İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde (İYUK)

İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde (İYUK)

idari yargilama usulu kanunu 8 madde

İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde

Sürelerle İlgili Genel Esaslar

  1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
  2. Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.
  3. Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.

İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde Açıklaması

Sürelerle ilgili genel esaslar başlığını taşıyan bu maddede dava açma sürelerinin hesaplanması düzenlenmekte olup bu kurallar idari yargıda dava açma süreleriyle ilgili özel düzenlemeler bakımından da geçerlidir. Ayrıca bu esaslar idari yargıda cevap verme, kanun yoluna başvurma gibi süreye bağlı olan taraf işlemlerinin hepsi bakımından geçerlidir.

Yukarıda ifade edildiği gibi dava açma süreleri tebliğ, yayın, ilan veya öğrenme tarihini izleyen gün işlemeye başlar. Ancak ilgilinin tebliğ, ilan, yayın veya öğrenme günü dava açabilmesi de mümkündür. Başka bir deyişle, dava açmak için takip eden günü beklemeye lüzum bulunmamaktadır. Aynı şekilde yazılı bildirim yapılmadan önce de tesis edilen idari işleme karşı dava açılabilir.

İlgilinin işlemin kesin ve icrai bir işlem olması kaydıyla bu tarihten önce dava açmasına bir engel bulunmamaktadır. Dava açma süreleri tatil günlerinde de işlemeye devam eder. Ancak açma süresinin son günü tatil gününe denk gelirse, dava açma süresinin sos günü tatili takip eden ilk iş günüdür. Dava açma süresinin son gününün tat gününe denk gelmesi halinde tatil gününü takip eden ilk iş gününe uzamış dava mahkemelerin de çalışmadığı tatil günleri bakımından da geçerlidir. Ülkemizde sıkça uygulanan idari izin olarak belirlenen günlerde dava açma süresinin durup durmayacağı konusunda kanuni düzenleme olmadığı gibi, Danıştay da bu konuda farklı kararlar verebilmektedir. Danıştay bir kararında idari izinlerde mahkemelerin çalışmakta olması nedeniyle idari izinlerin dava açma süresini etkilemeyeceğini ifade ederken, bazı kararlarında da idari iznin dava açma süresini durdurduğuna karar vermektedir. Kanaatimizce idari iznin dava açma süresini durdurduğuna ilişkin kararlara katılmak hukuken mümkün değildir. Çünkü kanunda dava açma süresini durduran haller sınırlı bir şekilde sayılmıştır. İdari iznin kanunda dava açma süresini durduran bir neden olarak sayıl mamasına rağmen, idari yargı mercilerinin idari izni dava açma süresini durduracak bir neden olarak değerlendirmesi doğru değildir.

  • İlgili Makale: 
  • 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) Tam Metin: 

idari yargilama usulu kanunu 8 madde iyuk
idari yargilama usulu kanunu 8 madde iyuk

İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde Sürelerle İlgili Genel Esaslar Emsal Kararlar

Danıştay 7.Dairesi E: 2002/ 2748 K: 2004 / 3013

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu8. Madde
  • Sürelerle İlgili Genel Esaslar

Gürbulak Gümrük Müdürlüğünde tescilli 22.10.2001 gün ve 815 sayılı giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaların beyan edilen kıymetlerinin noksan olduğundan bahisle yapılan ek tahakkuka vaki itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davayı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7’nci maddesini açıklayarak, olayda, 22.3.2002 tarihinde tebliğ edilen işlemin iptali istemiyle, 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra 24.4.2002 tarihinde kayda geçen dilekçe ile dava açıldığının anlaşıldığı; dava açma süresinin son günü olan 22.4.2002 tarihinde, kamu çalışanlarının idari izinli sayılmasının dava açma süresini etkilemeyeceği gerekçesiyle, süre aşımı yönünden reddeden Erzurum Vergi Mahkemesinin 27.05.2002 gün ve E: 2002/206; K: 2002/219 sayılı kararının; davanın süresinde açıldığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, 20.600.000 (Yirmi milyon altı yüz bin) lira maktu karar harcının temyiz edenden alınmasına, 23.11.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.


Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E: 2010/115, K: 2010/246

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde
  • Sürelerle İlgili Genel Esaslar

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 2. fıkrasında, Özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün İçinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiş, aynı Yasa’nın 8. maddesinin 3. fıkrasında da, bu Yasa’da yazılı sürelerin bitmesinin çalışmaya ara verme zamanına rastlaması halinde, bu sürelerin, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağı öngörülmüştür. 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 86. maddesinin, 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Yasa’yla değişik 1. fıkrasında ise, Danıştay dairelerinin her sene Ağustos’un birinden Eylül’ün beşine kadar çalışmaya ara vermesi öngörülmüş; böylece ara vermenin son günü Eylül’ün dördü olarak belirlenmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, Danıştay On üçüncü Dairesinin temyize konu kararının 27.7.2009 günü davacı vekiline tebliğ edildiği, otuz günlük temyiz süresinin bitiminin çalışmaya ara verme zamanına rastladığı, bu nedenle sürenin, ara vermenin sona erdiği günü, yani Eylül’ün dördünü izleyen tarihten itibaren 11.9.2009 Cuma günü çalışma saati bitimine kadar uzadığı; ancak davacının bu süre geçtikten sonra, 14.9.2009 gününde kayda geçen dilekçeyle temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, Yasa’da öngörülen süre geçirildikten sonra yapılan temyiz başvurusunun incelenmesi olanağı bulunmadığından, davacının isteminin süre aşımı nedeniyle reddine, 18.02.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


Danıştay 9.Dairesi E: 2016/1360,K: 2017 / 2726

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde
  • Sürelerle İlgili Genel Esaslar 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinde; bu Yasada hüküm bulunmayan hususlarda; hâkimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Elektronik İşlemler” başlıklı 445. Maddesinin 4. fıkrasında, elektronik ortamda yapılan işlemlerde sürenin gün sonunda biteceği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin “Davanın Açılması” başlıklı 36. Maddesinin 10. fıkrasında davanın fiziksel ortamda mesai saati, elektronik ortamda ise saat 00:00’a kadar açılabileceği düzenlenmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından vergi ziyaı cezalı tapu harcının kaldırılması talebiyle açılan davada mahkeme tarafından vergi ziyaı cezasına karşı her bir dönem için ayrı ayrı dava açılması gerektiği gerekçesiyle dilekçenin reddine karar verildiği, söz konusu kararın davacıya 28.10.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafından 27.11.2015 tarihinde Amasya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kaydına 22:24’te UYAP ortamında verilen dilekçe ile davanın yenilendiği, Vergi Mahkemesi’nce; dilekçenin reddine ilişkin karar üzerine otuz günlük davayı yenileme süresinin son günü 27.11.2015 çalışma saati bitimine kadar davanın yenilenmesi gerekirken, çalışma saati bitiminden sonra yenilenmesi nedeniyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer alan yasa hükümlerinin değerlendirilmesinden, Hukuk Muhakemeleri Kanununda yer alan elektronik işlemlere ilişkin düzenlemelere İdari Yargılama Usul Kanunu’nda atıf yapıldığı, atıf yapılan ilgili maddede elektronik ortamda yapılan işlemlerin gün sonuna kadar gerçekleştirilebileceği, gün sonu ifadesinin ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nde 00:00 olarak tanımlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı vekili tarafından dilekçe ret kararı üzerine en son 27.11.2015 tarihinde saat 00:00’a kadar elektronik ortamda verilmesi gereken yenileme dilekçesinin 27.11.2015, saat 22.24’te verildiği anlaşıldığından, süresinde yenilenen davanın esası incelenip karar verilmesi gerekirken, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-b maddesi uyarınca, süre aşımı nedeniyle Vergi Mahkemesince reddedilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.


Danıştay 4.Dairesi E: 2012/ 2105, K: 2012 / 6917

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde
  • Sürelerle İlgili Genel Esaslar 

İncelenen dosyada, davalı İdare tarafından, davacının başvurusu üzerine vergi borçlarının 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılmasına ilişkin olarak düzenlenen ödeme planının 05.05.2011 tarihinde davacıya tebliğ edildiği belirtilmiş ve Vergi Mahkemesince de bu tarih esas alınmak suretiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; davacı, söz konusu ödeme planını 29.06.2011 tarihinde tebliğ aldığını ileri sürmektedir. Dosyada dava konusu ödeme planının tebliğine ilişkin belge bulunmadığından davacı iddiasının araştırılması amacıyla 16.04.2012 günlü ve E:2012/2105 sayılı ara kararımızla davalı İdareden 6111 sayılı Kanun’a göre düzenlenen ödeme tablosunun davacıya tebliğine ilişkin belgenin okunaklı ve onaylı bir örneği istenmiş ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20’nci maddesi uyarınca 30 gün içinde ara kararı gereğinin yerine getirilmesi, aksi halde dosyadaki bilgi ve belgelere göre karar verileceği hususu ara kararımızda belirtilmiştir. Davalı İdarece, ara kararı gereği yerine getirilmediği gibi temyize cevap dilekçesinde de bu hususa ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmemiş ve belge eklenmemiştir.

Bu durumda, dava konusu ödeme planının davacıya 05.05.2011 tarihinde tebliğ edildiği davalı İdarece yazılı belgeyle kanıtlanamadığından, davacının tebliğ ve öğrenme tarihi olarak gösterdiği 29.6.2011 tarihinin dava açma süresinin hesabında esas alınması gerekmektedir.

Buna göre, yukarıda belirtilen Kanun hükümleri uyarınca mali tatil süresince işlemeyen süre nedeniyle dava açma süresinin son gününün çalışmaya ara verme zamanına rastladığı dikkate alındığında, 12.09.2011 tarihine kadar dava açılabileceği anlaşıldığından, 17.08.2011 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.


Danıştay 4.Dairesi E: 2013/ 930, K: 2013 / 3555

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde
  • Sürelerle İlgili Genel Esaslar 

Öte yandan 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanunun 1’nci maddesinin birinci fıkrasında her yıl Temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) mali tatil uygulanacağı, Haziran ayının son gününün tatil günü olması halinde, mali tatilin Temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden itibaren başlayacağı, üçüncü fıkrasında ise Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt, bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma sürelerinin mali tatil süresince işlemeyeceği; belirtilen sürelerin mali tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, temyiz başvuru süresinin son gününün, adli tatile rastlaması durumunda dava açma ve temyiz başvuru sürelerinin, ara vermenin sona erdiği günü (1 Eylül) izleyen tarihten itibaren yedi gün uzayacağı, vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma ve bu kapsamda değerlendirilen temyiz başvurularının da mali tatil süresince işlemeyeceği, tatil süresi içerisinde gerçekleşen tebligatlarda duran sürenin mali tatilin bitiminden itibaren tekrar başlayacağı anlaşılmaktadır.

Olayda, davacı adına 2010/12 dönemi için salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davanın kabulü yönünde verilen kararın davalı idareye 01.06.2012 tarihinde tebliğ edildiği ve kararın bozulması istemiyle davalı İdarenin 28.08.2012 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçeyle temyiz başvurusunda bulunması üzerine süre aşımı yönünden temyiz istemi reddedilmiş ise de; davalı İdareye yapılan tebliğ tarihine göre temyiz başvurusunun son günü olan 01.07.2012 tarihinin mali tatil içinde yer alması ve mali tatilin bittiği 20.07.2012 tarihinde de adli tatilin başlaması hususları dikkate alındığında 28.08.2012 tarihinde yapılan temyiz başvurusunun süresinde olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.  Bu durumda, süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davalı İdarenin temyiz istemini reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.


Danıştay 3.Dairesi E: 2006/ 1488, K: 2006 / 2447 

  • İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde
  • Sürelerle İlgili Genel Esaslar 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde dava dilekçelerinin, süre aşımı noktasından da incelenmesi ve 4. fıkrasında, bu konuda kanuna aykırılık görülürse 15.maddenin uygulanması öngörüldükten sonra 6’ncı fıkrasında; aynı durumun ilk incelemeden sonra saptanması halinde de davanın her safhasında 15. maddenin uygulanması gerektiği ve Yasanın 15.maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; süre aşımı bulunan hallerde davanın reddine karar verilmesi kurala bağlandığından, idari yargılama hukukumuzda dava açma süresi hak düşürücü süre niteliği taşıyan ve kamu düzeniyle ilgili bir durum kabul edilmiştir. Bu nedenle, dava açma süresi; sürenin ne şekilde işlemeye başlayacağı, duracağı, uzayacağı veya kesileceği İdari Yargılama Usulü Kanununun 7, 8, 9, 10 ve 11. maddelerinde düzenlenmiştir.

Özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde vergi mahkemesinde dava açma süresinin otuz gün olduğunu düzenleyen 7. maddenin 1. fıkrasında bu sürenin uzunluğu yönünden başka yasalara yapılan gönderme dışında dava açma süresini başlatan, durduran, uzatan veya kesen bütün sebeplere sadece 2577 sayılı Yasanın yukarıda değinilen kurallarında yer verilmiştir. Hukukumuzda zorlayıcı nedenler olarak bilinen; doğal afet, savaş, gaiplik, ağır hastalık gibi haller, 2577 sayılı Yasanın sözü edilen kurallarında dava açma süresini durduran, uzatan veya kesen durumlar olarak kabul edilmemiştir. Her ne kadar aynı Yasanın 31.maddesinin ikinci fıkrasında, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde Vergi Usul Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanmasını öngören bir gönderme bulunmaktaysa da gönderme yapan kuralda; 2577 sayılı Yasa hükümleri saklı tutulmakla, İdari Yargılama Usulü Kanununda düzenlenen konularda gönderme yapılan Vergi Usul Kanunu hükümlerinin uygulanmasına olanak tanınmadığı gibi, Vergi Usul Kanununun 379-412. maddeleri de 2577 sayılı Yasanın 63’üncü maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, 31’inci maddenin 2. fıkrasında yapılan gönderme uyarınca vergi uyuşmazlıklarının çözümünde uygulanması gereken Vergi Usul Kanununun ilgili hükümleri, 377, 378 ve mükerrer 378’inci maddelerdir. Vergi Usul Kanununun değinilen kuralları; dava açma süresi, bu sürenin başlangıcı, durması, uzaması veya kesilmesine ilişkin bir düzenleme içermediği gibi zorlayıcı nedenler Vergi Usul Kanununda sadece vergi ödevlerinin zamanında yerine getirilmesini önleyen ve bu ödevlerle ilgili süreleri durduran durumlardan kabul edilmiştir.

Yargı yoluna başvurma, hak arama özgürlüğünün kullanılması olup, maddi vergi hukukunun vergi yükümlülerine yüklediği vergi ödevlerinin yerine getirilmesiyle ilgisinin bulunmaması karşısında ve yukarıda değinilen düzenlemeler gereğince ağır hastalık hali vergi mahkemesinde dava açma süresine etkili bir durum oluşturmadığından, 2577 sayılı Yasanın 7’nci maddesinde yapılan göndermeden dolayı uygulanması gereken 6183 sayılı Yasanın 58’inci maddesiyle öngörülen yedi gün olan dava açma süresinde açılmayan davanın süre aşımı noktasından reddi yolundaki kararda sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.


İdari Yargılama Usulü Kanunu 8. Madde Hakkında Emsal Karar Aramak İçin: https://karararama.danistay.gov.tr/

Yorum Gönderin

X
kadim hukuk ve danışmanlık