Devlet Memurları Kanunu 105. Madde (DMK)
Hastalık ve Refakat İzni
Memura, aylık ve özlük hakları korunarak, verilecek raporda gösterilecek lüzum üzerine, kanser, verem ve akıl hastalığı gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığı hâlinde on sekiz aya kadar, diğer hastalık hâllerinde ise on iki aya kadar izin verilir. Memurun, hastalığı sebebiyle yataklı tedavi kurumunda yatarak gördüğü tedavi süreleri, hastalık iznine ait sürenin hesabında dikkate alınır.
Bu maddede yazılı azamî süreler kadar izin verilen memurun, bu iznin sonunda işe başlayabilmesi için, iyileştiğine dair raporu (yurt dışındaki memurlar için mahallî usule göre verilecek raporu) ibraz etmesi zorunludur. İzin süresinin sonunda, hastalığının devam ettiği resmî sağlık kurulu raporu ile tespit edilen memurun izni, birinci fıkrada belirtilen süreler kadar uzatılır, bu sürenin sonunda da iyileşemeyen memur hakkında emeklilik hükümleri uygulanır. Bunlardan gerekli sağlık şartlarını yeniden kazandıkları resmî sağlık kurullarınca tespit edilen ve emeklilik hakkını elde etmemiş olanlar, yeniden memuriyete dönmek istemeleri hâlinde, niteliklerine uygun kadrolara öncelikle atanırlar.
Görevi sırasında veya görevinden dolayı bir kazaya veya saldırıya uğrayan veya bir meslek hastalığına tutulan memur, iyileşinceye kadar izinli sayılır. Hastalık raporlarının hangi hallerde, hangi hekimler veya sağlık kurulları tarafından verileceği ve süreleri ile bu konuya ilişkin diğer hususlar, Sağlık, Maliye ve Dışişleri Bakanlıkları ile Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşleri alınarak Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir.
Ayrıca, memurun bakmakla yükümlü olduğu veya memur refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi veya tedavisi uzun süren bir hastalığının bulunması hâllerinde, bu hâllerin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi şartıyla, aylık ve özlük hakları korunarak, üç aya kadar izin verilir. Gerektiğinde bu süre bir katına kadar uzatılır.
- İlgili Makale:
- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu (DMK) Tam Metin:
Devlet Memurları Kanunu 105. Madde Açıklaması
Hastalık izinlerinin verilmesinde uygulamada yaşanan sorunlar da göz önünde bulundurularak madde yeniden düzenlenmiştir. Maddede değişiklik yapılmadan önce hastalık izinleri memurların hizmetlerine göre verilmekte iken, değişiklikle bu büyük sorun giderilerek hastalık esaslı hastalık izni kullandırılması sağlanmıştır.
Hastalık izninin süre olarak kullandırılmasında iki husus belirlenmiştir. Bunlardan birincisinde, kanser, verem ve akıl hastalığı gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalıklarda on sekiz aya kadar, bu hastalık dışındaki diğer hastalık hallerinde ise on iki aya kadar memurların hizmetlerine bağlı kalmadan hastalık izni verilmesi öngörülmüştür.
Hastalık izni sürelerine yataklı tedavi kurumlarında yatarak geçen süreler de dahil edilecektir. Örneğin; kişi kanser hastası ve yataklı tedavi kurumunda üç ay tedavi görmüştür. Bu kişiye verilecek hastalık izninde hastanede yatarak tedavi gördüğü sürede eklenerek toplam on beş aya kadar en fazla bir defada hastalık izni verilecek ve üç aylık tedavi süresi ile on beş aylık sağlık kurulu hastalık izin süresi birleştirilerek bu hastaya toplam maddede yazılı en çok süre olan on sekiz aya kadar hastalık izni verilmiş kabul edilecektir.
Maddede belirtilen en uzun süre kadar hastalık iznini kullanan kişi iyileştiğine dair raporu alarak kurumuna ibraz etmesi halinde görevine başlayabilecektir. Kurumlar kişinin iyileştiğine dair rapor almadan en uzun süreler kadar hastalık iznini kullandıktan sonra görevine başlatmayacaktır. Şayet hastalığın devam ettiği “resmi sağlık kurulu raporu” ile tespit edilenlerin hastalık izinleri tedavisini gördüğü hastalık için öngörülen en uzun süre kadar daha uzatılarak bu süre sonunda da iyileşmeyen memur hakkın da malulen emeklilik işlemleri başlatılacaktır. Malulen emekliliğe ilişkin 5434 ve 5510 sayılı Kanunların ilgili hükümleri uygulanacaktır.
Hastalık izinlerinde en uzun süreler kadar hastalık izni kullandıktan sonra hastalığın iyileşmesi ve daha sonra yeniden nüksetmesi halinde bu hastalığın yeni bir hastalık olarak mı yoksa eski hastalığın devamı olarak mı görülüp hastalık izni verilip verilmeyeceği ve bunun sonunda da emeklilik işlemleri başlatılıp başlatılamayacağı hususları açıklığa kavuşturulmamıştır.
İlk defa madde hükmü ile refakat izni kanuni güvenceye kavuşturulmuştur. Buna göre; memurun bakmakla yükümlü olduğu veya memur refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi veya tedavisi uzun süren bir hastalığının bulunması hallerinde, bu hallerin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi şartıyla, aylık ve özlük hakları korunarak, üç aya kadar refakat izni verilecektir. Gerektiğinde bu süre bir katına kadar uzatılabilecektir.
Memurun; ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin memur refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek olanlar ile bunlardan; ağır bir kaza geçirenlere veya tedavisi uzun süren bir hastalığa yakalananlara bu hallerinde sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi halinde aylık ve özlük haklarının tamamı muhafaza edilerek üç aya kadar, bu durumların devamı süresince ve bunların sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi halinde üç ay daha refakat izni verilecektir. Bu durumda refakat izninin verilmesinde idare bağlı yetki içindedir.
Devlet Memurları Kanunu 105. Madde Hastalık ve Refakat İzni Emsal Kararlar
Danıştay Onuncu Dairesi E:1986/780, K:1986/1647
- Devlet Memurları Kanunu 105. Madde
- Hastalık ve Refakat İzni
Polis memuru olan davacı, adi malul olduğuna ilişkin davalı Sandık kararı ve 9.1.1985 günlü İçişleri Bakanlığı onayı ile malulen emekliye sevk edilmiş; bu işleme karşı açılan dava sonucunda İdare Mahkemesi 657 sayılı Kanunun, 5434 sayılı kanundan sonda yürürlüğe girerek sağlık nedeniyle emeklilik durumunu yeniden düzenlediği, bu nedenle olaya 5434 sayılı Kanunun 47.maddesinin son fıkrasında yer alan ve tedavisi imkansız hastalıklara uğradıkları yolunda rapor verilen kişilerin, süreler beklenmeden rapor tarihinden itibaren malul sayılacağına ilişkin kuralın uygulama olanağı bulunmadığı, uyuşmazlığın 657 sayılı Kanunun 105.maddesine göre çözümü gerektiği, buna göre de davacıya ilk rapor tarihi olan 4.3.1983 tarihinden itibaren 18 ay izin verilmesi, bu süre sonunda yeniden sağlık kurulundan geçirilmesi, bu sırada hastalığının devam ettiği anlaşılırsa iznini 18 ay daha uzatılması ve ancak bu sürenin sonunda da tedavisi imkansız ise emekliye sevki gerekirken, bu süreler beklenmeden tesis edilen dava konusu işlemde kanuna uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal etmiştir.
Davalı idareler ise, davacının tedavisi imkansız hastalıktan dolayı 657 sayılı kanunun 105. maddesine göre 18 ay, iyileşemediği takdirde bunun bir katı sıhhi izin süresi hakkına sahip ise de, tedavi altında olduğu hastane tarafından bu süre kullandırılmadan görev yapamayacağına dair kesin rapor verildiğinden, 5434 sayılı kanuna göre hakkında malullük hükümlerinin uygulanması gerektiği, bu hususun 47. maddenin son fıkrasında da belirtildiği, emniyet teşkilatının hiçbir sınıfında silahsızda olsa görev alamayacağı öne sürülerek temyizen incelenmesini ve bozulmasını istemektedirler.
5434 sayılı Kanunun 47. maddesinin son fıkrasında, tedavisi imkansız olduğu raporla belirtilen hastalıklara uğrayanların, hastalıklarının mahiyet ve doğuş sebeplerine göre, yukarıdaki müddetlerin bitmesi beklenmeksizin rapor tarihinden itibaren adi malul veya vazife malulü sayılacağı hükme bağlanmıştır.
5434 sayılı Kanundan daha sonra yürürlüğe giren 657 sayılı devlet Memurları Kanununun 105.maddesinde hastalık izni düzenlenmiş ve aynı maddenin (Ç) bendinde, kanser, verem ve akıl hastalıkları gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığa yakalananlara on sekiz aya kadar, izin süresinin sonunda hastalıklarının devam ettiği resmi sağlık kurullarının raporu ile tespit edilenlerin izinlerinin, bir katına kadar uzatılacağı bu sürelerin sonunda da iyileşmeyen memurlar hakkında emeklilik hükümlerinin uygulanacağı kuralı yer almıştır.
Sonraki kanun olan 657 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle, yukarıda açıklanan 5434 sayılı kanunun 47. maddesinin son fıkrasında bahsi geçen sürelerin 657 sayılı kanuna tabi personel açısından uygulama alanı kalmamış bulunmaktadır. Ancak 657 sayılı kanunda, 105. maddenin (ç) bendinde belirtilen süreler bitmeden haklarında, iyileşemeyeceği yolunda kati rapor düzenlenenlere ne şekilde bir uygulama yapılacağı kurala bağlanmamış olmakla, bu durumda olanlar için, 5434 sayılı Kanunun 47. maddesinin son fıkrasının (süreler hariç) uygulanması gerekmektedir.
Başka bir değişle, 657 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle, 5434 sayılı kanunun 47. maddesinin sadece hastalık iznine ait süreleri yönünden uygulama alanı kalmamış bu madde ile getirilen diğer kurallar ise yürürlüğünü korumuştur.
Hal böyle olunca, davacının akıl hastalığına uğradığına ilişkin 4.3.1983 tarihli ilk raporun düzenlenmesinden sonra, Hacettepe Hastanesi tarafından verilen 25.4.1984 günlü davacının ruhsal durumunda bir düzelme tespit edilemediği, aktif silahlı görev yapamayacağına ilişkin kesin kanaat bildiren rapor üzerine, 657 sayılı Kanunun 105. maddesinde belirtilen koşullarda öngörülen 3 yıllık hastalık izin süresi sona ermeden adi malul olarak emekliye sevk edilmesinde 5434 sayılı Kanunun 44. ve 47. maddelerine aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu olaya, 5434 sayılı Kanunun 47. maddesinin uygulanmasına olanak bulunmadığı, 657 sayılı Kanunun 105. maddesinin (Ç) bendine göre ilk rapor tarihinde itibaren 36 ay sonra iyileşmediği takdirde emekliye sevk edilmesi gerekirken bu süreler beklenmeden tesis edilen işlemde kanuna uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Danıştay Onuncu Dairesi E:1996/28, K:1998/145
- Devlet Memurları Kanunu 105. Madde
- Hastalık ve Refakat İzni
İdare Mahkemesinin kararıyla; 657 sayılı Yasanın 105. maddesinde; “memurlara hastalıkları halinde, verilecek raporlarda gösterilecek lüzum üzerine aylık ve özlük haklarına dokunulmaksızın aşağıdaki esaslara göre izin verilir.” kuralının yer aldığı, 106. maddesinde ise, ” 105. maddede yazılı en çok süreler kadar izin alanlar izinlerinin sonunda işe başlayabilmek için, iyileştiklerine dair raporu (Yurt dışındaki memurlar için mahalli usule göre verilecek raporu) getirmek zorundadırlar.” hükmünün düzenlendiği, anılan madde hükümlerinde yurt dışındaki memurların raporlu bulundukları sürede özlük haklarından olan maaşlarına dokunulmaması için aldıkları raporun mahalli mevzuata uygun olmasının gerektiği, ancak bu memurların yurt içinde iken aldıkları rapor süresince yurtdışı katsayılı maaş ödeneceği yolunda bir hüküm bulunmadığı, Dışişleri Bakanlığının 6.1.1976 günlü ve sicil 100004 sayılı Genelgesinde; Yıllık izin veya diğer herhangi bir nedenle Türkiye’ye gelip istirahat raporu alan memurlara raporlu bulundukları süre boyunca dış ülke katsayılı aylık ödenmeyeceğinin belirtildiği, dosyanın incelenmesinden; yıllık iznini kullanmak üzere Türkiye’de bulunan davacının izninin 21. gününde 45 günlük istirahat raporu aldığı ve raporlu bulunduğu süre için dış ülke katsayılı maaş ödendiğinin anlaşıldığı, bu durumda yukarıda belirtilen nedenlerle merkez maaşı ödenmesi gerekirken hatalı olarak dış ülke katsayılı maaş ödenmesi sonucu fazla ödemelerin idarece davacının maaşından kesinti yapılması suretiyle geri alınmasında mevzuata aykırılık olmadığı gibi, raporlu bulunulan sürenin bir kısmını yıllık izinden sayarak rapor süresini sağlık kurulunun öngördüğü süreden daha düşük saymaya olanak bulunmadığı, davacının da yıllık izninin kalan kısmını yasal süresinde kullanması her zaman mümkün olduğu için bu yoldaki iddiasının yerinde görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, 657 sayılı Yasada memurların raporlu oldukları dönemde aylık ve özlük haklarından yoksun bırakılmayacağının, Personel İşleri El Kitabı 10. maddesinde de, izin süresini aşan rapor süresi için merkez maaşının tahakkuk ettirileceğinin düzenlendiği halde, yıllık izin süresinin, rapor süresi ile çakışan 19 günü için merkez maaşı tahakkuk ettirilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık olmadığı öne sürülmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 27.1.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Danıştay Onuncu Dairesi E:1993/1671, K:1994/2557
- Devlet Memurları Kanunu 105. Madde
- Hastalık ve Refakat İzni
İdare Mahkemesi, 657 sayılı Yasanın 105. maddesine göre hastalık nedeniyle emekliye sevk edilmek için hastalığın iyileşmemesi şartının bulunduğu, sağlık kurulu raporunda her ne kadar hastalığı şifa bulduğundan söz edilmekte ise de; hastalığın niteliği yönünden davacının silahlı polislik yapamayacağının bildirildiği, raporda genel idare hizmetinde görev yapabileceği sonucuna ulaşıldığı ancak davalı idare emniyet teşkilatında genel idare hizmetine mensup memurlar ile emniyet hizmetleri sınıfı mensuplarının bir arada çalışmaları nedeniyle davacının emniyet teşkilatında genel idare hizmetleri sınıfında bir göreve atanmasının sakıncalı görüldüğü, dolayısıyla idarenin genel idare hizmetlerine atama konusunda sahip olduğu takdir yetkisinin hizmet gereği ve kamu yararı göz önünde tutularak davacı aleyhine kullanılmasında mevzuata ve idari takdir ilkelerine aykırılık görülmediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı, hastane raporunda rahatsızlığının şifa bulunmuş olduğu ve silahlı polis olarak değilse bile genel idare hizmetlerinde çalışabileceğinin belirtildiğini iddia ederek, anılan mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 63. maddesinde “Sağlık nedeniyle izinli veya raporlu olan personel hakkında genel hükümler uygulanır. Ancak, her ne suretle olursa olsun atandıkları yerde kendisinin veya bakmakla yükümlü olduğu kimselerin sağlığı nedeniyle görevini yapamayacak duruma gelenler, Bakanlıkta Genel İdare Hizmetleri Sınıfından bir göreve atanırlar.” hükmü yer almaktadır.
Dava ve temyiz dosyalarının birlikte incelenmesinden; davacının akıl hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü, tedavi sonucunda … Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin 23.3.1989 tarih ve 484 sayılı Sağlık Kurulu raporunda “… geçirdiği “atipik paranoid bozukluk” adı verilen akıl hastalığının şifa bulmuş olduğu, bu akıl hastalığının niteliği göz önüne alınarak aktif silahlı polislik görevi yapamayacağı, ancak 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin 63. maddesi uyarınca genel idare hizmetleri sınıfında memur olarak çalışabileceği” hususunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla Hastane Sağlık Kurulu Raporunda hastalığının şifa bulduğu ve genel idare hizmetleri sınıfında memur olarak çalışabileceği belirtilen davacının, yukarıda anılan yasal düzenleme uyarınca idarenin herhangi bir takdir yetkisi olmaksızın genel idare hizmetleri sınıfından bir göreve atanması gerekirken adi malul olarak emekliye sevkine ilişkin işlemde mevzuata uyarlık görülmemektedir.
Danıştay On Birinci Dairesi E:2000/9350, K:2002/44061
- Devlet Memurları Kanunu 105. Madde
- Hastalık ve Refakat İzni
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 180. maddesinin birinci fıkrasında, sürekli görevle yurtdışına gönderilen veya kurumların yurtdışı kuruluşlarına dahil kadrolarda görev alan memurlarından görevlerine başladıktan sonra yurt içinde veya yurt dışında başka bir göreve atananların aylıklarının atanma emrinin tebliği tarihini izleyen on beşinci gün sonuna kadar 156. maddedeki esaslara göre ödeneceği, anılan Yasanın 105. maddesinde de memurlara hastalıkları halinde verilecek raporda gösterilecek lüzum üzerine, aylık ve özlük haklarına dokunulmaksızın on yıldan fazla hizmeti olanlara on iki aya kadar izin verileceği hükmü yer almıştır.
Öte yandan 657 sayılı Yasanın olay tarihinde yürürlükte olan 180. maddesinde sürekli görevle yurt dışında bulunan memurların aylıkları konusu düzenlenmesine rağmen, izinler konusunda bu maddede ve diğer maddelerde bir düzenleme yapılmamış, 4.7.2001 tarihinde yürürlüğe giren 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. maddesi ile bu hususla ilgili durum açıklığa kavuşturulmuştur. Anılan maddeye göre yurtdışı görev süresince toplam dört ayı geçmemek üzere, yurt içinde yataklı tedavi kurumlarında yatarak görülen tedavi süresince 156. maddeye göre belirlenen emsal katsayının 1/3’ü esas alınarak yurt dışı aylığı ödeneceği, yıllık izin hali ile 181. maddede belirtilen hal dışında, yurt içinde geçirilen süreler için yurt dışı aylığı ödenmeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, T.C. … Büyükelçiliği ekonomi baş müşaviri olarak görev yapan davacının 1995 yılında otuz iki gün (yol izni dahil) senelik izin dışında, 29 günlük sağlık iznini de yurt içinde kullandığı, kendisine … Üniversitesi Tıp Fakültesince verilen 27.3.1995 tarih ve 03/2792 sayılı heyet raporuna göre İngherni teşhisi konduğu, 10.3.1995-14.3.1995 tarihleri arasında hastanede tedavi gördükten sonra otuz gün istirahat verildiği, sağlık izninin bitiminden sonra 13.04.1995 tarihinde … Büyükelçiliğinde görevine başladığı, senelik izni dışında yurtiçinde kullandığı sağlık izni süresince (29 gün) kendisine ödenen yurt dışı katsayılı aylığın maaşlarından kesinti suretiyle uyuşmazlık konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Davalı idarece her ne kadar Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün 9.8.1991 tarih ve 18425 sayılı, ilgililerin hastalık ve yıllık izinlerini Türkiye’de geçirmeleri halinde izinlerin toplam bir aylık kısmı için yurtdışı aylıkları, bir aydan fazla devam eden süreler için ise yurt içi aylığı ödeneceği, yolundaki muktezası uyarınca işlem tesis edildiği ileri sürülmekteyse de T.C. Anayasa’sının 128. maddesinde, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği yolundaki hükmü karşısında, yurt dışı aylığına ilişkin maddelerde düzenleme yetkisi olmayan Maliye Bakanlığı muktezasıyla memurların aylık ve özlük haklarının sınırlandırılamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, sürekli görevle yurt dışında bulunan memurların izinleri konusundaki düzenlemenin 4.7.2001 tarihinde yürürlüğe giren 631 sayılı KHK ile yapıldığı dikkate alındığında, olay tarihinde bu hususla ilgili yasal düzenleme bulunmadığından, senelik izni haricinde yurt içinde kullandığı sağlık izni sırasında davacıya ödenen yurt dışı katsayılı aylığın maaşlarından kesinti suretiyle istenmesine ilişkin işleme karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.