Devlet Memurları Kanunu 19. Madde (DMK)
Emeklilik
Devlet memurlarının, özel kanununda yazılı belirli şartlar içinde, emeklilik hakları vardır.
Devlet Memurları Kanunu 19. Madde Açıklaması
Kamu hizmeti veren memurların emekliliği ile ilgili hakları, 08.06.1949 tarihinde çıkarılan ve 01.01.1950 tarihinde de yürürlüğe giren 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bilahare, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı çerçevesinde, 5754 sayılı Kanun ile değişiklik yapılarak yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle Emekli Sandığı Kanununa tabi çalışanlar, 5510 sayılı Kanunun (4/c) maddesi kapsamında sigortalı sayılmış olup, Kanunun yürürlüğe girdiği (15 Ekim 2008) tarihinden önce memuriyet hizmeti olanlara 5434 sayılı Kanun, 1 Ekim 2008 tarihinden sonra memuriyete başlayanlar hakkında ise 5510 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır.
- İlgili Makale:
- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu (DMK) Tam Metin:
Devlet Memurları Kanunu 19. Madde Emeklilik Emsal Kararlar
Danıştay Beşinci Dairesi E:1999/2302, K:1999/2444
- Devlet Memurları Kanunu 19. Madde
- Emeklilik
Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaktayken uzmanlığa atanan davacının 17.3.1998 tarihini taşıyan ancak idarenin kayıtlarına 19.2.1998 tarihinde giren dilekçesiyle emekliliğine esas toplam 25 yıl 8 ay 25 gün hizmeti olduğundan bahisle emekli olmak istediğini bildirdiği, aynı gün kayıtlara geçen 18.2.1998 tarihli diğer bir dilekçeyle de emekli olacağı hususu göz önünde bulundurularak emeklilikte daha fazla mali imkanlara sahip olabilmesi ve mağdur edilmemesi için yeniden 1. derece şube müdürlüğü kadrosuna atanmasını istediği; emeklilik işleminin kurumun en yüksek amirinin onayıyla 6.3.1998 tarihinde tekemmül ettiği, I. derece şube müdürlüğü kadrosuna atanması isteminin ise şube müdürü olarak çalıştığı ve … İşletme Müdürlüğüne vekalet ettiği dönemde geçirdiği soruşturmalar, hakkında verilen Danıştayca da itirazı reddedilen lüzumu muhakeme kararı ile şube müdürlüğünden uzmanlığa atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın Ankara 7. İdare Mahkemesinin 28.11.1997 günlü, E:1996/769, K:1997/1224 sayılı kararıyla reddedilmiş olması hususlarını göz önünde bulunduran idarece reddedildiği ve emeklilik işlemlerinin geri alınması yolundaki davacı başvurularının da aynı nedenlerle dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, emeklilik istemini I. derece kadrolu şube müdürlüğü görevine atama koşuluna bağlaması mümkün olmayan ve 19.2.1998 tarihinde idare kayıtlarına giren dilekçesindeki emeklilik istemini herhangi bir koşula da bağlamadığı açık olan davacının emekliye sevkinin onaylandığı 6.3.1998 tarihinden sonra verdiği 13.3.1998 tarihli vazgeçme iradesini bildirir dilekçeleri, emeklilik statüsünün sona erdirilmesi ve tekrar devlet memuru statüsünü kazanması sonucunu doğurmayacağından; davacının istemi doğrultusunda hukuka uygun olarak emekliye sevkine ilişkin işlemi iptal eden mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle, Ankara 3. İdare Mahkemesince verilen 5.2.1999 günlü, E:1998/456, K:1999/99 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 09.09.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Danıştay İdari Dava Daireleri E:1997/1481, K:2000/1401
- Devlet Memurları Kanunu 19. Madde
- Emeklilik
Dava konusu olayda, davacının görev yaptığı idarece 4. derecenin 1. kademeye ulaştığını 10.2.1995 günlü işlemle bildirmesi ve bu derece üzerinden emekli aylığı alması üzerine aynı yıl içinde emekliliğini istediği, ancak davacının intibakında hata yapıldığının saptanması üzerine 5. derecenin emekli aylığının bağlandığının anlaşıldığı, bu olgu karşısında davacının emeklilik iradesini geri çekmesinin Anayasal sosyal hakların tam anlamıyla gerçekleşmesi karşısında kaçınılmaz olduğu, davalı idarenin kendisinin hatalı ve yanlış hesaplanmasından doğan ve davacının emeklilik statüsüne girmesine neden olan intibakında, davacının atama isteminin değerlendirilmesinin gerekeceği, ortada atama olgusundan çok emekliliğe esas özlük durumunun yanlışlığından kaynaklanan emeklilik isteminin geri alınmasının söz konusu olduğu: ayrıca intibak tarihiyle emekli tarihinin aynı yıl içinde gerçekleşmesi ve intibak hesabındaki hatalı sürenin kısalığının olayı emekli intibaklarında görülen ve değişiklikler doğuran durumlardan ayırarak ilgili kamu birimine kendi hatasından kaynaklanan emekliliğin iyileştirilmesi yükümlülüğünü verdiği, bu nedenle anlaşmazlık konusu atamanın olağan açıktan atamadan farklı olduğu gerekçeleriyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. Ankara 7. İdare Mahkemesince verilen 26.12.1996 günlü, E:1996/1386, K:1996/1658 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı üzerinde bırakılmasına, 27.03.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Danıştay On Birinci Dairesi E:2006/7564, K:2009/5346
- Devlet Memurları Kanunu 19. Madde
- Emeklilik
Dosyanın incelenmesinden, davacının, Ankara Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığında Emekli Sandığına tabi şef unvanı ile 17 yıl çalıştıktan sonra istifayla görevinden ayrılarak Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak çalışmaya başladığı, 2829 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca hizmetleri birleştirilen davacıya 01.06.2003 tarihinde SSK’dan yaşlılık aylığı bağlandığı, 22.09.2004 tarihinde sigortalı olarak yeniden çalışmaya başlaması üzerine aylığı kesilen davacının talebi üzerine, 5434 sayılı Yasanın geçici 218.maddesi uyarınca, Sandıkla isteğe bağlı iştirakçi olarak ilgilendirildiği, 07.12.2004 tarihinde emeklilik talebinde bulunan davacının durumu ile ilgili olarak Maliye Bakanlığından görüş istenildiği, cevaben gelen yazıda, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan kendi çalışmalarından dolayı aylık almakta olanların yanı sıra, herhangi bir nedenle bağlanmış olan aylığı kesilenlerin de Sandıkla iştirakçi olarak ilgilendirilmelerinin mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine, davalı idarece, davacının Sandıkla isteğe bağlı iştirakçi olarak kurulan ilgisinin iptal edildiği ve yersiz yatırılmış olan emeklilik keseneği ve kurum karşılık tutarının talebi halinde iade edileceğinin bildirilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan kendi çalışmasından dolayı aylık bağlanmamış olan kişiler istisna tutulmak suretiyle, 5434 sayılı Kanunun 5234 sayılı Yasa ile değişik 12. ve geçici 218. maddesinde yer verilen şartları taşıyan ilgililere, sosyal güvenlik yönünden Emekli Sandığı ile isteğe bağlı iştirakçi olarak ilgilendirilme hakkı verildiği, Sandığa tabi olarak görev yaptıktan sonra Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak çalışan ve bu çalışmalarından dolayı 2829 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca hizmetleri birleştirilmek suretiyle Sosyal Sigortalar Kurumundan 01.06.2003 tarihinde yaşlılık aylığı bağlanan ve daha sonra yeniden sigortalı işe başlaması nedeniyle aylığı kesilen davacının, mülga 506 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen 63. madde hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere, yaşlılık aylığı almakta iken yeniden sigortalı olarak işe başlayıp da aylığı kesilenlerin, Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığı bağlanmış biri konumundan çıkmış olarak değerlendirilemeyeceği açıktır.
Bu durumda, hizmetleri birleştirilmek suretiyle Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığı bağlanan ve daha sonra yeniden sigortalı olarak çalışmaya başladıktan sonra aylıkları kesilen davacı, Sosyal Sigortalar Kurumundan aylık bağlanmış kişi durumunda bulunduğundan, 5434 sayılı Yasanın 12. maddesinde yer alan diğer sosyal güvenlik kurumlarından veya Sandıktan kendi çalışmasından dolayı aylık bağlanmış olanlar isteğe bağlı iştirakçi olamazlar şeklindeki amir hüküm gereğince isteğe bağlı Sandık iştirakçisi olması mümkün olmayan davacının Sandıkla kurulan ilgisinin açık hataya dayalı idari işlemlerin her zaman geri alınabileceğine ilişkin Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 22.12.1973 günlü, E: 1968/8, K: 1973/14 sayılı kararı uyarınca iptal edilmesine ilişkin davalı idare işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Danıştay On Birinci Dairesi E:2003/598, K:2005/1496
- Devlet Memurları Kanunu 19. Madde
- Emeklilik
5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 39/j maddesinde, sakatlıkları sebebiyle ilgili mevzuat uyarınca göreve alınanlardan en az 15 yıl fiili hizmeti bulunanların istekleri üzerine emekliye sevk edilebilecekleri hükme bağlanmış, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53. maddesi hükmü uyarınca, 27.7.1983 günlü, 18117 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan, Sakatların Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Hangi İşlerde Çalıştırılacakları Hakkında Yönetmeliğin olay tarihinde yürürlükte olan 6. maddesinde, kurum ve kuruluşların çalıştırmak zorunda oldukları sakat eleman sayısını ve bunları hangi kadrolarda çalıştıracaklarını Devlet Personel Dairesi ile İş ve İşçi Bulma Kurumuna bildireceği hususuna değinilmiş, 8. maddesinde bu kişilerin, ilk defa Devlet Memurluğuna Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliğinde belirlenen esaslar dairesinde Devlet Personel Dairesince gerçekleştirilecek sınav sonucunda atanacakları belirtilmiş, 6. maddesinin son fıkrasında da, bu şekilde atananların takip ve kontrolü için bir ay içinde İş ve İşçi Bulma Kurumuna bildirileceği kuralına yer verilmiştir.
22.9.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2889 sayılı Kanunla 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun ek geçici 22. maddesinde ise, sakat olup sakatlarla ilgili mevzuattan yararlanmaksızın ve 1475 sayılı İş Kanununun 25. maddesine göre tescili yapılmaksızın Emekli Sandığına tabi görevlere girenlerin de 5434 sayılı Kanunun 39/j maddesi hükmünden yararlanabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53. maddesi ve bu madde hükmü uyarınca yürürlüğe konulan Yönetmelik hükümlerinde yer verilen usul ve yönteme göre göreve başlatılan personelin, 5434 sayılı Kanunun 39/j maddesi hükmünden yararlanabilecekleri, 2889 sayılı Kanunla getirilen düzenlemenin ise geçici mahiyette olduğu ve ancak bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ilgili mevzuat hükümlerinden yararlanmaksızın göreve başlatılanları kapsadığı, nitekim 5434 sayılı Kanunun 39/j maddesinde bir değişiklik yapılmamış olmasının ve 2889 sayılı Kanunla getirilen düzenlemenin 5434 sayılı Kanuna ek geçici madde olarak eklenmesinin de bunu teyit ettiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Olayda ise, 2889 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra 17.8.1984 tarihinde işe giren ve ataması yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerine göre yapılmayan, bir başka anlatımla işe girerken sakatlarla ilgili mevzuat hükümlerinden yararlanmayan davacının, 5434 sayılı Kanunun 39/j maddesi hükmü uyarınca 15 yılın üzerinde hizmeti bulunduğundan bahisle emekliye ayrılmasına olanak bulunmamaktadır. Bu durumda, tesis edilen işlemin iptali yolunda verilen mahkeme kararında mevzuata uyarlık görülmemiştir.