Tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davadır. Bu dava ile borçlunun alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yaptığı işlemlerin alacaklının alacağı miktarınca etkisiz kalmasını sağlamakta ve bu şekilde alacaklının alacağına kavuşmasını sağlama amacı gütmektedir. Tasarrufun iptaline konu tasarruflar;
- Borçlunun son iki yıl içinde yapmış olduğu bağışlamalar ve karşılıksız tasarruflar. Yeni yıl, doğum günü ve evlenme gibi nedenlerle alışılmış hediyeler iptale tabi değildir. Bunun için, bu hediyelerin, alışılmış olan miktarı aşmaması gerekir.
- Borçlunun son iki yıl içinde yapmış olduğu bağışlama hükmünde sayılan tasarruflar.
- Borçlunun son bir yıl içinde aciz halinde iken yapmış olduğu tasarruflar.
- Borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yapmış olduğu tasarruflar. Örneğin, borçlunun, borcunu ödememek için taşınır veya taşınmaz bir malını ya da alacağını üçüncü bir kişiye devretmesi veya mirası reddetmesi.
Borçlular kendilerine haciz ve iflas yolu ile takip başlatılmadan önce mal ve hakları üzerinde serbestçe tasarruf etme hakkına sahiptirler. Borcu olan ve ödemekten kaçınan veya borcunu ödeyememiş bazı borçlular, borçları sebebiyle kendilerine haciz yoluyla veya iflas yoluyla takip yapılacağını öğrendiğinde alacaklılardan mal kaçırmak veya başka amaçlarla da olsa mal kaçırma yoluna gidebilmektedirler. Bu gibi durumlarda borçlu mallarını anne, baba, kardeş, arkadaş üzerine geçirebilir veya bağışladığı malları satış yapmış gibi gösterebilirler. Borçluların bu işlemleri mahkemece aksine hükmedilmediği sürece geçerlidir. Tasarrufun iptali davası ile borçlunun iyi niyet kurallarına aykırı tasarruflarının geçersiz kılınarak alacağın tahsilinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Tasarrufun İptali Davası Nedir?
Tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davadır. Tasarrufun iptali davası kişisel nitelikte bir edim davasıdır. Edim davaları, davalının bir şey vermesine, bir şey yapmasına ya da yapmamasına hükmedilmesinin istendiği davalardır. İptal davası da bir edim davasıdır. Zira alacaklı bu davayla kendisine cebri icra yoluyla satılan mal üzerinden alacağı oranında para verilmesini istemektedir. Kişisel (şahsi) dava, kişisel bir hakka dayanılarak açılan davadır. İptal davası, dava konusu malın aynına ilişkin bir dava değildir. Bu yönüyle iptal davası, kişisel (şahsi) bir dava olmaktadır. İptal davası kişisel bir dava olmasının sonuçları şunlardır:
İcra veya iflas takibinden önce veya takip sırasında borçlunun alacaklılarının haklarını ihlal edecek şekilde yaptığı tasarruf işlemlerinin iptali için başvurulan yola tasarrufun iptali davası denir. Burada gerçek anlamda tasarruflar iptal edilmemekte olup, sadece alacaklıya üçüncü kişiye ait malvarlığı değerinin paraya çevrilmesini isteme yetkisi verilmektedir. Alacaklının alacağını elde etmesi üzerine bakiye kısım, üçüncü kişiye bırakılmaktadır. Tasarrufun iptali davalarının amacı, borçlunun hacizden/iflastan önce yapmış olduğu geçerli tasarruf işlemleri ile malvarlığından çıkarılan şeyler üzerinden, bu malvarlığı değerleri borçlunun gibi alacaklıyı tatmin etmektedir.
Tasarrufun iptali davası muvazaaya dayalı davalardan farklılık arz etmektedir. Medeni hukuk alanındaki muvazaa davalarından farklı olarak, tasarrufun iptali davaları mutlak değil, nispidir. Başka bir anlatımla bu dava malın aynına ilişkin sonuçlar doğurmayan şahsi bir davadır. İptal davasına konu olan tasarruflar özünde geçerli olan işlemlerdir. Alacaklının bu davayı açmaktaki amacı, tasarrufu salt icra takibi bakımından iptal ettirerek alacağını tahsil etmektir. Buna karşılık muvazaa söz konusu olduğunda davacı bütün hüküm ve sonuçları ile bu işlemin kesin olarak olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Tasarrufun iptali davasının şahsi olmasına bağlanan sonuç, davanın kazanılması halinde iptale tabi işlemin tamamen değil, alacaklının haklarına zarar verdiği oranda iptal edilmesidir. Davacı alacaklının iptal davasını kazanması durumunda, dava konusu mal sanki borçlunun mal varlığındaymış gibi sattırılır. Elde edilen bedelden alacaklı alacağını alır. Alacaklının bu davayı kazanması ile o malın mülkiyeti borçluya geri dönmez. Bu nedenle malın satışından geriye kalan bedel 3. kişiye iade edilir.
Tasarrufun İptali Davasının Konusu Nedir?
Tasarrufun iptali davasının konusu, iptale tabi işlemle borçlunun üçüncü kişiye devretmiş olduğu mal veya hak üzerinde, davacı alacaklının cebri icra yoluyla hakkını alabilmesidir. Borçlu iflas etmiş ise iflas idaresinin açacağı iptal davasının konusu, iptale tabi işlemin konusu olan mal veya hakkın iflas masasına verilmesidir. Mal, lehine işlem yapılmış üçüncü kişinin elinde ise iptal davasının konusu, o mal üzerinde cebri icraya izin verilmesidir. Lehine işlem yapılan kişi de o malı elinden çıkarmış ise o zaman davanın konusu, üçüncü kişinin o malın değeri oranında tazminata mahkûm edilmesidir. Bir işlemin tasarrufun iptali davasının konusunu oluşturabilmesi için iki koşulu bir arada taşıması gerekir:
- Hukuken geçerli bir işlem olmalıdır: Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için hukuken geçerli bir işlem bulunması gereklidir. İşlem hukuken geçerli değilse tasarrufun iptali davası açılmasına gerek yoktur. Yargıtay muvazaalı işlemlerin tasarrufun iptali davasına konu edilebileceğini kabul etmektedir. Örneğin borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için mallarını yakın akrabalarına devretmesi durumunda tasarrufun iptali davası açılabilir.
- İşlem tasarruf işlemi niteliğinde olmalıdır: Tasarruf işlemi, bir hakkı veya hukuksal ilişkiyi doğrudan etkileyerek onu devreden, sınırlandıran, değiştiren ya da kaldıran işlemlerdir. Bu bakımdan borçlandırıcı işlemler iptal davasının konusu olmamaktadır. Zira borçlandırıcı işlemle mal veya hak borçlunun mal varlığından çıkmış olmaz.
Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için iptale tabi işlemlerin tümünde borçlunun kötü niyeti aranmamıştır. Tasarrufun iptali davası açabilmek için kanun tarafından uygun bulunmayan, borçlunun mal varlığı ve borç durumu ile orantılı olmayan işlem bulunması da dava açmak için yeterlidir.
Tasarrufun İptali Davası İle İptale Tabi İşlemler Nelerdir?
İptale tabi tasarruflar, İİK. 278 ile 280.maddeler arasında üç farklı tipte kategorize edilmiştir. Kanun koyucu iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğunu mahkemenin takdirine bırakmıştır. Dava konusu edilen tasarrufun iptale tabi olup olmadığını somut olayın özelliklerine göre mahkeme takdir etmelidir. Buna göre, alacaklı tasarrufun iptali davasında salt bu üç gruba giren nedenlerden birisine dayansa bile mahkeme alacaklının bu tavsifi ile bağlı olmayıp başka bir nedene dayalı olarak da tasarrufun iptaline karar verebilmektedir.
İptale tabi tasarruflar, borçlunun 3.kişilerle yaptığı tasarruf işlemleridir. Buna karşılık borçlunun 3. kişilerle yaptığı taahhüt işlemleri, iptal davasına konu olmayacaktır. Tasarrufun iptali davaları bakımından, kanunda açıkça belirtilmese de, davacı alacaklının alacağının, dava konusu tasarruftan önce doğmuş olması koşuludur. Tasarrufun iptali davalarında tasarruflar, kural olarak borçlu tarafından gerçekleştirilen iradi işlemlerdir. İcra organları vasıtası ile gerçekleştirilen cebri satışlara karşı iptal davası açılabilmesi mümkün değildir.
- İvazsız Tasarruflar
Borçlunun, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması halinde aciz belgesinin verilmesinden veya iflasın açılmasından itibaren geriye dönük 2 yıl içerisinde yaptığı bütün ivazsız tasarruflar iptale tabidir. Alışagelmiş hediyeler bu kuralın istisnasını oluşturur. Kanun koyucu bazı ivazlı işlemleri de ivazsızmış gibi değerlendirerek onların da iptalini mümkün kılmıştır. Bu işlemler şunlardır;
- Karı-koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren 3.dereceye kadar olan hısımları evlat edinenler ile evlatlık arasındaki ivazlı tasarruflar,
- Borçlunun bir sözleşme ile borçlanmasında, kendi verdiği şeyin karşılığında ivaz olarak çok aşağı bir fiyat kabul ettiği haller,
- Borçlunun kendisi veya 3.bir kişi yararına, kaydı hayat şartı ile irat veya intifa hakkı tesis ettiği sözleşmeler veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri.
Bununla birlikte bazı tasarruflar bağışlama hükmünde sayılmaktadır. Bunlar; zikredilen yakınlar arasındaki ivazlı tasarruflar, edimler arasında aşırı fark olan ivazlı tasarruflar, kaydı hayat veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri.
- Acz Halinde Yapılan Tasarruflar
Borçlu, malların haczinden veya aciz belgesi verilmesinden yada iflasın açılmasından itibaren geriye dönük 1 yıl içerisinde acz halinde sayılır ve bu dönemde yaptığı tasarruflar iptale tabidir. Borçlunun acz halinde bulunduğu bu dönemde yaptığı tasarruflardan özellikle bazıları iptale tabi olabilir. Bu tasarruflar şöyle sayılabilir;
- Mevcut bir borç için verilen rehinler
- Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler
- Para ve çek gibi alışılmış ödeme araçları dışında yapılmış ödemeler
- Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler
Hacizli malların paraya çevrilmesi halinde rehinli alacaklılar alacaklarını en önce alırlar. Haciz sahibi alacaklının alacağının doğumundan sonra borçlu, henüz vadesi gelmemiş başka bir alacaklının alacağını ödemekle, bu alacaklıyı haciz sahibi alacaklıdan daha önce tatmin etmiş olur. Bu nedenle borçlunun acz halinde iken yaptığı bu tip işlemler de iptale tabidir. Tapuda kişisel hakların kuvvetlendirilmesi hakkın niteliğinde bir değişiklik yapmamakla birlikte, bu hakların paraya çevrilmesi halinde hak sahibi alacaklıların hakkına nazaran öncelik elde ederler. Bu nedenle borcun doğumundan sonra kişisel hakların kuvvetlendirilmesine ilişkin tasarruflar da iptale tabi olur.
- Alacaklılara Zarar Vermek Kastı İle Yapılan İşlemler
İşlemin gerçekleştiği tarih itibari ile beş yıl içerisinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yolu ile takipte bulunulmuş olmak kaydı ile malvarlığı borçlarına yetmeyen borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler iptale tabidir. Yalnız bu işlemlerin iptal edilebilmesi için işlemin karşı tarafınca, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve alacaklılara zarar verme kastının bilinmesi veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunması gerekir.
Borçlunun alacaklılara zarar verme kastını, davacı alacaklı ispatlamalıdır. Alacaklının kendisinin tarafı olmadığı bir hukuki ilişkinin taraflarının kötüniyetli olup olmadıklarını ispatlaması çok zordur. Bu nedenle kanun koyucu alacaklıyı, borçlu ve üçüncü kişinin kötüniyetli davranışlarından korumak maksadıyla alacaklı lehine bazı karineler öngörmüştür. Alacaklının söz konusu karinelerden birine dayanması durumunda, karine sebebinin gerçekleştiğini ispatlaması yeterli olacaktır. 3. kişinin kötüniyetli olup olmadığını ispatlaması gerekmez. Bu halde 3.kişi iyiniyetli olduğunu ispatlamalıdır. Kanun koyucunun alacaklı lehine getirdiği karineler şöyledir;
- Borçlu ile işlem yapan üçüncü kişi, borçlunun eşi, usul-füru ile üçüncü derece dâhil kan veya sıhri hısımı, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun acz hâlini ve alacaklılara zarar verme kastını bildiği varsayılır. Üçüncü kişi bu karinenin aksini ispat ederse iptal kararı verilemez.
- Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari malların tamamını veya önemli bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde zarar verme kastıyla hareket ettiği kabul olunur. Karinenin bu hali ile kabulü de üçüncü kişinin durumunu oldukça ağırlaştırmaktadır. Bu nedenle kanun koyucu borçlu ve üçüncü kişiyi koruyucu bir ispat kolaylığı getirmiştir.
Tasarrufun İptali Davasının Şartları Nelerdir?
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için gereken şartlar;
- Tasarrufun iptali davası açmak isteyen alacaklının elinde geçici veya kesin borç ödemeden aciz belgesi bulunması gerekir (m. 277/ 1-1). Rehin açığı belgesi tek başına borçlunun aczine delalet etmediğinden, bu belge ile tasarrufun iptali davası açılamaz Borçlunun iflâsına karar verilmişse davacı iflâs idaresinden (veya dava açma yetkisini devralan alacaklıdan) aciz belgesi istenilmez. Zira iflasın açılması başlı başına borçlunun aczini gösterir. Diğer taraftan malvarlığının terki suretiyle konkordato sürecinde açılan tasarrufun iptali davalarında da borç ödemeden aciz belgesi aranmamalıdır. Zira bu süreçte borçluya karşı takip yasağı bulunduğundan, alacaklıların borç ödemeden aciz belgesi almaları mümkün olmaz.
- Hacizde tasarrufun iptali davası açılabilmesi için takibin kesinleşmiş olması gerekir İcra takibi kesinleşmeden haciz yapılamayacağından tasarrufun iptali davası da açılamaz. Bu çerçevede ihtiyati haczin de kesin hacze dönüşmesi gerekir (m. 264/V). Kanımızca, geçici haciz söz konusu olduğunda da geçici haciz kesin hacze dönüşmeden alacaklı tasarrufun iptali davası açamamalıdır.
- Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için, iptale tâbi tutulacak tasarrufun takibe konu edilen alacağın doğum tarihinden sonra yapılmış olması gerekir. Bu durum aslında tasarrufun iptali davalarının doğal bir sonucudur. Zira alacaklı kural olarak borçlunun o andaki veya ileriki dönemdeki mali durumunu dikkate alarak borçlu ile hukuki ilişkiye girer. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapıldığında alacağın doğum tarihi, kambiyo senedinin düzenleme tarihine göre değil, kambiyo senedinin düzenlenmesine dayanak teşkil eden asıl borç ilişkisine göre belirlenmelidir.
- Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için gerçek bir alacağın varlığı gerekir. Tasarrufun iptali davalarında bazı hâllerde davacının (alacaklının) gerçekten alacaklı olup olmadığı bir sorun teşkil edebilmektedir. Bu sorun özellikle, hacizde açılan davalarda borç ödemeden aciz belgesine bağlanmış alacağa borçlunun itiraz etmesi, iflas ve konkordatoda ise borçlunun iflâs ya da konkordato masasına bildirilen alacağı reddetmesi hâlinde ortaya çıkar. Bu gibi hallerde mahkeme tarafından öncelikle alacağın varlığı tespit edilmeli, tasarrufun iptali talebi daha sonra değerlendirilmelidir. Şayet takibin dayanağını bir ilâm teşkil etmekte ise tasarrufun iptaline karar verilebilmesi için ilâmın (alacağın) kesinleşmiş olması şarttır.
Tasarrufun İptali Davası Yargılama Usulü ve Usulü
Hacizdeki iptal davasının konusunu, borçlunun iptal sebebi olarak gösterdiği tasarruflar ile üçüncü kişiye devredilen veya üçüncü kişi lehine tesis edilen haklar üzerinde, alacaklının cebri icra takibi yapmasına izin verilmesi talebi oluşturur. İflas halinde açılan iptal davasının konusu ise, iptale tabi tasarrufla borçlunun üçüncü kişiye devrettiği mal veya hakkın iflas masasına iade edilmesidir. Tasarrufa konu edilen mal veya hak üçüncü kişinin elinden çıkmışsa, davanın konusu üçüncü kişinin elinden çıkan mal veya hakkın değeri oranındaki tazminat talebidir. Dava konusu mal veya hak dava sırasında devredilmiş veya devir dava sırasında öğrenilmişse davacı ıslaha gerek kalmaksızın davasına tazminat davası olarak devam edilmesini isteyebilir.
İptal davası niteliği gereği bir eda davasıdır ve bu davanın görülmesi sırasında basit yargılama usulü uygulanır. Mahkeme, uyuşmazlığı hâl ve şartları göz önüne alarak serbestçe takdir eder. Davacı alacaklı, borçlu ile üçüncü kışı arasında kurulan borç ilişkisine yabancıdır. Bu nedenle kendisinden borç ilişkisinin tarafı gibi delil sunması beklenemez. Hatta kanun koyucu işaret ettiğimiz düşüncenin bir sonucu olarak, alacaklılara zarar verme kastı ile yapılan işlemlerin iptali bakımından salt emareler ile ispata dahi cevaz vermiştir.
Nihayet kanun koyucu, tasarrufun iptali davalarında ihtiyatî haciz bakımından da istisnaî bir hüküm sevk etmiştir. Bu düzenlemeye göre hâkim, iptale tâbi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkeme tarafından takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine tazminat davasına dönüştürüldüğü hallerde teminat gösterilmeksizin ihtiyati hacze karar verilemez. Bu düzenleme çeşitli açılardan ihtiyati haciz kurumuna istisna teşkil etmektedir. Birincisi, ihtiyati haciz, bir miktar para alacağını güvence altına almak maksadıyla, borçluya ait haczi kabil herhangi bir malvarlığı değeri üzerinde uygulanır.
Dava konusu üzerinde uygulanan geçici hukuki koruma tedbiri ise kural olarak ihtiyati tedbirdir. Oysa tasarrufun iptali davasında ihtiyatı haciz kararı, dava konusu malvarlığı değeri üzerinde uygulanmaktadır. İkincisi tasarrufun iptali davalarında ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için genel hükümler çerçevesinde verilen ihtiyati haciz kararlarından farklı olarak teminat zorunluluğu yoktur. Ayrıca ihtiyati haczin konusu sadece tasarrufun iptali davasına konu teşkil eden malvarlığı ile sınırlıdır. Bu malvarlığını aşacak şekilde ihtiyati haciz kararı verilemez.
Tasarrufun İptali Davası Süreci
- Görevli ve Yetkili Mahkeme
Tasarrufun iptali davalarında görevli ve yetkili mahkeme genel hükümlere göre belirlenir. Tasarrufun iptali davası ile alacaklı ve borçlu arasındaki hukuki ilişkinin değil bilakis borçlu ile 3.kişi arasındaki hukuki işlemin iptali talep edilir. Tasarrufun iptali davasına konu edilen işlem ne mutlak ticari davayı ne de nispi ticari davayı oluşturur. Bu sebeple takibin tarafları arasındaki ilişki bir ticari davaya vücut verse bile, tasarrufun iptali davalarında asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.
Ancak tasarrufun iptali davası, hacizde istihkak davasına karşı dava olarak açılmışsa, istihkak davasına bakan icra mahkemesi tasarrufun iptali davasına da bakmakla görevli ve yetkilidir. Tasarrufun iptali davalarının ticari dava olarak nitelendirilememesi sebebiyle, iptal davaları Türk Ticaret Kanunu’nun 5/a maddesi çerçevesinde dava şartı arabuluculuk kapsamına girmez. Yetkili mahkeme ise genel yetki kurallarına (HMK m. 5 vd.) göre belirlenir. Tasarrufun iptali davalarının şahsi dava olmasının neticesi olarak, konusu taşınmaz olan iptal davaları açısından dahi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 12’nci maddesi uygulanmaz.
- Davası Açma Süresi ve Harç
İptal davası açma hakkı, iptale tabi tasarrufların yapıldığı tarihten itibaren beş yıl geçmekle düşer (m. 284). Bu süre hak düşürücü niteliktedir Bu yüzden hâkim tarafından kendiliğinden gözetilir ve sürenin geçirilmesinden sonra bu davanın açılması mümkün değildir. Tasarrufun iptali davası nispi harca tabi olup ödenecek harç miktarı, borç miktarı ile dava konusu tasarrufun değeri karşılaştırılarak, daha az olan tutara göre belirlenir.
- Davanın Tarafları
Tasarrufun iptali davasının tarafları belirlenirken, bu davanın icra veya iflas yollarından hangisinde açıldığı oldukça önemlidir. Hacizde açılan tasarrufun iptali davası ancak elinde geçici veya kesin aciz belgesi olan alacaklı tarafından açılabilir (m. 277, 1-1). Davacı alacaklı geçici aciz belgesine dayanarak tasarrufun iptali davası açmışsa geçici aciz belgesi kesin aciz belgesine dönüşmeden iptal kararı verilemez. Tasarrufun iptali davası açmak isteyen alacaklının elinde geçici veya kesin bir aciz belgesi bulunması özel bir dava şartıdır Bu belge olmaksızın açılan davaların dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddedilmesi gerekir (HMK m. 115, II). Ancak uygulamada Yargıtay borç ödemeden aciz belgesinin daha sonradan da ibraz edilebileceğine karar vermektedir Tasarrufun iptali davası, istihkak davasına karşı karşı dava olarak açılmışsa borç ödemeden aciz belgesi aranmaz.
- Davacı: Hacizdeki iptal davasında davacı, elinde geçici veya kesin aciz belgesi olan alacaklıdır. İptal davası açılabilmesi için borçlu hakkında davadan önce başlamış ve kesinleşmiş bir icra takibinin ve alacağın bulunması gereklidir. Kesinleşmiş alacağın varlığı kesin ya da geçici aciz belgesi ile anlaşılır. İflastaki iptal davası, iflas idaresi açar. Ancak iflas idaresi, bu yetkiyi dava açmak isteyen alacaklıya devredebilir. İflasta elinde aciz belgesi bulunan alacaklı doğrudan aciz belgesi ile iptal davası açamaz.
- Davalı: Hacizdeki iptal davasında davalı, borçlu ve borçlu ile hukuksal işlemde bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerdir. Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Dava arkadaşlığı, biçimsel (şekli) bakımdan dava arkadaşlığıdır. İptal davası, kötü niyetli kişilere karşı da açılabilir. Kötü niyet sahibi kişiler, iptal davasına konu malı borçlunun alacaklısından mal kaçırmak amacıyla temlik ettiğini bilen veya bilmesi gereken cüz’i haleflerdir. Kötü niyetin ispatı davacı alacaklıya aittir. Tasarruf konusu malı devralan kişi, borçlunun akrabası veya iş ortağı ise kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir. İflastaki iptal davasında davalı, yalnızca, lehine işlem yapılan üçüncü kişidir. İflasta, borçluya karşı iptal davası açılmaz. Lehine işlem yapılan kimse ölmüşse iptal davası onun mirasçılarına karşı açılmalıdır.
Haciz Durumunda Tasarrufun İptal Davası Sonucunda Ne Olur?
- Tasarrufun istemi ile yapılan yargılamada, mahkeme tarafından araştırma ve inceleme sonucu borçlu ile borçludan malı satın alan üçüncü kişi arasındaki tasarrufun iptali gerektiği sonucuna varılırsa davacının alacağı ve eklentileriyle sınırlı olmak üzere tasarrufun iptaline, davacı alacaklıya bu malın haciz ve satışını isteme yetkisi tanınmasına karar verilir.
- Tasarrufun iptali davası ayni bir dava olmadığından davanın kabulü kararı ile dava konusu olan mal borçlunun mülkiyetine geri dönmez. Yani, hacizde, davacı alacaklı iptal davasında haklı çıkınca üçüncü kişiye geçen mülkiyet, tasarrufun iptaline karar verilmesi ile borçluya geri dönmez, üçüncü kişi malın maliki olarak kalmaya devam eder. Ancak alacaklı, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa davalı üçüncü kişi üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bundan da bir para artarsa bu da üçüncü kişiye verilir.
- İptal davası, üçüncü kişinin elinden çıkarmış olduğu malların yerine geçen değere ilişkinse üçüncü kişi bu değer oranında (davacının alacağından fazla olmamak üzere) tazminat ödemeye mahkum edilir.
- İptal davasında haksız çıkan üçüncü kişi, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan geri isteyebilir.
- Davalılardan herhangi biri davacının alacağını ödediği takdirde, dava konusuz kalır. Bu durumda yargıç, duruma göre davalıların her birini yargılama giderleriyle yükümlü kılabileceği gibi bu giderleri aralarında takdir ettiği surette bölüştürebilir.
- Tasarrufun iptali davalarında verilen kararlarının icra edilebilmesi için kesinleşmesi gerekmez. Davanın konusu taşınmaz ise kararının kesinleşmesi beklenmeksizin bu taşınmaz haczedilip satılabilir.
- İptal edilen bir işlem sonucunda kendisine ödenilen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını saklı tutar. Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnızca, dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur.
- Hacizde tasarrufun iptali davası sonucunda verilen karar, maddi anlamda kesin hüküm oluşturur.
İflas Durumunda İtirazın İptali Davası Sonucunda Ne Olur?
- İflasta, iflas idaresi veya alacaklı iptal davasında haklı çıkarsa dava konusu mal iflas masasına alınır; iflas idaresi tarafından satılır ve satış parası tüm alacakların ödenmesine ayrılır. Bundan sonra bir para artarsa üçüncü kişiye verilir.
- İptal davasında haksız çıkan üçüncü kişi, karşılık olarak o şeyi veya bedelini borçludan veya iflas masasından isteyebilir.
- İflasta tasarrufun iptali davası sonucunda verilen karar, maddi anlamda kesin hüküm oluşturur.
- Davacı, davanın konusu taşınmazsa davalı üçüncü kişi üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir.
- Tasarrufun iptali davalarında verilen kararlarının icra edilebilmesi için kesinleşmesi gerekmez. Davanın konusu taşınmaz ise kararının kesinleşmesi beklenmeksizin bu taşınmaz haczedilip satılabilir.
- İptal edilen bir işlem sonucunda kendisine ödenen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını saklı tutar. Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnızca, dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur.
Tasarrufun İptali Davasında Elde Edilebilecek Sonuçlar
Tasarrufun iptali davası davacı lehine sonuçlanırsa dava konusu edilen alacak miktarına karşılık gelen oranda borçlunun üçüncü kişi ile yaptığı hukuki işlem iptal edilmiş olur. Alacaklı bu miktar üzerinden takibi devam ettirerek borçlu ile işlem yapan üçüncü kişinin malvarlığına başvurabilir. Tasarrufa konu malvarlığı paraya çevrilerek elde edilen bedel alacaklıya ödenir. Artan bir kısım olursa bu miktar Üçüncü kişiye bırakılır. Davaya konu edilen malvarlığı bir taşınmaz ise tapu kaydının düzeltilmesine gerek olmaksızın taşınmazın haczedilmesi ve paraya çevrilmesi istenilebilir. İvazsız bir tasarrufun iptali istenilmiş ise iyi niyetli olmak koşulu ile üçüncü kışı iade zamanında elinde bağışlanandan kalan miktarı iade etmekle yükümlü olur.
İptal davası, borçlu ve onunla birlikte işlem yapan üçüncü kişiye karşı açılmakla birlikte, üçüncü kişi de malı bir başkasına (dördüncü kişiye) devretmişse alacaklı dördüncü kişiyi de davaya dâhil edebilir. Alacaklı dördüncü kişiyi davaya dâhil etmemiş veya dâhil etmekle birlikte, 4. kişinin iyi niyetli olduğu anlaşılmışsa dava konusu belirli bir bedelin tahsili talebine dönüşür. İptal davasının, üçüncü şahsın elden çıkardığı değere karşılık geldiği bu gibi hallerde, mahkeme üçüncü şahsı bu değer oranında nakden tazminat ödemeye mahkûm etmelidir. Bu hâlde, tazminat yerine aynen ifaya karar verilmesi, icrasının mümkün olmaması dolayısı ile etkisiz hükmün sonuçlarını doğurur.
İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, iptal edilen tasarrufa karşılık verdiği şeyi veya onların değerini, hacizde borçludan, iflasta iflas masasından, malvarlığının terki sureti ile konkordatoda ise konkordato masasından talep edebilir. Vekalet ücreti Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanır. Bu hesaplamada, takip konusu alacak miktarı ile dava konusu tasarrufun yapıldığı tarihteki değeri karşılaştırılır. Ödenecek vekalet ücreti, az olan tutar esas alınarak tespit edilir.
Tasarrufun İptali Davası Yargıtay Kararları
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 14.06.2010 T., 2009/3386 E, 2009/5316 K. Sayılı karar
- Tasarrufun İptali Davası
YHGK 07.02.2002 Tarih, 2002/15-849 Esas ve 2002/861 Karar sayılı ilamında da belirtilmiş olduğu üzere tasarrufun iptali davalarının ön koşulu, alacaklının borçlu aleyhine yaptığı takibin semeresiz kalması ve bunun kanıtlanması yanında bu tür davaların doğal sonucu olarak iptali istenen tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılması da bir koşul olarak aranmaktadır.
Somut olayda davalılar arasındaki tasarruf 27.02.2006 tarihinde yapılmış olmasına rağmen, davacının alacağının dayanağı olan bono 23.07.2007 tarihinde tanzim edilmiş olduğundan iptali istenen tasarruf borcun doğumundan daha önce gerçekleştirilmiştir. Kaldı ki davacının da alacağının tasarruftan önce doğduğuna ilişkin bir bildirimi de bulunmamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece yakın akrabalık gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 28.10.2012 T., 2012/12336 E. 2013/14472 K. Sayılı karar
- Tasarrufun İptali Davası
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
İcra ve İflas Kanununu 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötüniyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Davacı, borçlu …’den olan alacağının tahsiline yönelik olarak eldeki davayı açmış olup davanın tasarrufun iptali olarak kabulü ile diğer şartların mevcut olup olmadığının araştırılarak özellikle davalı …’nın, borçlunun kardeşi olduğu ve borçlunun, alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması da nazara alınarak bir karar verilmesi yerine yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.