Müsadere Nedir? (TCK 54 – 55. Madde)

musadere tck 54 55

Müsadere, işlenen bir suç karşılığı olarak, suçla ilgili eşya veya bizatihi kendisi suç oluşturan eşyanın veya suçlunun malvarlığının veya bunların karşılık değerlerinin varsa semerelerinin tamamı ya da bir bölümü üzerindeki mülkiyetine mahkeme kararı ile son verilmesi ve bu mülkiyetin devlete geçirilmesine denir. Müsadereye hükmedilebilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, failin bu suçtan dolayı cezaya mahkum edilmesi gerekmemektedir. Müsadere, başkaca suçların işlenmesini önlemek amacıyla, cezalandırılan hukuka aykırı fiillerden kaynaklandığı veya bunların işlenmesiyle ilgili olduğu için suç düşüncesini ve suçun çekiciliğini canlı tutan eşyaya, Devlet tarafından el konulmasıdır. Diğer bir tanımla müsadere, işlenen bir suç ile ilgili olarak belirli bazı eşya veya kazançların mülkiyetinin devlete geçmesidir. Bu anlamda suça ait izlerin yok edilmesi amacına gerçekten hizmet eden yegane güvenlik tedbiri müsaderedir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlar;

  • Sanığa ait eşyadan bahsedilmektedir. Mağdura ait eşya mağdura iade edilmelidir.
  • Suçun delili niteliğindeki eşyalar müsadere edilmemelidir. Dosyada delil olarak saklanmalıdır.
  • Eşya 3. kişide ise mutlaka eşya sahibi duruşmaya çağrılmalıdır.

Ceza hukukunda suç işleyen kişinin malvarlığının tümünün devlete geçirilmesi devlete aktarılması anlamına gelen “genel müsadere” suçluyla beraber onun ailesi üzerinde de etkili olup tüm aile fertlerinin zarar görmesine sebebiyet verdiğinden, yasaktır. Ceza hukukunda suçla ilgili belirli eşyaya ait mülkiyetin devlete aktarılması anlamına gelen “özel müsadere” kabul edilmektedir. Bu kapsamda, ancak bir kimsenin suçla bağlantılı bir eşyası veya kazancının müsaderesine karar verilebilecektir. Mağdura ait eşya, kendisine iade edilmelidir. Suçun delili niteliğindeki eşyalar, dosyada delil olarak saklanır. Son olarak eşya 3. kişiye aitse mutlaka eşya sahibi de duruşmaya çağrılmalıdır.

Yapılan yeni düzenleme ile getirilen değişiklik müsaderenin hukuki niteliğinin bir güvenlik tedbiri olduğu yönündedir. İşte bu nedenle, müsadereye hükmedilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin cezaya mahkum edilmesine gerek yoktur. Örneğin, suç işlenmesinde kullanılan tehlikeli eşya, bu kullanan fail çocuk veya akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılmasa dahi, müsaderesine hükmedilebilir.

Müsadere’nin Hukuki Mahiyeti – Güvenlik Tedbiri

Türk Ceza Hukuku, müsadere kurumunu bir güvenlik tedbiri türü olarak kabul etmektedir. Eşya, para, kazanç müsaderelerinin hepsi ayrım yapılmaksızın birer güvenlik tedbiri olarak kabul edilmiştir. Güvenlik tedbirlerinin temel amacı toplumun zarar tehlikelerinden korunmasıdır. Güvenlik tedbirleri kusur aranmaksızın uygulanan yaptırımlardır. Müsadere, işlenen bir suç ile ilgili belirli bazı eşya veya kazançların mülkiyetinin devlete aktarılması denir. Ceza hukukunda suç işleyen kişinin tüm malvarlığının devlete geçirilmesi anlamında “genel müsadere” yasaktır. (Anayasa 38. madde) İşlenen suç ile ilgisi olmayan eşya, kazanç, para gibi malvarlığı değerleri müsadere edilemez. Uygulamada, mahkemelerin müsadere yerine dava konusu eşyanın imhasına veya tasfiyesine karar verdiği de görülmektedir. Mahkeme kararı, eşyanın imhası veya tasfiyesi şeklinde değil, bir güvenlik tedbiri olarak eşyanın müsaderesine hükmedilmesi şeklinde olmalıdır. Kanun Koyucu da güvenlik tedbirlerini 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun üçüncü kısımda yaptırımlar başlığı altında 53. ve devamındaki maddelerde düzenlemiştir. Bu bölümde;

  • “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” (md. 53)
  • “Eşya müsaderesi” (md. 54)
  • “Kazanç müsaderesi” (md. 55)
  • “Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” (md. 56)
  • “Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri” (md. 57)
  • Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” (md. 58)
  • “Sınır dışı edilme” (md. 59)
  • “Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri” (md. 60) yer almaktadır.

Müsadere yaptırımının uygulanmasında kazanılmış hak veya lehe karar argümanları gündeme gelmez. Mahkemenin suça konu malı başta müsadere etmemesi sonucu daha sonra müsadere kararı vermesinin önünde bir engel teşkil etmeyecektir. Mahkemelerin her zaman suça konu mallar hakkında müsadere kararı verebilmesi mümkündür. Bunun yanında müsadere hükümlerinin uygulanabilmesi için illa ki kişinin mahkûmiyetine karar verilmesi de gerekmemektedir. Mahkeme beraatına karar verdiği kişilerin suçla bağlantılı olan eşyaları ile alakalı müsadere kararı verebilir.

musadere nedir
musadere nedir

Müsadere Çeşitleri

5237 sayılı Türk Ceza Kanununda müsadere, eşya ve kazanç müsaderesi olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Yeni düzenlemeyle birlikte kısmi müsadere, eşdeğer müsadere, kaim değerin müsaderesi, orantılılık ilkesi gibi kurumlar da hüküm altına alınmıştır. Bütün bu düzenlemelerde iyi niyetli üçüncü kişilerin durumu dikkate alınmıştır. Müsaderenin çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulması mümkündür. Ancak, Türk Ceza Kanunu’nda iki farklı türde müsadere öngörülmüştür. Bunlar şu şekildedir:

  • Eşya müsaderesi (TCK 54. madde): Türk Ceza Kanununun 54. maddesinin 1. fıkrasında “suçla ilgili eşyanın”, diğer bir ifadeyle bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen veyahut suçtan meydana gelen veyahut da kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması kaydıyla “suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın” müsaderesi hüküm altına alınmıştır. Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ve yahut suçtan meydana gelen eşya bakımından kasıtlı bir suçun işlenmesi ve eşyanın iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekir.
  • Kazanç müsaderesi (TCK 55. madde): Türk Ceza Kanununun 55. maddesine göre “kazanç müsaderesi”, suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddî menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların mülkiyetinin devlete geçmesi şeklinde ifade edilebilir.

Bu iki ayrımın yanı sıra gerek eşya müsaderesinde gerekse kazanç müsaderesinde, müsadereye konu eşya veya maddi menfaatlerin müsaderesi çeşitli sebeplerle mümkün değilse, bunların karşılığı olan para tutarının müsaderesine karar verilmesi de kabul edilmektedir.

  • Kabahatlerde Müsadere: 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 18. Maddesi uyarınca, kabahatin konusu olan eşyanın veya işlenen kabahat neticesinde elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi suretiyle müsadere edilmesidir. Örneğin, dilencilik yapan kişinin kullandığı eşya müsadere edilebilir.
  • Tüzel Kişilerde Müsadere:  Özel hukuk tüzel kişisinin yararına suç işlenmesi halinde, yararına suç işlenen tüzel kişi hakkında eşya müsaderesi veya kazanç müsaderesi hükümleri uygulanabilir. (TCK m. 60/2) Ancak o suçla alakalı olan eşya ve maddi çıkarların müsaderesine hükmedilirken, iyi niyetli üçüncü kişilere ait olan malların müsaderesi mümkün olmayacaktır. Bu konuda tüzel kişilerin işlemiş olduğu suçlar toplumun geniş kesimlerini etkileyebilir. İşsiz kalma veyahut tüzel kişilikle alakalı hak sahipliği bulunduranların telafisi mümkün olmayan kayıplarının oluşmasına yol açabilir.

Eşya Müsaderesi Nedir? (TCK 54. madde)

Eşya müsaderesi, iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın zoralımı, yani söz konusu eşyaya devletin el koymasıdır. El koyma ile birlikte eşyanın mülkiyeti devlete geçecektir. Bu konuda müsadere konusu eşyanın taşınır veya taşınmaz olması önem arz etmemektedir. TCK m. 54’te şu şekilde düzenlenmektedir:

TCK 54. Madde

  1. İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.
  2. Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
  3. Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
  4. Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
  5. Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
  6. Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur.

5237 sayılı Ceza Kanunumuzda yapılan bu yeni düzenleme karşısında, “eşya müsaderesini;” “kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen veya suçtan meydana gelen veya kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması koşuluyla suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın; bunların ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız hale gelmesi durumunda söz konusu eşyanın değeri kadar paranın yahut üretimi, bulundurulması,
kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın mülkiyetinin devlete geçmesi” şeklinde açıklamak mümkündür. Kanun hükmü uyarınca, müsadereye tabi eşya iki temel kategori altında incelenebilir. Bunlar:

  • Suçla ilgili eşya; yani suçun işlenmesinde kullanılan ya da suçun işlenmesine tahsis edilen veya suçtan meydana gelen yahut suçta kullanılmak üzere hazırlanan eşya (TCK m. 54/1)
  • Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyadır. (TCK m. 54/4).

Nelerin eşya olduğu tartışmalı olmakla birlikte genel kabule göre maddi niteliği, belli bir ağırlığı, hacmi ve ekonomik değeri olan, üzerinde hakimiyet kurulabilen her türlü nesne eşya olarak kabul edilmektedir. Öte yandan, canlı varlıklardan hayvanlar eşya olarak nitelendirilirken canlı insan eşya sayılmaz. Bununla birlikte insan cesedi de eşya olarak kabul edilmektedir.

musadere cesitleri
musadere cesitleri

Eşya Müsaderesinin Şartları

Eşya müsaderesinden söz edebilmek için şu koşulların varlığı aranmaktadır:

  • Müsadere edilecek eşyanın kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması gerekir: Müsaderenin söz konusu olabilmesi için gerekli ilk şart, kasıtlı bir suçun işlenmesidir. Kural olarak suç işlenmeden, eşyanın müsaderesi mümkün değildir. Bu kasıt doğrudan olabileceği gibi, olası kast da olabilir. Ancak işlenen suç taksirli bir suç ise müsadere mümkün değildir.
  • Eşya suçla irtibatlı olmalıdır: Müsadere edilecek eşya ya suçun işlenmesinde kullanılmalı, ya suçun işlenmesine tahsis edilmeli, ya suçtan meydana gelmeli, ya da suçun işlenmesi için hazırlanmış olması gerekmektedir. Kural olarak taşınması ve bulundurulması yasak olmayan eşyalar bu kapsamda değil ise müsaderesi mümkün değildir. Yine suçun konusu olan eşyanın, örneğin çalınan eşyanın müsaderesi mümkün değildir.
  • Eşya iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmamalıdır: Kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan eşya (örneğin hırsızlık yapmak için kullanılan maymuncuk, merdiven veya öldürmek yahut yaralamak için kullanılan silah, bıçak), iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmamalıdır. Başka bir deyişle, kişinin suçun işlenmesine iştirak etmemesi, suçun işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahibi bulunduğu eşya bir suçun işlenmesinde kullanılmış olsa bile, müsadereye hükmedilemeyecektir. Buradaki iyi niyet Medeni Kanun anlamında iyi niyet değildir. Yargıtay yeni dönemki kararlarında, iyi niyeti, “malikin suç eşyasının suçta kullanacağı konusunda bilgisi ve rızasının olmaması” biçiminde anlamaktadır.
  • Eşya müsaderesi hakkaniyete aykırı olmamalıdır: TCK m.54/3’te “müsaderede orantılılık” kuralı düzenlenmiştir. Bu maddeye göre işlenen suç ile, suçta kullanılan eşyanın müsaderesi arasında orantı bulunmalıdır. Bir diğer ifade ile, suçta kullanılan eşyanın müsaderesinin, işlenen suça göre ağır sonuçlar doğuracağı ve müsaderenin hakkaniyete aykırı olacağı anlaşılırsa, hakim tarafından müsadereye hükmedilmeyebilir.
  • Paylı mülkiyetli eşyada: Birden çok kişinin paydaşı olduğu eşyalarda sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesi yapılabilecektir.
  • Eşyanın bir kısmının müsaderesinde: Bir eşyanın sadece bazı bölümlerinin müsaderesinin gerekliliği durumunda, bütünlüğe zarar vermeden bu kısmı ayırmanın mümkün olduğu hallerde sadece bu kısım açısından müsadere kararı verilebilmesi mümkündür.

Müsadereyi Etkileyen Durumlar

  • Hukuka Uygunluk Sebeplerinin Varlığı: Somut fiilin var olmasına sebep veren bir hukuka uygunluk sebebinin bulunması halinde suçun hukuka aykırılığı ortadan kalkacağı için müsadere kararı verilmesi için de bir sebep kalmayacaktır.
  • Kişinin Beraat Hali: Mahkemenin beraat kararı vermesi halinde müsaderenin durumunun belirlenmesinde mahkemenin beraatı neye dayanarak verdiği önem arz etmektedir. Bu kararın içeriğine göre müsadereye ilişkin karar çıkacaktır. Sanığın suçun unsurlarının oluşmaması veya kanunda suç olarak tanımlanmamasından dolayı verilen beraat kararlarında eşyanın müsadere edilmesi mümkün değildir.
  • Yaş Küçüklüğü: Suça konu fiilin işlenmesi sırasında kişinin yaş küçüklüğü ve TCK m.31’deki kusur yeteneğine haiz olmayan kişilere yönelik güvenlik tedbirlerinin uygulanması açısından bir engelin olmaması sebebi ile müsadere kararı verilebilir.
  • Kusurluluk Hali: Cezai sorumluluğun varlığında failin kusurluluğunun bulunması gerekli iken güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesi için kişinin kusurluluğuna bakılmamaktadır. Bu sebeple cezai bir yaptırım gerektirmese de somut fiilin özelliklerine göre tehlike arz eden durumlarda müsadere kararı verilebilecektir.
  • Akıl Hastası Kişiler: Kişinin akıl hastalığının varlığı durumlarında kusurlu olmayacağı kabul edildiği için cezai sorumluluğu olmayacak. Ancak burada dahi güvenlik tedbirlerinin uygulanması açısında bir engel olmayacağı için suç eşyalarının müsaderesine karar verilebilmesi mümkündür.

Eş Değer Müsaderesi

Bazen suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın ortadan kaldırılması, elden çıkarılması veya tüketilmesi nedeniyle, müsadereye konu bu eşyaya el konulmamış, bu eşyanın ele geçirilmemiş olması mümkündür. Böyle durumlarda TCK m.54/2 hükmü uyarınca; müsadereye konu eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya başka bir surette müsaderesinin imkansız hale getirilmesi durumunda, bu eşyanın yerine değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilebilir. Buna eş değerin müsaderesi denilmektedir.

Burada müsadereye konu eşyaya el konulamamış veya merciine teslim edilememiştir. Örneğin, bir kimse plakasını söküp tanınmaz hale getirdiği bir araçla, bir kimseye çarparak ölüme neden olması durumunda, araç ele geçirilemediğinde, bu aracın değeri bilirkişi marifetiyle hesaplanarak, bu değer kadar tutarında bir meblağ kadar paranın müsaderesine karar verilebilir.

Üçüncü Kişilere Ait Eşyaların Müsaderesi

Hükmün gerekçesi ile birlikte suçun işlenmesi ile bağlantılı olan eşyaların devlete geçirilmesine karar verilir. Müsadere konu malın iyi niyetli üçüncü kişiye ait olması durumunda, bu kişinin suçla bir bağlantısının olmaması sebebi ile sahip olduğu malın mülkiyetinin devlete geçirilmesi Anayasa m.35’i açıkça ihlal edeceğinden sebeple müsadere edilmesi mümkün olmayacaktır. Bir suçun meydana gelmesinde kullanılan eşyaların iyi niyetli üçüncü kişinin mülkiyetine ait olması durumunda örneğin kaçak malın kolilere gizlenerek ülkeye tır ile sokulması durumunda kolilerin içeriğinden haberdar olmayan araç sahibinin aracının suçta kullanılması bu arabanın müsaderesine yol açmayacaktır.

Sonuç olarak bakıldığında sevkiyatta kullanılan iyi niyetli üçüncü kişiye ait aracın güvenlik tedbirine konu olması mümkün olmadığından dolayı, sanıklara ek ceza verilmesi mümkün olmayacaktır. Bir güvenlik tedbiri olarak adlandırılsa bile müsaderenin bir ceza mahiyetinde olduğu açıktır. Buna rağmen bu durum müsadereyi güvenlik tedbiri olmaktan da uzaklaştırmamaktadır. Şöyle ki; güvenlik tedbiri değil de bir ceza mahiyetinde nitelendirilmesi yapılsaydı, iyi niyetli üçüncü kişilere geri iade edilen malın sonucunda suçlulara malın değeri kadar para cezasının devlete ödenmesi yönünde ceza verilebilirdi.

Kazanç Müsaderesi Nedir?

TCK m.55 yine bir güvenlik tedbiri olarak kazanç müsaderesine yer vermiştir. Kazanç müsaderesinin konusu, suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddî menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançlardır. Bu kapsamda kazanç müsaderesi dört şekilde karşımıza çıkmaktadır:

  • Suçun işlenmesi ile elde edilen maddi menfaatler kazanç müsaderesine konu olabilir.
  • Suçun konusunu oluşturan maddi menfaatler kazanç müsaderesine konu olabilir.
  • Suçun işlenmesi için sağlanan maddî menfaatler kazanç müsaderesine konu olabilir.
  • Suçun konusu olan veya suçun işlenmesiyle elde edilen veya suçun işlenmesi için temin edilen maddi menfaatlerin değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan her türlü ekonomik değer kazanç müsaderesine konu olabilir.

Ancak bu nitelikteki eşya hakkında bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddî menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir. Örneğin dolandırıcılık suçundan kişinin elde ettiği menfaat mağdura ait olduğundan müsadereye konu olmayacak ve ona iade edilecektir. Keza uyuşturucu madde ticareti yapmak suretiyle elde ettiği parasal değeri taşınmaza çevirmiş olması halinde bu taşınmazın müsaderesine hükmedilecektir.

Kazanç Müsaderesinin Şartları

  • Kasıtlı bir suç işlenmelidir: İlk şart, kasıtlı bir suçun işlenmesidir. Bu husus TCK m.55’te açıkça yer almamasına karşın, müsaderenin hukuki niteliği ve maddede yer alan “suçun işlenmesi” ibaresinden anılan hususu çıkarmak mümkündür. İşlenen suç taksirli ise, kazanç müsaderesi kararı verilemez.
  • Kazanç suçla bağlantılı olarak elde edilmelidir: Kazancın suçla bağlantılı olduğu kabul edilen haller;
    1. Suçun işlenmesi ile elde edilen maddi menfaatler,
    2. Suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler,
    3. Suçun konusunu oluşturan maddi menfaatler,
    4. Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatlerin değerlendirilmesi ve dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançlardır.
  • Kazancın suç ile bağlantısının kurulabilmesi ve kanıtlanması gerekir: Burada dikkat edilmesi gereken husus, yargılanan suç ile bu eşyalar arasında bir bağlantının bulunması gerektiğidir. Yoksa daha önceden işlenen ve yargılama konusu olmayan bir suç ile bağlantısı olduğu iddia edilen maddi menfaatlerin ya da ekonomik kazançların kazanç müsaderesine tabi tutulması söz konusu değildir.
  • Elde edilen maddi menfaat veya ekonomik kazançların iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmaması yahut mağduruna iade edilmemiş olması gerekir: Müsadere konusu eşya veya maddî menfaatlere el konulamadığı veya bunların merciine teslim edilmediği hâllerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir. Aynı şekilde Kazanç müsaderesinin düzenlendiği 55. maddeye göre bu madde kapsamına giren eşyayı sonradan iktisap eden kişinin Medeni Kanun’un iyiniyetin korunmasına dair hükümlerinden istifade edemiyor olması halinde söz konusu eşyanın müsaderesi mümkün olabilecektir.

Kaim Değer Müsaderesi

Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan veya suçun işlenmesi için sağlanan menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi ile ortaya çıkan ekonomik kazançlar, failin veya iyiniyetli olmayan kimselerin elinde ise müsadere kararı verilir. Ancak maddi menfaatler veya ekonomik kazançların elden çıkarılması veya saklanması gibi nedenlerle bunlara el konulamadığı veya teslim edilmediği hallerde bunların karşılığının müsadere edilmesi hususu gündeme gelmektedir.

Müsadere konusu maddi menfaat veya ekonomik kazancın, harcama, imha ve tüketme gibi failin elinde olan nedenlerle yahut ekonomik kazancın yanma, hırsızlık, kaybolma gibi failin elinde olmayan nedenlerle elden çıkması ve yeniden ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde, bu menfaat veya kazancın yerine, mahkemece menfaat ve kazancın özellikleri belirlenerek, gerektiğinde bilirkişi aracılığıyla, belli bir miktar para belirlenip, anılan kaim değerin müsaderesine karar verilir.

Üçüncü kişilerdeki kazancın müsaderesi: Türk ceza kanununun 55/3 maddesine göre müsadere kapsamına girecek ve üçüncü kişilerde bulunan eşyaların müsadere edilebilmesi için üçüncü kişinin iyi niyetli olmaması veya iyi niyetinin kanunen korunmaması gerekmektedir. Bu konuda Türk Medeni Kanununun iyi niyete ilişkin hükümleri incelenmelidir. “Failin bizzat pişmanlık göstererek, satın alan iyiniyetli ise; sattığı yeri veya kişiyi söyleyerek çalınan malın hırsızlık suçunun mağduruna iadesini sağlaması yanında aynen geri verme veya tazmin suretiyle satın alanın zararını da gidermesi, kötü niyetliyse; satın alandan elde ettiği para veya sağladığı menfaati, kazanç müsaderesine konu edilmek üzere soruşturma makamlarına teslim etmesi gerekir…” (Yargıtay 13. CD Esas: 2012/3590 Karar: 2013/13966 Tarih: 13.5.2013)

Kaçakçılık Kanununa Göre Müsadere

5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 13. Maddesine göre, bu kanunda tanımlanan suçlarla ilgili olarak eşya ve kazanç müsaderesini düzenleyen TCK m.54 ve TCK m.55 hükümlerine gidilebilir. Buna göre; iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya müsadere edilecektir. Kaçakçılık Kanunu ile ilgili eylemlerde de itibari değer müsaderesi, üçüncü kişi hakkının korunması ve kısmi müsadere mümkündür. Bununla birlikte Kaçakçılık Kanununa göre, kaçak eşya taşımasında bilerek kullanılan veya kullanılmaya teşebbüs edilen her türlü taşıma aracının müsadere edilebilmesi için aşağıdaki koşulların birinin gerçekleşmesi gerekmektedir:

  • Kaçak eşyanın, suçun işlenmesini kolaylaştıracak veya fiilin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde özel olarak hazırlanmış gizli tertibat içerisinde saklanmış veya taşınmış olması.
  • Kaçak eşyanın, taşıma aracı yüküne göre miktar veya hacim bakımından tamamını veya ağırlıklı bölümünü oluşturması veya naklinin, bu aracın kullanılmasını gerekli kılması.
  • Taşıma aracındaki kaçak eşyanın, Türkiye’ye girmesi veya Türkiye’den çıkması yasak veya toplum veya çevre sağlığı açısından zararlı maddelerden olması.

Burada sayılan hareketler seçimlik hareketlidir. Yani bunlardan birinin gerçekleşmesi müsadereye karar verilebilmesi için yeterlidir.

Müsadere Usulü

Müsadere bir güvenlik tedbiri olduğundan koruma tedbirlerinden ayrı olarak ancak mahkeme kararı ile hükmolunabilir. Hakim veya Cumhuriyet Savcısı kararıyla, müsadereye karar verilmesi mümkün değildir. Ayrıca bu kararı ceza hakimi verecektir. Hukuk hakiminin müsadereye konu eşya hakkında karar verme yetkisi bulunmamaktadır. Müsadere istemini, iddianame ile savcı yapar. İddianamede bu hususta bir açıklık yoksa ek savunma ile müsadere yapılabilir. Genellikle mahkumiyet kararı ile birlikte müsadere kararı verilir. Sanık hakkında beraat veya düşme kararı verilirse müsadere kararı verilemez, eşya iade edilmesi gereklidir.

Müsadere usulü CMK m.256-259 arası hükümlerde düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye göre; müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir. Kamu davası açılmış olup da iade edilmesi gereken eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemiş olması durumunda, mahkemece re’sen veya ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine karar verilir. Bu duruma ilişkin verilmesi gereken kararlar, duruşmalı olarak verilir.

Müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri üzerinde hakkı olan kimseler de duruşmaya çağrılır. Bu kişiler, sanığın sahip olduğu hakları kullanabilirler. Çağrıya uymamaları, işlemin ertelenmesine neden olmaz ve hükmün verilmesini engellemez. Mahkemece verilecek hükümlere karşı Cumhuriyet savcısı, katılan ve Müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri üzerinde hakkı olan kimseler için istinaf yolu açıktır. Öte yandan, suç konusu olmayıp sadece müsadereye tâbi bulunan eşyanın müsaderesine sulh ceza hâkimi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verilir. Müsadere konusunda karar vermeye görevli ve yetkili mahkeme, asıl suç için görevli ve yetkili mahkemedir.

Suça Teşebbüs Durumunda Müsadere

Bir suçun işlenmesinde kullanılan veyahut suçun işlenmesi ile bağlantılı olan eşyaların müsaderesine hükmedileceği, suçun işlenmesinde kullanılmasa bile suçta kullanılmak üzere hazırlanmış eşyanın yasaklı bir madde olması sebebiyle müsadere edileceği, eşyanın kayıtlı olduğu sicile tescil edilmek üzere kuvvetlendirilmiş nispi hakların müsaderede korunması gerektiği, niteliği itibari ile yasak olan malların müsadere edilmesi gerektiği bahsedilmektedir.

Bakıldığında, suça teşebbüs ve gönüllü vazgeçme konularında herhangi bir müsadere engeli teşkil eden durumdan bahsedilmediği, suça teşebbüs durumunda icra hareketlerinin başlaması ve bu durumun suçtan ayrı olarak değerlendirilemeyeceği için müsadere hükümlerinin uygulanmasında bir engel yoktur. Suça teşebbüs aşamasına geçilmediği takdirde ise yasaklı maddelerin müsaderesi dışında, genel müsadere hükümlerinin uygulanması Anayasamızın 38/9. Maddesine aykırı düşecektir. Ve hakkaniyete aykırı sonuçlar teşkil edecektir.

Müsadereye Karşı Gidilebilecek Kanun Yolları

İlk derece ceza mahkemesi tarafından kişi hakkında asıl suç nedeni ile yapılan yargılama sonucunda esasa hüküm yanında müsadere kararı da çıkmış ise, kişi bu hükme binaen 7 günlük süre zarfında istinaf kanun yoluna gidebilecektir. Asıl ceza davasından farklı bir dava olarak açılabilen bu dava duruşmalı olarak verilecek karara karşı Cumhuriyet savcısı, katılan ve müsaderesi yapılan üzerinde hak sahibi bulunan kimseler yedi gün içerisinde istinafa gidebileceklerdir. Sulh ceza hâkimliği tarafından duruşmasız olarak verilen kararlara karşı ise itiraz yoluna gidilecektir.

Kişi hakkında verilmiş müsadere kararının kaldırılması talepli dilekçeler kararın verildiği mahkemeye sunulmalıdır. Bu konuda verilen müsadere kararları eşyaya ilişkin ise eşya üzerinde bulunan müsadere kararının kaldırılması talepli dilekçe sunulmalıdır. Yinede verilen müsadere kararı kazanç müsaderesi ile ilgili ise bu bağlamda yine kararın kaldırılması talepli dilekçe sunulması gereklidir.

Müsaderede Zamanaşımı

Suçun işlenmesinde kullanılan, suçun işlenmesine tahsis edilen suçtan meydana gelen ya da suçun işlenmesi için hazırlanan eşyanın müsaderesi zamanaşımı, asıl fiil için öngörülen zamanaşımı süresi kadardır. Durma ve kesilme nedenleri de asıl suça göre belirlenecektir. Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın müsaderesi konusunda ise, herhangi bir zamanaşımı yoktur. Bu eşyalar her zaman müsadere olunabilir.

Müsaderenin yerine getirilmesi zamanaşımı ise, TCK m.70’te düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, müsadereye ilişkin hükümler, hükmün kesinleşmesinden itibaren 20 yıl geçtikten sonra artık infaz edilemez. Burada müsadere zamanaşımından anlaşılması gereken, dava zamanaşımı değil; kesin hükümle birlikte müsadere edilme kararıdır.

Müsadere Yargıtay Kararları

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 16/01/2018 tarih ve 2017/7-967 E.- 2018/3 K. Sayılı karar

  • Müsadere
  • TCK 54. Madde
  • Özet: Eşya elde yoksa, kaim değerinin müsadere edilmesi gerekir.

“…Sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait iş yerinde katılan Kurum yetkilisi ile Maliye vergi denetmeni ve yoklama memuru tarafından yapılan denetimde 31.777 adet (şişe) bandrolsüz içkinin tespit edilerek ele geçirildiği anlaşılmakla; ithal edilecek alkollü içkilere yurt dışı üretim mahallinde (gümrük hattını geçmeden önce serbest bölgede ve antrepoda da bandrol yapıştırılması mümkündür) ya da ithal edilen alkollü içkiler gümrük hattını geçtikten sonra yetkili firma tarafından İstanbul, İzmir ve Mersin illerinde kurulacak tesislerde ürünler üzerine bandrollerin yapıştırılmasının gerekmesi, ithal edilen alkollü içkilerin satışı aşamasında ürün üzerine bandrol yapıştırılmasına imkân veren yasal bir düzenlemenin bulunmaması ve 4733 sayılı Kanun’un 5752 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değişik 8. maddesinin dördüncü fıkrasında ambalajlarında bandrol bulunmayan ürünleri ticari amaçla bulundurmanın ve satışa arz etmenin suç olarak düzenlenmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, bandrolsüz alkollü içkilerin ticari amaçla bulundurulduğu ve satışa arz edildiği sabit olan, 5607 sayılı Kanun kapsamında kaçak eşya niteliğindeki suça konu eşyanın müsadere koşullarının oluştuğu, bu hususta karar verilebilmesi için başkaca bir inceleme ve araştırma yapılması gerekmediğinden usul ekonomisi de gözetilerek Ceza Genel Kurulunca müsadere kararı verilebileceği kabul edilmelidir.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, suça konu eşyanın müsaderesi yerine sahibine iadesine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, yediemin sıfatıyla sanığa teslim edilen 31.770 adet alkollü içki ile adli emanette kayıtlı 6 adet alkollü içkinin 5607 sayılı Kanunun 13/1. maddesi delaletiyle TCK’ nun 54/1. maddesi uyarınca müsaderesine, sanığın yediemin sıfatıyla kendisine teslim edilen 31.770 adet alkollü içkiyi teslim edememesi hâlinde ise, nezdinde bulundurduğu müsadereye konu eşyanın karşılığını oluşturan tutarın, kesin teminat mektubu alındığı da göz önünde bulundurularak 5607 sayılı Kanunun 13/1. maddesi delaletiyle TCK’nun 55/2. maddeleri uyarınca müsaderesine karar verilmelidir.”


Yargıtay 6. Ceza Dairesi 02.07.2020 tarihli 2019/700 E.-2020/2534 K. Sayılı Karar

  • Müsadere
  • TCK 54. Madde

“… Sanık M.A. hakkında kazanç müsaderesine ilişkin hükmün incelenmesinde; Dairemizin 12/02/2014 tarih, 2013/23089 Esas- 2014-1981 karar sayılı bozma ilamında TCK’nin 55. maddesinde düzenlenen kazanç müsaderesi hususunda ayrıntılı açıklamanın yapıldığı, bozma ilamı doğrultusunda sanık hakkında Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığından (MASAK) bilirkişi raporu aldırıldığı, ilgili raporun 77. Sayfasında kazanç müsaderesine konu taşınmazlardan Gölbaşı … Mahallesi … Ada … Parselde bulunan 1056 metrekare yüzölçümlü taşınmazdaki 67/1056 oranında 3 ayrı hissenin sanık tarafından 26/09/2006 tarihinde satın alındığı, 79. numaralı sayfada belirtilen tablodaki verilere göre bu hisselerden bir tanesinin 24/01/2007 tarihinde sanık tarafından satışının yapıldığı, 80. sayfada yer alan sanık adına halen kayıtlı bulunan taşınmazlar arasında ise … Ada … Parsel numaralı aynı yüzölçümünde (67/1056) kat mülkiyeti tesis edilen 2 ayrı taşınmaz kaydının bulunduğu, adı geçen raporun 81 numaralı sayfasında ise kararda bahsi geçen “Satış yolu ile 26/09/2006 tarihinde edinilen Gölbaşı … Mahallesi … Ada … Parselde bulunan 1056 metrekare yüzölçümlü taşınmazdaki 67/1056 hissenin” TAKBİS’de yapılan sorgulama bilgileri ile eşleştirilemediğinin belirtildiği, bu haliyle bozma sonrası eşleştirmesi yapılamayan Gölbaşı … Mahallesi … Ada … Parselde bulunan 1056 metrekare yüzölçümlü taşınmazdaki 67/1056 oranındaki iki ayrı hissenin, 29/01/2008 tarihinde kat mülkiyeti tesis edilen … Ada 26 parsel numaralı taşınmazdaki iki ayrı bağımsız bölümle aynı taşınmaz olup olmadığının ilgili tapu sicil müdürlüğünden tedavüle ilişkin tüm kayıtlar getirilmek suretiyle tespiti ile oluşan tereddüt giderildikten sonra, sonucuna göre sanık hakkında kazanç müsaderesine ilişkin hususun bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeyerek, yazılı şekilde hüküm kurulması…”


Yargıtay 18. Ceza Dairesi 17.02.2020 tarihli 2019/22137 E.-2020/4495 K. Sayılı Karar

  • Müsadere
  • TCK 54. Madde

“…AİHM Calabro-İtalya kararında “Gizli ajanın ifadeleri, başvuranın mahkumiyetinde belirleyici faktör olmamıştır. Buna ek olarak başvurana yargılama aşamasında, soruşturmada görev alan polis memurlarını sorgulama, polis operasyonunun niteliği ve kullanılan usulleri netleştirme fırsatı vermiştir. Bu nedenle adil yargılama hakkı ihlal edilmemiştir” sonucuna ulaşmıştır. (Başvuru No:58895/0011 Mart 2002)

Ayrıca bir suç işlendiğini öğrenen kolluk görevlilerinin, gecikmeksizin durumu Cumhuriyet Savcısına bildirerek şüphelilerin yakalanması ve suç delillerinin elde edilmesini temin amacıyla CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca usulüne uygun arama kararı alarak işlem yapması gerektiği, CMK’nın 119. maddesi uyarınca konutta yapılacak aramanın ancak hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabileceği, CMK’nın 123. maddesi uyarınca, ispat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerlerinin, muhafaza altına alınabileceği, yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya ise elkonulabileceği, CMK’nın 127. maddesinde ise, hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlilerinin, elkoyma işlemini gerçekleştirebileceği, hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işleminin, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulması gerektiği, hâkimin, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklaması; aksi hâlde elkoymanın kendiliğinden kalkacağı düzenlenmiştir.

Somut olayda yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere aykırı şekilde kolluk görevlilerinin gelen ihbar üzerine, Cumhuriyet savcısının CMK’nın 160 vd. maddelerine göre yaptığı yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın, ihbara konu cep telefonu aranarak fuhuş pazarlığı yapıldığı, iki kolluk görevlisinin müşteri olarak sanıkla suçta kullandığı araçta buluşulduğu, önceden seri numarası alınmış parayı temyize gelmeyen diğer sanık …’e verdikten sonra polislerin kimliğini açıkladığı, ardından kolluk görevlileri tarafından olay tespit tutanağında yazılı delillere el konulduğu, araçta bulunan sanık ve mağdurların kimlik tespitleri yapıldıktan sonra konu ile ilgili Cumhuriyet savcısına bilgi verilerek, mağdurların ifadesinin alınması, şüphelilerin gözaltına alınması, el konulan suç unsurları ile tahkikat evrakının mevcutlu olarak gönderilmesi talimatı alındığı, daha sonra Sulh Ceza Hakimliğinden, elde edilen delillerin rızaen teslim edildiğine dair tutanakta bir ibare bulunmamasına rağmen, CMK’nın 127. maddesi uyarınca el koyma kararı alındığı anlaşılmıştır.

Olay kapsamında yapılan işlemlerin arama ve el koyma niteliğinde olduğu, bu işlemlerin CMK’nın 116 vd. ile 123 ve 127. maddelerine aykırı olduğu, bu nedenle elde edilen delillerin de hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil niteliğinde bulunduğunun anlaşıldığı, yine mağdurların kolluk ifadelerine de yukarıda sözü edilen açıklamalar nazara alındığında, Cumhuriyet savcısının CMK’nın 160 vd. maddelerine göre yaptığı yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın yapılan işlemlerle sonucu ulaşıldığından, bu ifadelere de itibar edilemeyeceği, kaldı ki mağdurların tercüman bulundurulmadan alınan kolluk ifadelerinden sonra dosyada bilgi sahibi olarak ifadesi alınan …’nın mahkemeye sunduğu tercümeli dilekçesinde de, yeteri kadar Türkçe bilmeden alınan ifadesini kabul etmediği, okuyup anlamadan kolluk görevlilerinin baskısıyla imzaladığını beyan etmesi karşısında, bu ifadenin de mahkumiyete esas teşkil edecek nitelikte bulunmadığı, diğer mağdur Dildora Khazratkulova’nın mahkeme aşamasında ifadesine başvurulmadığı, dolayısıyla sanığın üzerine atılı fuhuş suçunu işlediğine ilişkin, hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi…”

X
kadim hukuk ve danışmanlık