Devlet memurluğundan çıkarma cezası Devlet Memurları Kanunu’nda düzenlenen en ağır cezadır. Devlet Memurları Kanunu 125. maddede düzenlenen “Devlet memurluğundan çıkarma cezası” kanunda sayılan hallerin gerçekleşmesi durumunda verilir. Devlet memurluğundan çıkarma cezası alan kişilerin 60 gün içinde İdare Mahkemesine yürütme durdurma istemli iptal davası açması gereklidir. Bu süre hak düşürücü süredir. İdare hukuku açısından ise disiplin, “kamu hizmetlerinin belli bir düzen içerisinde yürütülmesinin, verimli ve zamanında iş görülmesinin sağlanması için kamu görevlilerinin uymakla yükümlü oldukları anlayış ve davranış kalıpları” olarak tanımlanabilir. Disiplin suçları ise;
- Devlet memurlarının kanun, tüzük, yönetmelik hükümlerine göre yapmak zorunda olduğu “görevleri yapmaması” hali
- Devlet memurlarının uymak zorunda olduğu “kurallara uyulmaması” hali
- Devlet memurunca yapılması “yasaklanan eylemlerin yapılması” hali şeklindedir.
Kişinin devlet memurluğundan çıkarılması için ağır suçlar işlemesi gerekmektedir. Mahiyeti itibariyle en ağır ceza olan devlet memurluğundan çıkarma cezası için; kişinin rüşvet alması, yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunması, devletin gizli bilgilerini açıklaması, siyasi partiye üye olması veya Atatürk aleyhine suç işlemesi gerekmektedir. Bu suçlar memuriyet onur ve şerefine aykırılık oluşturduğu için cezası ağırdır. Toplum ve birey olarak hiçbir memurun rüşvet almasını veya yüz kızartıcı suç işlemesini istemeyiz. Bu durum idari soruşturma konusu edileceği gibi kişi hakkında aynı zamanda savcılık tarafından soruşturma açılacak ve adli süreçte başlatılacaktır.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Kanuni Düzenleme
14.07.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun disiplin suç ve cezaları ile usulüne ilişkin hükümleri; Kanunun “Hizmet Şartları ve Şekilleri” başlığını taşıyan 4. kısmının 7. bölümünde, “Disiplin” başlığı altında 124-135. maddelerinde düzenlenmiştir. “Disiplin” başlığını taşıyan 7. bölümde sırasıyla:
- Disiplin amiri ve disiplin cezaları (m.124)
- Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller (m.125)
- Disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullar (m.126)
- Zamanaşımı (m.127)
- Karar süresi (m.128)
- Yüksek disiplin kurullarının karar usulü, memurun hakkı (m.129)
- Savunma hakkı (m.130)
- Cezai kovuşturma ile disiplin kovuşturmasının bir arada yürütülmesi (m.131)
- Uygulama (m.132)
- Disiplin cezalarının bir süre sonra özlük dosyasından silinmesi (m.133)
- Disiplin kurulları ve disiplin amirleri (m.134)
- İtiraz (m.135)
Konuları düzenlenmiştir.
Kişinin devlet memurluğundan çıkarılması için ağır suçlar işlemesi gerekmektedir. Mahiyeti itibariyle en ağır ceza olan devlet memurluğundan çıkarma cezası için; kişinin rüşvet alması, yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunması, devletin gizli bilgilerini açıklaması, siyasi partiye üye olması veya Atatürk aleyhine suç işlemesi gerekmektedir. Bu suçlar memuriyet onur ve şerefine aykırılık oluşturduğu için cezası ağırdır. Toplum ve birey olarak hiçbir memurun rüşvet almasını veya yüz kızartıcı suç işlemesini istemeyiz. Bu durum idari soruşturma konusu edileceği gibi kişi hakkında aynı zamanda savcılık tarafından soruşturma açılacak ve adli süreçte başlatılacaktır. Bu başlık altında okuyucuların devlet memurluğundan çıkarma cezası hakkında bilgilendirilmesi amaçlanmaktadır.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası Nedir?
Devlet memurluğundan çıkarma, 125. maddenin ilk fıkrasının (E) bendinde; Devlet memurluğundan çıkarma: Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır. şeklinde tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere memurluktan çıkarma cezası memurluk döneminin sonrasını da etkilemekte, kişinin bir daha devlet memuru olamaması sonucunu doğurmaktadır. Bu itibarla diğer disiplin cezalarından çok daha farklı ve ağır sonuçlara yol açmaktadır. Bu bakımdan Kanun devlet memurluğundan çıkarma cezasını diğer cezalara nazaran daha farklı bir usule tabi tutmuştur.
Devlet memurluğundan çıkarma cezasının hiçbir telafi ve geri dönüş imkânı olmaksızın bir daha devlet memurluğuna atanmama sonucunu doğurmasını Anayasanın kamu hizmetlerine girme hakkını düzenleyen 70. maddesiyle bağdaştırmak mümkün görünmemektedir. Adli sicil kayıtlarının dahi belirli bir süre sonra silindiği, memnu hakların iadesinin mümkün olabildiği, hatta hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında olduğu gibi ceza mahkûmiyetinin sonuçlarının dahi doğmadığı durumların olduğu düşünüldüğünde, memurluktan çıkarma cezası için de benzer bir telafi imkânı sağlanması ve geri dönüş hakkı getirilmesi hakkaniyetin bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır.
Ceza Türü | Suçun Konusu | Ceza Vermeye Yetkili Kurul ve İtiraz Süresi | Zamanaşımı Süresi | Diğer Önemli Notlar |
---|---|---|---|---|
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası (657 sayılı Kanun Madde 125/E): Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır. | 1. İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak... 2.Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak... 3. Siyasi partiye girmek, 4. Özürsüz olarak bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek, 5. Savaş, olağanüstü hal veya genel afetlere ilişkin konularda amirlerin verdiği görev veya emirleri yapmamak, 6. Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak ve memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak, 7. Yetki almadan gizli bilgileri açıklamak, 8. Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek, 9. Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak, 10. 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna aykırı fiilleri işlemek, 11. Terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak... | -Yüksek Disiplin Kurulu (Yönetmelik, Madde 18/1-a) -Devlet memurluğundan çıkarma cezası için disiplin amirleri tarafından yaptırılan soruşturmaya ait dosya, memurun bağlı bulunduğu kamu idaresinin yüksek disiplin kuruluna tevdiinden itibaren azami ALTI AY içinde bu kurulca karara bağlanır. (Yönetmelik, Madde 31/3) - İtiraz ilk derece mahkemelerine 60 gün için yapılır. | Disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren; KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARMA CEZASINDA ALTI AY içinde disiplin soruşturmasına başlanmadığı takdirde disiplin SORUŞTURMASI AÇILAMAZ. | -Devlet memurluğundan çıkarma cezasına ilişkin soruşturma süreci sonunda disiplin amiri savunmayı aldıktan sonra ceza verilmesi gerektiği kanaatine varırsa soruşturma dosyasını, kanaatini içeren yazı ile yüksek disiplin kuruluna gönderir. Yüksek disiplin kurulunca, memurun sözlü veya yazılı olarak son savunması, 657 sayılı Kanunun 129 uncu maddesinde tanınmış olan haklardan yararlanmasına imkân sağlanmak suretiyle ayrıca talep edilir. (Yönetmelik, Madde 30/6) -Yüksek disiplin kurulu tarafından, Devlet memurluğundan çıkarma cezası verilmesi isteminin reddine karar verilmesi üzerine ceza vermeye yetkili amirler, 657 sayılı Kanun ile bu Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara uyulmak kaydıyla gerekçesini de belirterek, başka bir disiplin cezası vermeye veya disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar vermeye yetkilidir. (Yönetmelik, Madde 27/2) |
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezasını Gerektiren Fiil ve Haller
Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller Kanunda iki şekilde düzenlenmiştir. Öncelikle bu fiil ve haller Kanunun 125. maddesinin ilk fıkrasının (E) bendinin (a)-(l) alt bentlerinde 12 alt bent halinde sayılmıştır. İlaveten Kanun maddede sayılan ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer eylemlerde bulunanlara da aynı neviden disiplin cezaları verileceğini hükme bağlamıştır (m.125/IV). Bu bakımdan konu iki alt başlıkta ele alınacaktır.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası Gerektiren Fiil ve Haller
Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır (657 s. K.m.125/I/E/a-l):
a) İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak,
b) Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek,
c) Siyasi partiye girmek,
d) Özürsüz olarak bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek,
e) Savaş, olağanüstü hal veya genel afetlere ilişkin konularda amirlerin verdiği görev veya emirleri yapmamak,
f) Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak,
g) Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,
h) Yetki almadan gizli bilgileri açıklamak,
ı) Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek,
j) Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak,
k) 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna aykırı fiilleri işlemek,
l) Terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak.
Nitelik ve Ağırlıkları İtibariyle Benzer Eylemler
Yukarıda da belirtildiği gibi, devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller Kanunun 125. maddesinin ilk fıkrasının (E) bendinin (a)-(l) alt bentlerinde 12 alt bent halinde sayılmıştır. Ne var ki, memurluktan çıkarılma sonucunu doğuran durumlar sadece bu bentlerde sayılanlardan ibaret değildir. Kanun, maddede sayılan ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer eylemlerde bulunanlara da aynı neviden disiplin cezaları verileceğini hükme bağlamıştır (m.125/IV). Bu bakımdan, maddede sayılanlara benzer eylemler sonucunda da memurluktan çıkarma cezası verilebilecektir.
Bununla birlikte, tüm disiplin suç ve cezaları için geçerli olan bu hükmün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38 ve Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddelerinde ifade edilen suç ve cezaların kanuniliği ya da daha bilinen şekliyle kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesiyle bağdaştırılması mümkün değildir.
Özellikle memurluktan çıkarma gibi bir daha memuriyete alınmama sonucunu doğuran ve kişinin ve çevresinin hayatını derinden etkileyen bir disiplin cezasına yol açan durum ve fiillerin kanunda açık ve net bir şekilde belirtilmesi, bu konuda idareye takdir yetkisi tanınmaması, muğlak ve yoruma açık ifadelerden kaçınılması gerekmektedir. Nitekim kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağı Türk Ceza Kanunun 2. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Bu itibarla, öncelikle ve özellikle memurluktan çıkarma cezasında kanunda açıkça belirtilen durumların esas alınması işlemin hukuka uygun bir şekilde tesisi açısından büyük önem taşımaktadır.
Mamafih, kanunda açıkça belirtilmese dahi benzer eylemler için de disiplin cezası uygulanmasını öngören hüküm halen yürürlükte olup, idari makamların buna dayanarak işlem tesis etmeleri mümkündür. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, kanunun disiplin cezası verip vermeme konusunda değil, eylemin nitelik ve ağırlık itibariyle disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallere benzeyip benzemediğinin belirlenmesi konusunda idareye takdir yetkisi verdiğidir. Kişisel hak ve menfaatlerin ihlal edilmemesi açısından bu konudaki takdir yetkisinin son derece hassas bir şekilde kullanılması gerektiği açıktır.
Aksi durum uygulanan disiplin cezasının iptaline yol açacak olsa da özellikle memuriyetten çıkarma gibi ağır sonuçlar doğuran disiplin cezalarında iptal ve hatta yürütmeyi durdurma kararları maruz kalınan kayıp ve zararları telafi etmekte yetersiz kalabilmektedir. Bu itibarla idarelerin bu konuda göstereceği hassasiyetle birlikte, hukuki yolların gecikmeksizin kullanımı büyük önem taşımaktadır. İdarenin bu konudaki takdir yetkisi, özellikle de Kanunda açıkça belirtilmemekle birlikte disiplin cezasına gerekçe gösterdiği eylemin nitelik ve ağırlığı konusundaki tespit ve değerlendirmesi idari yargı denetimine tabi olup bu konudaki hukuka aykırılıklar iptal sebebidir.
Suçun İnfazı Sürecinde Devlet Memurluğu Yapma Yasağı
5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesi uyarınca, hapis cezası hükmünün infazı tamamlanıncaya kadar devlet memurluğu yapılması yasaklanmıştır. Suçun vasfına veya ceza miktarına bakılmaksızın, hapis cezasının infazı süresince devlet memurluğu yapılamaz. İnfazın tamamlanmasından kasıt ise kişinin mahkum olduğu hapis cezası nedeniyle;
- Cezaevinde,
- Denetimli serbestlikte,
- Koşullu salıverilmede
süresini tamamlaması ve bihakkın tahliye edilmesidir. İnfazın tamamlandığı tarih ise bihakkın tahliye tarihidir. Örneğin, taksirli suçtan 4 yıl hapis cezasına mahkum olan memurun cezasının infazına 01.11.2020 tarihinde başlanmışsa ve bu memur 1 yıl cezaevinde, 3 yıl denetimli serbestlik altında dışarda doldurarak cezasını bihakkın tahliye tarihine kadar infaz etmişse, cezasının infazı 01.11.2024 tarihinde tamamlanmış olacaktır. Bu nedenle, suç işleyen bu memur 01.11.2020-01.11.2024 yılları arasında memuriyet yapamaz.
TCK m.53 hükmüne göre, cezanın infazının tamamlanmasıyla kişiler yoksun kalacağı haklara ve memuriyet yapabilme hakkına da kavuşur. 657 sayılı DMK madde 140 uyarınca suçun taksirli suç olması veya kasten işlenmiş olsa bile 1 yılın altında hapis cezasına hükmedilmiş olması durumunda hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar memur hakkında görevden uzaklaştırma kararı verilmelidir. Kanuna göre yetkili amir görevden uzaklaştırma kararı uygulanan memurun durumunu her iki ayda bir yeniden değerlendirerek göreve dönüp dönmeyeceği hakkında bir karar alır. Yetkili amirin belirli aralıklarla yaptığı inceleme esnasında hapis cezasının infaz süresinin tamamlandığını görmesi halinde memurun görevine dönmesine karar vermelidir.
Memnu Hakların İadesi Kararının Devlet Memurluğuna Etkisi
5237 sayılı TCK’nın 53. Maddesinde hak yoksunlukları düzenlenmiş olup cezanın infazının tamamlanmasına ve maddeye göre ceza mahkemesinin belirlediği süreye kadar hükümlü birtakım haklardan mahrum bırakılabilir. TCK 53.maddeye göre kişi için ön görülen süreler usulüne uygun bir şekilde tamamlandıktan sonra kişi yoksun bırakıldığı haklara yeniden kavuşabilir. Bu duruma istisna olarak özel kanunlardaki düzenlemeler gösterilebilir. Bazı özel Kanunlarda hak yoksunluklarına dair düzenlemelerde, hak yoksunlukları TCK m.53’te belirlenen süreler tamamlanmasına rağmen devam edebilir. Özel kanunlarda düzenlenen hak yoksunlukları, memnu hakların iadesi adı verilen müessese ile ortadan kaldırılır. Memnu hakların iadesi, yasaklanmış hakların geri verilmesidir. 5352 sayılı Adli Sicil Kanununa eklenen 13/A maddesi gereği memnu hakların iadesi talebinde bulunabilmek için üç şartın bir arada bulunması zorunludur:
- Mahkum olunan cezanın infaz edilmesi,
- Cezasının infazından itibaren 3 yıllık bir sürenin geçmiş olması,
- Cezanın infazından başlamak ve cezanın infazından sonra geçirilmesi gereken 3 yıllık süre de dahil olmak üzere bu süre içerisinde hükümlünün yeni bir suç işlememesi ve yaşamını “iyi halli” olarak sürdürdüğüne dair mahkemede kanaat oluşturması,
Bu şartların bir arada olması ile kişi memnu hakların iadesi talebinde bulunabilecektir. Ancak 657 sayılı Kanun’nun 48/A-5 maddesi gereği memuriyetten çıkarılanlar, memnu hakların iadesi kararı alsalar bile memuriyete geri dönmeleri mümkün olmayacaktır.
Danıştay kararı uyarınca da; “Memnu hakların iadesi kararı, 657 sayılı Kanunun anılan 48/A-5. maddesinde sayılan yüz kızartıcı suçlar dışında kalan suçlar bakımından ve Devlet memuru olabilme koşulları yönünden ehliyetsizliği geleceğe dönük olarak ortadan kaldırmakta, ancak anılan Yasa maddesinde Devlet memuru olabilmek için yüz kızartıcı suçlardan mahkum olmamak koşulu arandığından, memnu hakların iadesi kararı, yüz kızartıcı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı almış kişiler yönünden Devlet memuru olabilme koşullarını sağlama bakımından bir hak doğurmamaktadır.” 48/A-5 maddesi gereği memuriyetten çıkarılanlar memnu hakların iadesi kararı alsalar bile devlet memuru olamaz. Ancak memnu hakların iadesi kararı memuriyet önündeki engelleri kaldırması gerekmekle kişinin memurluk hakkına kavuşmalıdır. Ancak açıktan atama kuralları gereği 657 sayılı yasanın 92. maddesi çerçevesinde idarenin kişiyi devlet memurluğa kabul edip etmemede takdir hakkı vardır. Bu takdir hakkı sınırsız olmayıp idari yargı denetimine tabidir.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası Vermeye Yetkili Amir ve Kurullar
Devlet memurluğundan çıkarma cezası amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verilir. (m.126/II) Yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddeder. Ret halinde atamaya yetkili amirler 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbesttirler. (m.126/III)
Yukarıda belirtilen Kanun hükümleri gereğince memurluktan çıkarma cezasının amirin talebi üzerine memurun bağlı olduğu kurumun yüksek disiplin kurulu tarafından verilmesi gerekmektedir. Yüksek disiplin kurulu, amirin teklifini kabul edebileceği gibi reddedebilir de, ancak talep edilenden farklı bir ceza veremez. Yüksek disiplin kurulunun amirin memurluktan çıkarma cezası istemini reddetmesi durumunda amir 15 günlük süre içinde farklı bir disiplin cezası verebilir.
Bu durumda, amirin doğrudan memurluktan çıkarma cezası vermesi, yüksek disiplin kurulunun amirin isteği olmaksızın memurluktan çıkama cezası vermesi, yüksek disiplin kurulunun amirin talebini reddetmesine rağmen memurluktan çıkama cezası verilmesi ya da yetkisiz amir veya yüksek disiplin kurulunun sürece dâhil olması gibi durumlar memurluktan çıkarma cezasının kanuna ve dolayısıyla da hukuka aykırılığı sonucunu doğuracak, netice itibariyle de iptalini gerektirecektir.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası Süresi
Memurluktan çıkarma cezası için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda iki tür süre öngörülmüştür: Karar süresi ve zamanaşımı süreleri. Bu sürelere riayet edilip edilmediğinin idari yargı organlarınca resen dikkate alınması gerekmektedir. Ancak bu durum öncelikle ve özellikle dava dilekçesinde belirtilmelidir.
Karar Süresi
Memurluktan çıkarma cezası için disiplin amirleri tarafından yaptırılan soruşturmaya ait dosya, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kuruluna tevdinden itibaren azami altı ay içinde bu kurulca, karara bağlanmalıdır (m.128/III). Dolayısıyla soruşturma dosyasının yüksek disiplin kuruluna sunulmasından sonra altı ay geçmişse memurluktan çıkarma cezası verilmesi mümkün değildir. Altı aylık karar süresi geçtikten sonra verilen memurluktan çıkarma kararları bu nedenle hukuka aykırı olacak ve iptalleri gerekecektir.
Zamanaşımı Süreleri
Kanun, memurluktan çıkarma cezası için altı ay içinde disiplin kovuşturmasına başlanmasını, iki yıl içinde de ceza verilmesini öngörmektedir. Aksi takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrayacaktır. Altı aylık süre, memurluktan çıkarma cezası gerektiren fiil ve hallerin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Yani idare memurun memurluktan çıkarma cezası gerektiren bir fiil işlediğini ya da halinin bulunduğunu öğrendiği tarihten itibaren en çok altı ay içinde disiplin kovuşturması başlatmalı ve fiili işlediği tarihten itibaren en çok iki yıl içinde şartları oluşmuşsa memurluktan çıkarma cezası vermelidir. Bu süreler geçtikten sonra disiplin kovuşturmasına başlanamayacak ve memurluktan çıkarma cezası verilemeyecektir (m.127). Memurluktan çıkarma cezası gerektiren fiil ve hallerin öğrenildiği tarihten altı ay sonra başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda, ya da iki yıl tamamlandıktan sonra verilen memurluktan çıkarma cezası hukuka aykırı bir nitelik taşıyacak ve iptali gerekecektir.
Yüksek Disiplin Kurulunun Yetkisi
Memurluktan çıkarma cezasının amiri teklifi üzerine yüksek disiplin kurulunca verileceği yukarıda belirtilmişti. Kanun, hukuka uygun ve yerinde karar verebilmeleri için yüksek disiplin kurullarına birtakım yetkiler vermiştir: “Yüksek disiplin kurulları kendilerine intikal eden dosyaların incelenmesinde, gerekli gördükleri takdirde, ilgilinin özlük dosyasını ve her nevi evrakı incelemeye, ilgili kurumlardan bilgi almaya, yeminli tanık ve bilirkişi dinlemeye veya niyabeten dinletmeye, mahallen keşif yapmaya veya yaptırmaya yetkilidirler” (m.129/I).
Az önce de belirtildiği gibi bu yetkilerin amacı; gereken tüm bilgi ve belgelerin değerlendirilerek olabildiğince sağlam ve doğru bir kanaate ulaşılması, yerinde ve hukuka uygun kararlar verilmesinin sağlanmasıdır. Kendisine tanınan bu geniş yetkilere rağmen yüksek disiplin kurulunun gereken inceleme ve araştırmayı yapmaması, hatalı ve hukuka aykırı kararlar almasına yol açabilecektir. Bu bakımdan, memurluktan çıkarma cezasına ilişkin iptal davalarında yüksek denetleme kurulu kararları ve dayanaklarının özellikle yeterli inceleme ve araştırmanın yapılıp yapılmadığının tespiti açısından titizlikle incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezasında Savunma Hakkı
Savunma hakkı tanınmadan memurlara disiplin cezası verilemeyeceği Anayasal bir ilkedir (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, m.129/II). Kanun da devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemeyeceğini hükme bağlamıştır (m.130/I). Bu bakımdan, savunma alınmadan verilen memurluktan çıkarma cezası öncelikle söz konusu Anayasa ve Kanun hükümlerinin doğrudan ihlali anlamına gelecektir.
Savunma için memura asgari 7 günlük bir süre tanınmıştır (m.130/II). Dolayısıyla memura savunması için 7 günden daha az bir süre verilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan, memura tanınacak olan savunma süresinin, hakkındaki dosyanın kapsamına ve hacmine, kendisine yöneltilen suçlamanın niteliğine ve istenen cezanın ağırlığına göre belirlenmesi gerektiği açıktır. Özellikle memurluktan çıkarma gibi ağır sonuçlar doğuran cezalar söz konusu olduğunda memura savunması için makul, uygun ve yeterli bir süre tanınmalıdır. 7 günden az olmasa dahi hakkında kapsamlı ve hacimli bir dosya bulunan veya memurluktan çıkarma cezası istenen memura yeterli bir savunma süresinin verilmemesi, savunma hakkının ihlali, dolayısıyla da verilen cezanın hukuka aykırılığı ve iptali sonucunu doğuracaktır.
Kanun, hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memurun soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahip olduğunu belirtmiştir (m.129/II). Diğer disiplin cezaları için söz konusu olmayan, sadece memurluktan çıkarma cezası için söz konusu olan bu hüküm, kanun koyucunun konuya verdiği önemi göstermektedir. Diğer disiplin cezalarından daha farklı ve ağır sonuçlar doğuran memurluktan çıkarma cezasındaki hukuka aykırılıkların tespiti ve cezanın iptali için Kanunun tanıdığı bu hakkın usulüne uygun olarak doğru bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle bu konuda profesyonel hukuki yardım alınması son derece önemlidir.
Kanun, süresi içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan memurun savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağını hükme bağlamıştır. (m.130/II) Bu bakımdan, özellikle memurluktan çıkarma cezasında süresi içinde veya belirtilen tarihte savunmanın yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte, süre veya tarihin usulüne uygun bir şekilde memura tebliğ edilmemesi ya da memurun haklı ve meşru mazeretlerinin dikkate alınmaması neticesinde savunma hakkının kullanılamaması savunma hakkından vazgeçme olarak değerlendirilemez.
Ceza Kovuşturması ile Disiplin Kovuşturmasının Bir Arada Yürütülmesi
Memurluktan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller aynı zamanda Türk Ceza Kanununda ya da diğer kanunlarda suç olarak öngörülmüş olup cezai müeyyideye tabi tutulmuş olabilirler. Bu durumda, aynı fiilden dolayı memur hakkında hem disiplin soruşturması hem de ceza soruşturması ve sonrasında ceza kovuşturması başlatılabilir. Sonuç olarak memurluktan çıkarılan kişi, aynı zamanda ve ayrıca ceza yaptırımıyla da karşı karşıya kalabilir ve hüküm giyebilir. Bu durum, Kanunda “Yukarıda yazılı disiplin kovuşturmasının yapılmış olması, fiilin genel hükümler kapsamına girmesi halinde, sanık hakkında ayrıca ceza kovuşturması açılmasına engel teşkil etmez.” denilmek suretiyle ifade edilmiştir. (m.125/VII)
Konu Kanunun 131. maddesinde ayrıca ve müstakil olarak düzenlenmiştir. Maddeye göre: “Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez.” “Memurun ceza kanununa göre mahkûm olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz.” Kanun ayrıca memurlar hakkında suçları nedeniyle yapılan soruşturma sonuçlarının memurun bağlı olduğu bakanlık, kurum ya da kuruluşlara gönderilmesini hükme bağlamıştır.
Görüldüğü üzere Kanun ceza ve disiplin kovuşturmalarını birbirinden ayrı ve bağımsız olarak ele almaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi memurluktan çıkarma cezası gerektiren bir eylemin aynı zamanda ceza hukuku kapsamında suç sayılması ve dolayısıyla ceza soruşturmasına konu olması mümkündür. Bu durumda memur hakkında hem disiplin hem de ceza soruşturması başlatılacaktır. İdarenin, disiplin soruşturması başlatmak veya sonuçlandırmak için ceza soruşturmasının sonuçlanmasını beklemesi gerekmemektedir. Ceza soruşturması sonucunda memur hakkında kovuşturmaya yer olmadığı, yani takipsizlik kararı verilse ya da memur yargılanıp beraat etse dahi şartları varsa hakkında memurluktan çıkarma cezası uygulanabilecektir. Kısacası ceza hukuku kapsamında suç oluşturmayan bir eylem, memur ve disiplin hukuku kapsamında disiplin suçu sayılabilir ve disiplin cezasına konu olabilir.
Her ne kadar Kanunda birbirinden ayrı ve bağımsız süreçler olarak düzenlenmişler ise de disiplin ve ceza soruşturmalarının birbirlerini etkilememeleri düşünülemez. Söz gelimi kendisine isnat edilen fiili işlemediği yargı kararıyla sabit olan bir memur hakkında bu fiilinden dolayı memurluktan çıkarma cezası verilemez. Bu bakımdan, bu soruşturmaların doğru bir şekilde analiz edilip değerlendirilmeleri ve başvuru yollarında uygun bir şekilde kullanılmaları son derece önemlidir.
Bir Derece Hafif Cezanın Uygulanması
Kanun; geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanın uygulanabileceğini hükme bağlamıştır (m.125/III). Bu durumda, devlet memurluğundan çıkarma cezası gerektiren fiil ve halleri işleyen ancak geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alan memur hakkında bir derece hafif olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezası uygulanabilecektir.
Bu bakımdan devlet memurlarının ve kamu personelinin özenli bir şekilde çalışmaları gelecekte karşılaşmaları muhtemel memurluktan çıkarma cezasına muhatap olmamaları açısından son derece önemlidir. Kanun bu konuyu idarenin takdirine bırakmış olmakla birlikte, idareye tanınan bu takdir yetkisinin mutlak olmadığı, hukuka ve hakkaniyete uygun bir şekilde kullanılması gerektiği ve yargı denetimine tabi olduğu unutulmamalıdır. Özellikle memurluktan çıkarma gibi maddi ve manevi sonuçları çok ağır olan idari işlemlerde idarenin takdir yetkisini objektif ve hukuka uygun olarak kullanması ve gerekçelendirmesi büyük önem taşımaktadır.
Özlük Dosyasından Silinme
Kanunun 133. maddesi, disiplin cezalarının bir süre sonra özlük dosyalarından silinmesini öngörmektedir. Ancak memurluktan çıkarma cezası maddenin kapsamı dışında bırakılmıştır. Memurluktan çıkarma cezası memurluk statüsünü sona erdirdiğinden özlük dosyasından silinmesi gibi bir durumun olmaması doğal karşılanabilir.
Ancak adli sicil kayıtlarının dahi belirli bir süre sonra silindiği, memnu hakların iadesinin söz konusu olabildiği, hatta hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında olduğu gibi ceza mahkûmiyetinin sonuçlarının dahi doğmadığı durumların olduğu düşünüldüğünde, memurluktan çıkarma cezası için de benzer bir telafi imkânı sağlanması ve geri dönüş hakkı getirilmesi hakkaniyetin bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezasına İtiraz
Kanunun 135. maddesi disiplin cezalarına itiraz konusunu düzenlemektedir. Ne var ki memurluktan çıkarma cezası maddenin kapsamında değildir. Yani memurluktan çıkarma cezasına itiraz imkanı bulunmamaktadır. Daha hafif disiplin cezaları için söz konusu olabilirken memurluktan çıkarma gibi çok ağır sonuçlar doğuran bir disiplin cezasına itiraz hakkı tanınmaması hukuken izah edilebilir bir durum değildir. Devlet memurluğundan çıkarma cezasına karşı sadece idari dava açılabilir. Açılacak bu idari davada yürütme durdurma talep edilmelidir. Aynı şekilde maddi ve özlük hakları iptal davası ile birlikte talep edilmelidir.
Kanunda belirtilen fiil ve haller haricindeki durumlar için memurluktan çıkarma cezası uygulanması, isnat edilen fiil ve hallerin gerçek olmaması ya da memurluktan çıkarma cezasını gerektirmemesi, benzer ağırlık ve nitelikteki fiil ve hallerin değerlendirilmesinde yanlışlık ya da hata yapılması, karar ve zamanaşımı sürelerine riayet edilmemesi, yüksek disiplin kurulunun eksik veya yetersiz inceleme yapması, savunma hakkının usulüne uygun olarak kullandırılmaması, eylem ve yaptırım arasında olması gereken adil dengeyi ifade eden ölçülülük ilkesinin ve alt ilkeleri olan elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkelerinin gözetilmemesi, haklı bir neden olmaksızın bir derece hafif cezanın uygulanmaması gibi durumlar hukuka aykırılık sebeplerine örnek gösterilebilir.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası Alan Ne Yapmalı?
1982 Anayasası’nın m. 125/1 hükmünde, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” düzenlemesi karşımıza çıkmaktadır. Diğer yandan 657 sayılı Kanun’un 135/5 maddesinde “disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.” Bu kapsamda devlet memurluğundan çıkarma cezası alan kişilerin idari yargı kolunda dava açması gereklidir.
Kanun, hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memurun soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahip olduğunu belirtmiştir (m.129/II). Diğer disiplin cezaları için söz konusu olmayan, sadece memurluktan çıkarma cezası için söz konusu olan bu hüküm, kanun koyucunun konuya verdiği önemi göstermektedir. Diğer disiplin cezalarından daha farklı ve ağır sonuçlar doğuran memurluktan çıkarma cezasındaki hukuka aykırılıkların tespiti ve cezanın iptali için Kanunun tanıdığı bu hakkın usulüne uygun olarak doğru bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle bu konuda profesyonel hukuki yardım alınması son derece önemlidir.
Memurluktan çıkarma cezasına muhatap olunması durumunda tebliğ tarihinden itibaren dava açma süresi olan 60 gün içinde Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurulmalı ya da iptal davası açılmalıdır. Kamu Denetçiliği Kurumu kararları bağlayıcı olmadığından karara uyulmadığı takdirde tekrar iptal davası açılması gerekecektir. Bu bakımdan zaman kaybetmemek adına doğrudan iptal davası açılması düşünülebilir. Disiplin ve memur hukuku konuları kural olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamına girmemekte, dolayısıyla da Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin görev alanında bulunmamaktadır. Ancak dosyanın nitelik ve içeriğine göre gerekli hukuki yollar kullanıldıktan sonra Anayasa Mahkemesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru değerlendirilebilir.
Memurluktan çıkarma cezası kişinin işini kaybetmesine ve bir daha memur olamamasına sebep olmaktadır. Bu bakımdan kişi ve çevresi üzerinde son derece ağır ve olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Memurluktan çıkarma cezası gerektiren fiil ve haller aynı zamanda ceza hukuku anlamında suç sayılabileceğinden kişinin ceza mahkemelerinde yargılanması ve ceza alması da ihtimal dâhilinde bulunmaktadır. Bu tür olumsuz durumlara karşı disiplin soruşturmasından itibaren profesyonel hukuki yardım alınması büyük önem taşımaktadır.
Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası Danıştay Kararları
Aşağıda alıntılanan kararların incelenmesinden de görüleceği üzere, Danıştay memurluktan çıkarma cezasında savunma hakkının usulüne uygun bir şekilde tanınmasına ve yerine getirilmesinin sağlanmasına ve ayrıca eylemle yaptırım arasında bulunması gereken adil dengeyi tanımlayan ölçülülük ilkesine ve ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkelerinin gözetilmesine önem vermektedir.
Danıştay 12. Daire E. 2011/9023 K. 2012/1561 T. 16.3.2012 sayılı kararı
- Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası
- Devlet Memurları Kanunu 125. Madde
Malatya İdare Mahkemesince verilen 9.9.2011 günlü, E:2011/954 K:2011/1691 sayılı kararıyla; davacı hakkında soruşturma sonucu eyleminin 657 sayılı Yasa’nın 125E-f maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektirdiği, ancak geçmiş hizmetleri itibariyle aldığı siciller dikkate alınarak bir derece hafif disiplin cezası uygulanmak suretiyle üç yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerektiği görüşü ile soruşturma dosyasının Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kuruluna tevdi edildiği ve sonunda davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması üzerine bakılan davanın açıldığı, 657 sayılı Yasanın 126. maddesi uyarınca memurun bağlı bulunduğu kurumun Yüksek Disiplin Kurulu tarafından disiplin amirlerince önerilen cezanın kabul veya reddedilmesi gerektiği, oysa olayda, davacının disiplin amirlerince önerilen cezadan ayrı bir ceza olan Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare, işlemin hukuka uygun olduğunu öne sürmekte ve idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 126. maddesinde, “Devlet memurluğundan çıkarma cezasının, amirlerin bu yoldaki isteği üzerine memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verileceği, yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisinin olmadığı ve cezayı kabul veya reddedeceği, ret halinde atamaya yetki amirlerinin 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbest olduğu” hükmü, 126. maddesinde ise; “Devlet memurluğundan çıkarma cezasının memurun bağlı bulunduğu kurumun Yüksek Disiplin Kurulu tarafından verileceği” hükmü yer almış olup Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği 13. maddesinde ise; “Disiplin Kurulu ve Yüksek Disiplin Kurulunun 657 sayılı Kanunun 125. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen alt ceza uygulaması hariç, ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur; cezayı kabul veya reddedeceği” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, hizmetli olan davacının, amiri olan idari işler müdürü ile görev sırasında kavga ettiği ve amirini basit bir tıbbi müdahale ile giderilemez mahiyette yaraladığı yolunda isnat edilen eylemle ilgili yapılan soruşturma sonucunda, soruşturmacı tarafından eyleminin 657 sayılı Yasa’nın 125. maddesinin E fıkrasının f bendi gereğince “amirine ve maiyetindekilere fiili tecavüzde bulunmak” şeklinde değerlendirildiği, ancak geçmiş hizmetleri itibariyle almış olduğu siciller dikkate alınarak 657 sayılı Yasa’nın 125. maddesinin sondan 5. fıkrası gereğince hakkında bir derece hafif disiplin cezası uygulanmak suretiyle üç yıl kademe ilerlemesi durdurulması cezası ile cezalandırılması gerektiği görüşü ile soruşturma dosyasının Malatya Adli Yargı İlk Derece Adalet Komisyonu Başkanlığına verildiği, Komisyonun aynı yönde görüşü ile ancak eylemin karşılığı verilecek ceza nedeni ile soruşturma dosyasının Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığına tevdi edildiği, Yüksek Disiplin Kurulunun ise eyleminin sübut bulduğundan bahisle davacının 657 sayılı Yasanın 125/E-f maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına karar verdiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar İdare Mahkemesince, 657 sayılı Yasa’nın 126. maddesi uyarınca memurun bağlı bulunduğu kurumun Yüksek Disiplin Kurulu tarafından disiplin amirlerince önerilen cezanın kabul veya reddedilmesi gerektiği, oysa olayda, davacının disiplin amirlerince önerilen cezadan ayrı bir ceza olan Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, eylemin devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektirmesi, disiplin cezası verecek olan yetkili merciin belirlenmesinde eylemin dikkate alınacak olması ve alt ceza uygulanmasına karar verilmesinin eylemin karşılığı olan cezayı vermeye yetkili olan merciin takdirinde olduğu hususları gözönüne alındığında, Adli Yargı İlk Derece Adalet Komisyonunun Devlet memurluğundan çıkarma cezasının gerektiği ancak bir alt cezasının uygulanması yönündeki görüşünün, davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren eylemini değerlendirmeye yetkili olan Yüksek Disiplin Kurulunu bağlayıcı nitelik taşımaması karşısında bu teklifin devlet memurluğundan çıkarma cezası olarak kabul edilip soruşturma sonucu saptanan eylemine uyan cezayı vermeye yetkili Yüksek Disiplin Kurulunca tesis edilen işlemde usule aykırılık bulunmadığı anlaşılmış olup, İdare Mahkemesince davanın esasının incelenmesi gerekirken aksi yönde verilen kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Erzurum BİM, 1. İDD, E. 2018/391 K. 2019/741 T. 11.4.2019 sayılı kararı
- Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası
- Devlet Memurları Kanunu 125. Madde
Dava, Bayburt Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde sosyal çalışmacı olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-b maddesi uyarınca “devlet memurluğundan çıkarma cezası” ile tecziyesine ilişkin Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Özlük İşleri Daire Başkanlığı’nın 25.08.2016 tarihli yazıyla bildirilen 04.08.2016 tarih ve 2016/IV-6 sayılı Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali ile işlem nedeniyle yoksun kalınan parasal hakların işlem tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-b maddesinde; “Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek,” Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmış, 126. maddesinde ise, Devlet memurluğundan çıkarma cezasının amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verileceği düzenlenmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının Bayburt Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde sosyal çalışmacı olarak görev yaptığı, Adana İl Emniyet Müdürlüğü, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan açık kaynak araştırması sonucunda, davacının, K1 profil isimli, erişime açık X1 sayfası üzerinden, terör örgütünü ve örgüt elemanlarını öven, halkı kin ve eyleme çağıran, Cumhurbaşkanı hakkında hakaret ve iftira içeren resim ve yorum paylaşıldığının tespit edilmesi üzerine, davacı hakkında disiplin soruşturması açıldığı, tanzim olunan 02/05/2016 tarihli Soruşturma Raporuyla; facebook adlı sosyal paylaşım sitesinden siyasi bir mesaj, kanaat ve düşünce barındıran paylaşımlar yaptığı, siyasi ve ideolojik tarafsızlığını kaybettiği ve devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla tecziye edilmesinin teklif edildiği, soruşturma sonucunda getirilen teklif doğrultusunda davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 125/E-b maddesi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile tecziye edildiği, anılan işlemin 03/10/2016 tarihinde tebliğ edilerek görevinden ayrılması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, dava konusu işlemde davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla tecziyesine dayanak olarak 657 sayılı Kanun’un 125/E-b maddesinde yer alan fiillerin gösterilmiş olduğu dikkate alındığında, davacının bu madde hükmü doğrultusunda Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılabilmesi için, yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basma, çoğaltma, dağıtma veya bunları kurumların herhangi bir yerine asma veya teşhir etme fiillerinden birini işlemiş olması ve bu durumun şüpheden uzak, kesin bir şekilde tespit edilmiş olması gerekmekte iken; davacının soruşturma kapsamında yer alan fiillerinin sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşım ve beğeniler olduğu görülmüş olup; davacının bu fiillerinin 657 sayılı Kanunun 125/E-b maddesinde sayılan fiillere örtüşmediği ve disiplin hukukunda yer alan “tipiklik” şartının gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
Bu durumda, davacının soruşturma kapsamında yer alan fiillerinin 657 sayılı Kanunun 125/E-b maddesinde yer alan fillerden olmadığı sabit olup, davacının fiillerine uymayan kanun maddesi uygulanmak suretiyle Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla tecziyesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Gaziantep BİM, 5. İDD, E. 2019/2778 K. 2020/1912 T. 28.10.2020
- Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası
- Devlet Memurları Kanunu 125. Madde
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinde ise; Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller sayılmış, anılan maddenin 1.fıkrasının (E) bendinde, “Devlet memurluğundan çıkarma: Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.” şeklinde tanımlanmış, g) alt bendinde de, “Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” fiili Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullar başlıklı 126. maddesinde, ”Uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından; kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde Valiler tarafından verilir. Devlet memurluğundan çıkarma cezası amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verilir. Disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddeder. Ret halinde atamaya yetkili amirler 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbesttirler. Özel kanunların disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullarla ilgili hükümleri saklıdır” hükmü yer almıştır.
Yukarıda sözü edilen düzenlemelerle uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarmaya ilişkin disiplin cezası tekliflerinin hangi makam ve kurul tarafından karara bağlanacağı belirlenmiştir. Bu kapsamda yüksek disiplin kurullarının ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığı açık olmakla birlikte, devlet memurluğundan çıkarma cezası gerektiren eylem nedeniyle atamaya yetkili amir tarafından önerilen cezayı değerlendirecek olan yüksek disiplin kurullarının getirilen teklifi reddetmesi halinde atamaya yetkili amir tarafından 15 gün içinde başka bir disiplin cezası verebileceği açıktır.
Dava dosyanın incelenmesinden; Malatya ili, Battalgazi ilçesi, Hatice İsmet Şeftalicioğlu İlkokulu’nda öğretmen olarak görev yapan davacının, 4. sınıf öğrencileri K4 ve K5.’ya yönelik cinsel istismar sayılabilecek davranışlarda bulunduğundan bahisle davacı hakkında yürütülen soruşturma neticesinde tanzim edilen 06.06.2017 tarih ve 663.07/05 sayılı disiplin soruşturması raporunda, davacının gerçekleştirdiği iddia edilen eylemlerin sübuta erdiği gerekçesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca “Devlet memurluğundan çıkarma” cezası ile cezalandırılmasının teklif edildiği”, soruşturma raporunda getirilen teklif doğrultusunda dosyanın Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderildiği, getirilen teklifin orantılılık ilkesi ile bağdaşmadığı gerekçesiyle Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun 18.12.2017 tarih ve E.21800626 sayılı kararıyla söz konusu teklifin reddine karar verildiği, bu karar üzerine dosyanın 657 sayılı Kanun’un 126. maddesi uyarınca Valiliğe sunulduğu, Malatya Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 13.04.2018 tarih ve E.7558251 sayılı yazısı ekinde “Konunun hassas olması” gerekçesi ile dosyanın yeniden Yüksek Disiplin Kurulunda değerlendirilmesi için gönderilmesi neticesinde davacının “Devlet Memurluğundan Çıkarma” cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun 03/05/2018 tarih ve 2018/256 sayılı kararının tesis edildiği, anılan kararın iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bakılan olayda, Yüksek Disiplin Kurulunca davacı hakkında önerilen Devlet memurluğundan çıkarma cezasının, açıkça davacının eylemlerinin devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektirecek nitelikte olmadığı gereçekçesiyle reddedildiğinin görüldüğü, bu durumda atamaya yetkili amir tarafından davacıya 15 gün içinde (devlet memurluğundan çıkarma cezası hariç) yeni bir disiplin cezası verebileceği açık ise de, devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verilmesi istemiyle yeniden Yüksek Disiplin Kuruluna göndermeye yetkili olmadığı gibi Yüksek Disiplin Kurulunun da (ilk kez geldiğinde ret ettiği teklifin) ikinci kez önüne gelen teklif uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası verme yetkisinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; devlet memurluğundan çıkarma teklifinin orantılılık ilkesi ile bağdaşmadığı gerekçesiyle reddi üzerine aynı teklifi ikinci kez değerlendirme yetkisi bulunmayan makamca tesis edildiği anlaşıldığından devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, Mahkeme kararında ise sonucu yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Danıştay Onikinci Daire; 21/06/2017, Esas No: 2016/9237 Karar No: 2017/3386
Aynı Doğrultuda: Danıştay Onikinci Daire; 02/02/2017,Esas No: 2016/8889 Karar No: 2017/127
- Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası
- Devlet Memurları Kanunu 125. Madde
Hakkında Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası Teklif Edilen Davacı Hakkında Son Savunması Alınmadan Tesis Edilen Dava Konusu İşlemde Hukuka Uyarlık Bulunmamaktadır.
130. maddede diğer cezalar bakımından memura sadece 7 günden az olmamak üzere savunma hakkı tanınmışken 129. maddeyle memuriyetten çıkarma cezası açısından, soruşturma ile ilgili evrakın incelenmesinden veya vekili vasıtasıyla sözlü savunma yapılmasına kadar, 130. maddeden farklı olarak geniş bir savunma hakkı tanınmış bulunmaktadır. Yasa koyucu disiplin cezası bakımından ilgili açısından en ağır sonuçları doğuran Devlet memurluğundan çıkarma cezasının verilmesinde, bu şekilde bir savunma hakkının tanınmasını memur statüsü açısından önemli bir güvence olarak öngörmüştür.
Anayasa ve 657 sayılı Kanun’un yukarıda alıntısı yapılan maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden; Devlet memurunun veya diğer kamu görevlilerinin görevine son verilmesi sonucunu doğuran disiplin cezalarının verilebilmesi için, söz konusu disiplin cezalarını vermeye yetkili merciiler tarafından, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fillerin hukuki nitelendirmesini ve önerilen disiplin cezasını öğrenmesi sağlanarak, savunma yapmasına imkân tanınmasının hukuken zorunlu olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Yüksek Disiplin Kurulunca hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilen ilgiliye son savunma hakkı tanınması gereklidir.
Olayda; davacıdan 22.01.2015 tarihinde 657 sayılı Kanun’un 130. maddesi uyarınca savunmasının istenildiği davacının da 13.02.2015 tarihinde bu isteme yanıt olarak savunmasını verdiği, ancak davacıdan anılan Kanun’un 129. maddesi kapsamında hakları hatırlatılarak son savunması alınmadan Yüksek Disiplin Kurulunca Devlet memurluğundan çıkarma cezası verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri uyarınca hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası teklif edilen davacı hakkında son savunması alınmadan tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık, bu husus göz ardı edilip işin esasına girilerek verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Danıştay Onikinci Daire; 15/02/2017, Esas No: 2016/8859 Karar No: 2017/321
Aynı Doğrultuda: Danıştay Onikinci Daire; 23/02/2017, Esas No: 2016/8855 Karar No: 2017/461
- Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası
- Devlet Memurları Kanunu 125. Madde
Disipline Konu Eylemler İle Yaptırımlar Arasında Bulunması Gereken Adil Denge “Ölçülülük İlkesi” Olarak Adlandırılmakta Ve Bu İlkenin Alt İlkelerini De Elverişlilik, Zorunluluk Ve Orantılılık İlkeleri Oluşturmaktadır.
Kanun koyucu hukuk devletinde kamu hizmetlerinin uyum ve düzen içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla hizmeti sunan kamu görevlileri için disiplin düzenlemeleri içeren kurallar öngörebilir ve bu kurallara uyulmasını temin etmek amacıyla çeşitli disiplin yaptırımları benimseyebilir. Ancak disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında adil bir dengenin gözetilmesi de hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil denge, “ölçülülük ilkesi” olarak da adlandırılmakta ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkeleri oluşturmaktadır.
“Elverişlilik ilkesi”, öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “zorunluluk ilkesi” öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını ve “orantılılık ilkesi” ise öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade etmektedir.
Soruşturma kapsamında yer alan tüm bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının”…” şeklinde bağırdığı hususunun sübuta erdiği anlaşılmakla birlikte, davacının eyleminin memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareket olarak nitelendirilmesi suretiyle 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin (E) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiil kapsamında görülerek meslekten çıkarılmasının ölçülülük ilkesine aykırılık oluşturacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bu duruma göre, davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
AYM Kararı, 14.06.2017T., 2016/182 E., 2017/111K
- Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası
- Devlet Memurları Kanunu 125. Madde
Disiplin Cezalarının Yönetmelikle Düzenlenmesi Suçta Ve Cezada Kanunilik İlkesine Aykırıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin, TRT personelinin disiplin cezalarının yönetmelikle düzenlenmesini öngören kanun maddesinin iptaline yönelik vermiş olduğu 14.06.2017 tarihli kararında; Belirtilen niteliği nedeniyle disiplin cezaları ile ilgili konuların, düzenlenecek yönetmelikle belirlenmesini öngören itiraz konusu kuralın yaptırım türlerini ve yaptırım konusu eylemleri yasal düzeyde belirlemediği ve bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımadığı belirtilmiştir. Bu yönüyle kuralın, Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine ve Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında hükme bağlanan “kanuni düzenleme” ilkesine aykırılık oluşturduğu ifade edilmiştir.
İdari Dava Daireleri Kurulu 17.2.2011, 2007/1846 E., 2011/6 K.
- Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası
- Devlet Memurları Kanunu 125. Madde
Kamu Görevlilerinin Görevine Son Verilmesi Sonucunu Doğuran Disiplin Cezalarının Verilebilmesi İçin, Kamu Görevlisinin Hakkındaki İddiaları, Dayandığı Delilleri, Üzerine Atılı Fiillerin Hukuki Nitelendirmesini ve Önerilen Disiplin Cezasını Öğrenmesi Sağlanarak, Savunma Yapmasına İmkan Tanınması Hukuken Zorunludur.
Değinilen kurallar ile savunma alınmadan disiplin cezası verilemeyeceği temel ilke olarak belirlenmiştir. Bu temel ilkenin uygulanması ile ilgili olarak, devlet memuriyetinden çıkarma cezaları için, öngörülen yaptırımın ağırlığı nedeniyle devlet memurları için güvence oluşturacak özel bazı kurallar belirlenerek disiplin cezası vermeye yetkili olan merciin savunma alması zorunlu kılınmıştır. Bu çerçevede, 657 sayılı Yasanın 130. maddesinde yer alan ve ilgili memurun savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı durumları düzenleyen kuralın, devlet memuriyetinden çıkarma cezaları için özel olarak öngörülen savunma alma zorunluluğunu ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması hukuken olanaklı olmayıp soruşturma aşamasında soruşturmacı tarafından savunma alınmasının da anılan zorunluluğu ortadan kaldırmayacağı sonucuna varılmıştır.
Anayasa ve 657 sayılı Yasa hükümleri ile ilgili olarak buraya kadar yapılmış olan değerlendirmeler bir arada dikkate alındığında; devlet memurunun veya diğer kamu görevlilerinin görevine son verilmesi sonucunu doğuran disiplin cezalarının verilebilmesi için, söz konusu disiplin cezalarını vermeye yetkili merciiler tarafından, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fillerin hukuki nitelendirmesini ve önerilen disiplin cezasını öğrenmesi sağlanarak, savunma yapmasına imkân tanınmasının hukuken zorunlu olduğu anlaşılmaktadır.