Ceza Hukukunda Deliller Nelerdir?

ceza hukukunda deliller

Ceza hukukunda delillerin sınırı yoktur. Yani her şey delil olabilir. Önemli olan bu delillerin hukuka uygun ele geçirilmiş olmasıdır. Ceza muhakemesinde maddi gerçek araştırıldığından her şey delil olarak kabul edilir. Ceza muhakemesinde amaç maddi gerçektir. Maddi gerçeğin araştırılmasında ispat amacıyla kullanılan araçlara delil denilmektedir. özetle delil yargılama konusu olayı mahkeme önünde canlandırmaya yarayan, olayı temsil eden tüm araçlardır. Ceza hukukunda deliller çeşitli biçimlerde tasnif edilmektedir. Teoride ve uygulamada deliller en çok şu şekilde tasnif edilmektedir:

  • Beyan delili,
  • Belge delili,
  • Belirti delili.

Hangi tasnif esas alınırsa alınsın, ceza muhakemesinde her şeyin delil olabileceği ve yargılama makamının da bu delilleri serbestçe takdir edebileceği unutulmamalıdır. Ceza hukukunda delillerin serbestliği ilkesi vardır. Buna göre, ceza muhakemesinde olayı temsil eden akla, mantığa, bilime ve hukuka uygun olan her şey delil olabilir. Ceza muhakemesinde hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılamayı yapan hakim hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bu makalemizde “Ceza Hukukunda Deliller” konusunu sizlere açıklayacağız.

İlgili Makale: İnfaz Hesaplama

Delil Nedir?

Ceza muhakemesinde delil; fiilin fail tarafından işlendiği veya işlenmediği konusunda, yargılama makamının tam bir kanaate ulaşmasını sağlayan, ceza uyuşmazlığını oluşturan olayın bir parçasını ya da tamamını ispat edebilecek, duyu organları ile algılanabilecek, maddi bir bünyeye sahip, hukuk düzenince kabul edilen vasıtalara denir. Diğer bir ifadeyle delil, hakimin maddi gerçeği ortaya koymak amacıyla kullandığı ispat araçlarının bütünüdür. Ceza hukukunda deliller ile özel hukukta deliller birbirinden farklıdır. Delil kelimesi kökenini Arapçadan alır. Anlamı; bir şeyin aslını ispat etmeye yarayan, yol gösteren ipucu, işarettir. Delil, bağlantılı olduğu konuda karara varılırken hangi ispatların dikkate alınıp alınmayacağı hususunu belirler. Deliller çeşitli türlere ayrılmaktadır, bunlara örnek vermek gerekirse;

  • Belgesel delil
  • Maddi delil
  • Dijital delil
  • Aklayıcı delil
  • Suçlayıcı delil
  • Uydurma delil

Mahkeme önüne gelen bir olayın kanunda belirtilen şartlarda olup olmadığını belirlenmesinde deliller rol oynar. Toplanan delillerle ulaşılan olayın kanun hükmüne uydurulması işlemine ise ispat adı verilmektedir. Mahkemeler; maddi vakıaları ve hukuki sebepleri tespit eder. Delillerin yardımıyla dava konusu olayın meydana gelip gelmediğini, ne zaman ve ne şekilde meydana geldiğini yani kısacası maddi vakıaları tespit edebilir. Bunun yanı sıra kanun, tüzük ve benzeri diğer mevzuatların tespitinde deliller söz konusu olmayacaktır.

İspat vasıtası olarak deliller; “Sanık açıklamaları, tanık açıklamaları, sanık ve tanıktan başka kişilerin açıklamaları, yazılı açıklamalar, görüntü ve ses kaydeden araçlarla yapılan açıklamalar ve belirtiler” başlıkları altında incelenebilir. İşlenmiş olan suçu aydınlatmak için suç delillerinin teknolojik gelişmelere de uygun şekilde düzenli ve eksiksiz olarak muhafazası, toplanması ve değerlendirilmek üzere ilgili kriminal labaratuvarlara gönderilmesi ve sonuçlarının yargı mercilerine ulaştırılması zorunludur. Konuya ilişkin hükümler, adli kolluk görevi yapan “Polisin Adli Görevlerinin Yerine Getirilmesinde Delillerin Toplanması, Muhafazası ve İlgili Yerlere Gönderilmesi Hakkında Yönetmelik”te (PAGY) ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Delil kavramı, Polisin Adli Görevlerinin Yerine Getirilmesinde Delilerin Toplanması, Muhafazası ve İlgili Yerlere Gönderilmesi Hakkında Yönetmelikte (PAGY) “Meydana gelen bir suçun aydınlatılması ve suç sanıklarının tespitine yarayan her türlü ispat vasıtası” şeklinde tanımlanmıştır.

ceza hukukunda deliller nelerdir
ceza hukukunda deliller nelerdir

Ceza Hukukunda Delil Kavramı

Ceza hukukunda deliller her davaya göre farklılık gösterir. Delil kavramına hukuki açıdan bakıldığındaysa, fiilin fail tarafından işlendiği veya işlenmediği konusunda yargılama makamının bir karar verebilmesi için kullanılır. Deliller, söz konusu ceza uyuşmazlığına ilişkin olayın bir parçasını veya tamamının ispatını sağlayacak, duyu organlarıyla algılanabilen vasıtalardır. Ceza muhakemesinde deliller, hakim kararını verirken yol gösterici nitelikte olduğu için en önemli ispat vasıtaları olarak belirlenir. Tüm bunların yanı sıra ceza muhakemesinde delil serbestisi ilkesi kabul edilir. Delil serbestîsi ilkesine göre gerçeğe ulaşmak maksadıyla elde edilmiş tüm deliller ispat aracı olarak kullanılabilir. Bunun tek şartı deliller hukuka uygun şekilde elde edilmiş olmalıdır.  Ceza muhakemesinde her şeyin delil olabilmesiyle birlikte hukuka uygun olduğu sürece her şey her şeyle ispat edilebilecektir.

Hukuka aykırı delil ise, delilin hukuka aykırı yollarla elde edilmesi ve bu nedenle yargılama esnasında hakim tarafından değerlendirmeye  kabul edilmemesi nedeniyle ortaya çıkan delillerdir. Nitekim hakim hukuka aykırı delilleri hükme esas alamaz. Hukuka aykırı şekilde elde edilen bir delil vasıtasıyla elde edilen yeni delil de hâkimin vicdani kanaatini etkilememelidir. Bu şekilde elde elden delilde hükme esas alınmayacaktır. Kişinin ya da hakimin hukuka aykırı olarak elde edilmiş delile rıza göstermesi durumu değiştirmeyecektir. Aynı zamanda deliller her zaman ileri sürülebileceği gibi serbestçe değerlendirilmelidir, zira hâkim delilleri vicdani kanaatiyle takdir eder. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 217/2. maddesi uyarınca; “yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” Delil ceza muhakemesinin her evresinde söz konusudur. Ancak hakim tarafların ileri sürdüğü delillere bağlı olmayacaktır.

İlgili Makale: Cezaevi Mahkum Sorgulama

Uygulamada Delil Türleri

Yukarıda da açıklandığı üzere uygulamada ve teoride delil türleri esasında üçe ayrılmaktadır. Bunlar beyan delili, belge delili ve belirti delilidir. Belge delilleri somut bir olayı temsil eden, bir nesne üzerine birebir olayın açıklandığı delil türüdür. Ancak belge delili yalnızca yazılı değil aynı zamanda ses ve görüntü kaydı şeklinde de olabilir. Belgelerin içeriklerinin beyanlardan daha sağlam ve güvenilir olduğu kabul edilir.  Beyan delilleri ise, sanık, şüpheli, tanık ve müşteki/katılan sıfatına sahip kişilerin beyanlarıdır. Ancak her bir sıfata sahip kişinin beyanındaki usuller birbirinden farklıdır. Aşağıda bu sıfatlara sahip kişilerin beyan delillerinin ispattaki öneminden bahsedilmiştir.

Son olarak belirti delilleri ise, ispat edilecek olayı dolaylı bir şekilde ispat etmeye yarayan her türlü iz ve eserdir. Örneğin olay yerindeki parmak izi, ayak izi, kan, kıl, daha sonrasında mağdur ve failden elde edilen kıyafetler belirti delillere örnek gösterilir. Belirti deliller soruşturma evresinde, savcılık makamı tarafından arama, el koyma, beden muayenesi gibi koruma tedbirlerinin uygulanması ile ortaya çıkarılır. Daha sonrasında dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu, keşif gibi hususlar da belirti delillere örnek gösterilmektedir.

Delillerin Özellikleri

Ceza hukukunda delillerin özellikleri Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 217’e göre; “Hakim kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir. Yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” hükmüne haizdir. Her ne kadar ceza muhakemesinde vicdani delil sistemi benimsenmiş ve onun uzantısı olarak da delil serbestisi ilkesi kabul edilmişse de deliller birtakım özelliklere uygun olmak zorundadır. Aksi takdirde hakim tarafların sunduğu bu delillerle bağlı olmayacaktır. Delillerin özelliklerinden kısaca bahsetmek gerekirse;

  • Delil hukuka uygun yolla elde edilmiş olmalıdır.

Deliler elde edilirken izlenen yollar hukuka aykırılık teşkil etmemelidir. Aksi takdirde hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller ispat aracı olarak kullanılamaz. Maksat maddi gerçeğe ulaşmak olsa bile adaletsizlik yoluyla adalet sağlanamaz. Anayasa’nın 38/6. maddesine göre; “Kanuna aykırı elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.” Yine aynı şekilde HMUK madde 189/2’de “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” hükmü yer almaktadır. Bu maddeler açıkça delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmesi gerektiğini açıklamaktadır.

Söz konusu maddeler mahkemelerin hukuka aykırı nitelikteki delillerle hüküm kurmasını engeller. Hukuka aykırı olarak delil elde edilmesine getirilen yasaklara “delil yasakları” denilir. Yasak usullerle elde edilen deliller rıza söz konusu olsa bile delil olarak değerlendirilemez. (CMK M.148/3) Bunun yanı sıra Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan bazı hususlara göre kişilerin haklarının korunması için belirli yasaklar getirilmiştir. Örneğin çekinme hakkı olan tanık, bu hakkını sonradan kullanırsa beyan delili olarak kullanılmaz. Ayrıca hukuka aykırı yakalama, gözaltı gibi durumlarda elde edilen deliller de hukuka aykırı delil niteliği taşıyacaktır. Bu şekilde elde edilen deliller de yine yargılamada kullanılamaz.

  • Delil, müşterek olmalıdır.

Ceza muhakemesinin çekişmeli muhakeme ilkesine göre, yargılama esnasında mahkemeye sunulan bütün delillerin kişilerin bilgisine sunularak tartışmaya imkan sağlanması ve müşterek olması gerekmektedir. Yani delillerin içeriğinin hakim tarafından öğrenilmesi dosya kapsamında yeterli değildir. Taraflar savunmalarını yapabilmek için bu delilleri açıkça öğrenmelidir. Nitekim hakim de kararını verirken, dosya kapsamında taraflarca savunması yapılmış, tartışılmış delillere dayanmalıdır. Bu husus delillerin müşterek olmasını ifade etmektedir.

  • Delil, ispat bakımından önemli olmalıdır.

Delil, maddi vakıanın ispatlanması açısından önemlidir. Nitekim CMK madde 206/2-b hükmünde, “Delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa” ibaresi yer almaktadır. Dolayısıyla deliller, ispat edilmek istenilen olayın ortaya konulması için önemli olmalı ve olayın aydınlatılmasına katkı sağlamalıdır. Bu nedenle yargılama esnasında somut olaya etkisi olmayacak, ispat açısından değeri olmayan bir hususun kararı da etkilemeyeceği için yargılama esnasında delil olarak değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır.

  • Delil, olayla bağlantılı olmalıdır.

Olayı ispat için ileri sürülen deliller olayla bağlantılı olmalıdır. Olayla ilgisi olmayan deliller ispatta kullanılamaz. Bunun sebebi olayla ilgisi ve bağlantısı olmayan delillerin mahkemeyi maddi vakıaya götürmeyecek olmasıdır. Alakasız deliller gerçeği ortaya çıkarmaz. Oysa yukarıda bahsettiğimiz üzere delillerin maksadı maddi gerçeği ispatlamaktır. Bunun üzerine görülmektedir ki ilgisiz deliller, ceza muhakemesinin amacına ters düşer.

  • Akla ve mantığa uygun olmalıdır.

Deliller vicdani kanaatin oluşmasında oldukça önemlidir. Bu sebeptendir ki deliller hukuka uygun olmanın yanı sıra akla ve mantığa da uygun olmalıdır. Yani deliller bilimin temel kabulleriyle çelişmemelidir. Akılla kavranabilir ve anlaşılabilir nitelik taşımalıdır. Aksi takdirde akla ve mantığa uygun olmayan deliller ileri sürülemez.

  • Erişilebilir ve mevcut olmalıdır.

CMK madde 217 uyarınca “Hakim kararını ancak duruşmaya getirilmiş (…) delillere dayandırabilir.” Bu hükümden anlaşıldığı üzere bir delilin mahkeme tarafından göz önünde bulundurulabilmesi için delil mevcut olup mahkemeye sunulmuş olmalıdır. Soruşturma aşamasında savcı delilleri kendiliğinden toplayıp iddianamesini yazar. Ardından yazdığı iddianameyi mahkemeye gönderir. Mahkemenin iddianameyi kabulüyle de dava açılır. Yargılama esnasında ise taraflar buldukları delilleri mahkemeye sunar. Mahkeme toplanan delillerle vicdani kanaat oluşturarak hüküm kurar.

Ceza Hukukunda Delil Çeşitleri

Deliller hukuk literatüründe kendi aralarına kategorilere ayrılmaktadır. Mahkemenin çözmekle yükümlü olduğu asıl olayı ispatlayan deliller, doğrudan; asıl olaya bağlı yan olayları açıklayan delillere doğrudan deliller denir. İspatlanması amaçlanan olayın birebir biçimde bir nesnenin üzerine aktarılmış delillere ise belge delili denilmektedir. Belge delilleri yazılı, ses ve görüntü şeklinde tespit edilen belgelerden oluşabilmektedir. Belge deliline; senet, çizim, fotoğraf, film, görüntü, ses kaydı  örnek olarak gösterilebilir.

İspatlanması amaçlanan olaydan geriye kalan ve diğer delillerle desteklenmesi gereken izlere belirti delili denirken;  şüpheli, sanık, tanık, mağdur, suçtan zarar gören gibi kişilerin mahkeme huzurunda maddi olaya ilişkin sözlü açıklamalarına beyan delili denilmektedir. Belirti delillerine genellikle olayın gerçekleştiği yerde bulunan ve olaydan geriye kalan incelenmesi ve aydınlatılması gereken iz ve emarelerdir. Beyan delillerinde ise kaynak insandır bu sebepten de yanılma olanağı oldukça yüksek olan delillerdir. Çünkü bahse konu insanlar araştırılması gereken olayın tarafı olduğu için söylemlerinde de taraflı olacaklardır. Bu yüzden beyan delilleri de çoğu zaman tek başına hükme konu edilemez.

Ancak bu durumun istisnasını tanık beyanı oluşturur. Çünkü tanıklar olayın tarafı değildir. Bu itibarla tanık beyanı daha tarafsız nitelik taşıyacağından, mağdur beyanından daha üstün tutulacaktır. Bunun yanı sıra mağdurun beyanında yemin zorunluluğu yokken tanık beyanında yemin etme yükümlülüğü altında olacaktır. Bu doğrultuda tanığın yaptığı yalan tanıklık cezalandırılabilir. Bir davada ileri sürülen her hususun ispatı zorunlu değildir. İleri sürülen hususlardan hangilerinin araştırılması gerektiği hangilerinin gerekmediğine hakim karar verir. Hakim bu kararı resen veya talep üzerine verebilir. Yani ispatlanması gereken hususlar nispi nitelik taşır. Ceza hukukunda delil çeşitleri;

  • Sanık ve şüpheli açıklamaları:

Sanık kimliği ile ilgili olan soruların dışında kendisine sorulan sorulara doğru cevap verme yükümlülüğü altında değildir. Çünkü yapacağı açıklamalar ve dava neticesinde kendisine ceza verileceği düşünüldüğünde sanıktan tarafsız açıklamalar yapması beklenemez. Evet sanık olayı bilen en iyi kişidir. Ancak yaşanan olayla ilgili yalan söyleme potansiyeli en yüksek olan kişi de sanıktır. Bu sebepten hukuk düzeni bu gerçeği gözetir. Bu nedenle sanık ya da şüphelinin susma hakkını belirli durumlarda kullanması mümkündür. Ayrıca sanık ya da şüphelinin işlediği suçu ikrar etmesi de mümkündür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus sanık ya da şüphelinin söz konusu suçu gerçeğe aykırı olarak üstlenmesi nedeniyle ikrar edebileceğidir. Bu nedenle hakim tarafından sanığın suçu kabul etmesi delili tek başına hüküm verilmesinde yeterli olmayacaktır.

  • Tanık açıklamaları:

Tanık, dava konusu olay hakkına bilgi sahibi olduğu bilinen kişidir. Tanıklar davaya taraf olmazlar. Yaşanan olayı anlayıp analiz edebilme yeteneğine sahip olan her üçüncü kişi tanık olabilir. Tanığın; akıl hastası,  çocuk, akraba olması veya öncesinde yalan tanıklık suçunun bulunması tanıklığa engel oluşturmaz. Tanık açıklamaları güvenirliği en az ispat araçlarındandır. Tanık dinlenmeden önce yine de kendisine gerçeği söylemesinin önemi, eğer gerçeği söylemezse yalan tanıklık suçundan cezalandırılacağı bildirilir. Tanık, tanıklık görevini yerine getirmeden mahkeme huzurunda yemin edecektir. Ayrıca tanık izin olmanda duruşma salonunu terk edemez. Türk Ceza Kanunu tüm bunlara beraber tanıkların korunması maksadıyla bazı tedbirler içerir bu tedbirler;

  • Kimliğin gizlenmesi, değiştirilmesi,
  • Tanıklıktan çekilme,
  • Tanığın ses ve görüntüsünün değiştirilmesi.
  • Görüntü ve ses kaydeden araçlarla açıklamalar:

Bu tarz kayıtlar belge delili kapsamına giren delil türleridir. Güvenirliği en yüksek olan delillerdir. Bu deliller hem asli olayla ilgili doğrudan nitelik taşıyabileceği gibi olayın çözümlenmesinde önem taşıyan yan olayları açıklayan dolaylı delillerden de olabilecektir. Kişilerin özel hayatları ve iletişim hakları anayasa ile koruma altına alınmıştır. Ancak bazı hallerde hakim bu hakları askıya alabilecektir. Bu haller:

  • Kuvvetli suç şüphesinin varlığı
  • Suçla bozulan toplumsal barış ve huzurun yeniden tesisi maksadıyla
  • Başka yoldan delil elde ete imkanı bulunmuyorsa.
  • Yazılı açıklamalar:

Dava konusu maddi vakıanın ispatına yarayan her tür yazılı açıklamalar/belgelerdir. Örnek olarak; belge, kroki, plan, fotoğraf, senet vb verilebilir. Bu belgelerin kapsamına kolluk, savcı, hakim tutanakları gibi resmi belgelerde girer. Aynı zamanda mektup vb özel nitelikteki belgeler de olabilir. Yazılı delil ve belgeler inandırıcılığı daha yüksek olan ispat araçlarıdır.

  • Elektronik deliller:

Bir elektronik araç üzerinde saklanan veya bu araçlar aracılığıyla iletilen soruşturma açısından değeri olan bilgi ve verilerdir. Elektronik delillerden “e-delil” şeklinde de bahsedilebilir. Bu deliller DNA ya da parmak izi gibi görünmeyen bir yapıdadır. Elektronik deliller ya da E-deliller maddi vakıanın ispatında kullanılabilecek türden delillerdir. Elektronik delilleri, klasik delillerden ayıran en önemli fark; klasik deliller fiziksel olarak bakıldığında içeriğine kolaylıkla ulaşılabilen delillerken e-delillerin içeriğine ulaşılabilmesi için üzerinde bazı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Elektronik deliller insan müdahalesi olmadan da zaman içerisinde değişime uğrayabilir ya ait oldukları ortamdan ayrıldıklarında anlaşılmaz hale gelebilir.

  • Belirtiler ve Belgeler:

Başka delillerle desteklenerek gerçeğe ulaşılmasını sağlayacak her türlü ispat vasıtasıdır. Belirtilere örnek olarak olay yerinde bulunan önemli bir eşya, fren izi, beden muayenesi neticesinde elde edilen veriler vb verilebilir. Belirtilerin yan deliller ile desteklenmesi neticesinde hakim bu delillerin üzerine hüküm kurabilecektir. Ayrıca belirtiler de doğrudan nitelikteki delilleri destekler. Ciddi bir delil niteliği taşır. Belgeler ise, somut bir olayı temsil eden insan yapısı bir ispat aracı olarak kabul edilir. Örneğin olay anında olayın birebir bir nesne üzerine aktarılmasında belge delilinden bahsedilecektir. Örneğin olayın yazıya dökülmesinde yazılı belge, ses kaydı halinde CD ya da film şeridi şeklinde delillerden bahsedilecektir. Öğretide belgeler genel olarak yazılı belge, şekil tespit eden belge ve ses tespit eden belge şeklinde çeşitli türlere ayrılır.

ceza hukukunda yasak deliller
ceza hukukunda yasak deliller

Delillerin Değerlendirilmesi

Ceza muhakemesinde delillere ilişkin hakim olan ilke “delil serbestisi” ilkesidir. Delil serbestisi, delillerin değerlendirilmesinde mahkemenin serbestliği anlamını taşır. Ancak delil serbestliği delillerin her yoldan ve her şekilde araştırılabileceği anlamına gelmez. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere deliller araştırılırken hukuka uygun yollarla araştırılmalıdır. Aksi takdirde hukuka aykırı yollardan elde edilen deliller hükme esas alınmayacaktır. Kanuni delil sistemi CMK madde 222’ye göre; “Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Delil serbestisi ilkesi iki şekilde sınırlandırılmıştır. İlk olarak bir delilin mahkeme tarafından değerlendirilebilmesi için bu delilin duruşmaya getirilmiş ve mahkeme huzurunda tartışılmış olması gerekir. İlgili mahkeme huzuruna getirilmemiş bir delil mahkeme tarafından değerlendiremez. Aynı şekilde toplanan ve huzuruna getirilen delillerin sadece bir kısmına dayandırılması da doğru değildir. Bir diğer sınırlandırma ise bahsettiğimiz üzere sadece hukuka uygun delillerin dikkate alınmasıdır. Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş deliller değerlendirilmez ve hükme esas alınmaz. Hakim kararını verip hükmü kurduktan sonra gerekçesini açıklar ve gerekçe içerisinde deliler de değerlendirilir. Hükmü kurarken dayanmış olduğu delilleri yine gerekçesinde belirtir. Tarafları mahkemenin aldığı karara ikna edebilmek konusunda gerekçeli karar oldukça önemlidir.

Vicdani kanaat bir delil değildir. Toplanan bilgi ve belgelerin, mahkemeye sunulan delillerin tamamının hakim üzerinde bıraktığı intiba olarak vicdani kanaati açıklığa kavuşturabiliriz. Ceza muhakemesinde deliller konusunda önem taşıyan bir diğer ilke ise “vasıtasızlık ilkesidir.” Bu ilkeye göre hakim kararını delillere doğrudan doğruya temas ederek vermelidir. Vicdani kanaatini delilleri doğrudan doğruya inceleyip algıladıktan sonra oluşturacaktır. Bir dosyadaki delili mahkeme resen inceler. Tarafların anlaşarak dosyadaki bir delilden vazgeçtiklerini bildirmeleri hakimi bağlamayacaktır. Mahkeme delilleri değerlendirirken gerekli görürse yardım talep edebilir. Buna örnek olarak mahkemenin bilirkişiye başvurması gösterilebilir.

Delillerin değerlendirilmesi hem soruşturma hem de kovuşturma evrelerinde zorunluluk arz eder. Cumhuriyet savcısı delillerin değerlendirmeden herhangi bir ceza muhakemesi işlemi yapamayacaktır. Savcı da hakim gibi delilleri değerlendirirken yardım talep edebilir. Savcının yardımı emrindeki adli kolluk gibi kamu görevlilerinden talep edecektir. CMK madde 170 uyarınca savcı topladığı deliller neticesinde yeterli şüpheye ulaşırsa iddianame düzenleyebilecektir. Aksi takdirde savcı soruşturmaya yer olmadığı kararı verecektir.

Delillerin Değerlendirilmesinde Yasaklar

Ceza muhakemesinde amaç maddi gerçeğe hukuka uygun delillerle ulaşmak olduğu için delil serbestisi ilkesi geçerlidir. Ancak bu ilke sınırsız olmayıp birtakım delil yasakları bulunmaktadır. Delillerin değerlendirilmesinde hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde getirilen sınırlamalara “delil yasakları” adı verilir. Bu yasaklar delillerin elde edilmesi, ileri sürülmesi ve değerlendirilmesi aşamalarının hepsinde karşımıza çıkar. Bu yasaklar devletin suçlulukla mücadele konusunda sahip olduğu gücün bir hukuk devletine uygun olarak kullanması konusunda önemlidir. En önemli maksat evrensel insan haklarının ihlalinin önüne geçmektir. Bu yasaklar hem yargılama hem iddia hem de savunma makamlarına getirilmiş türden yasaklardır.

Yargıtay “delil elde etme yasakları” ile “delil değerlendirme yasakları” arasında bir ayrım yapmaktadır. Buna göre; “maddi gerçeğin araştırılması aşamasında kişisel ya da toplumsal değerlerin korunması zorunludur. Bu değerlerin korunması amacıyla kanun koyucu delillerin serbestliği ilkesine “delil yasakları” olarak adlandırılan birtakım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları “delil elde etme” ve “delil değerlendirme” yasağı olarak iki gruba ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara “delil elde etme yasakları”, hukuka uygun elde edilmiş olsa bile o delilin yargılamada ortaya konulup değerlendirilmesine ilişkin yasaklara ise “delil değerlendirme yasakları” denilmektedir.

Delilleri Karartma, Yok Etme, Gizleme, Değiştirme Şüphesi

Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturma evresinde delilleri yok etme, karartma, gizleme ve değiştirme çabası içerisine girebilir. Sanık veya şüphelinin bunu yaparken maksadı maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellemektir. Şüpheli veya sanık maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyip mahkemeyi yanıltarak yargılama neticesinde hükmedilecek cezadan kaçmayı amaçlar. Delilleri karartma, yok etme, gizleme ve değiştirme şüphesinin varlığı CMK madde 100/2 uyarınca bir tutuklama sebebidir. Ancak dikkat edilecek kısım; yalın delilleri karartma tehlikesi değildir.

Şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme ve değiştirmeye yönelik olması gerektiğidir. Bu durum kuvvetli şüpheyi oluşturur. Yani kişinin davranışlarının bu izlenimi vermesi önemlidir. Ancak bu husus meydana geldiğinde hakim tutuklama nedeninin var olduğunu kabul edebilir. Söz konusu kişinin hürriyeti olduğu için bu kanıya varırken kuvvetli şüphe aranır.

X
kadim hukuk ve danışmanlık