İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu ve Cezası – TCK 115

inanc dusunce ve kanaat hurriyetinin kullanilmasinin engellenmesi sucu

İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçu; TCK 115. maddede düzenlenmiştir. Cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçu; kişilerin inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklama özgürlüğünün cebir veya tehdit kullanılarak engellenmesidir. Türk Ceza Kanunu’nun 115.maddesi ile inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suç olarak düzenlenmiştir. Bu hürriyetler demokratik bir toplumda bireylerin sahip olduğu en temel özgürlüklerden birkaçıdır. Düşünce vicdan ve din gibi konular insanları insan yapan, insanları başka varlıklardan ayıran konulardır. 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 18. Maddesine göre “Herkes, düşünce vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir.” Buna göre herkes din ya da inanç değiştirmekte özgürdür. Ayrıca, dinini ya da inancını tek başına ya da toplulukla birlikte açık olarak ya da özel olarak öğretim, uygulama, ibadet ve ayinlerle açıklama özgürlüğüne sahiptir.” Aynı bildirgenin 19.maddesine göre “herkesin düşünme ve anlatma özgürlüğü vardır. Buna göre hiç kimse düşüncelerinde dolayı rahatsız edilemez.” Hükmü bulunmaktadır. İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi suçunun oluşması 3 fıkra halinde düzenlenmiş olup 4 şekilde gerçekleşebilecektir. Bunlar şu şekildedir:

  • Bir kimseye cebir veya tehdit kullanarak dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlamak (TCK 115/1)
  • Bir kimseye cebir veya tehdit kullanarak dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini değiştirmeye zorlamak (TCK 115/1)
  • Bir kimseye cebir veya tehdit kullanarak dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamak ve yaymaktan men etmek (TCK 115/1)
  • Dini inancın yerine getirilmesinin cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı bir eylemle engellenmesi (TCK 115/2)
  • Dini ibadet ve ayinlerin bireysel toplu olarak yerine getirilmesinin cebir veya tehdit ya da hukuka aykırı bir eylemle kullanılarak engellenmesi (TCK 115/2)
  • Cebir, tehdit veya hukuka aykırı bir davranışla kişinin inanç, düşünce ve kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlere müdahale etmek (TCK 115/3)

Anayasamızın 24. Maddesinde “din ve vicdan hürriyeti” , 25.maddesinde ‘düşünce ve kanaat hürriyeti”, 26. Maddesinde “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” düzenlenmiş olup bu haklar temel haklardan sayılmış ve bu hakların korunması güvence altına alınmıştır.  TCK 115. Maddesi ile inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suç olarak sayılmıştır. Ancak söz konusu suçun oluşabilmesi için inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin Anayasa’da belirlenen sınırlar çerçevesinde kullanılması gerekmektedir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bu yazımızda inanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçu ve cezasından (TCK m. 115) bahsedeceğiz.

İlgili Makale: İnfaz Hesaplama

İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu Nedir?

TCK 115. maddesi ile inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçunun tanımı, kişilerin Anayasada ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan dini inanç, düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğünün cebir veya tehdit kullanılarak engellenmesi olarak gösterilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için inanç, düşünce ve kanaat hürriyeti hakkının Anayasada belirtilen sınırlar içerisinde kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. TCK’nın 115. Maddesi ile kişilerin mensup oldukları dini inancın gereğini yerine getirmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının engellenmesi ile birlikte bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale edilmesi veya bunları değiştirmeye zorlanması da yaptırım altına alınmıştır. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçu; cebir veya tehdit yoluyla bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlama ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan menetme şeklinde fiillerin icra edilmesiyle meydana gelir.

İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap “Özel Hükümler” Bölümü, Birinci Kısım “Uluslararası Suçlar’da” Yedinci Bölüm “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümü, “İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme” başlığı altında, 115. Maddede düzenlenmiştir. 3 fıkra halinde düzenlenen suç hakkında verilecek ceza 115. Maddede düzenlenmiş olsa da suçun nitelikli halleri 119. Maddede ortak hüküm olarak düzenlenmiştir. Suçun nitelikli halleri ile işlenmesi halinde verilecek ceza 1 kat arttırılacaktır. Ayrıca kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri gerçekleşirse kasten yaralama ilişkin hükümler de sanık hakkında uygulanacaktır. İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi suçunu; konu edinen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 115. Madde metni şu şekildedir:

Madde 115

  1. Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  2. (Değişik: 2/3/2014-6529/14 md.) Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, fail hakkında birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
  3. (Ek: 2/3/2014-6529/14 md.) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre ceza verilir.”

İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi SuçuTCK 115. Madde
Kanun Maddesi5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 115
ŞikâyetŞikâyete tabi değildir. Resen soruşturulur.
Zamanaşımı8 yıl.
Tutuklama ve Adli KontrolTutuklama ve adli kontrol kararı verilebilir.
UzlaşmaUzlaşmaya tabi değildir.
Etkin PişmanlıkEtkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz.
İndirimŞartları varsa 62 indirimi uygulanabilir.
Memurluğa EtkiMemuriyete engeldir.
Görevli MahkemeAsliye Ceza Mahkemesidir.

inanc dusunce ve kanaat hurriyetinin kullanilmasinin engellenmesi sucu tck 115
inanc dusunce ve kanaat hurriyetinin kullanilmasinin engellenmesi sucu tck 115

İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçunun Şartları

İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap “Özel Hükümler” Bölümü, Birinci Kısım “Uluslararası Suçlar”’da Yedinci Bölüm Hürriyete Karşı Suçlar, “İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme” başlığı altında, 115. Maddede düzenlenmiştir. Yasa maddesi 3 fıkradan oluşmaktadır. Birinci fıkrasını incelemek gerekirse, bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaatlerini her türlü hareketle değil, yalnızca cebir ve tehdit kullanarak açıklamaya veya yer değiştirmeye zorlamak ya da bunları açıklamak ve yaymaktan men etmek eylemi hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucu burada yalnız cebir veya tehditle bu suçun işlenebileceğini bildirdiğinden, bu suç bağlı hareketli bir suçtur.

İkinci fıkrasına göre ise, fiil suç olarak cezalandırılmaktadır. Bu hüküm ile düzenlenen suçun ilk kurucu unsuru, dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin engellenmesidir. İkinci seçimlik hareketi, dini ibadet veya ayinlerin bireysel veya toplu yapılmasına engel olunmasıdır. Üçüncü fıkrada ise suçun oluşabilmesi için, bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaatlerinden kaynaklanan bir yaşam tarzı olmalıdır. Bu yaşam tarzına herhangi bir şekilde müdahale edilmesi veya bunları değiştirmeye zorlanması suçun oluşması için yeterlidir. Özetle İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi suçunun oluşması için sağlanması gereken şartlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Cebir, tehdit kullanmak ya da hukuka aykırı başka bir davranış gerçekleştirmek.
  • Kişinin dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanatlerini açıklamaya, değiştirmeye zorlamak.
  • Dini inancın yerine getirilmesini ya da toplu/bireysel ayinlerin yerine getirilmesini engellemek.
  • Kişinin dini inancı gereği yaşam tarzına müdahale etmek.

İnanç Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçunun Unsurları

  • Fail: Fail Türk Ceza Kanunu’nda suç kabul edilen hukuka aykırı bir eylemi yapan kişidir. Yani failin bir hareket yeteneği bulunmakta olup suçun gerçekleşmesi için birtakım eylemler gerçekleştirir. Bu suçun faili herkes olabilir. Her suçun bir faili vardır ancak TCK’de düzenlenen suçlarda fail gerçek kişidir. Özel faillik durumu olmadığı için fail herkes olabilir. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçunun bakımından fail ile ilgili olarak herhangi bir özellik aranmamaktadır. Ancak TCK 119/1-e maddesine göre, bu suç kamu görevlisi tarafından kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenirse ceza artacaktır. Aynı zamanda inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasına engel olunması suçunun, birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hali de artırım nedeni olarak öngörülmüştür. Tüzel kişilerin suçun faili olması halinde güvenlik tedbirlerine hükmedilecektir.
  • Mağdur: Mağdur kendisine karşı işlenen bir suçtan dolayı vücut bütünlüğünde veya ekonomisinde zarara uğrayan kişidir. Yani mağdurun hak ve menfaatleri ihlal edilmektedir. Mağdur, kendisine karşı işlenen suç nedeni ile doğrudan zarar gören veya bu suretle ekonomik kayba uğrayan kişi olarak tanımlanabilir. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçunun bakımından suçun mağduru hususunda ayrı bir düzenleme getirilmemiştir. Bu suçun mağduru da herkes olabilir. Suçun mağduru herhangi bir dinden veya düşünceden birisi olabileceği gibi, inanmayan birisi de olabilir. Mağdurun yaşı çok büyük olabileceği gibi çok küçük de olabilir. Bu konuda kanun metninde herhangi bir sınırlama getirilmemiştir.
  • Suçun Hukuki Konusu: Suçun hukuki konusu; kanunda korunan hak ve menfaatlerdir. Burada suçun ilk kurucu unsuru, dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin engellenmesidir. Dini inancın gereği, mensup olunan dinin veya mezhebin yazılı veya sözlü kurallarına göre belirlenecektir. Mesela bir kimsenin dininin gereği olan başörtüsünü takmasına cebir, tehdit veya hukuka aykırı başka davranışla engellenmesi durumunda, bu suç oluşacaktır. Fıkrada düzenlenen suçun, ikinci seçimlik hareketi, dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasına engel olunmasıdır. Bu suçun oluşabilmesi için ortada bireysel olarak veya toplu biçimde yapılan bir dini ibadet veya ayin olması gerekir. Bu suçun oluşması için failin yalnızca tehdit, cebir veya hukuka aykırı başka bir davranışta bulunması yeterli değildir. Aynı zamanda dini ibadet veya ayine engel olunmuş olması da gerekir. Bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale etme veya bunları değiştirmeye zorlama eylemi suç olarak düzenlenmiştir. Yaşam tarzına, müdahale ve değiştirmeye zorlamanın, cebir, tehdit veya hukuka aykırı başka bir davranışla olması gerekir. Yaşam tarzına müdahale edilmesi veya değiştirilmeye çalışılması ile suç tamamlanır, yaşam tarzının değiştirilmiş olup olmaması önemli değildir. Kişilerin inanç özgürlükleri de suç kapsamında korunmaktadır. Bunun yanı sıra kamu düzeni ve güvenliği de suçun hukuki unsurunu oluşturacaktır.
  • Suçun Maddi Konusu: Suçun maddi konusu suçun üzerinde gerçekleştiği kişiler ya da şeylerdir. TCK’nın 115/1. maddesine göre, bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaatlerini her türlü hareketle değil, yalnızca cebir veya tehdit kullanarak açıklamaya veya değiştirmeye zorlamak ya da bunları açıklamak ve yaymaktan men etmek eylemi hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucu burada yalnız cebir veya tehditle bu suçun işleneceğini bildirdiğinden, bu suç bağlı hareketli bir suçtur. Bir kimse diğerini hile ile veya hukuka aykırı başka bir araçla, örneğin ona hakaret ederek düşüncesini açıklamaktan men ederse, bu suç oluşmayacaktır. Suçun tamamlanması için bir neticeye ihtiyaç yoktur. Bu suç, sırf hareket suçudur. Cebir veya tehditle bir kimse zorlandığı anda, suç tamamlanır. Mağdur üzerinde etki doğurup doğurmaması, sonuç verip vermemesinin bir önemi yoktur. Yalnızca tehdit veya cebirin kullanılması suçun oluşması için yeterli değildir. Bu suç zarar suçudur. Bu nedenle mağdurun inanç, düşünce ve kanaatlerinin cebir veya tehdit nedeniyle açıklayamamış veya yayamamış olması suçun oluşması için şarttır.
  • Manevi Unsur: Manevi unsur suçu işleyen fail ile eylemleri arasındaki manevi bağdır. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçu, genel kastla işlenen bir suçtur. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçunun cezalandırılabilmesi için failin bilerek ve isteyerek inanç düşünce ve kanaati açıklamak veya değiştirmek için mağduru zorlaması ya da mağduru bunları açıklamaktan ya da yaymaktan men etmesi veya mağdurları dini inancın gereğinin yerine getirilmesine veya dini ibadet veya ayinlerin yapılmasına engel olması, yine bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlere müdahale edilmesi veya bunları değiştirmeye zorlanması suçun oluşması için yeterlidir. Ayrıca bu suç, olası kastla da işlenebilir. Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek işlenmesidir. Taksirli bir davranış sebebiyle cezai sorumluluktan söz edilebilmesi, söz konusu davranışın kanunda suç olarak düzenlenmiş olması şartına bağlıdır. Saik önemli değildir.  İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçu bakımından taksirle işlenebileceği şeklinde düzenleme yapılmamıştır. Bu nedenle taksirle işlenmesi mümkün değildir.

İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçunun Cezası Nedir?

İnanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçu 3 paragraf olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 115. Maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında suçun işlenebileceği basit haller düzenlenmiştir. 115. Maddeden ayrı olarak 119. Maddede suçun nitelikli hali öngörülmüş ve kişi hakkında nitelikli hallerin varlığı halinde verilecek cezanın 1 kat arttırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bir kişinin dini ibadetlerini cebir veya tehditle yasaklamak, inancını açıklamaya zorlamak ya da hukuka aykırı başka bir eylemle dininden kaynaklanan yaşam tarzına müdahale etmek gibi eylemler inanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçunu oluşturacaktır. İmzasız mektupla ya da silahla suçun işlenmesi ise suçun nitelikli hallerini oluşturacaktır ve kişi hakkında verilecek ceza 1 kat arttırılacaktır.

İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu CezasıKanuni Dayanağı
TCK 115 Basit Hali Cezası1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası
Suçun Teşebbüste KalmasıSuçunun teşebbüste kalması halinde hakimin takdirine bağlı olarak indirim uygulanabilir.
Suçun Tüzel Kişilerce İşlenmesiŞirket, dernek gibi aracılar kullanılarak suçun işlenmesi halinde güvenlik tedbiri uygulanır.
Suçun Nitelikli Halinin CezasıVerilecek ceza 1 kat arttırılır.
Suçun İhmali Davranışla İşlenmesiSuç kasten işlenebilen bir suçtur, ihmali davranışla işlenemez.
  • İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçunun Temel Halinin Cezası: Türk Ceza Kanunu’nun 115. Maddesinde yer alan inanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçunun temel hali 1. Fıkrada düzenlenmiştir. Ancak 2 ve 3. Fıkralarda yer alan hususlar da suç hakkında temel halinin cezası uygulanacaktır. Suçun temel halinin cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüştür.
  • İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçunun Nitelikli Halinin Cezası: Türk Ceza Kanunun 115. Maddesinde düzenlenen inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçu için ceza artırım halleri düzenlenmiştir. Bu haller suçun silahla işlenmesi, suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, suçun kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi, suçun kişinin kendini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle işlenmesi, suçun imzasız mektupla işlenmesi, suçun özel işaretlerle işlenmesi, suçun var olan veya varsayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesidir. Bu durumlarda verilecek ceza yarısına kadar arttırılacaktır. Ayrıca suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu ile birlikte işlenmesi halinde TCK 119 hükmü gereği kişi hakkında kasten yaralama suçu hükümleri uygulanacaktır. Ancak önemle belirtilmelidir ki kanunda açıkça yazılmayan cezalarda artırım ve eksiltme yapılamaz.
  • İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçunda İndirim Halleri: İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi suçunda uzlaşma, şikayetten vazgeçme gibi ceza muhakemesi normları uygulanmamaktadır. Hakim suçun işleniş biçimi, suç işlemede kullanılan araçlar, zaman, yer gibi hususları dikkate alarak belirlediği temel cezada alt ve üst sınır arasında bir temel ceza belirler. Akabinde artırım nedenleri uygular ve sonrasında belirlenen cezada indirim hükümleri uygulanır. Şartları bulunuyorsa 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62. Maddesinde yer alan indirim hükümleri uygulanabilir. Bunlar yaş küçüklüğü, iyi hal indirimi, içtima kuralları, akıl zayıflığı gibi sıralanabilir.
  • İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçunun Tüzel Kişiler Tarafından İşlenmesi: Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde TCK’nın 79/4. maddesinin açık hükmü gereğince, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanır. Bu güvenlik tedbirleri, faaliyet izninin iptali ve müsaderedir. Aynı suç mağdurları ile ilgili yurtdışında yargılama yapılmış ise yurtdışında infaz edilen tutukluluk ya da hükümlülük varsa Türkiye’de verilen cezadan mahsup gerekir.
inanc dusunce ve kanaat hurriyetinin kullanilmasinin engellenmesi sucu cezasi
inanc dusunce ve kanaat hurriyetinin kullanilmasinin engellenmesi sucu cezasi

İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu Örnekleri

  • Fener Rum Patrikhanesinin Bulgar Ortadoks Kilisesi üzerinde papaz olarak görev yapan K. İsimli şahsı düzenli olarak ayin yapmaktadır. Ancak bir gün farklı bir dine mensup B şahsı tarafından artık bu ayinleri yapmaması konusunda uyarılmıştır. Aksi takdirde Kiliseyi geceleyin yakacağını ve bundan sonra kimsenin gideceği bir kilise olmayacağını söylemiştir. Bunun üzerine şikayetçi olan papaz kamera kayıtlarından kişiyi tespit ettirmiş ve hakkında kamu davası açılmasının yolunu açmıştır.
  • Her ayın 20. Günü inanmış olduğu Palekostik dini gereği ayin düzenleyen bir grup genç ayin esnasında çeşitli hayvanları da ayine dahil ederek eylemler düzenlemektedir. Ancak hayvanlara herhangi bir zarar vermeyen Palekostik dini mensuplarını sırf X dinine mensup değiller diye cezalandırmak isteyen Bekir isimli şahıs ayin yapacakları gün kişilere gözükmeden silahla arkalarından havaya ateş etmiştir. Korkan din mensupları etrafa kaçarken birisini de yaralayan ve ölümüne neden olan Bekir isimli şahsın eylemi neticesi sebebiyle kasten yaralama suçunu oluşturduğundan 119. Madde hükmü de suç kapsamında vüku bulacaktır.
  • X ilinde Müslüman azınlıklı bir köyde yaşayan Ahmet, köyde cami olmadığı için evinde 5 vakit namazını kılmaktadır. Ancak köydeki kişilerin kapısına işaretler bırakması ve sürekli Ahmet hakkında konuşmaları nedeniyle artık rahatsızlık duymaya başlamıştır. Ancak Ahmet isimli şahsın gece yolunu keserek birden fazla kişiyle beraber darp ettikleri bir olayda evinin önüne imzasız mektup bırakan bu şahıslar Ahmet isimli şahsın din değiştirmesini istemektedir. Ancak Ahmet’in kulak asmadığı bu uyarılardan dolayı korku ile yaşaması ve ibadet edememesi halinde resen yapılacak soruşturma ile kişiler hakkında kamu davası açılmasına karar verilecektir.

İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçunun Özel Görünüşleri

  • Teşebbüs: Bu suça teşebbüs mümkündür. TCK 115. Maddesinin 1. ve 3. Fıkrasında düzenlenen suçlar sırf hareket suçu niteliğinde olduğundan, bu fıkralarda belirtilen hareketler bölünebildiği durumlarda teşebbüs hükümleri uygulanabilecektir. TCK 115. Maddesinin 2. Fıkrasında düzenlenen suç ise zarar suçu niteliğinde olup suçun işlenmesine elverişli hareketlerle ve doğrudan doğruya icraya başlanıp da kişinin elinde olmayan nedenlerle tamamlanamaz ise bu suç teşebbüs aşamasında kalmış sayılmaktadır. Davranışlar bölümlere ayrılabildiği oranda suç teşebbüse uygun hale gelmektedir. TCK madde 35’te suça teşebbüs tanımlanmıştır. Buna göre kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulmaktadır. Örneğin bir kişinin ibadet yapması engellenmek üzere caminin kapısı kilitlenecek iken cevreden gelen kişilerin müdahalesi sonucu eylem icra edilememiş ise teşebbüs söz konusudur.
  • İştirak: TCK madde 37, 38 ve 39’da suça iştirak düzenlenmiştir. Birden fazla kişinin bu suçu işlemeye irade ve kararı ile iştirak durumu ortaya çıkar. İştirak suçun icrası sırasında yardım ederek olabileceği gibi suç öncesinde azmettirme olarak da karşımıza çıkabilir. Bu suça iştirakın her türlüsü mümkündür. İştirak kelime anlamıyla ortak olmak anlamına gelir. Yani birden çok failin farklı eylemleriyle aynı suça ortak olmasıdır inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçuna karşı her türlü iştirak mümkün olmaktadır. TCK’nın 119. Maddesine göre iştirak halinde iştirak edenlerin her biri ayrı ayrı cezalandırılır. Ayrıca bu suça azmettiren veya yardım eden olarak katılmak mümkündür. Özetle suça azmettiren, yardım eden sıfatıyla dahil olan ya da beraber suçu işleyen kişiler hakkında iştirak hükümleri uygulanacaktır.
  • İçtima: Türk Ceza Hukukunda failin birden çok suç işlemesi halinde bazı durumlarda tüm suçlar tek suç çatısı altında toplanır ve ona göre ceza verilir. Buna suçların içtiması denir. TCK 42, 43 ve 44. maddelerinde düzenlenmiştir. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçlarında fail aynı kişiye veya topluluğa karşı karşı farklı zaman aralıklarında bu suçu işlerse zincirleme suç kapsamına girecek ve cezası arttırılacaktır. Ayrıca bu suçun bir hareketle birden fazla kişiye veya topluluğa karşı işlenmesi durumunda da zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. TCK madde 43/1’de aynı mağdura karşı işlenen zincirleme suçlardan TCK madde 43/2’de farklı mağdurlara karşı işlenen zincirleme suçlardan bahsedilmiştir. Aynı kişiye karşı farklı zamanlarda işlenen inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçlarında ve birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenen inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçlarında zincirleme suç hükümlerine göre cezası arttırılır. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçu kapsamında mağdur üzerinde kullanılan cebir, TCK’nın 86. maddesi kapsamında kaldığı sürece aynı kanunun 119. maddesi uyarınca ayrıca yaralamadan da cezaya hükmolunmaz, suçun işlenmesi için gerçekleştirilen cebir kapsamında değerlendirilir. Ancak, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçu işlenirken TCK’nın 87. maddesindeki şekilde bir yaralama söz konusu olursa, ayrıca bu maddeye göre de ceza tayin edilecektir.

Uzlaşma, Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı

  • Uzlaşma: Uzlaşma ile amaçlanan bir uzlaştırmacı huzurunda fail ve mağdurlar bir araya getirilerek iletişim yolu ile aradaki uyuşmazlıkların giderilmesidir. Uzlaştırma kapsamındaki suçlar kanunda tadadı olarak sayılmıştır. Bunlar basit kasten insan yaralama, taksirle insan yaralama, kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlenmesi, tehdit, konut dokunulmazlığını ihlal etme, iş ve çalışma hürriyetini ihlal etme, dolandırıcılık, görevi kötüye kullanma, suç eşyasının satın alınması ve satılması, çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçları olarak sıralanmaktadır. Ancak inanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçu uzlaşma kapsamında olan bir suç değildir. Bununla birlikte uzlaşma şikayetten vazgeçme anlamına da gelmemektedir.
  • Adli Para Cezasına Çevirme: Adli para cezaları, mahkemenin, suçun failine verilen hapis cezasının süresine göre belirlenecek bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesi konusunda karar vermesi ve failin hapis cezasından kurtulması durumudur. Burada bir hapis cezasının adli para cezasına çevrilebilmesi için verilen cezanın bir yılın altında olması gereklidir yani bu çevirme ancak kısa süreli hapis cezalarında mümkündür. Bazı durumlarda hapis cezasının bir kısmı para cezasına dönüştürülür ve fail hem hapis cezası hem de para cezasına çarptırılır. İnanç düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçunda ise belirlenen ceza 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu nedenle gerekli şartlar sağlandığı takdirde yargılama sonucunda bir yıl ya da daha az süreli hapis cezasına hükmedilirse bu ceza adli para cezasına çevrilebilecektir.
  • Erteleme: Erteleme bir kişi hakkında hapis cezasına hükmedildikten sonra infazının ertelenmesi olarak adlandırılır. Kişi deneme süresi içerisinde iyi halli olarak hareket ederse cezaevine hiç girmeden cezası infaz edilmiş sayılır. Yani kişi hakkında hükmedilen cezanın infazı belirli bir süre geri bırakılır ve o süre içerisinde herhangi bir suç işlenmediği takdirde de infaz edilmiş sayılır. Erteleme kararı kapsamında mahkeme tarafından yargılaması yapılan kişinin suçlu olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte kişiye belirli bir hapis cezası da verilmiştir. Ancak mahkeme kişiye vermiş olduğu bu hapis cezasını, kişi ceza infaz kurumuna girmeden, şartlı olarak vazgeçilmesi yoluna gidilebilir. Bu durumda hapis cezasının ertelenmesinden bahsedilecektir. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçu gereğince kişilere bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilmektedir. Mahkeme tarafından hükmedilen ceza süresinin 2 yıldan az olması durumunda hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür.
  • Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı: Ceza Muhakemeleri Kanununa göre hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için sanığın suçun işleniş biçimi, suçun işlenişindeki amaç ve saikler, yanında sanığın kişiliği, yaşayışı, iş ve güç durumu vb. durumlar önem arz eder. Bu durumların değerlendirilmesi sonucu mahkeme kişinin gelecekte topluma zarar doğurmayacağına kanaat getirmesi halinde bu kararı verebilir. HAGB alan sanığın belli süreler içerisinde başka bir suça karışması durumunda cezası uygulanabilir hale gelecek ve hapis cezası ile karşı karşıya kalacaktır. Bununla birlikte yapılan son değişikliklere göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı artık sanığın rızasına bağlı olmaktan çıkarılmış olup bu karara karşı itiraz değil istinaf kanun yoluna başvurulabilecektir. Bununla birlikte 2 yıl ve altında ceza alan suçlarda HAGB kararı verilmesi mümkün olduğundan inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçu açısından HAGB kararı verilmesi mümkündür.

Soruşturma ve Kovuşturma Evresi

  • Soruşturma Evresi

Mağdur ya da suçtan zarar gören kişinin şikayetçi olması Cumhuriyet Savcılığı’na yapacağı başvuru ya da kolluk kuvvetlerine yapacağı ihbar ile gerçekleşir. Bu şikayet neticesinde Savcılığa intikal eden dosyanın savcılıkta işlem görmesi soruşturma evresinin neticesidir. İnanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçu şikayete bağlı bir suç olmadığı için Cumhuriyet Savcılığı tarafından resen soruşturulması gerekmektedir. Bu nedenle hem soruşturma evresi hem de kovuşturma evresinde mağdurun şikayetçi olmasına gerek yoktur. Hal böyleyken şikayetten vazgeçmenin de dosya üzerinde bir etkisi olmayacaktır.

Cumhuriyet savcısının şüpheli şahsın suçu işlediğine dair yeterli somut delilleri toplaması ve yeterli şüpheye ulaşması ile iddianame düzenlenir. Bunun aksi durumunda yeterli şüphe oluşmadığında Cumhuriyet Savcılığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir. Bu karara karşı tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde itiraz edilebilir. İtiraz kabul edilirse dosya doğrudan kovuşturma evresine geçmez, tekrar soruşturma evresinde incelenir. İtiraz reddedilirse dosya kapanır. İtirazı inceleyecek olan merci Sulh Ceza Hakimliğidir. Her koşulda iddianame düzenlendiği takdirde dosya kovuşturma evresine geçecektir. Soruşturma evresinde şüpheli konumunda olan fail de kovuşturma evresinde sanık konumuna geçecektir.

  • Kovuşturma Evresi

Kovuşturma evresi; görevli ve yetkili mahkemenin Cumhuriyet Savcılığı’nın sunduğu iddianameyi kabul etmesi ile başlar ve yargılama sürecini ifade eder. Kovuşturma evresi mahkeme tarafından yürütülmektedir. Yukarıda da açıklandığı üzere soruşturma evresinde şüpheli olan şahıs kovuşturma evresinde sanık olarak isimlendirilir. Kovuşturma evresinde sözlü yargılama yapılır ve yargılamalar duruşmalı olarak ilerler. Duruşmada sanık ve sanık vekili dinlenir bunun yanı sıra müşteki yani şikâyet eden kişi de dinlenir. Ayrıca müşteki sıfatına sahip olan taraf, katılma talebi sunduğu takdirde mahkemenin kabulü ile katılan sıfatına sahip olur.

Sanığa verilecek ceza kovuşturma evresinin sonunda belirlenir. Ancak sanık bu aşamadan önce kendisine isnat edilen suçu ve cezasını tam olarak öğrenmiş olmalıdır. Ayrıca cezalandırılması için de suçu işlediği sabit olmalıdır. Örneğin inanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçunun faili olarak iki şüpheli varsa ancak hangisinin suçu işlediği sabit değilse her ikisi de beraat edecektir. Bununla birlikte, kovuşturma evresi neticesinde verilecek kararlar beraat, HAGB hatta zamanaşımına uğradığı takdirde davanın düşmesi şeklinde sıralanabilir. İnanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçunun kovuşturma evresi tamamlandığında sanığın suçu işlediği sabit ise verilecek ceza 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenecektir. Artırım ve indirim nedenlerinin uygulanması da mahkemenin takdirine kalacaktır.            

Gözaltı ve Tutukluluk

Bir kişi hakkında gözaltı kararı verilebilmesi için bu kişi hakkında somut delillerin var olması gerekir. Cumhuriyet Savcılığı gözaltı kararı verir vermez kişinin fotoğrafı çekilir ve parmak izi alınır. Aynı zamanda şüphelinin kendisine gerekli bilgiler verilmeli ve hekime götürülerek muayenesinin yapılması gerekir. Gözaltı süresi her ne kadar Olağanüstü Hal Durumlarında (OHAL) 30 güne kadar çıksa da uluslar arası bir sözleşme olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde en fazla 4 gün olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte kişinin tek başına işlediği suçlarda belirlenen gözaltı süresi ile toplu olarak işlenen suçlarda gözaltı süreleri birbirinden farklı olarak düzenlenmiştir. Bunlarda 24 saati geçmemesi öne sürülmüştür. Toplu  olarak işlenen suçlarda (birden fazla sanığı olan) bu süre 4 güne kadar uzatılmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nu madde 91’de geçen fıkrada mülki amirlerin talimatı ile belirlenen bazı kolluk amirlerine bir kişiyi 24 saate kadar gözaltına alma yetkisi verilmiştir. Bu yetki tabi ki suçlara göre belirlenmektedir. İnanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçunda da, savcının gözaltı kararı ile failin gözaltına alınması mümkündür.

Tutuklama kararı ise Ceza Muhakemesi Kanunu madde 100 ve devamındaki maddelerinde düzenlenmiştir. Tutuklama suç işlendiğine ilişkin kuvvetli, yoğun kuşku bulunan bir kişinin özgürlüğünün kesin hüküm öncesi mahkeme kararı ile kısıtlanmasıdır. Tutuklamanın amacı ceza yargılamasının yapılmasını sağlamaktır. Ayrıca sanığın ileride olabilecek bir infazı da gerçekleşmiş sayılacaktır. Önemle belirtilmelidir ki tutuklama kararını verebilecek tek merci mahkemelerdir. Cumhuriyet savcılıkları tutuklama kararı veremez yalnızca tutuklanmayı talep edebilir. Tutuklama kararının verilemeyeceği birtakım durumlar kanun kapsamında düzenlenmiştir. Örneğin kişi hakkında yalnızca adli para cezasını gerektiren bir suçtan dolayı yargılama yapıldı ve buna ilişkin ceza verildiyse tutuklama kararı verilmez. Bununla birlikte vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar dışında en fazla 2 yıl hapis cezası belirlenen suçlar hakkında da tutuklama kararı verilemez. İnanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçunda da tutuklama kararı verilmesi mümkün ve kuvvetle muhtemeldir. CMK 102/1gereğince suç kapsamında tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. Tutuklamanın somut koşulları bulunmaktadır. Bu koşullar şu şekilde sıralanabilir:

  • Kuvvetli suç şüphesi bulunmalıdır.
  • Bir tutuklama nedeni bulunmalıdır.
  • Tutuklama, somut olayda orantılı bir tedbir olmalıdır.

İfade, Savunma ve Yargılama Süreci

İfade, kişi hakkında yapılan suç duyurusu ve şikayet nedeniyle olay hakkındaki bilgi ve savunmasının alınması için yapılan bir usuldür. Ancak İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu şikayete tabi bir suç değil resen araştırılması gereken bir suçtur. Bu nedenle, resen soruşturulması yapılan bir suç hakkında kişinin ifadesi alınır. Eğer şüpheli şahıs ifadeye gitmiyorsa bu durumda hakkında yakalama kararı çıkarılacaktır. İfade kolluk görevlileri tarafından alınabileceği gibi bizzat Cumhuriyet Savcısı tarafından da alınabilir. Buna benzer şekilde sorgu ise şüpheli ya da sanığın hakim ya da mahkeme huzurunda kovuşturma evresinde suç hakkında dinlenmesidir.

Savunma hakkı ise şüpheli ya da sanığın en önemli haklarından biri olup irade özgürlüklerini ifade etmektedir. Çünkü kişi üzerine isnat edilen suç hakkında kendisini savunabilmelidir. Bu nedenle kişiye ayrıntılı olarak üzerine isnat edilen suç anlatılır. Ayrıca kendisini savunabilmesi için belirli bir süre de kişiye verilmektedir. Şüpheli şahıs kendisini bizzat savunabileceği gibi bir avukatın yardımından da yararlanabilir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bu noktada destek vermekteyiz.

Bununla birlikte inanç düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçu işlendiği takdirde koruma tedbirlerinin uygulanması mümkündür. Örneğin taşınmazlara ya da hak ve alacaklara el konulabilir. En önemlisi de kişinin teknik araçlarla izlenmesi mümkün hale gelir. Suçun örgüt kapsamında işlenmesi halinde tanık koruma programından yararlanılması da mümkün olur. Tanık yalnızca suçun mağduru değil aynı zamanda bu kişinin yakınları da olabilir. Yargılama 5235 sayılı kanunun 10, 11, 12. Maddeleri uyarınca asliye ceza mahkemelerinde yürütülecektir.

Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

  • Şikayet Süresi: Şikayete tabi suçlar; bir suç hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için mağdur ya da suçtan zarar gören kişinin şikayetçi olması şartı aranan suçlardır. Kural olarak şikayet süresi 6 ay olarak belirlenmiştir. Yani ilgili kişi 6 ay içerisinde şikayette bulunmadığı takdirde suç hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Süre fiil ve failin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Ancak İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu şikayete tabi bir suç değildir. Cumhuriyet Savcılığı tarafından resen soruşturulması gerekmektedir. Bu yüzden şikayet sürelerinin de bu suç kapsamında bir önemi bulunmamaktadır.
  • Zamanaşımı: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nu madde 66’da dava zamanaşımı adı verilen kurum düzenlenmiştir. Kural olarak zamanaşımı süresinin dolması ile dava düşer ve yargılama sona erer. Ayrıca kanuna göre zamanaşımı süreleri belirlenirken ceza bu surette tayin edilir. Örnek vermek gerekirse bir suç hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alınması gerekiyorsa zamanaşımı süresi 30 yıl olarak belirlenmiştir. Bunun dışında beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlar için zamanaşımı süresi 8 yıl olarak belirlenmiştir. Özetle zamanaşımı süresinin dolması ile mahkemelerin dava konusu suç hakkında yargılama yapması mümkün değildir. İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçunda ise zamanaşımı süresi 8 yıl olarak belirlenmiştir.
  • Etkin Pişmanlık: Etkin pişmanlık, kişilerin işledikleri suçtan sonra kendi iradeleri ile pişman olması, suçtan dolayı meydana gelen olumsuzlukların giderilmesi ve adalete katkı sunması ile bazı ceza indirimleri öngören bir kurumdur. Etkin pişmanlığın söz konusu olabilmesi için bahse konu suçun kanunda sayılan suç tiplerinden biri olması gerekir. Ayrıca hüküm verilene kadar verilen zarar giderilmelidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 168. Madde hükmüne göre; suç tamamlandıysa ancak bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadıysa, fail, azmettirici, yardım eden şahısların pişmanlık göstermesi halinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanır. Bu kişilerin bizzat pişmanlıklarını göstermesi gerekir şöyle ki vermiş olduğu zarar maddi olarak giderilebiliyorsa aynen geri verilmesi ve tazmin edilmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda verilecek cezanın üçte ikisine (2/3) kadarı indirilmektedir. İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu için ise etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabileceği gibi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle inanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi suçunda etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaz.
  • Görevli Mahkeme: İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu ile ilgili görevli mahkeme, 5235 sayılı Yasanın 10, 11 ve 12. maddesi ile suç için kanunda öngörülen cezanın alt sınırı itibariyle Asliye Ceza Mahkemesidir. Bu suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olsa dahi bu durumda görevli mahkeme yine Asliye Ceza Mahkemesi olacaktır. İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi suçunda yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı veya mahkeme ise, suçun asıl hareket unsuruna göre değişiklik arz etmektedir.

İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu Hakkında Mahkeme Kararları

Yargıtay 4. C.D, 20.12.2021 tarih, 2019/6675 E. 2021/29548 K. Sayılı Karar;

Sanıklara yükletilen inanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme eylemleri ile ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,

Anlaşıldığından, sanıklar …, … ve …’un temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden, tebliğnameye aykırı olarak TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA


Yargıtay 4. C.D. 20.02.2020 tarih, 2019/8234E. 2020/3763 K. Sayılı karar ile,

Eylem yönünden; şüphelinin yukarıda tarif edilen şekilde, müştekinin dini inancından kaynaklı kıyafeti ile yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale ederek bunları değiştirmeye zorlaması şeklindeki eylemi, 5237 Sayılı TCK’nın 115/3 ve 119/1.e maddelerinde düzenlenen Kamu Görevinin Sağladığı Nüfuzu Kötüye Kullanmak Suretiyle İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engellemek suçuna tekabül etmektedir. Rızası hilafına müştekinin fotoğraflarını çekip özel hayatının gizliliğini ihlal etmesi eylemine ilişkin ise bu dosyadan ayırma kararı verilip uzlaştırmaya tabi suç olduğundan ilgili büroya gönderilmiştir. (dosya no: 2019/7804)

Görev ve yetki yönünden; 2547 sayılı kanunun 53/c-7 maddesindeki “İdeolojik amaçlarla Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadıyla işlenen suçlarla bunlara irtibatlı suçlar, öğrenme ve öğretme hürriyetini doğrudan veya dolaylı olarak kısıtlayan, kurumların sükün, huzur ve çalışma düzenini bozan boykot, işgal, engelleme, bunları teşvik ve tahrik, anarşik ve ideolojik olaylara ilişkin suçlar ile ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde, yukarıda yazılı usuller uygulanmaz; bu hallerde kovuşturmayı Cumhuriyet Savcısı doğrudan yapar” genel kurala istisna teşkil eden düzenleme uyarınca, Başsavcılığımızın suç nev’i itibariyle soruşturma yapmaya görevli olduğu anlaşılmıştır.

Şüphelinin savunmasına dayanak teşkil eden müştekinin kılık kıyafetinin yönetmeliğe aykırı olduğu iddiası yönünden; Mevcut mevzuat incelendiğinde de görüleceği üzere ülke sathında uygulanmak üzere, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik ile Milli Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmeliktik olmak üzere kılık kıyafetle ilgili 2 genel yönetmelik yayınlanmıştır. Bunlardan ilki olan 25/10/1982 tarihli “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik”, kamu hizmeti veren memurlar ile diğer kamu personelleri için geçerli olup, üniversite öğrencileri için uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Keza Yönetmeliğin 2. maddesi uygulama alanını “memurlar, sözleşmeli personel ve geçici personel ile kamuda çalışan işçilerle” sınırlandırmıştır. Kamu hizmeti verenler için çıkartılan bir yönetmeliğin, kamu hizmeti alan konumundaki üniversite öğrencilerine uygulanması hukuken de mümkün değildir. Bu konuda ikinci yönetmelik ise, 07/12/1981 tarihli “Milli Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik”tir. İlgili yönetmelik isminde de belirtildiği üzere, salt bakanlıklara bağlı öğrencileri kapsamaktadır. Üniversiteler ise özerk bir kurum olan Yükseköğretim Kuruluna bağlı olup, Milli Eğitim Bakanlığı ve dahi diğer Bakanlıklarla herhangi bağlantısı bulunmamaktadır.

Bu konudaki tek düzenleme YÖK Kanunu’ndadır. 2547 sayılı YÖK Kanunu Ek Madde 17–(Ek: 25/10/l990 -3670/12 md.) “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir. ” amir hükmünde de açıkça görüleceği üzere, kılık kıyafet mefhumu, bizzat yasa ile Yükseköğretim Kurumlarında serbest bırakılmıştır. Yine kanun maddesinde serbestinin tek sınırının, yürürlükteki kanunlar olduğu açıkça belirtilmiştir. Yürürlükteki kanunlarda da kadın kıyafetine ilişkin herhangi bir düzenlemeye rastlamak mümkün değildir. Anlatılan gerekçeyle şüphelinin savunmasının kanuni dayanaktan yoksun olduğu değerlendirilmiştir.


İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suç Duyurusu Dilekçesi

(Suçun İşlendiği Yer) CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

MÜŞTEKİ: İsim Soyisim (TC Kimlik No) – (Adres Bilgileri)

VEKİLİ: Av. Umur YILDIRIM

Söğütözü Mah. Söğütözü Cad. No:2 Koç İkiz Kuleleri B Blok Kat:4 Daire:7,  06530 Çankaya

ŞÜPHELİ: İsim Soyisim (TC Kimlik No) – (Adres Bilgileri)

SUÇ: İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu (TCK Madde 115)

SUÇ TARİHİ: …/…/…

SUÇ YERİ: (…)

KONU: Şüpheli şahıs hakkında işlemiş olduğu İnanç Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu nedeniyle soruşturma başlatılması ve soruşturma neticesinde şahıs hakkında kamu davası açılması taleplerimizi havidir.

AÇIKLAMALAR

  • Giriş kısmında müvekkilin kim olduğu, şüpheli şahsın kim olduğu, tarafların nasıl tanıştığı ve iletişime geçtiği gibi hususlar ayrıntılı olarak anlatılır. Bununla birlikte suç nedeniyle müvekkilin uğradığı maddi-manevi zarar da giriş kısmında özetlenebilir.
  • Şüpheli şahsın, suça yönelik eylemlerinin ne şekilde işlediği ayrıntılı olarak anlatılır. Yaşanılan olaydan bahsedildikten sonra ayrıntılı olarak deliller sunulur. Aynı zamanda ek olarak bu delillerin sunulması gerekmektedir. (Örneğin Ankara ili XXX ilçesi XXX köyü yakınlarında bulunan XXX mevkiindeki camide bazı kişilerce namaz kılınmasının engellenmesi ve bu nedenle camiye silahla ateş ederek kişilerin korkutulması işbu suçu oluşturmaktadır.)
  • Sonuç kısmında ise dilekçenin ekinde yer alacak deliller toparlanır. Gerekli görüldüğü takdirde suça ilişkin açıklamalara ve mahkeme kararlarına yer verilir.

HUKUKİ SEBEPLER: TCK ve ilgili her türlü yasal mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER: Tanık, yemin, sözleşmeler, fotoğraf görüntüleri, mesajlar ve ilgili her türlü yasal delil.

SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle şüpheli şahıs hakkında soruşturma başlatılmasını, soruşturma sonucunda kamu davası açılması yönünde karar verilmesini saygılarımızla vekâleten arz ve talep ederiz. (Tarih)

                        Müşteki Vekili

                    Av. Umur YILDIRIM

                          (e-İmza)


İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi Suçu Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

  • TCK 115 Nedir?

İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 115. Maddesinde düzenlenmiş olup madde hükmü şu şekildedir:

“Madde 115- (1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) (Değişik: 2/3/2014-6529/14 md.) Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, fail hakkında birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

(3) (Ek: 2/3/2014-6529/14 md.) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre ceza verilir.”

  • İnanç engellemenin cezası nedir?

İnanç düşünce ve kanaat hürriyetinin engellenmesi suçunun cezası 115. Maddede düzenlenmiştir. Yasa maddesine göre bir kişinin inançlarını açıklamasını engellemenin cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Bir kişinin ibadetini yerine getirmesinin engellenmesi ise aynı şekilde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Kişinin inançlarından dolayı yaşam tarzına müdahale edilmesinin cezası da yine aynı şekilde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak suçun nitelikli hallerinin varlığı halinde verilecek ceza 1 kat arttırılmaktadır.

  • Düşünce suç mudur?

Sebebi ne olursa olsun bir kişinin düşüncelerini ve kanaatlerini açıklamasına zorlanamaz. Bununla birlikte düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Anayasa’nın 25. Maddesinde açıkça hüküm altına alındığı üzere düşünce suçu diye bir şey yoktur. Herkes düşüncelerini özgürce belirtebilir.

musteki katilan musteki sanik

Müşteki, Müşteki Sanık ve Katılan Ne Demek?

yasadisi bahis oynama cezasi sorgulama

Yasadışı Bahis Oynama Cezası Sorgulama – Nasıl Öğrenilir?

5 yil suc islememe cezasi bozulursa ne olur

5 Yıl Suç İşlememe Cezası Bozulursa Ne Olur?

İlgili Yazılar

X
kadim hukuk ve danışmanlık