Hizmet tespiti davası, sosyal güvenlik kurumuna hizmet süreleri hiç veya eksik bildirilen, sürekli çalışmasına rağmen işe giriş çıkış yaptırılan, SGK girişleri geç yaptırılan veya sigortasız çalıştırılan işçilerin işverene karşı açacağı iş davası türüdür. Anayasada yer alan sosyal güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan hizmet tespiti davası kamu düzenini ilgilendirir. 5510 sayılı Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 86’da hizmet tespiti davası; aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde iş mahkemelerine başvurarak prim ödeme gün sayılarını tespit ettirebilmek için açtıkları davadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi işe görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulmakta; bu mahkemeler Sosyal Güvenlik Kurumu ile hak sahipleri arasındaki hukuki uyuşmazlıklardan doğan dava ve itirazlara bakmaktadırlar. SGK’ nın davalı olduğu 4/a sigortalılık hizmet tespit davalarında;
- Sigorta başlangıcının tespiti,
- Sigortalılık sürelerinin tespiti,
- SSK tarım sigortalılığının tespiti,
- Fiili hizmet zammı sürelerinin tespiti,
- Geçerli sigortalılık statüsünün tespiti,
- Prime esas kazancın tespiti,
- Çakışan hizmet sürelerinin tespiti gibi daha özellikli konuların dava konusu edildiği görülmektedir.
6552 sayılı Kanunun 64. maddesinde ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesinde bazı fıkraların eklenilmesi öngörülmüştür. Hizmet tespiti davasında değişiklik öngören 64. maddesin 2. fıkrası ile getirilen düzenleme; hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma re’sen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında Fer’i müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür, şeklindedir. Bu makalemizde hizmet tespit davası nedir, hizmet tespit davası zamanaşımı, hizmet tespit davası dilekçe örneği, hizmet tespit davası emsal kararlar, hizmet tespit davası ne kadar sürer, arabuluculuk, hizmet tespit davası hak düşürücü süre detaylıca açıklanacaktır.
Hizmet Tespiti Davası Nedir?
Hizmet tespiti davası, sosyal güvenlik kurumuna hizmet süreleri hiç veya eksik bildirilen, sürekli çalışmasına rağmen işe giriş çıkış yaptırılan, SGK girişleri geç yaptırılan veya sigortasız çalıştırılan işçilerin işverene karşı açacağı iş davası türüdür. Primi ödenmeyen süreler “hizmet tespiti” adı verilen işveren ve Sosyal Sigortalar Kurumu (Sosyal Güvenlik Kurumu) aleyhine işçi veya hak sahipleri tarafından iş mahkemesine açılan dava sonucunda belirlenmektedir. İşveren ve Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı birlikte açılmayıp, bunlardan birinin yokluğu halinde açılıp, alınacak kararların infazı sonuç doğurmaz. Zira işveren ile birlikte denetim görevini yerine getirmeyen Sosyal Güvenlik (Sigortalar) Kurumu, işçinin alacağı ilam ile mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarını dikkate alarak işverenden primleri tahsil edebilir. 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre; “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.”
İşçinin ölümü halinde iştirak halinde mirasçılar söz konusu olur. Bu durumda, tüm mirasçıların davaya dâhil edilmesi gerekmektedir. Hizmet tespitine yönelik bu tür davalar kamu düzenine ilişkin olup, murisin davalı işverene ait işyerindeki çalışması nedeniyle düzenlenen belge ve kayıtlar ile ücret ödenmesine ilişkin belgeler getirilmeli, murisin imzasını taşıyan belgelerdeki sürelere itibar edilmelidir.
Dava dilekçesinde hizmet süresi ve ücret miktarı belirtilmelidir. Mahkeme kararında hangi ücret düzeyinde tespit yapılmış ise, bunun sonucunda primler işverenden tahsil edilmektedir. Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmediği veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınarak tespit edilecektir. 5510 sayılı kanunda aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilam ile ispatlamaları halinde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınacağı yolunda kural öngörülmüştür. (SSGSSK madde 86)
Hizmet Tespit Davasının Şartları
Hizmet tespit davasının kabulü için;
- Davacının sigortalılığını ortaya koyması,
- Hizmet akdine dayalı, eylemli çalıştığı,
- İleri sürülen çalışmaların geçtiği kapsamda olan veya kapsama alınması mümkün bir işyeri bulunması,
- İşverence aylık sigorta bildirgeleri ile dört aylık dönem bordroları verilmemesi,
- Sigortalının çalıştığı, bir nedenle Kurumca tespit edilmemiş olması,
- Davanın, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıllık hak düşürücü sürede açılması şarttır.
Kısmi Çalışanların Hizmet Tespit Davası Açması: Kısmi çalışmalar, tam gün çalışmayı gerektirmeyen, bir veya birkaç saat içerisinde görülmesi gereken işlerdir. Böyle durumlarda, çalışılan günlük zamana dilimi esas alınarak sonuca gidilmelidir. Bazı konut kapıcılık hizmetleri, saat başı üzerinden verilen kurs öğretmenliği, serbest meslek işleri, rasat ölçümleri bu tür işlerden olup, görülen işin niteliği, zaman dilimi, ödenen ücret dikkate alınarak aylık kaç tam güne geleceği belirlenerek hizmet tespiti yapılmalıdır.
18 Yaş Altı Kişilerin Hizmet Tespit Davası Açması: Uygulamada 18 yaşın altında geçen çalışmalar da hizmet tespit davasına konu olmaktadır. Küçüğün 18 yaşın altında çalışması, salt yaş küçüklüğü nedeniyle, iş sözleşmesini geçersiz sayılamaz ise de, çalışmaların çıraklık sözleşmesi hükümlerine göre yapılıp yapılmadığı araştırılmalıdır. Görülen işin niteliği, kapsamı, günlük çalışma süresi göz önünde tutularak, gerçekten bu yaşlarda iddia edilen işin görülüp görülemeyeceği de dikkate alınarak bir karar verilmelidir.
Kamu Çalışanlarının Hizmet Tespit Davası Açması: Özel sektör işyerlerinde geçen çalışmaların hizmet tespiti davasına konu olduğu gibi, kamu işyerlerinde geçen sigortasız sürelere ilişkin tespit davaları da açılmaktadır. Bu tür davalarda istemlerin kanıtlanması yolunda resmi kayıt ve belgelerin varlığının aranması gerekir. Kamu kuruluşlarında; sigortasız işçi çalıştırılması, mevzuatın yeterince bilinmemesi veya bildirimde ihmal veya kaynakların yetersiz oluşu gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerle; öncelikle kamu işyerleri kayıtları incelenmeli, sigortalının işe giriş çıkış tarihleri belirlenmeli, atama veya görevlendirme ile ilgili karar ve belgeler toplanmalıdır. Diğer taraftan, ücret ödemelerine ilişkin bordro ve kayıtlar araştırılmalı, çalışma ile ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar da; bunlara dayandırılmalıdır. Fakat çalışmanın ilişkin olduğu dönemlerde; kamu işyeri kayıtlarının imha edilmesi, yangın, sel veya tabi afetlerle faydalanılamaz hale gelmesi, köy idarelerinde sıkça görüldüğü üzere, kayıtlarının tutulmaması gibi nedenlerin varlığı halinde, yetkili kişilerin tanıklığına başvurulmalı ve kayıtlara geçirilmeme nedeni üzerinde durulmalıdır. Kamu işyerlerindeki çalışmalarda, öncelikle, işyeri kayıtları ve diğer beyyine başlangıcı niteliğindeki belgeler; aranmalı, zorunlu hallerde, kamusal niteliği olanların bilgileri ile sonuca ulaşılmalıdır. Salt tanık sözleriyle sonuca gidilmesi doğru olmayacaktır.
Hizmet Tespit Davası Sonuçları: Hizmet tespit davası, kişinin lehine sonuçlanırsa, işçinin talep ettiği yıllar içerisindeki sigorta primleri ve bu dönemde işleyen yasal faiz de, işveren tarafından işçiye ödenir. İşveren aynı zamanda bu dönem içerisinde vergi dairesine ödenmeyen gelir vergisini de ödemek zorundadır. SGK ve vergi dairesi söz konusu dönem için işverene ceza kesebilir. Ceza verilmesi halinde işveren bu cezayı da ödemekle yükümlü olacaktır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu gereğince avukatlar ücretsiz iş göremez. İş yoğunluğumuz ve ücretsiz iş görme yasağından dolayı telefon üzerinden ücretsiz avukatlık ve danışmanlık hizmeti sağlayamadığımızı değerli müvekkillerimize hatırlatmak, danışmanlık almak isteyenlerin randevu oluşturması gerektiğini önemle belirtiriz.
Hizmet Tespit Davasında Hak Düşürücü Süre
Anayasal sosyal güvenlik hakkı ile ilgili olan hizmet tespit davasının, hak düşürücü süresi mevcuttur. İşçi veya ölümü halinde hak sahipleri, hizmet tespit davasının, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak açması gerekir. Kanunda belirtilen bu süre, hak düşürücü süre olup, bu süre geçtikten sonra açılan davalar dinlenemez. İşe giriş bildirgesi verilmesi 5 yıllık hak düşürücü süreyi keser. Bu süreler hâkim tarafından re ’sen nazara alınır.
Hizmet tespit davasının dinlenebilmesi için hak düşürücü sürenin geçmeden davanın açılmış olması gerekmektedir. Bu tür davalarda görülen uyuşmazlıkların büyük bölümü hak düşürücü süreye ilişkindir. Hem 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinde, yönetmelikte gösterilen belgelerin işverence Kuruma verilmemesi veya çalışmanın kurumca saptanamaması durumlarında, tespit davalarının beş yıllık süre içerisinde açılabileceği öngörülmüş ve bu sürecin geçirilmesi halinde bu tür bir iddianın artık dinlenemeyeceğini hükme bağlamış, hem de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86. maddesinde aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurum tarafından tespit edilemeyen sigortalıların, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde iş mahkemesine başvurarak kanıtlamaları öngörülmüştür.
Hak düşürücü sürenin başlangıç ve sonunu belirlemek konusu önem taşımaktadır. İşçinin sigortasız olduğu iddia edilen hizmetlerin geçtiği yılın son gününden başlamak üzere, bu dönem gün, ay ve yıllara ilişkin olabilir. Hizmetin geçtiği sürecin ilişkin olduğu yılın son gününden bu süre başlatılmalıdır.
Örneğin; 2004 yılının Mayıs ayında geçen 25 günlük bir sigortasız süre için hak düşürücü süre, 31.12.2004 tarihinden, aynı yılın Ocak, Şubat ve Mart aylarına ilişkin 3 aylık bir süre için de, aynı şekilde 31.12.2004 tarihinden itibaren başlatılmalıdır. Çalışmaların birden fazla dönem içerdiği durumlarda ise, her dönem bağımsız olarak kabul edilir ve hak düşürücü süre her bir dönemin ilişkin olduğu yılın son gününden başlatılır.
Hak düşürücü sürenin hesaplanması ise; kanunun öngördüğü beş yıllık süre, hizmetin geçtiği yıl dikkate alınmaksızın ileriye doğru hesaplanır ve bulunan son yılın son gününden bu sürenin bitip bitmediği ortaya konulur. Anlatılan gibi, 2004 yılının son gününden başlayarak hak düşürücü sürenin 2009 yılının son gününde dolduğu kabul edilir. Bunun sonucunda, 2010 yılında açılan 2004 yılına ilişkin bir tespit davası artık dinlenemez.
Hizmet Tespiti Davasında Hak Düşürücü Sürenin İşlememesi
İşverence, usulüne uygun olarak Kuruma verilmiş bulunan sigortalı ile ilgili belgeler hak düşürücü süreyi başlatmadığı gibi; çalışmanın Kurumun yetkili elemanlarınca tespit edildiği durumlarda da, hak düşürücü süre söz konusu olamaz. İşverence verilmesi zorunlu belgeler;
- İşe giriş bildirgesi,
- Aylık prim bildirgeleri,
- Dönem Bordroları, olarak gösterilebilir.
Kurum müfettiş tutanak veya raporları, ölçümleme belge ekleri veya Kurum yetkili elemanlarının sigortalıya ilişkin düzenledikleri belgeler Kurumca yapılan belirlemeler olarak kabul edilir ve bu durumlarda hak düşürücü süre söz konusu olmaz. Sicil numarası gösterilmeyen, ancak sigortalının adının yazılı olduğu işverence Kuruma verilen belgeler de hak düşürücü sürenin işlemesine engel olur. Kurumca işleme konulan bir vizite kâğıdının varlığı dahi hak düşürücü sürenin işlemesini durdurur. Hak düşürücü süre içerisinde, işveren aleyhine açılan ancak Kurumun hasım olmadığı tespit davaları da hak düşürücü süreyi keser. Hem işveren hem de Kurumun hasım olmadığı bir davada aynı durum söz konusu olamaz.
Sigortalının ücret ve sosyal haklarıyla ilgili, işveren aleyhine açtığı davalar, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmaz. Anılan davalar sadece işveren aleyhine açılıp, Kurumun hasım olmadığı davalar Kurumu bağlamaz. Kamu kurum ve kuruluşlarına ilişkin işyeri kayıtlarında, sigorta primlerinin kesildiği gözükmekte ise, primlerin kuruma yatırılmaması veya bildirimlerin kuruma verilmemesi sürenin tespitinde hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Mirasçılar için hak düşürücü süre; şayet murisin sağlığından bu süre geçirilmemiş ise, ölüm tarihinden itibaren başlatılmalıdır. Askerlik süresinde de, hak düşürücü sürenin işlemediği kabul edilmelidir. İşverence kanunun öngördüğü sürelerle, Kuruma verilmeyen belgelerin, hak düşürücü süre içerisinde verilmesi halinde, hak düşürücü sürenin kesildiği kabul edilmelidir.
İşyerinde çalışmanın sürdürülmesini hak düşürücü sürenin işlemesine engel bulunmadığı gibi, işe giriş bildirgesinden önceki sürelere ilişkin hak düşürücü sürenin gerçekleşmesinde, işe giriş bildirgesinin etkisi bulunmamaktadır. Aynı bakanlığa bağlı işyerlerinden birinde çalışılmış bulunması halinde hak düşürücü sürenin kesildiği kabul edilmelidir. Sigortalının kesintili çalıştığı giriş ve çıkış tarihlerinin belli olduğu dönemler için her bir dönem ayrı ayrı göz önünde tutularak hak düşürücü sürenin geçip geçmediği tespit edilir.
Yasanın açıkça belirlediği üzere, işverence, Kuruma verilmiş bulunan sigortalı işe giriş bildirgeleri hak düşürücü süreyi başlatmadığı gibi; çalışmanın Kurumun yetkili elemanlarınca tespit edildiği durumlarda da, hak düşürücü süre söz konusu olamaz. İşverence verilmesi zorunlu belgeler ise, işe giriş bildirgesi, aylık prim bildirgeleri ve dönem bordroları olarak gösterilebilir. Kurum müfettiş tutanak veya raporları, ölçümleme belge ekleri veya Kurum yetkili elemanlarının sigortalıya ilişkin düzenledikleri belgeler Kurumca yapılan belirlemeler olarak kabul edilir ve bu durumlarda hak düşürücü süre gerçekleşmez.
Öte yandan uygulamada kabul edildiği üzere; Kurumca işleme konulan bir vizite kâğıdının varlığı dahi hak düşürücü sürenin işlemesini durdurur. Hak düşürücü süre içerisinde; işveren aleyhine açılan ancak, Kurumun hasım olmadığı tespit davaları hak düşürücü süreyi kesmez. Sigortalının sosyal haklarıyla ilgili, işveren aleyhine açtığı davalar, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olur. Sicil numarası gösterilmeyen, ancak sigortalının adının yazılı olduğu işverence Kuruma verilen belgeler de hak düşürücü sürenin işlemesine mani olur.
Hizmet Tespit Davasının Görülmesi
Hizmet tespiti davasında, davacının sigortalılığını ortaya koyan iş sözleşmesine bağlı çalıştığı ispat edilmelidir. Ancak iş sözleşmesi ile çalışmanın da sigortalı sayılacak işlerle ilgili olması gerekir. Kimlerin sigortalı sayılmayacakları 5510 sayılı kanunun 6. maddesinde gösterilmiştir. Buna göre;
- İşverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşi,
- Aynı konutta birlikte yaşayan ve üçüncü derece dâhil bu dereceye kadar hısımlar arasında ve aralarına dışardan başka kimse katılmaksızın, yaşadıkları konut içinde yapılan işlerde çalışanlar,
- Ev hizmetlerinde çalışanlar (Kanunun ek 9. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında sigortalı olanlar ile ücretle aynı kişi yanında ay içinde 10 gün ve daha fazla süreyle çalışanlar hariç),
- Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar ile yedek subay ve yedek astsubay okulu öğrencileri,
- Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla; yabancı bir ülkede kurulu herhangi bir kuruluş tarafından ve o kuruluş adına ve hesabına Türkiye’ye üç ayı geçmemek üzere bir iş için gönderilen ve yabancı ülkede sosyal sigortaya tabi olduğunu belgeleyen kişiler ile Türkiye’de kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, yurt dışında ikamet eden ve o ülke sosyal güvenlik mevzuatına tabi olanlar,
- Yüksekokullarda fiilen normal eğitim süreleri içinde yapılan, tatbikî mahiyetteki yapım ve üretim işlerinde çalışan öğrenciler,
- Sağlık hizmet sunucuları tarafından işe alıştırılmakta olan veya rehabilite edilen, hasta veya malûller,
- Kanunun 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri gereği sigortalı sayılması gerekenlerden 18 yaşını doldurmamış olanlar,
- Kamu idarelerinde ve Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında sayılanlar hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenler ile 65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar,
- Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlardan, aylık faaliyet gelirlerinden bu faaliyetine ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarı, prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenler,
- Kamu idarelerinin dış temsilciliklerinde istihdam edilen ve temsilciliğin bulunduğu ülkede sürekli ikamet izni veya bu devletin vatandaşlığını da haiz bulunan Türk uyruklu sözleşmeli personelden, bulunduğu ülkenin sosyal güvenlik kurumunda sigortalı olduğunu belgeleyenler ile kamu idarelerinin dış temsilciliklerinde istihdam edilen sözleşmeli personelin uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri çerçevesinde ve temsilciliğin bulunduğu ülkenin ilgili mevzuatının zorunlu kıldığı hallerde, işverenleri tarafından bulunulan ülkede sosyal sigorta kapsamında sigortalı yapılanlar,
- Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu, bağımsız spor federasyonları tarafından yapılan her türlü gençlik ve spor faaliyetleri ile bu faaliyetlerle ilgili kamp, eğitim ve hazırlık çalışmalarında süreklilik arz etmeyecek şekilde görevlendirilenler,
- Kanunun 30. maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında olanlar hariç olmak üzere, yaşlılık aylığı almaktayken bu aylıkları kesilmeksizin 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanlar, sigortalı sayılmazlar.
Hizmet tespit davasına konu sigortasız geçtiği ileri sürülen çalışmaların geçtiği işverenin sigorta kapsamda olan veya kapsama alınması mümkün bir işyeri bulunması gerekir. Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmemesi veya çalıştıkları Kurumca tespit edilmemesi sonucu sigortalının çalıştığı Kurumca belirlenmemelidir.
Dava sonucuna etkili olmamaları nedeniyle hizmet tespiti davasında davalı işverenden işçinin şahsi dosyası, sigorta müdürlüğünden sigorta sicil dosyası ve ilgili sigorta müdürlüğünden işyeri sigorta dosyasının getirtilmesi gerekir. İşe giriş bildirgesi düzenlenerek işverene ait işyerlerinde birden fazla kısmi ve kesintili bir şekilde Kuruma bildirildiği açıkça belli olan durumda aynı işverenin değişik işyerlerindeki hizmet akdi kesintisiz olarak devam ettiğinden, hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. İşe giriş bildirgesindeki imzanın sigortalıya ait olmaması çalışanın sigortalı olmadığı sonucunu doğurmaz. İmza uymasa bile diğer deliller inandırıcı ise salt imza uymuyor diye davanın reddine karar verilemez.
Hizmet Tespit Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Hizmet tespiti davası 5510 sayılı Kanunun 101. maddesi gereğince iş mahkemelerinde açılır ve görülür. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesine göre, dava açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince, ikametgâhı sayılan yer mahkemelerinde açılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de görülebilir. Uygulamada hizmet tespiti davası, davalılardan birisinin ikametgahı veya davacının sigorta işlemlerini yapmaya yetkili Kurum Şubesinin bulunduğu İş Mahkemelerinde de görülebilir.
- Davacı: Davacı, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4/a(1) maddesi kapsamında işçi sıfatını taşıyan kişidir. İşçinin vefat etmiş olması halinde ise, mirasçıları hizmet tespiti davasını hak düşürücü süre içerisinde açma hakkına sahiplerdir.
- Davalı: 11.09.2014 tarihinden önce açılacak olan hizmet tespiti davasında Sosyal Güvenlik Kurumu’nun davalı olarak gösterilmesi zorunlu iken, 6552 sayılı Kanunu’nun 64. Maddesi ile mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesi değiştirilmiş ve 11.09.2014 tarihinden itibaren açılacak olan hizmet tespiti davalarında Kurum’un davalı olarak gösterilmeyeceği, davanın Kurum’a re’sen ihbar edileceği düzenlenmiştir. Sonuç olarak Kanun’da yapılan değişiklik ile açılacak hizmet tespiti davasında sadece işveren davalı olarak gösterilecek, Sosyal Güvenlik Kurumu’na dava re’sen ihbar edilecektir. Kurum ihbar üzerine fer’i müdahil olarak davaya katılacaktır. Ayrıca alt işverenlik ilişkisinin varlığı halinde alt işveren ekonomik durumunun kötü olması nedeniyle işçiye borcunu ödeyemeyecek halde ise, asıl işveren söz konusu borçtan dolayı sorumlu olacaktır.
1 Günlük Sigorta Başlangıcının Tespiti Davası
Ülkemizde 2023 yılında EYT konusunda yasal düzenlemenin yapıldığı bu dönemde önem arz eden konulardan bir tanesi de sigorta başlangıç tarihinin tespiti ile ilgili araştırmalardır. Bu başlık altında bir iş yerinde çalışmaya başlama ile sigortalılık başlangıcı arasındaki fark ve burada oluşan ihtilafın, hukuki yollarla nasıl giderilebileceği konusu ele alınacaktır. Diğer bir ifade ile ilk işe giriş tarihi tespiti, 1 günlük hizmet tespit davası, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası gibi konular ele alınacaktır. Dolayısıyla sigorta başlangıç tarihinin tespiti davası yazımızın konusu olacaktır.
Sosyal güvenlik hukuku kapsamında kişinin sigorta haklarından faydalanabilmesi ve yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının sigorta ilişkisinden haberdar olması gerekir. İşverenin ya da çalışanların en önemli sorumlulukları arasında sigortalılığı bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Sigortalılığın değerlendirilmesinde, taraflar arasında sadece bir hizmet akdinin bulunması yeterli değildir. Eylemli ve gerçek çalışmanın varlığı gereklidir. Fiili çalışmanın bulunmadığı bir hizmet akdi sigortalılık için yeterli değildir. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre de; hizmet tespitinde 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere; sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak sigortalılıktan söz edilemez.
Sigorta başlangıç tarihi; sigortalının ilk kez çalışmaya başladığı tarihtir. Kurum kayıtlarına geçen ilk işe giriş bildirgesinde sigortalının ilk işe başlama tarihi yazılı olup, işte bu tarih sigortalı açısından sigortalılık başlangıç tarihi anlamına gelmektedir. 1 günlük hizmet tespit davası veya ilk işe giriş tarihi tespiti gibi konular burada çok önemli olmaktadır. Emeklilik gibi durumlarda önem arz eden ilk kez çalışmaya başlanan tarih prim ödemesi yapılmadığından sigorta başlangıç tarihinin yeniden tespiti gerekir.
Sigortalı işe giriş bildirgesi kurum kayıtlarına girmiş olmasına rağmen sigortalının ilk kez çalışmaya başladığı güne ait hizmetin kuruma bildirilmemesinden kaynaklanan ve aylık bağlama koşullarını doğrudan etkileyen bir dava türüdür. Sigortalının bu davayı açmaktaki amacı sigortalılık başlangıç tarihini ilk işe giriş bildirgesinin üzerinde yazılı olan çalışma tarihine götürmektir. Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası 1 günlük hizmet tespiti davası olarak da adlandırılmakta ve bu nedenle özü itibariyle hizmet tespiti davasının bir türü olarak kabul edilmektedir.
Hizmet Tespiti Davası Yargıtay Kararları
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/9977 Esas, 2021/9701 Karar ve 7.7.2021 Tarihli Kararı
- Hizmet Tespiti Davası
- Davanın 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğine dair
506 Sayılı Kanun’un 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/10-2343 Esas,2020/560 Karar ve 9.7.2020 Tarihli Kararı
- Hizmet Tespiti Davası
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık Kanun’un 79. maddesinin 10. fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması hâlinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır. Bu kabul şeklinin temelinde yatan neden, hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2018/6120 Esas, 2019/4340 Karar ve 13.6.2019 Kararı
- Hizmet Tespiti Davası
İşverenin çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun’un 79/1 .maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. … yapılan Sosyal Sigorta işlemleri Yönetmeliği’nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (… Yön. Madde l6) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (… Yön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (… Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun’un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/10-1147 Esas, 2013/244 Karar ve 13.02.2013 Tarihli Kararı
- Hizmet Tespiti Davası
- Hizmet tespiti davasında mahkemece yapılacak incelemenin sırasına ilişkin
Öncelikle 5510 sayılı Kanunu’nun m.79/10’daki belgelerin işverence kuruma verilip verilmediği veya çalışmanın kurumca tespit edilip edilmediği araştırılmalı, belgeler verilmişse veya çalışma kurumca tespit edilmişse, davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerekir. Sonra tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı, işyerinin tespiti istenen dönemde gerçekten var olup olmadığı, kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı, yapılan işin kanun kapsamına girip girmediği araştırılmalıdır.