Tutuklama, ceza muhakemesi kanunundaki en ağır ihtiyari koruma tedbiridir. Anayasa ve ceza hukukunda belirtilen şartların gerçekleşmesi ile bir sanık veya şüphelinin, suçluluğu hakkında kesin bir karara varılmasından önce özgürlüğünün hakim kararı ile geçici olarak kısıtlanmasıdır. Diğer bir tanımla, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanığın özgürlüğünün hakim kararı ile sınırlandırılarak tutukevi denilen yere konmasına tutuklama denir. Tutuklama kararı soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında ise ilgili ceza mahkemesince verilmektedir. Tutuklama ceza muhakemesinde yer alan, hakim kararıyla Anayasada ve yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesiyle kişi hakkında henüz suçluluğu kesinleşmeden verilen ve özgürlüğünü geçici olarak kaldıran bir koruma tedbiridir. Tutuklama bir koruma tedbiridir. Ceza muhakemesi sırasında delillerin muhafazasını, sanığın kaçmasının önlenmesi ve böylece muhakeme sonunda verilebilecek hürriyeti bağlayıcı cezanın yerine getirilebilmesini sağlamaya yönelik geçici nitelikte bir araçtır. CMK 100. madde ve devamında düzenlenmiştir. Tutuklama yakalamadan başlıca şu noktalarda ayrılır.
- Tutuklama için kuvvetli suç şüphesi aranırken, yakalama için basit şüphe yeterlidir.
- Tutuklamaya hakim karar verirken, yakalama için hakim kararı aranmaz.
- Tutuklama süreleri kural olarak 1 yıl ve 2 yıl iken, gözaltı süresi en fazla 4 gündür.
Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen koruma tedbirleri, cezai uyuşmazlıkların çözümüne yardımcı olurken aynı zamanda da temel hak ve özgürlükleri sınırlamaktadır. Tutuklama kararı da bu koruma tedbirlerinden biridir ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
Tutuklama Nedir?
Tutuklama mahkeme kararıyla Anayasada ve yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesiyle birlikte bir kişinin henüz suçluluğu hakkında kesin karar verilmeden evvel ceza muhakemesi sırasında delillerin korunması, şüpheli ve sanığın kaçmasının önlenmesi gibi nedenlerle başvurulan koruma tedbiridir. Kişinin özgürlüğünü en ağır biçimde sınırlayan önlemdir. Bu yüzden ister soruşturma ister kovuşturma aşamasında olsun mahkeme veya hakim haricinde başka bir makam veya kişi tutuklama kararı veremez. Savcılığın belli şartlar oluştuğunda yakalama kararı çıkartma yetkisi olsa bile tutuklama kararı verme yetkisi yoktur. Hakkında tutuklama kararı verilen kişi genellikle tutukevi adı verilen yerlerde tutulur. Tutuklama bir koruma tedbiridir. Ceza muhakemesi sırasında delillerin muhafazasını, sanığın kaçmasının önlenmesi ve böylece muhakeme sonunda verilebilecek hürriyeti bağlayıcı cezanın yerine getirilebilmesini sağlamaya yönelik geçici nitelikte bir araçtır. CMK 100. madde ve devamında düzenlenmiştir.
Diğer bir tanımla tutuklama, delillerin korunması, şüpheli veya sanığın kaçmasını önleme vb. gibi nedenlerle geçici olarak başvurulan bir koruma tedbiridir. Tutuklama kararı, ister soruşturma ister kovuşturma aşamasında olsun mutlaka hakim tarafından verilmelidir. Savcılığın belli şartların gerçekleşmesi halinde yakalama kararı çıkartma yetkisi varsa da tutuklama kararı verme yetkisi yoktur. Savcı resen şüpheliyi serbest bırakabilir. Fakat tutuklayamaz. Sadece tutuklamaya sevk edebilir. Soruşturma aşamasında tutuklama kararı Sulh Ceza Hakimliği, kovuşturma aşamasında ceza davasının açıldığı mahkeme tarafından verilmektedir.
Tutuklamanın Hukuki Niteliği
Tutuklama mahkeme sonunda verilebilecek olan özgürlüğü bağlayıcı cezanın yerine getirilmesini sağlamaya yönelik geçici nitelikte bir koruma tedbiridir. Ayrıca tutuklama tedbirinin orantılı ve ölçülü olması gerekmektedir. Tutuklama bir koruma tedbirinin mevcut tüm özelliklerini taşır. Ancak zaman zaman uygulamada tutuklamaya bir cezaymış gibi başvurulduğu görülmektedir. Tutuklamaya cezalandırmak amacıyla başvurulmamalıdır. Tutuklulukta geçen sürenin mahkûmiyet hükmünden düşüldüğü (TCK m.63) ve haksız tutuklamanın tazminat istemi hakkı doğurduğuna dikkat çekilmelidir. (CMK m.141 vd.)
- Kişiselliği
Ceza hukukunda şahsilik ilkesi, temel olarak kanunda suç karşılığı olarak öngörülmüş bulunan cezanın sadece suçun failine verilmesini, yalnızca suçun failinin cezadan etkilenmesini ifade etmektedir. Anayasamızın ‘’ Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar’’ başlıklı 38/7 maddesinde yer alan ‘’Ceza sorumluluğu şahsidir’’ düzenlemesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 20’nci maddesinde yer alan ‘’ Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.’’ şeklindeki hükmü cezanın şahsiliği ilkesini kabul edildiğini ortaya koymaktadır. Bir koruma tedbiri olan tutuklama içinde şahsilik ilkesi geçerlidir. Şüpheli veya sanık konumunda olmayan kişiye karşı tutuklama tedbirine başvurulamaz.
- Bir Araç Olması
Tutuklama, ceza değil, ceza muhakemesinin amacına ulaşmak için başvurulan bir araç; bir koruma tedbiridir. Delillerin korunması, şüphelinin veya sanığın bulunmasını, ileride verilebilecek hürriyeti bağlayıcı cezanın yerine getirilebilmesini sağlayan bir araçtır.
- Orantılı (Ölçülü) Olması
Koruma tedbirlerinin orantılı olması, Anayasal bir zorunluluktur. Anayasamızın 13’ncü maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların; ‘’ Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkelerine aykırı olamayacağı açıkça belirtilmiştir. Hem tedbire karar verilirken hem de tedbir uygulanırken orantılı olunması gerekmektedir. Orantılılık tüm koruma tedbirlerinin uygulanmasında aranan genel bir şart olmakla birlikte, tedbirin ağırlığı dolayısıyla bazen kanun koyucu, bu ilkeye tedbirin özel şartlarında yer verebilir. Tutuklama tedbiri bakımından da bu durum söz konusudur.
CMK’nın 100’ncü maddesinde belirtildiği üzere; işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez. İşin öneminden kast edilen şey, suçun şekli ve ağırlığı, ihlal edilen hukuksal yararın türü, kanunda bu eylem için öngörülen ceza, fiilin somut görünüş şekli, (seri suç mu, bir defalık suç işleyen bir kimse mi, sosyal zararlı etkileri) ve failin kişiliğidir.(failin bu tür suçlar işleme eğilimidir). Bu kapsamda, kamunun bu eylem nedeniyle ortaya çıkan öfkesi, kızgınlığı bu kapsamda ele alınamaz. Burada ortaya konulması gereken husus, tutuklamanın sanıkta yol açtığı zararlar ve dezavantajların, ceza hukuku yararlarına nazaran açık bir biçimde daha az olduğudur.
- Geçici Olması
Tutuklama bir koruma tedbiri olduğu için geçicidir. Örnek vermek gerekirse; şüpheli tutuklandıktan sonra, tutuklanmanın şartlarının devam edip etmediği hususu incelenerek, şartlar ortadan kalktıysa tutukluluğun kaldırılması kararı verilmesidir. Tedbirin haklılığı ortadan kalktığı vakit tutuklama kararının kaldırılması gerekmektedir. Delillerin muhafaza altına alınmış olması, kaçma şüphesine karşı teminat verilmiş olması, yapılan kovuşturma sonrasında beraat kararı verilmesi gibi durumlarda tutuklama sona erecektir. Tutuklamanın geçici olduğu benimsenmez ise koruma tedbiri olmaktan çıkar ve ceza gibi uygulanır hale gelir. Ayrıca AİHS madde 5 gereğince de tutukluluğun makul süreyi aşmaması gerekmektedir.
Tutuklama kararının uzatılmasında, hakimin sanık ya da şüphelinin bütün argümanlarını tartışması gerekli olmamakla birlikte, hakim, hürriyetin sınırlandırılmasının hukuka uygunluğunun şartlarını gerekçelendirecek somut olayları önemsiz olarak değerlendiremez veya değerlendirme dışı tutamaz; aksi halde uygulama hukuka aykırı olur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Musial/Polonya kararında, bilirkişi raporundaki gecikmelerden devletin sorumlu olduğuna karar vermiştir. Böylece, bilirkişi raporu beklenirken, bu nedenle tutuklamanın da devam ettirilmesi hukuka aykırıdır.
- Görünüşte Haklı Olması
Tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için, kişi özgürlüğünün sınırlandırılması halinin zorunlu olması ve eğer bu tedbir uygulanmazsa gecikmenin telafisi imkansız tehlikeler doğuracak olmasıdır. Suçun işlendiğine dair yoğun şüphe bulunması halinde tutuklama kararı verilmektedir ve bu da görünüşte haklılık olarak değerlendirilmektedir.
Tutuklama Kararı Verilmesinin Sebepleri
5271 sayılı CMK’nın “Tutuklama Nedenleri” kenar başlıklı 100. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesine göre, “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.” CMK’nın 2. maddesine göre şüpheli; soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi, sanık ise; kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder. CMK’nın 100’üncü maddesinde öngörülen; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular bulunması ve bir tutuklama nedeninin bulunması nedenleri, tutuklama kararı verilebilmesi için ön koşul niteliğindedir ve mutlaka birlikte bulunmak zorundadır.
Tutuklama kararı verilme amacı; kaçma veya delilleri karartma şüphesi altında olan kişilerin hürriyetleri kısıtlanarak ceza muhakemesi sürecini daha sağlıklı şekilde ilerlemesinin sağlanması, yargılamayı kolaylaştırmak ve eğer sanık mahkum olursa cezanın infazını sağlamaktadır. Tutuklamanın, kanunda belirtilen amaçlar dışında bir amaçla uygulanması hukuka aykırıdır. Bu çerçevede özellikle, cezaevinde bulunmanın zorlayıcı etkisinden yararlanmak gibi bir amaç kesinlikle kabul edilemez. Tutuklama sebepleri sınırlı sayıdadır ve tutuklama kişi özgürlüğüne yönelik olduğundan kıyas yolu ile de genişletilemez. Yargıç veya mahkeme öncelikle kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcut olup olmadığını değerlendirir. Şüpheli veya sanığın suç işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi varsa ayrıca bir tutuklama nedeni olup olmadığına bakılacaktır. Tutuklama nedeni mevcutsa mahkeme tutuklama kararı verecektir. Tutuklama sebepleri;
- Kaçma, Saklanma veya Kaçma Şüphesi Oluşturan Somut Olguların Varlığı
Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçma şüphesi oluşturan somut olayların varlığı halinde tutuklama nedeninin var olduğu kabul edilir. Kaçıp saklanma halinde talep üzerine veya re’sen tutuklama kararı verilebilmektedir. Kaçma veya saklanma olgusu olmamasına rağmen, kişinin davranışlarında kaçacağı şüphesinin olduğu olayların var olması halinde tutuklama kararı verilebilmektedir. Burada somut bir davranışın olması çok önemlidir. Sanık veya şüphelinin yaşadığı yeri değiştirmesi, pasaport çıkartması gibi olguların varlığı bu davranışlara örnek gösterilebilir.
- Şüpheli veya Sanığın Davranışları
Delilleri Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme Şüphesi: Delillerin korunması amacıyla tutuklama kararı verilebilmektedir. Burada yine somut olayın varlığı ve kuvvetli suç şüphesi aranmaktadır.
Tanık, Mağdur veya Başkaları Üzerinde Baskı Yapılması Girişiminde Bulunma Şüphesi: Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma şüphesi halleri de tutuklama sebeplerindendir. Somut olayların varlığı ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması hallerinde tutuklama kararı verilebilmektedir.
- Tutuklama Sebebi Varsayılan Katalog Suçlar
Ceza Muhakemesi Kanunu madde 100/3’deki düzenlemeye göre tutuklama nedeninin var sayıldığı katalog suç listesi öngörülmüştür. Burada yine önem arz eden husus, şüpheli veya sanığın suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin var olmasıdır. Kuvvetli suç şüphesi olmadan tutuklama kararı verilemez.
Katalog Suçlar
5271 sayılı CMK’da bazı koruma tedbirlerinin uygulanabileceği sınırlı sayıdaki suç listelerine katalog suçlar denir. Özellikle tutuklama nedenleri için katalog suçlar büyük öneme sahiptir. CMK 100/3’de liste halinde katalog suçlar yer almaktadır. Bu suçlardan birisinin işlenmiş olması halinde şüpheli ya da sanık hakkında tutuklama nedenlerinin var olduğu kabul edilmektedir. Şüpheli veya sanık katalog suçlardan birisinden ötürü cezai sürece dahil olmuşsa hakim tutuklama nedenlerinin varlığını araştırma yükümlülüğü altında olmaz. Bu sebeple de direkt olarak tutuklama kararı verilebilmektedir. Bu katalog suçlar;
- Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
- Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
- Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
- İşkence (madde 94, 95),
- Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
- Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
- Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
- Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
- Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
- 7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
- 6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunun 22. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
- 7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
- 7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74. maddelerinde tanımlanan suçlar.
- 8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
- 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun maddesinde sayılan suçlar.
- 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.(CMK m. 100/3)
Tutuklama İfadesinde Kişinin Temel Hakları
Ceza muhakemesi Kanunumuzun 147.maddesine göre kişinin tutuklama istemi sebebi ile ifadesi alınırken belli usuller izlenmesi gerekmektedir. Bu usuller gereği kişinin ifade alınırken temel hakları hatırlatılmalı ve kişinin talebi olması durumunda bu haklardan faydalanması sağlanmalıdır. Bahse konu temel haklar ana hatları ile şöyledir;
- Müdafii Talep Etme Hakkı: Kişinin ifade aşamasında en temel haklarından bir tanesi bir avukatın yani müdafiinin hukuki yardımını talep etme hakkıdır. Bu hakkın sorguyu yapan memurlarca kişiye hatırlatılması ve kişinin talebinin olup olmadığının sorgu tutanağına geçirilmesi gerekmektedir. Kişinin talebi olmasına rağmen müdafii huzurunda alınmayan ifade mahkemede bu hususun belirtilmesi üzerine hükme esas alınmayacaktır.
- Susma Hakkı: Kişi kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamaya, yani yöneltilen sorulara karşı susma hakkına sahiptir. Bu husus evrensel hukuk normları ile güvence altına alınmıştır. Kişiye yöneltilen sorulara karşı zorla cevap vermesi için sorgunun dışına çıkarak hukuka aykırı işlemler yapılması bu evrensel hukuk normlarına aykırılık ihtiva edecektir.
- Şüpheden Kurtulmak İçin Somut Delillerin Toplanmasını İsteme Hakkı: Kişi yöneltilen suç bakımından suçsuz olduğunu gösteren delillerin toplanmasını isteme hakkına sahiptir. Şöyle ki soruşturma veya kovuşturma kapsamında eksik araştırma yapılması sonucu kişi hakkında ağır sonuçlar doğuran hatalı kararların ortaya çıkması gündeme gelebilir.
- Yakınlarından İstediğine Yakalandığını Bildirme Hakkı: Kişi yakalandığının yakınlarından herhangi birine bildirilmesini isteme hakkına sahiptir.
- Savunma Hakkı: Kişi hakkında öne sürülen iddialara karşı savunma yapılması hakkı en temel ve önemli haktır. Savunma alınmaksızın veya savunmada ileri sürülen beyanlar değerlendirilmeden verilecek olan hükümler eksik değerlendirme nedeni ile hatalı olacaktır.
Tutuklamaya İtiraz
Tutuklama talebi ile sulh ceza hakimliğine sevk edilen şüphelinin sorgusundan sonra veya hakkında yargılaması yapılan sanığın tutuklanmasına dair hâkim veya mahkeme kararları kesin olmayıp; söz konusu kararlara karşı itiraz edilebilir. Tutuklanan kişinin tutukluluk kararına itiraz hakkı olduğu gibi her zaman tutukluluğunun gözden geçirilmesini de isteyebilir. İtiraz, tahliye talebini içerir. Başka bir ifade ile şüpheli veya sanığın, hakkında verilen tutuklama kararının usule aykırı olduğunu ileri sürerek, haksız olarak tutuklandığından bahisle kendisinin serbest bırakılmasını talep etmektedir. Bu başlık altında daha çok hakkında tutuklama kararı verilen şüpheli veya sanık ile müdafiiler tarafından yapılan itirazların inceleme usulü ile verilecek kararlar inceleme konusu yapılacaktır.
Soruşturma aşamasında, tutuklama talebi ile sulh ceza hakimliğine sevk edilen şüphelinin sorgusu yapıldıktan sonra, Cumhuriyet savcısının talebinin yerinde olmadığı ve tutuklama şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle tutuklama talebinin reddi ile şüphelinin serbest bırakılması kararına karşı yapılan itiraz ise ileride incelecektir. Aynı zamanda tutuklu kişinin eşi de tutuklama kararına itiraz edebilir. (CMK madde 262/1) İtiraz, ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren 7 gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilecek bir beyanla yapılır. İtiraz üzerine kararı veren hakim veya mahkeme itirazı haklı görüp merciine göndermeksizin kendisi de kararını düzeltebilir. Bunun için kendisine 3 günlük bir süre tanınmıştır. Bu süre içinde itirazı yerinde görmezse itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir. (CMK 268/2)
- Sulh ceza hakiminin kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi, o yerde birden fazla sulh ceza hakimliğinin bulunması halinde, numara olarak kendisini izleyen hakimliğe; son numaralı hakimlik için bir numaralı hakimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hakimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hakimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine aittir. (CMK madde 268/3-a)
- Asliye ceza mahkemesi hakimi tarafından verilen kararlara karşı yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine aittir. (CMK 268/3-c)
- Ağır ceza mahkemesi tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması halinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir. (CMK 268/3-c)
Karara itiraz mekanizmasının gerekli güvenceleri içermesi, itiraz olanağının verilmesi ve kolaylaştırılması, dosyaya erişimin engellenmemesi, müdafii bulundurulabilmesi, savcının görüşünün alınması ve itiraz yargılamasının periyodik aralıklarla ve hızlı yapılması gerekir.
Tutuklama İtiraz Şekli
Tutuklamaya itiraz yazılı veya sözlü olarak yapılabilir. Başka bir ifade ile tutuklamayı veren hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kararın tefhim (yüze karşı verilmesi nedeniyle) tarihinden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşuluyla zabit kâtibine beyan bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı ilgili mahkeme başkanı veya hâkim onaylar (m. 268, I).
Tutuklu şüpheli veya sanık, zabit kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kuru mu veya tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vermek suretiyle tutuklama kararına itiraz ede bilir. Kurum müdürüne başvuru halinde, itiraz dilekçesi ilgili defte re (muhabere defterine) kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenleyerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir. Tutanak ve dilekçe ilgili mahkemeye gönderilir. Zabit katibi başvuruyu ilgili deftere (değişik iş esasına) kaydeder (m. 263).
İtiraz dilekçesi, tutuklama karan veren hakim veya mahkemeye gönderilmek üzere, itiraz süresi içerisinde, itiraz eden kişinin bulunduğu yerdeki hakim veya mahkemeye de verilebilir. Örneğin şüpheli veya sanık müdafisi, Lüleburgaz Sulh ceza hakimliğince verilen tutuklama kararına karşı yapmış olduğu itiraza ilişkin dilekçeyi, görev yaptığı Tekirdağ ilinde, Lüleburgaz Sulh ceza hakimliği ne gönderilmek üzere, Tekirdağ Sulh ceza hakimliğine verebilir. Bu halde, itiraz süresi, dilekçenin mahkemeye verildiği tarihte kesilir. Ayrıca itiraz merciinin yanlış gösterilmesi itiraz hakkını ortadan kaldırmaz. (m. 264)
İtiraz mercii, itiraz nedenleri ile bağlı olmaması nedeniyle, itiraz dilekçesinde nedenlerinin açıkça belirtilmesi zorunlu değildir, İtiraz nedenlerinde bildirilmeyen bir sebepten dolayı itirazın kabul ile tutuklunun serbest bırakılmasına karar verebilir. İtiraz dilekçesi ile “tutuklama kararına itiraz ediyorum” veya “serbest bırakılmamı talep ediyorum” şeklinde beyanda bulunması veya itiraz dilekçesi içeriğinden, tutuklama kararına itiraz edildiği anlaşılması tutuklama kararının itiraz incelenmesine yeterlidir. İtiraz başvurusu herhangi bir harca tabi değildir.
Tutuklamaya İtirazı İnceleyecek Merci
Daha öncede ifade edildiği gibi, tutuklamaya itiraz dilekçesi veya beyanı tutuklama kararını veren hakim veya mahkemeye verilir. Aşağıda da işaret edileceği gibi kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmez se en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir (m. 268, II). İşte bu başlık altında, itirazı incelemeye yetkili merciler hakkın da gerekli açıklamalarda bulunulacaktır. İtirazı inceleme usulü ise bir sonraki başlık altında inceleme konusu yapılacaktır. Tutuklama kararına karşı yapılan itirazı incelemeye yetkili merciler şunlardır (m. 268, III):
- Asliye Ceza Mahkemesi: Sulh ceza hakimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelemesi, yargı çevresinin bulunduğu Asliye Ceza Mahkemesi hakimine aittir. İtiraz incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hallerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla kararına itiraz edilen Sulh Ceza Hakimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh Ceza Hakimliği işleri, Asliye Ceza Hakimi olarak görüyor ise itirazı inceleme yetkisi Ağır Ceza Mahkemesi Bakanına aittir.
- Ağır Ceza Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliği tarafından verilen kararlara ilişkin itirazların incelenmesi kendi yargı çevrelerinde bulunan Ağır Ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, O yerde Ağır Ceza Mahkemesi birden çok daireden oluşuyorsa, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir. Karara itiraz mekanizmasının gerekli güvenceleri içermesi, itiraz olanağının verilmesi ve kolaylaştırılması, dosyaya erişimin engellenmemesi, müdafii bulundurulabilmesi, savcının görüşünün alınması ve itiraz yargılamasının periyodik aralıklarla ve hızlı yapılması gerekir.
Tutuklamaya İtiraz Süresi Nedir?
Tutuklama kararına karşı itiraz kanun yoluna gidilir. Tutuklama kararına itiraz, şüpheli veya sanığa tanınan en önemli haklardan biridir (AİHS m. 5/3 ve Anayasa m. 19/7). CMK’ye göre tutuklamaya itiraz süresi 7 gündür (CMK m.101/5, m. 104/2, m. 267 ve 268). Bu süre geçtikten sonra yapılan itiraz olmayıp, tutukluluğun yeniden gözden geçirilmesi talebi olacaktır. Tutuklamaya itiraz süresi, şüpheli veya sanığın tutuklandığı günden sonraki gün hesaplanmaya başlar. Tutuklandığı gün hesaba katılmaz. Yani salı günü tutuklama kararı verilmişse çarşamba günü 1. gün olarak hesaplanır.
Tutuklama Kararına Kimler İtiraz Edebilir?
Tutuklamaya itiraz, esas olarak tutuklanan şüpheliye/sanığa bağlı bir haktır. Şüpheli veya sanık dışında aşağıdaki kişilerin de tutuklamaya itiraz edebilir:
- Tutuklamaya itiraz başvurusu, tutuklanan şüpheli veya avukat yapabilir. Sanığın avukatın, müdafiliğini üstlendiği şüpheli veya sanığın açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla tutuklamaya itiraz edebilir (CMK m. 261).
- Tutuklanan kişinin eşi tutuklama kararına itiraz edebilir (CMK m. 262/1).
- Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi tarafından, süresi içerisinde kendiliklerinden itiraz yoluna gidebilirler. Yasal temsilciden kasıt, şüpheli veya sanığın kayyım, vasi veya velisini ifade eder (CMK m. 262).
- Tutuklanan kimsenin karara itiraz hakkı mevcuttur. Bu bir kanun yoludur. Kişi bunu talep ederek, salıverilmeyi ister. Bu itiraz kanun yolu dışında, kararın gözden geçirilmesini talep etmek hakkı da mevcuttur. Tutuklamaya itiraz süresi, şüpheli veya sanığın tutuklandığı gün dikkate alınmadan hesaplanmaktadır.
Tutuklamaya İtiraz İnceleme Usulü
Tutuklamaya itiraz dilekçesini veya beyanı, kararı veren hakim veya mahkemeye verilir. Kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse tutuklama kararımı düzeltir, yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir (CMK m. 268, II). Örneğin sulh ceza hakimliği tutuklama karar vermiş ise bu mahkemeye hitaben yazılan bir dilekçe tutuklamaya itiraz edilir. Sulh ceza hakimliği, kendi kararını gözden geçirerek itirazın yerinde olduğu kanaatine varır ise talebin kabulü ile şüphelinin derhal serbest bırakılmasına karar verilir. İtirazın yerinde olmadığı sonucuna varması halinde ise itiraz dilekçesi 3 gün içinde incelemeye yetkili asliye ceza mahkemesine gönderilmesine karar verir.
İtiraz dilekçesi, tutuklama karar veren hakim veya mahkeme yerine itiraz merciine verilmesi halinde; itiraz merci, doğrudan doğruya itiraz ile ilgili bir inceleme yapamaz. Bu halde itiraz dilekçesi ve ekleri (Kanunun 268, II maddesi uyarınca bir karar verilmesi için) tutuklama kararını veren hakim veya mahkemeye gönderilme sine karar verilir. İtirazın yanlış merciine verildiği gerekçesiyle talebin reddine karar verilemez.
İnceleme evrak üzerinde yapılır. Başka bir ifade ile itiraz (tahliye talebi) ile ilgili inceleme (duruşma yapılmaksızın) dosya üzerin den yapılır. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savası ve sonra müdafi veya vekil dinlenir. (CMK m. 271. I) Yapılan inceleme sonucunda, tutuklama şartlarının ortadan kalktığı kanaatine varan, sulh ceza hakimi, şüphelinin serbest bırakılmasına karar verir. Ancak hakim, somut olayda tutuklama şartlarının mevcut olduğu sonucuna varması halinde ise tutukluluk halinin devamına karar verir. Bu aşamada duruşma açıklamasına gerek bulunmamaktadır.
Tutuklama kararına itirazın sonuçlanması CMK m.108 gereği olağan koşullarda 30 günlük inceleme süresinden önce gerçekleşmelidir. Bu madde gereğince mahkemenin her 30 günlük sürede tutukluluk durumunu yeniden değerlendirmesi ve tutukluluğu kaldırması veya uzatılmasına karar vermesi gerekmektedir. Bununla beraber CMK m.108/3 gereğince tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk halinin her oturumda ve koşulları oluştuğunda oturumlar arasında hakim veya mahkeme tarafından değerlendirilmesine re’sen karar verilebilir.
Tutuklanmaya İtiraz Üzerine Verilen Kararlar
İtiraz mercii tutuklama kararının yapılan inceleme sonucunda, talebin reddine veya kabulüne karar verebilir. Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda tutuklama kararına dayanak yapılan nedenlerin yasal olmadığı veya tutuklama tedbirinin orantılı olmadığı kanaatine varılması halinde, itiraz talebinin kabulü ile tutuklama kararımın kaldırılması ile şüpheli veya sanığın serbest bırakılmasına karar verilir. Serbest bırakılma karanı üzerine başka bir suçtan dolayı hükümlü veya tutuklu bulunmayan şüpheli veya sanık derhal serbest bırakılır.
İtiraz mercii, yaptığı inceleme sonucunda, tutuklama şartlarının oluştuğu ve itiraz nedenlerinin yerinde olmadığı sonucuna varması halinde ise itiraz talebinin reddi ile tutukluluk halinin devamına karar verir. Tahliye talebinin reddine ilişkin karar, tutuklama kararları gibi gerekçeli olması şarttır. Başka bir ifade ile tahliye talebinin reddine ilişkin kararlarda hukuki ve fiili nedenler ile gerekçeleri gösterilir. Kararın içeriği şüpheliye sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir (m. 101, II).
Yukarda açıklanan esaslar doğrultusunda verilen kararın içeriği tutukluya cezaevi idaresi tarafından sözlü bildirilmekle birlikte, karar Cumhuriyet savcılığı aracılığı ile şüpheliye tebliğ edilir. Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir, ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir (271, IV). Örneğin sulh ceza hakimliğince verilen tutuk lama kararına yapılan itiraz üzerine itiraz merci itirazım reddine karar verilmiş ise bu karar kesin olup; aleyhine itiraz yoluna gidilebilir.
Tutuklama Kararı Verilemeyen Haller
Hakkında kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenlerinden biri olan/ var sayılan şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilmesi için işlediği iddia edilen suç tutuklama yasağı bulunan suçlardan olmamalıdır.
- Bazı Suç Tipleri: Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. Bu durumda yaşının bir önemi yoktur. Ancak bu durumun bir istisnası vardır. Kasten yaralama suçunda cezanın üst sınırı 2 yıldan fazla olmasa bile tutuklama yasağı kabul edilmemektedir yani kişi tutuklanabilir. Hem adli para cezasını hem de mahkûmiyet cezasını öngören suçlarda, mahkûmiyet cezası dikkate alınarak inceleme yapılması gerekmektedir.
- Kendisine Güvence Verilen Kişiler: Duruşmaya gelmesi halinde tutuklanmayacağına dair kendisine güvence belgesi verilen kişiler bu belgeye dayanarak duruşmaya gelir. Bu kişi artık tutuklanamaz. ‘’Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi hâlinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir. Sanık, hapis cezası ile mahkûm olur veya kaçmak hazırlığında bulunur veya güvence belgesinin bağlı olduğu koşullara uymazsa belgenin hükmü kalmaz. (CMK m. 246)
- Sınırlı Ehliyetsizler: On iki yaşından küçükler, on iki yaşını doldurup da on beş yaşını doldurmamış olup işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayanlar, akıl hastaları ve on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlerin cezai sorumlulukları olmadığından haklarında tutuklama kararı verilemeyecektir. Burada yaralama suçları için bir istisna getirilmemiştir. Ayrıca ÇKK madde 21’de ‘’Onbeş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemez.’’ şeklinde tutuklama yasağı düzenlenmiştir. Tutuklama yasağı incelenirken, suçun işlendiği tarihteki yaş değil, tutuklama kararının verileceği yaş esas alınır.
- Milletvekilleri: Milletvekillerinin yasama dokunulmazlığı vardır. “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.” (AY m. 83)
- Hakim ve Savcılar: Benzer bir durum hakim ve savcılar için de geçerlidir. “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri dışında suç işlediği ileri sürülen hâkim ve savcılar yakalanamaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Ancak, durum Adalet Bakanlığına derhal bildirilir.” denilerek bu kişiler hakkında özel düzenlemelerin yapıldığını görmekteyiz. (2802 sayılı HVSK m. 88/1)
Tutuklama Kararı Verme Yetkisi
Tutuklama kararını verme yetkisi münhasıran hakime veya mahkemeye aittir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı’nın istemi üzerine görevli Sulh Ceza Hakimi, kovuşturma evresinde ise, Cumhuriyet Savcısının istemi ile yada re’sen görevli mahkeme karar vermeye yetkilidir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir. Eğer adli kontrol uygulaması yetersiz kalacaksa belirtilen hukuki ve fiili nedenlere de yer verilir. Tutuklama kararında; kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli ya da sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca örneği de kendilerine verilir. Bu husus da kararda belirtilir.
Tutuklama kararı soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında ise ilgili ceza mahkemesince verilmektedir. Cumhuriyet Savcısı veya kolluk tutuklama kararı veremez. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adli kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re’sen serbest bırakabilir. Benzer olarak Cumhuriyet Savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdiğinde de şüpheli serbest kalır.
Tutuklama İstemi Üzerine Yapılacak İşlemler
- Sanık veya Şüphelinin Sorguya Çekilmesi
Tutuklama kararı verilmeden önce şüphelinin sorguya çekilmesi gerekmektedir. Sanık veya şüphelinin yokluğunda tutuklama kararı verilemez. Bu durumun istisnası; hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalması amacıyla yurt içinde saklanan veya yurt dışında bulunanların durumudur. Bu kişiler ‘’Kaçak’’ olarak tanımlanmaktadır. Kaçak olanlar hakkında yokluklarında tutuklama kararı verilmesi mümkündür. Yabancı ülkede bulunan kaçaklar hakkında gıyabi tutuklama kararı verilebilirken, Türkiye’de saklanan kaçaklar hakkında gıyabi tutuklama kararı verilemez. Bu hüküm özellikle iadeyi sağlama amacıyla düzenlenmiş olan bir hükümdür. Türkiye’de veya yabancı ülkede bulunan kaçaklar hakkında yakalama emri düzenlenebilir.
Yetkili Sulh Ceza Mahkemesi, talep yazısı ile birlikte mevcutlu olarak gönderilen şüpheliyi önce usulünce müdafii eşliğinde CMK m. 147 gereğince sorgusunu yapar. Sonra Cumhuriyet Savcısının tutuklamaya ilişkin istemini ve dosyayı inceleyip, talebi haklı bulursa tutuklama kararını huzurunda bulunan şüpheliye okuyarak verir. İstisnası kaçak hakkında tutuklama kararı verilebilmesidir.
- Sanık veya Şüphelinin Müdafi Yardımından Faydalandırılması
Hakkında tutuklama istemi olan şüpheli ve sanık müdafiden yararlanabilir. Kişiye müdafi seçme hakkı bulunduğu, isterse ifade veya sorgusunda yanında bulunabileceği, bir müdafisi varsa onun hukuki yardımından yararlanabileceği, eğer seçebilecek durumda değilse de baro tarafından kendisine müdafii atanabileceği bildirilir. Kendisinin müdafisi varsa müdafinin gelmesi beklenir. Eğer gelmeyecekse barodan müdafi istenir böylece nöbetçi avukat çağırılır ve avukat ifade ile sorguda orada bulunur.
‘’Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.’’ şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. (CMK m. 147/1-c)
- Tutuklama Kararının Şüpheli veya Sanığa Bildirilmesi
CMK’nın 101. maddesinin 2 ila 5 numaralı fıkralarına göre, tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukuki ve fiili nedenler, gerekçeler gösterilmelidir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilmekte ve bir örneği de kendilerine verilmektedir. Tahliye isteminin reddi de mutlaka ilgilisine tebliğ edilmelidir.
Yakalanan veya tutuklanan kişinin durumunun derhal yakınlarına bildirilmesi özgürlük ve güvenlik hakkının bir sonucudur. ‘’Tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye, hakimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir.’’ (CMK m. 107/1) Bu kuralın herhangi bir istisnası bulunmamaktadır. Haber verilecek kişinin mutlaka hısım, akraba olmasına gerek yoktur. Ayrıca gecikmeksizin ifadesi alınmasına rağmen eğer yakınlara bildirilmesi delillerin karartılmasına neden olacaksa birkaç saat geciktirilebilir.
Ayrıca, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla, tutuklunun tutuklamayı bir yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine de izin verilir. Şüpheli veya sanık yabancı olduğunda tutuklanma durumu, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir. (CMK m. 107/2-3) Ayrıca tutuklanan kişilerin tutuklandığının yakınlarına bildirilmemesi CMK m. 141/1-h’ye göre tazminat nedenidir.
Tutukluluk Süresi
Kişilerin özgürlük ve güvenlik hakları bakımından büyük bir öneme sahip olan tutukluluk müessesesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 5/3 ihlal edilmeden uygulanması gereken bir tedbirdir. AİHS’e göre tutukluluk soruşturma ve kovuşturma için gerekli olan makul süreden uzun olur ise kişinin hürriyeti ve güvenlik hakkı ihlal edilmiş olur. Bu güvencenin var olması sebebiyle de tutukluluğun devamına ilişkin olan kararların da gerekçeli olması zorunludur. Bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığı konusunda öncelikle tutukluluğa ilişkin kararların gerekçeleri üzerinden tespit yapılması söz konusudur. Bu süreler CMK m. 102’de belirtilmektedir.
- Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen suçlarda tutukluluk süresi bir yıldır. Bu süre zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilmek suretiyle 6 ay daha uzatılabilir. (CMK m.102/1)
- Ağır ceza mahkemesinin görevi giren yargılamalarda ise, tutukluluk süresi iki yıldır. Bu süre yine zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilmek suretiyle; uzatılabilir. Uzatma süresi toplamda üç yılı geçemez. Ancak Türk Ceza Kanununda; Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar, Milli Savunmaya Karşı Suçlar, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk başlıkları altında düzenlenen suçlarla birlikte 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez.
Yukarıdaki tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır. Bu şekilde uzatma kararı verilebilmesi için karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alınması gerekir.
Tutukluluk Süreleri ve Makul Sürenin Aşılması
Azami tutukluluk süreleri soruşturma ve kovuşturma aşamalarında değişmekte olup bununla birlikte terörle mücadele kanunu kapsamına giren suçlar sebebi ile verilen tutuklama kararlarında da değişmektedir. Lakin bu azami sürelerin yani makul tutukluluk sürelerin aşılması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlalini oluşturmaktadır.
- Soruşturma Aşamasında Tutukluluk Süresi: Tutukluluk süresine ilişkin olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. Maddesinde düzenleme yapılmıştır. Buna göre soruşturma aşamasında tutukluluk süresi “Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez. Ancak, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.”
- Asliye Ceza Mahkemesinde Tutukluluk Süresi: Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. Maddesine göre “Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.”
- Ağır Ceza Mahkemesinde Tutukluluk Süresi: Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. Maddesine göre “ Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez.”
- Terörle Mücadele Kanunu Kapsamına Giren Suçlar Sebebi İle Verilen Tutuklama Kararlarında Tutukluluk Süresi: 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez. Bu husus ile birlikte terörle mücadele kanunu kapsamında tutukluluk süresi toplamda 7 yılı geçemeyecektir.
Tutuklama ve Masumiyet Karinesi Arasındaki Bağlantı
Masumiyet karinesi kural olarak, hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir Ceza Hukuku karinesidir. Suç isnadı mahkûmiyete dönüşen kişiler açısından ise, artık masumiyet karinesi geçerliliğini korumamaktadır. Bir Yargıtay kararında, Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır.
Bunun sonucu olarak, kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (B. No: 2012/665,13/6/2013, § 26). Bu açıdan bakıldığında tutuklama kararı verilen kişi hakkında sosyal medya veya medya organları tarafından suç isnadı ile yapılan haberler kişinin masumiyet karinesinin ihlalini oluşturmaktadır.
Cumhuriyet Savcısının Resen Serbest Bırakması
Cumhuriyet savcısı soruşturanın en etkin kişisidir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı adli kontrol ve tutuklama tedbirinden birinin artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa şüpheliyi re’sen serbest bırakır. Bunun için hakim kararına gerek yoktur. Ayrıca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğinde şüpheli serbest kalır. Bununla beraber tutukluluk koşulları kalkmışsa, şüpheli ve müdafii kanaatimizce doğrudan cumhuriyet savcısından tutuklunun re’sen tahliyesini isteyebilir. Kovuşturma aşamasında tutukluyu savcının re’sen serbest bırakma yetkisi bulunmamaktadır. Mahkeme tarafından bu hususta bir karar verilmesi gerekir. Tutuklu sanık hakkında akıl hastalığı nedeniyle ceza verilmesine er olmadığına karar verildiğinde, tutukluluk kararı kaldırılarak, hüküm kesinleşinceye kadar sanığın yüksek güvenlikli bir hastanede tedbiren tedavi ve koruma altına alınması gerekmektedir.
Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir. Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir. Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re’sen de verilebilir.
Yukarıda belirtilen serbest bırakılma taleplerinin Sulh Ceza Hakimince sadece evrak üzerinde yapılacak inceleme ile değerlendirilmesi mümkün değildir. CMK’nın 103/1 maddesine göre, Sulh Ceza Hakimi soruşturma evrakını incelerken öncelikle Cumhuriyet Savcısını, şüpheliyi ve müdafiini dinledikten sonra kararını verecektir. Kanaatimizce, asıl olan Cumhuriyet Savcısın dinlenmesi olmakla birlikte, işin aciliyetine göre, evrak üzerinde yazılı görüşün alınması da yasanın amacına uygundur.
Serbest bırakılma talepleri ile ilgili kararın, yukarıda belirtilen dinleme (ya da yazılı görüşleri alma) işleminden sonra üç gün içinde verilmesi gerekir. CMK m. 103’üncü maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca yapılan istemler hariç olmak üzere örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından bu süre yedi gün olarak uygulanır. Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir.
Tutukluluğun İncelenmesi
Hukukumuzda tutuklama kararının bir kez verilmesinden sonra, yargılama sonuçlanıncaya kadar tartışılmaması uygun görülmemiştir. CMK 108’e göre tutukluluğun belirli aralıklarla incelenmesi ve gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında tutukluluk tedbirinin geçici niteliği de bir kez daha vurgulanmış olmaktadır. Tutukluluğun gözden geçirilmesi aşamasında tahliye kararı alabilmek mümkündür. Bu maddeye göre tutukluluğun incelenmesi şu usulle yapılmaktadır.
- Soruşturma Evresinde Tutukluluğun İncelenmesi
Soruşturma evresinde şüphelinin tutuk evinde bulunduğu süre içinde ve en geç 30’ar günlük süreler içinde tutukluluk halinin devam edip etmeyeceği konusunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından CMK madde 100 hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli dinlenilmek suretiyle karar verilir. Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıda öngörülen şüpheli tarafından da istenebilir. (CMK m. 108/1)
- Kovuşturma Evresinde Tutukluluğun İncelenmesi
Hakim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceğine; her duruşmada ya da en geç 30 günlük süre içinde kendiliğinden karar verir. (CMK m. 108/2). Mahkeme, gerekiyorsa tutukluluk halinin gözden geçirmek için ara celse de açabilir. Öte yandan her celse sonunda mutlaka tutulu sanığın, tutukluluk durumu gözden geçirilecektir.
- Terörle Mücadele Kanunu Kapsamındaki Suçlarda Tutukluluğun İncelenmesi
Tutukluluğa itiraz dosya üzerinden karara bağlanabilmektedir. Tahliye talepleri en geç 30’ar günlük süreler içinde tutukluluğun incelenmesi ile birlikte dosya üzerinden karara bağlanabilmektedir. CMK’nın 108’inci maddesi uyarınca yapılan tutukluluğun incelenmesi en geç, 30’ar gün içinde dosya üzerinden, 90’ar gün içinde de kişi veya müdafii dinlenilerek, duruşma yapılması ile re’sen yapılabilmektedir.
- İstinaf Mahkemesinde Tutukluluğun İncelenmesi
İstinaf mahkemelerinde, yapılan başvuru üzerine dosyadaki tutukluluk hali, duruşma açılarak ya da dosya üzerinden esastan inceleme aşamasına kadar değerlendirilmeye alınmamaktadır. Mahkumiyet kararı verilmesinden itibaren Bölge Adliye Mahkemesi’nin dosyayı incelemesi aşamasına kadar olan süreçte tutukluluk durumu ile ilgili inceleme yapılmamaktadır. Tutuklama kararının devamına karar verilip verilmeyeceği değerlendirilirken, unutulmamalıdır ki, tutuklanan kişi açısından yeterli suç şüphesinin varlığı tutukluluğun devamının geçerliliği için gerekli olduğu gibi, hakimin/mahkemenin tutukluluğun devamına karar verirken bunun için ortaya konulan nedenlerin geçerli, somut olgulara dayalı, yeterli ve yerinde gerekçeye dayanması gerekmektedir.
Şüpheli veya Sanığın Salıverilme İstemleri
Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir. Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir. Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re’sen de verilebilir.
Yukarıda belirtilen serbest bırakılma taleplerinin Sulh Ceza Hakimince sadece evrak üzerinde yapılacak inceleme ile değerlendirilmesi mümkün değildir. CMK’nın 103/1 maddesine göre, Sulh Ceza Hakimi soruşturma evrakını incelerken öncelikle Cumhuriyet Savcısını, şüpheliyi ve müdafiini dinledikten sonra kararını verecektir. Kanaatimizce, asıl olan Cumhuriyet Savcısın dinlenmesi olmakla birlikte, işin aciliyetine göre, evrak üzerinde yazılı görüşün alınması da yasanın amacına uygundur.
Serbest bırakılma talepleri ile ilgili kararın, yukarıda belirtilen dinleme (ya da yazılı görüşleri alma) işleminden sonra üç gün içinde verilmesi gerekir. 103’üncü maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca yapılan istemler hariç olmak üzere örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından bu süre yedi gün olarak uygulanır. Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir.
Haksız Tutuklamalardan Doğan Zararların Giderilmesi
Anayasamızın 19’uncu maddesinin son fıkrasına göre; tutuklama koşulları ve tutuklama nedenleri gerçekleşmeden tutuklanmış olan kişilerin uğrayacakları her türlü zararın devletçe ödeneceği düzenlenmiştir. Anayasamızın bu şekilde bir düzenlemeyle, hukuka aykırı olarak verilen tutuklama kararlarının doğurduğu zararların devletçe ödenmesini öngörmesi, Anayasamızın kişi hak ve hürriyetlerine verdiği değeri göstermektedir. Ayrıca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141’inci maddesi de tazminatı düzenlemiş ve haksız olarak verilen tutuklama kararlarını da bu içeriğe dahil etmiştir. Bu madde metninden de anlaşılacağı üzere, hem usulsüz hem de haksız tutuklama hallerinde, kişilerin tazminat isteme hakları bulunmaktadır.
Kanunun yapılmasını emrettiği işlerde eksiklik veya kanuna aykırılık olması durumunda usulsüz tutuklama söz konusu iken; Anayasa ve kanuna uygun olarak tutuklanan veya tutuklanmasının sonrasında yapılması gereken işlemler eksiksiz ve kanuna uygun şekilde yerine getirilen sanık hakkında kovuşturmaya son verme kararı veya beraat kararı verilmişse ya da tutuklu kalınan süre hükümlülük süresinden fazla ise veya sanık sadece para cezasına mahkûm edilmişse tutuklama haksızdır. .Bu durumlarda maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunulabilecektir.
Tutuklama Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği
… NÖBETÇİ ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
Gönderilmek Üzere
….. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE
SORGU/DOSYA NO:
TUTUKLULUK HALİNİN
DEVAMINA İTİRAZ
EDEN ŞÜPHELİ:
MÜDAFİ: Av. Umur YILDIRIM
Söğütözü Mah. Söğütözü Cad. Koç İkiz Kuleleri B Blok No:2/b/7 Çankaya/ANKARA
SUÇ :
KONU: Şüpheli müvekkil …..hakkındaki ….Sulh Ceza Hakimliği’nin …. tarihli ve …… Sorgu sayılı tutuklama kararına itirazlarımızı havidir.
KARAR TARİHİ:
AÇIKLAMALAR
….suçundan dolayı şüpheli ….. hakkında 21.12.2023 tarihinde …. Sulh Ceza Hakimliği tarafından ….. Sorgu numaralı karar ile tutukluluk kararı verilmiştir. Aşağıda ayrıntılı olarak arz ve izah edileceği üzere müvekkil hakkında verilen tutuklama kararı kanun ve hukuka aykırıdır. Haksız ve hukuka aykırı olarak verilen tutuklama kararının kaldırılması ve müvekkilin salıverilmesi gerekmekte olduğundan tutuklama kararına itirazlarımızı içerir beyanlarımız şöyledir;
…
…
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen ve sayın Hakimliğinizce de resen dikkate alınacak nedenlerle;
- Şüpheli ……. hukuka aykırı ve haksız bir şekilde tutuklanmasına ilişkin …..Sulh Ceza Hakimliği’nin ….. tarihli ve ….Sorgu sayılı tutuklama kararının kaldırılmasına,
- Şüpheli …. tahliyesine,
- Mahkemenizin aksi kanaatte olması halinde, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasına, karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.
Şüpheli Müdafii
Av. Umur YILDIRIM
Tutuklama Kararı İle İlgili Yargıtay Kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 01/02/2011, 5-244/14 sayılı kararı
- Tutuklama Kararı
- Ceza Muhakemesi 102. Madde
Sanık Ad. M 08/10/2007 tarihinden itibaren tutuklu olduğundan, yerel mahkeme direnme kararında belirtildiği üzere eyleminin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulü halinde, bu suça bakmak görevi Asliye Ceza Mahkemesine ait olup,5271 sayılı CYY’nin 102/1. maddesi uyarınca tutuklulukta geçecek süre uzatma da dahil olmak üzere 1 yıl 6 ayı geçemeyeceğinden ve sanık Adem’in tutuklanma tarihinden itibaren bu süre dolmuş bulunduğundan sanığın tahliyesine karar verilmesi gerektiği konusu da değerlendirilmiş, Özel daire bozma kararında sanıkların eyleminin nitelikli zimmet suçunu oluşturduğunun belirtilmiş olması, hükmün katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhe temyiz edilmiş bulunması ve nitelikli zimmet suçuna bakmanın Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren işlerden olması nedeniyle 5271 satılı CYY’nın 102/2. maddesi uyarınca tutuklulukta geçecek sürenin uzatmada dahil olmak üzere 5 yıl olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmakla, tutuklanma tarihinden itibaren 5 yıllık süre dolmamış olduğundan, sanık Adem’in bu aşamada tahliyesine yer olmadığına karar verilmelidir…
Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 24/11/1987, 8991-9193 sayılı kararı
- Tutuklama Kararı
- Ceza Muhakemesi 102. Madde
Sanık, dolandırıcılık suçundan, sulh ceza hakimliğince çıkarılan tutuklama müzekkeresine dayanarak zabıtaca Bursa’da yakalanmış, suç yeri olan Karamürsel’e sevkedilmiş, C.Savcılığınca sorgusu yapılmak üzere polis nezaretinde gönderildiği yetkili asliye ceza mahkemesi salonu önünden firar etmiştir.
Bu durumda, CMUK’un 104 ve 106’ınca maddeleri uyarınca verilen tutuklama müzekkeresi üzerine sanığın zabıtaca tutulması ile yasal tutuklama gerçekleşmiş olup, yetkili hakimin Usulün 108’inci maddesinin ilk fıkrasına göre yapacağı işlem, gerçekleşmiş olan bu tutuklamanın devamına mahal olup olmadığının tayininden ibaret bulunduğu cihetle tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.