Ceza Hukukunda Koruma Tedbirleri

Ceza Hukukunda Koruma Tedbirleri

koruma tedbirleri

Koruma tedbirleri; suç fail veya faillerinin ortaya çıkarılması, delillerin tespiti ve muhafazası, soruşturma ve kovuşturmanın yapılarak yargılama sonucu verilen hükmün infazı amacıyla kural olarak geçici nitelikte olan, kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlayıcı nitelikteki işlemlere denir. Suç işlendiği iddiası üzerine, emrindeki kolluk kuvvetleri vasıtasıyla işin gerçeğini araştırmaya çalışan Cumhuriyet savcısı ile bu araştırma sonucunda ortaya çıkan duruma ilişkin adil bir yargılama yapılabilmek ve hükme varmak için faaliyet gösteren mahkeme veya hakimlik tarafından birtakım ceza muhakemesi işlemleri icra edilir. Bu kapsamda suç fail veya faillerinin ortaya çıkarılması, delillerin tespiti ve muhafazası, soruşturma ve kovuşturmanın yapılarak yargılama sonucu verilen hükmün infazı amacıyla kural olarak geçici nitelikte olan, kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlayıcı nitelikteki işlemler koruma tedbirleri olarak adlandırılır.

Maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi adına delil elde edebilmek için bazen temel hak ve özgürlüklere müdahale edilmekte; bazen de mevcut delillerin muhafazası için birtakım temel hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi zorunlu olabilmektedir. Suç şüphesiyle başlayan soruşturma ve yeterli şüpheye ulaştıktan sonra açılan kamu davası sonucunda yapılan ceza yargılamasının adil, tarafsız, etkin ve verimli sonuçlandırılması için koruma tedbirlerine başvurulması zaruridir. Koruma tedbirleri özü itibariyle zorlayıcı nitelikte tedbirler olup bu tedbirlerin uygulanabilmesi için tedbire maruz kalan kişinin rızası aranmaz. Koruma tedbirlerinin özelliklerine bakıldığında sekiz ortak özellik bulunmaktadır. Bunlar;

  • Kanunla düzenlenmiş olma,
  • Şüphe yoğunluğunun belirli bir seviyeye ulaşmış olması,
  • Temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamanın hükümden önce olması,
  • Nihai değil geçici olma,
  • Araç (vasıta) olma,
  • Gecikmesinde sakınca bulunma,
  • Yetkili merciin kararının bulunması
  • Ölçülülük ilkesidir.
koruma tedbirleri nelerdir
koruma tedbirleri nelerdir

Koruma Tedbirleri Türleri

Koruma tedbirleri, CMK’nın 74-140. maddeleri arasında düzenlenmiş olup bu tedbirler şunlardır;

  • Gözlem altına alma,
  • Moleküler genetik inceleme,
  • Beden muayenesi,
  • Yer gösterme,
  • Fizik kimliğin tespiti,
  • Yakalama ve gözaltına alma,
  • Tutuklama,
  • Adli kontrol altına alma,
  • Zorla getirme,
  • Arama,
  • El koyma,
  • Bilgisayarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma,
  • Telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması,
  • Mobil telefonun yerinin tespiti,
  • Gizli soruşturmacı görevlendirme,
  • Teknik araçlarla izlemedir.

Bu tedbirlerden adli kontrol altına alma, yakalama ve gözaltına alma, tutuklama, zorla getirme, arama, el koyma, bilgisayarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma özelliği nedeniyle mahiyetinde zorlama bulunur. Başka bir deyişle kişiler bu tedbirlerin uygulanmasına rıza göstermese bile koşulları oluştuğunda zorla başvurulabilecek tedbirlerdir.

Telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, mobil telefonun yerinin tespiti, teknik araçlarla izleme gizli soruşturmacı görevlendirme ise gizli olarak başvurulan tedbirlerdir. Bunlar muhatabın bilgisi ve izni olmadan uygulanan tedbirlerdir. Beden muayenesi, gözlem altına alma, moleküler genetik inceleme, fizik kimliğin tespiti ve yer gösterme ise; aynı zamanda bilirkişi incelemesi niteliği de taşıyan tedbirlerdir.

Yakalama ve Gözaltına Alma

Koruma tedbirlerinin ilki yalakama ve gözaltına almadır. CMK’ da yakalama ve gözaltına alma ayrı düzenlendiğinden yakalama yetkisine sahip olan makamlar ile gözaltına almaya karar veren makamlar farklıdır. Buna göre yakalama yetkisi kural olarak kolluk tarafından yapılabilirken gözaltına almaya kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Ayrıca hakkında yakalama işlemi yapılan kişinin aynı zamanda gözaltına alınmış olması durumu da mümkün değildir.

  • Yakalama

Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 4. maddesine göre yakalama; “Suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınması” şeklinde tanımlanmıştır. Yakalama ile suç işlediğinden kuşku duyulan kimsenin kolluk kuvvetleri tarafından kontrol altına alınması sağlanır. Suç şüphesi altında bulunan kimsenin, yetkili hakim kararı olmaksızın ve belli bir şekle bağlı olmadan özgürlüğünün kısıtlanarak, gözaltına alınıp alınmayacağı hususunda Cumhuriyet savcısı tarafından bir karar verilene dek gözetim ve denetim altında tutulması amaçlanır.

Kanuni anlamda yakalama; önleme yakalaması ve adli yakalama olmak üzere iki türlüdür. Önleme yakalaması, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda (PVSK), adli yakalama ise CMK’da düzenlenmiştir. Önleme yakalaması, güvenlik güçleri tarafından kamu güvenliği ve düzeninin tesisi, muhafazası ile suçun önlenmesi için başvurulan bir tedbirdir. Önleme yakalaması, polis ve jandarma gibi kolluk kuvvetlerinin idari görevleri arasında olup bu tedbir türünde nihai amaç topluma ve bireylere karşı olası tehlikelerin önlenmesidir. Önleme yakalamasında amaç gerçekleştiği anda veya yakalama sebebi ortadan kalkar kalkmaz kişi derhal serbest bırakılır.

Adli yakalama ise suç şüphesi altında bulunan kişinin hakim kararı olmaksızın özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanması, gözaltına alınıp alınmayacağı konusunda yetkili merci tarafından karar verilinceye kadar gözetim ve denetim altında tutulmasıdır. Yakalama, kanunda belirtilen hallerde kişinin özgürlüğünün kolluk tarafından kısıtlanmasıyla başlayıp durumun Cumhuriyet savcısına haber verilmesinden sonra savcının emri ile gözaltına alınma veya serbest bırakılmasına kadar devam eden süreçtir. Yakalama herhangi bir kimse veya kolluk kuvvetlerince yapılabilir. Ancak CMK’nın 90/1. maddesine göre, herhangi bir kimse tarafından yapılabilecek yakalamanın bazı şartları taşıması gerekir. Bu şartlar şunlardır:

  • Suçüstü hali; Burada kişiye suç işlerken rastlanması durumu söz konusudur. Suçüstü halinde başka koşul aranmaksızın herkes yakalama yetkisine sahiptir. Bu halde yakalama yapılabilmesi için ortada tamamlanmış veya en azından teşebbüs aşamasına gelmiş bir suç bulunmalıdır.
  • Kişiye suçüstü halinde rastlanmayıp, henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra, takip edilerek veya fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille, bir kimsenin yakalanması durumunda ise, herkesin yakalama yapabilmesi için ise ayrıca;
    • Kişinin kaçma olasılığının bulunması veya
    • Kimliğini hemen belirleme imkanının bulunmaması gerekmektedir.

Herkes tarafından yapılabilen yakalama, kolluk görevlileri tarafından da yapılabilir. Buna ek olarak yalnızca kolluk görevlilerinin yakalama yapabileceği üç hal mevcuttur;

  • Eylem, hakkında tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektirecek nitelikte ise,
  • Suçun delillerinin kaybolma veya şüpheli kaçma ve/veya kimliğinin tespit edilme imkânı ortadan kalkma durumu varsa gecikmesinde sakınca bulunan hal söz konusu olup bu durumda kolluk görevlileri yakalama yapabilir,
  • Kolluk görevlilerinin, o anki hal ve koşullarda Cumhuriyet savcısına veya kolluk amirine derhal başvurma olanağı bulunmuyorsa,

Bu hallerde yakalama sadece kolluk görevlileri tarafından yapılabilir.

Kural olarak yakalama emrine karar verme yetkisi hakim veya mahkemeye aittir. Bununla beraber CMK istisnai bazı hallerde Cumhuriyet savcısı ve kolluk görevlilerine de yakalama emri düzenleme yetkisi vermiştir. CMK’nın 98/2’nci maddesine göre; “Yakalanmış iken kolluk görevlisinin elinden kaçan şüpheli veya sanık ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında, Cumhuriyet savcıları ve kolluk kuvvetleri de yakalama emri düzenleyebilirler.”

Yakalama işlemi bir tutanakla tespit edilir. Yakalama tutanağına yakalananın, hangi suç nedeniyle, hangi yer ve zamanda, hangi koşullarda yakalandığı, hangi kolluk görevlilerince tespit edildiği, yakalamayı yapan kolluk personelinin kim olduğu, haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır ve bu tutanağın bir sureti yakalanan kişiye verilir. Ayrıca CMK’nın 95. maddesine göre şüpheli veya sanık yakalandığında, gözaltına alındığında veya gözaltı süresi uzatıldığında, Cumhuriyet savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilir.

Bununla birlikte Hakim ve Cumhuriyet savcıları, ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında yakalanamaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili de, meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Diplomasi temsilcileri de kişi dokunulmazlığına sahip olduklarından, görevli oldukları ülkede hiçbir nedenle yakalanamaz, üzerleri aranamaz, gözaltına alınamaz ve tutuklanamazlar. Çocuklarda da bir ayrım söz konusudur; fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olanlar ile on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler, suç nedeniyle yakalanamazlar ve hiçbir suretle suç tespitinde kullanılamazlar. CMK’nın 91. maddesine göre de Cumhuriyet savcısının yazılı emri sonucu yapılan yakalama işlemine karşı yakalanan kişi, müdafi veya kanuni temsilcisi, eşi ya da birinci ya da ikinci derecede kan hısımı tarafından sulh ceza hâkimine karşı itiraz etmek mümkündür. Sulh ceza hakimi tarafından evrak üzerinden yapılacak inceleme sonucu en geç yirmi dört saat içinde karar verilecektir.

  • Gözaltına Alma

Gözaltı, soruşturma yönünden zaruri olması ve bir suç işlediğini düşündürebilecek iz ve emarelerin varlığı halinde, yakalanan kişinin Cumhuriyet savcısının kararıyla kanunda öngörülen süre ile sınırlı olarak hakim önüne çıkarılıncaya veya serbest bırakılıncaya kadar özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanmasıdır. Yakalanan kişi, doğrudan gözaltına alınmış olmamaktadır. Yakalanan kişi, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü emri sonrasında gözaltına alınmış olur. Başka bir deyişle gözaltı, yakalamadan sonraki bir hukuki durumu ifade etmektedir.

Gözaltına alma ile ceza yargılamasının daha etkin ve hızlı yapılması, delillerin yargılama süresince elde edilmesi ve muhafazası sağlanır. Kural olarak gözaltına almaya karar verme yetkisi Cumhuriyet savcısına aittir. Cumhuriyet savcısı, yakalanan kişinin gözaltına alınmasına karar verirken gözaltına almanın, yapılan soruşturma açısından zorunlu olmasına ve suçun fail tarafından işlendiği konusunda delillerin bulunmasına bakar.

Yakalanan kişinin Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda gözaltına alınması veya zor kullanılmak suretiyle yakalanması halinde hekim kontrolünden geçirilmek suretiyle yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir. Gözaltına alınan kişinin herhangi bir nedenle yerinin değiştirilmesi, gözaltı süresinin uzatılması, serbest bırakılması veya adli makamlara sevk edilmesi işlemlerinden önce hekim raporu ile sağlık durumu tespit edilir. Gözaltı işlemini yapan kolluk birimlerince kişi, nezarethaneye konulmadan önce usule uygun olarak aranır. Kendisine zarar verebilecek kemer, kravat, ip, kesici ve delici alet, silah gibi nesnelerden arındırılır. Üzerinden çıkan eşya ve para muhafaza altına alınır. Üst araması da gerçekleştirildikten sonra gözaltında olan kişi nezarethaneye alınır.

Gözaltı süresi yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre on iki saatten fazla olamaz. Toplu olarak işlenen suçlarda delillerin toplanmasındaki güçlük ve şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle Cumhuriyet savcısı gözaltı süresini her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Yani toplu suçlarda gözaltı süresi en fazla 4 gündür.

Gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin yazılı emre karşı, başta yakalanan kişi, müdafi veya kanuni temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hakimine başvurabilir. İtiraz dilekçesi yetkili hakime ivedilikle biçimde ulaştırılır. Sulh ceza hakimi incelemeyi dosya üzerinde yaparak derhal ve en geç 24 saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Gözaltına alınan kişi azami sürenin sonunda bırakılmaz ise; Cumhuriyet savcısının tutuklama veya adli kontrol istemi doğrultusunda şüpheli, sulh ceza hakiminin önüne götürülür ve olaya ilişkin sorguya çekilir.

koruma tedbirleri cmk
koruma tedbirleri cmk

Tutuklama

Koruma tedbirlerinin ikincisi tutuklamadır. Tutuklama, suçluluğu konusunda henüz kesin hüküm bulunmayan ancak suç işlediği yönünde kuvvetli şüphe bulunan kişinin kaçmasını veya delilleri karartmasını önlemek, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapmasına engel olmak, hakkında ceza yargılamasının yapılabilmesi ve hükmün infazını gerçekleştirebilmek amacıyla şüpheli veya sanığın özgürlüğünün geçici olarak hakim kararıyla sınırlandırılmasıdır. Tutuklama, kişinin özgürlüğünü tamamen kısıtlaması nedeniyle koruma tedbirleri arasında en ağır olan koruma tedbiridir. Sadece hakim kararı ile kişi tutuklanabilir.

Tutuklama tedbirine başvurulması zorunlu olmayıp, ihtiyari olduğundan somut olayda hakim tutuklama şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda takdir hakkını kullanarak tutuklama kararına hükmedecektir. CMK m.100’deki düzenlemeye göre; kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması ve bir tutuklama nedenini varlığı tutuklamanın maddi şartlarıdır. Tutuklama nedenleri CMK’nın 100/2’inci maddesinde tahdidi olarak sayılmıştır;

  • İlki; şüpheli veya sanığın, kaçması, saklanması veya kaçacağına yönelik şüphesi uyandıran somut olguların varlığı,
  • İkincisi ise; şüpheli veya sanığın davranışları ile delilleri yok edeceğine, gizleyeceğine, değiştireceğine veya tanık, mağdur ve başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunacağına dair kuvvetli şüphe uyandırmasıdır.
  • Ayrıca CMK m.100/3’te yer alan katalog halinde sayılan suçlar bakımından bu suçların işlendiğine veya teşebbüs edildiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde tutuklama nedeni varsayılarak kişi hakkında tutuklama kararı verilebilecektir.

Tutuklamanın şekli şartları ise;

  • Tutuklama yasağının bulunmaması,
  • Muhakeme engelinin bulunmaması,
  • Sanığa güvence belgesi verilmemiş olması,
  • Tutuklamanın ölçülü olması,
  • Hakim veya mahkeme kararının bulunması olarak sayılabilir.

Tutuklama kararı, şüpheli veya sanık hakkında suçlu olup olmadığı hakkında henüz kesin bir karar verilmeden önce kişinin özgürlüğünü ağır bir şekilde sınırlayan ve bu nedenle sadece hakim veya mahkeme tarafından verilebilen bir karardır. Bu karara soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, kovuşturma evresinde ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya resen sanığın yargılandığı mahkeme tarafından hükmedilebilir. Tutuklama kararında mutlaka gerekçe gösterilmelidir. Şüpheli ya da sanığın yokluğunda tutuklamaya karar verilmesi kural olarak mümkün değildir. Tek istisnası CMK 248/5’inci maddesi kapsamında yurt dışında bulunan kaçaklar için tutuklama kararı verilmesinde söz konusudur.

Tutukluluk süresi suçun yargılandığı mahkemenin ağır ceza olup olmadığına göre değişmektedir. CMK m.102/1 e göre, Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen suçlardan dolayı tutukluluk süresi en fazla bir yıldır. Ancak bu süre zorunlu hallerde gerekçesi de gösterilmek suretiyle altı ay daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde ise tutukluluk süresi en çok iki yıl olup; bu süre zorunlu hallerde gerekçesi de gösterilmek suretiyle uzatılabilir. Uzatma süresi toplam üç yılı geçemez. CMK 102/2 maddesi gereği de, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez. Soruşturma evresindeki tutukluluk süreleri ise ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen suçlar bakımından tutukluluk süresi altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlar bakımından ise bir yılı geçemeyecektir.

Hakim veya mahkeme tarafından verilen tutuklama kararına, tutukluluğun devamına, tutukluluğun kaldırılmasına veya tutuklama yerine adli kontrol uygulanmasına ilişkin kararlara itiraz mümkündür. Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve CMK’ya göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde itiraz edebilirler. Tutukluluk halinin talep üzerine veya resen belirli aralıklarla gözden geçirilmesi gerekir. Tutukluluk durumu incelenmesi sulh ceza hakimliğince en geç otuzar günlük sürelerle yapılır. Sulh ceza hakimi, CMK 100. maddede yer alan tutukluluğa ilişkin hükümleri göz önüne alarak bir karar verir.

Arama ve El Koyma

  • Arama

Arama; sanık, şüpheli veya hükümlünün yakalanması, suça ilişkin delillerin bulunması, müsadereye tabi tutulacak eşyanın ele geçirilmesi ve genel olarak suçların işlenmesinin önlenmesi maksadıyla belli yerlerde, şüpheli, sanık veya üçüncü kişilerin konutunda, işyerinde ve kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, eşyasında yapılan araştırma işlemidir. Arama, adli arama ve önleme (idari) arama olmak üzere ikiye ayrılır.

  • Önleme araması; suçların ve tehlikenin önlenmesi, kamu düzeninin ve toplum huzurunun devamı için yapılan aramadır.
  • Adli arama ise; suç işlendikten sonra suçluyu yakalama, müsadereye tabi eşyayı veya kazancı bulmak veya delil elde etmek için yapılan aramadır.

CMK’nın 116. maddesinde şüpheli veya sanıkla ilgili arama yapılabilmesi “makul şüphe” halinde mümkündür. Makul şüphe; aranılan şüpheli, sanık veya eşyanın orada bulunduğunu gösteren, suçun şüpheli veya sanık tarafından işlendiğine dair makul, mantıklı, gerekçelendirilebilir ve kararda izah edilmesi gereken şüphedir. Bu durumda arama yapılabilecektir.

CMK’nın 119. maddesine göre de; “Hakim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığı’na derhal bildirilir.” Şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere arama yazılı bir karara veya emre dayanmak zorundadır. Soruşturma evresinde sulh ceza hakiminin, kovuşturma evresinde ise davayı görmekte olan mahkemenin kararı gerekmektedir. Ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile de arama yapılabilir. Bu iki halde herkesin üstünde, eşyasında, konutunda, işyerinde ve diğer yerlerde arama yapılabilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısına da ulaşılamıyorsa; kolluk amirinin yazılı emri ile arama yapılabilir. Ancak bu durumda kolluk amirinin yazılı emrine istinaden konutta, işyerinde ve kamuya çık olmayan kapalı yerlerde arama yapılamaz. Bu yetki sadece hakim ve Cumhuriyet savcısına aittir.

Arama kural olarak gündüzleri yapılır. TCK 6/1-e maddesine göre; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi gecedir. Bu zaman süresi dışında arama yapılabilmektedir. Aramaya gündüz başlanılması yeterlidir. Aramanın uzun sürmesi nedeniyle geceye sarkmasının bir önemi bulunmamaktadır. CMK m. 118/1 gereği, gece vakti konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde arama yapılamaz. Ancak; suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan haller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün firar etmesi hallerinde konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde de arama yapılması mümkündür.

Arama işlemi kolluk tarafından icra edilir. Yapılan arama işlemi Cumhuriyet savcısının katılımıyla veya Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın gerçekleştirilebilir. Kanun gereği; konutta, işyeri ve diğer yerlerde yapılan aramaya Cumhuriyet savcısı katılmadığı takdirde, o yer ihtiyar heyeti veya komşularından iki kişinin işlem tanığı olarak hazır bulundurulması zorunludur. CMK m. 119/3 gereği, arama işlemi bir tutanağa bağlanır. Tutanağa işlemi yapanların açık kimlikleri yazılır. TMK kapsamında bir suç nedeniyle arama yapılıyorsa tutanağa sadece kolluk görevlilerinin sicilleri yazılır.

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda avukat bürolarında arama ile bilgisayarlarda yapılan aramayı özel olarak düzenlenmiştir; Avukat bürolarında arama ancak hakim veya mahkeme ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının denetiminde yapılabilir. CMK m. 130/1 uyarınca, baro başkanı veya onu temsil eden bir avukat aramada hazır bulundurulur. Gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda Cumhuriyet savcısına tanınan yazılı emirle arama yetkisi, avukat bürolarının aranması durumunda kullanılamayacak bir yetkidir.

Bilgisayarlarda arama yapılabilmesi için ilk önce, başka surette delil elde etme imkanının bulunmaması gerekir. Başka türlü delil elde etme imkanı varsa bilgisayarlarda arama yoluna başvurulamayacaktır. Arama Cumhuriyet savcısının talebi üzerine ancak hakim kararı ile mümkündür. Cumhuriyet savcısının gecikmesinde sakınca bulunan hal nedeniyle bilgisayarlarda arama yapılmasına karar vermeye yetkisi yoktur. Arama sadece şüphelinin kullanmakta olduğu bilgisayar, bilgisayar programı ve kütüklerinde yapılabilir.

  • El Koyma

El koyma, suçun veya tehlikelerin önlenmesi amacıyla veya suçun delili olabileceği veya müsadereye tabi olduğu için bir eşya üzerinde, rızası olmamasına rağmen zilyedin tasarruf yetkisinin kaldırılması işlemidir. El koyma işlemi ile yargılamanın sağlıklı yapılması amaçlanmakta bir yandan da suçu aydınlatmak için delil ve ispat aracı elde edilmektedir. Diğer yandan müsadereye konu olabilecek malvarlığı değerine el koymak suretiyle kararın infazı garanti altına da alınmaktadır. Anayasa ve CMK’da el koyma ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Anayasaya göre, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Ancak milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı ile bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri ile kişilerin özel belge ve eşyalarına el konulabilir. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma işlemi kendiliğinden hükümsüz kalır.

CMK’nın 123. maddesine göre, el koyma delil niteliği taşıyan ya da müsadereye tabi olan bir eşyayı elinde bulunduran kişilere yönelik gerçekleştirilen bir işlemdir. Başka bir deyişle el koymaya, şüpheli veya sanık dışında zilyet konumunda olan üçüncü kişiler hakkında da başvurulabilir. El koyma işleminin gerçekleştirilebilmesi için suç şüphesinin bulunması ve el koyma işleminin uygulanabileceği bir eşyanın bulunması gerekir. Aynı zamanda el konulacak eşyanın hukuki anlamda delil değeri taşıması ya da müsadereye tabi olması da gerekir.

Ceza muhakemesinde delil serbestisi geçerli olduğundan kural olarak her türlü delil niteliğindeki eşyalara el konulabilir. CMK’ya göre ispat aracı olarak olabilecek delil niteliğindeki eşyalar, TCK’nın 54. ve 55. maddesinde düzenlenen eşya ve kazanç müsaderesine tabi malvarlığı değerleri el koyma tedbirine tabi eşyalardır. Ancak bazı eşyalara kamusal veya kişisel menfaatin üstünlüğü gereği el konulması mümkün değildir. Bunlar;

  • Devlet sırrı niteliğindeki belgeler,
  • Şüpheli veya sanık ile tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasındaki mektup ve belgeler,
  • Şüpheli veya sanık ile müdafi arasındaki yazışmalar
  • Basın araçları

bu kapsamda el konulamayacak nitelikte eşyalardır.

Kural olarak el koyma hakim kararı ile olmaktaysa da kanunla yetkili kılınan Cumhuriyet savcısı da gecikmesinde tehlike bulunan hallerde “el koyma emri” verebilir. Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise; kolluk amirinin yazılı emri ile de kolluk görevlileri el koyma işlemi gerçekleştirebilir. Bu halde el koyma işlemi sonucunda ilgili kolluk görevlileri Cumhuriyet savcısına ulaşılamama sebeplerini, hangi vasıtalarla iletişim kurmaya çalıştıklarını belirten ayrıntılı bir tutanak düzenlemelidir.

Hakim kararı olmaksızın yapılan el koyma işlemi, yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde karar vermelidir. Aksi halde el koyma kendiliğinden hükümsüz kalır. El koyma kararı soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından verilebilir. El koyma soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talebi ile kovuşturma aşamasında ise talep üzerine veya mahkeme tarafından resen verilebilir.

El koyma, arama işleminden sonraki aşama olduğundan aramadaki zaman yönünden getirilen düzenlemeler el koyma işlemi için de geçerlidir. El koyma, kural olarak kolluk görevlileri tarafından yerine getirilir. Askeri mahallerde yapılacak el koyma işlemi, Cumhuriyet savcısının istem ve katılımıyla askeri makamlar tarafından yerine getirilir. El koyma işlemi sırasında eşya veya malvarlığı değerini elinde bulunduran kişi, istem üzerine eşya veya malvarlığı değerini teslim ile yükümlüdür.

Eşyanın zilyedi rızası doğrultusunda teslim ettiği takdirde, eşya muhafaza altına alınacaktır. Zilyet rıza göstermez ise el koyma işlemine başvurulur. Zilyet el konulacak eşyayı göstermek veya teslim etmek istemediği takdirde CMK’nın 124. maddesi delaleti ile CMK’nın 60. maddesinde öngörülen disiplin hapsi hükümleri uygulanır. El konulan eşyaların tam bir listesi yapılır ve bu eşya resmi mühürle ile mühürlenerek muhafaza altına alınır. Daha sonra kolluk tarafından el koyma tutanağı düzenlenir. Tutanaklara işlemi gerçekleştiren kolluk görevlileri ile aramada hazır bulunanlar, el konulan eşyanın zilyedinin açık kimlikleri yazılır ve imzası kayıt altına alınır.

CMK’nın 131/1 maddesi uyarınca, şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait el konulmuş eşya veya diğer malvarlığı değerleri, soruşturma ve kovuşturmanın devamı açısından muhafazasına gerek duyulmaması veya müsadere edilmeyeceğinin anlaşılması halinde iadesine karar verilir. El konulan eşyanın iade kararını soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise hakim veya mahkeme verir. İşbu istemin reddi halinde itiraz etme imkanı tanınmıştır. Ayrıca el konulan eşyanın, zarara uğramaması veya değerinde esaslı nitelikte kayıp meydana gelmemesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu itibarla eşya yediemine verilebilir, elden çıkarılabilir veya ilgilisine teslim edilebilir.

Kanunda, özel olarak düzenlenen el koyma halleri mevcuttur. Bunlar;

  • Postada el koyma (CMK m. 129); posta yoluyla gönderilen eşyalara Cumhuriyet Savcısı’nın kararı ile el konulabilir. Ancak belgelerin el konulmasında görev alan kolluk görevlileri, zarf ve paketleri açmadan mühür altına alıp el koyma emri veya kararını veren makama teslim ederler. CMK’nın 129/3 maddesinde belirtilen suçlar söz konusu olduğunda bu zarf veya paketler Cumhuriyet savcısının talimatıyla kolluk görevlileri tarafından açılabilir.
  • Taşınmazlara, alacak ve haklara el koyma (CMK m. 128); CMK’nın 128. maddesine göre şüpheli veya sanığa ait taşınmazlara, kara, taşınmazlara, kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına, banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba, gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara, kıymetli evraka, ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına, kiralık kasa mevcutlarına, diğer malvarlığı değerlerine el konulabilir. Bu taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin somut olarak belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca karar alınabilmesi için ilgilisine göre; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan, bu taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin suçtan elde edilen değere ilişkin rapor aldırılması zorunludur. Bu madde kapsamında el koyma tedbiri yalnızca CMK’nın 128/2. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen katalog suçlar hakkında uygulanabilir. Bu haldeki el koyma işlemi ilgili sicillere bildirmekle icra edilir. CMK 128. maddesinde belirtilen taşınmaz hak ve alacaklara yalnızca hakim kararı üzerine el konulabilir.
  • Avukat bürolarında el koyma (CMK m. 130); CMK’nın 130/2. maddesine göre; avukat bürosunda yapılan arama sonucu el konulmasına karar verilen şeyler bakımından bürosunda arama yapılan avukat, baro başkanı veya onu temsil eden avukat, bunların avukat ile müvekkili arasındaki mesleki ilişkiye ait olduğunu öne sürerek karşı koyduğunda, bu şey ayrı bir zarf veya paket içerisine konularak hazır bulunanlarca mühürlenir ve bu konuda gerekli kararı vermesi, soruşturma evresinde sulh ceza hakiminden, kovuşturma evresinde hakim veya mahkemeden istenir. Yetkili hakim el konulan şeyin avukatla müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu saptadığında, el konulan şey derhâl avukata iade edilir ve yapılan işlemi belirten tutanaklar ortadan kaldırılır. Bu fıkrada öngörülen kararlar, yirmi dört saat içinde verilir.
  • Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde el koyma (CMK m. 134); bilgisayar, bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapıp burada yer alan verilere el konulabilir. Ancak bilgisayar, bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde var olan şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılmaması ya da işlemin uzun sürecek olması halinde bu araç ve gereçlere el konulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyanın alınmasını müteakip, el konulan cihazlar gecikmeksizin iade edilir. Sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. Alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.

Olarak düzenlenmiştir.

Yorum Gönderin

X
kadim hukuk ve danışmanlık