Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde
Bilirkişinin Atanması
- Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafinin veya kanuni temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. (Değişik cümle: 3/11/2016-6754/42 md.) Ancak, genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. (Ek cümle: 3/11/2016-6754/42 md.) Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.
- Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması, hakim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir.
- Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bu maddede gösterilen yetkileri kullanabilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde Gerekçesi
Madde, ilke olarak bilirkişinin ne gibi hâllerde atanabileceğini göstermektedir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel (yani herkese ortak toplumsal kültür verileri) ve hukuki bilgilerle çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi atanamayacak ve dinlenemeyecektir. Böylece, uygulamada bazen görüldüğü üzere, örneğin “fiilin hangi suçu oluşturduğunu” belirlemek amacı ile bilirkişi atanması söz konusu olamayacaktır.
Madde bu hususu açıklamakla yetinmemiş ve fakat ayrıca bilirkişi oy ve görüşünün hangi hâllerde alınabileceğini de açıklamıştır: Çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde re’sen, Cumhuriyet savcısının, tarafların veya avukatlarının istemi üzerine bilirkişi atanabilecektir. Açıklanmalıdır ki, bu ölçü çerçevesinde bugün bilirkişiye başvurulması gerekli konular çok geniştir ve genişlemektedir: Psikiyatri ve adlî tıp bilgileri, ceset üzerinde incelemeler, parmak izleri ve benzeri metodlar, toksikoloji, bilimsel polis, silâhlar, daktilolar, biyoloji, kimya, muhasebe, mimarî, mekanik, trafik, arkeoloji, yabancı dil, Türkiye’de eski harfler.
Maddeye göre bilirkişiyi atamak yetkisi soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısına, kovuşturma evresinde ise hâkim veya mahkemeye aittir. Bilirkişinin sayısının belirlenmesi de hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısının takdirine bırakılmıştır. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemin reddinde de aynı usul uygulanacaktır.
1412 sayılı Kanunun 66. maddesine göre Cumhuriyet savcısının bilirkişi atama yetkisinin, hâkim ile aynı düzeye getirilmesinin nedeni, soruşturmanın noksansız yapılmasını sağlamaktır. Madde ile güdülen amaç (maddenin “ratio legis”i) bilirkişiyi gerçek rolüne döndürmek ve bilirkişi adaleti olarak adlandırılan uygulamalara son vermektir
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde Bilirkişinin Atanması Emsal Kararlar
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2021/2341, K: 2021/7553
- Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde
- Bilirkişinin Atanması
Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/11/2020 tarihli ve 2020/2185 soruşturma, 2020/1394 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii … Sulh Ceza Hakimliğinin 08/12/2020 tarihli ve 2020/1585 değişik … sayılı kararını kapsayan dosya incelendi,
5271 sayılı Kanunun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanunun 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanunun 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanunun kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanunun 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Dosya kapsamına göre, müşteki ….olay tarihinde gece vaktinde… A.Ş.’ye ait fiilen kullanılmayan bina (Etibank Lojmanları Misafirhanesi) yanında bulunan otopark alanına aracını park etmesinden sonra söz konusu binanın yanındaki boşluğa düşmesi sonucunda alınan geçici hekim raporuna göre hayati tehlike ve kemik kırığı meydana gelecek şekilde yaralanması olayına ilişkin olarak, müştekinin söz konusu yerde uyarı levhası, ışıklandırma vs. herhangi bir tedbir alınmadığından bahisle şikayetçi olması üzerine yürütülen soruşturma neticesinde, … Cumhuriyet Başsavcılığınca müştekinin olay anında kendi dikkatsizliği ve tedbirsizliği nedeniyle düşerek yaralandığı gerekçesiyle güvenlik sorumlusu olduğu belirtilen şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 63. maddesinde yer alan,
“(1) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya Kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. (Değişik cümle: 3/11/2016-6754/42 md.) Ancak, genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. (Ek cümle: 3/11/2016-6754/42 md.) Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.
(2) Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması, hâkim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir.
(3) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bu maddede gösterilen yetkileri kullanabilir.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, müştekinin aracını otoparka park etmesini takiben bahse konu binanın yanındaki yaklaşık 4 metre kot farkı bulunan yerden düşmesine ilişkin olarak, söz konusu otoparkın mülkiyetinin kime ait olduğu ve kullanımının ne şekilde (halka açık, belirli kişilerin kullanımına tahsisli, ücretli veya ücretsiz otopark) olduğunun belirlenmesi suretiyle olayın meydana gelmesinde herhangi bir kişi ve/veya kuruma atfı kabil bir kusur bulunup bulunmadığının net bir şekilde tespit edilebilmesi maksadıyla, çözümü uzmanlığı, özel ve teknik bilgiyi gerektiren somut olaya ilişkin mahallinde keşif icra edilmek suretiyle alanında uzman kişi veya heyetten bilirkişi raporu aldırılması ile müştekinin kati raporunun aldırılmasından sonra yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yapılan eksik soruşturma sonucu verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itiraz üzerine soruşturmanın genişletilmesi yerine, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu … Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 16/02/2021 gün ve 94660652-105-42-20624-2020-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve evrak tevdi kılınmakla; dosya incelenerek gereği düşünüldü: Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, … Sulh Ceza Hakimliğinin 08/12/2020 tarihli ve 2020/1585 değişik … kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca isteme uygun olarak bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 02/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi E:2021/20249, K:2021/12673
- Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde
- Bilirkişinin Atanması
Dosya kapsamına göre, kabahatli hakkında işlettikleri taş ocağı sınırlarını aşarak … İli Merkez İlçesi … Mahallesi 156 ada 14, 15, 23, 24, 25, 26 ve 27 nolu parseller ile 158 ada 53 ve 54 nolu parsellerde kayıtlı tarım arazilerinde kurum görüşü alınmadan tahribata yol açtıkları gerekçesiyle uygulanan idari para cezasına yönelik başvurunun reddine karar verilmiş ise de; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Başvurunun incelenmesi” başlıklı 28. maddesinde yer alan, “ ..(5) Ceza Muhakemesi Kanununun tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe ilişkin hükümleri, bu başvuru ile ilgili olarak da uygulanır. (6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir, bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur. (7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idari yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idari yaptırım kararı verilen tarafın kanuni temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.” şeklindeki ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ” Bilirkişinin Atanması” başlıklı 63/1. maddesinde yer alan, “Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeler nazara alındığında, yargılama diyalektiğinin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi için dosyaya delil olarak ibraz edilen her türlü bilgi ve belgenin doğrudan doğruyalık ilkesi çerçevesinde tartışmaya açılabilmesi gerektiği, uyuşmazlığın tarafı olan idare tarafından ibraz edilen belgelerin de delil değerinin ve ispat gücünün tespit edilebilmesi maksadıyla, mahkemece çözümü uzmanlığı, özel ve teknik bilgiyi gerektiren idarî yaptırım konusunda mahallinde keşif icra edilmek suretiyle alanında uzman kişi veya heyetten bilirkişi raporu aldırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarnamesi içeriğindeki hususlar yerinde görüldüğünden, … 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18.11.2019 tarih, 2019/2908 D.İş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309/4-b maddesi uyarınca bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 12.10.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2020/6865, K: 2021/784
- Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde
- Bilirkişinin Atanması
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa muhalefet eyleminden kabahatli … İnşaat Madencilik Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. hakkında Aksaray Valiliği İl Gıda, Tarım ve Ormancılık Müdürlüğünün 02/05/2017 tarihli ve E.1351028 sayılı kararı ile uygulanan 254.641,00 Türk lirası idarî para cezasına yönelik başvurunun kısmen kabulü ile 146.283,00 Türk liralık kısmının iptaline dair Aksaray 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/02/2019 tarihli ve 2017/4368 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın, uyuşmazlığın idarî yargı mahkemesince çözümlenmesi gerektiğinden bahisle kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin Aksaray 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 25/03/2019 tarihli ve 2019/844 değişik iş sayılı kararı üzerine verilen mahkemenin görevsizliğine dair Aksaray 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 26/03/2019 tarihli ve 2019/861 değişik iş sayılı kararı üzerine, Aksaray 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 26/03/2019 tarihli görevsizlik kararının Uyuşmazlık Mahkemesinin 08/07/2019 tarihli ve 2019/451 esas, 2019/411 karar sayılı ilamı ile kaldırılmasını müteakip, anılan idari para cezasına yönelik başvurunun reddine ilişkin Aksaray 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 07/11/2019 tarihli ve 2019/2376 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair merci Aksaray 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/11/2019 tarihli ve 2019/2908 Değişik iş sayılı Kararının; Dosya kapsamına göre, kabahatli hakkında işlettikleri taş ocağı sınırlarını aşarak Aksaray İli Merkez İlçesi Karataş Mahallesi 156 ada 14, 15, 23, 24, 25, 26 ve 27 nolu parseller ile 158 ada 53 ve 54 nolu parsellerde kayıtlı tarım arazilerinde kurum görüşü alınmadan tahribata yol açtıkları gerekçesiyle uygulanan idari para cezasına yönelik başvurunun reddine karar verilmiş ise de; 5326 sayılı Kabahatler Kanununun “Başvurunun incelenmesi” başlıklı 28. maddesinde yer alan, “..(5) Ceza Muhakemesi Kanununun tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe ilişkin hükümleri, bu başvuru ile ilgili olarak da uygulanır. (6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir, bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur. (7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idari yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idari yaptırım kararı verilen tarafın kanuni temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.” şeklindeki ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Bilirkişinin Atanması” başlıklı 63/1. maddesinde yer alan, “Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeler nazara alındığında, yargılama diyalektiğinin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi için dosyaya delil olarak ibraz edilen her türlü bilgi ve belgenin doğrudan doğruyalık ilkesi çerçevesinde tartışmaya açılabilmesi gerektiği, uyuşmazlığın tarafı olan idare tarafından ibraz edilen belgelerin de delil değerinin ve ispat gücünün tespit edilebilmesi maksadıyla, mahkemece çözümü uzmanlığı, özel ve teknik bilgiyi gerektiren idarî yaptırım konusunda mahallinde keşif icra edilmek suretiyle alanında uzman kişi veya heyetten bilirkişi raporu aldırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 30/10/2020 gün ve 94660652-105-68-21315-2019-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte gönderilmekle gereği düşünüldü:
Kanun yararına bozma isteminin kapsamına, kanun yararına bozma konusunun 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa muhalefet sebebiyle verilen idari para cezasına itiraza ilişkin olmasına ve Yargıtay Kanununun 14. maddesine göre inceleme yapma görevinin Yargıtay 19. Ceza Dairesine ait olduğu anlaşıldığından Dairemizin görevsizliğine, dosyanın ilgili Daireye gönderilmesine 25/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi E:2020/7291, K:2020/1255
- Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde
- Bilirkişinin Atanması
Alanya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalmakta iken, 16/01/2019 tarihinde T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kuruma sevk edilen müşteki hükümlünün, sevk edilmeden 3 gün önce koğuşunun bulunduğu koridorda … tarafından darp edildiğini iddia ettiği somut olayda, dosya arasında bulunan 15/01/2019 tarihli ve 3554 sayılı Adlî Raporunda müşteki hükümlünün sağ el bileğinde hafif kızarıklık mevcut olduğunun belirtildiği, dosya kapsamında bulunan ve müşteki hükümlüye karşı herhangi bir eylemde bulunulduğuna ilişkin kayıt içermeyen kamera kayıtlarının ise 13/01/2019 tarihine ilişkin olduğu anlaşılmakla, özellikle müşteki hükümlünün koğuşunun bulunduğu koridoru gösteren, yine varsa müşteki hükümlüye yönelik iddia edildiği gibi bir eylem yapıldığını gösterir 14/01/2019, 15/01/2019 ve 16/01/2019 tarihli kamera kayıtlarının getirtilerek şüphelilerin hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken, eksik soruşturma ile verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın bu yönden kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,
Soruşturma sırasında, Alanya Adliyesinde zabıt katibi olarak çalışmakta olan, “……”ye, dosya tevdii edilerek, dosya arasında bulunan CD içindeki kamera kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporu alınmak suretiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de; 5271 sayılı Kanun’un 63. maddesindeki, “(1) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Ancak, genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. (Ek cümle: 3/11/2016-6754/42 md.) Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez. (2) Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması, hâkim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir. (3) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bu maddede gösterilen yetkileri kullanabilir” şeklindeki düzenlemeye nazaran, 27/06/2019 tarihli ve 2019/6403 soruşturma sayılı “Bilirkişi Yemin ve Evrak Teslim Tutanağı”nda bilirkişi listesinden alanında uzman bir bilirkişi seçilerek, düzenlenecek rapora göre şüphelilerin hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 24/12/2019 gün ve 94660652-105-07-17485-2019-Kyb sayılı yazılı kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar evrakı ile birlikte tevdi kılınmakla gereği düşünüldü:
Kanun yararına bozma isteminin kapsamına, soruşturma konusu suçların yaralama ile hakaret olmasına ve Yargıtay Kanununun 14. maddesine göre; inceleme yapma görevinin Yüksek 3. Ceza Dairesine ait olduğu anlaşıldığından Dairemizin görevsizliğine, esası incelenmeyen dosyanın ilgili Daireye gönderilmesine, 06.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi E:2019/23947, K:2020/8267
- Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde
- Bilirkişinin Atanması
3213 sayılı Maden Kanunu’na aykırılık eyleminden dolayı kabahatli Delta İnşaat Sanayi Ticaret Anonim Şirketi hakkında … Ruhsat ve Denetim Müdürlüğünün 22/03/2016 tarihli ve M.81.0.İÖİ.0.18.00.00-307.909-E.2707 sayılı yazısı ile uygulanan 102.548,26 Türk lirası idarî para cezasına yönelik başvurunun reddine dair Düzce Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/08/2016 tarihli ve 2016/2795 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Bolu Sulh Ceza Hâkimliğinin 13/12/2016 tarihli ve 2016/5488 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 19/03/2019 gün ve 15394 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/03/2019 gün ve KYB-2019-31479 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize verilmekle okundu. Anılan ihbarnamede;
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Başvurunun incelenmesi” başlıklı 28. maddesinde yer alan, “ ..(5) Ceza Muhakemesi Kanununun tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe ilişkin hükümleri, bu başvuru ile ilgili olarak da uygulanır. (6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir, bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur. (7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idari yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idari yaptırım kararı verilen tarafın kanuni temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.” şeklindeki ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Bilirkişinin Atanması” başlıklı 63/1. maddesinde yer alan, “Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeler bulunması, yine şirket vekili tarafından sunulan itiraz dilekçelerinde eylemin itiraz eden şirket tarafından gerçekleştirilmediğinin iddia edilmesi karşısında; eylemin itiraz eden şirket tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin etraflıca araştırılması, mahkemece çözümü uzmanlığı, özel ve teknik bilgiyi gerektiren idarî yaptırım konusunda mahallinde keşif de icra edilmek suretiyle alanında uzman kişilerden bilirkişi raporu aldırılması, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin karar verilmesi karşısında, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla, gereği görüşülüp düşünüldü; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin reddine, 24/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E:2015/10997, K:2015/14817
- Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde
- Bilirkişinin Atanması
Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluk değerlendirmesi ancak mahkeme hakimi tarafından yapılabilecektir. Bu nedenle 5237 sayılı TCK’da, taksirden dolayı kusurluluğun matematiksel olarak ifadesinden vazgeçilmiştir. Taksir dolayısıyla kusurun belirlenmesi normatif bir değerlendirmeyle mümkün olmakla birlikte, konunun teknik bilgiyi gerektirmesi, hâkimin hukuk bilgisiyle sorunu çözemeyeceği durumlarda, bilirkişi incelemesi yaptırılması da gerekebilir, ancak, bu durumlarda dahi, bilirkişinin inceleme yetkisi kusurlulukla ilgili olmayıp, işin tekniği ve norma aykırı davranışın belirlenmesi ile sınırlıdır 5271 sayılı CMK’nın 62, 63. ve 67. maddelerinde de bilirkişinin atanması, bilirkişi raporu ve uzman mütalaası alınmasına ilişkin düzenlemelere yer verilerek çözümü uzmanlığı özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulacağı belirtilmiştir. Ancak, bilirkişi raporlarının mahkemeyi bağlayıcı değil, delilleri değerlendirme vasıtalarından biri olduğu, mahkemelerin gerekçelerini açıklamak suretiyle bilirkişi raporlarına itibar edip etmeme hususunda takdir ve değerlendirme hakkına haiz bulunduğu bilirkişi tarafından münhasıran hâkimin yetkisinde bulunan kusurluluk konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmaması gerekmekle birlikte, bu yöndeki bir değerlendirmenin de hâkimi bağlayıcı bir yönünün bulunmadığı unutulmamalıdır.
Bu açıklamalar ışığında, sanık müdafinin dosyaya ibraz ettiği Prof.Dr. H.. R..ve Prof.Dr. Y.. İ.. uzman görüşlerini içeren raporların incelenmesinde; söz konusu raporlarda kazanın meydana geliş şeklinin net olarak tespit edilemediği, taraf beyanları ve olayın yeri tespitleri arasında çelişki olduğu buna rağmen sanığın tali düzeyde (%25 oranında) kusurlu kabul edilmesi gerektiğinin bildirildiği, her iki raporda da sanığın kusursuz olarak değerlendirilmediği dikkate alındığında, sanık müdafinin bu uzman görüşleri doğrultusunda yeniden rapor alınması talebinin reddinde isabetsizlik olmadığı kabul edilerek yapılan incelemede; Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin sanığa az ceza verildiğine, sanık müdafinin eksik incelemeye, kusura ve sanık hakkında seçenek yaptırım uygulanması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak onanmasına, 08/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2014/20272, K: 2015/7294
- Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde
- Bilirkişinin Atanması
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 63/1 ve devamı maddelerinde bilirkişinin atanması ve görevleri kapsamında, çözümü uzmanlığı ve özel veya teknik bilgiyi gerektirmeyen, davacının tutuklu kaldığı sürenin, mahkeme heyeti tarafından belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, maddi tazminat miktarının tayin ve tespitine esas alınan bilirkişi raporunda, davacı lehine hükmedilecek maddi tazminatın, davacının tutuklandığı 12.12.2012 tarihi ile tahliye olduğu 22.03.2013 tarihleri arasında tutuklu kalınan 100 gün yerine, 182 gün üzerinden hesaplandığının dikkate alınmaması suretiyle, davacı yararına fazla maddi tazminata hükmedilmesi,
29/05/1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, vekalet ücreti, yargılama giderleri kapsamında olup, bu hakkın asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağı ancak ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken ve ilgili davada temyizen incelenebilecek haklardan olduğundan, ceza davasında ödenmeyen vekalet ücretinin, maddi tazminat kapsamında ayrıca dava konusu edilemeyeceğinin belirtilmiş olması karşısında, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında, beraatına hükmedilen davacı lehine ”2.640” TL vekalet ücretinin hüküm altına alınması,
İsabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapmayı gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının birinci bendinde davacı lehine hükmolunan maddi tazminat miktarının ”2.224,17” TL’ye indirilmesi ve davacı lehine ceza dava dosyasına ilişkin vekalet ücreti olarak hükmolunan ‘’2.640’’ TL vekalet ücretine ilişkin 3. bendin hüküm fıkrasından tamamen çıkartılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına, 04.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2014/11461, K: 2014/21608
- Ceza Muhakemesi Kanunu 63. Madde
- Bilirkişinin Atanması
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 63/1 ve devamı maddelerinde bilirkişinin atanması ve görevleri kapsamında, çözümü uzmanlığı ve özel veya teknik bilgiyi gerektirmeyen, davacının tutuklu kaldığı sürenin, mahkeme heyeti tarafından belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, maddi tazminat miktarının tayin ve tespitine esas alınan bilirkişi raporunda, davacı lehine hükmedilecek maddi tazminatın, davacının gözaltına alındığı 15.01.2009 tarihi ile tahliye olduğu 10.05.2011 tarihleri arasında tutuklu kalınan 845 gün yerine, 862 gün üzerinden hesaplandığının dikkate alınmaması suretiyle, davacı yararına fazla maddi tazminata hükmedilmesi,
Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine, hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının toplamı üzerinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin üçüncü kısmında yer verilen oranlar üzerinden, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, karar tarihindeki maktu vekalet ücretine hükmedilmesi,
İsabetsiz olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince bozulmasına; ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususlarda aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının birinci bendindeki davacı lehine hükmolunan maddi tazminat miktarının ”16.152,22” TL’ye indirilmesi ve hükmün vekalet ücretine ilişkin üçüncü bendinde yer alan ”2.640” ibaresi hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine, “4.776,74 TL nispi” ibaresinin yazılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına, 03.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.