Çocuğun Üstün Yararı

cocugun ustun yarari

Çocuğun üstün yararı ilkesi çocuğun ön planda tutulması gerekliliği ile ilgili temel bir prensip olup her türlü konuda göz önüne bulundurulması gerekmektedir. Çocuğun üstün yararı, zamandan ve mekândan bağımsız olarak değişikliklere uğradığı gibi, aynı zamanda her anlamda yine zaman ve mekân fark etmeksizin korunması gereken bir olgudur. Çocuğun yüksek yararı ilkesi başlığı altındaki en büyük problem, çocuğun yararının somut olarak ne olduğunun belirli olmaması ve gerek kendi iradesini öne süremeyecek yaşta olan çocuğa karşı ebeveynleri tarafından; gerek mahkemelerce bu soyut kavramın diğer üstün kabul edilen değerler altında ezilme tehlikesidir. Soyut olarak çocuğun yüksek yararı ilkesinin somutlaştırılması zor gözükse dahi en azından mahkemelerce çocuk ile ilgili verilen kararlarda bir birlik oluşturulduğu takdirde en azından çocukların yargı mercileri önünde mağdur edilmesinin önüne geçilebilmesinin ilk adımı atılmış olacaktır.

Çocuğun üstün yararı ilkesi Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesi ile düzenlenmiştir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 3. Maddesine göre çocuğun üstün yararı ilkesi çocuklarla ilgili her türlü eylem veya idari işlemin çocuğun üstün yararı dikkate alınarak yapılması gerektiğini belirtir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde yer bulan çocuğun üstün yararı ilkesine göre, kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren tüm eylem ve işlemlerde çocuğun üstün yararı gözetilmelidir.

Çocuğun üstün yararı kavramı; “esnek, hakimin takdirine açık, somut olayın özelliklerine göre uyarlanması gereken hakkaniyet kavramlarındandır”. Çocuğun üstün yararı ilkesinden anlaşılması gereken çocuğun bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki bakımdan dengeli ve özgür bir biçimde gelişmesi için korunmasıdır. Koruma sağlanırken karar alma sürecinde çocukların pasif bir konumda yer almaması gerekmektedir. Bunun yerine çocukların istekleri, duygu ve düşünceleri de dikkate alınmalıdır. Ancak çocukların istek ve düşüncelerinin dikkate alınmasında yaş grubuna göre önem verilmesi gerektiği ve küçük yaş grubundaki çocuklar için resmi mercilerin çocukların yetenek ve gelişimlerine göre üstün yararlarını gözetmeleri gerektiği de dikkate alınmalıdır.

Çocuğun Üstün Yararı İlkesi Nedir?

Çocuğun üstün yararı ilkesi çocuğun bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal gelişiminin sağlanabilmesi için öncelikli olarak en menfaatine olacak şekilde işlem yapılması gerektiğini belirtir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin ‘nin 3. maddesinin 2. fıkrası taraf devletleri, çocuğa bakmakla yükümlü olan anne-baba ya da yasal temsilcileri ile beraber sorumlu tutmaktadır. Özellikle kimsesiz çocuklara özel koruma ve yardım sağlama, insan onuruna yaraşır asgari bir yaşam standardına ulaşma haklarını gerçekleştirecek tedbirleri alma görevleri taraf devletlerin yükümlülükleri içerisinde sayılmıştır.

SİR raporu çocuğun sosyal, duygusal ve bilişsel özelliklerini, ailesi başta olmak üzere içinde yaşadığı çevresel (arkadaş grubu, okul, iş, mahalle, boş zaman aktiviteleri vb.), koşulları suçla ilişkili bilgileri ve çocuğun toplumla bütünleşmesi için gereken müdahaleleri öngören bir belgedir. Bu belgeye çocuk değerlendirme raporu da denmektedir.

Çocuğun üstün yararı ilkesi, çocuğun güvenliği kavramı ile bağlantılıdır. Çocuğun güvenliği, somut bir durumda, çocuğun bedensel, zihni, duygusal, ahlakı, sosyal, kültürel, ekonomik ve hukuki bakımlardan korunması ve geliştirilmesidir. Dolayısıyla çocuğun söz konusu alanlarda korunarak özgürlük ve onurunu koruyarak maddi ve manevi varlığını geliştirebilmesi açısından çocuğun üstün yararı ilkesi ve çocuğun güvenliği kavramlarının beraber düşünülmesi gerekmektedir.

cocugun ustun yarari nedir
cocugun ustun yarari nedir

Ulusal ve Uluslararası Mevzuatta Çocuğun Üstün Yararı İlkesinin Uygulanması

Çocuğun üstün yararı ilkesi günümüzün insan haklarını koruma mekanizmaları içerisinde en önemli koruma yöntemlerinden olan ve bölgesel bir koruma sağlayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Sözleşmenin yargı organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bakımından da önem arz etmektedir. Buna göre AİHM, çocuklarla ilgili bir başvuru olduğu zaman Sözleşmede yer alan hakların yorumlanmasında çocuğun üstün yararı ilkesini de dikkate almaktadır.  Örneğin Schneider v. Almanya kararında, evli bir kadınla yaşadığı ilişkiden çocuğu olan başvuranın çocuğu ile görüşmesinin engellenmesinin özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiası ile yaptığı başvuru çocuğun üstün yararı ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiştir. AİHM, başvuranın doğum öncesinde annenin yanında olduğu, doktor kontrollerine beraber gittiği, çocuğu tanıdığı gibi sebepleri dikkate alarak; her ne kadar çocuk ile başvuran arasındaki ilişki aile hayatına nazaran yetersiz kalsa da, çocuğun gelecekteki üstün yararı da gözetilerek başvuranın çocuğun hayatına dahil edilmesi gerektiği gerekçesi ile başvuranın özel hayatının ihlal edildiğine karar vermiştir. Görüldüğü üzere çocukları ilgilendiren başvurular olduğunda AİHM, çocuğun üstün yararı ilkesini gözeterek çocuklar için en iyi neticeye ulaşmaya çalışmaktadır.

Çocuğun üstün yararı ilkesi sadece uluslararası insan hakları sözleşmeleri bakımından temel ilke değildir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf devletler, Anayasal düzeyde ve kanunlarında da çocuklarla ilgili düzenlemelerde söz konusu ilkeye yer vermektedir. Örnek olarak 1982 Anayasası 41. Ve 42. Maddede yer alan; çocukların korunması için uygun önlemlerin alınması, çocuğun yüksek yararına aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olması, maddi imkanlardan yoksun yetenekli çocukların desteklenmelerini belirten hükümler çocuğun üstün yararı ilkesi ile ilgili düzenlemelerdir. Çocuk adaletinin tesisi için suça sürüklenen ya da suçun mağduru olan çocuklara soruşturma ve kovuşturma sürecinde nasıl davranılması gerektiği de çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilerek saptanmalıdır.

Medeni Hukukta Çocuğun Üstün Yararı İlkesinin Uygulanması

Türk Medeni Kanunu’nda çocuğun korunması bakımından kabul edilen ilkelerden birisi çocuğun üstün yararı ilkesidir. Türk Medeni Kanunu ve uygulama açısından bu ilkeden anlaşılması gereken, çocuğun yararının daima anne ve babanın yararından önce gelmesidir. Buna göre anne ve babanın çocuğa karşı yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde veya haklarım kötüye kullanmaları durumunda hakimin çocuğu korumak için gerekli her türlü tedbiri alabiliyor olması, çocuğun evlat edinilmesinde ya da boşanma durumunda çocuğun velayetinin anne ya da babadan kime verileceği gibi durumlarda çocuğun güvenliğinin ve üstün yararının gözetilmesinin esas alınacağının belirtilmesi de dikkate alınacak olursa, çocuklarla ilgili uyuşmazlıklar söz konusu olduğunda çocuğun üstün yararı ilkesi esas kriter olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çocuğun üstün yararı ilkesinin temel kriter olarak alınması salt iç hukuk yollarında yetkili ve görevli olan mahkemeler açısından gerçekleşmez. Aynı zamanda Anayasa Mahkemesi açısından da çocukları ilgilendiren bir başvuru söz konusu olduğunda temel hak ve hürriyetlerin çocuğun üstün yararı ilkesinin esas alınması gerekmektedir. Örnek olarak Cengiz Kılıç Başvurusuna bakıldığında, eşinden boşanan ve görüşme gün ve saatlerinde velayeti annede olan çocuğu ile görüşmek isteyen başvuranın engellenmesi durumunda Mahkeme, hem velayete sahip olan annenin tavırlarını hem de babanın şiddet uyguladığı iddialarını çocuğun hem şimdiki hem de gelecekteki üstün yararı ekseninde değerlendirerek hüküm kurmuştur.

Çocuğun Üstün Yararı Hakkında Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 02.06.2015 T. 2015/9767 E. 2015/11313 K. Sayılı kararında,

Kuşkusuz velayetin düzenlenmesinde, çocukların üstün yararı, ana ve babanın isteklerinden önce gelir. Velayet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “üstün yararı” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme md. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi md. 1) dır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, ahlaki değer yaşamları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Mahkemece, velayetin düzenlenmesine esas olmak üzere herhangi bir uzman incelemesi yaptırılmamıştır. Öyleyse, mahkemece yapılacak iş; mahkeme nezdindeki aile mahkemesi uzman veya uzmanlarından çocuğun velayetine esas teşkil etmek üzere rapor alınması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, çocuğun üstün yararının velayetin ebeveynlerden hangisine bırakılmasında olduğunun saptanması ve hasıl olacak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 12.04.2012 T. 2011/12279 E. 2012/9382 K. Sayılı kararında

Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “üstün yararı” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme md.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi md.1; TMK.md.339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu md.4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Müşterek çocuk Ö. E.2007 doğumludur. Çocuğun yaşı gözetildiğinde anne sevgi, şefkat ve ilgisine muhtaç çağda olduğu anlaşılmaktadır. Bütün bu açıklamalar karşısında; müşterek çocuğun velayet düzenlemesi konusundaki üstün yararının, velayetinin anneye bırakılması olduğu anlaşılmaktadır. Durum böyleyken mahkemece çocuğun geçerli üstün yararı olmadığı halde, yazılı şekilde velayetinin davalı-davacı babaya bırakılması isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 23.06.2021 T. 2021/3997 E. 2021/5234 K. Sayılı Kararı

Dava, çocuğun anne soyadını kullanmaya izin davası olup ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacının istinaf yoluna başvurması üzerine, bölge adliye mahkemesince, ortak çocuğun velâyet hakkı sahibi annenin soyadını kullanmakta üstün yararı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, 30/12/2012 doğumlu ortak çocuk …’nin “…” olan soyadının “…” olarak değiştirilmesine karar verilmiştir. Boşanma sonrası velâyet hakkına sahip davacı anne çocuğun üstün yararı varsa çocuğa kendi bekarlık soyadının verilmesini isteyebilir. Sadece velâyet hakkına sahip olmak velâyet hakkına sahip davacı anneye bekarlık soyadını çocuğuna kendiliğinden verme hakkını kazandırmaz. Burada çocuğun üstün yararı göz önünde tutulur. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. O halde, idrak çağında bulunan ortak çocuğun anne soyadını kullanma konusundaki görüşü alınarak ve toplanan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek, anne soyadını kullanmaya izin konusunda bir karar verilmesi gerekirken; bu hususta eksik incelemeyle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı bulunmuş bozmayı gerektirmiştir.

Yorum Gönderin

nafaka indirim davasi

Nafaka İndirim Davası (Azaltılması ve Kaldırılması)

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

apostil

Apostil ve E-Apostil Nedir? Nasıl Yaptırılır?

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

nafaka hesaplama motoru

Nafaka Hesaplama Motoru

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

X
kadim hukuk ve danışmanlık