İş kazası tazminat davası; işçinin iş görmesi sırasında iş ilişkisi nedeniyle yaralanması veya ölümü halinde, kendisine ya da mirasçılarına sorumlu işveren tarafından tazminat ödenmesi istemiyle açılan maddi ve manevi tazminat davası türüne denir. Bir işveren, işyerinde çalıştırdığı işçilerin kapsamlı olarak sağlıklarını ve güvenliklerini temin etmek durumundadırlar. Eğer o işyerinde iş sağlığı ve güvenliği gereğince tesis edilmez ve istenmeyen bir şekilde iş kazası meydana gelirse işveren gerçekleşen bu iş kazasından sorumlu olacaktır. Böyle bir durumda işverenin iş kazasını bildirme yükümlülüğü söz konusudur ve bunun yanı sıra işçiye aşağıda açıklanan birtakım maddi ve manevi tazminatları ödemek durumunda kalabilecektir. İş kazası tazminat davası;
- Asıl işverene
- Alt işverenlere (taşeron) karşı açılabilir.
- Sigorta şirketine
Örneğin, A şirketi yaptığı inşaatın asansör işlerini taşeron olarak B şirketine vermiş, B şirketi de asansörün elektrik işlerinin bir kısmını C şirketiyle birlikte yapmışsa; C şirketi işçisinin iş kazası neticesinde yaralanması halinde, A, B ve C şirketleri mütesselsilen ve müştereken ödenmek kaydıyla iş kazası nedeniyle sorumludur. İş kazası davasında maddi ve manevi tazminat talep edilir. Her iki tazminat türü de dava ile talep edilebilmektedir. Bu tür davalara halka arasında iş kazası davası denmektedir. İş kazası davası, karmaşık ve çetrefilli bir davadır. Özellikle iş kazası geçiren işçinin zararlarının tespit edilmesi karmaşık bir konudur. Buna ek olarak gerçekleşen kazada işçinin ne kadar kusurlu olduğunun detaylı şekilde araştırılması gerekir. Zira işçi lehine hükmedilecek tazminatta işçinin kusuru oranında indirim yapılmaktadır.
İş Kazaları Nedir?
İş kazası davası, işçinin işi gördüğü esnada kaza geçirmesi durumunda söz konusu olmaktadır. İş kazası davası, işçinin geçirmiş olduğu iş kazası sonucunda uğramış olduğu zararların tazminin talep edilmesidir. İş kazası sebebiyle yaralanan işçinin zararlarının tazmin edilmesi şeklinde olabileceği gibi, ölen işçinin yakınlarının zararlarının giderilmesini de konu alabilmektedir. İşçiye ödenecek tazminatlar maddi ve manevi tazminat talebi olarak adlandırılmaktadır. İşçinin ölümü veya ağır bedensel zarara uğraması durumunda da yakınlarına ödenecek tazminat destekten yoksun kalma tazminatıdır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre iş kazası; İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay olarak tanımlanmaktadır. İş kazası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda tanımlanmamıştır. Bu kanunda hangi hallerin iş kazası sayılacağı açıklanmıştır. Kanuna göre;
- Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
- İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle,
- Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
- Hizmet akdi ile çalışan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
- Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yere gidiş gelişi sırasında,
- Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle geçirmiş olduğu kazalar iş kazası olarak adlandırılmaktadır.
Ayrıca iş kazasından bahsedilebilmesi için, işçinin söz konusu olay sonrasında engelli hale gelmesi gerekir. Engellilik oranın ilk bakışta fark edilebilecek şekilde olmasına gerek yoktur. Kişinin engellilik oranı, sağlık raporu ile belirlenmektedir. Bu sebeple işçinin iş kazası geçirmiş sayılabilmesi için engellilik oranının %0 olmaması yeterlidir. Oranın düşük olması önemsizdir. İşçinin engellilik oranı, iş göremezlik oranına etki etmektedir. Kişinin söz konusu iş kazası sonucunda uğramış olduğu maddi zararların tazmini, iş göremezlik oranına göre belirlenecektir.
İş kazası geçiren kişinin, zararlarının tazminini İş Kanunu’na göre talep edebilmesi için sigortalı olması gerekir. İş kazası ve meslek hastalığı farklı şeylerdir. İş kazası ani şekilde gerçekleşen olaylar sonucu oluşur ancak meslek hastalığı, belirli bir süreç sonucunda ortaya çıkar. İş kazası sayılmasına neden olan ani olayın etkileri belirli bir süre devam edebilir ve bazı durumlarda zarar hemen ortaya çıkmayabilir. Buna ek olarak zaman içerisinde kaza sonucu oluşan zararlarda artma veya azalma olabilir.
Sigortalının iş yerinde çalışırken uğradığı her kazada, iş kazası bakımından bir illiyet bağı bulunduğu kabul edilebilir. Aynı zamanda kazanın işverenin otoritesi altındayken gerçekleşmesi de illiyet bağının varlığını işaret etmektedir. Bazı durumlarda işçi, işyerinde olmamasına rağmen işverenin otoritesi altında olabilmektedir. Bu durumlarda gerçekleşen kazalar da iş kazası olarak adlandırılmaktadır. Bu sebeple Yargıtay tarafından iş kazası ifadesinin geniş anlamda kullanıldığı söylenebilir. İş kazası tazminat davası hukuki dayanakları;
- 155 Nolu İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin ILO Sözleşmesi göre ( ILO Sözleşmesi | 18 Haziran 2015 Perşembe, ILO Kabul Tarihi: 3 Haziran 1981, Kanun Tarih ve Sayısı: 07.01.2004 / 5038, Resmi Gazete Yayım Tarihi ve Sayısı: 13.01.2004 / 25345, Türkiye’de Yürürlüğe Girdiği Tarih: 22 Nisan 2005 )
- 155 Nolu ILO sözleşmesi Türk mevzuatı açısından usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş milletler arası anlaşma olması nedeniyle 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. Maddesinde gösterilen “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir.
- Temel mevzuatımız 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve 17. Maddesinde yazılı bulunan “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Hükmüdür.
- 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. Maddesi ve ilgili diğer maddeleri.
- 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 13. Maddesi ve ilgili diğer maddeleri.
- 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 4. Maddesine göre işverenlerin yükümlülükleri belirtilmiştir.
İş Kazası Bildirimi
İş kazasının gerçekleşmesi halinde işverenin söz konusu iş kazasını yetkili makamlara bildirme yükümlülüğü bulundurmaktadır. İş kazası gerçekleşmesi durumunda yapılması gereken ilk iş, işçinin sağlığı için alınması gereken tüm önlemlerin alınmasıdır. Buna göre olayın gerçekleşmesi halinde ilk olarak Acil Çağrı Merkezi’nden yardım istenmelidir. Devamında işveren tarafından iş kazasının Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmesi gerekir. İş kazası bildirimi Sosyal Güvenlik Kurumu’nun internet sitesinden yapılmaktadır. Bu bildirimin iş kazasından itibaren 3 gün içerisinde yapılması gerekir.
İş kazası bildiriminin ardından, Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri tarafından olay mahallinde inceleme yapılır. Bu inceleme olayın iş kazası olup olmadığı ile ilgilidir. Sosyal Güvenlik Müfettişleri, olay yerine gelerek olayın iş kazası olup olmadığına veya olayın nasıl gerçekleştiğine ilişkin tespitlerde bulunacaktır. Buna ek olarak iş kazasının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü’ne bildirilmelidir. Bu bildirim en geç 2 iş günü içerisinde tamamlanmalıdır. Bu bildirimin ardından yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri tarafından da bir inceleme yapılacaktır.
Aynı zamanda kaza ile ilgili bir dosyanın da hazırlanması gerekir. Bu dosyada kazaya ilişkin tespitlere ek olarak işçinin işe giriş bildirgesi, işe giriş sağlık raporu, kaza tarihinden önceki dört aya ait ücret bordroları, işçi çizelgesi ve kişisel koruyucu donanım teslim tutanağı da yer almalıdır. Bu belgeleri içeren dosya özellikle kazada kusurun belirlenmesinde önem arz etmektedir. Bu tarz belgelerin tam olması işverenin yararına olacaktır. Yine bu dosyaya işçinin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin almış olduğu eğitim sertifikaları da eklenmelidir.
İşveren, işçisini gözetme borcu altında olup bu borcun bir gereği olarak işyerinde iş sağlığı ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. İşverenin, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir. Bu kapsamda işverene karşı işyerinde gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda meydana gelen iş kazasında işçinin ölmesi veya yaralanması halinde işveren ve diğer ilgililer hakkında ceza davası açılabileceği gibi maddi ve manevi zararların tazmini için iş kazası tazminat davası da açılabilmektedir.
Bununla birlikte, iş kazası sonucunda işçinin ölmesi veya yaralanması halinde sözleşmeye aykırılık hükümlerinin yanı sıra bu durum aynı zamanda haksız fiil teşkil ettiğinden iş kazası davasında haksız fiil hükümlerine de dayanılabilir. İş kazası davalarında işveren aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için;
- İşyerinde gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması şeklinde kusurlu bir davranışın bulunması,
- Bunun sonucunda iş kazasının meydana gelmesi,
- Kaza ile işin ifası arasında illiyet bağının bulunması ve
- İş kazası sonucunda işçinin ölmesi veya beden bütünlüğünün zedelenmesine bağlı olarak bir zararın ortaya çıkması gerekir.
İş kazası sonucunda ortaya çıkan zararların bir kısmı SGK tarafından karşılandığından işverene yalnızca SGK tarafından karşılanmayan kısmı için iş kazası davası açılabilecektir.
İş Kazası Davası
İş kazası davası, işçinin işyerinde geçirmiş olduğu kazada uğramış olduğu zararların tazmini amacıyla açmış olduğu davadır. İş kazası davasında, ilk olarak işçinin iş kazasında uğramış olduğu zararlar tespit edilmelidir. Bu kapsamda işçinin vücudunda meydana gelmiş olan engellilik oranın tespiti gerekmektedir. Engellilik oranı, yetkili hastaneler tarafından belirlenir. Yetkili hastanelerce hazırlanacak sağlık kurulu raporlarında kişinin iş kazası sonucunda vücudunda oluşan engellilik oranı saptanacaktır. Her kaza iş kazası değildir. Herhangi bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için bazı şartlara ihtiyaç vardır. Bu nedenle, bir olayın işe kazası niteliğinin bulunup bulunmadığı anlayabilmek öncelikle iş kazası geçiren kişinin;
- Sigortalı olması,
- Mutlaka bir olay ile karşılaşmış olması,
- Meydana gelen olay nedeniyle bedenen veya ruhen engelli hale gelmesi,
hallerinin bir arada bulunması gerekmektedir. Bazı hallerde, kazanın iş kazası olduğu hususunda taraflar arasında anlaşmazlık çıkabilmektedir. Bu uyuşmazlık iş kazası tespiti davası ile giderilmektedir. Dava, kazanın iş kazası sayılmasının tespiti ve yardımlara hak kazandığının tespiti talepli olarak açılmaktadır. Mahkemece, kazanın iş kazası olduğu tespit edildiği durumlarda işveren ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun davacıya gerekli yardımları yapması gerekir. İş kazası tespiti davası, ölen işçinin mirasçıları tarafından açılabilir. İş kazası tespiti davası işçi tarafından açılabileceği gibi işveren tarafından da açılabilmektedir. Bu durumda işveren, kazanın iş kazası olmadığının tespitinin yapılmasını talep edecektir.
İş Kazası Halleri Nelerdir?
5510 sayılı Kanuna göre iş kazası halleri şunlardır:
- Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle,
- Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
- Hizmet akdi ile çalışan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
- Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
- Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle
meydana gelen olaylardır.
Örneğin; havai fişek üretimi yapılan atölyede çalışan sigortalının meydana gelen patlama sonucu yaralanması veya vefat etmesi iş kazasıdır.
İş Kazasında İşçinin Yaralanması Halinde Tazminat
İş kazası sonucunda yaralanan işçi, bedeni gücünde belirli bir oranda kayıp yaşamaktadır. Buna uygulamada ve öğretide iş göremezlik oranı denmektedir. İşçinin uğramış olduğu kazalar sonucunda iş göremezlik oranında maddi tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. Bu tazminat uygulamada ve öğretide iş göremezlik tazminatı olarak adlandırılmaktadır. İş göremezlik tazminatı, iş kazası sonucunda bedeni zarara uğrayan işçinin, iş göremezliği ölçüsünde çalışmama nedeniyle karşı karşıya kaldığı zarar ve ziyanın parasal miktarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan kısmının işverenden istemesidir.
İşçinin iş kazası nedeniyle bedensel zarara uğraması halinde talep edilebilecek maddi tazminat kalemleri şu şekildedir:
- Tedavi giderleri,
- Geçici olarak çalışamadığı döneme ilişkin kazanç kaybı,
- İş kazası nedeniyle sürekli iş göremezliğin ortaya çıkması halinde bundan doğan kayıplar,
- Ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan kayıplar
İş göremezlik tazminatı, işçinin iş kazasının gerçekleştiği tarihte ortalama kalan ömrü hesaplanarak, kalan süredeki kazançlarının toplamından oluşmaktadır. İş göremezlik tazminatının hesaplanması, oldukça çetrefilli ve karışık bir husustur. Hesaplamada çok fazla değişken bulunmaktadır. Bu sebeple bu hesaplamaları alanında uzman bilirkişilerce gerçekleştirilir. Dava süresince hakim tarafından, işçinin iş göremezlik oranı esas alınarak bir hesaplama yapılması talep edilir. Bu hesaplama sonucunda çıkacak rakam, işçinin iş göremezlik tazminatını oluşturmaktadır.
İş Kazasında İşçinin Ölümü Halinde Tazminat
İşçinin ölümü halinde ortaya çıkan tazminat türü, destekten yoksun kalma tazminatıdır. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen işçinin yakınları tarafından talep edilebilir. Ölen işçinin yakınları, ölen kişinin desteği altında yaşamını sürdürdüklerini tespit ettikleri hallerde bu tazminatı talep etmeye hak kazanırlar. Destekten yoksun kalma tazminatı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” destekten yoksun kalma tazminatıdır.
İşçinin ölümü halinde talep edilebilecek maddi tazminat kalemleri şunlardır:
- Cenaze giderleri,
- Ölüm hemen gerçekleşmemişse uygulanan tedavi giderleri ve çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
- Ölenin desteğinden yoksun kalanların uğradığı zararlar.
Destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi olarak düzenli bir yardımın varlığı gereklidir. Türk Borçlar Kanunu’un anılan maddesinde herhangi bir hukuki ilişkinin varlığı şart koşulmamıştır. Destekten yoksun kalan kişinin, ölen kişinin akrabası olmasına gerek yoktur. Yine, destekten yoksun kalan kişi, ölenin birinci dereceden hısımı olmasına rağmen desteğinden faydalanmıyor olabilmektedir. Bu sebeple Yargıtay tarafından ölen ve destekten yoksun kalan arasında eylemli bir yardım bulunması gerektiği kabul edilmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için, davacının bu düzenli yardımı kanıtlaması gerekmektedir.
İş Kazasında Manevi Tazminat
Manevi tazminat, Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” İş kazası sonucunda istenecek manevi tazminat da, bu madde kapsamında talep edilebilecektir. Buna göre iş kazası sonucunda bedensel bütünlüğünü kaybeden işçi, uygun bir miktarın kendisine tazminat olarak ödenmesini talep edebilir. Manevi tazminat, kişinin uğramış olduğu haksız fiil nedeniyle üzüntü, elem duyması, kişilik haklarının zedelenmesi sonucu belli bir meblağın ödenmesi talebidir. Manevi tazminat, maddi tazminattan daha karışık bir husustur. Tamamıyla hakimin takdirine bırakılmıştır. Bilirkişiler tarafından hesaplanamaz.
İş kazası sonrasında manevi tazminat Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmamaktadır. İşçi, iş kazası sonrasında uğramış olduğu manevi zararların tazminini, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan talep edemeyecektir. Manevi tazminat talebi yalnızca işverene yöneltilebilir. Manevi tazminat talebi için, işçinin iş göremez duruma düşmesi gerekmez. İşçi iş kazası sonrasında tamamen iyileşse dahi manevi tazminat talep edebilir. İşçinin iş kazası sebebiyle acı ve ıstırap çekmesi manevi tazminat talebi bakımından yeterlidir.
Manevi tazminat miktarı belirlenirken hakimin dikkat etmesi gereken birtakım hususlar vardır. Bunlardan ilki, hakim manevi tazminat miktarını belirlerken somut olayın özelliklerini göz önünde bulundurmak zorundadır. Özellikle tarafların kusur durumları, işçinin iş göremezlik oranı, tedavinin süreci ve şekli, mağdurun bedensel görünüşü ve tarafların ekonomik durumları gibi hususlar göz önüne alınmalıdır. Hakim, manevi tazminatı bahsedilen ölçütlere göre belirleyecektir. Manevi tazminat miktarı, işçinin ve yakınlarının ihtiyaçlarına cevap vermesi gerektiği gibi işvereni de zor duruma düşürmemelidir. Zira manevi tazminat, işverene ceza olması amacıyla değil, işçi veya yakınlarının zararlarının tazmin edilmesi amacıyla kararlaştırılmaktadır.
İşçinin ölümü veya ağır hastalığa düşmesi halinde, manevi tazminat yakınları tarafından talep edilebilir. Uygulamada, ölüm veya ağır hastalığın gerçekleşmesi durumunda işçinin yakınlarına mutlaka manevi tazminat ödenmesi gerektiği düşünülmektedir. İşçinin yakınlarından anlaşılması gereken işçi ile sürekli yakın bir ilişki içerisinde olan kişilerdir. Özellikle işçinin birinci dereceden hısımları, işçinin ölümü ya da ağır bedensel zarara uğraması halinde manevi tazminat talep edebileceklerdir. Yine bu durumda da, manevi tazminat belirlenirken somut olayın özellikleri dikkate alınacaktır.
İş Kazası Davasının Süresi
İş kazası davası sonucunda açılacak maddi ve manevi tazminat davaları, herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir. Özellikle mahiyeti gereği işçinin kötü duruma düştüğü göz önünde bulundurularak hak düşürücü süreye tabi tutulmamıştır. İş kazası sonucunda talep edilecek maddi manevi tazminat talepleri yalnızca 10 yıllık zamanaşımına tabiidir. 10 yıllık zamanaşımı süresi sonrasında ilgili tazminat talepleri yöneltilebilir ancak eksik borç durumuna gelmektedir.
Yargıtay tarafından da tazminat taleplerinin çok uzun bir zaman sonra yöneltilmesinin hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiştir. Bu sebeple, iş kazasına maruz kalan işçinin söz konusu tazminat taleplerini uzun bir zaman geçmeden yöneltmesi gerekmektedir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak önerimiz, iş kazası geçirmeniz halinde vakit geçmeden dava sürecine başlamanızdır. Zira süreç kişiler bakımından yorucu olabilmektedir. Aynı zamanda işlemlere erken başlanması da, mali bakımdan zor duruma düşen işçinin yararına olacaktır.
İş Kazası Davası Süreci
İş göremezlik tazminatı dava yoluyla talep edildiğinde mahkeme tarafından ilk olarak, işçinin bağlı bulunduğu Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünden ilgili kaza ile ilgili hazırlanmış dosya talep edilecektir. Devamında mahkeme tarafından iş kazası ile ilgili devam eden bir ceza yargılaması bulunup bulunmadığı araştırılacaktır. Kusurun belirlenmesinde iş kazası hakkında devam eden ceza yargılaması da göz önüne alınacaktır. Bu sebeple ceza dosyasının bir örneği de tazminat davasının görüldüğü iş mahkemesinde bulundurulur. Devamında ise işçinin uğramış olduğu zararların tespit edilmesi gerekir.
Bu zararların tespiti, işçinin kaza sonucunda uğramış olduğu iş göremezlik oranı ile belirlenecektir. İş göremezlik oranı, işçinin iş kazası sonucunda geçirmiş olduğu yaralanmaların ve hastalıkların tedavi süresinin tamamlanmasından sonra alınacak heyet raporu ile belirlenecektir. Alanında uzman doktorlar tarafından hazırlanmış heyet raporlarında, işçinin maluliyet oranı belirlenecektir. Bu maluliyet oranının, işçinin iş görmesinde ne kadar bir kayba yol açtığı tespit edilecektir. Devamında alanında uzman bilirkişiler tarafından işçinin ortalama kalan ömrü esas alınarak bir tazminat miktarı hesaplanacaktır. Hakim olayın koşullarına göre bu miktarda indirim veya artırım yapılmasına hükmedebileceği gibi bilirkişinin hesaplamış olduğu miktarın aynen ödenmesine de karar verebilir.
Manevi tazminat davasında ise süreç daha farklıdır. Manevi tazminat davasında yukarıda anlatılan hesaplamalar yapılmaz. Manevi tazminat, tamamen hakimin takdirine bırakılmıştır. Bu sebeple manevi tazminat talebinde hakim tarafından yalnızca somut olay araştırılacaktır. Bu konuda esas alınacak hususlar olay hakkında hazırlanan iş kazası dosyası ve varsa devam eden ceza yargılamasıdır. Davanın tarafları tarafından da delil sunulabilir.
İş Kazası Davasının Tarafları, Yetkili ve Görevli Mahkeme
İş kazası davasının tarafları, işveren ve işçidir. İşçi iş kazası sebebiyle uğramış olduğu zararların tazminini işverenden isteyecektir. Davanın kime yöneltileceği hususunda zaman zaman anlaşmazlık çıkabilmektedir. Özelikle işçinin Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan alacağı ödemeler kafa karışıklığı yaratabilir. Ancak bu ödemeler işverene rücu edilmektedir. Bu sebeple iş kazası sebebiyle açılacak tazminat davaları işverene yöneltilecektir. İşverenin alt işveren olması durumunda taşeron firmanın da davalı olarak yer alması gerekecektir. Zira iş kazasında alt işverenin de kusuru söz konusudur. Bu sebeple işçi tarafından açılacak davada davanın hem asıl işveren hem de alt işverene yöneltilmesi gerekir. Bu durumda dava dilekçesi her iki tarafa ayrı ayrı tebliğ edilecektir. Yine davalılar dava süresince iki ayrı şekilde davaya beyanlarını sunacaktır.
İş kazasında görevli mahkeme, iş mahkemesidir. İş mahkemesinin bulunmadığı yerlerde dava iş mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesi tarafından görülecektir. İş mahkemelerinde yetkili mahkeme ise İş Mahkemeleri Kanunu 6. maddeye göre belirlenecektir. Maddeye göre “İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir. (…) İş kazasından doğan tazminat davalarında, iş kazasının veya zararın meydana geldiği yer ile zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” Buna göre iş kazası davası için görevli ve yetkili mahkeme davalı işverenin yerleşim yeri mahkemesidir. Bunun yanında yine maddeye göre dava, iş kazasının gerçekleştiği yer iş mahkemesinde de görülebilecektir.
İş Kazası Nedeniyle Tazminat Hesabı Nasıl Yapılır?
İş Kazası Davası Maddi Tazminat Hesabı
İş kazası davasında maddi tazminat hesabı, uzman bilirkişiler aracılığıyla yapılmaktadır. Burada dikkate alınan hususlar şunlardır:
- Kaza geçiren işçinin yaşı,
- Kaza geçiren işçinin almakta olduğu ücret,
- İşçinin muhtemel yaşam süresi,
- İşçinin maluliyet oranı,
- Tarafların iş kazasına ilişkin kusur durumu vs. gibi birden çok kriter dikkate alınır.
İş Kazası Davası Manevi Tazminat Hesabı
Manevi zarar, kişilik hakkına yapılan saldırı sonucunda bir kimsenin duyduğu elem, keder, üzüntü gibi duygusal ve/veya fiziksel acılar olarak tanımlanabilir. İş kazası sonucunda işçinin veya yakınlarının maddi zararın yanı sıra manevi zarara da uğraması mümkündür. İş kazası sonucunda işçinin veya ölümü halinde yakınlarının manevi zararlarının tazmini SGK tarafından karşılanmaz. Bu bakımdan, iş kazası geçiren işçi ve yakınları, koşulları mevcutsa iş kazası tazminat davası ile işverenden manevi tazminat talebinde bulunabilir. Bu talep iş kazası davasında maddi tazminat talebiyle birlikte ileri sürülebilir.
İş kazası nedeniyle beden bütünlüğü zedelenen işçi, duyduğu acı, elem, üzüntü nedeniyle uğramış olduğu manevi zararın tazminini iş kazası tazminat davası açarak talep edebilir. İş kazası geçiren işçinin manevi tazminat talep edebilmesi için kaza nedeniyle mutlaka malul kalmış olması zorunlu değildir. İş kazası geçiren ancak malul kalmamış olan işçinin de manevi zararının varlığından söz edilebilir. Nitekim iş kazası davasında manevi tazminatın mahkemece takdirinde zarar görenin geçirdiği tedavi süreci, meydana gelen zararın ağırlığı ve kalıcılığı, zararın etkileri gibi birden fazla faktör dikkate alınmakta ve iş kazası nedeniyle malul kalmamış işçi lehine de manevi tazminata hükmedilebilmektedir. Manevi tazminat miktarını şu kriterlerle belirlenebilir: (TBK m.47)
- Somut durumun özellikleri,
- Tarafların mali durumları,
- Tarafların olaydaki kusurlarının ağırlığı (kusur oranları),
- Meydana gelen manevi zararın büyüklüğü (Örneğin, ölüm, yaralanma veya sadece üzüntü duyulması),
- Olay tarihi itibariyle paranın satın alma gücü.
İş Kazası Halinde Yapılacak İşlemler
İş kazası geçirilmesi halinde, işçinin yapabileceği işleri şu şekilde sıralayabiliriz.
- İşçi okumadan hiçbir belgeye imza atmamalıdır,
- İmza atacağı belgelerde kazanın anlatım tarzına ilişkin kayıtların doğru ve gerçek duruma uygun olup olmadığını dikkatlice kontrol etmesi,
- Mümkünse olayın sıcaklığı gidene kadar işveren tarafından önüne konulan hiçbir belgeyi imzalamaması,
- Hastanede muayene olurken iş kazası olduğunun doktorlara bildirilmesi,
- İşveren tarafından götürülen özel hastanede hasta yatış işlemlerinin hukuka uygun bir şekilde yapıldığını kontrol etmesi, iş kazası kaydının oluşturulup oluşturulmadığını kontrol etmesi,
- Epikriz raporunu temin etmesi,
- Taburcu olurken hasta dosyasından bir suret almasıdır.
- Sosyal Güvenlik Kurumuna Geçici ve Sürekli ( Maluliyet ) Ödenekleri için başvuruda bulunmalı, sorumluların cezalandırılması için Savcılığa Suç Duyurusunda bulunmalıdır.
İş Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Haklarının temini için duruma göre Arabuluculuk Başvurusu yapmalı ve İş Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat davası açmalıdır.
İş Kazası Davası Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 11.07.2017 tarihli ve 2016/14300 E., 2017/5948 K. sayılı kararı
- İş Kazası Davası
Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında; bilirkişiler, İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde, saptamadıkları anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar doğrultusunda davaya konu olay incelendiğinde kazalının işyerinde çalışırken akciğer rahatsızlığına bağlı gelişen ölüm olayının iş kazası olduğu tartışmasızdır. Sağlık durumu kişinin yaşı, genetik özellikleri ve bünyevi yapısı, tütün bağımlılığı, egzersiz durumu, gibi çeşitli faktörlerinin bir araya gelmesiyle bozulabileceği,ve bu durumun olayın uygun illiyet bağını oluşturabileceği ve kısmi sebebi olabileceği gözetilerek kusurun ağırlığının değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği ortadadır.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 07.03.2019 tarihli ve 2019/725 E., 2019/1721 K. sayılı kararı
- İş Kazası Davası
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; …14. İş Mahkemesi’nin 2012/250 Esas 2013/554 Karar sayılı kararı ile iş kazasında vafat eden sigortalının yakınlarının maddi tazminat taleplerinin kabulüne, manevi, tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiği, hükmün Dairemizin 18/03/2014 Esas 2014/5245 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, bu ilam üzerine başlatılan icra takibi sonucunda davacı …’nın 16/03/2015 tarihinde yaptığı 247.821,31 TL ve 01/04/2015 tarihinde yaptığı 1.924,07 TL tutarlarındaki ödemeler ile icra takip dosyasının infaz edildiği ve bakiye alacağın kalmadığı, kesinleşen mahkeme ilamına göre iş kazasının meydana gelmesinde % 10 oranında davacı …’nın, % 40 oranında davalının ve % 50 oranında kazalının kusurunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda hükmedilen tazminatların kazalı kusuru dışlandıktan sonra elde edilen sonuçlara ilişkin olduğunun anlaşılması karşısında davalı aleyhine davacı tarafından yapılan toplam 249.745,38 TL tutarındaki ödemenin 4/5’ine (davalı kusuruna karşılık gelen) karşılık gelen miktara hükmedilmesi gerekirken yanlış hesaplama ile yazılı şekilde karar veilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 01.06.2020 tarihli ve 2019/3716 E., 2020/2416 K. sayılı kararı
- İş Kazası Davası
Somut olayda, davalı işyerinde kalıp ustası olarak çalışan sigortalının 2,5 – 3 metre yüksekliğinde kiriş tabanı üzerinde kalıp çakma işini yaptığı esnada 5×10 tabir edilen kalasa basmaması gerekirken basması nedeniyle tahtanın kayarak dengesini kaybetmesi sonucu beton zemine düşerek yaralanmış, daha sonra hastanede vefat etmiştir. Hükme esas alınan iş müfettişi raporunda işverene % 70, kazalıya % 30 kusur verilmiş ve mahkemece kusur raporu alınmaksızın idari aşamada alınan iş müfettişi raporunun hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” hususları belirtilmiş olup, bozma ilamı gerekleri tam olarak yerine getirilmeden karar verilmiştir. Bozma ilamında belirtildiği şekilde kusur raporu alınmadan, maddi tazminat dosyasından temin edilen 26.03.2017 tarihli kusur raporu esas alınarak karar verilmesi hatalı olmuştur. Bozma ilamında belirtildiği şekilde kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 17.01.2022 tarihli ve 2021/12970 E., 2022/543 K. sayılı kararı
- İş Kazası Davası
Somut dosyada davalı işveren sigortalının 17.08.2008 tarihinde işten çıkışının yapıldığını iddia etmekte ise de dosya içerisinde bulunan 18.08.2008 ve 20.08.2008 tarihli davalı imzalı vizite kağıtlarının varlığı karşısında; sigortalının davalı nezdindeki çalışmasının devam ettiği, dolayısıyla iş kazasının davalı nezdinde çalışırken meydana geldiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, dosya içerisinde yer alan söz konusu bilgi ve belgeler incelenmek ve yukarıda belirtilen kapsamda irdeleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.