Ceza yargılamasında asıl amaç şüpheli ve sanığın hak ve özgürlüklerinin gözetilmesi suretiyle maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Koruma tedbirleri; ceza yargılamasının gerektiği gibi yapılabilmesi, yargılama neticesinde verilecek hükmün infazının yapılabilmesi ve yargılama giderlerinin karşılanması gayesiyle, yargılama aşamalarında başvurulabilen, gerektirmesi halinde zorla uygulanarak hüküm öncesi bazı temel hak ve hürriyetlere geçici şekilde müdahale imkânı veren, doğrudan veya dolaylı olarak delil elde etme ve mağdur ve/veya suçtan zarar görenin haklarını korumaya yönelik yetkili mercilerin kararıyla uygulanan ceza muhakemesi vasıtalarıdır.
Suç işlendiği iddiası üzerine, emrindeki kolluk kuvvetleri vasıtasıyla işin gerçeğini araştırmaya çalışan Cumhuriyet savcısı ile bu araştırma sonucunda ortaya çıkan duruma ilişkin adil bir yargılama yapılabilmek ve hükme varmak için faaliyet gösteren mahkeme veya hakimlik tarafından birtakım ceza muhakemesi işlemleri icra edilir. Bu kapsamda suç fail veya faillerinin ortaya çıkarılması, delillerin tespiti ve muhafazası, soruşturma ve kovuşturmanın yapılarak yargılama sonucu verilen hükmün infazı amacıyla kural olarak geçici nitelikte olan, kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlayıcı nitelikteki işlemler koruma tedbirleri olarak adlandırılır. Bu makalemizde Kadim Hukuk olarak “Ceza Hukukunda Koruma Tedbirlerinin” inceleyeceğiz.
Koruma Tedbirleri Nedir?
Soruşturma ve kovuşturma sürecinde, daha sonra tesis edilecek hükmün kağıt üstünde kalmasına engel olmak, yani hükmün infaz edilebilirliğini sağlamaya yönelik, veya maddi gerçeğin ortaya çıkmasını temin etmek amacıyla tatbik edilen, bir temel hakkı hükmün kesinleşmesinden önce kısıtlayan, geçici, gecikemez ve kural olarak hakim kararını gerektiren tedbirlere koruma tedbiri adı verilir.
Koruma tedbirleri, bir cezai uyuşmazlığın çözüm sürecinde kullanılan, muhakeme sonunda verilecek nihai kararın yerine getirilmesi konusunda yardımcı olan tedbirlere denir. Diğer bir tanımla koruma tedbirleri, ceza muhakemesinin gereği gibi yapılabilmesi veya hükmün infazının mümkün kılınması amacıyla muhakeme sürecinde başvurulabilen ve hükümden önce, gerektiğinde zor kullanmak suretiyle bazı temel hak ve özgürlüklere geçici müdahaleyi gerektiren işlemlerdir. Koruma tedbirleri temel hak ve özgürlüklere doğrudan ve dolaylı şekilde müdahale etmektedir. Koruma tedbirleri aynı zamanda doğrudan veya dolaylı olarak delil elde etme yöntemleridir.

Koruma Tedbirleri Türleri
Koruma tedbirleri, CMK’nın 74-140. maddeleri arasında düzenlenmiş olup bu tedbirler şunlardır;
- Gözlem altına alma,
- Moleküler genetik inceleme,
- Beden muayenesi,
- Yer gösterme,
- Fizik kimliğin tespiti,
- Yakalama ve gözaltına alma,
- Tutuklama,
- Adli kontrol altına alma,
- Zorla getirme,
- Arama,
- El koyma,
- Bilgisayarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma,
- Telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması,
- Mobil telefonun yerinin tespiti,
- Gizli soruşturmacı görevlendirme,
- Teknik araçlarla izlemedir.
Bu tedbirlerden adli kontrol altına alma, yakalama ve gözaltına alma, tutuklama, zorla getirme, arama, el koyma, bilgisayarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma özelliği nedeniyle mahiyetinde zorlama bulunur. Başka bir deyişle kişiler bu tedbirlerin uygulanmasına rıza göstermese bile koşulları oluştuğunda zorla başvurulabilecek tedbirlerdir.
Telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, mobil telefonun yerinin tespiti, teknik araçlarla izleme gizli soruşturmacı görevlendirme ise gizli olarak başvurulan tedbirlerdir. Bunlar muhatabın bilgisi ve izni olmadan uygulanan tedbirlerdir. Beden muayenesi, gözlem altına alma, moleküler genetik inceleme, fizik kimliğin tespiti ve yer gösterme ise; aynı zamanda bilirkişi incelemesi niteliği de taşıyan tedbirlerdir.
Koruma Tedbirini Vermeye Yetkili Makamlar
Yalnızca yargıç veya mahkemenin karar verebileceği tedbirler:
- Tutuklama
- Adli kontrol
- Taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma
- Malvarlığı değerlerinin yönetimi amacıyla kayyım atanması
- Avukat bürolarında arama ve el koyma
- Şirket yönetimi için kayyım atanması
- Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi
- Gözlem altına alma
- Moleküler genetik inceleme
Kural olarak yargıcın, gecikmesinde sakınca olan hallerde Cumhuriyet Savcısının karar verebileceği tedbirler:
- Konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama
- Postada elkoyma
- Bilgisayarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma
- İletişimin denetlenmesi
- Teknik araçlarla izleme
- Beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması
- İnternet yoluyla yapılan yayınlarda, içeriğin yayından çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi
Kural olarak yargıcın, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, ona ulaşılamayan durumlarda ise kolluk amirinin yetkili olduğu tedbirler:
- Elkoyma
Kural olarak Cumhuriyet savcısının, ona ulaşılamayan durumlarda ise kolluk amirinin yetkili olduğu tedbirler:
- Konut ve işyeri dışındaki yerler ile kamuya açık alanlarda arama
Kural olarak Cumhuriyet savcısının, suçüstü hallerinde ise yetkilendirilmiş kolluk amirinin yetkili olduğu tedbirler:
- Gözaltı
Yalnızca Cumhuriyet Savcısının karar verebileceği haller:
- Fiziki kimliğin tespiti
- Askeri mahallerde yapılacak arama
- Askeri mahallerde yapılacak elkoyma işlemi

Yakalama ve Gözaltına Alma
Koruma tedbirlerinin ilki yalakama ve gözaltına almadır. CMK’ da yakalama ve gözaltına alma ayrı düzenlendiğinden yakalama yetkisine sahip olan makamlar ile gözaltına almaya karar veren makamlar farklıdır. Buna göre yakalama yetkisi kural olarak kolluk tarafından yapılabilirken gözaltına almaya kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Ayrıca hakkında yakalama işlemi yapılan kişinin aynı zamanda gözaltına alınmış olması durumu da mümkün değildir.
- Yakalama: Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 4. maddesine göre yakalama; “Suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınması” şeklinde tanımlanmıştır. Yakalama ile suç işlediğinden kuşku duyulan kimsenin kolluk kuvvetleri tarafından kontrol altına alınması sağlanır. Suç şüphesi altında bulunan kimsenin, yetkili hakim kararı olmaksızın ve belli bir şekle bağlı olmadan özgürlüğünün kısıtlanarak, gözaltına alınıp alınmayacağı hususunda Cumhuriyet savcısı tarafından bir karar verilene dek gözetim ve denetim altında tutulması amaçlanır.
- Gözaltına Alma: Gözaltı, soruşturma yönünden zaruri olması ve bir suç işlediğini düşündürebilecek iz ve emarelerin varlığı halinde, yakalanan kişinin Cumhuriyet savcısının kararıyla kanunda öngörülen süre ile sınırlı olarak hakim önüne çıkarılıncaya veya serbest bırakılıncaya kadar özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanmasıdır. Yakalanan kişi, doğrudan gözaltına alınmış olmamaktadır. Yakalanan kişi, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü emri sonrasında gözaltına alınmış olur. Başka bir deyişle gözaltı, yakalamadan sonraki bir hukuki durumu ifade etmektedir. Gözaltına alma ile ceza yargılamasının daha etkin ve hızlı yapılması, delillerin yargılama süresince elde edilmesi ve muhafazası sağlanır. Kural olarak gözaltına almaya karar verme yetkisi Cumhuriyet savcısına aittir. Cumhuriyet savcısı, yakalanan kişinin gözaltına alınmasına karar verirken gözaltına almanın, yapılan soruşturma açısından zorunlu olmasına ve suçun fail tarafından işlendiği konusunda delillerin bulunmasına bakar.
Tutuklama
Koruma tedbirlerinin ikincisi tutuklamadır. Tutuklama, suçluluğu konusunda henüz kesin hüküm bulunmayan ancak suç işlediği yönünde kuvvetli şüphe bulunan kişinin kaçmasını veya delilleri karartmasını önlemek, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapmasına engel olmak, hakkında ceza yargılamasının yapılabilmesi ve hükmün infazını gerçekleştirebilmek amacıyla şüpheli veya sanığın özgürlüğünün geçici olarak hakim kararıyla sınırlandırılmasıdır. Tutuklama, kişinin özgürlüğünü tamamen kısıtlaması nedeniyle koruma tedbirleri arasında en ağır olan koruma tedbiridir. Sadece hakim kararı ile kişi tutuklanabilir.
Tutuklama tedbirine başvurulması zorunlu olmayıp, ihtiyari olduğundan somut olayda hakim tutuklama şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda takdir hakkını kullanarak tutuklama kararına hükmedecektir. CMK m.100’deki düzenlemeye göre; kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması ve bir tutuklama nedenini varlığı tutuklamanın maddi şartlarıdır. Tutuklama nedenleri CMK’nın 100/2’inci maddesinde tahdidi olarak sayılmıştır;
- İlki; şüpheli veya sanığın, kaçması, saklanması veya kaçacağına yönelik şüphesi uyandıran somut olguların varlığı,
- İkincisi ise; şüpheli veya sanığın davranışları ile delilleri yok edeceğine, gizleyeceğine, değiştireceğine veya tanık, mağdur ve başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunacağına dair kuvvetli şüphe uyandırmasıdır.
- Ayrıca CMK m.100/3’te yer alan katalog halinde sayılan suçlar bakımından bu suçların işlendiğine veya teşebbüs edildiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde tutuklama nedeni varsayılarak kişi hakkında tutuklama kararı verilebilecektir.
Tutuklamanın şekli şartları ise;
- Tutuklama yasağının bulunmaması,
- Muhakeme engelinin bulunmaması,
- Sanığa güvence belgesi verilmemiş olması,
- Tutuklamanın ölçülü olması,
- Hakim veya mahkeme kararının bulunması olarak sayılabilir.
Tutuklama kararı, şüpheli veya sanık hakkında suçlu olup olmadığı hakkında henüz kesin bir karar verilmeden önce kişinin özgürlüğünü ağır bir şekilde sınırlayan ve bu nedenle sadece hakim veya mahkeme tarafından verilebilen bir karardır. Bu karara soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, kovuşturma evresinde ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya resen sanığın yargılandığı mahkeme tarafından hükmedilebilir. Tutuklama kararında mutlaka gerekçe gösterilmelidir. Şüpheli ya da sanığın yokluğunda tutuklamaya karar verilmesi kural olarak mümkün değildir. Tek istisnası CMK 248/5’inci maddesi kapsamında yurt dışında bulunan kaçaklar için tutuklama kararı verilmesinde söz konusudur.
Arama ve El Koyma
- Arama: Arama; sanık, şüpheli veya hükümlünün yakalanması, suça ilişkin delillerin bulunması, müsadereye tabi tutulacak eşyanın ele geçirilmesi ve genel olarak suçların işlenmesinin önlenmesi maksadıyla belli yerlerde, şüpheli, sanık veya üçüncü kişilerin konutunda, işyerinde ve kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, eşyasında yapılan araştırma işlemidir. Arama, adli arama ve önleme (idari) arama olmak üzere ikiye ayrılır. CMK’nın 116. maddesinde şüpheli veya sanıkla ilgili arama yapılabilmesi “makul şüphe” halinde mümkündür. Makul şüphe; aranılan şüpheli, sanık veya eşyanın orada bulunduğunu gösteren, suçun şüpheli veya sanık tarafından işlendiğine dair makul, mantıklı, gerekçelendirilebilir ve kararda izah edilmesi gereken şüphedir. Bu durumda arama yapılabilecektir.
- El Koyma: El koyma, suçun veya tehlikelerin önlenmesi amacıyla veya suçun delili olabileceği veya müsadereye tabi olduğu için bir eşya üzerinde, rızası olmamasına rağmen zilyedin tasarruf yetkisinin kaldırılması işlemidir. El koyma işlemi ile yargılamanın sağlıklı yapılması amaçlanmakta bir yandan da suçu aydınlatmak için delil ve ispat aracı elde edilmektedir. Diğer yandan müsadereye konu olabilecek malvarlığı değerine el koymak suretiyle kararın infazı garanti altına da alınmaktadır. Anayasa ve CMK’da el koyma ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Anayasaya göre, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Ancak milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı ile bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri ile kişilerin özel belge ve eşyalarına el konulabilir. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma işlemi kendiliğinden hükümsüz kalır.
Koruma Tedbirlerinden Kaynaklanan Tazminat Sorumluluğu
Tazminat, meydana gelmiş olan zararın giderilmesi ve bu zararın giderilmesi için zarar gören kişiye verilmesi gereken şey ya da miktar olarak ifade olunabilir. Tazminat hem maddi hem de manevi olabilir. Maddi tazminat; zarara maruz kalan kişinin malvarlığındaki azalmayı ya da kardan mahrum kalmasına neden olan fiillerde söz konusu olur. Manevi tazminat ise; kişisel menfaatlere yönelen zararın karşılığında hükmedilen tazminatı ifade eder.
Anayasa’nın 19. maddesinin son fıkrasında koruma tedbirlerinden kaynaklanan tazminatın, tazminat hukukuna ilişkin genel prensipler uyarınca, devlet tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ayrıca tazminat miktarının tayin edilmesinde Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerinin uygulanmasında herhangi bir engel ve sakınca bulunmamaktadır. Hukuk devleti olmanın bir gereği olarak koruma tedbirine maruz kalmış ve yapılan yargılama neticesinde beraatine karar verilmiş bir kişinin zarar görmesi halinde, yargı organları adına devletin kişinin zararını giderme yükümlülüğü bulunur. Dolayısıyla koruma tedbirlerinden kaynaklanan zararın devletçe tazmini kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından kaynaklanır.
Koruma tedbirlerinden kaynaklanan tazminat sorumluluğu 5271 sayılı CMK’nın 141. maddesine göre Devlete aittir. CMK 141. madde 1. fıkra ve son cümlede koruma tedbirlerinin haksız uygulanması nedeniyle istenebilecek tazminatın kapsamı belirtilmiştir. Bu kapsamda, haksız koruma tedbirine maruz kalan kişi gerek maddi gerekse manevi, her türden zararını, Devletten talep edebilir. Bu madde ile birlikte koruma tedbirlerine ilişkin nedenlerden dolayı ilgililerin hem maddi hem de manevi tazminat isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Koruma Tedbirlerinin Özellikleri
Maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi adına delil elde edebilmek için bazen temel hak ve özgürlüklere müdahale edilmekte; bazen de mevcut delillerin muhafazası için birtakım temel hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi zorunlu olabilmektedir. Suç şüphesiyle başlayan soruşturma ve yeterli şüpheye ulaştıktan sonra açılan kamu davası sonucunda yapılan ceza yargılamasının adil, tarafsız, etkin ve verimli sonuçlandırılması için koruma tedbirlerine başvurulması zaruridir. Koruma tedbirleri özü itibariyle zorlayıcı nitelikte tedbirler olup bu tedbirlerin uygulanabilmesi için tedbire maruz kalan kişinin rızası aranmaz. Koruma tedbirlerinin özelliklerine bakıldığında sekiz ortak özellik bulunmaktadır. Bunlar;
- Kanunla düzenlenmiş olma,
- Şüphe yoğunluğunun belirli bir seviyeye ulaşmış olması,
- Temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamanın hükümden önce olması,
- Nihai değil geçici olma,
- Araç (vasıta) olma,
- Gecikmesinde sakınca bulunma,
- Yetkili merciin kararının bulunması
- Ölçülülük ilkesidir.