Ceza Muhakemesi Kanunu 148. Madde
İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller
- Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.
- Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
- Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
- Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
- Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 148. Madde Gerekçesi
Madde, ifade almada veya sorguda başvurulmaması gereken ve bazen kanunlara göre suç oluşturacak olan yasak usulleri göstermektedir. İfadesi alınan veya sorguya çekilen kişinin belli bir şekilde suçlanan bir kişi olması nedeniyle, şüpheli veya sanık statüsünde olduğu konusunda kuşku yoktur.
Madde, şüpheli veya sanığın beyanının hür iradesine dayanması gerektiği ilkesini koymaktadır. Böyle olunca, özgür iradeyi engelleyici nitelikte hiçbir davranışa başvurulamaz. Birinci fıkranın ikinci tümcesinde yer alan ve özgür iradeyi engelleyici nitelikteki eylemler aslında örnek olarak gösterilmektedir: Kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddet gibi bazı araçlar uygulanamaz. Bu hâllerin ortak nitelikleri ruhsal veya bedensel müdahale olarak, iradeyi bozmalarıdır. Ayrıca ikinci fıkra, iradeyi bozacak nitelikte kanuna aykırı yarar vaat edilemeyeceğini de hükme bağlamıştır.
Maddenin son fıkrası, birinci fıkrada yer alan yasakların, usul bakımından sonucunu belirtmektedir. Böylece elde edilmiş ifadeler delil olarak değerlendirilemeyecektir yani nazara alınmayacaktır. Madde bu hususa o derecede önem vermektedir ki, ifadelerin, ilgilinin rızası olsa bile geçerli sayılması usul yönünden yasaklanmıştır.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 148. Madde İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller Emsal Kararlar
Yargıtay 1. Ceza Dairesi E:2020/2828, K:2020/2952
- Ceza Muhakemesi Kanunu 148. Madde
- İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller
CMK’nın 148. maddesine göre müdafii huzurunda alınmayan ve daha sonra doğru olduğu kabul edilmeyen emniyet ifadelerine itibar edilemeyeceği, sanık …’ın müdafii olmaksızın ifadesinin alındığı, sanık …’ın hazırlıktaki beyanına ilişkin 05/11/2017 tarihli tutanağın dahi avukat olmadan tutulduğu, bu tutanağa göre dinlenen kolluk görevlilerinin beyanlarının da CMK 225/1. maddeleri nedeniyle delil olarak kabulünün mümkün olmadığı, polis memuru tanıklar …, …ün ifadelerine göre de sanığa baskı yapıldığı ve günlerce ifade alındığının anlaşıldığı, oysa ki; CMK 148/5’e göre Emniyetçe sadece bir kez ifade alınabileceği hususu nazara alınarak, sanığın kolluk tarafından alınan ve hükme esas alınması mümkün olmayan ifadelerine dayanılarak eksik inceleme ile hüküm kurulması,
Gerçeğin somut delillere dayalı olarak şüpheden uzak bir şekilde ortaya konulabilmesi için, sanıkların ve öldürülenin suç tarihindeki cep telefonu numaralarının tespiti ile, olay tarihi ve yakın saatlerdeki bulundukları yerleri gösterir baz istasyonu bilgilerini içerir HTS kayıtlarını getirtip, bu kayıtların uzman bir bilirkişiye verilerek harita üzerinde sanıkların olay öncesi ve olay sırasında birlikte olup olmadıkları, nerede oldukları ve sanıkları ile öldürülenin aynı bölgede olup olmadığı konusunda rapor alınması gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi, bozmayı gerektirmiş; sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye kısmen uygun olarak bozulmasına, aynı Kanunun 304/2-a maddesi uyarınca dosyanın … 17. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 18/11/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.
Yargıtay 17. Ceza Dairesi E:2016/14141, K:2018/13602
- Ceza Muhakemesi Kanunu 148. Madde
- İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller
Katılan …’a yönelik hırsızlık suçundan kurulan hüküm açısından, sanık … soruşturma aşamasında kollukta müdafisiz alınan savunmasında katılana yönelik hırsızlık eylemini iki kez gerçekleştirdiğini beyan etmiş ise de, yargılama sırasında ise katılana yönelik bir kez hırsızlık suçunu işlediğini beyan etmesi ve kolluktaki müdafisiz beyanını inkar etmesi nedeniyle CMK 148/4. maddesi nazara alınarak sanığın eylemini birden fazla gerçekleştirdiğine dair başkaca delil bulunmadığından, 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesi uyarınca cezasından artırım yapılması suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
5237 sayılı TCK’nın 61/1. maddesine göre malın değerinin az ya da çok olması, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmak için bir kriter olup, hırsızlık suçuna konu malın değerinin az olmasının TCK’nın 145. maddesinde ayrı olarak düzenlenmesi, kanun koyucunun hırsızlık suçunda malın değerinin az olmasına verdiği önemi göstermektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 15.12.2009 gün ve 6/242-291 sayılı içtihadında belirtildiği üzere, “…daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” görüşünün, TCK’nın 145. madde uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün değil ise de, maddenin yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir. TCK 145. maddenin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. TCK’nın 145. maddesine göre, faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması yeterli olup, hâkim indirim oranını TCK’nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “İşlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır. Değer azlığı nedeniyle ceza vermekten vazgeçme kararı verilecek ise; malın değerinin azlığı yanında “Suçun işleniş şekli ve özellikleri” de dikkate alınmalıdır. TCK’nın 145. maddesinin uygulanmasında hâkime takdir hakkı tanınmış olup, hâkim takdir hakkını kullanırken keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle uygulama yapmalıdır.
Somut olayda ise; müştekinin işlettiği kıraathanede bulunan önlüğünün cebinden 35,00 TL değerinde para çalan sanık … hakkında suçun işleniş şekli ve özellikleri itibariyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin miktar olarak az olması nedeniyle TCK’nın 145. maddesi gereğince verilen cezadan belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak bozulmasına 31/10/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi E:2017/387, K:2018/1144
- Ceza Muhakemesi Kanunu 148. Madde
- İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller
Sanık savunması, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; bir başka soruşturmada şüpheli sıfatıyla müdafii olmaksızın dinlenen ve sanık aleyhine fotoğraftan teşhis yapıp anlatımlarda bulunan, ancak kendisine ulaşılamadığı için mahkemece dinlenemeyen bilahare mahkemeye gönderdiği dilekçesinde önceki anlatımlarını kabul etmeyen … isimli kişinin beyanı suçun sübutu bakımından belirleyici delil niteliğinde olduğundan ve CMK 148/4. maddesi gereğince mahkeme huzurunda kabul etmediği takdirde kollukta müdafii bulunmaksızın verdiği ifade ve yaptığı teşhisin hükme esas alınamayacağı da gözetilerek anılan kişinin gönderdiği dilekçe adresinden de faydalanılmak suretiyle tanık olarak dinlenmesi ve bu tanıkla birlikte mahkemece dinlenen ve bir başka soruşturmada şüpheli sıfatıyla müdafii olmaksızın sanık aleyhine fotoğraftan teşhis ve anlatımda bulunup da bu beyanını mahkemede kabul etmeyen … … isimli kişilerin haklarında yürütülen soruşturma ve varsa açılmış dava dosyaları araştırılarak Cumhuriyet savcısı, sorgu hakimliği ve mahkemelerdeki ifade örnekleri dosyaya getirtilerek sanığın eylemlerinin kanıtlara dayalı olarak tartışılıp duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlendikten sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik araştırma sonucu yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Uygulamaya göre de; a)Silahlı terör örgütüne üye olma suçu temadi eden suçlardan olup yakalanma ile temadi kesileceğinden, gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “22.10.2013” yerine “2013 yılı ve öncesi” olarak yazılması, b)TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması bakımından, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararının gözetilmesi lüzumu, bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı bozulmasına, 12.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi E:2018/997, K:2018/1574
- Ceza Muhakemesi Kanunu 148. Madde
- İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’da, ifade ve sorgunun tarzına ve yasak sorgu yöntemlerine 147 ve 148. maddelerde yer verilmiştir. Nitekim CMK 148. maddenin 3. bendinde; Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. 4. bendinde “Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz” biçiminde yapılan düzenlemeler, beyan delilinin hukuka uygunluğunun kabulü için, yeni kritere örnektir.
Somut olayda;
a) Sanıkların, yasa dışı şekilde gözaltına alındıklarına, gözaltı tarihine, ifade öncesi işkenceye maruz kaldıklarına ilişkin savunmaları bu konuda gösterdikleri delilerin yeterince ve etkin biçimde değerlendirilmemesi,
b) Kolluk aşamasındaki ikrarların maddi delillerle doğrulandığında hükme esas alınabileceği ilkesi doğrultusunda, beyanda geçen olay ve olguların araştırılıp ilgili kişilerin kimliklerin tespit edildiği taktirde tanık sıfatıyla dinlenmeyerek savunma hakkının kısıtlanması,
c) Sanıklarla, Hizbullah terör örgütü arasındaki hiyerarşik ilişkinin hangi delillere dayalı olarak ne şekilde kurulduğunun karar yerinde tartışmasız bırakılması,
d) CMK 147. maddesinin 3-4 bentlerin somut olayda uygulanma olanağının tartışmasız bırakılması,
Tüm bu nedenlerden dolayı hükmün hukuka aykırı şekilde elde edilmiş delillere dayandırılması, savunmanın ileri sürüldüğü delillerin araştırılmayarak eksik soruşturma ile hüküm kurulması, sanıklarla Hizbullah terör örgütü arasındaki hiyerarşik bağın oluştuğuna dair yeterli delil ve gerekçe gösterilmeksizin karar verilmiş olması, hükmün bozulmasını gerektirdiğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına sanıklar lehine yapmış olduğu itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi E:2017/2222, K:2018/219
- Ceza Muhakemesi Kanunu 148. Madde
- İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller
Kendileri hakkında yürütülen soruşturmalarda bu dosyada yargılanan sanık hakkında beyanda bulunan ve fotoğraftan teşhis işlemi yapan şüpheliler … ve …’nın kollukta müdafii bulunmaksızın alınan ifadelerinin duruşmada kabul edilmedikçe CMK 148/4 maddesi kapsamında hükme esas alınamayacağı değerlendirilerek; Kabul ve uygulamaya göre; Fotoğraftan teşhis işlemi yapan şüpheliler …, … ve …’ın ifadeleri Cumhuriyet savcısı huzurunda olması ve soruşturma dosyalarında ifadelerini tekrar etmeleri karşısında;
Oluş ve dosya kapsamına göre; sanığın PKK/KCK terör örgütü ile terör örgütünün Cizre ilçesindeki faaliyet gösteren yapılanmaları içerisinde örgüt üyesi olarak faaliyetlerde bulunduğu, Yafes Mahallesinin içerisinde silahlı olarak nöbet tuttuğu, kaleşnikof ve bixi marka silah taşıdığı, kimlik kontrolü yaptığı, silahlı olarak çatışmalara girdiği, el yapımı patlayıcı olarak bilinen patlayıcıları hazırladığı, çocuklara ve örgüt mensubu olan kişilere silah, bomba (EYP) ve mayın eğitimi verdiği, teşhis tanıklarından çocuk …’yi ilçe merkezine döşenen mayını patlatmak için TCK 37/2 maddesi kapsamında dolaylı fail olarak kullandığının tespit edilmesi karşısında; silahlı terör örgütünün amaçlarına ulaşmak için gerçekleştirilen faaliyetler kapsamında Cizre ilçe merkezinde oluşturulan ve bir kısmının içine el yapımı patlayıcılar yerleştirilen hendek ve barikatlarda görev alan, buralarda güvenlik güçlerinin geçişini engellemek amacıyla silahlı nöbet tutan, kolluğa ve kolluğa ait araçlara düzenlenen silahlı saldırı eylemlerinde yer alan sanığın eylemlerinin bir bütün halinde, Devletin bağımsızlığını ve egemenliğini zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik vehamet arz eden fiil olarak değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeyerek suç vasfında hataya düşülmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı olup, sanık müdafii ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten bozulmasına, CMK’nın 283 ve 307/4. maddesi uyarınca sanığın ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, atılı suç için kanun maddesinde öngörülen ceza miktarı gözetilerek tutukluluk halinin devamına, 06.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.