Disiplin Hukukunda Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

disiplin hukukunda supheden sanik yararlanir ilkesi

Disiplin hukukunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi; geçerli bilgi ve belgelere dayanmayan soyut iddialara dayanılarak bir kimse hakkında disiplin cezası verilemez anlamına gelmektedir. Disiplin hukukundaki uygulanması ceza hukukundaki uygulaması ile paralel şekilde işlemektedir. Masumiyet karinesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesine göre; suçlanan kişinin suçu işlediğini gösteren yeterli ve kesin delil yoksa kanaate ve inanca dayanılarak ceza verilemeyecektir. Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden biri olan bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği, suçun niteliği, ağırlaştırıcı özellikleri, sanığın kastı, saiki, fiil ile netice arasındaki illiyet bağı, hukuka uygunluk nedenleri, iştirak teşebbüs ve fiilin gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir.

Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar, sanık aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkumiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir. Yine şüpheden sanık yararlanır ilkesi disiplin hukukunda da karşımıza çıkmaktadır. Bu yazımızda Kadim Hukuk olarak “Disiplin hukukunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi” hakkında bilgi vereceğiz.

İlgili Makale: İptal Davası

Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Nedir?

Anayasamızın 38/4. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” şeklindeki düzenlemeyle, yine AİHS’nin 6/2. maddesinde “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.”  şeklindeki düzenlemeyle teminat alınan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, ceza yargılaması hukukunda geçerli olan ve mevzuatımızda yazılı olarak hükme bağlanmamış bulunan bir ispat kuralıdır. Buna göre, bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan kimse hakkında mahkumiyet kararının verilebilmesi için, kişinin o suçu işlediğinin % 100 oranında kesin olması, ispatlanmış bulunması gerekir. Bu noktadaki % 1lik şüphe dahi sanığın beraat etmesine yol açar. Böylece masum bir kimsenin cezalandırılmasından ise suçlu bir kimsenin serbest bırakılması daha üstün tutulmaktadır.

Şüpheden sanık yararlanır ilkesi; özenle yapılmış bir hazırlık soruşturmasına, her türlü araştırma ve soruşturma sonucu toplanmış, değerlendirilmiş bütün delillere rağmen sanığın suçluluğu veya aleyhe durum konusunda var olan makul şüphenin giderilmemesi halinde uygulanmalıdır. Bu durumun aksi, bu kez de mağdur tarafın, adaletin ve toplumun zarar görmesine sebep olacaktır. Uygulama alanı çok geniş ve hukukumuzda da vazgeçilmez bir yere sahip olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi doğru uygulandığı ve doğru anlaşıldığı takdirde adalet sistemine ve hukuka hizmet edebilir.  Hukukun genel ilkelerinden biri olarak kabul gören “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi”, bir kimseyi suçlayan şahsın veya makamın iddiasını kanıtlaması gerektiğini; suçlanan kişinin, ilke olarak suçu işlemediğini, suçsuz olduğunu kanıtlamakla yükümlü  olmadığını, hakkındaki hüküm kesinleşinceye kadar sanığın suçlu muamelesi görmemesi ve lekelenmemesini, kamuoyuna suçlu gibi lanse edilmemesi gerektiğini ifade etmektedir.

disiplin hukukunda supheden sanik yararlanir ilkesi nedir
disiplin hukukunda supheden sanik yararlanir ilkesi nedir

Disiplin Hukukunda Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Nedir?

Disiplin hukukunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi, somut delil olmadan memur hakkında disiplin cezası verilemeyeceğini ifade eder. Memur veya kamu görevlisi hakkında disiplin cezası tayin edilebilmesi için, idarenin, ilgili hakkında yürüttüğü disiplin soruşturması sonucunda, ilgilinin isnat edilen fiili gerçekleştirdiğine dair yeterli, kesin ve inandırıcı somut delillerle ispat etmiş olması gerekir. Her türlü araştırmaya rağmen ilgilinin müspet eylemleri gerçekleştirdiği şüpheye yer vermeyecek şekilde kesin olarak ortaya konamamış ise aşılamayan şüphenin memur veya kamu görevlisi lehine yorumlanarak, fiil nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmaması gerekir.

Memurların disiplin işlemlerinin ve cezalarının düzenlendiği disiplin hukuku idari yargı alanı içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Disiplin hukuku ile ceza hukuku her ne kadar farklı usul kurallarına ve ilkelerine tabi olsalar da ceza hukuku ile disiplin hukukunun benzeştiği durumlar söz konusudur. Ceza hukukunun asli ilkelerinden birisi olan şüpheden sanık yararlanır ilkesinin disiplin hukukunda da geçerli olduğunu görmekteyiz. Disiplin hukuku ceza hukukunun usul kuralları ve ilkeleriyle bütünüyle bağlı değildir. Örneğin ceza davasında “delil yetersizliği” nedeniyle hakkında beraat kararı verilmiş bir kimseye disiplin incelemesi sonucunda disiplin cezası verilebilir. Durumun koşullarına göre delil değerlendirmesi yapılarak kişi hakkında disiplin cezasına hükmedilmesi mümkündür. Ancak kişi hakkında yapılan disiplin soruşturmasında toplanan delillerle kesin bir kanaate ulaşılamaması durumunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince disiplin cezasına yer olmadığı kararı verilmelidir. İdare Mahkemeleri ve Danıştay kararlarında bu ilkenin karşılık bulduğunu görmekteyiz.

Masumiyet karinesi gibi hukukun genel ilkelerinden ve ceza hukuku ilkelerinden olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin disiplin hukukunda da uygulandığını belirten Danıştay, bazı kararlarında açıkça bu ilkelere gönderme yaparken, bazen de dolaylı olarak bunlara dayandığını göstermektedir.   Buna göre; disiplin yaptırımı uygulanacak kişi tarafından ikrar edilmeyen ve eldeki mevcut deliller ile disiplin normuna aykırı fiilin ispatı mümkün olmayan hallerde “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince ilgiliye disiplin cezası verilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.  Danıştay ayrıca, “…isim belirtilmeyerek alınan genel tanık beyanları dışında, inandırıcı ve somut deliller ortaya konulmaksızın, fiilin sübut bulduğu gerekçesiyle ceza tayini cihetine gidilmesini…” hukukun genel ilkelerinden biri olarak değerlendirdiği masumiyet karinesi ve bunun bir sonucu olan şüpheden sanık yararlanır ilkelerinin ihlali nedeniyle hukuka aykırı bulmaktadır. Aynı şekilde, çelişkili tanık beyanlarına dayanılarak disiplin cezası verilmesini de hukuka aykırı bulduğu kararında, fiilin şüpheye yer bırakmaksızın ve kesin olarak ortaya konulamamış olması yönünde yaptığı değerlendirme de şüpheden sanık yararlanır ilkesinin dolaylı olarak uygulanması niteliğindedir.

Ceza hukukunda bir “hüküm verme kuralı” olarak ortaya çıkan şüpheden sanık yararlanır (in dubio pro reo) ilkesi, hakimin muhakeme sonunda olayı aydınlatma yükümlülüğünün bir sonucu olarak almak zorunda olduğu kararın belirlilik temelinde şekillenmesi gerektiğine işaret etmektedir. Gerekçeli karar verme zorunluluğu bulunan ceza hakimi, bu ilke sayesinde delil değerlendirme sonucunda vakıanın kuşkulu kalması halinde, kararını belirli bir zemine dayandırabilmekte, açık ve kesin hüküm gerekçesi oluşturabilmektedir.

Danıştay kararlarına yansıyan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” uygulaması da, ceza yargılamasındakine paralel olarak özellikle disiplin kuralının ihlalinin ispat derecesi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Her ne kadar idarenin aldığı kararların gerekçesini açıklama zorunluluğu bulunmasa da, idari işlemin hukuka uygun bir sebebe dayanarak ortaya çıkması gerekmekte; aksi durum idari işlemin sebep unsurundaki hukuka aykırılık nedeniyle işlemi sakatlamaktadır. Bu nedenle disiplin yaptırımlarında in dubio pro reo ilkesi genel olarak maddi vakıanın ispatına ilişkin olarak uygulanmaktadır. Kamu görevlilerinin disiplin cezasıyla cezalandırılabilmeleri için; Danıştay kararlarına göre disipline aykırı işlem veya eylemlerinin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun olarak yapılacak soruşturma ile ortaya konulması, soruşturma aşamasında kamu görevlisinin lehinde  ve aleyhinde olan her türlü bilgi ve belgenin toplanması, bilahare disipline aykırı davranış olarak tespit edilen eylemin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak eylemine uygun olan disiplin cezası maddesinin tayini ve uygulanması gerekmektedir.

Ceza Mahkemesi Kararlarının Disiplin Yaptırımına Etkisi Nedir?

Kimsenin aynı fiilden dolayı birden fazla kez cezalandırılamayacağı yönündeki mükerrer cezalandırma yasağı (Ne bis in idem) ilkesi, hukukun genel ilkelerinden olup ceza hukuku alanında uygulandığı gibi idari yaptırımlar alanında da uygulanmaktadır. Ancak, kişinin hukuka aykırı fiilinden dolayı kendisi hakkında hem idari yaptırım hem de ceza uygulanması bu ilkenin ihlali niteliğinde olmayacaktır. Bu iki yaptırım türünün sebep, sonuç, hukuksal dayanak, amaç ve usul bakımından birbirinden farklı olduğuna dayanan görüşler disiplin kamu görevlilerine karşı yürütülen disiplin soruşturmasının bağımsızlığı ilkesine dayanak oluşturmaktadır. Bu ilke, 657 s. DMK 131. maddesinde “Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez. Memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz.” hükmüyle düzenlenmiştir.

Kamu yönetiminde kamu hizmetleri kamu görevlileri tarafından yerine getirilirler. Kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirdikleri sırada görevlerini düzenleyen belirli hukuk kurallarına uymaları beklenmektedir. Bu kurallara uyulmaması halinde hukuka aykırı davranılmış olur ve disiplin suçundan söz edilir. Disiplin suçunu işleyen kamu görevlisi hakkında disiplin cezası verilir. Kamu görevlileri hakkında uygulanan disiplin cezalar Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenmiştir. Bunlar; uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ile devlet memurluğundan çıkarma cezalarıdır. Bu cezalar, mahkeme kararına gerek kalmaksızın doğrudan idare tarafından verilirler. İdari işlem niteliğinde olan bu disiplin cezalarına karşı idari yargıda dava açılabilir. Ceza hukukunda geçerli olan temel ilkeler disiplin hukukunda da benzer şekilde kabul edilmektedir. Bu ilkeler; suçta ve cezada kanunilik, şüpheden sanık yararlanır, savunma hakkı, ölçülülük, tek fiile iki ceza verilemez ve soruşturmanın gizliliği gibi ilkelerinden oluşmaktadır. Ancak ceza hukukunda geçerli olan temel ilkeler bazen disiplin hukukunda tam anlamıyla uygulanmamaktadır. Örneğin ceza hukukunda suçta ve cezada kanunilik ilkesinin yasakladığı “kıyas” disiplin hukukunda yasak değildir.

disiplin hukukunda supheden sanik yararlanir ilkesi danistay
disiplin hukukunda supheden sanik yararlanir ilkesi danistay

Disiplin Soruşturması Ceza Mahkemesi Kararını Bekler Mi?

Disiplin yaptırımı uygulamak için ceza mahkemesi kararının beklenmesi zorunluluğunun bulunmaması, bu gerekçeyle verilen beraat kararları açısından sorun oluşturabilecektir. Şöyle ki, DMK 127. maddesinde disiplin soruşturmaları ve cezaları için zamanaşımı süreleri öngörülmüş olduğu için, bir fiilin hem disiplin suçu hem de ceza hukukuna göre suç fiili oluşturması durumunda, ceza yargılamasındaki süreler dikkate alındığında, disiplin cezası vermek için ceza yargılamasının sonucunun beklenmemesi makuldür. Ceza yargılamasındaki sürelerin beklenmesi halinde, disiplin soruşturma ve yaptırımı için öngörülmüş süreler zamanaşımına uğrayacaktır. Danıştay (https://www.danistay.gov.tr/) disiplin cezalarının geri alınamayacağı görüşündedir.

Ceza yargılamasının disiplin cezasından tamamen bağımsız olması ve bu nedenle ceza mahkemesinin kamu görevlisinin aklanması gerekçesiyle beraat kararı vermesinin dahi disiplin yaptırımları üzerinde etkisinin olmaması bu geri alamama kuralı ile beraber değerlendirildiğinde, bir hukuk devletinden beklenmeyecek şekilde kamu görevlisinin haksız bir yaptırıma maruz kalmasına neden olacaktır. Bu haksızlık, meslek ya da memuriyet ile ilişiğin kesilmesine sebebiyet veren disiplin yaptırımında özellikle ağırlaşacaktır. Bu durumlarda kamu görevlisi için yargı yoluna başvurmaktan başka bir çare kalmamakta, bu da haksız durumun daha uzun sürmesine ve maddi ve manevi zararın artmasına neden olabilmektedir. Bu durum da tam yargı davaları neticesinde idarenin ödemesine hükmedilen tazminatın artması anlamına gelmektedir.

Disiplin Soruşturmasına Beraat Kararının Etkisi Var Mıdır?

Danıştay’ın ceza mahkemesi kararlarının disiplin soruşturmaları açısından idareyi hiçbir şekilde bağlamayacağı yönünde eski tarihli kararları bulunmaktaysa da, son yıllarda hukukun genel ilkelerine atıfla ve AİHM kararlarına paralel şekilde özellikle beraat ile neticelenen kararlarının disiplin yaptırımına etki etmesi gerektiği yönünde bir eğilim görülmektedir. Ceza yargılamasında sanığın aklanmasıyla sonuçlanan ve suç fiilinin gerçekleşmediği veya başka bir kişi tarafından gerçekleştirildiği gerekçesiyle verilen beraat kararlarının idareyi bağlayacağı konusunda genel olarak tartışma bulunmamaktadır.

Ceza yargılaması sonucunda fiilin oluştuğu ve fakat fiilin suç sayılmaması, suç unsurlarını ihtiva etmemesi, yani yasadaki unsurlarının gerçekleşmemesi nedeniyle verilen beraat kararları disiplin yaptırımına engel olmayacaktır. Bu bağlamda, delil yetersizliği nedeniyle verilen beraat kararlarının da aynı fiilden dolayı disiplin yaptırımı uygulanmasını önlemeyeceği kabul edilmektedir. Danıştay, delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı çıkan durumlarda, ek gerekçeler bulunması halinde verilen disiplin cezasının türünü ceza mahkemesi kararına göre ayarlamak suretiyle disiplin cezası verilebileceğini kabul etmektedir. Bu durumda, ek koşullar ile kastedilen kamu görevlisinin ceza yargılamasına konu fiilleri ile birlikte diğer davranışları, dosyadaki tanıklarla ilişkileri ve disiplin durumu da dikkate alınarak bir kanaate varılmakta; ancak daha hafif bir disiplin yaptırımı ile cezalandırılması uygun bulunmaktadır.

Delil yetersizliği nedeniyle verilen beraat kararlarının ise, kural olarak disiplin yaptırımı üzerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığı kabul edilmektedir. Bununla birlikte söz konusu beraat kararının sorgulanması yöntemiyle ya da disiplin hukukundan kaynaklanan ek deliller bulunmaksızın ceza dosyası içeriğine dayanılarak fiilin sübut bulduğu yönünde bir gerekçe ile disiplin cezası verilmesinin masumiyet karinesini ihlal edeceği haklı olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, disiplin soruşturması ve ceza yargılamasına neden olan fiil, ceza yargılamasında delil yetersizliği ile isnat edilen suç fiilinden beraat kararına sebebiyet verse de, disiplin hukuku açısından farklı bir suç tipi oluşturabilecektir. Bu nedenle, disiplin hukukundan kaynaklanan deliller ile daha hafif bir disiplin yaptırımı kararı alınması söz konusu olabilecektir.

doktor guvenlik sorusturmasi

Doktor Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması

guvenlik sorusturmasi iptal davasi

Güvenlik Soruşturması İptal Davası

guvenlik sorusturmasi itiraz nasil yapilir

Güvenlik Soruşturması İtiraz

İlgili Yazılar

X
kadim hukuk ve danışmanlık