Suçu ikrar etme; şüpheli veya sanığın kendisine yükletilen suçlamayı kabul etmesidir. Şüpheli veya sanık beyanı ceza muhakemesindeki önemli delillerden bir tanesidir. Nitekim uyuşmazlık konusunun gerçekleşip gerçekleşmediğini, gerçekleştiyse de hangi koşullar altında gerçekleştiğini muhtemelen en iyi bilen kişi, suç işleme şüphesi altında bulunan kimsedir. Kaldı ki birçok suçta mağdurun doğrudan bilgisinin bulunmadığı göz önüne alındığında, şüpheli veya sanık olaya ilişkin doğrudan bilgisi buluna tek kişidir. Bu bakımdan ikrar delili önemlidir. İkrar; şüphelini veya sanığın aleyhinde hukuki sonuç doğuran bir olay veya vakıanın kendisi tarafından işlendiğini kabul edilmesidir Hukuk ve ceza yargılamaları için şu anlamları ifade eder;
- Hukuk yargılamasında tarafların uyuşmazlık konusu vakıayı ikrar etmesi ile uyuşmazlık konusu çekişmeli olmaktan çıkar ve ispat edilmiş sayılır. Ancak ceza yargılamasında hukuk yargılamasının aksine olarak ikrar doğrudan şüpheli veya sanığın suç işlediğinin kanıtı olarak değerlendirilmez. Ceza muhakemesinde delillerle desteklenmeyen, maddi gerçeğe uygun düşmeyen, olaya ve somut verilere uygun olmayan soyut ikrar sebebi ile mahkumiyet kararına hükmedilmez.
- Cezai yargılamada tüm deliller hakim tarafından serbestçe değerlendirilir. İkrarın baskı altında veya başka bir kişinin suçunu üstlenmek amacıyla yapılması mümkündür. Hakim yargılama esnasında sanığın özgür iradesi ile mi suçu kabul etiğini veya sanığın ikrarın ciddiyetinin farkında olup olmadığına göre değerlendirme yapar. Sanığın özgür irade ile suçu ikrar ettiği anlaşılıyor ise ikrarın başkaca deliller ile desteklenip desteklenmediği ve sanığın ikrarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı da değerlendirilerek karar verilmelidir.
Halk arasında, “suçu itiraf etme”, “suçu kabul etme” olarak da adlandırılan edilen ikrar, genel olarak düşünülenin aksine ceza yargılamasında tek başına suçun işlendiğinin ispatı olarak kabul edilmemektedir. İkrar, şüpheli veya sanığın üzerine atılı eylemi doğrudan kabul etmesi olarak görülmesi sebebiyle ceza yargılamasında önemli bir yeri bulunmaktadır. Ancak şüpheli ya da sanık her ne kadar suçu ikrar etmiş olursa olsun ikrar sebebiyle kişinin doğrudan cezalandırılması yoluna gidilmez.
Ceza Yargılamasında İkrar Delilinin Hükme Esas Alınması İçin Gerekenler Nelerdir?
Cezai yargılama sürecinde sanık üzerine atılı suçu işlediğini ikrar bir başka deyişle kabul ederse sanığın ikrarı suçun sanık tarafından işlendiğinin direkt olarak kabul edilmesi sonucunu doğurmayacaktır. Mahkeme tarafından sanığın suçu ikrarı başkada delil ve emareler ile desteklenip desteklenmediği yönünden incelenecek ve inceleme neticesinde hükme esas alınıp alınmayacağına karar verilecektir. Yargısal içtihatlar gereğince ikrar delilinin hükme esas alınabilmesi için gerekenler;
- İkrarın hangi aşamada gerçekleştiği,
- İkrarın özgür iradeye dayalı olup olmadığı,
- İkrarda bulunanın beyanının ciddiyeti,
- İkrarda bulunanın ikrarın sonuçlarını bilip bilmediği,
- İkrarın başkaca deliler ve emarelerle desteklenip desteklenmediği,
- İkrarın hayatın olağan akışına uygun düşüp düşmediği,
- Kuşkudan arınmışlığını ve belirliliğini zayıflatacak biçimde ikrardan dönülüp dönülmediği gibi hususlar mahkemece dikkate alınır.
Yargıtay kararlarına göre ikrar; kovuşturma aşamasında yargılamayı yapan mahkemede hakim önünde yapılabileceği gibi soruşturma aşamasında savcılıkta, sulh ceza hakimliğinde veya avukat huzurunda kollukta (polis, jandarma vb.) da yapılabilir. Özellikle belirtelim ki, kollukta yapılan ikrarı içeren ifade müdafi (avukat) hazır bulunmaksızın alınmışsa, kolluk ifadesi hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. (CMK m.148/4)
İkrar Bir Delil Midir?
Cezai yargılama sürecinde şüpheli veya sanık veya şüphelinin suçu işlediğini ikrar etmesi tek başına suçun ispatı için yeterli değildir. Suçun ikrarı kimi zaman başka birisini korumak veya maddi gerçeğin ortaya çıkmasını önlemek adına yapılmış olabilir. Bu sebeple ikrarın başkaca delillerle desteklenmemesi durumunda mahkumiyete hükmedilmez. İkrar; aleyhe hukuksal sonuçlar doğuran bir olayın doğru olduğunun sanık tarafından kabullenilmesidir. Sanığın suçu işlediğini kabullenmekle birlikte bunu yasal savunma ya da kışkırtma gibi cezayı kaldıran ya da azaltan koşullarda işlediğini söylemesine tevilli (kaçamaklı – çevirmeli – daraltıcı) ikrar, bir söz ya da işleminden dolayı ortaya çıkarılan ikrara ise, kapalı (zımni) ikrar denilmektedir.
Sanığın ikrarının bir bölümünü kabul etmek, bir bölümünü reddetmek mümkündür. Ceza yargılamasında ikrarın bölünmezliği kuralı yoktur. İkrardan dönülmesi olanaklıdır. Bu durumda hakimin, ikrarı mı, yoksa inkârı mı, üstün tuttuğunu, hangisinin gerçek olduğunu açıklayıp sorunu çözmesi gerekir. İkrar, duruşmada yapılsa bile, öbür kanıtlar gibi hakimi bağlayamaz. Çünkü sanığın başkasının işlediği suçu üstlenmiş olması mümkündür. Bu nedenle hakim, duruşmada yapılan ikrarı da, vicdani kanıya göre serbestçe değerlendirecektir. Kolluk güçlerine verilen ikrarlar zorlama, kötü davranma gibi durumlar yoksa ve müdafii hazır bulunmuşsa kanıt olarak kabul edilebilir.
Tevilli İkrar (Kaçamaklı İkrar) Nedir?
Tevilli ikrar veya tevil yoluyla ikrar, sanığın suçu işlediğini kabullenmekle birlikte bunu yasal savunma ya da kışkırtma gibi cezayı kaldıran ya da azaltan koşullarda işlediğini söylemesi veya dolaylı olarak suçu işlediğini kabul etmesi yani kaçamaklı olarak suçu ikrar etmesidir. Uygulamada tevilli ikrar iki şekilde ortaya çıkmaktadır:
- Şüpheli veya sanık tarafından işlendiği iddia edilen bir fiilin sadece bir kısmının işlendiğinin şüpheli veya sanık tarafından kabul edilmesi suretiyle fiilin tamamına ilişkin dolaylı bir biçimde ikrarda bulunulmuş sayılması tevilli ikrar olarak değerlendirilmektedir.
- Şüpheli veya sanığın fiilin kendisi tarafından icra edildiğini kabul etmesine rağmen fiilin gerçekleşme şekli, nedeni veya sorumluluk konusunda başka bir açıklama yapması da tevilli ikrar olarak kabul edilmektedir.
Yargıtay uygulamasında tevilli ikrar örnekleri aşağıda verilmiştir :
- “Sanığın, mağdura, objektif ölçülere göre korkutucu olan satır gösterme biçimindeki eyleminin, silahtan sayılan satırın öldürücü özelliği nedeniyle herhangi bir söz söylenmese bile ağır ve haksız zarara uğratmayı bildirme niteliğinde olması, sanığın kovuşturma aşamasında kabul ettiği soruşturma aşamasındaki beyanında mağduru korkutmak amacıyla aracında bulunan satırı çektiği ancak vurmaya kalkışmadığı şeklindeki tevilli ikrarı ve mağdurun şikayetten vazgeçtiği ifadesinde sanığın ikrarını doğrular nitelikte beyanda bulunması karşısında..” (Yargıtay 4. CD.,16.04.2019 T. 2015/1106 E. 2019/7109 K.)
- “Katılanın aşamalarda değişmeyen beyanları ve bu beyanlarla uyumlu 28.06.2015 tarihli “hematom ve hassasiyet olduğuna dair” doktor raporu, sanığın soruşturma aşamasında ikrarayönelik savunması ile kovuşturma aşamasındaki “katılanı ittirdiğine” dair tevilli ikrarı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın yüklenen suçu işlediği sabit olduğu halde yerinde olmayan gerekçeyle beraatine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş..” (Yargıtay 1.CD.07.04.2021T. 2021/6771E. 2021/6308 K.)
Soyut İkrar Nedir?
Şüpheli veya sanığın ikrarının başka delillerle desteklenmemesi halinde soyut ikrar söz konusu olmaktadır. Soyut ikrar tek delil olarak mevcut bulması durumunda hakimi bağlamaz ve ikrar yokmuş gibi karar verilir. Soyut ikrar; hiçbir delil, somut bulgu, bilgilerle desteklenmeyen veya olayla uyuşmayan ikrardır. İkrar, hakim önünde yapıldığında dahi dosyada mevcut tüm delillerle örtüşmeli, başkaca delillerle desteklenmelidir. Soruşturma veya kovuşturmanın herhangi bir aşamasında suçu işlediğini ikrar eden sanık veya şüphelinin ikrarından dönerek önceki beyanını reddetmesi halinde soyut ikrarı esas alınarak hakkında mahkumiyet kararına hükmedilemez.
“Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilemeyen, daha önce kullandığını söylediği maddelerin de ele geçmemesi nedeniyle bu nitelikte olup olmadığı tespit edilemeyen, suç tarihinde uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığı teknik yöntemlerle de saptanmayan sanığın, soyut ikrarı ve .. soyut beyanı dışında atılı suçu işlediğini somut bir olgu olarak ortaya koyan, her türlü şüpheden uzak, yeterli ve kesin delil bulunmadığı..” (Yargıtay 10. CD.26.12.2016 T. 2013710850 E. 2016/4275 K.)
“Sanık …’nun sonradan inkar ettiği kollukta müdafii olmaksızın alınan ifadesindeki ikrarının, 5271 sayılı CMK’nın 213. maddesi uyarınca duruşmada okunamayacağı gibi hükme de esas alınamayacağı ve sanık …’un başka bir suçtan yakalandığında işlediği yirmialtı adet hırsızlıkla birlikte bu suçu da anlatması şekilindeki soyut ikrarı dışında bir delil bulunmaması karşısında; tebliğnamedeki bozma düşüncesine katılınmamıştır.” (Yargıtay 2. CD. 05.11.2013 T. 2013/2105 E. 2013/25371 K.)
Suçu İkrar Etme Hakkında Yargıtay Kararları
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 29.11.2005 T. 2005/7-144 E. 2005/150 K. Sayılı kararı
- İkrarın Hukuki Niteliği Nedir?
- Suçu İkrar Etme
Esasen somut olayda; aramanın hukuka aykırı olduğu ve sonucunda elde edilen delilin hükme esas alınamayacağı hususunda Yargıtay Özel Dairesi ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında bir görüş farklılığı bulunmamaktadır. Çözümü gereken uyuşmazlık, hukuka aykırı aramada elde edilen maddi delil dışındaki diğer delillerin, bu bağlamda hakkındaki ihbar ile sanığın mevcut ikrarının somut olayda mahkumiyet için yeterli olup olmadığı hususunda toplanmaktadır.
Amacı isnada konu maddi gerçeği ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasında, somut olaya münhasır delillerden biri de “beyan” delilidir. Beyan, tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki taraflardan birine ait olabilir. Sanığın isnat bakımından önemli görülen olayları beyanıyla kabul etmesi şeklinde tanımlanabilecek olan ikrar: eylem hakkında en çok bilgisi bulunanın beyanı olması, soruşturmayı esaslı surette kolaylaştırması, özgür iradeyle verilip gerçeğe de uygun bulunması halinde yargıcın vicdani kanaatinin oluşumunda olumlu katkısının bulunması ve inkarın zıddı olarak sanığın eylemi ile ilgili tutumunun yansıma şekillerinden birini oluşturması itibariyle önemli bir beyandır.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda öngörülen sistemde, ikrarın delil oluşturması bakımından, hakim önündeki ikrar ile hakim önünde olmayan ikrar arasında fark öngörülmüş ve bunlardan ikincisine delil kıymeti verilmiştir. ( CMUK. m. 247 )
Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 213. maddesinde ise, sanığın hakim veya mahkeme huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcıları tarafından alınan ifadelerin duruşmada okunabilmesi kabul edilerek, savcı tarafından alınan ifadelere de delil olma değeri tanınmıştır. Buna karşılık, şüphelinin kollukça alınan ifadesine ilişkin tutanağın duruşmada okunabilmesi için, kollukta ifade alındığı sırada müdafiin hazır bulunması koşulu aranmıştır. Görüldüğü gibi, her iki yasal düzenlemede de, hakim önündeki ikrarın delil niteliği bulunduğu kabul edilmiştir.
Ancak, vicdani delil sisteminin geçerli bulunduğu ceza yargılaması hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan ikrarın da, diğer tüm deliller gibi yargıç tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerekir.
Gerçekten de, bir kimsenin suçlu olmadığı halde kendisini suçlu sayması veya bir başkasının suçunu kabullenmesi mümkündür. O halde, ikrarın hangi aşamada gerçekleştiği ve özgür iradeye dayalı olup olmadığı, ikrarda bulunanın beyanın ciddiyetini ve bundan doğacak sonuçları bilip bilmediği, ikrarın başkaca deliller veya emarelerle desteklenip desteklenmediği, hayatın olağan akışına uygun düşüp düşmediği, kuşkudan arınmışlığını ve belirliliğini zayıflatacak biçimde ikrardan dönülüp dönülmediği gibi hususlar da gözönünde bulundurulmak suretiyle, somut olaydaki ikrarın delil değeri ortaya konulmalı ve ispat sorunu bu şekilde çözümlenmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirdiğimizde;
Soruşturmaya, sanığın evinde hint keneviri bitkisi yetiştirdiği yolundaki bir ihbar üzerine başlanmıştır. Sanık ise, gerek sulh ceza hakimince gerekse mahkemece tüm yasal hakları hatırlatılarak sorguya çekildiğinde: 25 yıldır uyuşturucu kullandığını, esrar elde etmek için olaydan iki ay önce evinin damına hint keneviri bitkisi ekip yetiştirdiğini, bunların yapraklarını kurutarak esrar elde edip içtiğini, bilahare hakkında ihbar vaki olduğunu ikrar etmiş; temyiz dilekçesinde dahi hint keneviri bitkisi yetiştirdiğini, ancak bunların cüz’i miktarda olduğunu belirtmiştir. Sanığın eskiden beri uyuşturucu kullandığı ve hint keneviri bitkisi yetiştirdiği yolundaki bu anlatımları, celbedilen adli sicil kaydıyla da doğrulanmıştır. Öte yandan, başkası adına suç üstlendiği iddia edilmediği gibi, dosya içeriğine göre böyle davranmasını gerektirecek bir neden de bulunmamaktadır. Çok uzun yıllar uyuşturucu kullanması ve uyuşturucuyu yetiştirdiği hint kenevirlerinden elde etmesi karşısında, ektiği bitkinin cinsi ile ilgili muhtemel yanılgısından da söz edilemez. Sanık başlangıçtaki ikrarını aşamalarda istikrarlı biçimde sürdürmüştür. Kaldı ki, ikrardan dönülmüş olsa dahi, bu durum ancak ikrarın gücünü zayıflatacak bir husus olarak görülebilir; ikrarın delil olma özelliğini ortadan kaldırmaz.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 13.02.2018 T. 2015/1932 E. 2018/1069 K. Sayılı kararı
- İkrar Delil Midir?
- Suçu İkrar Etme
Sanık ikrarı da bir delildir. İkrar; aleyhe hukuksal sonuç doğuran bir olayı doğrulayan sanığın kabullenmesidir. İkrar, tek başına kesin kanıt kabul edilemez. Çünkü bir kimsenin çeşitli nedenlerle ikrarda bulunması olanaklıdır. Yargıç önünde yapılan ikrarın dahi bağlayıcı olabilmesi için başka yan kanıtlarla doğrulanması gerekir. İkrarını geri alan sanığın önceki soyut ikrarına dayanılarak hiçbir zaman mahkumiyet kararı verilemez.
İkrar olunan olay yargıç önünde yapılıp, geri alınmayıp yan delillerle desteklendiğinde değerlidir. Başka bir ifade ile kanıtla doğrulanan ikrar değerlidir. Soyut ikrar tek başına yeterli olamaz.
Genelde yağma olaylarında tanık yoktur. Bu nedenle mağdurun beyanı ve teşhisi önemlidir. Birebir olayın muhattabı olan mağdurun serbest iradeye yaslı beyanı tutarlı süre gelen niteliğinde ise önde ve üstün niteliktedir.
İkrar da dahil hiçbir kanıt tek başına yargıcı bağlamaz…
…..Hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen sanık Ali Beyazkuş’un, soruşturma aşamasında şüpheli sıfatıyla (avukat hazır bulundurulmadan) kolluk tarafından alınan, hakim önünde yapılan sorgu sırasında “şahit sıfatıyla ifadesinin alınmış olduğunu” ileri sürerek geri aldığı 12.12.2007 günlü ifadesi, bu haliyle kendisi yönünden bir ”ikrar” niteliğinde ele alınabilirse de, sanık … yönünden hukuken ancak bir “ifade” niteliğindedir ve anılan sanık yönünden bağlayıcı olamayacaktır.
Bu nedenle, sanık Ali Beyazkuş’un 12.12.2007 günlü ifadesinin, yan delille doğrulanmayan soyut suç atma niteliğinde bulunduğunun kabulü ile, sanık … aleyhine yorumlanamayacağı dikkate alındığında;
Sanığın, yüklenen suçu işlemediği yönündeki savunmasının aksine, mağdur …’ya karşı yağma suçunun gerçek failinin sanık olduğu yönünde kuşkudan uzak kesin, inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, kesin bir kanaat vermekten uzak varsayıma dayalı olarak, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, Bozmayı gerektirmiş…
Yargıtay 13.Ceza Dairesi 13.05.2015 T. 2014/23038 E. 2015/9076 K Sayılı Kararı
- Tevilli İkrar
- Suçu İkrar Etme
Diğer sanık …’nin ikrar içeren savunmaları, sanıkların hırsızlık yapmaya karar verip harekete geçtikleri, Kadir’in elde ettiği suç konusu paradan da aldıkları yönünde tevilli ikrarları ve tüm dosya kapsamından; sanıkların yüklenen suçu işledikleri gözetilmeyerek sanıkların mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş.