İdari Yargılama Usulü Kanunu 1. Madde
Kapsam ve Nitelik
- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir.
- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu 1. Madde Açıklaması
1982 yılında Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan 2575 sayılı Danıştay Kanunu, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdari Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) yürürlüğe girinceye kadar Danıştay’, İdari Yargı düzeninde ilk ve son derece mahkemesi olarak görev yapıyordu. Yasal değişikliklerden sonra Danıştay esas itibari ile bir temyiz mercii olarak belirlenmiş; alt derece mahkemeleri olarak bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri oluşturulmuştur. Danıştay Kanunu ile Bölge İdare Mahkemeleri, İdari Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’da bazı hükümler dipnotlarda belirtilmiştir.
- İlgili Makale:
- 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) Tam Metin:
İdari Yargılama Usulü Kanunu 1. Madde Kapsam ve Nitelik Emsal Kararlar
Danıştay 5. Daire E: 2005/5627, K: 2007/72
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 1. Madde
- Kapsam ve Nitelik
İdare Mahkemesi’nin kararıyla; 2577 sayılı Yasa’nın 2/a maddesinde iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlandığı; bir işlemin idari işlem olarak tanımlanabilmesi için, o işlemin idari bir makam tarafından tesis edilmesi gerektiği; kuvvetler ayrılığını benimsemiş olan Anayasamızda TBMM’nin görev ve yetkilerinin Yasama bölümünde düzenlendiği, bu haliyle TBMM Genel Kurulunun idari makam olarak düşünülmesinin mümkün olmadığı; bu nedenle, “idari bir makam” olarak kabul edilmeyeceği tartışmasız olan yasama organının RTÜK’e üye seçmesiyle ilgili aldığı kararın idari yargı denetimine tabi tutulmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava incelenmeksizin reddedilmiştir.
Öte yandan, T.C. Anayasasının Cumhuriyetin Temel Organları başlıklı üçüncü kısmının Birinci Bölümünde Yasama ile ilgili hükümlere yer verilmiş, bu bölümde yer alan 87. maddede de kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerinden olduğu belirtilmiş, idare ise Yürütme ile ilgili hükümlerin yer aldığı İkinci Bölümde düzenlenmiş ve bu bölümde yer alan 133. maddede 21.6.2005 tarihli, 5370 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun dokuz üyeden oluşacağı; Kurul üyelerinin, siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçileceği hükmüne yer verilmiş; 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 6. maddesinde 24.6.2005 tarihli, 5373 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle de, anılan hükme paralel düzenleme getirilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının 3984 sayılı Kanunun 6. madde hükmü uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 23.5.2000 günlü, … Sayılı kararı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine atandığı, adı geçenin henüz görev süresi dolmadan 24.6.2005 tarihli, 5373 sayılı Kanunla, 3984 sayılı Kanunun 6. maddesinde yapılan değişiklik sonucu Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 9 üyesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçimi ve atanmasıyla görevinin sona erdirildiği, bu işleme karşı açılan davanın İdare Mahkemesince, davaya konu edilen işlemin idari bir makam tarafından tesis edilmediği; yasama organının RTÜK’e üye seçmesiyle ilgili aldığı kararın idari yargı denetimine tabi tutulmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle İdare Mahkemesi’nce verilen kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine, 24.1.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Danıştay 10. Daire E: 2001/5105 K:2003/358
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 1. Madde
- Kapsam ve Nitelik
Davalı belediyeye ait 170 araçlık yeraltı otoparkının 3 yıl süreyle kiralanmasına ilişkin ihale üzerinde kalan davacı, ihalenin iptal edilerek, teminatın iadesine ilişkin Belediye Encümen Kararının iptali istemiyle dava açmıştır.
İdare Mahkemesince, 2886 sayılı Yasa uyarınca ihale aşaması tamamlanmadan tesis edilen işlemlerin iptali istemiyle açılan davaların idari yargı yerinde görüleceği, ancak ihale aşaması tamamlanıp, sözleşme imzalandıktan sonra sözleşmenin uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği, dosyanın incelenmesinden ihale yapıldıktan ve taraflar arasında 26.3.1999 tarihinde sözleşme imzalandıktan sonra davacının kira bedelini ödemediği, idarenin işlemlerini geri alabileceği, yapımı tamamlanmamış bir yerin kiralanmasının hukuksal olmadığı öne sürülerek ihalenin iptaline karar verildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, ihalenin kesinleşmesinden sonra taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacı, encümen kararının idari bir işlem olduğu iddiasıyla anılan mahkeme kararının temyizen incelenip, bozulmasını istemektedir.
2886 sayılı Devlet İhale Kanununa dayanılarak sözleşme aşamasına kadar idarece alınan kararlar ve yapılan işlemler yasanın kamu yasası olma niteliği nedeniyle idari niteliktedir ve bu işlemlerin iptali istemiyle açılan davaların görüm ve çözümünde idari yargı görevlidir. Ancak taraflar arasında imzalanan sözleşmeden sonra sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görülmesi gerekmektedir. Belirtilen bu duruma göre sözleşme yapıldıktan sonra tesis edilse bile sözleşmeden kaynaklanmayan sözleşmeden doğan bir hak ve alacağın takibi niteliğini taşımayan, idarenin kamu gücüne dayanarak ve tek yanlı olarak tesis ettiği idari işlemlerin iptali istemiyle açılan davaların da idari yargı yerinde görülüp, çözümlenmesi zorunludur.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu işlemin sözleşme yapıldıktan sonra tesis edilmekle birlikte, sözleşmeden kaynaklanan bir hak ve alacağın takibi niteliğini taşımadığı, idarenin işlemlerini geri alabileceğinin ve kesin kabulü yapılmamış bir yerin kiraya verilemeyeceğinin öne sürülerek tek yanlı olarak alındığı ve sözleşmeden önceki ihale işleminin geri alınması niteliğinde olduğu anlaşıldığından, bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın idari yargı yerinde görülüp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca davacının temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesi’nin kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine 5.2.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Danıştay 5.Daire E: 2013/ 7067, K: 2014 / 307
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 1. Madde
- Kapsam ve Nitelik
Anayasa Mahkemesi 18.10.2012 günlü, E: 2012/29, K:2012/155 sayılı kararında; 6107 sayılı Kanunla yeniden yapılandırılan, hukuki statüsü ve personel yapısı değiştirilen İller Bankasında, banka hizmetlerinin gerektirdiği görevlerin, 657 sayılı Kanuna ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli personel eli ile yürütüleceği kurala bağlanarak farklı bir istihdam politikasının benimsendiği; kuruluş Kanununun 1. maddesinde de belirtildiği üzere özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz, anonim şirket statüsünde bir kalkınma ve yatırım bankası olan İller Bankasının, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 58. maddesiyle getirilen istisna hükmü ile anılan KHK’nin kapsamı dışında bırakıldığı; Banka, 6107 sayılı Kanun dışında Bankacılık Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde, özel hukuka ve özel işletmecilik esaslarına tabi olarak faaliyet yürüttüğünden, özel hukuk hükümlerine bağlı tutulan bu bankanın hizmetinin, Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevlerden sayılamayacağı ve personelinin de aynı madde kapsamında memur ya da diğer kamu görevlisi olarak değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.
Anılan karar ile İller Bankasının özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği olan, anonim şirket statüsünde kalkınma ve yatırım bankası olduğu, 5411 sayılı Bankacılık Kanununa göre örgütlendiği, personel rejiminin de bu esaslara uygun olduğu, bankanın hizmetinin Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevlerden sayılamayacağı, personelinin de bu maddeye göre memur ya da diğer kamu görevlileri kapsamında olmadığı vurgulanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü edilen kararı göz önünde bulundurulduğunda, memur ya da diğer kamu görevlileri arasında sayılmayan İller Bankası çalışanı olan davacı hakkında kurulan işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmış olup; idare Mahkemesince uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Danıştay 3. Daire Başkanlığı E: 2018/2630, K: 2021/6523
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 1. Madde
- Kapsam ve Nitelik
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un “İdare ve Vergi Mahkemelerinin oluşumu” başlıklı 4. maddesinde, İdare ve vergi mahkemelerinde birer başkan ile yeteri kadar üye bulunacağı, Mahkeme kurullarının, başkan ile iki üyeden oluşacağı, Başkanın yokluğunda kıdemli üyenin başkana vekillik edeceği hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kapsam ve Nitelik” başlıklı 1. maddesinin 2. fıkrasında; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulünün uygulanacağı ve incelemenin evrak üzerinde yapılacağı, “Davaların Karara Bağlanması” başlıklı 22. maddesinde, konular aydınlandığında meselelerin sırasıyla oya konulacağı ve karara bağlanacağı, 15. maddede sayılan sebeplerden biri ile veya yargılama usullerine ilişkin meselelerde azınlıkta kalanların işin esası hakkında da oylarını kullanacakları ve azınlıkta kalanların görüşlerinin kararların altına yazılacağı, “Tutanaklar” başlıklı 23. maddesinde, her dava dosyası için görüşmelere katılan başkan ve üyelerin, Danıştay’da düşünce veren savcının, tetkik hâkiminin ve tarafların ad ve soyadlarını, incelenen dosya numarasını, kısaca dava konusunu ve verilen kararın neticesini, çoğunlukta ve azınlıkta bulunanları gösteren bir tutanak düzenleneceği, bu tutanakların görüşmelere katılanlar tarafından aynı toplantıda imzalanacağı ve dosyalarında saklanacağı, Kararlarda bulunacak hususlar” başlıklı 24. maddesinin (h) bendinde ise kararlarda kararı veren mahkeme başkan ve üyelerinin veya hâkiminin ad ve soyadları ve imzaları ve varsa karşı oylarının belirtileceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıda değinilen düzenlemeler uyarınca, mahkemece verilen kararın hukuken geçerlilik kazanabilmesi için kanunen zorunlu unsurları taşıması; kararın usulüne uygun oluştuğundan söz edilebilmesi için de yapılan görüşme sonucunda verilen kararın tutanağa bağlanmasından sonra görüşmeye katılan başkan ve iki üye tarafından imzalanması zorunludur.
Dosyanın incelenmesinden, istinafa konu mahkeme kararına ilişkin görüşme tutanağında ve kararda üyelerden birisinin imzasının bulunmadığı, bunun yerine “imzada bulunamadı” kaşesinin vurulduğu, bahsi geçen üyenin UYAP sisteminde e-imzasının da olmadığı anlaşılmakta olup ortada 2577 sayılı Kanunda öngörüldüğü şekilde usulüne uygun alınmış bir karardan söz edilemeyeceğinden, Vergi Dava Dairesince bu husus göz ardı edilerek işin esasına girilmek suretiyle verilen ve yargılama hukukuna uygun düşmediği sonucuna varılan kararın bozulması gerekmiştir.
Danıştay 13. Daire Başkanlığı E:2021/1139, K:2021/1334
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 1. Madde
- Kapsam ve Nitelik
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kapsam ve nitelik” başlıklı 1. maddesinin ilk fıkrasında, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usûllere tâbidir.” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda söz konusu yargılama usulünün uygulanacağı; (g) bendinde ise, verilen nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 1. maddesinin ilk fıkrası uyarınca idarî yargının görevine giren uyuşmazlıkların çözümü bu Kanun’da gösterilen usullere tâbi bulunduğundan ve anılan Kanun’un 20/A maddesinde yer verilen ivedi yargılama usule öncelikle ve süratle sonuçlandırılması önem taşıyan bazı idarî dava türleri için öngörülen özel bir yargılama usulü olduğundan; adlî yargının görevinde olduğu değerlendirilen uyuşmazlıklar bakımından Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak usulü belirleyen 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenen özel bir yargılama usulü olan ivedi yargılama usulü uygulanarak karar verilmesi mümkün değildir. Ayrıca, istisnaî bir yargılama usulü olan ivedi yargılama usulünün bu şekilde geniş bir yorum yoluyla genel yargılama usulü yerine uygulanmasının Anayasal kurallar uyarınca Kanunla belirlenmesi zorunlu olan yargılama usulüne ilişkin konulardan biri olan mahkeme kararlarına karşı başvurulacak kanun yolunu etkileyeceği açıktır.
… Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından 04.11.2020 tarihinde gerçekleştirilen “Kamulaştırma Dosyalarının Hazırlanması Hizmet Alımı-2” ihalesinin keşif listesi başlıklı kısmının iptali istemiyle açılan davaya konu uyuşmazlık bir ihaleden kaynaklansa da bu ihalenin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu veya bu Kanunlarda sayılan istisna hükümlerine göre yapılmadığı anlaşıldığından, kamu gücüne dayalı olmaksızın özel hukuk hükümleri uyarınca gerçekleştirilen alım işleminin idarî işlem niteliğinde bir ihale işlemi olarak nitelendirilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu itibarla, çözümü adlî yargının görevinde olan, 2577 sayılı Kanun -ve bu Kanunda düzenlenen usullerin uygulanmasına ve öncelikle sonuçlandırılması özel önem taşıyan uyuşmazlık olarak nitelendirilmesine imkân bulunmayan ve ivedi yargılama usulü kapsamında yer almayan dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak, genel yargılama usulü yerine ivedi yargılama usulü uygulanarak karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
Danıştay 4. Daire Başkanlığı E: 2016/21554, K:2021/1471
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 1. Madde
- Kapsam ve Nitelik
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un “İdare ve Vergi Mahkemelerinin oluşumu” başlıklı 4. maddesinde, İdare ve vergi mahkemelerinde birer başkan ile yeteri kadar üye bulunacağı; Mahkeme kurullarının, başkan ile iki üyeden oluşacağı; Başkanın yokluğunda kıdemli üyenin başkana vekillik edeceği hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kapsam ve Nitelik” başlıklı 1. maddesinin 2. fıkrasında; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulünün uygulanacağı ve incelemenin evrak üzerinde yapılacağı; “Davaların Karara Bağlanması” başlıklı 22. maddesinde, konular aydınlandığında meselelerin sırasıyla oya konulacağı ve karara bağlanacağı, 15. maddede sayılan sebeplerden biri ile veya yargılama usullerine ilişkin meselelerde azınlıkta kalanların işin esası hakkında da oylarını kullanacakları ve azınlıkta kalanların görüşlerinin kararların altına yazılacağı belirtilmiştir.
Aynı Kanunun “Tutanaklar” başlıklı 23. maddesinde, her dava dosyası için görüşmelere katılan başkan ve üyelerin, Danıştay’da düşünce veren savcının, tetkik hâkiminin ve tarafların ad ve soyadlarını, incelenen dosya numarasını, kısaca dava konusunu ve verilen kararın neticesini, çoğunlukta ve azınlıkta bulunanları gösteren bir tutanak düzenleneceği, bu tutanakların görüşmelere katılanlar tarafından aynı toplantıda imzalanacağı ve dosyalarında saklanacağı düzenlenmiştir.
Yine anılan Kanunun “Kararlarda bulunacak hususlar” başlıklı 24. maddesinin (h) bendinde, kararlarda kararı veren mahkeme başkan ve üyelerinin veya hâkiminin ad ve soyadları ve imzaları ve varsa karşı oylarının belirtileceği hükme bağlanmıştır.
5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun “Güvenli Elektronik İmza” başlıklı 4. maddesinde, Güvenli elektronik imzanın; a) Münhasıran imza sahibine bağlı olan, b) Sadece imza sahibinin tasarrufunda bulunan güvenli elektronik imza oluşturma aracı ile oluşturulan, c) Nitelikli elektronik sertifikaya dayanarak imza sahibinin kimliğinin tespitini sağlayan, d) İmzalanmış elektronik veride sonradan herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığının tespitini sağlayan elektronik imza olduğu kurala bağlanmış olup, “Güvenli elektronik imzanın hukuki sonucu ve uygulama alanı” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrası da, Güvenli Elektronik imzanın, elle atılan imza ile aynı hukuki sonucu doğuracağı şeklindedir.
Bu maddelerin birlikte değerlendirilmesinden, kararda imzası bulunması gereken başkan ve üyelerin, kararın verildiği toplantıya katılan ve bu toplantıda düzenlenen tutanakta imzası bulunan başkan ve üyeler olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, temyize konu mahkeme kararında adı geçen üye …’ın gerek görüşme tutanağında ve gerekse mahkeme kararında imzasının bulunmadığı, bunun yerine “imzada bulunamadı” kaşesinin vurulduğu; Uyap ortamında ise görüşme tutanağının başkan … ve üye … tarafından, mahkeme kararının başkan … ve üye … Tarafından e-imza ile imzalandığı görülmüştür.
Yukarıda belirtilen Kanun hükümlerinden görüleceği üzere üç kişi ile yapılacak olan toplantıda kararın oluşabilmesi için en az iki üyenin aynı yönde oy kullanması ve varsa karşı oy kullanan üyenin belirtilmesi suretiyle kararın oluşturulması gerekmektedir. Halbuki temyize konu kararda bu koşulun sağlanamadığı görüldüğünden, 2577 sayılı Kanunun öngördüğü şekilde usulüne uygun alınmış bir kararın oluştuğundan söz edilemez.