Ceza muhakemesinde maddi gerçek araştırıldığından her şey delil olarak kabul edilir. Ceza muhakemesinde maddi gerçek aranmaktadır. Maddi gerçek, son tahlilde, hüküm makamının mutlak gerçeğidir. Maddi gerçeğin araştırılmasında bütün gerçeğidir. ispat araçları soyut olarak ancak deliller muhakemede değerlendirmeye tabi tutulur ve delil olabilir edilmezler. Bu bağlamda, bir şeyin delil olabilmesi ile delil olarak kabul edilmesi farklı şeylerdir. Ceza hukukunda deliller çeşitli biçimlerde tasnif edilmektedir. Teoride ve uygulamada deliller en çok şu şekilde tasnif edilmektedir:
- Beyan delili,
- Belge delili,
- Belirti delili.
Hangi tasnif esas alınırsa alınsın, ceza muhakemesinde her şeyin delil olabileceği ve yargılama makamının da bu delilleri serbestçe takdir edebileceği muhakkaktır. Ceza hukukunda delillerin serbestliği ilkesi vardır. Buna göre, ceza muhakemesinde olayı temsil eden akla, mantığa, bilime ve hukuka uygun olan her şey delil olabilir. Ceza muhakemesinde hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılamayı yapan hakim hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır. Yargılama konusu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir. Bu makalemizde “Ceza Hukukunda Deliller” konusunu sizlere açıklayacağız.
Delil Nedir?
Ceza hukukunda deliller ile özel hukukta deliller birbirinden farklıdır. Delil kelimesi kökenini Arapçadan alır. Anlamı; bir şeyin aslını ispat etmeye yarayan, yol gösteren ipucu, işarettir. Delil, bağlantılı oluğu konuda karara varılırken hangi ispatların dikkate alınıp alınmayacağı hususunu belirler. Deliller;
- Belgesel delil
- Maddi delil
- Dijital delil
- Aklayıcı delil
- Suçlayıcı delil
- Uydurma delil türlerine ayrılır. Mahkeme önüne gelen bir olayın kanunda belirtilen şartlarda olup olmadığını belirlenmesinde deliller rol oynar.
Toplanan delillerle ulaşılan olayın kanun hükmüne uydurulması işlemine ise ispat adı verilmektedir. Mahkemeler; maddi vakıaları ve hukuki sebepleri tespit eder. Delillerin yardımıyla dava konusu olayın meydana gelip gelmediğini, ne zaman ve ne şekilde meydana geldiğini yani kısacası maddi vakıaları tespit edebilir. Bunun yanı sıra kanun, tüzük ve benzeri diğer mevzuatların tespitinde deliller söz konusu olmayacaktır.
Ceza Hukukunda Delil Kavramı
Ceza hukukunda deliller her davaya göre farklılık gösterir. Delil kavramına hukuki açıdan bakıldığındaysa delil, fiilin fail tarafından işlendiği veya işlenmediği konusunda yargılama makamının bir karar verebilmesi için kullanılır. Söz konusu ceza uyuşmazlığına ilişkin olayın bir parçasını veya tamamının ispatını sağlayacak, duyu organlarıyla algılanabilen vasıtalardır. Delil kavramının, Polisin Adli Görevlerinin Yerine Getirilmesinde Delilerin Toplanması, Muhafazası ve İlgili Yerlere Gönderilmesi Hakkında Yönetmelikte (PAGY) “Meydana gelen bir suçun aydınlatılması ve suç sanıklarının tespitine yarayan her türlü ispat vasıtası” şeklinde tanımına yer verilmiştir. Ceza muhakemesinde deliller en önemli ispat vasıtasıdır. Hakime kararını verirken yol gösterici niteliktedir.
Tüm bunların yanı sıra ceza muhakemesinde delil serbestisi ilkesi kabul edilir. Delil serbestîsi ilkesine göre gerçeğe ulaşmak maksadıyla elde edilmiş tüm deliller ispat aracı olarak kullanılabilir. Bunun tek şartı deliller hukuka uygun şekilde elde edilmiş olmalıdır. Ceza muhakemesinde her şeyin delil olabilmesiyle birlikte hukuka uygun olduğu sürece her şey her şeyle ispat edilebilecektir. Peki, hukuka aykırı delil nedir?
Hukuka aykırı delil, delilin elde edilmesi sürecinde kullanılan yolların hukuka aykırı olmasıyla oluşur. Hukuka aykırı şekilde elde edilen deliler hâkimi etkilememelidir ve hükme esas alınamaz. Hukuka aykırı şekilde elde edilen bir delil vasıtasıyla elde edilen yeni delilde hâkimin vicdani kanaatini etkilememelidir. Bu şekilde elde elden delilde hükme esas alınmayacaktır. Hukuka aykırı delile rıza gösterilmesi durumu değiştirmez. Aynı zamanda deliller her zaman ileri sürülebileceği gibi serbestçe değerlendirilmelidir. Hâkim delilleri vicdani kanaatiyle takdir eder. Ceza muhakemesine göre CMK m. 217/2 uyarınca; “yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” Delil ceza muhakemesinin her evresinde söz konusudur. Ancak hakim tarafların ileri sürdüğü delillere bağlı olmayacaktır.
Delillerin Özellikleri
Ceza hukukunda delillerin özellikleri Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilmiştir. CMK m 217’e göre; “Hakim kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir. Yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” Deliller;
- Hukuka uygun yolla elde edilmiş olmalıdır.
Deliler elde edilirken izlenen yollar hukuka aykırılık teşkil etmemelidir. Aksi takdirde hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller ispat aracı olarak kullanılamaz. Maksat maddi gerçeğe ulaşmak olsa bile adaletsizlik yoluyla adalet sağlanamaz. Anayasa madde 38/6’a göre; “Kanuna aykırı elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.” Yine aynı şekilde HMUK madde 189/2 “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” Maddesinden de delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmesi gerektiğini açıklar niteliktedir.
Söz konusu maddeler mahkemelerin hukuka aykırı nitelikteki delillerle hüküm kurmasını engeller. Hukuka aykırı olarak delil elde edilmesine getirilen yasaklara “delil yasakları” denilir. Yasak usullerle elde edilen deliller rıza söz konusu olsa bile delil olarak değerlendirilemez. (CMK M.148/3) Tüm bunlara birlikte hukuka aykırı yakalama, gözaltı gibi durumlarda elde edilen deliller de hukuka aykırı delil niteliği taşıyacaktır. Bu şekilde elde edilen deliller de yine yargılamada kullanılamaz.
- Delil, olayla bağlantılı olmalıdır.
Olayı ispat için ileri sürülen deliller olayla bağlantılı olmalıdır. Olayla ilgisi olmayan deliller ispatta kullanılamaz. Bunun sebebi olayla ilgisi ve bağlantısı olmayan delillerin mahkemeyi maddi vakıaya götürmeyecek olmasıdır. Alakasız deliller gerçeği ortaya çıkarmaz. Oysa yukarıda bahsettiğimiz üzere delillerin maksadı maddi gerçeği ispatlamaktır. Bunun üzerine görülmektedir ki ilgisiz deliller, ceza muhakemesinin amacına ters düşer.
- Akla ve mantığa uygun olmalıdır.
Deliller vicdani kanaatin oluşmasında oldukça önemlidir. Bu sebeptendir ki deliller hukuka uygun olmanın yanı sıra akla ve mantığa da uygun olmalıdır. Yani deliller bilimin temel kabulleriyle çelişmemelidir. Akılla kavranabilir ve anlaşılabilir nitelik taşımalıdır. Aksi takdirde akla ve mantığa uygun olmayan deliller ileri sürülemez.
- Erişilebilir ve mevcut olmalıdır.
CMK madde 217 uyarınca “Hakim kararını ancak duruşmaya getirilmiş (…) delillere dayandırabilir.” Bu hükümden anlaşıldığı üzere bir delilin mahkeme tarafından göz önünde bulundurulabilmesi için delil mevcut olup mahkemeye sunulmuş olmalıdır. Soruşturma aşamasında savcı delilleri kendiliğinden toplayıp iddianamesini yazar. Ardından yazdığı iddianameyi mahkemeye gönderir. Mahkemenin iddianameyi kabulüyle de dava açılır. Yargılama esnasında ise taraflar buldukları delilleri mahkemeye sunar. Mahkeme toplanan delillerle vicdani kanaat oluşturarak hüküm kurar.
Ceza Hukukunda Delil Çeşitleri
Deliller hukuk literatüründe kendi aralarına kategorilere ayrılmaktadır. Mahkemenin çözmekle yükümlü olduğu asıl olayı ispatlayan deliller, doğrudan; asıl olaya bağlı yan olayları açıklayan delillere doğrudan deliller denir. İspatlanması amaçlanan olayın birebir biçimde bir nesnenin üzerine aktarılmış delillere ise belge delili denilmektedir. Belge delilleri yazılı, ses ve görüntü şeklinde tespit edilen belgelerden oluşabilmektedir. Belge deliline; senet, çizim, fotoğraf, film, görüntü, ses kaydı örnek olarak gösterilebilir.
İspatlanması amaçlanan olaydan geriye kalan ve diğer delillerle desteklenmesi gereken izlere belirti delili denirken; şüpheli, sanık, tanık, mağdur, suçtan zarar gören gibi kişilerin mahkeme huzurunda maddi olaya ilişkin sözlü açıklamalarına beyan delili denilmektedir. Belirti delillerine genellikle olayın gerçekleştiği yerde bulunan ve olaydan geriye kalan incelenmesi ve aydınlatılması gereken iz ve emarelerdir. Beyan delillerinde ise kaynak insandır bu sebepten de yanılma olanağı oldukça yüksek olan delillerdir. Çünkü bahse konu insanlar araştırılması gereken olayın tarafı olduğu için söylemlerinde de taraflı olacaklardır. Bu yüzden beyan delilleri de çoğu zaman tek başına hükme konu edilemez.
Ancak bu durumun istisnasını tanık beyanı oluşturur. Çünkü tanıklar olayın tarafı değildir. Bu itibarla tanık beyanı daha tarafsız nitelik taşıyacağından, mağdur beyanından daha üstün tutulacaktır. Bunun yanı sıra mağdurun beyanında yemin zorunluluğu yokken tanık beyanında yemin etme yükümlülüğü altında olacaktır. Bu doğrultuda tanığın yaptığı yalan tanılık cezalandırılabilir nitelik taşır. Bir davada ileri sürülen her hususun ispatı zorunlu değildir. İleri sürülen hususlardan hangilerinin araştırılması gerektiği hangilerinin gerekmediğine hakim karar verir. Hakim bu kararı resen veya talep üzerine verebilir. Yani ispatlanması gereken hususlar nispi nitelik taşır. Ceza hukukunda delil çeşitleri;
Sanık açıklamaları:
Sanık kimliği ile ilgili olan soruların dışında kendisine sorulan sorulara doğru cevap verme yükümlülüğü altında değildir. Çünkü yapacağı açıklamalar ve dava neticesinde kendisine ceza verileceği düşünüldüğünde sanıktan tarafsız açıklamalar yapması beklenemez. Evet sanık olayı bilen en iyi kişidir. Ancak yaşanan olayla ilgili yalan söyleme potansiyeli en yüksek olan kişide sanıktır. Bu sebepten hukuk düzeni bu gerçeği gözetir.
Tanık açıklamaları:
Tanık, dava konusu olay hakkına bilgi sahibi olduğu bilinen kişidir. Tanıklar davaya taraf olmazlar. Yaşanan olayı anlayıp analizleyebilme yeteneğine sahip olan her üçüncü kişi tanık olabilir. Tanığın; akıl hastası, çocuk, akraba olması veya öncesinde yalan tanıklık suçunun bulunması tanıklığa engel oluşturmaz. Tanık açıklamaları güvenirliği en az ispat araçlarındandır. Tanık dinlenmeden önce yine de kendisine gerçeği söylemesinin önemi, eğer gerçeği söylemezse yalan tanıklık suçundan cezalandırılacağı bildirilir. Tanık, tanıklık görevini yerine getirmeden mahkeme huzurunda yemin edecektir. Ayrıca tanık izin olmanda duruşma salonunu terk edemez. Türk Ceza Kanunu tüm bunlara beraber tanıkların korunması maksadıyla bazı tedbirler içerir bu tedbirler;
- Kimliğin gizlenmesi, değiştirilmesi,
- Tanıklıktan çekilme,
- Tanığın ses ve görüntüsünün değiştirilmesi.
Görüntü ve ses kaydeden araçlarla açıklamalar:
Bu tarz kayıtlar belge delili kapsamına giren delil türleridir. Güvenirliği en yüksek olan delillerdir. Bu deliller hem asli olayla ilgili doğrudan nitelik taşıyabileceği gibi olayın çözümlenmesinde önem taşıyan yan olayları açıklayan dolaylı delillerden de olabilecektir. Kişilerin özel hayatları ve iletişim hakları anayasa ile koruma altına alınmıştır. Ancak bazı hallerde hakim bu hakları askıya alabilecektir. Bu haller:
- Kuvvetli suç şüphesinin varlığı
- Suçla bozulan toplumsal barış ve huzurun yeniden tesisi maksadıyla
- Başka yoldan delil elde ete imkanı bulunmuyorsa.
Yazılı açıklamalar:
Dava konusu maddi vakıanın ispatına yarayan her tür yazılı açıklamalar/belgelerdir. Örnek olarak; belge, kroki, plan, fotoğraf, senet vb verilebilir. Bu belgelerin kapsamına kolluk, savcı, hakim tutanakları gibi resmi belgelerde girer. Aynı zamanda mektup vb özel nitelikteki belgeler de olabilir. Yazılı delil ve belgeler inandırıcılığı daha yüksek olan ispat araçlarıdır.
Elektronik deliller:
Bir elektronik araç üzerinde saklanan veya bu araçlar aracılığıyla iletilen soruşturma açısından değeri olan bilgi ve verilerdir. Elektronik delillerden “e-delil” şeklinde de bahsedilebilir. Bu deliller DNA ya da parmak izi gibi görünmeyen bir yapıdadır. Elektronik deliller ya da E-deliller maddi vakıanın ispatında kullanılabilecek türden delillerdir. Elektronik delilleri, klasik delillerden ayıran en önemli fark; klasik deliller fiziksel olarak bakıldığında içeriğine kolaylıkla ulaşılabilen delillerken e-delillerin içeriğine ulaşılabilmesi için üzerinde bazı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Elektronik deliller insan müdahalesi olmadan da zaman içerisinde değişime uğrayabilir ya ait oldukları ortamdan ayrıldıklarında anlaşılmaz hale gelebilir.
Belirtiler:
Başka delillerle desteklenerek gerçeğe ulaşılmasını sağlayacak her türlü ispat vasıtasıdır. Belirtilere örnek olarak olay yerinde bulunan önemli bir eşya, fren izi, beden muayenesi neticesinde elde edilen veriler vb verilebilir. Belirtilerin yan deliller ile desteklenmesi neticesinde hakim bu delillerin üzerine hüküm kurabilecektir. Ayrıca belirtiler de doğrudan nitelikteki delilleri destekler. Ciddi bir delil niteliği taşır.
Delillerin Değerlendirilmesi
Ceza muhakemesinde delillere ilişkin hakim olan ilke “delil serbestisi” ilkesidir. Delil serbestisi, delillerin değerlendirilmesinde mahkemenin serbestliği anlamını taşır. Ancak delil serbestliği delillerin her yoldan ve her şekilde araştırılabileceği anlamına gelmez. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere deliller araştırılırken hukuka uygun yollarla araştırılmalıdır. Aksi takdirde hukuka aykırı yollardan elde edilen deliller hükme esas alınmayacaktır.
Delil serbestisi ilkesi gereği hakim delilleri vicdani kanaatine göre tartabilecektir. Kanuni delil sistemini CMK madde 222’degörmekteyiz. İlgili madde gereğince; “Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir.” Yani bahse konu maddeden anlaşılabileceği üzere kamu davasının uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin ispatı ancak tutanaklarla yapılabilir.
Delil serbestisi ilkesi iki şekilde sınırlandırılmıştır. İlk olarak bir delilin mahkeme tarafından değerlendirilebilmesi için bu delilin duruşmaya getirilmiş ve mahkeme huzurunda tartışılmış olması gerekir. İlgili mahkeme huzuruna getirilmemiş bir delili değerlendiremez. Mahkeme hükmünü huzuruna getirilmiş ve değerlendirilmiş delillere dayandırarak kurar. Aynı şekilde toplanan ve huzuruna getirilen delillerin sadece bir kısmına dayandırılması da doğru değildir.
Bir diğer sınırlandırma ise bahsettiğimiz üzere sadece hukuka uygun delillerin dikkate alınmasıdır. Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş deliller değerlendirilmez ve hükme esas alınmaz. Hakim kararını verip hükmü kurduktan sonra gerekçesini açıklar. Gerekçesinde delilleri değerlendirir. Hükmü kurarken dayanmış olduğu delilleri yine gerekçesinde belirtir. Tarafları mahkemenin aldığı karara ikna edebilmek konusunda gerekçeli karar oldukça önemlidir.
Vicdani kanaat bir delil değildir. Toplanan bilgi ve belgelerin, mahkemeye sunulan delillerin tamamının hakim üzerinde bıraktığı intiba olarak vicdani kanaati açıklığa kavuşturabiliriz. Ceza muhakemesinde deliller konusunda önem taşıyan bir diğer ilke ise “vasıtasızlık ilkesidir.” Bu ilkeye göre hakim kararını delillere doğrudan doğruya temas ederek vermelidir. Vicdani kanaatini delilleri doğrudan doğruya inceleyip algıladıktan sonra oluşturacaktır.
Bir dosyadaki delili mahkeme resen inceler. Tarafların anlaşarak dosyadaki bir delilden vazgeçtiklerini bildirmeleri hakimi bağlamayacaktır. Mahkeme delilleri değerlendirirken gerekli görürse yardım talep edebilir. Buna örnek olarak mahkemenin bilirkişiye başvurması gösterilebilir. Delillerin değerlendirilmesi hem soruşturma hem de kovuşturma evrelerinde zorunluluk arz eder. Cumhuriyet savcısı delillerin değerlendirmeden herhangi bir ceza muhakemesi işlemi yapamayacaktır. Savcı da hakim gibi delilleri değerlendirirken yardım talep edebilir. Savcının yardımı emrindeki adli kolluk gibi kamu görevlilerinden talep edecektir. CMK madde 170 uyarınca savcı topladığı deliller neticesinde yeterli şüpheye ulaşırsa iddianame düzenleyebilecektir. Aksi takdirde savcı soruşturmaya yer olmadığı kararı verecektir.
Delillerin Değerlendirilmesinde Yasaklar
Delillerin değerlendirilmesinde hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde getirilen sınırlamalara “delil yasakları” adı verilir. Bu yasaklar delillerin elde edilmesi, ileri sürülmesi ve değerlendirilmesi aşamalarının hepsinde karşımıza çıkar. Bu yasaklar devletin suçlulukla mücadele konusunda sahip olduğu gücün bir hukuk devletine uygun olarak kullanması konusunda önemlidir. En önemli maksat evrensel insan haklarının ihlalinin önüne geçmektir. Bu yasaklar hem yargılama hem iddia hem de savunma makamlarına getirilmiş türden yasaklardır.
Yargıtay “delil elde etme yasakları” ile “delil değerlendirme yasakları” arasında bir ayrım yapmaktadır. Buna göre; “maddi gerçeğin araştırılması aşamasında kişisel ya da toplumsal değerlerin korunması zorunludur. Bu değerlerin korunması amacıyla kanun koyucu delillerin serbestliği ilkesine “delil yasakları” olarak adlandırılan birtakım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları “delil elde etme” ve “delil değerlendirme” yasağı olarak iki gruba ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara “delil elde etme yasakları”, hukuka uygun elde edilmiş olsa bile o delilin yargılamada ortaya konulup değerlendirilmesine ilişkin yasaklara ise “delil değerlendirme yasakları” denilmektedir.
Delilleri Karartma, Yok Etme, Gizleme, Değiştirme Şüphesi
Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturma evresinde delilleri yok etme, karartma, gizleme ve değiştirme çabası içerisine girebilir. Sanık veya şüphelinin bunu yaparken maksadı maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellemektir. Şüpheli veya sanık maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyip mahkemeyi yanıltarak yargılama neticesinde hükmedilecek cezadan kaçmayı amaçlar. Delilleri karartma, yok etme, gizleme ve değiştirme şüphesinin varlığı CMK madde 100/2 uyarınca bir tutuklama sebebidir. Ancak dikkat edilecek kısım; yalın delilleri karartma tehlikesi değildir.
Şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme ve değiştirmeye yönelik olması gerektiğidir. Bu durum kuvvetli şüpheyi oluşturur. Yani kişinin davranışlarının bu izlenimi vermesi önemlidir. Ancak bu husus meydana geldiğinde hakim tutuklama nedeninin var olduğunu kabul edebilir. Söz konusu kişinin hürriyeti olduğu için bu kanıya varırken kuvvetli şüphe aranır.