İdari Yargılama Usulü Kanunu 60. Madde
Tebliğ İşleri ve Ücretler
Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerine ait her türlü tebliğ işleri, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır. Bu suretle yapılacak tebliğlere ait ücretler ilgililer tarafından peşin olarak ödenir.
İdari Yargılama Usulü Kanunu 60. Madde Açıklaması
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 60. Maddesi “Tebliğ İşleri ve Ücretler” başlığı altında işlenmiştir. Madde, Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerine ait her türlü tebliğ işlerinin Tebligat Kanunu Hükümlerine göre yapılacağını hükme bağlamıştır. Ayrıca yapılacak olan tebliğlere ait ücretlerin ilgilileri tarafından peşin ödenmesi de hükme bağlanmıştır.
- İlgili Makale:
- 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) Tam Metin:

İdari Yargılama Usulü Kanunu 60. Madde Tebliğ İşleri ve Ücretler Emsal Kararlar
Danıştay 8. Dairesi E:2018/465, K:2021/4510
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 60. Madde
- Tebliğ İşleri ve Ücretler
Celal Bayar Üniversitesi Manisa Soma Meslek Yüksekokulu Sondaj Teknolojileri Bölümü mezunu olan davacının, 2011 yılı DGS’ye esas alınacak 73,85 olan akademik not ortalamasının, ÖSYM’ye sehven 7,85 olarak bildirilmesi sebebiyle oluştuğu ileri sürülen zarar karşılığı olarak (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla) 5.000,00-TL maddi ve 150.000,00-TL manevi tazminatın 19/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ‘İptal ve tam yargı davaları’ başlıklı12. maddesinde; “İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.” hükmü, ‘Tebliğ işleri ve ücretler’ başlıklı 60. maddesinde; “Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerine ait her türlü tebliğ işleri, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır…” hükmü düzenlenmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun ‘Bilinen adreste tebligat’ başlıklı 10. maddesinde; “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir.” hükmü, ‘Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina’ başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.” hükmü yer almıştır.
25/01/2012 tarih ve 28184 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin ‘Bilinen adreste tebligat’ başlıklı 16. maddesinde; “Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz…” hükmüne yer verilmiştir.
Celâl Bayar Üniversitesi Soma Meslek Yüksekokulu Sondaj Teknolojileri Bölümü’nde son sınıf öğrencisi iken 2011-DGS’ye katılan ve anılan sınav sonucunda aldığı puanla Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümüne yerleştirilen davacı tarafından; adı geçen Yüksekokul Müdürlüğünce akademik not ortalamasının yanlış bildirilmesi nedeniyle sınav puanının belirlenmesine esas alınan önlisans başarı puanının yanlış ve düşük hesaplandığı iddiasıyla 2011-DGS sayısal puanının 201.539 olarak belirlenmesine yönelik işlemin iptali istemiyle açılan davada; İdare Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararına karşı davacı tarafından yapılan temyiz başvurusu sonucunda Dairemizin 15/05/2015 tarih ve E:2012/10642, K:2015/4748 sayılı kararıyla, anılan Mahkeme kararı kaldırılarak dava konusu işlemin iptaline kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Dairemizin 15/05/2015 tarih ve E:2012/10642, K:2015/4748 sayılı kararında davacının adresinin … Mah. … Sok. No:…, İç Kapı No:… … olarak belirtilmesine karşın, kararın davacının adrese dayalı kayıt sisteminde (Mernis) adresi olarak belirtilen … Mah. …. Sok. No:… İç Kapı No:… …/… adresine tebligata çıkarıldığı, tebliğ mazbatası üzerine ‘ev kapalı’ şeklinde şerh düşülerek, tebliğ imkansızlığı nedeniyle 29/09/2015 tarihinde … Mahallesi muhtarı M.G.’ye tebliğ edildiği görülmektedir. Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri uyarınca, tebligatın öncelikle kişinin bilinen en son adresine yapılmasının zorunlu olduğu, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının tespit edilmesi ve kişinin Mernis kayıtlı adresi bulunması halinde, Mernis adresinin, resmi tebligat adresi olarak kabul edilmesi ve bu şekilde tebligatı çıkartan merci ve posta memurunca başkaca bir adres araştırması yapılmasına gerek bulunmaksızın, tebligatın ikinci defa Mernis adresine çıkarılması gerektiği açıktır.
Her ne kadar davacı tarafından, … Mah. …. Sok. No:… İç Kapı No:… …/… adresinin Mernis adresi olmadığı iddia edilmiş ise de; UYAP sistemi üzerinden yapılan adres araştırmasında anılan adresin davacının kayıtlı Mernis adresleri arasında olduğu görülmekle birlikte; yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca tebligatın öncelikle davacının bilinen en son adresine yapılması gerektiği, şayet bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, Mernis adresinin bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligat yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; Dairemizin 15/05/2015 tarih ve E:2012/10642, K:2015/4748 sayılı kararının davacıya usulsüz tebliğ edildiği anlaşıldığından, davacı tarafından belirtilen öğrenme tarihi esas alınmak suretiyle Mahkemece hüküm kurulması gerekirken, süre aşımı nedeniyle davayı reddeden İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurunu reddeden temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Vergi Dava Daireleri Kurulu E:2019/1561, K:2020/12
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 60. Madde
- Tebliğ İşleri ve Ücretler
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 1. maddesinde de belirtildiği üzere idari yargı yerlerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak usul kurallarını belirleyen özel bir kanundur. Özel kanun olması dolayısıyla da düzenlediği hususlarda öncelikle uygulanması gerekmektedir.
Bu bağlamda Kanun’un 26. maddesinin (3) numaralı fıkrasında davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde mahkemece uygulanması gereken usul ayrıca tespit edilmiştir. Buna göre fıkrada belirtilen durumun gerçekleşmesi halinde yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden kaldırılacak ve dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yeni adres bildirilmek suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilecektir. Kanun’un 27. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde de 26. maddenin (3) numaralı fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında aynı fıkranın birinci cümlesi uyarınca dava açılmakla yürütmesi duran tahsil işleminin devam edeceği öngörülmüştür.
Vergi idaresinin kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikteki vergi tarhiyatına ilişkin işlemlerine karşı davacıların mülkiyet hakkının henüz ödenebilir safhaya gelmemiş vergi borcu nedeniyle olumsuz yönde etkilenmesi engellenerek dava aşamasında korunması amacıyla 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesinin (4) numaralı fıkrasında vergi uyuşmazlığından doğan davaların açılmasının tahakkuku erteleyerek tahsilat işlemlerinin yürütmesini durduracağı öngörülmüştür. Kanun koyucu 26. maddenin (3) numaralı fıkrasındaki düzenleme ile de bu mülkiyet hakkının korunmasına yönelik bu güvencenin davacılar tarafından dava dilekçesinde kendilerine tebligat yapılamayacak bir adres gösterilmek suretiyle kötüye kullanılmasının önlemesini amaçladığı anlaşılmaktadır.
Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararı ile bölge idare mahkemesi dava dairesinin ısrar kararında hukuki tartışmanın 7201 sayılı Kanun’un 35. maddesinin uygulanma koşulları bağlamında gerçekleştiği görülmektedir. 2577 sayılı Kanun’un 60. maddesinde Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerine ait her türlü tebliğ işlerinin Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılacağı belirtilmiş, 7201 sayılı Kanun’un 35. maddesinin dördüncü fıkrasında da daha önce tebligat yapılmamış olsa bile tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adreslerinin esas alınacağı ve bu madde hükümlerinin uygulanacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Ancak, 2577 sayılı Kanun’un 26. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması haline özgü bir usul düzenlemesi getirildiği ve bu yolla davacıların mülkiyet hakkının korunmasına yönelik kanuni güvencenin kötüye kullanılması engellenerek idari işlemin yürütülebilirliğinin korunmasının amaçlandığı göz önüne alındığında, olayda Tebligat Kanunu’nun bahse konu hükmünün uygulanma olanağı bulunmadığından, vergi mahkemesince anılan hüküm dikkate alınmaksızın dosya tekemmül ettirilmek suretiyle verilen karara yöneltilen istinaf başvurusunun reddine dair ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Vergi Dava Daireleri Kurulu E:2019/1560, K:2020/11
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 60. Madde
- Tebliğ İşleri ve Ücretler
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 1. maddesinde de belirtildiği üzere idari yargı yerlerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak usul kurallarını belirleyen özel bir kanundur. Özel kanun olması dolayısıyla da düzenlediği hususlarda öncelikle uygulanması gerekmektedir.
Bu bağlamda Kanun’un 26. maddesinin 3 numaralı fıkrasında davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde mahkemece uygulanması gereken usul ayrıca tespit edilmiştir. Buna göre fıkrada belirtilen durumun gerçekleşmesi halinde yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden kaldırılacak ve dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yeni adres bildirilmek suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilecektir. Kanun’un 27. maddesinin 4 numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde de 26. maddenin 3 numaralı fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında aynı fıkranın birinci cümlesi uyarınca dava açılmakla yürütmesi duran tahsil işleminin devam edeceği öngörülmüştür.
Vergi idaresinin kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikteki vergi tarhiyatına ilişkin işlemlerine karşı davacıların mülkiyet hakkının henüz ödenebilir safhaya gelmemiş vergi borcu nedeniyle olumsuz yönde etkilenmesi engellenerek dava aşamasında korunması amacıyla 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesinin 4 numaralı fıkrasında vergi uyuşmazlığından doğan davaların açılmasının tahakkuku erteleyerek tahsilat işlemlerinin yürütmesini durduracağı öngörülmüştür. Kanun koyucu 26. maddenin 3 numaralı fıkrasındaki düzenleme ile de bu mülkiyet hakkının korunmasına yönelik bu güvencenin davacılar tarafından dava dilekçesinde kendilerine tebligat yapılamayacak bir adres gösterilmek suretiyle kötüye kullanılmasının önlemesini amaçladığı anlaşılmaktadır.
Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararı ile bölge idare mahkemesi dava dairesinin ısrar kararında hukuki tartışmanın 7201 sayılı Kanun’un 35. maddesinin uygulanma koşulları bağlamında gerçekleştiği görülmektedir. 2577 sayılı Kanun’un 60. maddesinde Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerine ait her türlü tebliğ işlerinin Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılacağı belirtilmiş, 7201 sayılı Kanun’un 35. maddesinin dördüncü fıkrasında da daha önce tebligat yapılmamış olsa bile tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adreslerinin esas alınacağı ve bu madde hükümlerinin uygulanacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Ancak, 2577 sayılı Kanun’un 26. maddesinin 3 numaralı fıkrası ile davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması haline özgü bir usul düzenlemesi getirildiği ve bu yolla davacıların mülkiyet hakkının korunmasına yönelik kanuni güvencenin kötüye kullanılması engellenerek idari işlemin yürütülebilirliğinin korunmasının amaçlandığı göz önüne alındığında, olayda Tebligat Kanunu’nun bahse konu hükmünün uygulanma olanağı bulunmadığından, vergi mahkemesince anılan hüküm dikkate alınmaksızın dosya tekemmül ettirilmek suretiyle verilen karara yöneltilen istinaf başvurusunun reddine dair ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.