İtirazın iptali davası, alacaklı olduğunu kanıtlamak içinde İİK 68-68/a maddeleri anlamında belge olmayan veya bu belgeler olsa bile itirazın kaldırılması yoluna başvurmak istemeyen alacaklının, borçlunun itirazını ortadan kaldırmak ve takibin sonraki aşamalarına geçebilmek için açtığı davaya denir. İtirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır (İİK m.67). Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. Yargıtay’a göre, itirazın iptali davası, dava konusu takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir edim davasıdır. İtirazın iptali davası ve alacak davası arasındaki farklar:
- İtirazın iptali davası açabilmek için yapılan bir ilamsız icra takibine borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve borçlunun itirazının icra mahkemesinde kaldırılmış olması gerekir. Alacak davası açabilmek için alacağın muaccel olması yeterlidir. Borçluya karşı icra takibine başlanmış olması gerekmez.
- İtirazın iptali davası hak düşürücü süreye tabidir. Alacak davasında süre, alacağın kaynağının dayandığı nedene göre hak düşürücü süre olabileceği gibi, zamanaşımı süresi de olabilir.
- İtirazın iptali davasında koşulları oluşmuşsa “icra inkâr tazminatına” hükmedilir. Alacak davasında icra inkâr tazminatına hükmedilmez.
Değerli okuyucularımız tarafımıza sıklıklar;
İtirazın İptali Davası Nedir?
İtirazın iptali davası; borçlunun itiraz ederek, durdurulmuş takibin yeniden başlaması için alacaklı tarafından, takibe itiraz eden borçluya karşı genel mahkemede açtığı davadır. Eğer dava kabul edilirse, borçlunun yaptığı itiraz iptal edilir ve takip işlemleri kaldığı yerden devam eder. İtiraz iptali davası için bazı koşulların oluşması gerekir. İtiraz iptal davası; belgeye bağlı olmaz ya da belgeye bağlı olsa da likid olmayan alacaklar üzerinden açılır. İcra ve İflas Kanunu’nun 68.maddesi uyarınca; bu maddede belirlenen belgelere sahip olunduğunda, itirazın kesin olarak kaldırılması için, icra mahkemesine başvurulmak istenmiyorsa alacaklı, itirazın kendisine tebliği edilmesiyle birlikte 1 yıl içinde, genel mahkemeye başvurarak, itiraz iptal davası açar.
İtirazın İptali – Madde 67 (Kanuni Düzenleme)
- Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
- Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
- İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
- Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
- Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.
İtirazın İptali Davası Koşulları
İtirazın iptali davası açabilmesi için gereken koşulları şunlardır:
- Geçerli bir ilamsız icra takibi yapılmış olmalıdır. İtirazın iptali davası bakılabilmesi için öncelikle her yönüyle geçerli, ayakta bulunan bir icra takibinin bulunması gerekir. Ortada geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. Yargıtay’a göre mükerrer ilamsız takipler için itirazın iptali davası açılamaz. İtirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı bir davadır. Yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi, itirazın iptali davası bakımından bir dava koşuludur.
- Süresi içerisinde yapılmış geçerli bir itiraz olmalıdır. Geçerli bir itiraz yoksa davanın salt bu nedenle reddi gerekir. Alacaklı kural olarak borca ve imzaya ilişkin bütün itirazlar için itirazın iptali davası açabilir. Ancak itirazın iptali davası her şeyden önce bir alacak davası olduğundan takip konusu alacağa ilişkin olmayan itirazlar için alacaklı, itirazın iptali davası açamaz, yalnızca itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurabilir.
- Davanın açıldığı anda alacaklının hukuksal yararının olması gerekir. Alacaklının henüz muaccel olmayan veya takipten sonra ödenen bir alacak için dava açmakta hukuksal yararı yoktur. Borçlu takipten sonra, ancak itirazın iptali davası açılmadan önce itirazına konu borcu tamamen öderse alacaklının itirazın iptali davası açmasında hukuksal yararı kalmaz.
- İtirazın iptali davası, bir yıl içerisinde açılmalıdır. Süre, itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlar. Ödeme emri tebliğ edilmeden açılan itirazın iptali davası dinlenmez. Alacaklı bir yıl içerisinde itirazın iptali davası açmazsa yaptığı ilamsız takip düşer. Ancak alacaklı bir yıldan sonra da alacağı için genel hükümlere göre bir alacak davası açabilmektedir. Ancak bu itirazın iptali davası olmadığı için faklı sonuçlar doğuracaktır.
İtirazın İptali Davasında Usul
İtirazın iptali davasında davacı alacaklı, davalı ise borçludur. Davacı, borçlunun itirazının iptaline, takibin devamına, borçlunun takip konusu borcu ödemeye ve inkâr tazminatına mahkûm edilmesine isteyecektir. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. İtirazın davası sınırlı inceleme yetkisine sahip olan icra mahkemesinde değil de genel hükümlere göre karar veren genel mahkemelerde görüleceği için bu davada genel ispat ve kanıt kuralları geçerlidir. Bu sebeple alacaklı alacağını her türlü niteliksiz adi senetlerle de ispatlayabilir.
Görevli mahkeme, kural olarak asliye hukuk mahkemesidir. Takibe konu alacak iş hukukundan doğuyorsa tüketici mahkemelerinde bakılır. Takibe konu alacak kira alacağı olup da itiraz üzerine alacaklı tarafından itirazın iptali ve tahliye isteminde bulunulmuş ise açılan davada sulh hukuk mahkemesi görevlidir. Zira kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar da dava konusunun eğer ve tutarına bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesinde görülür.
Yetkili mahkeme genel hükümlere göre belirlenir. Zira itirazın iptali davası için icra ve iflas kanununda özel bir yetki kuralı öngörülmemiştir. Dolayısıyla itirazın iptali davasının icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde bakılması gibi bir zorunluluk söz konusu değildir. İcra dairesinin yetkisine itiraz edilmemiş ise yetkinin kamu düzenine ilişkin ve kesin olduğu durumlar dışında, takip artık yetki bakımından kesinleşir.
Zorunlu Arabuluculuğa Tabi Olan İtirazın İptali Davaları
Yargıtay ticari nitelikteki itirazın iptali davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu ve davadan önce arabulucuya başvurulmasının dava koşulu olduğu görüşündedir. İtirazın iptali davasının açılması durumunda aynı alacakla ilgili genel hükümlere göre alacak davası açılmasında hukuksal yarar olmadığı, itirazın iptali davası süresinde açılmamış ise veya başka bir nedenle alacaklı davasını ıslah suretiyle alacak davası olarak devam etmek istiyor ise itirazın iptali davasını ıslah yolu ile alacak davasına dönüştürebileceği, itirazın iptaline karar verilmesi durumunda ilamın icra dairesine ibrazı suretiyle duran icra takibine devam edilerek alacağın tahsilinin sağlanabileceği gözetildiğinde, itirazın iptali davasının alacağın tahsilini sağlama amacına hizmet ettiği anlaşılacaktır.
Yine itirazın iptali davasında alacaklının davadan kısmen veya tamamen feragat etmek suretiyle alacağından vazgeçebileceği buna karşılık borçlunun yargılama sırasında alacak tutarını kısmen veya tamamen ödemesinin geçerli olduğu, ödeme tutarınca borcun sona ereceği, borçlunun icra takibine yaptığı itirazdan kısmen veya tamamen vazgeçmek suretiyle alacaklının alacağını kısmen veya tamamen kabul edilebileceği gözetildiğinde, itirazın iptali davasının 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun aradığı anlamda tamamen taraf iradelerinin egemen olduğu ve tarafların dava konusu alacak hakkında serbestçe tasarrufta bulunabileceği dava türlerindendir. Bu nedenlerle ticari dava niteliğindeki itirazın iptali davalarının zorunlu arabuluculuğa tabidir.
İtirazın İptali Davasının Kabulünün Sonuçları
Mahkeme alacaklının davasında haklı olduğu kanısına varırsa davayı kabul ederek borçlunun borca itirazının iptaline karar verir. Mahkemenin hüküm kurarken alacaklının takip talebinde belirttiği ve haklı bulunan her bir alacak kalemi için bunlara uygulanması gereken temerrüt faiz oranlarının ne olduğunun ve takibin ne kadar miktar üzerinden devam edeceğinin kararda ayrı ayrı belirtilmesi gerekir. Takip talebinde istenilmeyen alacak ve ferileri hakkında dava konusu olsa bile karar verilemez. Zira itirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı bir davadır. Mahkeme tarafından hüküm kurulurken takipten sonra işleyecek faiz konusunda bir açıklama yapılmamışsa bu konuda takip talebine yolama yapıldığının kabulü gerekir.
Mahkeme itirazın iptaline karar verirse Takip kesinleşir. Davanın kabulüyle birlikte alacaklı itirazın iptali kararını icra dairesine vererek, durmuş olan takibe devam edilmesini ve haciz yapılmasını isteyebilir. Alacaklının haciz isteyebilmesi için itirazın iptali kararının kesinleşmesi gerekmez. Ancak itirazın iptaline karşı yasa yoluna başvuran taraf, takibinin durdurulmasını isteyebilir. Mahkemenin davanın kabulü yönünde verdiği karar maddi anlamda kesin hüküm oluşturur. Bu nedenle davanın kabulü durumunda borçlu alacaklıya karşı ayrıca bir olumsuz tespit veya geri alma davası açamaz.
İtirazın İptali Kararının İcrası
İlamsız icra takibinde itiraz icra takibini durdurmaktadır. Takibe devam edilebilmesi için itirazın iptali davası açan alacaklının kaldırma kararını icra dosyasına eklemesi gerekmektedir. Bununla beraber itirazın iptali kararının kesinleşmemesi alacaklının haciz, satış istenmesinin önünde bir engel değildir. İtirazın kaldırılması sonucu oluşan feri alacaklar için borçluya tebliğde bulunulması gerekmektedir.
İtirazın İptali Davası Açıldıktan Sonra Yargılama Devam Ederken Borcun Ödenmesi
İtirazın iptali davası açıldıktan sonra yargılama devam ederken takip dosyasındaki kapak hesabını da kapsayacak şekilde (icra harç, faiz, masraf, icra vekâlet ücreti) borcun ödenmesi durumunda dava konusuz kalır. Bu nedenle “esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulur. Davadan sonra borcun kısmen ödenmesi durumunda ise bu tutar hükme bağlanan miktardan düşülmeksizin “icra müdürlüğünce infaz aşamasında gözetilmesine” şeklinde ibare düşülür. Yani dava açıldıktan sonra yapılan kısmi ödemelerin icra müdürlüğünce infaz sırasında gözetilmesi yönünde bir hüküm kurulur, bu ödemeler alacaktan mahsup yapılmaz.
Mal Beyanında Bulunma Yükümlülüğü
Borçlu mahkeme kararına tefhim veya tebliğinden itibaren üç gün içinde mal beyanında bulunmak zorundadır. Borçlu, yargılama giderlerine ve alacaklı kendini vekille temsil etmişse vekalet ücretine mahkum edilir.(HMK m.326)
İcra İnkar Tazminatı
İtirazın iptali davası sonucunda borçlu haksız bulunursa ve alacaklı dava dilekçesinde istemde bulunmuşsa borçlu icra inkâr tazminatına mahkûm edilir. (İİK m.67) İcra inkar tazminatı, itirazının haksızlığına karar verilen borçlunun haksız yere itiraz ettiği için ödemeye mahkum edildiği paradır. İcra inkar tazminatı, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olup bağımsız bir davaya konu edilemez. Niteliği itibari ile bir tazminat değil, haksız yere borca itiraz eden borçlu için bir yaptırımdır. İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesinin koşulları:
- Geçerli bir ilamsız icra takibinin yapılmış olması gerekmektedir. İcra inkar tazminatına, yalnızca para alacaklarından dolayı başlatılan ilamsız icra yollarından birine gidilmesi halinde hükmedilebilir. Genel haciz yoluyla takip ve rehinin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip yollarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilir. İcra dairesinin yetkisine itiraz edilen durumlarda, bu itiraz usulünce incelenerek sonuçlandırılmadığı sürece, geçerli bir takip söz konusu değildir. Geçerli bir ilamsız icra takibi yapılmamışsa dava genel hükümlere göre açılan bir “edim davası” sayılır. Bu nedenle dava sonunda icra inkar tazminatına hükmedilmez.
- Borçlu süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmiş olmalıdır. Zira borçlu süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmezse takip kesinleşir. Borçlu, süresi içinde itiraz etmemiş veya süresinden sonra itiraz etmiş ve bu nedenle ilamsız icra takibi kesinleşmişse alacaklının, itirazın iptali davası açmasında hukuksal yararı olmayacağından açılan davada borçlu, icra inkar tazminatına mahkum edilemez. İcra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun bizzat itiraz etmesine gerek yoktur, vekili de itiraz edebilir.
- Süresi içerisinde açılmış bir itirazın iptali davası bulunması gerekmektedir. İtirazın iptali davası açma süresi geçtikten sonra açılan normal bir alacak davasında borçlu, icra inkâr tazminatına mahkum edilemez.
- Alacaklı dava dilekçesinde açıkça isteme bulunmuş olmalıdır.
- Borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmiş olmalıdır. Borçlunun haksız olup olmadığı dava tarihi itibariyle değil takip tarihi itibariyle belirlenmelidir. Eğer borçlu ödeme emrine karşı yaptığı itirazında, takip tarihi itibariyle haksız ise inkâr tazminatına hükmedilir. Borçlunun davada haksız çıkması itirazının da haksız olduğu anlamına gelmez. Borçlunun haksız olup olmadığını anlamak için itiraz ettiği alacağın belirli olup olmadığına bakmak gerekir. Likit olmayan alacaklarda, alacağın gerçek miktarını belirleyebilmek için ya tarafların alacak miktarı üzerinden anlaşması ya da mahkemeden karar alması gerekir.
Takibe konu alacağın varlığının ve varsa miktarının saptanması, öncelikle kusur ve hasar açısından bir inceleme yapılmasını ve sonuçta tazminat yönünden yargıcın takdirini gerektirmekte ise gerek icra takip ve gerekse dava tarihi itibariyle likit bir alacak mevcut değildir. Bu nedenle davalıların icra inkar tazminatından sorumlu tutulmaları da hukuken mümkün değildir. Örneğin sözleşme cezasına dayanan alacak likit değildir. Zira yargıç, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirmekle yükümlü olup, ceza koşulunun miktarını da kendisi takdir eder. Ancak otobüs zorunlu koltuk ferdi kaza sigortalarında, sigorta bedeli maktu olup yargılama yapmayı gerektirmediğinden likit alacak söz konusudur. Bu sigorta nitelik olarak can sigortası türü olup rizikonun gerçekleşmesi ile sigortalı ölmüş ise poliçede ölüm durumunda ödenecek sigorta bedeli gösterilmiş bulunduğundan ve sigortanın bu bölümü bir meblağ sigortası niteliğinde olduğundan, gerçek zara hesaplamasına girişilmeksizin bu miktarın aynen ödenmesi gerekmektedir.
İcra inkar tazminatı, ret veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. Ancak davacı dilekçesinde yüzde yirmiden daha az bir icra inkar tazminatı istemişse mahkeme davacının istediğinden daha fazla bir tazminata hükmedemez. Zira yargıç tarafların istem sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Alacaklının zararı, yüzde yirmiden fazla ise ispat edilmek koşuluyla mahkeme yüze yirmiden daha fazla bir tazminata hükmedebilir. Bu anlamda bir üst sınır mevcut değildir.
İcra İnkar Tazminatı ve Faiz İlişkisi
İcra tazminatlarına asıl alacak miktarı üzerinden mi yoksa asıl alacak ile birlikte işlemiş faizin toplamı üzerinden mi hükmedilmesi gerektiği konusunda duraksamalar yaşanmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, icra inkâr tazminatının “takip konusu asıl alacak” üzerinden hesaplanması gerekir. Buna göre, itiraz hangi asıl alacak miktarı üzerinden iptal edilmiş veya kaldırılmış ise tazminata da o miktar üzerinden hükmedilmelidir. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.
Yani icra inkâr tazminatının belirlenmesinde işlemiş faizin de dâhil olduğu toplam alacak tutarı esas alınamaz. 6352 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle icra inkâr tazminatının saptanmasında “takip talebi veya davadaki istem”in belirleyici olduğu vurgulanmış olup (İİK m. 67/son), bu ifadenin yalnızca asıl alacağı kapsadığı yönünde bir sınırlandırma yapılmamıştır. Dolayısıyla takip talebi veya davadaki istemde asıl alacak dışında, işlemiş faiz de istenmişse toplam (tüm) alacak miktarı üzerinden icra inkâr tazminatının hesaplanması gerekir.
İtirazın İptali Davasının Reddinin Sonuçları
Mahkeme yaptığı incelemede, takip konusu alacağın mevcut olmadığı kanısına varırsa itirazın iptali davasını reddeder. Davanın reddi kararı ile takip konusu alacağın bulunmadığı tespit edilmiş olur. Mahkemenin davanın reddi yönünden verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm oluşturur. Bu nedenle davanın reddi durumunda alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamaz. Davanın reddi kararının kesinleşmesi ile alacaklının başlattığı takip iptal edilir.
Davanın reddi durumunda alacaklı takibinde haksız ve kötü niyetli görülmüşse borçlunun istemi üzerine, kötü niyet tazminatına mahkûm edilir. Kötü niyet tazminatı, itirazın iptali davası reddedilince alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli görülmesi durumunda, borçlunun istemi üzerine alacaklı aleyhine hükmedilen tazminattır. Kötüniyet tazminatının koşulları:
- Davanın reddine karar verilmelidir.
- Alacaklı takibinde haksız ve kötü niyetli görülmelidir. Kötü niyeti ispat yükü borçludadır. Zira iyi niyetlin varlığı asıldır. Alacaklının kötü niyetli olduğunun kabul edilmesi için yaptığı takibin haksız olduğunu bilmesi ya da bilebilecek durumda olması yeterlidir. Yargıtay içtihatlarına göre, davalının yazılı protokole karşı davacı hakkında icra takibine girişmesi tahrif edilmiş bir senedin icraya konulması alacaklının kötü niyetli olduğunu gösterir.
- Borçlu yanıt lahiyasında istemde bulunmalıdır. Kötü niyet tazminatının miktarı, reddolunan alacak miktarının yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
İtirazın İptali Davası Zamanaşımı Süresi
Alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur. İcra- İflas Kanununun 67. Maddesinde itirazın iptali davasının zamanaşımı süresi şöyle belirtilmiştir; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.”
İİK`nın 67/1 maddesi uyarınca itirazın iptali davalarında 1 yıllık hak düşürücü süre itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlar. İtiraz tebliğ edilmedikçe süre başlamaz. İcra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olması itirazın tebliği anlamına gelmez. İtirazı ve itirazdan kısmen vazgeçmeyi öğrenmiş sayılması gerektiği. İtirazın öğrenilmesinden itibaren bir senelik hak düşürücü müddet içersin de dava açılmasının dava şartlarından bulunduğu ve davanın bir senelik hak düşürücü süreden ardından açıldığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü müddet hasebiyle reddine hüküm verilir.
İtirazın İptali Davası Yargıtay Kararları
19. HD. Tarih: 25.09.2014 Esas: 2014/11465 Karar: 2014/14118
- İtirazın İptali Davası
İtirazın iptali davalarında kural olarak icra takibi tarihi itibariyle alacaklılık durumu tespit edilip, sonucuna göre hüküm kurulur. Ancak icra takibinden sonra henüz dava açılmadan önce ödeme yapılmış ise bu ödemeler yönünden dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından bu hususlar gözetilerek hüküm kurulur Somut olayda, takipte 8.190,00 TL depo talebinde bulunulmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, rapor tarihi itibariyle depo talep edilebilecek miktarın 3.000,00 TL olduğu belirtilmiş olup mahkemece bu çerçevede hüküm tesis edilip, reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekâlet ücretine karar verilmiştir. Depo talebi ile ilgili icra takibindeki 8.190,00 TL’nin bir kısmının takipten sonra ödeme sebebiyle konusuz kaldığı anlaşılmakta ise de ödemenin davadan önce mi, sonra mı yapıldığı konusu araştırılmamıştır.
Bunun sonucu olarak davalı yararına hükmedilen vekalet ücretinin usul ve yasaya aykırı olup olmadığı denetlenememektedir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulup, araştırma ve inceleme yapılarak belirtilen ilkeler çerçevesinde dava tarihi itibariyle haklılık durumu gözetilip, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilip, hükmedilemeyeceği değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
19. HD Tarih: 10.10.2017 Esas: 2016/10372 Karar: 2017/6773, 19. HD Tarih: 25.09.2014 Esas: 2014/11465 Karar: 2014/14118
- İtirazın İptali Davası
İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı bir davadır. Alacak miktarı icra takip tarihi itibariyle tespit olunur. İcra takibi ile dava tarihi arasında yapılan ödemeler yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı yoktur. Ancak davadan sonra yapılan ödemeler yönünden ise ödemelerin icra takibinde dikkate alınacağı gözetilerek bu hüküm kurulur, alacaktan mahsubu yapılamaz. Bu yön gözetilmeyerek davadan sonraki ödemelerin mahsubu ile davalı yararına bu miktar üzerinden vekâlet ücreti verilmesi yerinde değildir. Diğer yandan alacak likit bir başka deyişle borçlusu tarafından hesap edilebilir olduğundan alacaklı yararına IIK 67/2 maddesi gereğince tazminata hükmedilmesi gerekirken bu konudaki istemin reddi isabetsizdir. Ayrıca davacı alacaklı tarafından keşide edilen 21.05.2012 tarihli ihtar ile tanınan süre sonunda borçlu temerrüde düşürüldüğünden takip tarihine kadar işleyen temerrüt faizinin hesaplanmamış olması da kabul şekliyle isabetsizdir.