Ceza Muhakemesi Kanunu 40. Madde
Eski Hale Getirme
- Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.
- Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.
Ceza Muhakemesi Kanunu 40. Madde Gerekçesi
Madde, başta eski hâle getirme kurumunu ve koşullarını belirlemektedir: Eski hâle getirme, esasında bir süreye uyamayan kişinin kaybettiği hakkı ona yeniden sağlama olanağını veren bir kurumdur; koşulları, kişinin mücbir nedenler, yani dıştan gelen, failin bilinç ve iradesinin sonucu olmayan ve failin karşı koyamayacağı ve önleyemeyeceği bir kuvvetin etkisiyle veya failin sakınması olanağı bulunmayan kaza, rastlantı, maddî zorlama gibi olaylar sonucu süreye uyamamış olmasıdır. Böyle bir hâl nedeniyle süreye uyamamış bulunan kişi eski hâle getirme isteminde bulunacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında yasal olarak beklenilmeyen ve sakınılması olanağı bulunmayan iki hâl gösterilmiştir. Bunlar, bir tebliğden kusuru olmaksızın bilgi edinilememesi veya kanun yoluna başvurma hakkının bildirilmemesidir.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 40. Madde Eski Hâle Getirme Emsal Kararlar
Yargıtay 4. Ceza Dairesi E: 2020/13879, K: 2021/13650
- Ceza Muhakemesi Kanunu 40. Madde
- Eski Hale Getirme
Sanığa yükletilen görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Mükerrer sanık hakkında TCK’nın 58. maddesi uygulanırken, 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi gözetilerek, en ağır cezayı içerir suça ilişkin hükümlülüğün tekerürre esas alınması gerektiği düşünülmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
Anlaşıldığından sanık …’ün ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye kısmen uygun olarak, temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin onanmasına, 17/05/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2020/2069, K: 2021/3810
- Ceza Muhakemesi Kanunu 40. Madde
- Eski Hale Getirme
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından eski hale getirme talebiyle temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
5271 sayılı CMK’nın “Eski Hâle Getirme” başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında; kusuru bulunmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin eski hale getirme isteminde bulunabileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında; kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.
Temyiz istemine konu kararda, “…sanığın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde mahkememize hitaben verilecek bir dilekçe veya Zabıt Kâtibine beyanda bulunmak suretiyle Yargıtay’da temyiz yoluna başvurmaları mümkün olmak üzere verildi, okundu, anlatıldı.” şeklinde, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şekli anlaşılabilir nitelikte açıkça gösterildiğinden ve sanık tarafından bu konuda bir itiraz da ileri sürülmediğinden, eski hale getirme talebi, 5271 sayılı CMK’nın 40. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmelidir.
Sanığın mahkemece savunması alınırken tebligat adresi olarak “… Sokak No:8 Merkez Kars” adresini bildirdiği, yokluğunda verilen kararın sanığın bildirdiği adresinde hükümlü ile birlikte oturan eşi …’e 08/01/2015 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, yapılan tebligatın kanuna uygun olduğu, bildirdiği adresine yapılan tebliğin usulüne uygun olduğu anlaşıldığından eski hale getirme talebi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan gerekçelerle, sanığın yokluğunda verilen hükmün, sanığın kovuşturma aşamasında bildirdiği en son adresinde 08.01.2015 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, sanığın da hükmü CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 23.05.2016 tarihinde temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında; 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi gereğince temyiz isteminin ve geçerli bir sebebe dayanmayan eski hale getirme talebinin isteme uygun olarak reddine; 21.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2020/9621, K: 2021/1647
- Ceza Muhakemesi Kanunu 40. Madde
- Eski Hale Getirme
Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm sanık müdafii ve mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık müdafinin eski hale getirme talebiyle birlikte yaptığı temyiz talebinin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nın “Eski Hâle Getirme” başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında; kusuru bulunmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin eski hale getirme isteminde bulunabileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında; kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.
Temyiz istemine konu kararda başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şekli anlaşılabilir nitelikte açıkça gösterildiğinden ve sanık müdafiinin tebligatın yapıldığı adresin yanlış olduğuna ilişkin iddiası bulunup kanun yolunun doğru gösterilmediğine yönelik bir itirazı da bulunmadığından, eski hale getirme talebi, 5271 sayılı CMK’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değil, birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmelidir.
Her ne kadar sanık müdafiince sanığın adresinin “Şehit Cengiz Karaca Mah. … No:…. Çankaya/ ANKARA” olduğu, tebligatın ise yanlış adrese yapıldığını belirterek sanığın kararı öğrenme tarihi olarak bildirdiği 29.12.2015 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinden bahisle tebliğin usulsüz olduğunu iddia etmiş ise de; sanığın mahkemece savunması alınırken tebligat adresi olarak “Şehit Cengiz Karaca Mah. 1057 Cad. No:6 İç Kapı No:13 Çankaya/ ANKARA” adresini bildirdiği, kendisinin ve müdafisinin yokluğunda verilen kararın öncelikle müdafiine tebliğe çalışıldığı ancak müdafiin vefat etmesi nedeniyle kendisine çıkarılan tebligat evrakının iadesinin ardından sanığın bildirdiği adresine gerekçeli kararı içerir tebligat evrakı çıkarılarak tebliğin 24.12.2015 tarihinde en yakın komşusunun muhatabın çarşıda olduğunu beyan etmesi üzerine 2 nolu haber kâğıdının sanığın kapısına yapıştırılarak, Tebligat Kanunu 21. maddeye göre mahalle muhtarına tebliğ edildiği, yapılan tebligatın kanuna uygun olduğu anlaşıldığından eski hale getirme talebi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan gerekçelerle, sanığın, yokluğunda verilen hükmün kendisine 24.12.2015 tarihinde tebliğ edilmesinin ardından, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra hüküm tarihinden sonra vekil tayin ettiği sanık müdafii tarafından 04.01.2016 tarihinde temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında; aynı Kanun’un 317. maddesi gereğince temyiz isteminin ve geçerli bir sebebe dayanmayan eski hale getirme talebinin isteme aykırı olarak reddine,
Sanığın temsile yetkili olduğu Tünsan Yapı Ltd. Şirketinin Bereket Enerji Anonim Şirketi tarafından yapımı üstlenilen HES projesinin tünellerinin yapım işini taşeron olarak aldığı, bu işin yürütümü kapsamında suç tarihinde açılan tünel içerisinde iksa işlemi yapılırken hasır çelik örgülerle açılan tünel duvarları sabitlenmeye çalışıldığı sırada ayna diye tabir edilen tünelin alın bölümünden kopan toprak parçası altında kalan işçinin hayatını kaybettiği olayda; her ne kadar şirket yetkilisi olan sanık olay yerinde şantiye şefi görevlendirmiş ise de; dosya arasında bulunan 12.01.2010 tarihli bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere kazanın tünel yapıldıktan sonra ikaya başlanmadan önce hafriyatı yapılan yerde gerekli kontroller yapılarak yüzeylerde ve tavanda oluşan kavlakların alınması, alında göçme ve kaymaların olup olmadığının kontrol edilmesi gerekirken bu işlemin yapılmamasından kaynaklandığı, yine aynı rapor içeriğinde kazı işlerinin yapılmasının teknik yeterliliği olan kişilerin gözlem ve denetimi altında yapılması gerektiği jeoloji mühendisi olan şantiye şefinin ise yer zemin yapısını bilebileceği ancak alından gelebilecek tehlikeyi fark edemeyeceğinin bildirilmiş olması karşısında söz konusu işin yapımı sırasında yapılan işin teknik detaylarını bilen ehil ve yeterli bir şantiye şefi bulundurmayan, risk analizi yaptırıp gerekli risklere karşı tedbir almayan sanığın kusurlu olduğu anlaşılarak yapılan incelemede,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre mahalli Cumhuriyet savcısının yetersiz gerekçeyle sanık hakkında hükmün açıklanması geri bırakılmasının uygulanmadığına yönelik yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine ancak; sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında adli para cezasına esas alınan tam gün sayısının gösterilmeyerek TCK’nın 52/3 maddesine aykırı hareket edilmesi, Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konularda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hükmün (4) ile numaralandırılan paragrafının hükümden çıkarılarak yerine “Sanığın kişilik ve sosyal özellikleri nazara alınarak, sanığa verilen hapis cezasının TCK’nın 50/4. maddesi delaletiyle TCK’nın 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesine, sanığa verilen adli para cezasının TCK’nın 52/3 maddesi gereğince 605 tam gün karşılığı adli para cezası olarak belirlenmesine, TCK’nın 52/2 maddesi gereğince sanığın ekonomik ve şahsi halleri göz önünde bulundurularak bir gün karşılığı adli para cezasının takdiren 40 TL olarak hesabıyla 24.200 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına” ibaresinin eklenmek suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına; 16/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi E:2013/600, K:2014/21249
- Ceza Muhakemesi Kanunu 40. Madde
- Eski Hale Getirme
Sanık 22/09/2010 havale tarihli dilekçesinde, kararı tebliğ almadığını, mahkeme sürecinde kendisi ya da ailesine bir kez olsun tebligat gelmediğini, tebliğ almış olsaydı temyiz hakkını kullanacak olduğunu, CMK 40-41 gereği Eski hale getirme talebinde bulunduğunu öne sürdüğüne göre, 25/05/2009 tarihli tebligatla sanığın adreste bulunmama nedeni belirtilmeden yapılan gerekçeli karar tebliğinin 7201 sayılı Tebligat Yasasına uygun yapılmadığı anlaşılmakla, eski hale getirme talebinin kabulü ile öğrenme üzerine sanığın temyiz isteği yasal süresinde kabul edilerek 11/05/2009 tarihli hükme yönelik yapılan incelemede;
TCK’nın 58/3.maddesi kapsamında “Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur” şeklindeki düzenleme karşısında, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında mahkemece hapis cezası verilmesi gerekirken seçimlik olarak adli para cezasına hükmolunması,
Dava konusu CD’lerin 5846 sayılı Yasa kapsamında korunan eser niteliğinde olup, olmadığı ve zorunlu bandrol uygulaması bulunup bulunmadığı fikir ve sanat eserleri konusunda uzman bilirkişiye tespit ettirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi, Yasaya aykırı, sanığın ve sanık müdafıinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı yasanın 8/1 maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321.maddesi uyarınca bozulmasına, sanığın cezada kazanılmış hakkının saklı tutulmasına 15.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi E:2011/16144, K:2012/387
- Ceza Muhakemesi Kanunu 40. Madde
- Eski Hale Getirme
Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık …’in yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair Pendik 4. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 31.03.2010 gün ve 2009/647 Esas, 2010/315 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Hükümlünün çek hesabı açtırırken verdiği “Bağlarbaşı Mah. Osmangazi Cad. NO:15 A Osmangazi/BURSA” adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunun 35. maddesi uyarınca tebliğ yapılmış ise de daha önceden bu adrese mahkemece tebligat yapılması, tebligatın iade edilmesi halinde Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebligat yapılması gerekirken belirtilen adrese doğrudan Tebligat Kanununun 35. maddesi gereğince tebliğ edilmesi usule aykırı olup aynı Kanunun 32. maddesi gereğince, sanığın temyizinin yasal sürede kabul edilmesi gerektiği anlaşılmakla, CMK 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşacağından 08.02.2011 tarihli ret kararı kaldırılarak yapılan inceleme neticesinde; Mahkemece sanık hakkında hüküm tarihinden önce 20.12.2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı “Çek Kanunu” ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunun” yürürlükten kaldırılarak dava konusu suçun unsurları ile yaptırımlarının farklı biçimde düzenlenmesi karşısında 5941 sayılı Kanunun ceza miktarı itibarıyla lehe olduğu gözetilmeksizin tedbir hükümleri yönünden lehe olduğundan, bahisle yazılı şekilde 3167 sayılı Kanuna göre hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, Pendik 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.03.2010 gün ve 2009/647 Esas, 2010/315 Karar sayılı hükmünün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK 321. maddesi gereğince bozulmasına, bozma sebebine göre cezaevinde cezasını infaz etmekte olan hükümlü …’in, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen karara konu suçtan infazının durdurulmasına, bu kararla sınırlı olarak sanığın tahliyesine, başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse salıverilmesinin mahalline telle bildirilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına 18.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.