Bileşik Suç – Zincirleme Suç – Fikri İçtima (TCK 42-43-44)

bilesik suc zincirleme suc fikri ictima nedir

Ceza hukukunda içtima kelimesi birden çok suçun bulunduğu bazı durumlarda, genel kural olan her bir suçtan sorumluluk yerine, birden çok suçun tek suçta toplanması anlamına gelmektedir. Suçların içtimai konusunu oluşturan bileşik suç, zincirleme suç ve fikri içtima kurumları TCK’nın 42, 43 ve 44. maddelerinde düzenlenmektedir. Türk Ceza Hukukunda, ”Kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza” kuralı geçerli olup, bu kuralın 3 istisnası mevcuttur. Bunlar;

  • Bileşik suç,
  • Zincirleme suç,
  • Fikri içtima (aynı neviden fikri içtima, farklı neviden fikri içtima)

Yani suçların içtimaında, aynı kişinin birden çok suç işlemesi halinde, genel kural olan her bir suçun cezasının ayrı ayrı toplanarak uygulanması ilkesinden ayrılarak, tek suçtan sorumluluk benimsenmektedir. Bu gibi durumlarda, suçların bazıları diğer suç içinde erimekte ve tek suçtan cezalandırma yoluna gidilmektedir. Bu nedenle suçların içtimaı, fail lehine getirilmiş istisnai bir düzenlemedir. Sonuç olarak, suçların içtimai olarak kabul edilen ve yazımızın devamında da bahsedeceğimiz üç halde de, birden çok suç bulunmaktadır. Fakat her bir durum için kendine özgü nedenlerle birden çok suçun değil, tek suçun varlığı kabul edilmektedir. Buna bağlı olarak da her bir suçtan ayrı ayrı cezai sorumluluk yerine, tek suçtan cezai sorumluluk benimsenmektedir.

Türk Ceza Hukukunda Suçların İçtima

Bir kişi tarafından çeşitli suçların işlendiği hallerde sorumluluğun ne şekil de tayin edileceği hususu çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımıza çık maktadır. Bu konuda ceza hukukunda geçerli olan “ne kadar fiil varsa o kadar suç, ne kadar suç varsa o kadar ceza vardır” ilkesinden hareket edilmesi önerilebilir. Bu ilke kendi içinde, aslında ceza hukukunda suçların ve cezaların ayrı ayrı belirlenmesinin kural, suçların birleştirilmesinin ise istisna olduğunu ifade etmektedir. Buna göre, istisnalar dışında, ceza hukukunda her eylem ayrı bir suçu oluşturacak, her suça da ayrı bir ceza verilecektir.’ Failin işlediği birden çok suçla ilgili olarak her suçtan dolayı ayrı bir sorumluluğun öngörülmediği, bunlardan sadece biri üzerinden ceza hukuku sonuçlarının belirlendiği hallere suçların içtimai adı verilmektedir.”

Failin gerçekleştirdiği fiil tek, bunun sonucu gerçekleşen netice de tek ise suçların içtimai bağlamında tartışılması gereken bir husus yoktur. Ancak fail her zaman tek fiil gerçekleştirmemektedir, bazen bir fiil ile birden fazla suçun oluşumuna, bazen dış görünüşü itibariyle birden fazla hareketle bir suçun oluşumuna bazen de birden fazla fiil birden fazla suçun oluşumuna sebebiyet verebilmektedir. Bu gibi hallerde konunun genel kuraldan hareketle değerlendirilmesi mümkün ise de 5237 Sayılı (Yeni) Türk Ceza Kanunu (YTCK) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) gibi, suçların içtimaına müessesesine yer vermek suretiyle bu gibi haller, olayın suçların içtimai çerçevesinde değerlendirilmesine imkân sağlamıştır.”

Yeni TCK’da Suçları İçtimai başlığı altında Bileşik Suç (md.42), Zincirleme Suç (md.43) ve Fikri İçtima (md 44) müesseseleri düzenlenmiştir. Amaç suç- araç suç ilişkisinin bulunduğu hallerde amaçlanan suç işlenmişse, bu suçtan dolayı da fail ayrıca cezalandırılacak, yani gerçek içtima kuralı uygulanacaktır. Kanun bazı suçlarla bağlantılı olarak bu hususu ayrıca belirtmektedir.

Fiil Tekliği Fiil Çokluğu Ayrımı

Fiil kavramı, ceza muhakemesinde ve maddi ceza hukukunda kullanılan ortak bir kavram olmakla birlikte içerik olarak birbirinden farklılık arz etmektedir. Ceza muhakemesi anlamında fiil, uyuşmazlık konusu olay olup, muhakemenin konusunu oluşturan olayın bütününü ifade etmektedir. Maddi ceza hukukunda ise fiil, belirli bir amaca yönelen, kişinin isteğine göre ve iradesine bağlı, dış dünyada etki doğuran icrai yahut ihmali bir insan davranışıdır. Ceza muhakemesindeki fiil, maddi ceza hukuku anlamında tek fiilden oluşabileceği gibi birden fazla fiilden de oluşabilir. Bu itibarla ceza muhakemesindeki fiil kavramı, maddi ceza hukukundaki fiil kavramından daha geniş bir içeriğe sahiptir. Bununla birlikte, maddi ceza hukuku anlamındaki tek fiilin, ceza muhakemesinde birden fazla fiili oluşturması da mümkün değildir.”

Suçlanın içtimai fiil kavramının maddi ceza hukuku çerçevesinde yapılacak değerlendirmeyi gerektirmektedir. Zira zincirleme suç halinde farklı zamanlarda aynı mağdura karşı işlenen birden fazla fiilin varlığı şart iken, fikri içtimada ise tek fiille birden fazla suçun oluşması aranmaktadır. Dolayısıyla öncelikle maddi ceza hukuku açısından fiilden ne anlaşılması gerektiği belirlenmelidir. Türk doktrininde klasik suç teorisi uzun zamandır ceza hukukunda etkili olduğundan, “fill” denilince bundan hareket, netice ve bunları birbirine bağla yan nedensellik bağı anlaşılmaktadır. Klasik suç teorisine göre, suça haksızlık muhtevası kazandıran unsur netice olduğundan ve her suçta mutlaka bir netice bulunması gerektiğinden, suçların içtimaında fiil denilince akla netice gelmektedir. Bu itibarla fiilin tekliğinden maksat, neticenin tekliğidir. Türk doktrininde bir kısım görüş, fiilin tekliği ve çokluğunun belirlenmesinde neticenin esas alınması gerektiğini kabul etmektedir.

5237 sayılı TCK dönemindeki suç teorisi anlayışına göre fiil ile netice birbirinden farklı olup netice, fiilin bir alt unsuru değildir, 765 sayılı TCK döneminde kabul edilen klasik suç teorisi anlayışına göre neticenin fiil kapsamında telakki edilmesi ve her hareketin mutlaka bir neticesi vardır. Görüşünün benimsenmesi, klasik suç teorisinde fiilin tek olup olmadığı değerlendirmesi yapılırken yapılan hareketin yanı sıra gerçekleşen neticenin de dikkate alınması sonucunu ortaya çıkarmaktaydı. Ancak günümüzde kabul edilen suç teorisine göre fiil ile netice birbirinden bağımsız olup her fiilin sonucunda mutlaka neticenin ortaya çıkacağı kabul edilmemektedir.”

bilesik suc
bilesik suc

Bileşik Suç

TCK’nın 42. maddesine göre, biri diğerinin unsurunu veya nitelikli halini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz. Örneğin; yağma suçunda, hırsızlık ve tehdit ve/veya yaralama suçları bütünleşerek bağımsız suç olma niteliklerini yitirmiş ve yağma suçunun birer unsuru haline gelmiştir.

Bileşik Suç – Madde 42

(1) Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.

Bileşik suç, özü itibariyle, kanunun birden çok hükmünün ihlali halinde, tek kanun hükmünden ceza verilmesini gerektiren istisnai ceza hukuku kurumlarından biridir. Bileşik suçta, adından da anlaşılacağı gibi bağımsız suç olarak düzenlenen birden fazla suç bir araya gelip kaynaşmakta ve kendisini oluşturan suçlardan tamamen ayrı isim ve özelliklerde, bağımsız ayrı bir suçu oluşturmaktadır. Ayrı ayrı suçlar birbirlerinin içinde eriyerek bunlardan ayrı tanımlanmış tek bir suçu oluşturmakta ve suç failine tek ceza verilmesi söz konusu olmaktadır.

Bileşik Suçun Şekilleri

Bileşik suçun iki adet şekli olduğunu söyleyebiliriz. İlkinde, bir suçun diğer bir suçun unsuru olması, ikincisinde ise bir suçun diğer suçun ağırlaştırıcı nedeni olması hali söz konusudur. Bu iki halin dışında bileşik suçtan söz edilemez.

  • Bir Suçun Diğer Bir Suçun Unsuru Olması

Birinci hal için örnek verecek olursak buna en güzel örnek TCK’nın 148’inci maddesinde düzenlenen ‘’yağma’’ suçudur. Yağma, bir kimsenin zilyetliğindeki eşyanın o kimseye cebir, şiddet veya tehdit kullanılarak alınmasıdır. Bu suretle hırsızlık, cebir veya tehdit suçları birlikte işlenmektedir. Bu suçlar birleşerek kendilerinden tamamen bağımsız ve farklı tanımda başka bir suç olan ‘’yağma’’ suçunu oluşturmakta, yağma suçunun içinde erimektedirler.

Dikkat edildiğinde görüleceği gibi aslında yağma suçunda, hırsızlık ve cebir veya tehdit suçları bir araya gelerek biraz hırsızlığa benzeyen biraz da cebir veya tehdit suçuna benzeyen ancak bu suçlardan tamamen bağımsız ayrı bir suç vardır. Yağma suçunun içinde hem hırsızlık suçu hem de cebir veya tehdit suçu erimiş, kendi özelliklerini kaybetmişlerdir. Artık suçun unsurları ve özel görünüşleri itibariyle unsur suçlardan tamamen ayrı bir suç ortaya çıkmıştır.

  • Bir Suçun Diğer Bir Suçun Ağırlaştırıcı Nedeni Olması

İkinci hal, bileşik suç bazen de bir suçun başka bir suçun ağırlaştırıcı nedeni olarak, o suçun içinde kaybolması biçiminde görülür. Bu durumda kendi içerisine ağırlaştırıcı neden olarak bir başka suçu almış olan suçun niteliği ve ismi değişmez, kanuni adı ve özellikleri aynen kalır. Diğer suç bu suçla birleşerek onun nitelikli halini oluşturur. Ancak, bu şekilde başka bir suçla birleşerek onun ağırlaştırıcı nedeni olan suç, kendi bağımsız varlığını ve özelliği ile birlikte ismini birleştiği suçun içinde kaybeder.

Örneğin; TCK’nın 116’ncı maddesinin (4)’üncü fıkrasında yer alan ‘’cebir ve tehdit kullanılarak konut dokunulmazlığını bozma’’ suçu bu ikinci hale örnektir. Burada suç niteliği ve adı değişmemekle birlikte suçun nitelikli halinin oluşması söz konusudur. Ağırlaştırıcı neden olan suç, nitelikli hali oluşan suçun içinde erimekte ve her iki suç tek suç haline gelmektedir. Örnekte, cebir ve tehdit suçları konut dokunulmazlığını bozma suçu içinde erimekte, konut dokunulmazlığını bozma suçunun nitelikli hali oluşmaktadır. Faile yalnız bu suçtan ceza verilip, ayrıca cebir veya tehdit suçundan ceza tayini söz konusu olmayacaktır. Burada belirtilmesi gereken bir husus da aynı suçun, örneklerde de görüldüğü gibi cebir ve tehdit suçlarının, bazen başka bir suçun unsuru(yağma), bazen de başka bir suçun ağırlaştırıcı nedeni (Cebir ve tehditle konut dokunulmazlığını bozmak) olabilmesi halidir.

Bileşik Suçun Koşulları

Bileşik suçun iki koşulu olduğunu söyleyebiliriz.

  • En Az İki Bağımsız Suçun Birleşmesi

Bileşik bir suçtan söz edilebilmesi için farklı nitelikte en az iki suçun yukarıda açıklandığı şekilde birbirleriyle birleşmesi gerekmektedir. Yukarıdaki örneklerde hareketle, bileşik bir suç olan yağma suçunun oluşması için cebir, tehdit ve hırsızlık suçlarının birleşmesi gerekmektedir. Aynı maddede düzenlenen suçlardan birisi amaç suç, diğeri araç suç ise bileşik suçtan söz edilemeyecek ve gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır. Her iki suç ayrı ayrı bağımsız suç olarak hüküm ifade edecektir.

  • Suçların Açıkça Belirtilmesi

Suç tanımında hangi suçun diğer suçun unsuru ya da ağırlaştırıcı nedeni olduğunun yasa maddesinde açıkça belirtilmesi gerekir. Örneğin; bu açıklığın olmadığı TCK’nın 82/1-h maddesinde düzenlenen ‘’Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla insan öldürme’’ ve aynı maddenin (1)-i bendinde düzenlenen ‘’bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infial ile insan öldürme’’ suçları bileşik suç olarak kabul edilmemektedir.

Bileşik Suç Kapsamında Sayılmayacak Haller

Bileşik bir suçun varlığından söz edebilmek için, bileşik suç olarak kaynaşan suçlardan birinin kanundaki açık hüküm gereğince, diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olması gerekir. Daha açık bir deyişle, bileşik suçun söz konusu olabilmesi için, yeni suçun düzenlendiği kanun maddesinde, hangi suçların birleştiği ve bunlardan bağımsız aynı ve bir suç olduğuna ilişkin açıklık olmalıdır. Buradaki maddede açıkça belirtilmelidir ifadesi ile anlatılmak istenen, mutlaka ilgili suçun adının birleşik suç tipinin düzenlendiği kanun maddesinde geçmesi değildir, önemli olan bu suçun hareket unsurunun diğer bir suç tipi içinde belirtilmiş, açıkça yazılmış olmasıdır.

Bu açıklığın olmadığı TCK’nın 82/1-h. maddesindeki, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla adam öldürme, aynı maddenin (i.) bendindeki bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle adam 28 öldürme eylemlerinde bileşik suç söz konusu değildir. Bu suç tipinde kasten öldürme “araç suç”, işlenmesi kastedilen diğer suç ise “amaç suç” niteliğindedir. Anılan bentte, “amaç suç” açısından belirli bir suç açıkça öngörülmediğinden, bileşik suç söz konusu değildir. Fail, diğer suçu gizlemek, işlenmesini kolaylaştırmak, yakalanmamak veya diğer suçun delillerini ortadan kaldırmak için birini öldürürse, amaç suç bağımsızlığını korur. Bu halde fail, her bir suç tan ayrı ayrı cezalandırılır.

Bileşik Suçun Sonuçları

Bileşik suçta, birleşen suçların artık cezai sorumluluğun belirlenmesinde etkileri olmayacaktır. Bileşik suç için kanun koyucu ayrı ve tek bir ceza öngörmüştür. Aynı zamanda bileşik suçta suçun işlenme zamanı bileşik suçun oluştuğu andır. Bileşik suçun işlendiği yer ve zamanı belirlemek üzere, onu oluşturan suçların işlendikleri yer ve zamanlara bakılmayacaktır. Tek bir suç sayılan bileşik suçun neticesinin gerçekleştiği yer ve zaman, suçun işlendiği yeri ve zamanını gösterir. Bileşik suç bakımından zamanaşımı ise, bileşik suçun tamamlanması yani bileşik suçun neticesinin gerçekleşmesi ile işlemeye başlar. Yetkili ve görevli mahkeme, bileşik suça göre belirlenecektir.

Bileşik suçta, bu suçu oluşturan suçların affa uğramış olması ya da şikayete tabi olup bu koşulların oluşmaması gibi haller bileşik suçu etkilemeyecektir. Bileşik suçu oluşturan suçlardan birisinin gerçekleştirilip diğerinin gerçekleştirilemediği durumlarda, gerçekleşen suç değil bileşik suça teşebbüs söz konusu olacaktır. Örneğin, bir kişi diğerinin malını almak için ona cebir veya tehditte bulunduktan sonra elinde olmayan mani hal nedeniyle bu malı alamasa, yağma suçuna teşebbüs olacaktır. Cebir veya tehdit suçu söz konusu olmayacaktır. Bunun istisnası TCK’nın 150/1 maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre, kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.

zincirleme suc
zincirleme suc

Zincirleme Suç

TCK’nın 43/1. maddesine göre, “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi halinde, faile tek ceza verilir. Ancak; bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır.” Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, mutlaka, bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda aynı suçun aynı mağdura birden fazla işlenmesi gereklidir. Örneğin; sabah konuttan para, anahtar vs. çalınması ve aynı günün akşamı da, çalınan bu araç anahtarıyla konutun önünde park halinde bulunan aynı mağdura ait aracın çalınması halinde zincirleme suçun varlığı kabul edilebilir.

Bir suçun aynı suç işleme kararı kapsamında olsa da değişik kişilere karşı birden fazla işlenmesi halinde, zincirleme suç hükümleri uygulanamaz. Buna göre, örneğin, bir otoparkta bulunan otomobillerin camları kırılarak radyo teyplerin çalınması durumunda, her bir kişiye ait otomobildeki hırsızlık, bağımsız bir suç olma özelliğini korur ve olayda cezaların içtimai hükümleri uygulanır.

Zincirleme Suç – Madde 43

  1. Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.
  2. Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.
  3. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.

Zincirleme suç halinde aynı suçun birden fazla işlenmiş olması söz konusudur. Ancak, bu suçlar, aynı suç işleme kararı kapsamında işlenmektedirler. Yani bu suçlar arasında sübjektif bir bağ bulunmaktadır. Bu nedenle, kişiye bu suçların her birinden dolayı ayrı ayrı değil, bir ceza verilmekte ve fakat cezanın miktarı artırılmaktadır.

Bir suçun aynı suç işleme kararı kapsamında olsa da değişik kişilere karşı birden fazla işlenmesi halinde, zincirleme suç hükümleri uygulanamaz. Buna göre, örneğin, bir otoparkta bulunan otomobillerin camları kırılarak radyo teyplerin çalınması durumunda, her bir kişiye ait otomobildeki hırsızlık, bağımsız bir suç olma özelliğini korur ve olayda cezaların içtimaı hükümleri uygulanır. Yani her suçtan ayrı ayrı ceza verilir.

Maddenin ikinci fıkrasında, bir fiille birden fazla kişiye karşı işlenen suçlardan dolayı sorumlulukla ilgili bir içtima hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümle, uygulamamızda karşılaşılan tereddütlerin önüne geçilmek amaçlanmıştır. Örneğin bir sözle birden fazla kişiye sövülmüş olması durumunda, her bir mağdur bakımından ayrı sövme suçları değil, bir sövme suçu oluşur. Ancak, bu durumda suçun cezası birinci fıkrada belirtilen oranlarda artırılır. Veya bu örneğin yanında; bir dilekçe ile birden fazla kişiye karşı iftira suçunun işlenmesi, saçma atan bir tüfekle tek atış yapılarak birden fazla kişinin yaralanması vs sayılabilir.

Maddenin üçüncü fıkrasında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir. Bu suçlar; kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarıdır. Bu suçlar yönünden her eylem bağımsız bir suç sayılarak gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır. Yani aynı fiille birden fazla kişinin öldürülmesi sonucunda faile tek bir öldürme suçundan değil, öldürdüğü kişi sayısı kadar öldürme suçundan dolayı ceza verilecektir.

Zincirleme Suçun Koşulları

Zincirleme suçun kanun metninde belirtilenlere göre dört ayrı koşulu vardır.

  • Birden Fazla Suç İşlenmiş Olması

Zincirleme suçtan söz edebilmek için her biri tipik, hukuka aykırı ve kusurlu en az iki fiil gereklidir. Birden fazla suç değil de tek bir suç varsa zincirleme suçtan söz etmek mümkün değildir. Zincirleme suç halinde faile tek ceza verilecektir. Daha açık bir deyişle, zincirleme suçtan söz edebilmek için her biri başlı başına suç oluşturan birden fazla eylemin bulunması gerekmektedir. Ayrıca zincirleme suçlarda suçun işleniş tarihi, zincirleme suçu oluşturan son suçun işlendiği tarihtir.

  • Zincirleme Suçun Söz Konusu Olabilmesi İçin Fail Aynı Suç İşleme Kararını Yerine Getirmek Amacıyla Hareket Etmelidir

Suç işleme kararındaki birlik, bağımsız olarak bakıldığında her biri ayrı ayrı suç oluşturan fiilleri birbirine bağlayan ve olaya zincirleme suç özelliğini veren sübjektif bağdır. Aynı suç işleme kararı, zincirleme suçu oluşturan suçların ‘’aynı kasıt’’ ile işlenmeleri anlamına gelmez. Burada zincirleme suçu oluşturan suçların her biri ayrı kast ile işlenmektedir. Aynı suç işleme kararı, bu kastları birbirine bağlayan bir üst kavramdır. Aynı suç işleme kararından anlaşılması gereken, failin kanunun aynı hükmünü birkaç defa ihlal etmek hususunda önceden kurulan ve yaşama geçirilen bir plan, genel bir niyetin var olmasıdır. Fail, bu niyet ve planı daha önceden tespit etmiş ancak, belli nedenlerle planı kısımlara bölmüş ve bu şekilde planı gerçekleştirmeyi daha uygun bulmuş olduğu içindir ki birden fazla davranış, zincirleme suçu meydana getirmektedir.

TCK’nın 43. maddesinde, ‘’bir suç işleme kararının icrası kapsamından’’ söz edildiğinden, bu kararın kural olarak ilk suçun işlenmesinden önce en azından ilk fiilin işlenmesi sırasında alınmasının gerektiği ortaya çıkmaktadır. Burada, verilen kararın suçun işlenme yerini, zamanını, işleniş şeklini ve mağdurunu içermesi gerekir ise de bunların tamamının bir arada gerçekleşmesi gerekmez. Zincirleme suçun oluşması için önceden verilmiş bir karar gerekli olduğundan, taksirli suçlarda zincirleme suç söz konusu olmaz. Çünkü taksirli suçlarda bir ‘’suç işleme kararından’’ söz etmek mümkün değildir.

  • Kanunun Aynı Hükmü İhlal Edilmelidir

Zincirleme suçtan söz edilebilmesi için gerçekleştirilen eylemlerden her birinin kanunun aynı hükmünü ihlal etmiş olması, aynı suçun işlenmiş olması gerekir. Aynı suçtan ne anlaşılması gerektiği TCK’nın 43. maddesinde ‘’bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri aynı suç sayılır.’’ denilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz etmek mümkün iken suçun ismi değiştiğinde artık aynı suçtan bahsetmek mümkün değildir.

Aynı suçtan söz edebilmek için bu suçların aynı kanunda düzenlenmiş olmasına gerek yoktur. Ayrı ayrı kanunlarda düzenlenmiş olsalar bile suç ismi aynı kaldığı sürece bu suçlar aynı suç olmaya devam edecektir. Aynı suç tabirine, suçun teşebbüs aşamasında kalmış hali de dahildir. Zincirleme suç oluşturan eylemlerden bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı da teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile işlenen suçların isimleri değişmediği sürece, aynı suç sayılacaktır.

  • Failin Eylemi, Aynı Mağdura Karşı İse Farklı Zamanlarda Olmalı, Farklı Mağdurlara Karşı İse Aynı Zamanda Gerçekleştirilmelidir

Kanun koyucu, aynı mağdura farklı zamanlarda biden fazla suç işlenmesi ve birden fazla mağdura aynı zamanda suç işlenmesi biçiminde iki farklı zincirleme suç tipine yer vermiştir.

  • Aynı Mağdura Farklı Zamanlarda Biden Fazla Suç İşlenmesi

Zincirleme suçun bu ilk halinde, aynı suç işleme kararının yerine getirilmesi amacıyla gerçekleştirilen suçlardan tamamının (veya en azından zincirleme suç oluşturacak sayıdaki kadarının), aynı kimseye karşı değişik zamanlarda işlenmesi gerekir. O halde, farklı mağdurlara karşı, farklı zamanlarda işlenen eylemler aynı suç cinsinden olsa bile, zincirleme suç sayılmayacaktır. Bu hükümle birlikte, YTCK zincirleme suç kurumunun uygulanma alanını oldukça sınırlandırmıştır. Örneğin, failin 4 tane çocuğu var, her birine bir bisiklet çalmayı planlıyor ve her akşam gelip bisikletçiler çarşısında bulunan dükkânlardan, her akşam aynı mağdurun dükkânından bisiklet çalıyor, burada mağdurdaki birlik gerçekleşmediğinden zincirleme suç hükümleri uygulanmayacak, her bir eylemi aynı suç oluşturacaktır.

  • Birden Fazla Mağdura Aynı Zamanda Suç İşlenmesi

Bu hususun söz konusu olabilmesi için, failin eyleminin birden fazla kimseye yönelmesi, failin de bu durumu bilmesi gerekir. Örneğin fail, birden çok polise, “şerefsiz, köpekler” diye bağırırsa zincirleme suç hükümleri uygulanır. Ayrıca failin suçun yöneldiği kimselerin birden fazla olduğunu bilmemesi durumunda, tek suç söz konusu olacaktır. Örneğin, içerisinde başka kimselere ait, 5 tane cüzdanın bulunduğu çantayı alan kimse, hırsızlığı yaparken çantada 5 cüzdan olduğunu bilmiyorsa, tek bir suç işlemiş olurken, çantada birden fazla kimseye ait cüzdanın olduğunu biliyor ise, zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Ancak suçun konusu tek olup, malikinin birden fazla olması durumunda, asıl mağdur zilyet olduğundan ve zilyet de tek olduğundan, iştirak halinde veya müştereken malik olunan eşyanın çalınması durumunda zincirleme suç değil, tek suç söz konusudur.

Zincirleme Suç Kapsamında Sayılmayacak Haller

Yeni TCK’nin 43/3. maddesiyle hangi suçlar yönünden, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağı gösterilmiştir. Buna göre kasten adam öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında zincirleme suç hükümleri uygulanmaz. Yeni TCK’nın ilk halinde cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçları ile ilgili de, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmiş iken, 5377 sayılı Yasa ile cinsel saldırı ve cinsel istismar suçu ibaresi, Yeni TCK’nın 43. maddesinden çıkarılmıştır. Bu düzenleme sanık yararına olduğundan, artık suç ister 5377 sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce, isterse girdikten sonra işlenmiş olsun, cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçlarında da zincirleme suç hükümleri uygulanır hale gelmiştir.

  • Kasten Öldürme: Maddede sayılan ilk suç, kasten öldürmedir. Taksirli suçlarda, zincirleme suç hükümleri uygulanmayacağından, bu düzenlemenin aksi ile kanıt yönteminden taksirle ölüme sebebiyet verme suçlarında zincirleme suç hükümlerinin uygulanacağı sonucu çıkarılamaz. Kasten öldürme suçu, bir eylemle birden fazla kimsenin öldürülmesi veya bir kimseyi öldürmeye karar veren kimsenin o kişiyi öldürmek için harekete geçip ancak elinde olmayan sebeple sonucun gerçekleşmemesi, teşebbüs aşamasında kalması, daha sonra öldürmesi biçiminde olabilir. Bu iki durumda da Yeni TCK’nın anılan düzenlemesine göre, zincirleme suç hükümleri uygulanamayacak ve gerçek içtima söz konusu olabilecektir. Yine aynı şekilde, aynı amaçla, mesela bir kimseye bildiği bir şeyi söyletmek amacıyla o kişinin birden fazla defa dövülmesi, yaralanması durumunda da zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır.
  • İşkence: İşkence suçunu oluşturan fiiller, ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedir. Zaten yapısı itibariyle, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına elverişli değildir. Ancak aynı eylemle birden fazla kimseye karşı gerçekleştirilmesi ve bir kimsenin bırakılıp yeniden alınarak işkenceye tabi tutulması durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanma sının önüne geçilmek amacıyla bu şekilde bir hüküm konulmuştur.
  • Yağma: Yağma suçunda, 765 sayılı TCK döneminde de, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmekte idi. YTCK ile uygulamada kabul edilen bu durum, yasal zemine kavuşturulmuştur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu uygulamasında, TCK’nın 43 maddesinin 3. fıkrasında yağma suçlarında zincirleme suç hükümleri uygulanamayacağı düzenlenmiş ise de aynı Kanun’un 150. maddesinde bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla yağma suçunun işlenmesi halinde tehdit suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağının açıkça belirtilmiş olması ve tehdit suçunda da zincirleme suç hükmünün uygulanmasına yasal herhangi bir engelin bulunmaması, değişik zamanlarda birden fazla kez bir hukuki alacağın tahsili amacıyla işlenen yağma suçu nedeniyle hakkında tehdit suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilen sanık hakkında TCK’nın 43. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.

Zincirleme Suçun Sonuçları

Zincirleme suç aslında suç çokluğu halidir ve sadece kanunda gösterilen üç husus bakımından farazi bir birlik teşkil eder. Bu nedenle cezanın belirlenmesi, zamanaşımının başlangıcı ve yetkili mahkemenin saptanmasına ilişkin hükümler dışında, her bir suç varlığını devam ettirir. Bir suç zincirleme biçiminde işlendiğinde, faile her bir suç için ayrı ayrı değil tek bir temel ceza tayin edilecek ve bu ceza üzerinden artırım yapılacaktır. Failin işlediği birden fazla suç aynı nitelikte ise örneğin, her bir suçun basit veya nitelikli hali ise bir sorun ile karşılaşılmaz.

Öncelikle belirlenecek temel ceza, bu basit veya nitelikli hal üzerinden belirlenecektir. Failin işlediği suçlardan bir kısmı suçun basit halini, bir kısmı nitelikli halini oluşturuyor ise bu durumda nitelikli hal, ağırlatıcı nitelikli hal ise ceza nitelikli hale göre belirlenecektir. Ancak, gerçekleştirilen nitelikli hallerden birisi hafifletici nitelikli hal ise bu durumda ceza, suçun basit haline göre belirlenecektir. Suçlardan bir kısmı tamamlanmış eylem üzerinden belirlenecektir. Ancak, tamamlanmış hal suçun basit şeklini oluşturuyorsa, bu durumda ikili bir uygulama yapılarak, hangisi ağır sonuç veriyorsa uygulama ona göre yapılacaktır.

Zincirleme suç nedeniyle bu şekilde temel ceza belirlendikten sonra bu ceza üzerinden, işlenen suçun niteliği, suç sayısı, suçların ağırlığı, sanığın kişiliği ve suçu sürdürmedeki ısrarlı tutumu nazara alınarak ¼ ile ¾ oranları arasında belirlenecek bir miktarda artırım yapılacaktır. Zincirleme suç nedeniyle yapılacak artırım kural olarak ilk önce belirlenen temel ceza miktarı üzerinden yapılacaktır. Ancak, cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçlarında, mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması nedeniyle yapılan artırımdan önceki ceza üzerinden yapılacak, daha sonra da beden ve ruh sağlığını bozma ağırlatıcı nedeni ile ilk ceza üzerinden yapılacak artırım miktarı bu cezaya eklenecektir.

Zincirleme suçlarda zamanaşımı TCK’nın 66/6. maddesi uyarınca, son suçun işlendiği tarihten itibaren başlar. TCK’nın 66/6. maddesi ‘’zamanaşımı … zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden … itibaren işlemeye başlar’’ hükmünü taşımaktadır. Zamanaşımının hesaplanmasında, zincirleme suç hükümleri ‘’nitelikli hal’’ kapsamında olmadığından nazara alınmayacaktır. Zincirleme suçlarda yetkili mahkeme ise CMK’nın 12/2. maddesi uyarınca, son suçun işlendiği yer mahkemesidir. Suçlar ayrı ayrı yargı merciinin yetki alanında işlenmiş olsa ve hatta önceki tüm suçlar bir yargı merciinin yetki alanında, en son işlenen suç ise başka bir yargı merciinin yetki alanında işlenmiş olsa bile yetkili mercii, zincirleme suçu oluşturan son suçun işlendiği yerdeki yetkili merciidir.

fikri ictima
fikri ictima

Fikri İçtima

  • Aynı Neviden Fikri İçtima: TCK’nın 43/2. maddesine göre, aynı neviden fikri içtima kuralının uygulanabilmesi için; aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi gerekir. Bu durumda faile tek bir ceza verilir. Ancak; bu ceza zincirleme suç hükümlerine göre artırılır. Kanunun gerekçesinden örnek vermek gerekirse; “… bir sözle birden fazla kişiye sövülmüş olması durumunda, her bir mağdur bakımından ayrı sövme suçları değil, bir sövme suçu oluşur. Ancak, bu durumda suçun cezası birinci fıkrada belirtilen oranlarda artırılır.” TCK’nın 43. maddesinin 3. fıkrasına göre, 1 ve 2. fıkra hükümleri kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında uygulanmaz. Yâni, hırsızlık suçunda koşulları varsa, zincirleme suç veya aynı neviden fikri içtima hükmü uygulanabilir.
  • Farklı Neviden Fikri İçtima: TCK’nın 44. maddesine göre, “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” Örneğin; fail, bıçağı kalbine saplayarak maktülü öldürürken, onun gömleğini de kesmiştir, yâni bir fiille hem insan öldürme hem de, mala zarar verme suçunu işlemiştir. Bu durumda fail, yalnızca cezası daha ağır olan insan öldürme suçundan sorumlu olacaktır.

 

Fikri İçtima – Madde 44

(1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.

 

 

Kişi işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olabilir. Ancak bu fiilden dolayı bir defa cezalandırılabilir. Gerçekleştirdiği fiilin birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olması durumunda, failin bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suç nedeniyle cezalandırılması yoluna gidilmelidir. Böylece, bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının önüne geçilmek amaçlanmıştır. Bir suçun temel ve nitelikli şekillerinin dışındaki suçlar, fikri içtima uygulamasında farklı suç olarak kabul edilmelidir.

Fikri İçtimaın Koşulları

Fikri içtimaın iki koşulu vardır. Bunlardan birisi gerçekleştirilen fiilin tek olması, diğeri ise birden fazla suçun oluşumuna sebebiyet verilmesidir.

  • İşlenen Fiilin Tek Olması

İşlenen fiilin tek olması koşulu, TCK’nın 44. maddesindeki ‘’işlediği bir fiil ile’’ ibaresinden anlaşılmaktadır. Yargıtay, fiilin tek olması koşulunu hareketin tek olması olarak kabul etmektedir. Bahsettiğimiz fiilin tekliği, doğal davranışın değil de hukuki anlamda hareketin tekliğidir.

Taksirli suçlar ile kasıtlı suçlar fikri içtima halinde bulunabilirler. Bu durum daha çok hedefte sapma hallerinde söz konusu olabilmektedir. Örneğin, bir kişiyi öldürmek için ateşlenen silahtan çıkan kurşunun, mağdura isabet etmeden duvara çarpması nedeniyle sekerek bir başkasının ölümüne veya yaralanmasına neden olabilir. Bu durumda, hedeflenen kişi açısından kasten öldürme suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır; ancak, sekme sonucunda ölümüne ya da yaralanmasına neden olunan kişi açısından ise, taksirle öldürme veya taksirle yaralama suçu işlenmiş olmaktadır. Bu gibi durumlarda kişi işlediği bir fiille birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olmaktadır ve fikri içtima nedeniyle bu suçlardan en ağır cezayı gerektireni ile cezalandırılmasıyla yetinilmelidir.

  • Tek Fiilin Birden Fazla Suça Sebebiyet Vermesi

Oluşan farklı ihlallerin her birinin ceza hukuku anlamında suç olması gerekir. İhlallerden birisi kabahat veya disiplin suçu ise fikri içtimadan söz edilemeyecektir. Oluşan farklı suçların aynı kanunda düzenlenmesi şart değildir. Bu suçlar farklı farklı kanunlarda düzenlenen suçları oluştursa bile yine de fikri içtima hükümleri uygulanabilecektir.

Fikri içtimaın söz konusu olabilmesi için tek fiil ile oluşan en az iki suç olmalıdır. Suç sayısı ikiden fazla da olabilir. Bu suçlar farklı maddelerde düzenlenmiş olabileceği gibi aynı madde içinde de düzenlenmiş ayrı suçlar olabilir. Farklı suçun anlamı, isimleri farklı olan suçtur. TCK’nın 43. maddesinin (1)’inci fıkrasında aynı suç ‘’bir suçun temel şekli ile daha ağır cezayı veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri’’ biçiminde tanımlandığından, bu tanım dışında kalan tüm suçlar farklı suç kapsamında değerlendirilecektir. Ancak, bir tek fiille ihlal edilen suçlar arasında genel norm-özel norm ilişkisi varsa artık uygulanacak tek bir hüküm olan özel norm vardır ve bu eyleme uygulanacak iki norm olmadığından, fikri içtima hükümleri söz konusu olmayacaktır.

Fikri içtima konusunda, uygulamada çok karşılaşılan hususlarla ilgili olarak örnek vermek gerekirse; çarşıda ateşli silah kullanarak bir kimseyi yaralayan fail, yaralama suçu nedeniyle kusur durumuna göre TCK’nın 86, 87. maddeleri veya 89. maddesi ile birlikte, insanların bulunduğu yerde silah da attığından TCK’nın 170/1-c maddesini(genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması) de ihlal etmiş olacak, bu iki madde arasında fikri içtima hükümleri uygulanacaktır. Yani fail sadece daha ağır cezayı gerektiren kasten yaralama, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama veya taksirle yaralama suçundan cezalandırılacaktır.

Yine tehlikeli araç kullanarak bir kimsenin yaralanmasına sebep olan kişi, yaralama nedeniyle kusur durumuna göre TCK’nın 86 ve 87. maddeleri veya 89. maddesi hükmünü ihlal etmiş olacak, bununla birlikte trafik güvenliğini tehlikeye düşürme suçunu da işlediğinden TCK’nın 179/2. maddesini de ihlal etmiş olacak ve bu maddeler arasında fikri içtima hükümleri uygulanacaktır. Yani fail burada da daha ağır cezayı gerektiren kasten yaralama, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama veya taksirle yaralama suçundan cezalandırılacaktır.

Hedefte Sapma Halinde Fikri İçtima Hükümlerinin Uygulanması

“Hedefte sapma; yapılan hareketin, gerçekleştirilmek istenen suç konusu üzerinde değil de failin yetersizliği veya yeteneğini gereği gibi kullanamaması ya da sair bir sebepten ötürü meydana gelen sapma sonucunda başka bir konu üzerinde gerçekleşmesidir. Hedefte sapma halinde bir hata söz konusu değildir. Zira hedefte sapmada sapan failin iradesi değil hareketidir. Bu halde hareket adeta saparak yon değiştirmekte ve neticesini istenilen konu üzerinde değil de başka bir konu ya da istenilen konu yanında istenilmeyen başka konu veya konular üzerinde gerçekleştirmektedir. Hatada ise failin bilgisizliği ya da yanılgı bilgisi söz konusu olup, failin düşündüğü ile gerçek arasında zıtlık bulunmaktadır. Bu itibarla, hedefle sapma ile hatanın özel bir halı olan şahısta hata farklı hususlardır Şahısta hatada fail mağdurun şahsında hataya düşmektedir. Örneğin, failin A’yı öldürmek isterken, A olduğunu zannederek B’yi öldürmesi gibi. Oysa hedefte sapmada fail, eylemini gerçekleştirmek istediği kişiyi karıştırmamakta, ancak hareketinin sonucunda meydana gelen sapma nedeniyle kastettiği kişi dışında bir başka kişi veya kastettiği kişiyle birlikte başka bir kişiyi de öldürmekte ya da yaralamaktadır.

Bir kimse, bir hareket ile, birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet verir de, bu suçlar aynı nitelikte olursa, ayni neviden fikri içtima hükümleri uygulanarak, Yeni TCK’nin 43/2 maddesi uyarınca zincirleme suçta olduğu gibi uygulama yapılacak, bir hareket ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet verilip, bu suçlar farklı nitelikte ise bu durumda fikri içtima hükümleri uygulanacaktır.

Fikri İçtimaın Sonuçları

Ceza hukukunda genel olarak, ne kadar suç varsa o kadar ceza vardır kuralı geçerlidir. Ancak, fikri içtima kurumu bu kuralın istisnalarından birini oluşturmaktadır. Fikri içtimada, tek bir fiille birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet veren fail, oluşan her suçtan ayrı ayrı cezalandırılmayacak, yalnız en ağır cezayı gerektiren tek suçtan cezalandırılacaktır.

Ancak, en ağır cezayı gerektiren suç belirlenirken önce, mahkemece oluştuğu ileri sürülen tüm suçlar yönünden, suçun maddi ve manevi unsuru ile hukuka aykırılık unsurunun, kovuşturma ve cezalandırma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti gerekmektedir. Bu kapsamda, zamanaşımı veya affa uğramış suçlar fikri içtima ilişkisine dahil edilmeyeceklerdir. En ağır cezayı gerektiren suçun belirlenmesinde, o suç için kanunda öngörülen soyut ceza dikkate alınacak, ancak suçun ağırlaştırıcı ve hafifletici nitelikli halleri de mutlaka gözetilecektir. Zira temel şekline göre bir suç daha ağır cezayı gerektirmekte iken, nitelikli hal de dikkate alındığında, diğer bir suç daha ağır bir suç olarak görülebilecektir. Suçlardan bir kısmı teşebbüs aşamasında kalmış ise suçun teşebbüs haline ilişkin cezaya bakılmalıdır. Burada hakim, somut olarak cezayı belirleyip sonuçları karşılaştırmayacaktır. Ancak soyut olarak neden hangi suçun cezasının ağır olduğunu da kararında tartışacaktır.

Suçların İçtimaı İle İlgili Emsal Yargıtay Kararları

Yargıtay CGK’nun 05.12.1994 tarihli, E. 1/283 ve K. 320

  • Bileşik Suç
  • TCK 42. Madde

Sanığın maktulü öldürme eylemini, bileziklerini almak amacıyla yaptığından, nitelikli adam öldürme suçu yanında, yağma suçunun da oluştuğu kabul edilmelidir. Sanık maktulü öldürdükten sonra o anda oluşan ani bir kararla ve yeni bir kasıtla parayı alma eylemini gerçekleştirse idi, öldürme suçunun yanında hırsızlık suçu oluşacaktı.


Yargıtay CGK’nun 19.02.2013 tarihli, E. 2012/6-1523 ve K. 2013/66

  • Bileşik Suç
  • TCK 42. Madde

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; somut olayda tüm mağdurlara yönelik olarak cebir ve tehditle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, akabinde mağdur O.’ya karşı ayrıca hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemiş olan sanıklar hakkında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte 5237 sayılı TCK’nın 150/1. maddesi yollamasıyla 106. maddesi gereğince tehdit suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

Somut olayda sanıkların mağdurlar H. ve O.’nun yüzde sabit iz meydana gelecek şekilde, mağdurlar V. ve V.’yi ise basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek şekilde yaradıktan sonra, cebir ve tehditle tüm mağdurları bir yere kapatmak suretiyle mağdur sayısınca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri, daha sonra da sanıklar A.A. ve Ş.A.’nın babası olan G.A.’nın hayvan alım satımından dolayı mağdurlardan olan 4.000 liralık alacağını tahsil amacıyla, ahıra kapatarak direğe bağladıkları, mağdur O.’nun cebinde bulunan bir adet cep telefonu ile 3.740 lirayı tehditle aldıkları anlaşılmakta olup, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesinden sonra mağdur O.’ya karşı yağma suçunun işlenmesi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlardan birinin diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olmaması, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan ’kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte mağdur O.’ya karşı gerçekleştirdikleri eylem nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 150/1. maddesi yollamasıyla 106. maddesi uyarınca da cezalandırılmaları gerektiğinden, bu yöndeki Özel Daire bozma kararı isabetlidir.


Yargıtay CGK’nun 01.03.2016 tarihli, E. 2015/2-832 ve K. 2016/102

  • Zincirleme Suç
  • TCK 43. Madde

Sanıkların katılan M’e ait…, mağdur E’e ait … plakalı motosikletleri çaldıkları olayda; hırsızlık yapılan deponun, zemin kattan kaynaklanan kot farkı nedeniyle oluşan boşluğun kapatılması suretiyle oluşturulduğu için apartmanın eklentisinden daha çok zemin kat dairesinin eklentisi konumunda olup tek bölmeden oluşması, motosikletlerin hırsızlanmadan önce depoda birbirinden yaklaşık bir metre mesafede bulunduklarının mağdur ve katılan tarafından belirtilmesi, farklı kişilere ait olduklarının açıkça öngörülebilir olmaması karşısında; sanıkların suça konu motosikletlerin iki ayrı kişiye ait olduğunu bildikleri hususu şüphe boyutunda kaldığından sanıkların eyleminin tek bir hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.


Yargıtay CGK’nun 09.06.2015 tarihli, E. 2015/337 ve K. 2015/197

  • Zincirleme Suç
  • TCK 43. Madde

Adli kolluk görevlilerince şüphelinin suç ortağı ya da ortaklarının olup olmadığı veya başka bir yerde gizlediği uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunup bulunmadığını tespit etmek gibi nedenlerle, şüphelinin ilk alımdan sonra yakalanmayarak görevlilerce birden fazla alım yapılması durumunda da, esasen tek bir alım olayı ile şüphelinin satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçu ve bu suçun delilleri ortaya çıktığından, şüphelinin sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığı ahvalde, satmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmanın temadi ettiği kabul edilip, hareketin en ağırına göre ceza verilecek, birden fazla alım bulunduğundan bahisle TCK’nın 43. maddesi gereğince ayrıca zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır.

16.03.2014 tarihinde adli kolluk görevlilerince sanıklardan uyuşturucu madde satın alınması üzerine, sanıkların ‘satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma’ suçu ve bu suça ilişkin deliller tamamen ortaya çıkmıştır. Adli kolluk görevlilerinin ikinci kez aldıkları uyuşturucu maddeyi, sanıkların ilk satıştan sonra temin ettiklerine ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Olayda adli kolluk görevlileri ile sanıklar arasında gerçek anlamda alım satım söz konusu olmadığından ve adli kolluk görevlilerince sanıklardan yapılan ilk alımlarla sanıkların ‘satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma’ suçuna ilişkin olarak delillendirme işlemi yapıldığından, sonraki alımların TCK’nın 43. maddesi kapsamında ayrı suç oluşturduğunun kabulü mümkün değildir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 28.04.2015 gün ve 848-136 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.


Yargıtay CGK’nun 25.11.2014 tarihli, E. 2013/14-342 ve K. 2014/519

  • Zincirleme Suç
  • TCK 43. Madde

Sanığın, mağdurelerin değişik zamanlarda olmak üzere birden fazla kez fuhuş yapmaları amacıyla aracılık edip, yer temin etmek suretiyle üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olması ve fuhuş suçunun niteliği itibariyle teselsülü gerektiren bir suç olmaması karşısında, mağdur sayısında atrı atrı kurulacak hükümlerde şartlarının bulunması halinde 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması zorunludur. Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından, yerinde olan fuhuş suçunun mağdur sayısınca oluşacağının gözetilmemesi isabetsizliği yanında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı gerekçesiyle bozulması isabetli değildir.


Yargıtay CGK’nun 14.02.2012 tarihli, E. 2011/10-212 ve K. 2012/42

  • Zincirleme Suç
  • TCK 43. Madde

Sanıkların suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme, örgüte üye olma ve yardım etme suçunu işlediklerinin sabit olmadığının kabul edilmesi, sanıklar İ.A. ve B.A.’nın inceleme konusu olaylardan sadece birine katıldığının belirlenmesi, bu belirlemenin dosya kapsamına uygun olması karşısında, sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması olanaklı görülmemiştir.


Yargıtay CGK’nun 24.03.2015 tarihli, E. 2014/603 ve K. 2015/66

  • Fikri İçtima
  • TCK 44. Madde

Sanığın tek olan fiilinde kullandığı müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin, ayrıca çocuğun özel hayatının gizliliğini ihlal niteliğini taşıması halinde TCK’nın 44. maddesi uyarınca sadece en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılabilmesine karar verilebilecektir.


Yargıtay CGK’nun 06.07.2010 tarihli, E. 2010/8-51 ve K. 2010/162

  • Fikri İçtima
  • TCK 44. Madde

Mağdurları korkutarak oradan uzaklaştırmak için onların grup halinde bulundukları bölgeye doğru, birden çok kez ateş eden sanıkların ‘ateş etme’ eylemlerinin hukuki anlamda tek fiil sayılması gerektiğinde ve bu suretle, tek olan eylem sonunda hem her bir mağdura karşı olası kastla yaralama suçunun, hem de genel güvenliği tehlikeye sokma suçunun meydana geldiğinde kuşku bulunmadığından, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCY’nin 44. maddesinin uygulanması ve meydana gelen suçların en ağırından ceza verilmesi gerekmektedir.


Yargıtay 9. CD’nin 22.09.2011 tarihli, E. 2011/9401 ve K. 2011/27205

  • Fikri İçtima
  • TCK 44. Madde

5237 sayılı TCK’nın 302/2. maddesi hükmünün, aynı maddenin 1. fıkrasında düzenlenen amaç suçun işlenmesi doğrultusunda gerçekleştirilen diğer suçlar ile amaç suç arasındaki fikri içtima ve bileşik suç ilişkisini bertaraf ettiği, amaç suçun işlenmesi doğrultusunda işlenen diğer suçların kendi aralarında fikri içtima ve bileşik suça konu olmalarını engelleten bir hükmün bulunmadığı da nazara alındığında; 05.12.2007 tarihinde bomba patlatmak şeklindeki tek fiille tasarlayarak, yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle ve bombalama suretiyle öldürmeye teşebbüs ve mala zarar verme suçlarını işleyen sanığın, 5237 sayılı TCK’nun 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı uyarınca sadece daha ağır cezayı gerektiren nitelikli öldürmeye teşebbüs suçundan sorumlu tutulması gerektiği gözetilmeden ayrıca mala zarar verme suçundan da mahkumiyet verilemeyeceği gözetilmelidir.

Suçların içtimai hakkında emsal kararlara Yargıtay’ın kendi sitesinden ulaşabilirsiniz.https://www.yargitay.gov.tr/
ncmec raporu

NCMEC Raporu ve Çocuk İstismarına Karşı Mücadele

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

aids hiv pozitif bulastirma sucu cezasi

AIDS – HIV Pozitif Bulaştırma Suç mu? Cezası Nedir?

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

polis telefonla ifadeye cagirir mi

Polis Telefonla İfadeye Çağırır Mı?

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

X
kadim hukuk ve danışmanlık