz edilerek haksız yarar sağlanmaya çalışılmaktadır. Marka hakkına tecavüz davaları işte bu noktada, marka sahibini koruma altına almakta ve 3. kişilerin tecavüz eylemlerini önlemeye ve ortaya çıkan zararı gidermek için elzemdir.

Marka hakkına tecavüzden bahsedilebilmesi için her şeyden önce bir kullanımın var olması gereklidir. Bu kullanımın markasal kullanım olması gerektiği, markasal kullanımın da işareti taşıyan mal ve/veya hizmetlerin, köken itibariyle diğer mal ve/veya hizmetlerden ayırt edilmesini sağlamaya yönelik olduğunun alıcılar tarafından anlaşılmasını mümkün kılacak şekilde kullanılması biçiminde tanımlandığı görülmektedir. Ancak marka hakkına tecavüzün söz konusu olabilmesi için markanın tek fonksiyonu köken gösterme fonksiyonu olmadığından reklam, iletişim, yatırım, kalite ve garanti fonksiyonları da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çerçevede, SMK yönünden tescilli bir markaya tecavüzün benzer bir işaretin sadece markasal olarak kullanılması yoluyla vaki olacağını söylemek mümkün değildir.

marka hakki ihlali sayilan haller
marka hakki ihlali sayilan haller

Marka Hakkı İhlali Sayılan Haller

  • Marka Sahibinin İzni Olmaksızın Markayı 7.Maddede Belirtilen Biçimlerde Kullanmak

Sınai Mülkiyet Kanunu ile marka sahibine sağlanan koruma kural olarak tescil ile elde edilir. Tescilli marka sahibi, marka hakkını dilediği şekilde kullanabileceği gibi kendisinden izin alınmadan markasının başkası tarafından ticaret alanında kullanılmasını da engelleyebilir. Zira marka sahibinin münhasır/tekel hakkı markanın kullanımına izin verme ve yasaklama yetkilerini içermektedir. SMK 7/2. Maddesi uyarınca marka sahibinin, izinsiz olarak gerçekleştirilen aşağıdaki fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır;

  • Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması
  • Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması
  • Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması

SMK 7/3’te aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması halinde, ikinci fıkra hükmünce yasaklanabileceği öngörülmüştür;

  • İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
  • İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
  • İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
  • İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
  • İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
  • İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
  • İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması

Burada marka sahibine, işaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılmasını yasakla yetkisi verilmiştir. Marka sahibinin, markanın karşılaştırmalı reklamlarda kullanılmasını yasaklayabilmesi için karşılaştırmalı reklam dürüstlük kurallarına aykırı olmalıdır.

  • Marka Sahibinin İzni Olmaksızın, Markayı Veya Ayırt Edilemeyecek Kadar Benzerini Kullanmak Suretiyle Markayı Taklit Etmek

SMK 29/1-b bendi uyarınca, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek marka hakkına tecavüz sayılır. Bu hükümde yer alan tecavüz hali SMK 7/2 hükmüyle örtüştüğünden burada tekrar edilmesi uygun olmamıştır. Hükümde geçen “taklit etmek” kavramı ile markanın aynen veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması ifadesi aynı anlama gelmektedir.

  • Marka Hakkına Tecavüz Oluşturan İşareti Taşıyan Ürünleri Ticarette Kullanmak

SMK 29.madde gereğince, aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elinde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka hakkına tecavüz fiili sayılmıştır. Bu hükmün amacı, taklit marka kullanıldığını bilen ya da bilebilecek durumda olan satıcı, dağıtıcı gibi üçüncü kişilerin gerekli dikkat ve özeni göstermelerini sağlayarak, marka korsanlığının önlenmesine ve ticari hayatta dürüstlüğün yerleşmesine yardımcı olmaktır.

Markanın taklit edilmiş olduğunun bilinmesinin gerekli olup olmadığı, somut olayın özelliklerine göre belirlenmelidir. Örnek olarak vermek gerekirse, yıllardır aynı tür malların satışını yapan ve bu alanda kullanılan markaları yakından bilen kişinin taklit konusu ürünleri piyasa fiyatının çok altında bir fiyatla satın alması halinde, markanın taklit edilmiş olduğunu bilecek durumda olduğu kabul edilir. Söz konusu hüküm anlamında marka hakkına tecavüzden bahsetmek için mallar üzerindeki tasarrufun ya da malların elde bulundurulmasının ticari bir amaca dayanması gerekmektedir. bu nedenle taklit markayı taşıyan malları kişisel ihtiyacı için elinde bulunduran kişilerin marka hakkına tecavüz fiili işlediği iddia edilemez.

  • Marka Sahibi Tarafından Lisans Yoluyla Verilmiş Hakları İzinsiz Genişletmek Veya Bu Hakları Üçüncü Kişilere Devretmek

SMK 29/1-ç bendinde, marka hakkına tecavüz teşkil eden iki farklı eylem den bahsedilmiştir. İlk olarak, lisans yoluyla verilen hakların izinsiz genişletilmesi, diğeri ise bu hakkın devredilmesidir. Lisans hakkının genişletilmesi çeşitli şekillerde olabilir. Örneğin lisans veren markasının kullanmasını süre, yer ve belirli mal veya hizmetler yönünden sınırladığı halde lisans alan bu sınırlamalara uymamış ise marka hakkına tecavüz etmiş olur.

SMK 29/1-ç bendi uyarınca lisans yoluyla tanıman hakların izinsiz genişletilmesinin yanında bu hakların izinsiz devredilmesi de marka hakkının ihlali sayılır. Buna karşılık lisans alanın mal veya hizmet kalitesi bakımından lisans sözleşmesine aykırı davranması marka hakkına tecavüz sayılmaz, sadece sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilir.

Marka Hakkı İhlalinde Kullanım Kanıtı Savunması

Kullanım kanıtı savunması, Türk Patent nezdindeki itiraz aşamasında istenebileceği gibi, açılan hükümsüzlük (SMK 25/7) ve marka hakkına tecavüz (SMK 29/2) davalarında da istenebilir. Kullanım kanıtı savunması, aleyhine tecavüz iddiasında bulunulan kişiye getirilen def’i hakkıdır. Buna göre marka hakkına tecavüz iddiasıyla bir dava açıldığında davalı, davacının tecavüz iddiasına dayanak olarak ileri sürdüğü markasını beş yıldan uzun süredir tescilli olduğu halde yine en az beş yıldır kullanmadığını ve bu sebeple tecavüz iddiasında bulunamayacağını ileri sürebilir.

Bu nedenle bir markayı tescil ettirip de beş yıl boyunca ciddi şekilde kullandığını ispatlayamayan kişinin bu markaya dayanarak açacağı marka hakkına tecavüz davaları reddedilecektir. Kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde tecavüz davasının tarihi esas alınır. Kullanım kanıtı savunması ön inceleme duruşmasına kadar ileri sürülebilir. Islaha ilişkin hüküm saklıdır.

Marka Hakkı İhlaline İlişkin Davalar

Kanunumuzda marka hakkının ihlaline ilişkin olarak açılabilecek davalar, tecavüzün men’i davası, maddi durumun ortadan kaldırılması, olası tecavüzün önlenmesi, marka kaydının terki ve maddi tazminat davasıdır. Burada maddi tazminat davası dışındaki davaların açılabilmesi için davalı kişinin kusurlu olması aranmamaktadır. Davaların duruma göre birlikte veya ayrı ayrı açılabilmesi mümkündür.

  • Tecavüzün Men’i Davası

Tecavüzün men’i davası, marka hakkına yönelik işlenen ihlallerin önlenmesi ve bu eylemin sona erdirilmesi talebine haizdir. Bu davanın açılabilmesi için marka hakkına yöneltilen ihlallerin devam ediyor olması gerekmektedir. Men davası bir eda davasıdır. Burada talep davalının ihlallere son vermesidir. Mahkeme incelemesinde öncelikle davacının marka hakkının varlığını inceleyecek olup daha sonrasında da ihlalin var olup olmadığı hususunda bir karar verecektir.

  • Tecavüzün Sonucu Olan Maddi Durumun Ortadan Kaldırılması Davası

Bu davada marka hakkının ihlalinden kaynaklı olarak maddi durumun ortadan kaldırılması ve eski halin sağlanması talep edilmektedir. Bir diğer anlamı ile eski hale getirme davası olarak adlandırılabilir. Burada ihlalle birlikte piyasaya sürülen ihlal edilen markayı içeren ürün ve benzeri şeylerin ortadan kaldırılmasına karar verilir.

  • Olası Tecavüzün Önlenmesi Davası

Bu davada marka hakkının ihlal tehlikesi altında olduğu, henüz ortaya çıkmamış ancak ortaya çıkması muhtemel ihlal eylemlerinin önlenmesi talebi mevcuttur. Burada dava ihtimalin varlığı halinde açılmalıdır. Örnek olarak davalı kişinin malların reklamını yaparak piyasaya süreceği yönünde paylaşımlarda bulunması durumunda bu dava açılmalıdır.  Burada dava açılırken ihlal edileceğine dair somut kanıtların mevcut olması mahkemeyi karar kurarken yönlendirecek en önemli şeydir.

  • Maddi Tazminat Davası

Marka sahibini bilerek ve isteyerek zarara uğratan kişi o zararı tazminle yükümlüdür. Burada dava konusu bakımından, borçlar kanununda düzenlenen haksız fiillere ilişkin maddeler uygulanacaktır. Önemli olan husus davalının kusurunun varlığıdır. Düzenlemeye göre kusurun illaki kasti bir şekilde var olması gerekmemektedir. İhmali sebeplerle de davacıyı arara uğratan davalının tazminat ödemesine hükmedilebilmektedir. Burada tazminat miktarına hükmedecek kişi hâkimdir. Ancak tazminatı belirlerken pek tabi zararın miktarı göz önünde bulundurulacaktır. Bu sebeple davada bu konuya ilişkin deliller önem arz etmektedir.

marka hakki ihlali cezasi
marka hakki ihlali cezasi

Marka Hakkı İhlalinin Cezası

Marka hakkının ihlal edilmesi durumunda, ihlal eden kişilerin cezai sorumluluğu da gündeme gelmektedir. Bu konuda yaptırımlar; hürriyeti bağlayıcı ceza ve para cezasının birlikte bulunması, tek başına para cezası, işyerinin kapatılması ve ticaret ve sanattan men cezası ve müsaderedir. Marka hakkının ihlal edilmesi suçlarına ilişkin olarak kişi hakkında 8 ay ila 2 sene arasında hapis ve ciddi miktarlarda para cezalarına hükmolunabilir. Burada hem hapis cezası hem de para cezası bir arada verilir. İhlal suçu dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmemek sebebi ile ihmali olarak ortaya çıkmış ise burada fail hakkında sadece para cezasına hükmolunacaktır.

İşyerinin kapatılması ile ticaret ve sanattan men cezasında ise, marka hakkının ihlali suçunu işleyen faile karşı hapis ve para cezasının yanında işyerinin 1 yıl süre ile kapatılmasına ve ticari ve sanat hayatından men cezası verilmektedir. Burada hakim bu konuda kesin karar vermek zorundadır. Hakime bu suç bakımından bir takdir alanı bırakılmamıştır. Bir diğer cezai yaptırım olan müsadere konusunda ise, ihlalin konusu olan markaya ilişkin olarak üretilen mal, etiket, damga, mühür gibi alet ve evrakların müsaderesine karar verilmektedir. Kişi ihlal suçundan mahkum edildiğinde müsadere bir cezai yaptırım olarak gündeme gelir. Ancak kişi bu suçtan beraat etmesine rağmen yinede müsadere yapılabilir. Bu sefer müsadere bir güvenlik yaptırımı olarak gündeme gelecektir.

Marka Hakkının İhlalinde İhtiyati Tedbir Talebi

Marka hakkının ihlali sonucunda açılan davanın hükme bağlanması uzun süreler alabilmektedir. Bu süreçte marka sahibinin daha fazla zarara uğramaması için ihtiyati tedbir talep etmek önemlidir. İhtiyati tedbir talebinin illaki davayı görmeye yetkili mahkemede talep edilmesi gerekmemektedir. Bu talep ayrı bir dava ile ileri sürülebileceği gibi ana dava ile birliktede ileri sürülebilir. Haksız rekabet eylemlerinden kaynaklı davalara ilişkin olarak TTK 63.maddede özel bir hüküm düzenlenmiştir. Bu maddeye göre dava açma hakkını haiz olan kişi tarafından dilekçe üzerine mahkeme mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, haksız rekabetin men’ine ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve gerekli diğer tedbirlerin alınmasına HMUK’nın ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verebilir.

İhtiyati tedbir; dava açılmadan önce, dava açılırken veya dava açıldıktan bir müddet sonra, delillerin tespit edilmesine kadar, bilirkişi incelemesi yapılması durumunda, eylemin olduğu gibi korunması veya eylemin geçici olarak men’i ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması için yapılmaktadır. Kanun koyucunun amacı telafisi güç veya imkansız sonuçların ortaya çıkmasını engellemektir. Mark hakkı ihlal edilen kişilerin dava açılırken muhakkak ihtiyati tedbir talep etmesinde fayda vardır. Aksi takdirde hüküm aşamasına gelinene kadar kişinin marka hakkı ihlal edilmeye ve bundan kaynaklı olarak zarar görmeye devam edecektir.

Marka Hakkının İhlali Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme, Zamanaşımı

Marka hakkının ihlaline ilişkin olarak açılacak hukuk davalarında görevli olan mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’dir. Ancak bu mahkemeler bazen her il ve ilçede bulunmamaktadır. Bu mahkemenin kurulmadığı il ve içlerde görevli mahkemem Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Ceza davalarında ise görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi olacaktır. Yetkili mahkeme açısından ise yetkili mahkeme ihlali gerçekleştiren kişinin yerleşim yeri yada marka hakkının ihlalinin gerçekleştirildiği yer mahkemesidir.

TBK hükümleri, marka hakkına ilişkin işlenen ihlal suçlarında zamanaşımının ne kadar olduğunu belirlemiştir. Bu hükümlere göre marka hakkının ihlali durumunda kişinin bu ihlali öğrenmesinden itibaren 1 yıl içinde dava yoluna başvurması gerekmektedir. kişinin bu ihlalin varlığından haberdar olmadığı süre zarfından ise zamanaşımı süresi 10 yıl olmaktadır. Ancak bu zamanaşımı süresi ihlalin bitmesi ile başlamaktadır. Yani diğer bir değişle ihlalin deva ettiği sürece zamanaşımı süresi başlamayacaktır.

X
kadim hukuk ve danışmanlık