Devlet Memurları Kanunu 86. Madde (DMK)
Vekalet Görevi ve Aylık Verilmesinin Şartları
Memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabilir. Bir görevin memurlar eliyle vekaleten yürütülmesi halinde aylıksız vekalet asıldır. Ancak, ilkokul öğretmenliği (Yaz tatili hariç), tabiplik, diş tabipliği, eczacılık, köy ve beldelerdeki ebelik ve hemşirelik, mühendis ve mimarlık, veterinerlik, vaizlik, Kur’an kursu öğreticiliği, imam-hatiplik ve müezzin-kayyımlığa ait boş kadrolara Maliye Bakanlığının izni (mahallî idarelerde izin şartı aranmaz) ile, açıktan vekil atanabilir.
Aynı kurumdan ayrılmalar dolayısıyla atanan vekil memurlara vekalet görevinin 3 aydan fazla devam eden süresi için, kurum dışından veya açıktan atananlarla kurum içinden ilkokul öğretmenliğine atanan öğretmenler ile veznedarlık görevine atananlara göreve başladıkları tarihten itibaren vekalet aylığı ödenir.
Bu Kanuna tabi kurumlarda çalışan veteriner hekim veya hayvan sağlık memurları, veteriner hekim veya hayvan sağlık memuru bulunmayan belediyelerin veterinerlik veya hayvan sağlık memurluğu hizmetlerini ifa etmek üzere bu hizmetlerle ilgili kadrolara vekalet aylığı verilmek suretiyle atanabilirler.
Yukarıda sayılan haller dışında, boş kadrolara ait görevler lüzum görüldüğü takdirde memurlara ücretsiz olarak vekaleten gördürülebilir.
Bu Kanuna tabi kurumlarda, mali, nakdi ve ayni sorumluluğu bulunan saymanlık kadrolarının boşalması halinde bu kadrolara işe başladıkları tarihten itibaren vekalet aylığı verilmek suretiyle memurlar arasından atama yapılabilir.
Açıktan vekil olarak atananlara, bir yılda yirmi günü geçmemek üzere çalıştıkları her ay için iki gün yıllık izin verilir. Bu iznin kullanımında, bir sonraki yıla devredilme hâli dışında Devlet memurları için öngörülen hükümler uygulanır.
- İlgili Makale:
- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu (DMK) Tam Metin:
Devlet Memurları Kanunu 86. Madde Açıklaması
Kamu görevleri memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülür, bu görevlerin süreklilik arz etmesi yönünden herhangi bir kesintiye uğramaması gerekir. Fakat bazen memuriyet kadrolarının; yeterli eleman bulunamaması nedeni ile veya kamu görevlisinin ölümü, istifası yahut da geçici görevli olarak başka yere gönderilmesi, yasal izin, hastalık izni vs. gibi nedenlerle boşalması mümkündür. İşte bu hallerde, kamu görevinin aksamaması için, bu kadroların “vekil” memurlar eliyle yürütülmesi düşünülmüş ve yasanın 86’ncı maddesiyle gerekli düzenleme getirilmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında sayılan haller sebebiyle görevlerinden geçici olarak ayrılan memurların yerlerine yapılan vekaleten atamaların aylıksız olacağı açıkça hükme bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında da geçici ayrılmalar sebebiyle olmayıp, esasen boş bulunan kadrolardan Maliye Bakanlığının izniyle hangilerine açıktan vekaleten atama yapılabileceği gösterilmiştir. Maddenin dördüncü fıkrasında ise; ücretsiz vekalet görevinin istisnaları getirilerek, birinci fıkrada sayılan yasal izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle görevlerinden ayrılan memurların yerine vekaleten atananlara vekalet görevinin üç aydan fazla devam eden süresi için, kurum dışından veya açıktan atananlarla kurum içinden ilköğretim öğretmenliğine atanan öğretmenlere ve veznedarlık görevine atananlara göreve başladıkları tarihten itibaren vekalet aylığı verileceği belirtilmiştir.
Yedinci fıkrada 657 sayılı yasaya tabi kurumlarda, mali, nakdi ve ayni sorumluluğu bulunan saymanlık kadrolarının boşalması halinde bu kadrolara işe başladıkları tarihten itibaren vekalet aylığı verilmek suretiyle memurlar arasından atama yapılabileceği belirtilmiştir. Bu hükümlerin incelenmesinden, kamu görevlerinin vekaleten yürütülmesinin, ancak hizmetin gerektirdiği durumlarda geçici olarak başvurulacak bir yol olduğu anlaşılmaktadır.
Devlet Memurları Kanunu 86. Madde Vekalet Görevi ve Aylık Verilmesinin Şartları Emsal Kararlar
Danıştay On Birinci Dairesi E:2002/1132, K:2005/1079
- Devlet Memurları Kanunu 86. Madde
- Vekalet Görevi ve Aylık Verilmesinin Şartları
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86. maddesinin birinci fıkrasında, memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde, yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabileceği, dördüncü fıkrasında ise, aynı kurumdan birinci fıkrada sayılan ayrılmalar dolayısıyla atanan vekil memurlara, vekalet görevinin 3 aydan fazla devam eden süresi için vekalet aylığı ödeneceği, altıncı fıkrasında da boş kadroya vekalet durumu düzenlenmiş ve boş kadrolara ait görevlerin lüzum görüldüğü takdirde memurlara ücretsiz olarak vekaleten gördürülebileceği belirtildikten sonra anılan Yasanın 174. maddesinde, vekalet aylıklarının ödenebilmesi için görevin fiilen yapılmasının zorunlu olduğu hükmü yer almış, aynı Kanunun 175. maddesine 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ikinci fıkrada, vekalet aylığı ödenebilmesi için vekilin asilde aranan şartları taşımasının zorunlu olduğu hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Anılan Kanunun, mülga 213. maddesinden sonra gelen ek maddesi, 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 152. madde olarak “zam ve tazminatlar” başlığıyla kanunda yer almış olup anılan kanun maddesine istinaden hazırlanan ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve aynı Kanunun Ek Geçici 9. maddesi kapsamına giren kurumlardan aylık alanlara ne miktarda zam ve tazminat verileceğine ilişkin 19.1.1998 tarihli ve 98/10548 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, karara ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerdeki ortak hükümleri düzenleyen 6. maddesinin (H/b) bendinde, kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet ettirilenlere, bu kararnamede asli kadroları için öngörülen zam ve tazminatlarının toplamı ile vekalet ettikleri kadro için öngörülen zam ve tazminatların toplamının net tutarları mukayese edilerek fazla olanı; 657 sayılı Kanunun 175. maddesindeki oranlar dikkate alınmaksızın, vekalet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve bu görevin fiilen yapıldığı sürece ödeneceği, ancak bu ödemenin yapılabilmesi için vekalet eden personelin 99 seri No.lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde açıklandığı üzere asilde aranan şartlara haiz olması gerektiği belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, … Şehit Cemil ilköğretim Okulu öğretmeni olan davacının 6.3.1998 tarihli Bakanlık oluru ile “tedviren” ilçe milli eğitim müdürlüğü görevini yürütmekle görevlendirildiği, 13.3.1998 tarihinde ilçe milli eğitim müdürlüğü görevine başlayan davacının 19.1.1998 tarihli ve 98/10548 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre vekaleten yürüttüğü görev için özel hizmet tazminatı ödenmesi yolundaki başvurusunun, tedviren görevlendirmelerde herhangi bir ödeme yapılamayacağı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; 657 sayılı yasanın 86. maddesi uyarınca ancak, vekaleten görevlendirilenlere asilde aranan koşulları taşıması halinde, yukarda anılan Bakanlar Kurulu Kararında öngörülen özel hizmet tazminatı ödenmesi mümkün olup, ilçe milli eğitim müdürlüğünü yürütmek üzere görevlendirilen davacının, “tedviren” görevlendirme şekline karşı dava açmadığı dikkate alındığında, bu görevlendirme nedeniyle özel hizmet tazminatı ödenmesine hukuken olanak bulunmadığından, olayda maddi değerlendirme hatası yapmak suretiyle dava konusu işlemi iptal eden ve davacıya vekalet aylığı tutarında kısmen tazminata hükmeden mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Danıştay Beşinci Dairesi E:2005/5719, K:2008/59
- Devlet Memurları Kanunu 86. Madde
- Vekalet Görevi ve Aylık Verilmesinin Şartları
Dosyanın incelenmesinden, davacının sağlık hizmeti sunan personelle ilgili bir dava olduğu, 5283 sayılı Yasa uyarınca kadrosu ile birlikte Sağlık Bakanlığı’na devredilen davacının, Sağlık Bakanlığı personeli konumuna girdiği anlaşıldığından, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı’na karşı açılan bu davanın 5283 sayılı Yasa’ya göre Sağlık Bakanlığı husumetiyle incelenmesine karar verilerek esasa geçildi:
Dava, SSK … Bölge Hastanesinde memur olarak görev yapan davacının ikinci derece imza yetkisinin iptaline ilişkin 5.4.2004 gün ve 15 sayılı işlem ile şef görev ve imza yetkisinin kaldırılmasına ilişkin 14.4.2004. gün ve 1129 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararla; SSK … Bölge Hastanesinde yapılan inceleme ve soruşturma sonucu düzenlenen raporda, davacının bazı günlerde gönüllü çalışma uygulamasına ilişkin imza föyünü mesai tarihinden sonraki tarihlerde imzalamak suretiyle yersiz olarak gönüllü çalışma ücreti aldığının kanıtlanamadığı ve soruşturma sırasında toplanan delillerin eksik incelemeye dayandığı gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare; şef görev ve yetkisi ile imza yetkisi verilmesinin ilgili bakımından kazanılmış bir hak oluşturmayacağını öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Anayasanın 128. maddesinde “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” hükmü yer almıştır.
Uygulamada, asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunamadığı hallerde idarelerce hizmetin aksamadan yürütülebilmesi bakımından herhangi bir şekilde boşalmış veya boş bulunan bir göreve asilde aranan şartlara en yakın personel arasından görevlendirme yapılmakta ve idari görev bu şekilde yürütülmektedir.
Böyle bir durumda belli işleri yapmak üzere görevlendirilen personelin o kadro için öngörülen şartları taşımadığı da göz önüne alındığında, idarenin genel kabul görmüş hukuk kurallarına aykırılık taşımamak kaydıyla, belli bir sebebe dayanmaksızın her zaman görevlendirmeyi sona erdirilebileceği ve verilen imza yetkisini kaldırılabileceği; hizmetin kadro koşullarını taşımayan personel tarafından yürütülmesi ve imza yetkisinin kaldırılmaması konusunda idarenin yargı kararıyla zorlanamayacağı kuşkusuzdur. Diğer bir deyişle, verilen şef görev ve yetkisi ile imza yetkisinin kaldırılması veya devamı konusunda idarenin takdir hakkı çerçevesinde tasarrufta bulunabileceği açıktır.
Yukarıda açıklandığı üzere, davacıya ikinci derece imza yetkisi tanınması ve şef görev ve yetkisi verilmesinin davacı açısından kazanılmış bir hak oluşturmayacağı, verilen görev ve yetki ile birlikte imza yetkisinin her zaman geri alınabilmesi olanağı bulunduğundan, idarece adı geçene verilen ikinci derece imza yetkisi ile şef görev ve yetkisinin kaldırılması yolunda kurulan dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık, bu işlemlerin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Danıştay On Birinci Dairesi E:2001/481, K:2003/5610
- Devlet Memurları Kanunu 86. Madde
- Vekalet Görevi ve Aylık Verilmesinin Şartları
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86. maddesinde, vekalet görevi ve aylık verilmesinin şartlarının düzenlenmiş, 174. maddesinde, vekalet aylıklarının ödenebilmesi için görevin fiilen yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiş, 175. maddesine 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ikinci fıkrasında ise, vekalet aylığı ödenebilmesi için vekilin asilde aranan şartları taşımasının zorunlu olduğu hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Anılan Kanunun mülga 213. maddesinden sonra gelen ek maddesi, 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 152. madde olarak “zam ve tazminatlar” başlığıyla kanuna eklenmiş olup, anılan kanun maddesine istinaden hazırlanan ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve aynı Kanunun Ek Geçici 9. maddesi kapsamına giren kurumlardan aylık alanlara ne miktarda zam ve tazminat verileceğine ilişkin 19.1.1998 tarihli ve 98/10548 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, karara ekli I, II ve III sayılı cetvellerde yer alan zam ve tazminatların ödenmesinde uyulacak ortak hükümleri düzenleyen 6. maddesinin (H/b) bendinde, kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet ettirilenlere, bu kararnamede asli kadroları için öngörülen zam ve tazminatlarının toplamı ile vekalet ettikleri kadro için öngörülen zam ve tazminatların toplamının net tutarları mukayese edilerek fazla olanı; 657 sayılı Kanunun 175. maddesindeki oranlar dikkate alınmaksızın, vekalet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve bu görevin fiilen yapıldığı sürece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, 99 Seri No.lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde de, vekalet göreviyle ilgili genel hükümlere yer verildikten sonra 1-4 üncü dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Yasanın 68. maddesinde belirtilen şartları haiz olmaları öngörülmüş ve ayrıca 657 sayılı Yasanın 68/B maddesindeki 1-4. derecedeki kadrolara atanmak için yüksek öğrenim görmüş bulunmak şartı aranmıştır.
Bu hükümler karşısında, asilde aranan şartları taşımayan bir kişinin vekil olarak atanamayacağı ve kendisine vekalet aylığı ödenemeyeceği açık olmakla birlikte, Anayasanın 18. maddesinde düzenlenen ve angaryayı yasaklayan hükmü uyarınca, davacının fiilen yürüttüğü görev karşılığında bazı maddi haklara hak kazanacağı, ancak yüksek öğrenim mezunu olmaması nedeniyle zam ve tazminatları alamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, lise mezunu olan ve 1. derece kadrolu malmüdürlüğü görevini valilik oluru ile vekaleten yürüten davacıya üstlendiği sorumluluk dikkate alınarak yürütülen vekalet görevinden ötürü vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir meblağın tazminat olarak ödenmesi, zam ve tazminatlara ilişkin talebinin ise reddi yolunda karar verilmesi gerekirken, aksi yönde verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Danıştay On Birinci Dairesi E:2000/9798, K:2003/1654
- Devlet Memurları Kanunu 86. Madde
- Vekalet Görevi ve Aylık Verilmesinin Şartları
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86. maddesinde, vekalet görevi ve aylık verilmesinin şartları düzenlenmiş, aynı Yasanın 174. maddesinde ise vekalet aylıklarının ödenebilmesi için görevin fiilen yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiş, 17.5.1987 günlü, 19463 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 99 Seri No.lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde de, vekalet göreviyle ilgili genel hükümlere yer verildikten sonra 1-4. dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Yasanın 68. maddesinde belirtilen şartları haiz olmaları, asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunamadığı takdirde boş bulunan bir görevin tedviren yürütülmesi öngörülmüştür. Ayrıca 657 sayılı Yasanın 68/B maddesinde, 1-4. derecedeki kadrolara atama için yüksek öğrenim görmüş bulunmak şartı aranmıştır.
Bu hükümler karşısında, asilde aranan şartları taşımayan bir kişinin vekil olarak atanamayacağı ve kendisine vekalet aylığı ödenemeyeceği açıktır. Ancak 657 sayılı Yasada bir görevin tedviren yürütülmesine ilişkin bir hükme yer verilmemiş olmakla beraber, yukarıda sözü geçen tebliğ uyarınca idarece tedvir görevi verilen kişinin, Anayasanın angaryayı yasaklayan 18. maddesi hükmü uyarınca fiilen yürüttüğü görev karşılığı bazı maddi haklara hak kazanacağı açıktır.
Mevzuatta tedviren görevlendirme şeklinde açıklanan bir usul bulunmamakla beraber, uygulamada 99 Seri No.lu Genel Tebliğde de belirtildiği üzere asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunmadığı hallerde idarelerce hizmetin aksatılmadan yürütülmesini teminden herhangi bir şekilde boşalmış veya boş bulunan bir göreve asilde aranan şartlara en yakın personel arasından tedviren görevlendirme yapılarak idari görevin yürütülmesi sağlanmaktadır.
Yukarıda yer alan yasal düzenleme karşısında, davacıya vekalet aylığı adı altında bir ücret ödenmesi mümkün değilse de, davacının yürüttüğü görevden dolayı üstlendiği sorumluluk dikkate alındığında, vekalet görevinden ötürü davacıya vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir meblağın tazminat olarak ödenmesi gerekmektedir.
Buna göre, lise mezunu olan ve 3. derece kadrolu Malmüdürlüğünü valilik oluru ile vekaleten yürütmekle görevlendirilen davacıya fiilen yürüttüğü bu görev karşılığında vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir meblağın ödenmesi gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemde hukuki isabet görülmemiştir. Bu itibarla temyize konu kararın anılan işlemin iptaline ilişkin kısmında usul ve mevzuata aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Kararın; zam ve tazminat farkının geri istenilmesine ilişkin işlemi iptal eden kısmına gelince;
Evvelce sehven kanuna aykırı olarak yapılmış bir terfi veya intibak işleminin kanunsuzluğunun tespitinden sonra idarece geri alınması sonucu fazla ödenmiş bulunan aylık ve ücret farklarının kararda belirtilen istisnalar dışında ancak ilk kanunsuz ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere 90 günlük dava açma süresi (2577 sayılı Kanunun 7. maddesi uyarınca 60 gün) içinde geri alınabileceği hakkındaki 22.12.1973 günlü, E:1968/8, K:1973/14 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararında, idarenin hatalı eylem ve işlemlerinin ve bu işlemlere dayanarak yaptığı ödemelerin geri alınmasında uygulanacak temel ilkeler ortaya konulmuştur. Anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine, idare edilenlerin gerçek dışı beyanı veya hilesi neden olmuşsa ya da geri alınan idari işlem yok denilebilecek kadar sakatlık taşımakta ise, hatalı işlemde idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu işlemler dolayısıyla bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre düşünülmeyeceği, bunların her zaman geri alınabileceği, ancak bunun dışındaki işlemler için memurun iyi niyetinin, istikrar ve kanunilik kadar önemli bir kural olduğu ve bu nedenle yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki işlemlere dayanılarak yapılan ödemelerin ancak dava açma süresi içinde geri alınabileceği vurgulanmıştır.
Yukarıda anılan Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararından, kanuna aykırı olarak yapılan ödemelerde, muhatabın kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmakta ise ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse iyi niyetin varlığından söz edilemeyeceği, bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre kısıtlamasının olmadığı, bunların her zaman (genel zamanaşımı süresi içinde) geri alınabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosyada mevcut belgelerin incelenmesinden, … Malmüdürlüğünü 27.8.1997 tarihinden itibaren tedviren yürüten davacıya ödenen zam ve tazminat farkının davacı adına borç çıkarıldığı ve bundan sonra anılan farkların ödenmemesi yolunda işlem tesis edildiği, idare mahkemesince, davacının asilde aranılan şartları taşımaması nedeniyle zam ve tazminat farkı alamayacağı, ancak son ödemenin yapıldığı tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra zam ve tazminat farklarının geri istenilemeyeceği gerekçesiyle davanın, dava konusu işlemin zam ve tazminat ödenmemesine ilişkin kısmının reddine, zam ve tazminat farklarının geri istenilmesine ilişkin kısmının ise iptaline hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Malmüdürlüğünde muhasebe şefi olarak görev yapan davacının, tedviren görevlendirmelerde zam ve tazminat farkı alınmayacağını bilebilecek durumda olduğu halde anılan farkları alması ve açık hata niteliğindeki bu ödeme işlemine karşı idareyi haberdar etmemesi, yersiz ve hatalı olduğu konusunda idareyi uyarmaması nedeniyle iyi niyetinden söz edilmesi de olanaksızdır.
Buna göre, bu tür işlemlere dayanılarak yapılan ödemelerin her zaman geri alınabileceği hususu gözetilmeden, son ödemenin üzerinden 60 günden fazla sürenin geçmiş bulunması neden gösterilerek hatalı ödemenin geri alınamayacağı gerekçesiyle dava konusu işlemin bu kısmının iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.