Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde (CMK)

ceza muhakemesi kanunu 62 madde

Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde

Bilirkişilere Uygulanacak Hükümler

Tanıklara ilişkin hükümlerden aşağıdaki maddelere aykırı olmayanlar bilirkişiler hakkında uygulanır.

Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde Gerekçesi

Bu madde ile başlayan hükümler bilirkişilik konusunda 1412 sayılı Kanuna göre çok önemli değişiklikler getirmiş bulunmaktadır. Bunlara aşağıda yer alan madde gerekçelerinde değinilecektir.

Bu madde, genel bir hüküm getirmekte ve esas olarak bilirkişilikte Birinci Kitabın Üçüncü Kısmının İkinci Bölümünde yer alan hükümlerin uygulanacağını, ancak bu hükümlere aykırı olmayan tanıklığa ilişkin Birinci Bölümde yer alan hükümlerin de uygulanacağını açıklamaktadır; söz gelimi tanıkların çağırılması hakkındaki hükümler bilirkişiler hakkında da uygulanacaktır. Tasarı bazı hallerde ise, 71. maddede olduğu gibi, doğrudan doğruya ve madde numarası açıklayarak tanıklık hakkındaki hükümlere yollama yapmaktadır.

Bilirkişiliğin kendisi bir delil olmamakla birlikte, bilirkişi incelemesi sonucu elde edilen delil, iz, eser ve emare delildir. Başka bir deyişle bilirkişilik, delillere ulaşmak için bir araçtır. Bu hususlar göz önüne alınarak bilirkişi incelemesi ile ilgili hükümler bu Bölümde düzenlenmiştir.

  • İlgili Makale: 
  • 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin: 

ceza muhakemesi kanunu 62 madde cmk
ceza muhakemesi kanunu 62 madde cmk

Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde Bilirkişilere Uygulanacak Hükümler Emsal Kararlar

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E: 7/143, K: 169

  • Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde
  • Bilirkişilere Uygulanacak Hükümler

Görüldüğü gibi, mahkemeye sunulan ilk bilirkişi raporunda ikili bir görüş bildirilerek, bu görüşlerden hangisinin tercih edileceğinin mahkemenin takdirinde bulunduğu bildirildiği halde, mahkemece bu rapor değerlendirilerek, hangi görüşe hangi nedenle itibar edildiği tartışılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, raporda çelişki bulunduğundan bahisle resen ek bilirkişi raporu istenilip, bilirkişilerin bu kez, önceki rapordaki; “marka ihlali bulunmadığı” yönündeki ilk görüşe üstünlük tanıyan bir görüş bildirmeleri üzerine, bu görüş benimsenerek karar verildiği anlaşılmaktadır.

Çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren marka ihlali davalarında bilirkişiye başvurularak, 556 sayılı KHK’nin 9 ve 61. maddeleri anlamında bir tecavüzün gerçekleşip, gerçekleştirilmediğinin incelenmesi zorunludur. Ancak bu inceleme yaptırılırken, bulunduğu takdirde orijinal ürün ve Patent Enstitüsü’nden marka tescil belgelerinin onaylı suretleri, orijinal ürünün bulunmaması veya teminin mümkün olmaması halinde ise anılan kurumdan marka tescil belgelerinin onaylı suretlerinin getirtilerek, taklit ürün ile karşılaştırılmalı inceleme yaptırılması gerekmektedir. Dosya içinde bu şekilde bir inceleme yapıldığına ilişkin bir tespit bulunmamaktadır.

Diğer yönden, kural olarak bağlayıcılığı bulunmayan ve kanıtları değerlendirme aracı olan bilirkişi raporunun, mahkemelerce denetiminin yapılması esastır. Hüküm mahkemesince ve keza hükmü denetleyen merciilerce bu raporun ve rapora dayalı hükmün değerlendirilebilmesi için, taklit ürün, varsa ve elde edilmesi olanaklı ise orijinal ürünün, getirtilip dosya içine konulması, bulunmaması veya temininin olanaklı olmaması halinde ise, Türk Patent Enstitüsünden marka tescil belgelerinin tasdikli suretleri ile karşılaştırmayı sağlayacak fotografların elde edilerek dosyaya eklenmesi ve bu şekilde bilirkişi raporu ve bu rapora dayanak olan hükmün temyiz denetimine sunulması gerekmektedir. Anılan denetimin, ancak tüm bilgi ve belgelerin yargılama dosyası içine konulması ile mümkün olabileceği açıktır. Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının, eksik soruşturmaya yönelik istemi yerinde olup, itirazın bu nedenle kabulüne karar verilmelidir.


Yargıtay Ceza Genel Kurulu E: 5/35, K: 51

  • Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde
  • Bilirkişilere Uygulanacak Hükümler

Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, ceza yargılamasının amacı somut gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmasıdır. Bu nedenle derlenmesi gereken her tür kanıtın elde edilmesi ve değerlendirmeye konu edilmesi gerekir. Bu nedenle öncelikle mağdure hakkındaki hastane evrakı ve hekim raporları, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kuruluna gönderilmek, Adli Tıp Kurumunca belgeler üzerinde değerlendirme yaptırılmak, Kurumca anılan tıbbi belgelerin görüş beyanı için yeterli görülmemesi ve mağdurenin muayene için istenmesi halinde mağdure ilgili kuruma gönderilmek suretiyle, fiili livata yoluyla ırza geçme eyleminin tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlanmamış ise olay sonrası mağdurede varlığı saptanan bulguların ırza geçmeye kalkışma ya da tasaddi sonucu mu meydana geldiği hususlarında rapor alınmak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunu saptamak gerekmektedir.

Bu itibarla Yerel Mahkemece noksan soruşturmaya ve varsayıma dayalı olarak, dosya kapsamına uymayan, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle kurulan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.


Yargıtay Ceza Genel Kurulu E: 2/20, K: 13

  • Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde
  • Bilirkişilere Uygulanacak Hükümler

Yaya Ş. Ö.’un ölümüyle sonuçlanan trafik kazası sonrasında düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında, ceza yargılamasının amacına uygun olarak maddi gerçeğin orta ya çıkartılmasına elverişli, olay yerinin durumunu saptamaya yarayan bilgilere yer verilmediği görülmektedir. Örneğin, yol genişliği, çarpma noktasının yol kenarı ve bankete olan mesafesi, sanığın savunmasında belirttiği yan yoldan Devlet karayoluna çıktığı kavşağın olay yerine uzaklığı gibi hususlarda herhangi bir bilgiye yer bulunmamaktadır. Trafik kazası tutanağı içeriğinden anlaşıldığı üzere, tutanak, kazazedeyi bir başka araçla hastaneye göndererek olay yerinde kalan sanığın beyanlarına göre düzenlenmiş ve başkaca bir araştırma da yapılmamıştır. Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen kusur durumu raporu da bu eksik bilgilere dayanmakta olup, bu nedenle hükme esas alınmaya elverişli değildir. Sanığın kusurlu olup olmadığının, buna bağlı olarak da hukuki durumunun sağlıklı olarak belirlenebilmesi için, olay yerinde uygulamalı keşif yapılarak, gerekirse trafik kazası tespit tutanağını düzenleyen görevliler de tanık olarak dinlenmek suretiyle eksik kalan hususlar tespit edilmelidir. Bu eksiklikler giderildikten sonra sanığın ve ölenin kusur durumlarının belirlenmesi için, yine Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden veya Kara yolları Genel Müdürlüğü uzmanları ya da üniversitelerin ilgili kürsülerinden oluşturulacak bir kuruldan bilirkişi raporu alınmalı ve sonucuna göre sanığın hukuki durumu saptanmalıdır.


Yargıtay 1.Ceza Dairesi E: 2012/5409, K: 2013/1368

  • Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde
  • Bilirkişilere Uygulanacak Hükümler

Sanık Kenan’ın eşi maktul Aynur’un olay tarihinde ikamet ettiği evde, çamaşır ipine kendini asmak suretiyle intihar ettiğinden bahisle sanık hakkında beraat kararı verilmiş ise de; maktulün vücudunda darp ve cebir izi bulunduğuna ilişkin tespit içeren 02.05.2008 tarihli Olay Yeri inceleme ve Ölü Muayene tutanağında imzası bulunan doktor bilirkişinin duruşmaya çağrılarak tanık sıfatı dinlenmesinden sonra dosyanın Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesi’ne gönderilerek maktulde ölüm öncesinde yaralanma bulunup bulunmadığı ve yaraların niteliği ile maktulün konumu da dikkate alınarak olayın intihar olup olmadığı konularında görüş alınması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usule aykırı olup, katılan Sakine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeksizin kurulan hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak CMUK’un 321. maddesi uyarınca bozulmasına, 25/02/2013 gününde oybirliği ile karar verildi.


Yargıtay 1. Ceza Dairesi E:2009/ 56 K:2010/3629

  • Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde
  • Bilirkişilere Uygulanacak Hükümler

Dosya kapsamından; olay tarihinden önce sanık Erhan hakkında, mağdur Berna’yı yaralama suçundan kamu davası açıldığı anlaşılmış olmakla, sanık Erhan hakkındaki İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2007/2462 esas sayılı dosyasının araştırılması, dava dosyası derdest ise her iki dosyanın birleştirilmesi olanağının araştırılması, karar verilmiş ise kanıtların birlikte değerlendirilmesi için dosyanın aslı ya da onaylı suretinin dosya içerisine alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

Olay tarihi itibariyle 21 yaşını doldurmasına 3 ay kalan, sağır ve dilsiz sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 33/1. madde yollaması ile TCK’nın 31/3. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tespiti açısından, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan, sanığın suç tarihindeki yaşı konusunda rapor alınması gerekirken, sadece sanığın babasının beyanı ve mahkemenin kanaati gerekçe gösterilerek sanığın yaşı hakkında karar verilmesi,

Suç tarihinde 18-21 yaş grubunda olan sağır ve dilsiz sanık hakkında silahlı tehdit suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamadığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği hususunda rapor aldırılmadan, adam öldürmeye teşebbüs, silahla yağma ve konut dokunulmazlığını ihlal fiilleri nedeniyle, sanığın sağır ve dilsiz olması dikkate alınarak bu dalın uzmanı bulundurulmaksızın algılama yeteneğine ve bu fiille ilgili davranışları yönlendirme yeteneğine sahip olduğu kanaatini bildirir rapor ile yetinilerek, eksik soruşturma ile karar verilmesi,

Sağır ve dilsiz olan sanık ve katılanlara tayin edilen, 26.12.2007 tarihli celsede kimlik tespiti yapılarak yemini verdirilen ve yargılama süresince görevi devam eden tercüman G.. D..’ya, olayın tek tanığı olan S.. B..’ın dinlendiği 23.01.2008 tarihli celsede yemin verdirilmemesi veya eski yemininin hatırlatılmaması, uzlaşmaya dair beyanların tespit edildiği 05.05.2008 tarihli celsede dinlenen tercüman ile sanığın ek savunmasının, esas hakkındaki savunmasının ve son sözünün sorulduğu, mağdurların esasa ilişkin beyanlarının tespit edildiği 02.06.2008 tarihli celsede görev yapan tercüman R.. D..’nın kimliklerinin tespit edilmemesi ve yemin verdirilmemesi suretiyle CMK’nın 62/1. maddesi yollamasıyla CMK’nın 58/1 ve 64/6. maddelerine aykırı davranılması, Kabule göre de;

Engelli olan sanık için görevlendirilen tercüman ücretinin Devlet Hazinesinden karşılanması yerine, sanıktan tahsiline karar verilerek CMK’nın 324/5. maddesine aykırı davranılması,

Sanık Erhan’ın mağdur Berna’ya yönelen eyleminde, hüküm kurulurken mağdurun soy isminin “Yörükoğlu “ yerine, “Utsukarcı” olarak yazılması,

Sanık Erhan’ın, mağdur Orkun’a yönelen eylemi yönünden; mağdurun yüzündeki yaranın sabit iz niteliğinde olduğu dikkate alınarak, sanık hakkında TCK’nın 87/1-c maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,

Katılan Bingül duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirmesine rağmen lehine vekalet ücretine hükmolunmaması, bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiilerinin, Cumhuriyet Savcısının ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi bozulmasına, hükmolunan ceza miktarı ve tutuklulukta geçen süre göz önüne alındığında sanık müdafiinin tahliye talebinin reddine, 17/05/2010 gününde oybirliği ile karar verildi.


Yargıtay 1. Ceza Dairesi E:2009/5798, K:2010/1986

  • Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde
  • Bilirkişilere Uygulanacak Hükümler

09.01.2009 tarihli duruşma tutanağı başlığında sanık Z.. E..’ın duruşmaya geldiği yazılmış ise de, hükmün son paragrafındaki açıklamadan sanığın hazır olmadığı anlaşılmakla, sanığın yokluğunda karar verildiği kabul edilmiştir.

Töre saiki ile yaşı küçük kardeşini öldürme, bu suça azmettirme ve yardım suçlarından yargılanan sanık Kemal savunmalarında; “kardeşinin gayri meşru çocuk doğurması nedeniyle kardeşini kendisinin öldürdüğünü, diğer sanıkların azmettirmesi veya teşvikinin olmadığını”; sanık Mehmet savunmalarında; “kendisi ve diğer sanıklar Sitti, Kemal, Sabri ve Ekrem ile evlerinde maktüleyi öldürme konusunda karar aldıklarını, kızını sanıklar Kemal, Sabri ve Ekrem’e teslim ettiğini, sonraki savunmalarında aile içi karar alınmadığını, Kemal’i azmettirmediğini”; sanık Sitti savunmalarında; “kendisi ve diğer sanıklar Mehmet, Kemal, Sabri ve Ekrem ile evlerinde maktuleyi öldürme konusunda karar aldıklarını, kızını sanıklar Kemal, Sabri ve Ekrem’e teslim ettiğini, kızının öldürülmesinden pişman olmadığını ve bu olayın namus meselesi olduğunu, sonraki savunmalarında aile içi karar alınmadığını, Kemal’i azmettirmediğini”; sanık Sabri savunmalarında; ”Mehmet’in evine iftara çağırmak için gittiğini, evde olmadıklarından geri döndüğünü, olay akşamı evinde olduğunu, Naile’nin öldürülmesi için kimseyi azmettirmediğini”; sanık Ekrem savunmalarında; “sanık Sabri ile birlikte sanık Mehmet’in evine gittiğini, Mehmet ile konuştuklarını, sonraki savunmalarında Mehmet’in evine hiç gitmediğini, kimseyi azmettirmediğini”; sanık Zeki savunmalarında; “kimsenin evini taşlamadığını, maktulenin hala öldürülüp öldürülmediğini sormadığını”; söylemeleri karşısında; sanıklar arasında menfaat çatışması bulunduğu anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK’nın 152/1. ve Avukatlık Yasası’nın 38.maddesine aykırı olarak yargılamada sanıklar Kemal, Mehmet, Sitti, Sabri, Ekrem ve Zeki’nin aynı müdafiiler ile temsil edilmeleri,

Yeterince Türkçe bilmeyen sanıklar Mehmet, Sabri ve Ekrem’in 05.10.2007, 05.12.2007, 11.01.2008, 05.03.2008, 02.04.2008, 18.06.2008 tarihli celselerde beyanlarının alınmasına, esas hakkında mütalaanın verildiği 21.11.2008 tarihli celsede sanıklar Sabri ve Ekrem’in ek savunmalarının tespitine, 09.01.2009 tarihli celsede sanıklar Mehmet, Ekrem ve Sabri’nin esas hakkında savunmalarının ve son sözlerinin tespitine yardımcı olan tercüman bilirkişi Ö. Ç.’ın kimliğinin tespit edilmemesi ve yemininin yaptırılmaması suretiyle CMK’nın 62/1. Maddesi yollamasıyla CMK’nın 58/1 ve 64/6. Maddelerine aykırı davranılması,

Usule aykırı ve sanıklar müdafilerinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemede ileri sürdüğü temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair cihetleri incelenmeksizin, öncelikle bu nedenle sanıklar Kemal, Mehmet, Sitti, Sabri, Ekrem ve Zeki hakkındaki hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi CMUK’un 321. maddesi uyarınca bozulmasına, 31.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.


Ceza Muhakemesi Kanunu 62. Madde Hakkında Emsal Karar Aramak İçin: https://karararama.yargitay.gov.tr/
X
kadim hukuk ve danışmanlık