Boşanma davasında çocuğun velayeti en fazla uyuşmazlık yaşanan konulardan biridir. Çocuklar üzerindeki velayet hakkını anne ve baba birlikte kullanırlar. Velayetin birlikte kullanılması durumuna ortak velayet denir. Ortak velayet; çocuğun anne ve babasının velayet hakkının kapsamındaki hak ve sorumluluklarda, çocuğun menfaatini göz önünde bulundurmak şartıyla müştereken karar alması demektir. Anne veya babadan birinin vefatı gerçekleşirse velayet sağ kalan ebeveyne verilir. Boşanma durumundaysa velayet hakkının verilmesi daha karışıktır. Günümüzde artan boşanma davalarıyla birlikte çocuğun velayeti de oldukça önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Çocuğun menfaati ve üstün yararı bakımından velayet boşanma davasının en önemli sonucudur.
Nitekim boşanma başlı başına çocuğun psikolojisi ve ruhsal yapısını etkilemektedir. Bu sebeptendir ki velayet konusuna oldukça titizlikle yaklaşmak gerekmektedir. Boşanma davasında çocuğun velayeti tarafların en fazla anlaşamadıkları durumdur. Çoğu zaman anne ve baba çocuğun velayetini almak konusunda ortak karara varamazlar. Bu yüzden çocukların kime bırakılacağı, velayet hakkının kimde olacağına ilişkin detaylar Türk Medeni Kanununda belirtilmiştir. TMK madde 182/1’de “Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.” denmektedir. Hakim, boşanmanın fer’i bir sonucu olarak TMK madde 182/1 kapsamında velayeti düzenlemektedir. Türk Hukuk sisteminde ortak velayet tam olarak oturmamıştır. Bu yüzden boşanma davaları neticesinde çocuğun velayeti anne veya babadan birine bırakılmaktadır. Velayetin kapsamına;
- Çocuğun kişi varlığının korunması
- Çocuk mallarının korunması,
- Çocuğun temsil edilmesi hususları girmektedir.
Boşanma davasında çocuğun velayeti ile ilgili karar verilirken hakim tarafından gösterilen dikkat ve özenin had safhada olması gerekmektedir. Velayet hakkının kapsamının geniş olması nedeniyle velayet hakkında verilecek olan yanlış karar çocuğun üstün yararını fazlasıyla zedeleyecektir. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacıyla hareket edilmesi ve bu yönde kararlar verilmesi gerekir. Ana ve babanın faydaları (ahlaki değer yargıları, sosyal statüleri vb.) çocuğun üstün yararını etkilemedikçe önemsenir.

Boşanma Davasında Çocuğun Velayeti Kime Verilir?
Evlilik birliğinde ortak kullanılmakta olan velayet hakkı boşanmayla beraber ebeveynlerden birine verilir. Boşanma davasında çocuğun velayeti dava esnasında verilen velayet tedbiren verilmiş olan velayettir. Ayrıca geçici nitelik taşır. Boşanmanın gerçekleşmesiyle beraber hakim velayeti de eşlerden birine vermiş olur. Eşler arasındaki boşanma davasının dayanmış olduğu boşanma sebebi, velayet hakkının verilmesinde yakından ilgili değildir. Hakimin velayet hakkının verilmesi noktasında oldukça geniş bir takdir hakkı vardır. Ancak hakim bu takdir hakkını kullanırken çocuğun üstün yararını gözetmek mecburiyetindedir. Çocuğun üstün yararı gereği hakimin velayet ile ilgili karar almadan önce gözetmesi gereken birtakım hususlar vardır. Bunlar:
- Çocuğun yaşı, bedeni/ akli/ ahlaki gelişim durumu, öğrenimi, gereksinimleri,
- Çocuğun boşanma öncesinde ve sırasında hangi ebeveyn ile daha tatminkar duygusal ilişki içinde bulunduğu,
- Sosyal, ekonomik durumları ve eğitim düzeyleri nedeniyle hangi ebeveynin çocuk için daha yeterli olacağı,
- Ebeveynlerin sosyal çevresi, çocuğun ruhsal, bilişsel ve ahlaki gelişimine zarar verecek unsurları taşıyıp taşımadığı hususlarıdır.
- Hakim velayet ile ilgili karar almadan önce gerekli görürse psikiyatrist, psikolog, pedagog gibi uzman kişilerden yardım da alabilir.
Ancak genellikle yeni doğan ile 12 yaş arasındaki çocukların velayetleri tamamen anneye verilmektedir. Fakat eğer anne kendi rızasıyla çocukların velayetinin babaya verilmesini talep ederse mahkeme çocukların velayetini babaya verir. Çocuğun velayetinin verilmesinde yaş önemli bir kriterdir. Küçük yaşlardaki çocuklar için anne bakım şefkati önemsenerek velayet hakkı verilir. Ancak yaşı daha büyük olan diğer çocuklar için maddiyat ve eğitim hayatı gibi kavramlar velayetin verilmesinde daha önemlidir.
Boşanma Davasında Çocuğun Velayeti Neye Göre Belirlenir?
Çocuklar üzerinde velayet hakkı iki taraflı anne ve baba tarafından birlikte kullanılır. Anne ve baba velayetin yürütülmesi hususunda anlaşamazlar ise mahkeme velayeti taraflardan birine vererek diğer eşle kişisel ilişki kurabilir. Çocuk küçükken anne ve babasının velayeti altındadır. Anne ve babanın biri ölmesi durumunda ise velayet sağ kalan kişiye verilmektedir. Boşanma durumunda ise velayet hakkı, çocukların teslim edildiği anne veya babaya aittir.
- 0-3 yaş aralığındaki çocuklar: 0-3 yaş aralığındaki çocukların anne bakım ve şefkatine mutlak derecede ihtiyaçları olduğu kabul edilmektedir. Bu yüzden 3 yaşına kadar olan çocukların velayetleri genellikle anneye verilir. Bu yaştaki çocukların velayetleri anneye verilirken annenin işi, evi, kazandığı miktar, yaşam tarzı gibi unsurlar mahkeme için o kadar da önem arz etmez. Yargıtay tarafından istikrarlı olarak verilen bu kararlarda bu yaşlardaki çocukların velayeti kesin olarak anneye bırakılması hükme bağlanmaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 29.12.2011 tarihli E.2011/10761, K. 2011/23988 sayılı kararında “Ortak çocuk çok küçük olup, emzirme dönemindedir. Çok küçük olan çocuklar anne bakım, sevgi, şevkat ve ilgisine daha çok muhtaçtır. Annenin velayet görevini üstlenmesine önemli bir engel bulunmadığı takdirde, küçük çocuğun annesinin velayetine bırakılması onun üstün yararıdır.”
- 3-7 yaş aralığındaki çocuklar: 3-7 yaş arasındaki çocuklara bakıldığında bu çocukların anne sevgisi ve şefkatine 0-3 yaş arasındaki çocuklara kıyasen daha az ihtiyaçları olduğu düşünülmektedir. Ancak 3-7 yaş arasındaki çocuklarında velayetlerinin babaya verildiği istisnai olarak görülmektedir. Örnek vermek gerekirse annenin çocuğun sağlığına zarar vermesi, çocuğa bakmaktan aciz olması, annenin sağlığının kötü durumda olması gibi sebepler durumunda çocuğun velayeti anneden alınarak babaya verilebilir.
- 6-12 yaş aralığındaki çocuklar: 6-12 yaş aralığındaki çocuklarda ise anne sevgisi ve şefkati unsuru artık daha geri plandadır. Velayet verilirken anne veya babadan hangisinin bu yaş aralığındaki çocuğa daha fazla maddi imkan sunabileceği göz önüne alınır. 6-12 yaş aralığındaki çocukların velayeti söz konusu olduğunda hakim hangi ebeveynin çocuğa daha iyi bir hayat ve gelecek sunacağını göz önünde bulundurarak karar verir. Aynı zamanda bu yaş aralığındaki çocukların fikirlerinin alınması da mümkündür. Mahkeme hakimi tarafından uzman bir pedagog yardımıyla çocuk dinlenebilir.
- 12 yaş üzerindeki çocuklar: 12 yaş üzerindeki diğer çocukların velayeti söz konusu olduğunda ise bu çocukların belirli bir olgunluğa geldiği kabul görür. Bu yüzden kendi isteklerini ifade edebilecek yaşta oldukları kabul edilir. 12 yaşın üstündeki çocuklara tercihleri sorularak velayetin tayini sağlanabilir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme madde 12.; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi; madde 3,4,5,6. hükümleri ile idrak çağında ki çocuğun durumuna ilişkin hükümler düzenlenmektedir. İdrak yaşı her çocuk için değişir. Ancak idrak çağına gelmiş çocukların velayet ile ilgili görüşlerinin mutlaka alınması gerekmektedir. İdrak çağındaki çocuğun görüşlerinin dikkate alınabilmesi için öncelikle düşüncelerini serbestçe açıklamasına imkân verilmesi ve bu açıklamaların hâkim tarafından özenle dinlenmesi gerekmektedir. Hatta idrak çağındaki çocuğun görüşünün alınmaması durumu kararın bozulmasını gerektirmektedir.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 8.6.2017 tarihli E. 2017/3059, K. 2017/7002 sayılı kararında; “Velayeti davaya konu olan ortak çocuk 16.12.1999 doğumlu, diğeri 23.11.2006 doğumlu olup dava tarihi itibariyle idrak çağındadır. Ortak çocuklar kendilerini yakından ilgilendiren velayet konusunda mahkemece dinlenilmemiş, görüşlerine başvurulmamıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından çocuğun idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda, çocukların adli merci önündeki kendilerini ilgilendiren davalarda kendi görüşlerini ifade etmesine müsaade edilmesini ve yüksek çıkarlarına açıkça ters düşmediği takdirde ifade ettikleri görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Bu itibarla; idrak çağındaki çocukların mahkemece görüşlerine başvurulması ve velayetle ilgili tercihlerinin sorularak tüm deliller birlikte değerlendirilip, sosyal inceleme raporu alınarak velayet hakkında sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” hükmedilmiştir. Bir diğer önemli kriter ise çocuğun alıştığı çevredir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 13/01/2015 tarihli kararında E. 2014/27852, K. 2015/249 sayılı kararında “…Baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimine engel olacağı yönünde bir delil de mevcut olmadığına göre, müşterek çocuğun uzun zamandır davalı babayla yaşadığı ve ortama da alıştığı gözetilerek, velayetinin babaya bırakılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır…” hükmedilmiştir. Velayetin belirlenmesinde yaş tek başına bir anlam ifade etmez, somut durumun özellikleri de gözetilmektedir. Örnek olarak verilen Yargıtay kararı ışığında çocuğun üstün yararı gereği velayetinin babada olması gereken durumlarda söz konusu olmaktadır.
Örneğin anne bulaşıcı ve tehlike bir hastalıkla mücadele ediyor olabilir yahut çocuğa doğumundan itibaren yeterli ilgiyi göstermemiş ve çocukla hep baba ilgilenmiş olabilir. Bu hallerde velayetin babaya bırakılması daha uygun olacaktır. Bunların yanında birden çok ortak çocuk olması durumunda hakim, kardeşlerin birbirinden ayrılmamasına özen göstermektedir. Nitekim kardeşler, boşanmanın çocuklarda yarattığı değişimin üstesinden birbirlerine destek olarak gelebilirler. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.06.2014 tarihli E. 2014/4755, K. 2014/14882 sayılı kararında “ …Velayet kamu düzenine ilişkindir. Velayetin düzenlenmesinde, çocukların üstün yararı, ana ve babanın isteklerinden önce gelir. Müşterek çocuk Cenker 28.2.2013 tarihli duruşmada annesiyle kalmak istediğini beyan etmiştir. O halde, müşterek çocuğun isteği ve kardeşlik duygularının gelişmesi için kardeşlerin birbirlerinden ayrılmaması kıstası da dikkate alındığında, ortak çocuklardan Cenker’in velayetinin de davacı-karşı davalı anneye verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde babaya verilmesi doğru olmamıştır…” denmektedir.

Boşanma Davasında Çocuğun Velayeti Verilirken Göz Önünde Bulundurulan Hususlar
Boşanma davasında çocuğun velayeti konusunda önemsenmesi gereken çocuğun hangi tarafta daha iyi yetiştirileceğidir. Bu kapsamda çocuğun cinsiyeti, doğum tarihi, eğitim durumu, kimin yanında eğitim almakta olduğu, velayeti talep eden tarafın çocuğun eğitimi, sağlığı gibi hususlarla ne derece ilgilendiği, sağlığı, sağlık durumuna göre tedavi olanaklarının kimin tarafından daha kolay sağlanabileceği gibi hususlar oldukça önemlidir. Çocuğa ilişkin özel hususların yanında velayetin belirlenmesinde anne ve babayla ilgili bazı özelliklerinde dikkate alınması önemlidir. Mahkemece ebeveynlerin hayat yaşayış biçimleri, alışkanlıkları, sağlıkları, maddi durumlar veya davranışlarına ilişkin bazı hususlar velayet verilirken göz önünde bulundurulur. Hakimin velayetin verilmesinde geniş bir yetkisi vardır. Taraflar aralarında velayetin kime verileceğini kararlaştırmış dahi olsalar hakim bu karardan farklı bir hüküm verebilir. Ancak hakimde karar verirken çocuğun üstün yararını gözetmek koşuluyla bağlıdır.
Hatta hakim velayeti iki tarafa da vermeyebilir. Böyle bir durumda çocuğa vasi atanır. Birden fazla çocuğun velayeti söz konusu olduğunda ise velayetlerin tek bir tarafa verilmesi gibi bir zorunluluk söz konusu değildir. Örneğin iki çocuk varsa bu çocuklardan birinin velayeti anneye, diğerinin velayeti babaya verilebilir. Ancak çocukların kardeşlik ve paylaşım duygularının gelişimi maksadıyla Yargıtay “Kardeşlerin birbirinden ayrılmaması ilkesi” ni benimsemiştir. Kardeşlerin ayrı ebeveynlere velayetlerinin verilmesi halinde, kişisel ilişkinin kardeşlerin bir araya gelebileceği şekilde düzenlenmesi gerekir. Boşanmadan sonra doğan çocukların velayetleri de hakim tarafından kararlaştırılır.
- Çocuğun cinsiyeti: Çocuğun cinsiyeti tek başına velayet kararı verilmesinde önemli bir faktör değildir. Ancak yapılan araştırmalar neticesinde anlaşılmaktadır ki bazı durumların varlığı halinde çocuğun cinsiyetinin de velayet kararına etkisi olabilmektedir. Yapılan bu çeşitli araştırmalar sonucunda; kız çocuklarının anneyi, erkek çocuklarının ise babalarını rol model aldığı görülmektedir. Anne ve babanın ikisi de sorumluluk sahibi ebeveynler ise çocuğun cinsiyeti fark etmeksizin iki ebeveynle de yeterince vakit geçirmesi önemlidir. Çünkü çocuğun hayatında, kimi rol model alırsa alsın, anne ve baba figürü önemli izler bırakacak niteliktedir. Anne ve babanın kendine has özellikleri çocuğun yetişmesinde büyük katkı sağlayacaktır. Bu yüzden velayet kime verilirse verilsin çocuk anne ve babasıyla yeterince vakit geçirmelidir. Nitekim çocuğun cinsiyeti ile ilgili Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 19.6.2013 tarihli E. 2012/25208, K. 2013/17108 sayılı kararının karşı oyunda “Ortak çocuk 2009 yılı doğumlu ve kız çocuğudur…Çocuğun annelik kimliğini tanıması, cinsiyeti ile ilgili kimliğinin gelişimi bakımından annenin velayeti altında bulunması üstün yararıdır.” denmektedir. Somut duruma göre kız çocukların velayetinin anneye, erkek çocukların velayetinin babaya bırakılması gibi bir durum söz konusu olabilir. Zira cinsel kimliğin oturması ve ergenlik sürecinin kolay atlatılması bakımından önemli bir husustur.
- Çocuğun eğitimi: Çocuğun eğitimi her iki ebeveyninde yakından ilgilenmesi gereken bir husustur. Eşlerin boşanması çocuklarının eğitimiyle ilgili sorumluluklarının bittiği anlamına gelmez. Hakimde çocuğun velayetinin kime verileceğine ilişkin karar verirken geniş takdir yetkisiyle birlikte çocuğun üstün yararını da düşünmekle bağlıdır. Çocuğun üstün yararı kapsamında eğitim kavramı da oldukça önemli bir alanı kaplar. Bu sebepten hakim karar verirken hangi ebeveynin çocuğun eğitimiyle daha çok ilgilendiği veya ilgilenebileceği, velayetin verileceği ebeveynin bir veli olarak bu ödevini yerine getirip getiremeyeceğini düşünür. Hakimin velayeti vermiş olduğu ebeveyn çocuğun eğitimine karşı ilgisiz bir tavır takınırsa velayetin değiştirilmesine karar verilebilir.
- Çocuğun sağlık durumu: Boşanma sonucu velayetin verilmesinde bir diğer önemli husus ise çocuğun sağlığıdır. Çocuğun eğer ki özel bir sağlık durumu mevcutsa velayeti tedavi bakımı karşılayabilecek ebeveyne velayet verilmelidir.
- Çocuğun kardeşleri: Boşanan çiftin birden fazla çocuğu mevcutsa çocukların aynı ebeveyne verilmesi gibi bir zorunluluk yoktur. Ancak çocukların üstün yararı gözetildiğinde kardeşlerin birbirinden ayrılmaması daha doğru olacaktır. Bu yüzden Yargıtay kararları doğrultusunda da genellikle kardeşlerin velayeti aynı ebeveyne verilmektedir. Zaten ebeveynlerinin boşanması sebebiyle psikolojik olarak hassas olan çocukların kardeşlerinden ayrılması daha kötü etki edecektir. Bu yüzden kardeşlerin, velayetlerinin aynı ebeveynlere verilmesi isabetli olacaktır.
- Çocuğun yaşam alanı: eşlerin boşanmasıyla beraber hakim velayet kararını erirken çocuğun alışmış olduğu yaşam alanını göz önünde bulundurmalıdır. Boşanma sonucu çocuğun en az hasarı alması için alışkanlıkları ve düzeni çok fazla değiştirilmemeye çalışılmalıdır. Yaşadığı ve alışık olduğu yaşam alanı, düzeni, arkadaş çevresi bu kapsamda korunur. Ancak bu unsurlar korunurken çocuğa faydası olanın hangi yaşam alanı olduğuda göz önünde bulundurulur. Çocuğun alışık olduğu yaşam alanı onun içinde yararlıysa velayet kararı çocuğun düzeninin bozulmaması düşüncesi doğrultusunda verilir.
Boşanmada Çocuğun Velayeti Hangi Durumlarda Anneye Verilmez?
Velayet çocukların menfaatlerinin korunmasını amaç edinen hak ve yükümlülüklerdir. Kanuna göre anne ve babalar, çocuklarına ve çocuklarının mallarına özen göstermeli ve onları temsil etmelidir. Hukuk ebeveynlere çocuklarına ilişkin hak ve sorumluluklar yüklemiştir. Ebeveynlerin bu yükümlülükleri yerine getirebilmesi için verilmiş hakların bütünü velayettir. Velayet hususu kamu düzenine ilişkindir. Asıl olan çocuğun sağlık, eğitim ve ahlaki bakımdan yüksek yararıdır.
Anne ve babanın evli olduğu süreçte çocuğun velayeti ortaktır. Ancak boşanma söz konusu olduğunda velayetin ya anneye ya da babaya verilmesi söz konusu olacaktır. Çocuğun üstün yararı gözetilerek mahkeme tarafından velayet anne veya babaya verilmelidir. Çocuğun yaşının küçük olması gibi durumlarda genellikle velayet anneye verilir. Ancak bazı durumlarda çocuğun durumu gözetilerek velayetin anneye verilmemesi de mümkündür. Çocuğun velayetinin anneye verilmeyeceği durumlar;
- Çocuğun sağlık, eğitim ve ahlaki durumu söz konusuysa: Çocuğun velayetinin anneye bırakılması çocuğun sağlığını, eğitimini veya ahlaki değerlerini olumsuz yönde etkileyecek ise, velayet anneye verilmez. Örneğin anne hayat kadını ve çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa velayet anneye verilmez.
- Çocuk velayetinin babaya verilmesini istemişse: Anne ve babadan her ikisi de çocuğun velayetini üstlenebilecek durumda ise ancak boşanma davasında eğer çocuk babası ile birlikte yaşamak istediğini beyan etmiş ise, araştırma yapılarak babanın velayeti üstlenmesine engel bir durum olmadığı anlaşılır ise, çocuğun üstün yararı gözetilerek velayeti babaya bırakılabilir.
- Anne ve baba ortak karar almışlarsa: Anne ile babanın ortak karar alarak velayeti babaya bırakması halinde eğer babanın velayeti üstlenmesine engel bir durum yoksa velayet babaya bırakılabilir.
- Anne velayet görevini kötüye kullanırsa: Annenin velayet görevini kötüye kullandığı tespit edilirse, örneğin baba ile kişisel ilişkiyi engellediği, baba ile görüş günlerinde çocuğu baba ile görüştürmediği ispatlanırsa, velayet hakkı kötüye kullanıldığından çocuğun üstün yararı gözetilerek velayet babaya verilebilir.
- Annenin yaşı küçükse: Yaşı küçük olan anneye velayet verilmez. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 8.6.2016, 2016/10716 E., 2016/11271 K. sayılı kararında: “Çocuğun annesi ile, yaptığı evlilik sebebiyle görüşmek istemediğini bildirmesi, annenin onunla görüşme isteğine karşılık vermemesi ya da çocuğun sınav başarı puanına uygun yatılı bir okula yerleştirilmesi velayetin kaldırılmasını ya da velayetin değiştirilmesini gerektirmez.” demiştir.
- Velayet fiilen babada ise: Velayet fiilen babada ise, yani örneğin okulunun yakın olması vs. gibi sebepler ile çocuk hali hazırda babası ile birlikte yaşıyorsa, velayet anneden alınarak babaya verilebilir.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 8.6.2016, 2016/10716 E., 2016/11271 K. sayılı kararında: “Çocuğun annesi ile, yaptığı evlilik sebebiyle görüşmek istemediğini bildirmesi, annenin onunla görüşme isteğine karşılık vermemesi ya da çocuğun sınav başarı puanına uygun yatılı bir okula yerleştirilmesi velayetin kaldırılmasını ya da velayetin değiştirilmesini gerektirmez.” demiştir.

Boşanmada Çocuğun Velayeti Hangi Durumlarda Babaya Verilir?
Çocuğun velayetinin anneye bırakılması çocuğun sağlığına, eğitimine veya ahlakına tehlike oluşturuyorsa, velayet babaya bırakılabilir. Ayrıca, boşanma davasında eğer çocuk babası ile birlikte yaşamak istediğini beyan etmiş ise ve babanın velayeti üstlenmesine engel bir durum olmadığı anlaşılır ise, çocuğun üstün yararı gözetilerek velayeti babaya bırakılabilir. Çocuğun velayeti kaç yaşında babaya verilir; net bir rakam belirtmek mümkün değildir. Anne ile babanın ortak karar alarak velayeti babaya bırakması halinde de eğer babanın velayeti üstlenmesine engel bir durum yoksa velayet babaya bırakılabilir.
Ayrıca, annenin velayet görevini kötüye kullandığı tespit edilirse, örneğin baba ile kişisel ilişkiyi engellediği, baba ile görüş günlerinde çocuğu baba ile görüştürmediği ispatlanırsa, velayet hakkı kötüye kullanıldığından çocuğun üstün yararı gözetilerek velayet babaya verilebilir. Diğer yandan, velayet fiilen babada ise, yani örneğin okulunun yakın olması vs. gibi sebepler ile çocuk hali hazırda babası ile birlikte yaşıyorsa, velayet anneden alınarak babaya verilebilir.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 08.04.2013, 2012/22151 E., 2013/9689 K. sayılı kararın: “Tarafların ortak çocuğu Kerem, 13.09.2007 doğumlu olup, altı yaşındadır. Yargılama sırasında velayeti dava süresince anneye bırakıldığı ve baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulduğu halde, annenin kişisel ilişkiyi sürekli olarak engellediği, bu yönde yapılan icra takibine karşın, babanın çocuğunu göremediği dosya kapsamından ve icra takibine ilişkin evraktan anlaşılmaktadır. Baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller de bulunmamaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında velayetin davacı-davalı (baba)’ya bırakılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.” belirtmiştir.
Birden Fazla Çocuğun Velayeti
Birden fazla çocuk olması halinde çocukların velayetinin tek bir tarafa verilmesi zorunlu değildir. Örneğin, iki çocuk varsa, bu çocuklardan birinin velayeti anneye, diğerinin velayeti babaya verilebilir. Ancak çocukların kardeşlik ve paylaşım duygusunun gelişimi için Yargıtay “kardeşlerin birbirinden ayrılmaması ilkesi”ni benimsemiştir. Kardeşlerin ayrı ebeveynlere velayetlerinin verilmesi halinde, kişisel ilişkinin kardeşlerin bir araya gelebileceği şekilde düzenlenmesi gerekir. Boşanmadan sonra doğan çocukların velayetleri de hakim tarafından kararlaştırılır.
Çocuğun sağlık durumu, okul hayatları; ebeveynlerin meslek hayatları, çalışma koşulları, maddi ve manevi olarak çocuğun ihtiyaçlarına yetişip yetişemeyecek olmaları, ebeveynlerin çocuklarına karşı tutumları ve çocukları ile olan bağları çocuğun velayetinin belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken diğer hususlardır. Nitekim çocuğa şiddet uygulayan ebeveyn hakkında Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 12.06.2017 tarihli E. 2016/2170, K. 2017/7272 sayılı kararında “Toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının ortak çocukları elleri ve gözleri morarıncaya kadar dövdüğü anlaşılmaktadır. Velayet düzenlemesinde aslolan çocukların üstün yararıdır. Şiddet uygulayan bir anneye çocukların velayetinin verilmesinin çocukların yararına olduğu düşünülemez. Babanın velayet görevini ifa etmesine engel bir halin gerçekleştiğide iddia ve ispat edilememiştir. Gerçekleşen duruma göre çocukların velayet hakkının babaya bırakılması gerekirken, yazılı şekilde anneye verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.” hükmedilmiştir. Çocuğun velayetinin kime verileceği hususu hakim tarafından değerlendirilirken yukarıda sayılan hususlar tek tek dikkate alınmaktadır ve somut durum neticesinde çocuğun velayetinin kime verileceği belirlenmektedir.
Anlaşmalı boşanmalarda da yukarıda sayılan şartların değerlendirilmesi söz konusudur. TMK madde 166/3’te “…Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir…” denmektedir. Bu bakımdan anlaşmalı boşanmalarda çocuğun velayeti ile ilgili taraflar arasında yapılan sözleşme/ protokol veya duruşma esnasında tarafların sözlü olarak beyanları hakimin re’sen araştırma ve inceleme yapma ilkesini ortadan kaldırmamaktadır. Çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde hakim, sözleşme veya protokolde değişiklik yapma yetkisine haizdir.
Boşanmada Erkek Çocuğun Velayeti
Çocuğun cinsiyeti velayet için tek başına bir kriter değildir, mahkemece çocuğun menfaati gözetilerek onun yararına en uygun olacak velayet düzenlemesi yapılır. Yukarıda açıkça çocuğun üstün yararı gereği hakimin velayet ile ilgili karar almadan önce gözetilmesi gereken hususlar sıralanmıştır. Çocuğun cinsiyeti de durumun şartları ile birlikte değerlendirildiğinde velayet hakkındaki karara etki etmektedir. Çocuğun cinsiyeti de çocuğun velayetinin bırakılacağı tarafın belirlenmesinde göz önüne alınan bir ölçüttür.
Nitekim çocuğun cinsiyeti ile ilgili Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 19.6.2013 tarihli E. 2012/25208, K. 2013/17108 sayılı kararının karşı oyunda “Ortak çocuk 2009 yılı doğumlu ve kız çocuğudur…Çocuğun annelik kimliğini tanıması, cinsiyeti ile ilgili kimliğinin gelişimi bakımından annenin velayeti altında bulunması üstün yararıdır.” denmektedir. Somut duruma göre kız çocukların velayetinin anneye, erkek çocukların velayetinin babaya bırakılması gibi bir durum söz konusu olabilir. Zira cinsel kimliğin oturması ve ergenlik sürecinin kolay atlatılması bakımından önemli bir husustur.
Boşanmada Çocuğa Ne Kadar Nafaka Ödenir?
TMK madde 169’da “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” denmektedir. Dava esnasında gerekli görüldüğü takdirde re’sen bu konu hakkında önlem alarak tedbir nafakasına hükmedebilir. Dava sonucunda boşanma kararı kesinleştikten sonra çocuk için verilen tedbir nafakası, iştirak nafakası olarak devam etmektedir. Kaldı ki, TMK madde 182/2’de çocuklar bakımından ana ve babanın hakları başlığı altında “Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.” denmektedir. Buna göre, çocuğun velayeti kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmakla yükümlüdür.
Hakimin, vereceği kararda, eş ve çocuk için hükmedilen tedbir nafakalarını ayrı ayrı göstermesi gerekmektedir. Velayet kendisine verilmeyen eş, her ne kadar kendisine velayet verilmese de çocuğun bakım ve ihtiyaçları açısından velayet hakkına sahip olan eş ile birlikte sorumludur. Velayet hakkının verilmemesi ile bu yükümlülüğü sona erdirmeyecektir. Eşler arasında boşanma gerçekleştiğinde karı kocalık ilişkisi bitse de tarafların çocuklarıyla olan ebeveynlik ilişkileri sona ermez. Tarafların hala çocuklarına karşı yükümlülükleri devam eder.
TMK madde 327’de “Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin varlığı hâlinde, hâkimin izniyle çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarf edebilirler.” şeklinde düzenlenmektedir. TMK madde 330/1’de “Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.” denmektedir. Nafaka, ebeveynlerin ve çocukların durumları ile beraber somut durum da göz önüne alınarak belirlenen hakim tarafından belirlenmektedir. Hükmedilen nafaka miktarı, eşlerin sosyal ve ekonomik durumlarında değişim olması halinde taraflar nafaka miktarının arttırılması veya azaltılması için talepte bulunabilir. Bu durumda çocuğun yaşı, sağlığı, eğitimi, yaşam koşulları gibi ihtiyaçlarının nafakaya hükmedildiği tarihe göre artıp artmadığı veya nafaka yükümlüsünün mali sosyal gücünde farklılık olup olmadığı araştırılır.
TMK madde 330/2 ve 330/3’te “Nafaka her ay peşin olarak ödenir. Hâkim istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” denmektedir. Nafakaların amacı gereği irat biçiminde ödenmesi gerekmektedir. Taraflar açık bir şekilde yabancı para cinsinden ödenmesi hususunda özellikle anlaşmadıkları takdirde, nafakaya Türk lirası üzerinden karar verilir. Ayrıca, hakim tarafından hükmedilen nafakada, nafaka için faize re’sen karar verilmez. Faizin talep edilmesi gerekir.

Vekaletin Değiştirmesi
Velayete ilişkin verilen kararlar nihai, değiştirilemez nitelikte değildir. Anlaşmalı boşanma protokolü imzalanmak suretiyle boşanmanın gerçekleşmesinde dahi imzalanan sözleşmede taraflar velayetin değiştirilemeyeceğine dair madde koysalar bile mahkeme bu maddeyle bağlı olmayacaktır. Çocuğun üstün yararı gerekçesiyle mahkeme belli başlı durum ve şartların değişmesiyle velayeti de değiştirebilir. Medeni Kanunumuzun 183. maddesi “ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır” hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm çerçevesinde çocuğun velayeti anneye ya da babaya bırakıldıktan sonra annenin, babanın ya da çocuğun durumlarını etkileyen bir değişiklik olmuşsa velayet konusunda talep üzerine ya da re’sen yeni bir karar verilebilecektir. Velayetin değişikliğine sebep olacak bazı durumlar:
- Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi,
- Ana veya babanın başka bir yere gitmesi,
- Ana veya babanın ölümü,
- Ana veya babanın maddi durumlarında meydana gelen değişiklik,
- Ana veya babanın iş hayatlarında meydana gelen değişiklik,
- Ana veya babanın sağlık durumlarıyla ilgili değişiklik,
- Çocuğun velayetinin olmadığı ebeveyni ile görüştürülmemesi,
- Velayet sahibi ebeveynin çocuğu terk etmesi
- Velayetin verildiği ebeveyn çocuğa gerekli bakım ve özeni gösteremiyorsa,
- Velayetin verildiği eş çocuğa baskı uyguluyorsa,
- Çocuğun yaşadığı ortam çocuk için tehlikeliyse,
- Anne veya babanın cezaevine girmesi,
- Anne veya babanın alkol tedavisi sebebiyle yatarak tedavi görmesi,
- Anne veya babanın bitkisel hayata girmesi vb. durumlar mahkemenin velayet değişikliği kararı vermesine sebep oluşturabilir.
Çocuğun velayetinin değiştirilmesi her zaman talep edilebilir. Velayetin değiştirilmesi gibi kaldırılması da mümkündür. Hakim velayet görevini yerine getiremeyen anne, babadan veya her ikisinde velayetin kaldırılmasına karar verebilir. Çocuğun velayeti anne ve babasından kaldırılırsa çocuğa vasi atanır.
Velayetin Değiştirilmesi Davası
Boşanma neticesinde velayet hakkının kime verileceği önemli bir konu olduğu için ilerleyen süreçte değişen ve gelişen şartlar neticesinde velayetin değiştirilmesi de hukukumuzca mümkün kabul edilmiştir. Velayetin değiştirilmesi ancak hakim kararıyla gerçekleşebilecek bir husustur. Velayetin değiştirilmesi gerekli şartların oluşması neticesinde aile mahkemesinden talep edilebilir. Velayet hakkı olmayan eşin, velayetin değiştirilmesi talebiyle aile mahkemelerinde açabildiği bu davaya velayetin değiştirilmesi davası adı verilir. Velayetin değiştirilmesine ilişkin dava basit yargılama usulüne tabi olan bir davadır. Basit yargılama usulü, daha hızlı sonuçlandırılması gereken daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir incelemeyle sonuçlanabilecek dava ve işler için kabul edilen yargılama usulüdür. Velayetin değiştirilmesi davalarında Bölge Adliye Mahkemelerince verilen kararlar temyiz edilemez.
Velayetin değiştirilmesini talep eden ebeveyn aile mahkemesine başvurarak dava açmalıdır. Aile mahkemelerinin bulunmadığı illerde ise görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Davanın görevsiz mahkemede açılması durumunda dava görevsizlik sebebiyle reddedilir. Velayetin değiştirilmesi davası kesin bir süreye tabi değildir. Çocuğun menfaatinin gerektirdiği her durumda velayetin değiştirilmesi davası açılabilir.