İş Kanunu’nda belirtildiği üzere, en az 1 yıl süre ile aynı iş yerinde çalışmış olan çalışanın, aşağıda saydığımız hallerin herhangi birine dayanarak işten çıkması halinde, işveren tarafından çalışana ödenecek tazminata “Kıdem Tazminatı” denilmektedir. İşçinin haklı fesih sebepleri İş Kanunu 24. maddesinde;
- Sağlık sebepleri
- Ahlak ve iyiniyete uymayan haller
- İşverenden kaynaklı zorlayıcı sebepler
Olmak üzere 3 ayrı başlıkta sayılmıştır. Bu maddeler kapsamında ve diğer şartlar varsa kıdem tazminatı ödenir. Yargıtay’a göre; işverene ait bir ya da birkaç işyerinde belli bir süre çalışmış bir işçinin işini kaybetmesi halinde işinde yıpranması yeni bir iş edinmede karşılaşacağı güçlükler ve işyerine sağladığı katkı göz önüne alınarak geçmiş hizmetlerine karşılık işveren tarafından kanuni esaslar dahilinde verilen toplu paraya “kıdem tazminatı” denilmektedir.
İş sözleşmesi ister yazılı isterse sözlü olsun belirsiz süreli iş sözleşmesi olmalıdır. Belirli iş sözleşmesi ile çalışılan işyerinden sözleşme bitiminde kıdem tazminatı talep edilemez. Belirli iş sözleşmesi, belli işlerde veya belli bir işin tamamlanması için işveren ile işçi arasında yazılı olarak yapılan sözleşmelerdir. Belirli iş sözleşmeleri işin bitimi ile veya sözleşmede kararlaştırılan şartın gerçekleşmesiyle kendiliğinden sona erer, kendiliğinden sona eren bu iş sözleşmelerinde kıdem tazminatına hak kazanılamaz. Ancak, belirli iş sözleşmesi sözleşmede kararlaştırılan işin bitiminden önce işveren tarafından haksız nedenlerle, işçi tarafından haklı nedenlerle feshedilirse işçi kıdem tazminatı almaya hak kazanır.
[vc_column][vc_column_text][/vc_column_text][/vc_column][vc_message message_box_color=”alert-warning” icon_fontawesome=”fas fa-exclamation-triangle”]İhbar ve Kıdem Tazminatı Hesaplama Yapmak İçin Tıklayınız.[/vc_message][vc_row][vc_column][vc_column_text]
Kıdem Tazminatı Nedir?
4857 sayılı İş Kanunu (İK) kapsamında işçinin işverene hizmet verme sürecinde yıpranması ve doğasının gereği iş yapma gücünün düşmesi nedeniyle bu yıpranmaya bir karşılık olarak kıdem tazminatı düzenlenmiştir.
İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için ön koşul hizmet akdinin sona ermesidir. Ancak, işe iade müessesi nedeniyle sadece iş ilişkisinin eylemli olarak sona ermesi yeterli değildir. Aynı zamanda bu sonlanmanın hukuken de geçerli kabul edilmesi gerekmektedir.
Kıdem Tazminatının Şartları
Her ne kadar yıpranmanın ve işverene verilen emeğin karşılığı olarak görülse de kıdem tazminatına hak kazanabilmek için belirli koşulların varlığı aranmaktadır. Bu koşullar şu şekildedir:
4857 sayılı İş Kanunu’na göre İşçi Olma
İş Kanunu’nun 14. Maddesi aşağıdaki iş ve meslek grupları içerisinde yer alan şahısların yaptığı çalışmayı işçilik saymadığı için, bu kişiler işçi olmamaları nedeniyle kıdem tazminatı alamazlar:
- Deniz ve hava taşıma işlerinde çalışanlar,
- 50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde çalışanlar,
- Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri,
- Bir ailenin üyeleri ve 3 üncü dereceye kadar (3 üncü derece dahil) hısımları arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işlerde çalışanlar,
- Ev hizmetlerinde çalışanlar,
- Çıraklar,
- Sporcular,
- Rehabilite edilenler,
- Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu’nun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde çalışanlar.
Yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’na göre iş sözleşmesi ile bir işverenin işyerinde çalışan kişiye işçi denilmektedir. İş sözleşmesinin yazılı veya sözlü olması arasında hiçbir fark yoktur. Uygulamada ise çoğunlukla işçiler yazılı bir sözleşme olmadan fiilen çalışmaktadır.
En Az Bir Yıllık Kıdem Süresi
İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için her şeyden önce iş akdinin sona erdiği tarihte işyerinde en az bir yıllık kıdeminin bulunması zorunludur. İşçinin 1475 sayılı mülga İş Kanunu’nun 14. maddesi öngörülen kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için aynı işverenin işyeri veya işyerlerinde en az 1 yıllık zaman dilimi zarfında sürekli olarak çalışması zorunluluk arz etmektedir. Bu kapsamda işçi şayet işverenin işyerinde 1 yıldan daha az süre ile çalışmış ise kıdem tazminatına hak kazanamaz.
İş Akdinin Belirli Nedenlerle Sona Ermesi
İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesinin ikinci koşulu iş akdinin İş Kanunu’nun 14. maddesinde sayılı hallerden biri nedeniyle sona ermesidir. Yasada yazılı olan fesih biçimlerinden hiçbiri gerçekleşmediği takdirde işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz. Buna göre işçinin hizmet akdinin;
- İK m.25/2’de düzenlenen işverenin haklı nedenle derhal fesih hakkını gerektiren sebepler dışında,
- İK m.24’te düzenlenen işçi tarafından haklı nedenle derhal feshi gerektirecek hallerde,
- Muzavvaf askerlik hizmeti dolayısıyla,
- Bağlı bulundukları kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla,
- 506 Sayılı Kanun’un 60. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle,
- Evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kadın işçinin kendi arzusu ile feshedilmesi veya
- İşçinin ölümü nedeniyle son bulması gerekmektedir.
Kıdem Tazminatına Hak Kazanılmayan Haller Nelerdir?
İş Kanunu’nun “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlıklı 25. Maddesi’nin 2. numaralı bendinde var olan haller dışında iş akdinin işveren tarafından feshedilmesi durumunda işçi kıdem tazminatına hak kazanmaktadır. İşveren tarafından yapılan fesihlerde, bir yıldan fazla kıdemi olan işçiye kıdem tazminatı hakkından yoksun bırakan tek durum, feshin işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeniyle İş Kanunu 2. Maddesinin II. bendi uyarınca haklı nedenle yapılmasıdır. İş Kanunu’nun 25. maddesinin 2. Numaralı bendinde belirtilen haller şu şekildedir:
- İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.
- İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.
- İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.
- İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması.
- İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.
- İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.
- İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi.
- İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
- İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması
- 4857 sayılı İş Kanunu md.25/2’de düzenlenen işverenin haklı nedenle derhal fesih hallerinde kıdem tazminatına hak kazanılamaz.
- İş akdinin feshinde işçi ve işveren tarafın anlaşması kıdem tazminatına hak kazandırmaz.
- İşyeri ya da hizmet akdinin devri, fesih anlamına gelmediğinden kıdem tazminatı hakkı doğmaz.
- İşçinin yasayla korunan kıdem tazminatı halleri dışında (kadın işçinin evlenmesi, emeklilik, erkek işçinin askerliği, yaş dışı emeklilik koşullarını sağlama) kalan ve işverenden kaynaklanmayan kişisel nedenleri ile istifa edilmesi kıdem tazminatına hak kazandırmaz.
- İşverenin yasadan veya emredici düzenlemelere aykırı olmayan sözleşme hükümlerinden kaynaklanan haklarını kullanmasının ve yönetim hakkının sınırları içinde kalan işyeri uygulamalarının, işçi tarafından fesih gerekçesine konu edilmesi kıdem tazminatına hak kazandırmaz.
Yukarıda sayılan hallerin varlığı halinde işveren tarafından işçinin iş akdine son verilmesinde işçi kıdem tazminatına hak kazanamayacaktır.
İşçi Tarafından Haklı Nedenle Derhal Fesih Hakkı
İş Kanunu’nun 14. Maddesinin 1. fıkrasına göre işçi iş akdini İş Kanunu 24. maddesi uyarınca haklı nedenle feshederse kıdem tazminatına hak kazanacaktır. Diğer bir ifade ile iş akdi işçi tarafından feshedildiğinde kıdem tazminatının doğabilmesi için fesih aşağıda belirtilen sağlık nedenlerine (İK 24/I), işverenin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışlarına (İK24/II) veya zorlayıcı nedenlere (İK 24/III) dayanılarak gerçekleşmiş olması gerekmektedir:
- Sağlık Sebepleri
- İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa.
- İşçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulursa.
Mesela, kimyasal ürünler üreten işyerinde gerekli sağlık kurallarına uyulmadan çalışılmasının talep edilmesi. İşçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulursa işçi, iş sözleşmesini feshederek kıdem tazminatını alabilir. İşçinin kıdem tazminatı alabilmesi için sağlık nedenleriyle iş akdini feshettiğini ispatlaması gerekir. İşçi, sağlık nedenleriyle iş akdini feshettiğini ispatlayabilmek için tam teşekküllü devlet hastanelerinden veya üniversite hastanelerinden sağlık raporu almalıdır.
İşverenin işlettiği işyerinde ölümcül nitelikte meslek hastalığına yakalanan işçinin iş sözleşmesini feshetmesi halinde kıdem tazminatı alması mümkündür (Yargıtay 9.H.D. Karar No: 2014/7648).
- Ahlak ve İyi Niyet Kurallarına Uymayan Haller ve Benzerleri
- İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa.
- İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa.
- İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad veya ithamlarda bulunursa.
- İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa.
- İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,
- Ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa yahut çalışma şartları uygulanmazsa.
- Zorlayıcı sebepler
İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa.
Buna karşılık işçi tarafından İş Kanunu’nun 17. maddesine göre süreli fesih yoluyla, diğer bir ifade ile istifa etmek suretiyle sona erdirilmesi halinde kıdem tazminatı hakkı doğmaz. İşçinin süreli fesihle sözleşmeyi sona erdirebilmesi halinde kıdem tazminatı hakkından yoksun kalmasının istisnasını İş Kanunun 14. maddesinde yer alan işçinin muvazzaf askerlik hizmetine gitmesi, yaşlılık aylığından yararlanması veya kadın işçinin evlenmesi nedeniyle iş akdine son vermesi oluşturmaktadır.
- İşçinin Ölümü Halinde Fesih
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)’nun “İşçinin Ölümü” başlıklı 440. Maddesi kapsamında “Sözleşme, işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer. İşveren, işçinin sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere, ölüm gününden başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun bir süre devam etmişse, iki aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla , yükümlüdür.” işçinin ölümü ile birlikte işveren ile işçi arasında akit kendiliğinden sona ermekle birlikte yapılacak olan ödeme kanuni mirasçılarına intikal etmektedir. İşbu kapsamda işveren, işçinin ölümü halinde TBK 440. maddesi gereğince “ölüm tazminatı” olarak adlandırılabilecek bir ödemenin yanı sıra İş Kanunu’nun 14. maddesi gereğince bir yılını doldurmuş olan işçinin mirasçılarına kıdem tazminatı ödemekle yükümlüdür.
İşçinin iş kazası veya başka surette ölmesinin bir önemi yoktur. İş kazasında ölüm halinde işçinin %100 kusurlu olmasının da bir önemi yoktur. İşçinin ölümü halinde mirasçıları kıdem tazminatına hak kazanır.
- Muvazzaf Askerlik Nedeniyle Fesih
İş Kanunu’nun 31. maddesinde belirtildiği üzere “Muvazzaf askerlik ödevi dışında manevra veya herhangi bir sebeple silah altına alınan veyahut herhangi bir kanundan doğan çalışma ödevi yüzünden işinden ayrılan işçinin iş sözleşmesi işinden ayrıldığı günden başlayarak iki ay sonra işverence feshedilmiş sayılır. İşçinin bu haktan faydalanabilmesi için o işte en az bir yıl çalışmış olması şarttır. Bir yıldan çok çalışmaya karşılık her fazla yıl için, ayrıca iki gün eklenir. Şu kadar ki bu sürenin tamamı doksan günü geçemez.” İşçinin muvazzaf askerlik nedeniyle iş sözleşmesine son verilmesi halinde de iş akdi işveren tarafından feshedilse dahi bu fesih türü İş Kanunu 25/II kapsamı dışında değerlendirildiğinden işçi kıdem tazminatına hak kazanır.
İşçi, askerlik ödevini ifa edeceği gerekçesiyle iş akdini feshederse kıdem tazminatına hak kazanır. Erkek işçiler, zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmek üzere işten ayrılabilirler. İşveren bu gerekçeyle ayrılan işçisine kıdem tazminatını ve diğer tüm alacaklarını ödemek zorundadır. Askerlik görevi nedeniyle istifa edip tazminatı aldıktan sonra makul bir sürede askere gidilmesi gerekir. Yoksa hakkın kötüye kullanılmasına sebep olacağından hukuksal açıdan bazı sorumluluklar doğurabilir.
Bedelli askerliğe ilişkin ise 1111 sayılı Askerlik Kanunu’na 26.07.2018 tarih ve 7146 sayılı kanunun 2’ nci maddesi ile eklenen Geçici Madde 55 şu hükmü içermektedir: “Bu madde hükümlerinden yararlananlar temel askerlik eğitimi süresince çalıştıkları iş yeri, kurum ve kuruluşlar tarafından aylıksız veya ücretsiz izinli sayılırlar.”
[vc_row][vc_column][vc_column_text] [/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_message message_box_style=”outline” message_box_color=”blue” icon_fontawesome=”fas fa-balance-scale”]Bu konuda Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 24/01/2020 tarih 2019/2257 E. 2020/167 K. sayılı kararı ile askerlik görevini bedelli olarak yapmak isteyen işçinin, iş akdini “askerlik” nedeniyle feshetmesi hâlinde kıdem tazminatına hak kazanacağını ifade etmiştir. [/vc_message]
- Yaşlılık Aylığı (Emeklilik) Nedeniyle Fesih
1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. Maddesinin 1. fıkrasının 4. bendi kapsamında “Bağlı bulundukları kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla” işçinin iş akdini feshetmesi halinde de işçi kıdem tazminatına hak kazanmaktadır.
Uygulamada işçinin iş akdini feshetmesi yeterli görülmeyip bunun yanında aylık bağlanması veya toptan ödemeye hak kazandığını Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurduğu belgelerle ispat etmesi zorunludur.
- Kadın İşçinin Evlenmesi Nedeniyle Fesih
1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. Maddesinin 1. fıkrasının 5. bendi kapsamında “kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet aktinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir.” İş akdi devam ederken evlenen kadın işçinin evlenme tarihini izleyen 1 yıl içerisinde kendi arzusu ile iş akdini sona erdirmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanacağı belirtilmiştir.
Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere kadın işçinin evlilik nedeniyle iş sözleşmesini sona erdirmesinden sonra yeniden çalışmaya başlamasında hakkın kötüye kullanılması durumu söz konusu değildir. Dolayısıyla evlilik sonrası iş sözleşmesini sona erdirip tazminatını alan kadın işçi daha sonra başka bir iş yerinde çalışmaya başlayabilir.
- İş Koşullarında Esaslı Değişiklik Nedeniyle Haklı Fesih
İşçinin iş koşullarında esaslı değişiklik yapılması halinde işçi, iş akdini feshederek kıdem tazminatına hak kazanır. İşyerinin mevcut yerinden uzak bir yere taşınması, işçi nitelikli bir işte çalışırken düz işçi olarak çalıştırılması, mevcut pozisyonuna göre daha düşük pozisyonlu görevlerde çalıştırılması, çalışma saatlerinin olağan dışı değiştirilmesi halinde işçi, iş akdini feshederek kıdem tazminatına hak kazanır.
Yönetici pozisyonundaki bir kişiye, işçi olarak işe devam edeceği bildirildiğinde, iş akdini feshetmesi halinde haklı fesih nedeniyle kıdem tazminatı talep hakkı da vardır: İnsan Kaynakları müdürü olarak çalışan ve yıllık ücretli izne gönderilirken, izin dönüşü temizlik işinde çalışacağı söylenilen, kabul etmemesi halinde gelmemesi gerektiği belirtilen ve izinde iken yerine işçi alınan davacının iş sözleşmesi eylemli olarak davalı işveren tarafından feshedilmiştir. Zira davacı işçi kabul etmediği için, insan kaynakları müdürü olarak işe alınmayacaktır. Bu durumda işçinin haklı olduğunu kabul etmek gerekir (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi – Karar No: 2010/4093).
İşçinin aynı işyerinde birbirinden oldukça farklı pozisyonlarda çalıştırılması haklı fesih nedeni olup iş iş sözleşmesini feshettiğinde kıdem tazminatına hak kazanır: Davacının yaklaşık 4 yıla yakın kıdemi olup, montaj işçisi olarak çalışmıştır. Boyahane teknik temizlik işinin verilmesi davacı açısından İş Kanunun 22. maddesi gereğince iş şartlarında esaslı değişiklik oluşturmaktadır. Davacı bu değişikliği kabul etmek zorunda değildir. (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi – Karar No: 2011/17092)
- Sendika Yöneticiliği ve Kıdem Tazminatı
İşçi, sendika yöneticisi olduğu gerekçesiyle iş akdini askıya alabileceği gibi feshederek kıdem tazminatı da alabilir. İşçi, sendikal gerekçelerle iş akdini askıya aldığında, bu sendikal görevin bitmesi veya işçinin sendikal görevi bırakması halinde işveren, işçinin talebi halinde 1 ay içinde eski işine uygun pozisyonda işçiyi çalıştırmak zorundadır. İşveren, sendikal görev ifa eden işçinin geri dönüşü halinde her zaman kendisine öncelik tanımak zorundadır. Aksi takdirde işveren, işçinin kıdem tazminatı hakkını ödemek zorundadır.
İş akdini sendika yöneticiliği nedeniyle askıya alan işçi, tekrar işe dönmek istediğinde işveren kabul etmediği takdirde kıdem tazminatını işçiye ödemek zorundadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı – Karar No:1998/631).
Kıdem Tazminatı Nasıl Hesaplanır?
Her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılmaktadır. Bu kapsamda, kıdem tazminatı hesabında esas alınacak ücret işçinin son ücretidir. Ancak parça başı, akort, götürü veya yüzde usulü gibi ücretin sabit olmadığı hallerde son bir yıllık süre içinde ödenen ücretin o süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama ücret bu tazminatın hesabına esas tutulur.
Son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı takdirde, tazminata esas ücret, işçinin işten ayrılma tarihi ile zammın yapıldığı tarih arasında alınan ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle hesaplanır. Kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gereken ücret, işçinin brüt ücretidir. O halde, kıdem tazminatı, işçinin fiilen eline geçen ücreti üzerinden değil, sigorta primi, vergi sendika aidatı gibi kesintiler yapılmaksızın belirlenen brüt ücret göz önünde tutularak hesaplanmalıdır.
Kıdem tazminatı her ne kadar işçi lehine artırılabilir olsa da ödenebilecek maksimum tavan miktarı belirlenmiştir. Verilecek kıdem tazminatının tavanı, en yüksek devlet memuruna (Bakanlık Müsteşarı) verilen bir yıllık emekli ikramiyesi tutarıdır. Bu bakımdan, işçi ve işveren arasında kararlaştıracak kıdem tazminatı miktarı belirlenen tavan miktarını aşamaz.
Vergilendirme noktasında ise kanun koyucu kıdem tazminatı alacağını gelir vergisi ve SGK primleri açısından istisnaya tâbi tutmuştur. Kıdem tazminatlarında sadece damga vergisi (binde 7,59) alınmaktadır. Ancak eğer işveren kıdem tazminatını aşan bir ücret miktarını tazminata esas tutarsa, tavan uygulamasını aşan bu miktar ayrıca gelir vergisi ve sigorta primine tabi olacaktır.
[vc_row][vc_column][vc_column_text] [/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_message message_box_style=”outline” message_box_color=”blue” icon_fontawesome=”fas fa-balance-scale”]1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’ üncü maddesinin ilgili fıkrası şu şekildedir: “Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hakim gecikme süresi için, ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder.” Zamanında ödenmeyen kıdem tazminatına ilişkin faiz temerrüt veya dava tarihinden değil iş akdinin sona erdiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak Toplu İş Sözleşmesi’nde bu tazminatın ödenmesi hususunda makul bir süre kararlaştırılmışsa (örneğin 20 ya da 30 gün gibi), faiz hesaplaması öngörülen sürelerin bitiminden itibaren uygulanacaktır.[/vc_message]
Kıdem Tazminatı Hesaplama İşlemi
- Çalışanın çalıştığı toplam süre belirlenir.
- Çalışanın çalıştığı toplam yıl sayısı ile aldığı son brüt ücret (yol, yemek ve diğer yan ödemelerle birlikte) çarpılır.
- Tam yıl sürenin dışında kalan sürenin toplam gün sayısı belirlenir ve günlük brüt ücretle çarpılır.
- Ortaya çıkan tutardan %0,759 oranında damga vergisi kesilir ve geriye kalan tutar, kıdem tazminatı tutarını gösterir ve çalışana bu tutar ödenir.
Kıdem Tazminatının Ödenmesi
Kural olarak kıdem tazminatının iş akdinin sonlandırıldığı anda ödenmesi gerekmektedir. Ancak günümüzde genellikle yazılı veya sözlü olarak işçiden muvafakat alınması suretiyle ödenebileceği öngörülmektedir.
İş Kanunu’nda kıdem tazminatının verilmesi hususunda belirlenmiş bir süre bulunmamaktadır. Uygulamada kıdem tazminatı ödemesinin işe son verme ve iş akdinin feshedilmesiyle birlikte yapılması gerekmektedir. Ancak günümüzde genellikle işçi işverene bu ödemeyi yapması konusunda belirli bir zaman öngörebilmektedir. İşçi dilerse öngördüğü bu zamanı işveren ile birlikte ortak karar alarak da yapabilmekte iken tek başına da yapabilmektedir.
Kıdem tazminatları iş akdinin sonlanması ile birlikte derhal ödenmelidir. Bununla birlikte toplu iş akitleri ile bu konuda makul bir süre belirlenmiş olabilir. Bu durumda söz konusu tazminat en geç o sürenin sonunda ödenmiş olmalıdır. Aksi takdirde işçinin gecikme sebebiyle ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden faiz alma hakkı doğar. İşçi bu hakkını dava açmak yoluyla elde edebilecektir. Kıdem tazminatı ücret niteliği taşımamaktadır. Bu nedenle kısmen veya tamamen bir başka üçüncü bir kişiye devri gerçekleştirilebilir veya haczedilebilir.
Kıdem Tazminatında Zamanaşımı Süresi
Kıdem tazminatı zamanaşımı süresi iş akdinin feshinden itibaren 5 yıldır (4857 sayılı İş Kanunu Ek Madde). İşçi 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde kıdem tazminatı talebiyle iş davası açmadığı takdirde, bir daha bu çalışmasıyla ilgili kıdem tazminatı davası açamaz.
Kıdem Tazminatında Temerrüt ve Faiz
Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği 1475 sayılı Kanunun 14/11. maddesinde öngörülmüştür. O halde faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır. Bu noktada, iş sözleşmesinin ölüm ya da diğer nedenlerle son bulması faiz başlangıcını değiştirmez. Ancak, yaşlılık, malullük aylığı ya da toptan ödeme almak için işyerinden ayrılma halinde 1475 sayılı Kanun’un 14/3. maddesine göre işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğunu belgelemesi şarttır. Bu halde faiz başlangıcı da anılan belgenin işverene verildiği tarih olmalıdır. Eğer belge verilmemişse faiz dava tarihinden itibaren başlar.
Emekliliğe hak kazanma belgesi işverene bildirilmemişse, işverence kıdem tazminatı olarak ilk taksitin ödendiği tarih bakiye kıdem tazminatı için de faiz başlangıcı olmalıdır. Böyle bir taksit ödemesi de olmadığı durumlarda faiz başlangıcı, davanın açıldığı ya da icra takibinin başladığı tarihtir.
İşe iade davası sonrasında işçinin süresi içinde başvurusuna rağmen işverence işe başlatılmadığı tarih fesih tarihi olmakla, kıdem tazminatı bakımından faiz başlangıcı da, işçinin işe alınmayacağının açıklandığı tarih ya ela bir aylık işe başlatma süresinin sonudur. Kıdem tazminatı ödenmekle feri hak olan faiz hakkı da son bulur. Ancak kıdem tazminatının kısmen ödenmiş olması durumunda son taksit ödeninceye kadar faiz hakkı saklı tutulabilir. Davanın açılması da ihtirazı kayıt anlamına gelmektedir.
Kıdem tazminatının taksitler halinde ödenmesini kabul eden işçi, bu konuda iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürüp kanıtlamadığı sürece faiz hakkından vazgeçmiş sayılır. Taksitlerin zamanında ödenmesi durumunda ayrıca faize hak kazanılamaz. Bu konuda daha sonraki taksitlerin ödemesi sırasında ihtirazı kayıt ileri sürülmesinin sonuca bir etkisi yoktur. Kıdem tazminatının taksitler halinde ödenmesini öngören anlaşmanın işverence ihlali halinde işçi, kıdem tazminatının tamamı için fesih tarihinden itibaren faize hak kazanır.
Kıdem Tazminatı Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Kıdem tazminatı bir işçilik alacağı olduğundan bu konuda yaşanan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme İş Mahkemeleridir. İş sözleşmesi sona eren ve kıdem tazminatı almaya hak kazanan işçinin tazminatı işveren tarafından ödenmemesi halinde dava şartı olan arabuluculuk faaliyeti sonrası İş Mahkemelerinde dava açmak gerekmektedir. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır.
İşçilik alacağına ilişkin İş Mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme ise davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir.
Kıdem Tazminatı Yargıtay Kararları
Yargıtay 9.HD- Karar No: 2020/7438
- İş Kanunu 14. Madde
- Kıdem Tazminatı
Taraflar arasında, kıdem ve ihbar tazminatı istekleri yönünden fasılalı çalışmalar nedeni ile zamanaşımına uğrayan çalışma dönemi olup olmadığı, bir başka anlatımla bir kısım kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Dairemizin kökleşmiş içtihatları uyarınca, fasılalı çalışmalar arasında 10 yıllık sürenin geçmemesi halinde 1475 sayılı Kanunun 14/2. maddesi uyarınca hizmetler birleştirilmek sureti ile tüm hizmet süresi üzerinden kıdem ve ihbar tazminatı hesaplanması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta davacı işçinin davalı işveren nezdinde ilk dönem çalışma süresi sonu olan 12/09/1990 tarihinden sonra işyerinde 27/05/2003 tarihinde çalışmaya başladığı, ilk dönemin sona ermesinden sonra kıdem ve ihbar tazminatı için aranan 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davalının davaya karşı süresinde sunduğu zamanaşımı itirazı dikkate alınarak kıdem ve ihbar tazminatı istekleri bakımından zamanaşımına uğrayan dönemin hizmet süresinden dışlanması gerekirken tüm süre üzerinden hesaplama yapılması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 9.H.D., Karar No:2004/28288
- İş Kanunu 14. Madde
- Kıdem Tazminatı
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 20/II.c.1 maddesinde açıkça, feshin geçerli nedenlere dayandığının ispat yükü davalı işverene verilmiştir. İşveren ispat yükünü yerine getirirken, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu kanıtlayacaktır. Buna göre fesih işlemini yazılı yapmış olması, belli durumlarda işçinin savunmasını istediğini belgelemesi, yazılı fesih işleminin içeriğinde dayandığı fesih sebeplerini somut ve açık olarak göstermiş olması gerekir. İşverenin biçimsel koşulları yerine getirdiği anlaşıldıktan sonra, içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli (veya haklı) olduğunun kanıtlanması aşamasına geçilecektir.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi işverene, işçinin davranışlarından ve yeterliliğinden kaynaklanan sebeplerle iş sözleşmesini feshetme yetkisi vermiştir. İşçinin davranışlarından kaynaklanan fesihte takip edilen amaç, işçinin daha önce işlediği iş sözleşmesine aykırı davranışları cezalandırmak veya yaptırıma bağlamak değil; onun sözleşmesel yükümlülükleri ihlale devam etmesi, tekrarlaması olasılığından kaçınmaktır. İşçinin davranışları sebebiyle iş sözleşmesinin feshedilebilmesi için, işçinin iş sözleşmesine aykırı, sözleşmeyi ihlal eden bir davranışının varlığı gerekir. İşçinin kusurlu davranışı ile sözleşmeye aykırı davranmış ve bunun sonucunda iş ilişkisi olumsuz bir şekilde etkilenmişse işçinin davranışından kaynaklanan geçerli bir fesih söz konusu olur. Buna karşılık, işçinin kusur ve ihmaline dayanmayan sözleşmeye aykırı davranışlarından dolayı işçiye bir sorumluluk yüklenemeyeceğinden işçinin davranışlarından kaynaklanan geçerli fesih nedeninden de bahsedilemez.
İşçinin davranışlarından ve yeterliliğinden kaynaklanan nedenler, aynı Kanun’un 25. maddesinde belirtilen nedenler yanında, bu nitelikte olmamakla birlikte, işyerlerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen nedenlerdir. İşçinin davranışlarından veya yetersizliğinden kaynaklanan nedenlerde, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içinde beklenemeyeceği durumlarda, feshin geçerli nedenlere dayandığını kabul etmek gerekecektir. İspat yükü kendisinde olan işveren, geçerli ve haklı nedende davacının davranışının veya yetersizliğinin işyerinde olumsuzluklara yol açtığını ve iş ilişkisinin çekilmez hal aldığını da ispat etmelidir. Diğer taraftan “haklı fesih sebebinin feshe yetkili makam tarafından öğrenilmesinden itibaren 6 iş günlük hak düşürücü süre içinde feshedilmemesi feshin haklı olma özelliğini ortadan kaldırsa da geçerli olmasına etkili değildir.
Yargıtay 9.H. D. – Karar No: 2017/19088
- İş Kanunu 14. Madde
- Kıdem Tazminatı
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere davacının sosyal paylaşım sitesinde kendi hesabından fesih tarihinden iki ay önce 2016 yılında bir kez, 2015 yılında ise birden fazla paylaşımda, eleştiri sınırlarını aşan, “…ülkenin içine sıçmakla görevlendirilen arkadaş ‘KİMSE TÜRKİYE’NİN GÜCÜNÜ SINAMAYA KALKMASIN”, “Bu ‘Ağacın Genci’ olan…Müsteşarı ne iş yapar” ‘Ayyaş olmayan’ iki o… çocuğunun ülkeyi soktuğu hale bak”, “Genel Müdür” diyordu artık demiyor çünkü elinde özel kalem müdürü gibi Başbakan var”, “% 40 küsür oy alan her Dingil Türkiye’nin yönetim şeklini değiştirecekse vay halimize” ve “41 yıllık hayatımda çok yavşak gördüm ama iktidar olanlarını ikinci kez görüyorum” şeklindeki sosyal medyada yer alan açıklamalarda bulunduğu, bu paylaşımın eleştiri düzeyini aştığı anlaşılmaktadır.
Dosya içeriğine göre davacının iş sözleşmesinin Cumhurbaşkanına ve hükümete yönelik hakaret içeren sosyal paylaşımları sebebiyle tazminatsız feshedilmiştir. Paylaşımlarının eleştiri sınırlarını aştığı, hakaret boyutunda olduğu anlaşılmaktadır. Davacı basın işinde çalışan bir kişidir. Davacının bu davranışlarının işyerinde olumsuzluklara yol açtığı sabittir. İşyeri dışında söylenen bu sözler nedeni ile feshin haklı nedene dayanmadığı yönünde gerekçe kabul edilse dahi, davacının bu davranışları işyerinde olumsuzluklara neden olmuş ve işveren açısından iş ilişkisinin sürdürülmesi beklenemez bir hal almıştır. Feshin geçerli nedene dayandığının kabulü gerekir.
Yargıtay 9.HD-Karar No : 2020/7495
- İş Kanunu 14. Madde
- Kıdem Tazminatı
Taraflar arasında iş sözleşmesinin sona erme şekli ve davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut olayda, davacı 16.07.2014 tarihli ihtarname ile iş yerinde 16.07.2014 tarihine kadar çalıştığını, Sosyal Güvenlik Merkezinin 04.06.2014 tarihli yazısı ile, 15 yıl 3600 gün şartını karşıladığını, bu nedenle iş sözleşmesini feshettiğini ve kıdem tazminatının ödenmesini talep ettiği görülmüştür. Davalı ise, davacının kendine ayrı iş yeri açacağını beyan ederek 31.12.2013 tarihinde iş sözleşmesini feshettiğini beyan ettiği görülmüştür.
Davacı tanıklarının iş sözleşmesinin nasıl sona erdiğine ilişkin bilgilerinin olmadığı, davacı ile aynı iş yerinde çalışan davalı tanığının ise davacının kendi isteği ile iş yerinden ayrıldığını, dükkan açmak istediğini ve ayrıldıktan sonra da açtığını beyan ettiği görülmüştür. Yine Sosyal güvenlik kayıtlarında davacının 31.12.2013 tarihinde işten ayrılışının davalı tarafça bildirildiği görülmektedir. Aynı gün Dairemiz incelemesinden geçen 2016-23748 esas sayılı dosyada davacının kardeşinin 31.12.2013 tarihinden davalı iş yerinden, kendine ait iş yeri kurmak için ayrıldığı ve 09.01.2014 tarihinde iş yerini açtığı anlaşılmıştır. Eldeki dosyada davacının Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvuru tarihinin ise 30.04.2014 tarihi olduğu görülmüştür. Bu bilgiler ışığında tüm dosya kapsamının incelenmesi ile, davacının 31.12.2013 tarihinde kardeşi ile birlikte yeni bir iş yeri açmak amacı ile iş yerinden ayrıldığı, davacının Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurusunun makul sürenin geçirilmesinden sonra yapıldığı, bu nedenle davacının iş yerinden emeklilik nedeni ile ayrıldığının kabul edilemeyeceği anlaşılmakla davacının kıdem tazminatına yönelik talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 9.HD- Karar No: 2020/7107
- İş Kanunu 14. Madde
- Kıdem Tazminatı
İş akdinin kim tarafından feshedildiği ile kıdem ve ihbar tazminatı alacakları taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Davacı işçi, iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinde bulunmuş, davalı işveren davacının kendisinin ayrıldığını savunmuştur. Mahkemece davacının kardeşi olan …‘un açtığı Bursa 9. İş Mahkemesi’nin 2014/426 Esas dosyasında görülen davasında, zam talebinin karşılanmaması üzerine işyerinden ayrıldığı yönündeki isticevap beyanının davacı işçi bakımından da sonuç doğurduğu gerekçesi ile her iki tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Sözü edilen dosyada davacının kardeşi olan … sadece kendisi ile ilgili açıklamada bulunmuş olup ilgili dosyada yapılan yargılama sonunda işçinin haklı feshine değer verilerek kıdem tazminatı isteği kabul edilmiştir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamayacak şekilde iş ilişkisinin sonlandırılmasında ispat yükü davalı işveren üzerinde olup davalı tarafından dosyaya devamsızlık tutanakları sunulmamıştır.
Davacının bu dosyadaki isticvabında ise zam talebinin karşılanmadığı, ancak bu arada işler azaldığı için işveren tarafından iş sözleşmesinin feshedildiği açıklanmıştır. Davacının sözü edilen beyanında fesih yönünden aleyhine değerlendirilebilecek bir durum mevcut olmayıp işveren tarafından iddia edildiği gibi davacının kendisinin ayrıldığı ya da istifa olgusu tutanaklar veya istifa dilekçesi ile ispatlanamadığından her iki tazminat isteğinin kabulü gerekirken yazılı şekilde isteklerin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 9.H.D.-Karar No: 2020/6618
- İş Kanunu 14. Madde
- Kıdem Tazminatı
İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6 ncı maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır. ……
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.
Yargıtay 9. H.D. – Karar No: 2020/6369
- İş Kanunu 14. Madde
- Kıdem Tazminatı
Davacı işçi iş sözleşmesini çalışma koşullarında esaslı değişiklik ve yetkisi olmayan bir işte görevlendirilmiş olması nedeni ile haklı nedenlerle feshedildiğini ileri sürmüş ve kıdem tazminatı talebinde bulunmuştur. Mahkemece, davacının yetkisi dahilinde görevlendirme yapıldığı ve çalışma koşullarında değişikliğin ardından 8 ay kadar fiilen yeni görev yerinde çalışmasını sürdürdüğü ve değişikliği zımnen kabul etmiş sayılacağı gerekçeleri ile davacı tarafından yapılan feshin haklı nedene dayanmadığı belirtilerek kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İş Kanunu’nun 22. maddesine göre işçinin çalışma koşullarında işçi aleyhine değişikliğin işveren tarafından yazılı olarak yapılması ve değişikliğin 6 iş günü içerisinde işçi tarafından yazılı olarak kabulü gerekir. Kanuni düzenlemeye göre işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklik işçiyi bağlamaz.
Somut uyuşmazlıkta davacı işçi davalı bankanın genel müdürlük işyerinde çalışırken önce Levent şubesinde görevlendirilmiş 3 ay kadar sonra bu defa Avcılar şubesinde çalışmak üzere görev değişikliği yapılmıştır. Dosya kapsamı ve özellikle her iki taraf tanık anlatımlarına göre genel müdürlük işyerinde işyerine gidiş gelişlerde servis imkanı olduğu halde, şube işyerlerinde servis sağlanmamış ve yol parası da ödenmemiştir. Böyle olunca çalışma koşullarının davacı aleyhine değiştirildiği anlaşılmakla, işçinin değişiklik sonrasında 8 ay kadar çalışmaya devam etmesinin değişikliği zımni olarak kabul ettiği anlamına gelmediği kabul edilmeli ve işçinin iş sözleşmesini haklı olarak feshettiği sonucuna varılarak kıdem tazminatı hüküm altına alınmalıdır. Talebin yerinde olmayan gerekçe ile reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 22. H.D.-Karar No: 2020/4693
- İş Kanunu 14. Madde
- Kıdem Tazminatı
İş sözleşmesini sona erdiren en önemli sebeplerden biri fesihtir. Fesih, sürekli (belirli ya da belirsiz süreli) bir iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesi ile sona erdiren, tek taraflı ve karşı tarafa ulaşması gerekli bozucu yenilik doğuran bir haktır. Dolayısıyla fesih karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuran, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen bir irade açıklamasıdır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25’inci maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı hâlinde, işverenin iş sözleşmesini haklı nedenle fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Söz konusu maddenin (e) alt bendi ise “İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” şeklindedir.
İşçinin, işverenin işi ve iş yeri ile ilgili hukuken korunması mümkün haklı menfaatlerini koruması, zarar verici veya risk altına sokabilecek davranışlardan kaçınması sadakat borcunun temelini oluşturmaktadır.
İşçinin sadakat borcuna aykırı davranması, bir başka deyişle doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması hâlinde işverenin haklı nedenle fesih hakkını kullanabilmesi için işçinin bu davranışının mutlaka suç oluşturması gerekmez. Bununla birlikte hangi davranışların sadakat borcuna aykırı olduğunu önceden belirleyebilmek de mümkün değildir. Davranışın iş ilişkisinin temelini oluşturan güveni sarsıcı nitelik taşıyıp taşımadığı üzerinde durulmalıdır. Bu değerlendirme yapılırken özellikle işçinin yaptığı iş ve işin nitelikleri ile iş yerinin özellikleri, işçinin konumu ve işin gerekleri, varsa mesleki adetler gibi objektif unsurlar değerlendirilerek davranışın sadakat borcuna aykırılık oluşturup oluşturmadığı tespit edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta Selçuk Belediyesinin alt işvereni olan davalı şirket yanında çalışan davacının iş sözleşmesinin sosyal medya paylaşımları sebebiyle feshedildiği, paylaşımlardan birinde davacının Selçuk Belediye Başkanına hitaben “…Dar gelicek bu Selçuk darrrrr… mezar zannedeceksin kabus bu diyeceksin az sonra uyanınca hepsi geçicek diyeceksin….Bu sefer çocuk katillerinin hırsızların vurguncuların kuklası oldun. Kısacası adamın adamı oldun. Yani adam olamadın…” ifadelerini kullandığı ; bir diğerinde “…görevimin başındayım beni kovacak delikanlıları bekliyorum…” ifadelerini kullandığı ; bir diğerinde de “namuslu ve şerefli iseler beni kovsunlar” ifadelerini kullandığı görülmektedir.
Söz konusu paylaşımların tespiti sonrasında asıl işveren tarafından 02/07/2014 tarihinde davacının çalışmasına son verilmesi gerektiği alt işverene bildirilmiş, bunun üzerine de alt işverence 07/07/2014 tarihinde iş sözleşmesi feshedilmiştir. Belirtmek gerekir ki, asıl işverene yönelik olan davacının söz konusu paylaşımları, alt işveren bakımından da ahlâk ve iyi niyet kuralları ile doğruluk ve bağlılığa uymayan bir nitelik arz ettiğinden, somut olayda kanuni süre içinde gerçekleştirilen fesih haklı sebebe dayanmaktadır. Diğer taraftan, Mahkemece asıl işverence 16/06/2014 tarihinde bildirim yapılmasına karşın feshin 07/07/2014 tarihinde gerçekleştirilmesine göre altı iş günlük sürenin geçtiği gerekçesine dayanılmış ise de, 16/06/2014 tarihli yazıda fesih talebinden söz edilmediği, buna mukabil ilk kez 02/07/2014 tarihli yazı ile davacının belediyedeki görevine son verilmesinin alt işverene bildirildiği anlaşıldığından, feshin altı iş günlük süre içinde yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla, işverence gerçekleştirilen fesih haklı olduğundan kıdem ve ihbar tazminatı istemlerinin reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 9.H.D. Karar No: 2020/2329
- İş Kanunu 14. Madde
- Kıdem Tazminatı
Davacı kadın işçinin evlilik sebebiyle feshi kendisinden kaynaklanan bir fesih nedeni olup, işverenin başlattığı soruşturma sonrasında gerçekleştirileceği anlaşılan haklı feshin sonuçlarını ortadan kaldırmak maksadıyla yapıldığı ve hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Feshe konu olayda davacı işçinin davalı işyerinde işveren açısından haklı fesih sebebi oluşturduğuna kuşku duyulmayan birçok usulsüz işleminin ortaya çıkmasından sonra devam eden soruşturma sürecinde evlendiği ve bu durumu fesih nedeni yaptığı anlaşılmakla davacı işçinin hakkın kötüye kullanımı mahiyetindeki öne geçen feshi hukuken korunamaz. Açıklanan nedenlerle davacının kıdem tazminatı talebinin reddi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde isteğin kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_message]Yargıtay’ın sitesinde daha fazla emsal karar indirebilirsiniz. https://www.yargitay.gov.tr/[/vc_message]