Ceza Muhakemesi Kanunu 123. Madde
Eşya veya Kazancın Muhafaza Altına Alınması ve Bunlara El Konulması
- İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır.
- Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya el konulabilir.
- Muhafaza altına alınan veya el konulan eşya ya da malvarlığı değerlerinin kıymeti tespit edilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 123. Madde Gerekçesi
İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır. Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya el konulabilir.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 123. Madde Eşya veya Kazancın Muhafaza Altına Alınması ve Bunlara El Konulması Emsal Kararlar
Yargıtay 5. Ceza Dairesi E:2020/3431, K:2020/12762
- Ceza Muhakemesi Kanunu 123. Madde
- Eşya veya Kazancın Muhafaza Altına Alınması ve Bunlara El Konulması
Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan şüpheli hakkında yürütülen soruşturma sırasında şüphelinin taşınmazlarına, bankalarda bulunan hesaplarına ve adına kayıtlı araçlarına el konulmasına dair Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/07/2016 tarihli ve 2016/3892 değişik iş sayılı kararını müteakip, silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan sanığın mahkûmiyetine dair, 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/10/2017 tarihli ve 2017/20 esas, 2017/215 sayılı kararının l .Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 14/12/2017 tarihli ve… sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek kesinleşmesini müteakip, hükümlünün el koyma kararının kaldırılması talebi hakkında, tedbirin soruşturma aşamasında konulduğu ve mahkemenin yetkili olmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına dair, 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/10/2018 tarihli ve 2017/20 esas, 2017/215 sayılı ek Kararının;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun, ”Eşya veya kazancın muhafaza altına alınması ve bunlara elkonulması” kenar başlıklı 123. maddesinde yer alan; ”(1) İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır. (2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya elkonulabilir.” şeklindeki, anılan Kanunun ”Elkonulan eşyanın iadesi” kenar başlıklı 131. maddesinde yer alan; ”(1) Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re’sen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir. (2) 128 inci madde hükümlerine göre El konulan eşya veya diğer malvarlığı değerleri, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edilir.” şeklindeki düzenlemeler nazara alındığında;
Dosya kapsamına göre, şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşya, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tâbi tutulmayacağının anlaşılması durumunda, resen ya da talep üzerine geri verilebileceği, bu durumda yetkili makamın soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme olduğu, somut olayda şüpheli hakkında yürütülen soruşturma sırasında şüphelinin taşınmazlarına, bankalarda bulunan hesaplarına ve adına kayıtlı araçlarına el konulmasına karar verildiği, ancak yapılan yargılama neticesinde bu konuda bir karar verilmediği anlaşılmakla, sanığın talebinin yargılamasının yapıldığı mahkeme tarafından değerlendirilerek esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 06/11/2019 gün ve 94660652-105-22-16471-2018-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ve Yargıtay 6. ve 16. Ceza Dairelerinin görevsizlik kararları ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte gönderilmekle gereği düşünüldü:
Kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşullarının ve sonuçlarının 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlendiği, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen ve başka bir yolla çözümü mümkün olmayan karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların kanun yararına bozma yoluyla giderilebileceği, olağan kanun yoluyla halli mümkün olan hukuka aykırılıklarda kanun yararına bozma yasa yoluna gidilemeyeceği nazara alındığında, somut olayda; kanun yararına bozma konusu yapılan 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile bu karardan sonra 2. Sulh Ceza Hakimliğince verilen Kararların mahiyetlerine nazaran görevsizlik kararları niteliğinde olduğu, bu itibarla meydana gelen olumsuz görev uyuşmazlığının CMK’nın 4/2. maddesi uyarınca ortak yüksek görevli mahkeme olan l. Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili Ceza Dairesi tarafından çözümlenmesi gerektiği ve bu aşamada kanun yararına bozma yasa yoluna gelinemeyeceği anlaşıldığından 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/10/2018 tarihli, 2017/20 esas ve 2017/215 sayılı ek Kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin reddine, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 15/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E:2018/768, K:2018/4486
- Ceza Muhakemesi Kanunu 123. Madde
- Eşya veya Kazancın Muhafaza Altına Alınması ve Bunlara El Konulması
3/06/2017 tarihli olay tutanağına göre Elazığ 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin olay tarihini de kapsayan 17/05/2017 tarihli ve 2017/1196 değişik iş sayılı önleme araması kararına istinaden kollukça şüphe üzerine yapılan kaba üst aramaları esnasında şüphelilerin bulunduğu araçtan esrar kokusu geldiğinin fark edilmesi üzerine, araçta detaylı adli arama yapılması için kolluk tarafından Cumhuriyet savcısına bilgi verildiği ve Cumhuriyet savcısı tarafından gecikmesinde sakınca bulunan hal olduğu değerlendirilerek hakim kararı beklenmeksizin araçta arama yapılmasına ve ayrıca şüphelilerden kan veya idrar örneği alınmasına karar verildiği, Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılan arama sonucunda şüphelilerin içinde bulunduğu araçta esrar ele geçirilerek el konulduğu ve idrar örneklerinde yapılan tahlillerde de esrar tespit edildiğinin anlaşılması karşısında, esasen önleme araması kararının dahi yeterli olduğu olayda kolluk tarafından talep edilmesi üzerine ayrıca Cumhuriyet savcısı tarafından da arama emri verilmiş olduğu, kaldı ki somut olayda suç üstü halinin varlığı ve gecikmesinde sakınca bulunan hal kapsamında yapılan elkoyma ve şüphelilerin vücudundan örnek alınması işlemlerinin Cumhuriyet savcısına CMK’nın 127 ve 75. maddeleri ile tanınmış yetkiler olduğu anlaşıldığından, yasaya uygun olan elkoyma ve şüphelilerin vücudundan örnek alınması işlemlerinin hakim tarafından onaylanması talebinin kabulü yerine reddine karar verilmesi yasaya aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerindedir.
Açıklanan nedenlere göre; elkoyma ve şüphelilerin vücudundan örnek alınması işlemlerinin onaylanması taleplerinin ayrı ayrı reddine dair Elazığ 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 14/06/2017 tarihli ve 2017/1433 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına bozulmasına, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 24.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E:2011/10-119, K:2011/162
- Ceza Muhakemesi Kanunu 123. Madde
- Eşya veya Kazancın Muhafaza Altına Alınması ve Bunlara El Konulması
Sanık T’nin, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan haklarında dava açılan sanıklar H ve H’ye bir paket halinde esrar satarken olay yerinde yakalandığı ve üst aramasında on beş adet esrar paketi ile 152 Liranın ele geçirildiği, H ve H’nin görevli memurlara “abi biz içiciyiz, sadece bir fişek halindeki esrarı bu abiden 4,50 TL karşılığında satın aldık” diyerek sanığı gösterdikleri, sanık ile kullanıcı oldukları anlaşılan Hakan ve Hasan’ın bu şekilde gerçekleşen olay sonucunda yakalandıkları, ele geçen 16 paket esrar ile sanığın üst aramasından elde edilen 152 TL’nin adli emanete alındığı, soruşturma sonucunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 26.03.2009 gün ve 11831-831 sayılı iddianamesi ile sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kamu davası açıldığı, yerel mahkemece sanığın suçu sabit görülerek TCK’nın 188/3, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 2000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve adli emanette bulunan sanığın üst aramasından elde edildiği bildirilen 152 Liranın sanığa iadesine karar verildiği, özel Dairece sanığın üst aramasında ele geçen 152 Liradan 4,50 Lirasının uyuşturucu madde satışından elde edilmesi nedeniyle zoralımına karar verilmesi gerektiğinin belirtildiği, ancak aleyhe temyiz bulunmadığından bu aykırılığın bozma konusu yapılmadığı ve hükmün onanmasına karar verildiği, anlaşılmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yaptırım olarak ceza ve güvenlik tedbirleri öngörülmüştür. Güvenlik tedbirleri Birinci Kitap, Üçüncü Kısım, İkinci Bölümde hüküm altına alınmış olup, 55. maddede düzenlenen “Kazanç müsaderesi” de bunlardan birisidir. Gerek öğretide, gerekse uygulamada güvenlik tedbirlerinin hukuki niteliği itibarıyla “ek- feri ceza” niteliği taşıdığı düşüncesi baskın görüş olarak kabul edilmektedir. 5237 sayılı TCK’nın 55. maddesinde, suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddî menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Anılan madde metninde yer alan “maddi menfaat” ibaresinden anlatılmak istenilenin malın kendisi, “ekonomik kazanç” ifadesinden ise suçun işlenmesiyle elde edilen maddi menfaatlerin değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan kazançların tamamı olduğu kabul edilmelidir.
5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının “Eşya veya kazancın muhafaza altına alınması ve bunlara el konulması” başlıklı 123. maddesinde, “(1) İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır. (2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya elkonulabilir” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Sanığın, suç tarihinde esrar kullanıcıları H,G ve H, O’ya 4,50 TL karşılığında bir paket halinde esrar vermesi ve kolluk görevlileri tarafından suçüstü yakalanması sonucunda yapılan üst aramasında cebinden 15 esrar paketinin daha ele geçirilmesi şeklinde gerçekleşen maddi olayda, uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sübutu ve nitelendirilmesinde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak kullanıcılara satılan bir paket esrarın karşılığı olarak elde edilen 4,50 Liranın TCK’nın 55. maddesi uyarınca zoralımına karar verilmesi gerekirken, yerel mahkemece sanığın mahkûmiyeti ile birlikte üst aramasından elde edilen 152 TL’nin sanığa iadesine hükmedilmiştir. Yerel mahkeme hükmünde 5237 sayılı TCK’nın 55. maddesinde düzenlenen kazanç müsaderesine yer verilmemesi, hüküm yalnızca sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş olsa dahi “aleyhe değiştirmeme yasağına” konu olmayacaktır.
Bu nedenlerle, suçun işlenmesi ile elde edildiği belirlenen 4,50 TL’nin 5237 sayılı TCK’nın 55. maddesi uyarınca müsaderesi yerine, sanığa iadesine yönelik yerel mahkeme hükmü ile bu hükmün onanmasına ilişkin Özel Daire kararında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm fıkrasında yer alan “152 TL parasının sanığa iadesine” ibaresi çıkarılarak yerine, “152 Liranın 147,50 Lirasının sanığa iadesine, suçun işlenmesiyle elde edildiği anlaşılan 4,50 Liranın 5237 sayılı TCK’nın 55. maddesi uyarınca zoralımına” ibaresinin konulması ve Özel Daire kararındaki tekerrür uygulamasına ilişkin eleştiri bölümü de eklenmek suretiyle yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi E:2015/110, K:2015/4209
- Ceza Muhakemesi Kanunu 123. Madde
- Eşya veya Kazancın Muhafaza Altına Alınması ve Bunlara El Konulması
Göçmen kaçakçılığı suçundan, şüpheliye ait aracın suçta kullanıldığı gerekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu araca el konulması talebi üzerine, karar verme yetki ve görevinin Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğundan bahisle talebin reddine dair Sulh Ceza Hâkimliğinin 15/10/2014 tarihli ve 2014/418 değişik iş sayılı kararına itirazın reddine ilişkin Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/10/2014 tarihli ve 2014/377 değişik iş sayılı kararını müteakip Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu araca el konulması talebi üzerine, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına dair Ağır Ceza Mahkemesinin 22/10/2014 tarihli ve 2014/2642 değişik iş sayılı kararını kapsayan onaylı dosya sureti incelendi.
İstem yazısında “Dosya kapsamına göre, taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma kararına ilişkin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 128. maddesinde, “(1) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait; a) Taşınmazlara, b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına, c) Banka veya diğer malî kuramlardaki her türlü hesaba, d) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara, e) Kıymetli evraka, f) Ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına, g) Kiralık kasa mevcutlarına, h) Diğer malvarlığı değerlerine, elkonulabilir.(2) Birinci fıkra hükmü; a) Türk Ceza Kanununda tanımlanan; 1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78), 2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)… hakkında uygulanır. (9) (Değişik: 21/02/2014 – 6526/10 md.) Bu madde hükmüne göre elkoymaya ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilir, itiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de oy birliği aranır.” şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, göçmen kaçakçılığı suçlarında el koyma işleminin Ağır Ceza Mahkemelerince yapılması gerektiği cihetle, somut olayda şüphelinin göçmen kaçakçılığı suçunda kullanılan aracı hakkında el koyma yetki ve görevinin… nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Elkoyma, 5271 sayılı CMK’nın 123 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, CMK’nın 123. maddesinde, ispat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerlerine, yanında bulunduran kişinin rızasıyla vermemesi halinde elkonulacağı belirtilmiştir. CMK’nın 127/1. maddesi ve 5235 sayılı Yasanın 6545 sayılı Yasa ile değişik 10. maddesi uyarınca bu karar, soruşturma aşamasında Sulh Ceza Hakimliğince verilecektir. CMK’nın 128. maddesinde ise suçtan elde edilen değerlere elkonulması düzenlenmiş olup, maddenin 9. fıkrası uyarınca suçtan elde edilen değerlere elkoyma görevi Ağır Ceza Mahkemesine aittir.
İncelemeye konu olayda, göçmen kaçakçılığı suçunda kullanıldığı iddiasıyla Cumhuriyet savcısının 10 RT 265 plakalı araca el konulması talebi üzerine, Ağır Ceza Mahkemesince, bu konuda karar verme görevinin Sulh Ceza Hakimliğinde olduğu belirtilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Cumhuriyet Savcısınca aracın suçta kullanıldığı iddiasıyla elkonulması talep edilmiş olduğu gözetildiğinde, olayda suçtan elde edilen değerlere elkoymanın söz konusu olmadığı cihetle CMK’nın 128. maddesinin uygulama yeri bulunmayıp, aynı Yasanın 123. ve 127/1. maddeleri uyarınca değerlendirme yapılması gerekeceğinden, bu konuda karar verme görevi Sulh Ceza Hakimliğindedir.
Açıklanan nedenlerle, Ağır Ceza Mahkemesinin 22.10.2014 gün ve 2014/2642 değişik iş nolu kararı sonucu itibariyle yerinde görüldüğünden, Bakanlığın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden kanun yararına bozma isteminin reddine, 07/07/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.