Ceza Muhakemesi Kanunu 18. Madde
Yetkisizlik İddiası
- Sanık, yetkisizlik iddiasını, ilk derece mahkemelerinde duruşmada sorgusundan, bölge adliye mahkemelerinde incelemenin başlamasından ve duruşmalı işlerde inceleme raporunun okunmasından önce bildirir.
- Yetkisizlik iddiasına ilişkin karar, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusundan önce, bölge adliye mahkemelerinde duruşmasız işlerde incelemenin hemen başlangıcında, duruşmalı işlerde inceleme raporu okunmadan önce verilir. Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamayacağı gibi mahkemeler de bu hususta re’sen karar veremez.
- Yetkisizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 18. Madde Gerekçesi
Tasarının temel amacı, davanın işlemler sürdürülerek gerek ilk derece mahkemelerinde ve gerek bölge adliye mahkemelerinde bir duruşmada bitirilmesi olduğundan ve davanın ertelenmesine neden olabilecek hususları önlemek zorunlu sayıldığından, yetkisizlik iddiasının, ilk derece mahkemelerinde duruşmanın başlangıcında iddianame okunmadan, bölge adliye mahkemelerinde incelemenin başlamasından ve duruşmalı işlerde inceleme raporunun okunmasından önce ileri sürülebilmesi kabul edilmiştir; bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunamayacağı gibi anılan mahkemelerce de yetkisizlik kararı verilemeyecek, davaya bakmayı sürdüreceklerdir. İlk derece mahkemelerinde yukarıda açıklanan zaman ve koşullara göre yetkisizlik kararı verilebileceği gibi 174. madde gereğince iddianame Cumhuriyet savcılığına iade de edilebilecektir.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 18. Madde Yetkisizlik İddiası Emsal Kararlar
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2017/560, K: 2017/7799
- Ceza Muhakemesi Kanunu 18. Madde
- Yetkisizlik İddiası
Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü; Gerekçeli karar başlığında “koruma tedbirleri nedeni ile tazminat” yerine “yakalama veya tutuklama sonrası kyok veya beraat kararı verilmesi halinde tazminat” ibaresine yer verilmesi mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım yanlışlığı olarak kabul edilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12-21. maddelerinde yetki konusu düzenlenmiş olup, 12. maddede genel olarak, işlenen suçlarda hangi mahkemenin yetkili olduğu, 13, 14, 15 ve 16. maddelerde ise ek yetki kurallarının yer aldığı, Kanun’un 18. maddesinde yetkisizlik iddiasını ileri sürme hakkının sanığa verilmiş olduğu ve bu hakkın ne zamana kadar ileri sürülebileceğinin, gösterildiği, Kanunun 13. maddesindeki özel yetki benzeri bir düzenlemenin de aynı Kanunun 142. maddesinde yapıldığı, koruma tedbiri nedeniyle zarar gören davacıların tazminat isteminin “zarara uğrayanın oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesi”nde açılacağı ve bu yer mahkemesinin yetkili olduğunun belirtildiği, bu düzenlemenin konuluş amacının, mağdur olan davacının, sanık olarak yargılamasının yapıldığı yer mahkemesinde dava açma külfetinden kurtarılmasına yönelik olduğu, CMK’nın 141 ve devamı maddelerinde düzenlenen tazminat istemine ilişkin olarak 142. maddede belirtilen yetkili mahkeme dışında, yetkisizlik iddiası ve kararın verilmesine ilişkin özel bir hüküm kabul edilmediğinden, yetkiye ilişkin CMK’nın 12-21 maddelerinin uygulanması gerektiği, yetkinin, görevde olduğu gibi kamu düzenine ilişkin olmayıp, yasada öngörülen süre içerisinde ileri sürülmesi gerektiği, (CMK m. 20.) dosya kapsamı itibariyle, Kanunun 18. maddesinden hareketle, yetkisizlik iddiasının, en geç ilk duruşmada ileri sürülmesi gerekirken, dosya kapsamı itibariyle davalı kurumun yetkisizlik itirazında bulunmadığının anlaşılması karşısında, mahkeme tarafından yargılamaya devam edilerek, davacının tazminat talebi ile ilgili olarak hüküm kurulmasında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamede bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir. Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davalı vekili ve davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; geliri ve tutuklu kaldığı döneme ilişkin kazanç kaybı miktarı konusunda itibar edilebilecek herhangi bir belge ibraz edemeyen davacının, bahse konu döneme ilişkin olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca 16 yaşından büyükler için belirlenen net asgari ücret miktarları üzerinden hesaplanacak “4.795,65” TL’nin gelir kaybı olarak ödenmesine karar verilmesi gerekirken, bu miktarın üstünde olacak şekilde ”6.019,95” TL olarak tayin edilmesi suretiyle, fazla maddi tazminata hükmolunması,
Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nezafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda çok az manevi tazminata hükmolunması,
Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı olup, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince bozulmasına, 23.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi E: 2016/15701, K: 2017/6545
- Ceza Muhakemesi Kanunu 18. Madde
- Yetkisizlik İddiası
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 51/2-A ve 26/2 maddelerine aykırılıktan… hakkında İstanbul Sivil Trafik Ekipleri Amirliğinin 12/07/2015 tarihli ve MA 10632710 sayılı trafik ceza tutanağı ile uygulanan 189,00 Türk Lirası idarî para cezasına, Düzce Otoyol Büro Amirliğinin 14/07/2015 tarihli ve GH 10607026 sayılı trafik ceza tutanağı ile uygulanan 189,00 Türk Lirası idarî para cezasına ve aynı yer Büro Amirliğinin 14/07/2015 tarihli ve MA 1610070 sayılı trafik ceza tutanağı ile uygulanan 88,00 Türk Lirası idarî para cezasına yönelik başvurunun reddine dair İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 16/02/2016 tarihli ve 2015/5553 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 02.11.2016 gün ve 10474 sayılı Kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06/12/2016 gün ve KYB-2016-391647 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu. Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6, 22/4. ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12. maddeleri uyarınca kabahat eylemi hakkında idari yaptırım kararı veren Diyarbakır Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü’nün bulunduğu yer mahkemelerinin kabahatlinin başvurusunu incelemekle yetkili ve görevli olması karşısında, Düzce Otoyol Büro Amirliğinin 14/07/2015 tarihli ve GH 10607026 sayılı trafik ceza tutanağı ile uygulanan 189,00 Türk Lirası idarî para cezasına ve aynı yer Büro Amirliğinin 14/07/2015 tarihli ve MA 1610070 sayılı trafik ceza tutanağı ile uygulanan 88,00 Türk Lirası idarî para cezasına itirazlar yönünden yetkisizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, başvurunun esastan incelenerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
İdari yaptırım kararlarının Düzce Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ile İstanbul Sivil Trafik Ekipler Amirliği tarafından uygulandığının anlaşılması karşısında kanun yararına bozma talebinde idari yaptırım kararının Diyarbakır Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü tarafından verildiğinin belirtilmesi hususunun maddi hatadan ileri geldiği kabul edilerek yapılan incelemede; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 22/4. maddesinde yer alan “4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun yer bakımından yetki kuralları kabahatler açısından da geçerlidir” şeklindeki hüküm ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 18/1-2. madde ve fıkralarında yer alan “(1) Sanık, yetkisizlik iddiasını, ilk derece mahkemelerinde duruşma sorgusundan, bölge adliye mahkemelerinde incelemenin başlamasından ve duruşmalı işlerde inceleme raporunun okunmasından önce bildirir. (2) Yetkisizlik iddiasına ilişkin karar, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusundan önce, bölge adliye mahkemelerinde duruşmasız işlerde incelemenin hemen başlangıcında, duruşmalı işlerde inceleme raporu okunmadan önce verilir. Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamayacağı gibi mahkemeler de bu hususta re’sen karar veremez.” hükmü birlikte değerlendirildiğinde, ortada bir yetkisizlik iddiası bulunmadığı gibi İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliğince işin esasına geçilerek karar verilmiş olduğu anlaşıldığından ve bu aşamadan sonra yetki hususunda yasal olarak bir değerlendirme yapma imkanı bulunmadığından; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin reddine, 11/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2016/2098, K: 2017/4717
- Ceza Muhakemesi Kanunu 18. Madde
- Yetkisizlik İddiası
Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12-21. maddelerinde yetki konusu düzenlenmiş olup, 12. maddede genel olarak, işlenen suçlarda hangi mahkemenin yetkili olduğu, 13, 14, 15 ve 16. maddelerde ise ek yetki kurallarının yer aldığı, Kanun’un 18. maddesinde yetkisizlik iddiasını ileri sürme hakkının sanığa verilmiş olduğu ve bu hakkın ne zamana kadar ileri sürülebileceğinin, gösterildiği, Kanunun 13. maddesindeki özel yetki benzeri bir düzenlemenin de aynı Kanunun 142. maddesinde yapıldığı, koruma tedbiri nedeniyle zarar gören davacıların tazminat isteminin “zarara uğrayanın oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesi” nde açılacağı ve bu yer mahkemesinin yetkili olduğunun belirtildiği, bu düzenlemenin konuluş amacının, mağdur olan davacının, sanık olarak yargılamasının yapıldığı yer mahkemesinde dava açma külfetinden kurtarılmasına yönelik olduğu, CMK’nın 141 ve devamı maddelerinde düzenlenen tazminat istemine ilişkin olarak 142. maddede belirtilen yetkili mahkeme dışında, yetkisizlik iddiası ve kararın verilmesine ilişkin özel bir hüküm kabul edilmediğinden, yetkiye ilişkin CMK’nın 12-21 maddelerinin uygulanması gerektiği, yetkinin, görevde olduğu gibi kamu düzenine ilişkin olmayıp, yasada öngörülen süre içerisinde ileri sürülmesi gerektiği, (CMK m. 20.) dosya kapsamı itibariyle, Kanunun 18. maddesinden hareketle, yetkisizlik iddiasının, en geç ilk duruşmada ileri sürülmesi gerekirken, dosya kapsamı itibariyle davalı kurumun yetkisizlik itirazında bulunmadığının anlaşılması karşısında, mahkeme tarafından yargılamaya devam edilerek, davacının tazminat talebi ile ilgili olarak hüküm kurulmasında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamede bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiş, davacı lehine hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar yasal faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nasafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda az manevi tazminata hükmolunması, temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; 29/05/1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, vekalet ücreti, yargılama giderleri kapsamında olup, bu hakkın asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağı ancak ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken ve ilgili davada temyizen incelenebilecek haklardan olduğundan, ceza davasında ödenmeyen vekalet ücretinin, maddi tazminat kapsamında ayrıca dava konusu edilemeyeceğinin belirtilmiş olması karşısında, hükme esas alınan 27/08/2014 tarihli bilirkişi raporunda vekalet ücreti ve gecikme faizinin dikkate alınıp maddi tazminata dâhil edildiği hususu da gözetilmeksizin, ”800,00” TL vekalet ücretinin mükerrer olarak maddi tazminat kapsamında hüküm altına alınması, Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapmayı gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının 1. bendinde davacı lehine hükmolunan maddi tazminat miktarının, davacının tutuklu kaldığı döneme ilişkin net asgari ücret miktarından hesaplanan ”559.17” TL’ye indirilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına, 05/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi E: 2016/566, K: 2017/1346
- Ceza Muhakemesi Kanunu 18. Madde
- Yetkisizlik İddiası
Otoyol ve/veya köprülerden ücret ödemeden geçme eyleminden dolayı …’e ait aracın tescil plakasına T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı KGM 4. Bölge Müdürlüğünün 30/10/2014 tarihli ve UA-1119 sıra nolu trafik idari para cezası karar tutanağı ile uygulanan 5.381,75 Türk lirası idari para cezasına yönelik başvurunun kabulüne dair Çorum Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/03/2015 tarihli ve 2014/1180 değişik iş sayılı kararı yönelik itirazın kabulüne ilişkin Sungurlu Sulh Ceza Hakimliğinin 24/04/2015 tarihli ve 2015/409 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 09/12/2015 gün ve 7691 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26/01/2016 gün ve KYB.2015-413099 sayılı ihbarnamesi ile daireye gönderilmekle okundu. Dosya kapsamına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 22/4. maddesinde yer alan “4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun yer bakımından yetki kuralları kabahatler açısından da geçerlidir” şeklindeki hüküm ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 18/1-2. madde ve fıkralarında yer alan “(1) Sanık, yetkisizlik iddiasını, ilk derece mahkemelerinde duruşma sorgusundan, bölge adliye mahkemelerinde incelemenin başlamasından ve duruşmalı işlerde inceleme raporunun okunmasından önce bildirir. (2) Yetkisizlik iddiasına ilişkin karar, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusundan önce, bölge adliye mahkemelerinde duruşmasız işlerde incelemenin hemen başlangıcında, duruşmalı işlerde inceleme raporu okunmadan önce verilir. Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamayacağı gibi mahkemeler de bu hususta re’sen karar veremez.” hükmü birlikte değerlendirildiğinde, ortada bir yetkisizlik iddiası bulunmamasına ve Çorum Sulh Ceza Hâkimliğince işin esasına geçilerek karar verilmiş olmasına karşın, merciince itiraz konusu hakkında karar verilmesi gerekirken Çorum Sulh Ceza Hâkimliğinin yetkisizliğine karar verilmiş olmasında isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Sungurlu Sulh Ceza Hakimliğinin 24/04/2015 tarihli ve 2015/409 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4. maddesi uyarınca bozulmasına, 20/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2015/10444, K: 2016/11938
- Ceza Muhakemesi Kanunu 18. Madde
- Yetkisizlik İddiası
Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12-21. maddelerinde yetki konusu düzenlenmiş olup, 12. maddede genel olarak, işlenen suçlarda hangi mahkemenin yetkili olduğu, 13, 14, 15 ve 16. maddelerde ise ek yetki kurallarının yer aldığı, Kanun’un 18. maddesinde yetkisizlik iddiasını ileri sürme hakkının sanığa verilmiş olduğu ve bu hakkın ne zamana kadar ileri sürülebileceğinin, gösterildiği, Kanunun 13. maddesindeki özel yetki benzeri bir düzenlemenin de aynı Kanunun 142. maddesinde yapıldığı, koruma tedbiri nedeniyle zarar gören davacıların tazminat isteminin “zarara uğrayanın oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesi” nde açılacağı ve bu yer mahkemesinin yetkili olduğunun belirtildiği, bu düzenlemenin konuluş amacının, mağdur olan davacının, sanık olarak yargılamasının yapıldığı yer mahkemesinde dava açma külfetinden kurtarılmasına yönelik olduğu, CMK’nın 141 ve devamı maddelerinde düzenlenen tazminat istemine ilişkin olarak 142. maddede belirtilen yetkili mahkeme dışında, yetkisizlik iddiası ve kararın verilmesine ilişkin özel bir hüküm kabul edilmediğinden, yetkiye ilişkin CMK’nın 12-21 maddelerinin uygulanması gerektiği, yetkinin, görevde olduğu gibi kamu düzenine ilişkin olmayıp, yasada öngörülen süre içerisinde ileri sürülmesi gerektiği, (CMK m. 20.) dosya kapsamı itibariyle, Kanunun 18. maddesinden hareketle, yetkisizlik iddiasının, en geç ilk duruşmada ileri sürülmesi gerekirken, dosya kapsamı itibariyle davalı kurumun yetkisizlik itirazında bulunmadığının anlaşılması karşısında, mahkeme tarafından yargılamaya devam edilerek, davacının tazminat talebi ile ilgili olarak hüküm kurulmasında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamede bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin, hükmedilen tazminat miktarının fazla olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün aykırı olarak onanmasına, 17/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.