5510 sayılı Kanun; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olarak adlandırılmaktadır. Sosyal güvenlik insanların bulundukları toplumlarda insan onuruna yaraşır bir şekilde, başka insanlara mecbur kalmadan yaşamalarının ve kişisel özgürlüklerinin teminatıdır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesinde; “her insanın yiyecek, giyecek, konut, tıbbî bakım ve gerekli toplumsal hizmetler de dahil olmak üzere, kendisinin ve ailesinin sağlığını ve refahını sağlayacak uzun bir yaşam düzeyine hakkı olduğu; işsizlik, hastalık, sakatlık ya da geçim olanaklarından iradesi dışında yoksun kaldığı diğer hallerde güvenlik hakkına sahip olduğu” ifadesi ile sosyal güvenlik hakkı da temel insan hakları arasında sayılarak, kişinin yaşam bütünlüğünün önemli bir öğesi, uluslararası bir metin ile garanti altına alınmıştır.
Aynı şekilde Anayasa’nın 60. Maddesinde de “herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, Devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve gerekli teşkilâtı kuracağı” belirtilmiştir. Buna göre, tüm vatandaşların sosyal güvenlik hakkından yararlanması gerekmekle birlikte, bu hakkın sağlanması ve kişilerin bugünlerinin ve yarınlarının güvenliği için gereken önlemleri alma ve düzeni kurma görevleri de Devlete verilmiştir.
Devletler nezdinde sosyal güvenlik alanında faaliyet gösteren çok sayıda kurumun bulunması, bu kurumlar kapsamında bulunan kişilerin hak ve yükümlülüklerinin farklılaştığı bir sosyal güvenlik sistemi yaratmaktadır. Ayrımcılık yaratan bu dağınık yapı ortak bir denge sağlanmasını da zorlaştırmaktadır. Diğer taraftan, mevzuatın karmaşık olması, aşırı bürokratik işlemler, bilgi işlem altyapısının yetersiz olması ve personele ilişkin sorunlar sosyal güvenlik kurumlarının etkin çalışmasına engel olmaktadır. Bu sorunların hepsine çözüm olarak tek bir emeklilik sistemi, tek bir sağlık sistemi tek bir sosyal yardım sistemi ve bu yapıyı yürütmek üzere tek bir kurumsal yapıyı içeren dört temel unsurdan oluşan kapsamlı bir sosyal güvenlik reformu planlanmıştır. Bu Kanunla emeklilik ve sağlık sistemlerinde norm birliği gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile yapılan “Sosyal Güvenlik Reformu” gerçekleştirilerek 2006 yılında farklı norm ve standartlara göre hizmet sunan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı tek çatı altında birleştirilmiştir.
5510 Sayılı Kanun’un Amacı ve Kapsamı
Bu Kanunun amacı, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemektir. İşbu Kanun sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişileri, işverenleri, sağlık hizmeti sunucularını, bu Kanunun uygulanması bakımından gerçek kişiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kişilerini ve tüzel kişiliği olmayan diğer kurum ve kuruluşları kapsar.
Söz konusu Kanunu’nun hedeflediği ana bileşenlerinden biri olan yeni emeklilik sigortası rejimi ile halen devlet memurları, hizmet akdine göre ücretle çalışanlar, tarım işlerinde ücretle çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar ve tarımda kendi hesabına çalışanları kapsayan beş farklı emeklilik rejiminin, aktüerya olarak hak ve yükümlülüklerin eşit olacağı tek bir emeklilik rejimine dönüştürülmesi planlanmıştır. Emeklilik yaşı, aylık bağlama oranı, aylıkların hesaplanması gibi konularda yeni düzenlemeler getirilmiştir. Bu düzenlemelerin amaçları; yaşlılık, malullük, ölüm aylıkları, iş göremezlik ödenekleri, isteğe bağlı sigortalılık, fiilî ve itibarî hizmet zamları, kadrosuzluk nedeniyle emeklilik, tam ve kısmi emeklilik gibi sigorta haklarının verilmesinde nimet-külfet dengesinin sağlanması; işgücünün korunması, kayıt dışı istihdamın emeklilik rejiminden kaynaklanan nedenlerinin azaltılması olarak özetlenebilir. Emeklilik rejiminin malî olarak sürdürülebilir bir yapıya dönüştürülmesi ve nüfusumuzun yaşlanma sürecine karşı önlem alınması, mevzuatın sadeleştirilmesi ve anlaşılabilir hale dönüştürülmesi, böylelikle sigortalı memnuniyetinin ve katılımının arttırılması diğer bir önemli amaçtır.
Sigortalılık Hükümleri: Kimler Sigortalıdır?
Bu Kanun ile sigortalı, genel sağlık sigortalısı ve isteğe bağlı sigortalı olmak üzere üç ayrı tanımlama getirilmiştir. Kısa ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olanlar sigortalı olarak, Kanunun üçüncü kısmında yer verilen genel sağlık sigortasına tabi olanlar ise genel sağlık sigortalısı olarak tanımlanmıştır. Kısa ve uzun vadeli sigorta kollarına zorunlu olarak katılmayanların bu sigorta kollarına isteğe bağlı devam edebilmelerini sağlamak amacıyla oluşturulan sigortalılık da isteğe bağlı sigortalı olarak tanımlanmıştır.
5510 Sayılı Kanun’un Sigortalı Sayılanlar başlıklı 4. maddesine göre;
“Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;
a) Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar,
b) Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;
1) Ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar,
2) Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar,
3) Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları,
4) Tarımsal faaliyette bulunanlar,
c) Kamu idarelerinde;
1) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olmayanlardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar,
2) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi olmayanlardan, sözleşmeli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 86’ncı maddesi uyarınca açıktan vekil atananlar, sigortalı sayılırlar.
Birinci fıkranın (a) bendi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler;
a) İşçi sendikaları ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlıkları ve yönetim kurullarına seçilenler,
b) Bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan; film, tiyatro, sahne, gösteri, ses ve saz sanatçıları ile müzik, resim, heykel, dekoratif ve benzeri diğer uğraşları içine alan bütün güzel sanat kollarında çalışanlar ile düşünürler ve yazarlar,
c) Mütekabiliyet esasına dayalı olarak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülke uyruğunda olanlar hariç olmak üzere, yabancı uyruklu kişilerden hizmet akdi ile çalışanlar,
d) 2/7/1941 tarihli ve 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanuna göre çalıştırılanlar,
e) 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanununda belirtilen umumî kadınlar,
f) Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanlar, kamu idarelerinde ders ücreti karşılığı görev verilenler ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) bendi kapsamında çalıştırılanlar,
g) (Ek: 11/10/2011-KHK-665/29 md.) Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen Toplum Yararına Çalışma Programlarından yararlananlar, hakkında da uygulanır. (Ek cümle: 11/10/2011-KHK-665/29 md.) Bu fıkranın (g) bendinde sayılanlar için Türkiye İş Kurumu prim ödeme yükümlüsü olmakla birlikte bu Kanun kapsamında işyeri ve işveren sayılmaz.
Birinci fıkranın (b) bendi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler; 10/7/1953 tarihli ve 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanuna tabi jokey ve antrenörler hakkında da uygulanır.
Birinci fıkranın (c) bendi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler;
a) Kuruluş ve personel kanunları veya diğer kanunlar gereğince seçimle veya atama yoluyla kamu idarelerinde göreve gelenlerden; bu görevleri sebebiyle kendilerine ilgili kanunlarında Devlet memurları gibi emeklilik hakkı tanınmış olanlardan hizmet akdi ile çalışmayanlar,
b) Başbakan, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, belediye başkanları, il encümeninin seçimle gelen üyeleri,6
c) Birinci fıkranın (c) bendi kapsamında iken, bu kapsamdaki kişilerin kurduğu sendikalar ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlıkları ve yönetim kurullarına seçilenlerden aylıksız izne ayrılanlar,
d) Harp okulları ile fakülte ve yüksek okullarda, Milli Savunma Bakanlığı hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken askerî öğrenci olanlar ile astsubay meslek yüksek okulları ve astsubay naspedilmek üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulan adaylar,7
e) Polis Akademisi ile fakülte ve yüksek okullarda, Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okumaya devam eden öğrenciler ile polis naspedilmek üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde polislik eğitimine tabi tutulan adaylar,
f) (Ek: 2/1/2017 – KHK – 680/73 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/71 md.) Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi ile fakülte ve yüksekokullarda Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı nam ve hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı nam ve hesabına okumaya devam edenler ile subay ve astsubay naspedilmek üzere temel askerlik eğitimine tabi tutulan adaylar, hakkında da uygulanır.
Dördüncü fıkranın (d), (e) ve (f) bentlerinde belirtilen okulları tamamlamadan ayrılanlar ile bu okulları tamamlamalarına rağmen görevlerine başlamadan ayrılanların, bu okullarda geçen eğitim süreleri sigortalılıklarından sayılmaz.
Bu Kanunun kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin hükümleri bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılanlara bu kapsamda oldukları sürece uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
Maddede sigortalı sayılanlara ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Hizmet akdiyle bir işverene tabi olarak çalışanların, kendi nam ve hesabına çalışanların ve kamu idarelerinde kadrolu çalışanlar ile hizmet akdi ve kendi nam ve hesabına çalışanlar dışında ücretle çalışanların sigortalı sayılacağı belirtilmiş, çalışma ilişkileri bakımından sigortalı sayılanlar kapsamında belirtilmesi gerekenler de ayrıca düzenlenmiştir.
İlgili Kanun’un 6. maddesinde ise kısa ve uzun vadeli sigorta kollarının uygulamasında kimlerin sigortalı sayılmadığı belirtilerek, 4. maddenin uygulanmasında tereddütte neden olabilecek kişi ve çalışma ilişkileri açıkça belirtilmiştir. Ayrıca, kendi nam ve hesabına çalışanlardan tarımsal faaliyet gibi düzenli bir gelir ilişkisine dayanmayanlar ile gelir vergisinden muaf olan küçük esnaf ve ev hizmetlerinde çalışanlar yıllık ya da aylık gelirlerinin net tutarının asgarî ücretin altında olması halinde, zorunlu sigorta kapsamından çıkartılmıştır. Bunların yetersiz gelirlerinden ayrıca sigorta primi kesintisi yapılarak, sigorta priminden dolayı maddi sıkıntılarının artmaması düşünülmüş, yatıramadıkları primlerinden dolayı bir de gecikme zammı ödemek gibi bir külfetle karşılaşmamaları amaçlanmıştır. Bu kişilerin talepleri halinde isteğe bağlı sigortaya tabi olarak sosyal güvenlik haklarından yararlanmaları mümkün kılınmıştır.
Primler ve İşverenlerin Yükümlülükleri
5510 Sayılı Kanun m. 7’de sigorta hak ve yükümlülüklerinin ne zaman başlayacağı çalışma ilişkisine göre ayrı ayrı düzenlenmiştir. Sigorta hak ve yükümlülükleri 4. maddenin birinci fıkrasının;
- a bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için çalışmaya, meslekî ve teknik eğitime, meslekî ve teknik ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimine, staja veya bursiyer olarak göreve başladıkları tarihten,
- b bendi kapsamında sigortalı sayılanlardan, gelir vergisi mükellefi olanlar ile şahıs şirketlerinden kolektif, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları ve donatma iştiraki ortaklarının vergi mükellefiyetlerinin başladıkları tarihten; sermaye şirketlerinden limitet şirket ortakları ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklarının, şirketin ticaret sicil memurluklarınca tescil edildikleri tarihten; anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının yönetim kuruluna seçildikleri tarihten; gelir vergisinden muaf olanların ise esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı oldukları tarihten; tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için tarımsal faaliyetlerinin kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca veya kendilerince, bir yıl içinde bildirilmesi halinde kaydedildiği tarihten, bu süre içinde bildirilmemesi halinde ise bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten; köy ve mahalle muhtarları için seçildikleri tarihten; 4 üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirtilenler için ise lisans belgesine istinaden fiilen çalışmaya başladıkları tarihten,
- (c) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, göreve başladıkları veya bu Kanunun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının (d), (e) ve (f) bentleri kapsamındaki okullarda öğrenime başladıkları tarihten,
itibaren başlar.
Sigortalıların ve hak sahiplerinin sigorta yardımlarından yararlanabilmeleri, prim yükümlülüklerinin doğuşu ve takibi, sigortalıların ve sigortalı çalıştırılan işyerlerinin bildirimi ve tescili ile mümkündür. Sigortalı ve işyeri tescillerinin kayıt dışı çalışmayı engelleyecek, bildirimi kolaylaştıracak şekilde düzenlenmesi önem taşımaktadır. 5510 Sayılı Kanun’un 8. Maddesinde ise sigortalı bildirimi ve tescili düzenlenmiştir. Bu maddeye göre işverenler, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılan kişileri, 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirmekle yükümlüdür.
Kayıt dışı sigortalılığın önlenmesi amacıyla, esas olarak sigortalı çalıştırmaya başlanmadan önce işyerinin ve sigortalının tescili öngörülmüş, inşaat işyerleri, ihaleli işler, Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerleri ile Devlet memurları ile diğer kamu görevlileri için sigortalı bildirim süresinde yapılan işlerin özellikleri gereği bazı istisnalar tanınmıştır.
Sigortalılar, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en geç bir ay içinde, sigortalı olarak çalışmaya başladıklarını Kuruma bildirirler. Ancak, sigortalının kendini bildirmemesi, sigortalı aleyhine delil teşkil etmez.
4. maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılan kişileri çalıştıracak işverenler, bu kapsamda ilk defa veya tekrar çalıştırmaya başlattıkları kişileri, 7 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen sigortalılık başlangıcından itibaren, onbeş gün içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirmekle yükümlüdürler. Aynı kamu idaresinin farklı birimleri arasındaki naklen tayin ve görevlendirmelerde bildirim yapılmaz.
Sosyal Güvenlik Kurumunun Görevleri ve Yetkileri
5502 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nda Sosyal Güvenlik Kurumu’nun görev ve yetkileri düzenlenmiştir. İlgili kanuna göre kurumun temel amacı; sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay erişilebilir, aktüeryal ve malî açıdan sürdürülebilir, çağdaş standartlarda sosyal güvenlik sistemini yürütmektir. Kurumun görevleri ise şunlardır;
- Ulusal kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık uygulama programlarını dikkate alarak sosyal güvenlik politikalarını uygulamak, bu politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak,
- Hizmet sunduğu gerçek ve tüzel kişileri hak ve yükümlülükleri konusunda bilgilendirmek, haklarının kullanılmasını ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesini kolaylaştırmak,
- Sosyal güvenliğe ilişkin konularda; uluslararası gelişmeleri izlemek, Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlar ile işbirliği yapmak, yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmelerine ilişkin gerekli çalışmaları yürütmek, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmaları uygulamak
- Sosyal güvenlik alanında, kamu idareleri arasında koordinasyon ve iş birliğini sağlamak
- Bu Kanun ve diğer kanunlar ile Kuruma verilen görevleri yapmaktır.
Kurum, vatandaşlara doğumundan ölümüne kadar, hatta ölümünden sonra da hak sahiplerine sağlık, sigorta ve sosyal yardım alanlarında hizmet sunmaktadır. Tüm bu hizmetler Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Başkanlık organları ile gerçekleştirilmektedir. Sosyal güvenlik sistemi iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve analık sigorta kollarını kapsayan kısa vadeli sigorta kolları ile, malullük, ölüm ve yaşlılık sigorta kollarını kapsayan uzun vadeli sigorta kollarından oluşmaktadır.
Kısa vadeli sigorta kolları kapsamında sigortalılarımıza ve hak sahiplerine;
- Sigortalıya, geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi,
- Sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması,
- İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine, gelir bağlanması,
- Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi,
- Hastalık ve analık sigortasından sigortalıya hastalık veya analık hallerine bağlı olarak ortaya çıkan iş göremezlik süresince, günlük geçici iş göremezlik ödeneği,
- Analık sigortası kapsamında emzirme ödeneği,
- Cenaze Ödeneği,
- Askerlik ve doğum borçlanması hakları verilmektedir.
- Uzun vadeli sigorta kolları kapsamında;
- Malullük sigortası kapsamında malullük aylığı,
- Yaşlılık sigortası kapsamında yaşlılık aylığı ve toptan ödeme,
- Ölüm sigortası kapsamında ölüm aylığı, ölüm toptan ödemesi ve aylık almakta olan kız çocuklarına evlenme ödeneği ile cenaze ödeneği verilmektedir.
- Genel sağlık sigortası kapsamında ise;
- Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere finansmanı sağlanan tıbbî ürün ve hizmetlerinin verilmesi,
- Genel sağlık sigortalıları ile hak sahiplerinin hastalıklardan korunması amacıyla ilgili kamu idareleriyle kişisel koruyucu sağlık hizmetleri politikalarının tespitine ve etkin bir şekilde uygulanmasına katkı sağlanması,
- Genel sağlık sigortalıları ile hak sahiplerini ve işverenleri genel sağlık sigortası mevzuatından doğan hakları ve ödevleri konusunda her türlü iletişim araçları ile bilgilendirilmesi,
Hizmetleri verilmektedir.
Genel Sağlık Sigortası ve Tedavi Hizmetleri
Genel sağlık sigortası, hastalık sigortasından farklı bir sigorta dalıdır. Hastalık sigortası yalnızca hastalık riskinin ortaya çıkmasından sonra; hastalık sebebiyle doğan gider artışları ve gelir kesilmesine karşı sosyal güvenlik sağlar iken; genel sağlık sigortası, hastalık sigortasının karşıladıkları riskler dışında sağlığın korunmasına yönelik diğer gider artışlarını da kapsamına alır. Bu çerçevede koruyucu sağlık hizmetlerinin sağlanması da genel sağlık sigortası kapsamındadır.
Genel sağlık sigortası, bütün vatandaşların koruyucu ve tedavi edici hizmetler bakımından sosyal sigorta sistemi ile sigortalanması sistemidir. Genel sağlık sigortası, hastalık riskinin hem önlenmesi hem de hastalanmanın ve hastalığın sonuçlarına karşı sosyal güvenlik sağlayan bir sigorta uygulamasıdır. Genel sağlık sigortası, ülkede yaşayan herkese koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri bakımından sosyal güvenlik sağlama amacını taşır.
GSS’nın temel amacı, bütün vatandaşları adil ve eşit bir sistem içerisinde bir sağlık sigortasına kavuşturmaktır. Genel sağlık sigortası, hastalıkların önlenmesi ve tedavi edilmesi için bütün giderlerin karşılanması ve tedavi sürecinde kesilen ya da azalan gelirin telafi edilmesini hedef alan kapsayıcılığı en geniş sosyal sigorta uygulamasıdır.
5510 Sayılı Kanun’un 63. maddesinde finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi düzenlenmiştir. Maddede, sigortalılara sağlanacak sağlık hizmetlerinin, öncelikle kişilerin sağlıklarını koruma, sağlıkları bozulanlara bunu yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme yeteneklerini artırmayı amaçladığı göz önünde tutularak, var olan sosyal güvenlik kurumlarının uygulamaları ve sundukları hizmetler de dikkate alınmak suretiyle, Kanun kapsamında olan kişilere sağlanacak sağlık hizmetleri ve buna bağlı yardımlar ve haklar toplumun ihtiyaçlarını azami ölçüde karşılayacak düzeyde belirlenmiştir.
Bunlar esas olarak, ayaktan ve yatarak sunulan sağlık hizmetlerinin sağlanması, ortez, protez araç ve gereçlerinin teminiyle yol parası ve zaruri gider ödemelerinden oluşmaktadır. Kanun koyucu tedavi hizmetlerinin kapsamını “Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tani yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tibbi müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbi bakım ve tedaviler. ” olarak belirlemiş bulunmaktadır (m. 63/b).
Tedavi edici hizmetler kapsamında tıbbi tedavi için gerekli her türlü tetkiklerin yapılması, tıbbi araç ve gereçlerin verilmesi, takılması ve yenilenmesi de yer alır. Kanun bu hususta GSS tarafından sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili gereken “teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbi araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbi cihaz, tıbbi sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbi sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri” ni (m. 63/f) bu kapsamda sıralamıştır.
Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile m. 63/f bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Kurum, bu amaçla bilimsel komisyonlar kurar, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle iş birliği yapabilir.
Ayrıca, nihai amaçlardan biri olan ulusal sağlık göstergelerini üst düzeylere taşımada katkısı tartışılmaz olan ve Kurumca uygun görülen kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile ana ve çocuk sağlığının büyük önemi karşısında bağışıklama, gebelik ve gebeliğe bağlı sağlık hizmetlerinin temini ve aile planlamasına yardımcı olması yönünden de kontraseptif malzeme temini ve uygulanması, tıbbî danışmanlık hizmetleri gibi sağlık hizmetleri de kapsam içine alınmıştır.
Düzenleme ile genel sağlık sigortası kapsamı dışında tutulan oldukça sınırlı sayılabilecek sağlık hizmetlerinin kişilerin istekleri doğrultusunda kendilerinin yapacakları doğrudan ödemelerle veya özel sağlık sigortası hizmeti sunan kurumlardan satın alacakları sağlık sigortacılığı hizmetlerinden yararlanma yoluyla karşılayabilmelerinin yolu da açık bulunmaktadır.
Emeklilik Hükümleri: Yaşlılık Aylığı, Malullük Aylığı ve Ölüm Aylığı
Uzun vadeli sigorta dalları uzun vadeli riskleri konu alan sigorta dallarını kapsar. Risk normal şartlarda uzun bir zaman içinde ortaya çıkmakta ise bu risklere karşı sosyal güvenlik sağlayan sosyal sigorta dalları uzun vadeli sigorta dalları olarak nitelendirilmekte ve tasnif edilmektedir. Türk sosyal sigorta sistemi içinde uzun vadeli sigorta dalları;
- Malullük Sigortası,
- Yaşlılık Sigortası,
- Ölüm Sigortası,
- İsteğe Bağlı Sigortadır.
Uzun vadeli sigorta dallarında sigorta yardımlarına hak kazanma şartları bakımından riskle karşılaşma bakımından risk kavramı (malullük, yaşlılık, ölüm gibi), sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı önem taşır. Prim ödeme gün sayısı sigortalının çalıştığı, sigorta primlerinin kesilerek SGK ya ödendiği gün sayısıdır. Sigortalılık süresi ise sosyal sigorta tescilinin yapıldığı günden itibaren başlayan ve kişinin hak sahibi olarak aylık veya gelir bağlanmak suretiyle ya da toptan ödeme almak suretiyle SGK dan ilişkisini kestiği tarihe kadar kesilmeksizin devam eden, geçen süredir.
5510 Sayılı Kanun’un 38. Maddesine göre; Kanunun yürürlük tarihinden itibaren ilk defa sigortalı olacakların yaşlılık aylığından yararlanabilmeleri için kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmaları gerektiği, bunların için ayrıca en az 9000 gün prim ödenmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Yaşlılık aylığından yararlanmak için gerekli yaş koşulunun 2036 yılından başlayarak ne şekilde yükseltileceği, 9000 gün prim ödeme koşulunu yerine getiremeyen sigortalıların yaşlılık aylığına müracaat edecekleri tarihte geçerli yaş koşuluna üç yıl eklemek suretiyle 5400 gün prim ödeyerek de yaşlılık aylığı alabilecekleri hususu düzenlenmiştir.
Ayrıca, ilk defa sigortalı oldukları tarihte çalışma gücünün üçte ikisini yitirmiş olması nedeniyle malûl aylığı bağlanamayanlar ile maddede belirtilen sakatlık derecelerinde olan sigortalıların sakatlık derecelerine göre farklı sigortalılık süresi ve prim gün sayısını doldurmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanabilecekleri belirtilmiştir.
Bu Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının;
- a bendi kapsamındaki sigortalıların çalıştığı işten ayrılması,
- b bendi kapsamındaki sigortalıların işyerini kapatıp kapatmayacağını beyan ederek bu durumu belgelemesi ve genel sağlık sigortası dahil kendi sigortalılığından dolayı prim borcunun olmaması,
- c bendi kapsamındaki sigortalıların ise ilgili veya yetkili makamdan emekliliğe sevk onayı aldıktan sonra yazılı olarak müracaat etmeleri gerektiği ayrıca koşul olarak düzenlenmiştir.
Yaşlılık aylığı; Yaşlılık sigortasından yardım almak için;
- Yaşlılık yaşına ulaşmış olmak,
- Belirli süreli sigortalı olmak,
- Belirli bir gün sayısında prim ödemiş olmak gerekir.
Bu şartları sahip olan kimseler, yaşlılık sigortasından aylık almaya hak kazanırlar. Yaşlılık aylığını alabilmek içinde sigortalının işten ayrılması ve yaşlılık aylığı bağlanması için Kurumdan talepte bulunması gerekir.
Malullük aylığı; Sosyal sigorta sistemimizde malullük sigortasından sigorta yardımı alabilmek için sigortalının;
- Malul sayılacak bir duruma düşmüş olmak,
- Sosyal sigorta mevzuatında öngörülen (sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı gibi) şartları sağlamış olmak,
- İşten ayrılmak,
- Talepte bulunmak şartlarını sağlaması gerekmektedir.
Ölüm aylığı; 5510 sayılı SSGSSK, ölüm sigortasını yardım alma şartları ve sağlanan yardımlar bakımından ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir. Diğer sigorta dallarında olduğu gibi ölüm sigortasından yardım alabilmek için;
- Sigortalının ölmüş olması
- Ölüm tarihi itibarı ile ölüm sigortasının öngördüğü sigortalılık
- Prim ödeme gün sayısı
Şartlarını sağlamış olması gerekmektedir. Elbette ölüm sigortasından yardım şartlarını sağlamak gerekli ancak yeterli değildir. Ölen sigortalının geride eşi, çocukları ve ana ve babası gibi yardım alma hakkı olacak kimselerin kalmış olması da şarttır.
İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortası
5510 Sayılı Kanun, iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası kapsamına m. 4/a kapsamında sigortalı çalışan işçiler ve m. 4/b kapsamında bağımsız çalışanları almıştır. Kanunda m. 4/c kapsamındaki memur ve diğer kamu görevlileri, iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortası kapsamına alınmamıştır. Memur ve diğer kamu görevlilerini, m. 4/c kapsamında olanları iş kazası ve meslek hastalığı riskine karşı korumak için “vazife malullüğü” ve “harp malullüğü” sigortaları sistemi içinde sosyal güvenlik ihtiyacına karşılanmıştır. İş kazası ve meslek hastalığı kavramlarının kanuni tanımı yapılmıştır.
5510 Sayılı Kanun m. 13’e göre;
“İş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.”
Kazanın kanuni tanımı bu şekilde yapılmıştır. Bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için sigortalının uğradığı kaza ile iş arasında bir illiyet bağının olması kazanın işyerinde olması veya iş görme borcunun ifası sürecinde gerçekleşmiş olması şarttır. Kanuni tanımdaki hallerin anlamı ve yorumlanması taraflar arasında anlaşmazlık çıkması durumunda öncelikle yargıya aittir. Bir kazanın iş kazası sayılıp sayılmayacağına idari bakımdan SGK karar verir. Kurum kararını verirken gerek gördüğünde “Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapabilecektir.” (m.13/3) Bir kazanın iş kazası olup olmadığı hususunda sosyal sigorta ilişkisinin tarafları olan Kurum, sigortalı ya da işveren arasında bir uyuşmazlık çıkması halinde son kararı açılacak davaya bağlı olarak iş mahkemeleri verir.
5510 Sayılı Kanun m. 14’e göre meslek hastalığı;
“Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.”
Sigortalının çalıştığı işten dolayı meslek hastalığına tutulduğu Kurum Yüksek Sağlık Kurulu tarafından karara bağlanır. Bu konuda karar verilirken Kurulca;
- Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usulüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler,
- Kurumca gerekli görüldüğü hallerde, işyerindeki çalışma şartlarını ve buna bağlı tıbbî sonuçlarını ortaya koyan denetim raporları ve gerekli diğer belgeler dikkate alınır.
İş kazası ve meslek hastalığının unsurları ise şunlardır;
- Sigortalı olma; İş kazası ya da meslek hastalığının temel unsurlarından birisi kazaya uğrayan kimsenin sigortalı olmasıdır.
- Kazanın iş kazası, hastalığın meslek hastalığı sayılması,
- Uygun illiyet bağının bulunması,
- Talepte bulunmak şartlarının bir arada olması gerekmektedir.
İş kazası ve meslek hastalıkları sigorta dalında iş kazası ya da meslek hastalığının gerçekleşmesi durumunda sigortalıya bu riskin ve sigorta dalının niteliğine uygun olarak iki tür yardım yapılır. Bu yardımlar sağlık yardımları ve iş kazası ya da meslek hastalığı sonucunda geçici ya da sürekli olarak iş göremez duruma gelen sigortalının gelir kesilmesi riskini karşılayan gelir sağlanması yardımıdır.
- Sağlık yardımları; Sağlık yardımları en genel anlamda iş kazası ya da meslek hastalığına bağlı olarak bedeni ve ruhi bakımdan en iyi olma halinden çıkan, hastalanan, yaralanan ya da sakatlanan sigortalının sağlığını kazanması için gerekli her türlü yardımlardır. Kanun iş kazası ve meslek hastalığı sonucunda sigortalıya ihtiyaç duyacağı tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca sağlanacak sağlık hizmetleri şunlardır:
- Acil sağlık hizmetleri
- Teşhis ve tedavi hizmetleri
- Tedavi için gerekli ilaç-gereç ve gereçlerin sağlanması
- Tedavi için bir başka yere gönderilmesi
- İş görmemezlik geliri verilmesi; iş kazası ya da meslek hastalığı ile karşılaşan sigortalıya iş kazasında kaza tarihinden meslek hastalığında ise meslek hastalığı tespiti yapılan hastalık başlangıç tarihinden başlamak üzere tedavi süresince geçici iş göremezlik ödeneği ödenir. Ayrıca eğer şartları var ise geçici iş göremezlik ödeneğinin bitim tarihinden itibaren sürekli iş göremezlik geliri bağlanır.
İş kazası ve meslek hastalığı sonucunda sigortalının ölümü halinde kaza ve hastalığın tespitinden sigortalının ölümüne kadar sigortalının kendisine sağlık yardımları ve geçici ya da sürekli iş göremezlik geliri ödenmesi şeklinde muhtelif sigorta yardımları yapılır. Sigortalının iş kazası ve meslek hastalığına bağlı olarak ölümü halinde iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından doğan yardımlar hak sahiplerine yapılır. Zira sigortalının ölümü halinde sigortalının eşi, çocukları varsa ana-babaları Kanun çerçevesinde bazı sigorta yardımlarına hak sahibi olarak hak kazanırlar. Bu yardımlar şunlardır;
- Cenaze ödeneği verilmesi,
- Gelir bağlanması,
- Evlenme ödeneği verilmesidir.
Sigortalının iş kazası ve meslek hastalıkları sigortasından yardım alabilmek için tek yükümlülüğü riskin gerçekleşmesinden önceki dönem için prim ödeme yükümlülüğüdür. Prim ödeme yükümlülüğünü sigortalı değil, sigortalı adına işveren ifa eder. Primler işveren tarafından ödenir. İş kazası ve meslek hastalığı gerçekleştikten sonra sigortalının yükümlülüğü ise, iş kazası ya da meslek hastalığını işverene veya Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmektir.
İşsizlik Sigortası ve İşsizlik Maaşı
İşsizlik sigortası, çalışmakta iken kendi iradesi dışında işsiz kalanlara sosyal güvenlik sağlamak için kullanılan sosyal sigorta dalıdır. Bu suretle işsizlik riskine karşı sosyal güvenlik altına alınmış olurlar. Sosyal sigorta tekniği, işsizlik riskine karşı sosyal güvenlik sağlanmasında çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinde en yaygın kullanılan sosyal güvenlik tekniğidir. İşsizlik sigortası, işsizlik riskine karşı sosyal sigorta tekniği ile sosyal güvenlik sağlayan bir sigorta dalıdır. İşsizlik sigortası, zorunlu bir sigortadır. Çalışan kimseler, zorunlu olarak sosyal sigorta kapsamına alınır.
Kendi istek ve iradesi dışında iş sözleşmesi sona erdirilen (işten çıkarılan), işini kaybeden, işten çıkarılan dolayısı ile işsiz kalan sigortalıya; sigorta şartlarını sağlamak kaydıyla ve belirli bir süre ile sınırlı olmak üzere işsizlik sigortasından işsizlik gelir desteği sağlanır. Ayrıca işsiz kaldığı süre içerisinde kendilerinin ödemekle yükümlü bulundukları sağlık sigortası primleri Kurumca ödenir. Kendilerine işsiz kaldığı süre içerisinde mesleki eğitim imkanları ve destekleri ayrıca sağlanır. Bu suretle iş bulma şanslarının artırılması için işsizlere destek verilmiş olur.
Bazı işsizlik sigortası uygulamalarında işsizlik sigortasından gelir almakta olan kimselere bu süre içerisinde açık işlerden durumuna uygun iş teklifi işsizlik ile ilgili kurumlar tarafından yapılır. Uygun iş teklifi birden çok defa yapılmış olmasına rağmen teklif edilen işleri kabul etmeyenlerin işsizlik gelirleri -ödenekleri- kesilir.
Bu sigortanın yönetimi Türkiye İş Kurumuna verilmiştir. 4447 sayılı Kanun ile işsizlik sigortasının yönetimi Türkiye İş Kurumuna verilmiştir. İŞKUR işsizlik sigortası ile ilgili bütün çalışmalarda esas görevli kamu kurumudur. İşsizlik sigortası fonu da Türkiye İş Kurumu Yönetim Kurulu kararları çerçevesinde İŞKUR tarafından yönetilmektedir (ISK m.47).
İŞKUR’un işsizlik ile ilgili birimi İşsizlik Sigortası Dairesidir. İşsizlik Sigortası Dairesi 4447 sayılı Kanunun İŞKUR’a yüklediği yükümlülükleri kurum yönetim kurulu yönetiminde ifa eder. Bu anlamda İşsizlik Sigortası Dairesi işsizlik sigortası ile ilgili olmak üzere aşağıda sıralanan kanuni yükümlülüklerini yerine getirir. Türkiye İş Kurumu’nun kanundan doğan yükümlülükleri şunlardır:
- SGK dan gelen bilgi çerçevesinde sigortalının tescilini yapmak
- Sigortalıların ödediği ve SGK tarafından gelen bilgiler çerçevesinde aktarılan primleri devir almak
- İşsizlik Sigortasının yönetimini yapmak (m.53),
- İşsizlik sigortasından işsizlik ödeneği almak için yapılan başvuruları almak, değerlendirmek,
- İşsizlik sigortasından hak sahibi olanlara kanundan doğan ödemeleri yapmak
- İşsizlik sigortasından işsizlik ödeneği alanlara yeni iş bulmak
- Aktif işgücü hizmetleri kapsamında kurs ve programlar düzenlemek,
- İşgücünün istihdam edilebilirliğini artırmak, çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak ve teknolojik gelişmeler nedeniyle işsiz kalması beklenenlerin başka alanlara yönlendirilmesini sağlamak, istihdam artırıcı ve koruyucu tedbirler almak ve uygulamak, işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin etmek, işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları yapmak
olarak sıralanabilir (İSK m.48)
4447 sayılı Kanun Sosyal Güvenlik Kurumuna da bazı yükümlülükler getirmiştir. Buna göre Sosyal Sigortalar Kurumu:
- İşsizlik sigortası kapsamındaki kendisine yapılacak bildirimleri İŞKUR tescil için bildirmek,
- Sigortalıların işvereni tarafından yapılan işsizlik sigortası primlerini İŞKUR’a en geç ertesi ayın 15 ine kadar devretmek (m.49),
ile yükümlü kılınmıştır. Özetle SGK aynen diğer sigorta dalları ile ilgili işlemleri takip edecek ve topladığı işsizlik sigortası primlerini Türkiye İş Kurumu’na iletecektir.
4447 sayılı Kanun ile 5510 sayılı SSGSSK ile sosyal sigortalı işçi çalıştıran işverene getirilen yükümlükler işsizlik sigortası için de getirilmiştir. Bu anlamda işveren işsizlik sigortasının yönetimi kapsamında İSK kapsamına giren sigortalıyı bildirmek, aylık sigorta bildirgesini vermek ve primleri her ay SGK ödemekle yükümlü kılınmıştır.
İşsizlik sigortasının finansal kaynağı primlerdir. İşsizlik sigortasında sigortalının prime esas kazançlar üzerinden; sigortalı %1, işveren %2 ve Devlet %1 işsizlik sigortası primi öder. İsteğe bağlı sigortalı olup da işsizlik sigortası primi de ödemek isteyenler işveren payı da dahil %3 oranında prim öderler.
Kanuni düzenleme irdelendiği zaman Kanun kapsamında zorunlu sigortalıların;
- 5510 sayılı Kanun m. 4/a kapsamında sigortalı olanlar,
- Hizmet akdine dayalı olarak çalışanlar,
- Kısmi süreli işçi olarak çalışmakta olup da isteğe bağlı sigortalı olanlardan işsizlik sigortası primi ödemekte olanlar,
- Banka sandıkları kapsamında olan ve iş sözleşmesi ile çalışmakta olanlar,
olduğu anlaşılmaktadır.
4447 Sayılı Kanun sosyal sigorta kapsamında sigortalı olanların çalıştıkları iş yerleri yer bakımdan işsizlik sigortasının kapsamına dahildir. Yer bakımından sigortalıyı çalıştıran kişiler sosyal sigorta ilişkisi bakımından işveren sayılır.
İşsizlik sigortasında sigortalılığın başlangıcı ve tescili konusunda 5510 Sayılı Kanun hükümlerine tabidir. İşsizlik sigortasında m.4/1-a kapsamında sigortalı sayılanlara ilişkin tesciller işsizlik sigortası bakımından da tescil edilmiş sayılır. İşsizlik sigortasında tesciller, primlerin toplanması ve İŞKUR’a gönderilmesi SGK tarafından yapılır, işsizlik sigortasının yönetimi ise İŞKUR tarafından gerçekleştirilir.
İşsizlik sigortasından yardım alabilmek için kanunda öngörülen şartların gerçekleşmiş olması gerekir. Bu şartlar;
- Sigortalı çalışmak iken işsiz duruma düşmüş olmak,
- Sigortalılık şartlarını yerine getirmiş olmak,
- Yaşlılık aylığı almamakta olmak,
- Kuruma başvuruda bulunmaktır.
İşsizlik sigortasından sağlanan yardımlar ise:
İşsizlik ödeneği verilmesi; İşsizlik ödeneğine asgari bir miktar sınırlaması getirilmemiş olmasına rağmen; işsizlik sigortası ödeneklerinde azami miktar sınırlaması yapılmıştır. Buna göre, Kanuna göre hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı 4857 sayılı İş Kanunu m. 39’a göre hesaplanacak “sanayi kesiminde çalışan on altı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin netini geçemez” (m. 50/1). Şu halde işsizlik sigortası ödeneği için Kamun asgari ücreti, işsizlik ödenek tavanı olarak kabul etmiştir.
İşsizlik ödeneğinin süresi de prim ödeme gün sayısı ile orantılı olarak Kanunla belirlenmiştir. Buna göre son üç yıl içinde;
- 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün,
- 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,
- 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün,
işsizlik ödeneği verilir (m. 50/2).
İşsizlik ödeneği, aylık olarak ve her ayın sonunda işsizin kendisine ödenir. İşsizlik ödeneği ödemesi, işsizin ödeneğe hak kazandığı tarihi izleyen ayın sonunda yapılır.
Prim Teşvikleri ve İşverenler İçin İşveren Prim Desteği
Prim sosyal sigortalarda sigorta riskleri ve Kurumun yönetim giderleri karşılığı olarak sigortalı veya işverenden prime esas kazançlarının belirli bir oranında alınan miktardır. Prim sigortalının sigortalı olmak dolayısı ile yükümlülüklerinin başında yer alır. Prim, sigortalı bakımından bir yükümlülüktür. Her sigortalı prim ödemek zorundadır.
Sosyal sigortada her sigortalı prim ödemekle yükümlüdür. Bağımlı çalışanların korunması ve sosyal güvenlik bakımından desteklenmesi için sigortalıları çalıştıran işverenlere de prim ödeme yükümlülüğü getirilmiştir.
Devletin sosyal sigorta sistemine, sosyal güvenlik sisteminin kuruluş masraflarının uzun süre karşılanması; sosyal sigorta kuruluşlarının faaliyetleri için birtakım vergi ve harçlardan muaf tutulması biçimindeki dolaylı katkıları dışında uzun süre bir katkısı olmamıştır. Devletin sosyal sigorta sisteminde üçüncü taraf olarak mali desteği ilk defa işsizlik sigortasının kuruluşu ile başlamıştır. 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile devlet işveren sıfatının dışında %1 olarak prim katkısı yapmayı kabul etmiştir.
5510 sayılı SSGSSK ile devlet katkısı genişletilmiştir. Bu Kanun ile devlet uzun vadeli sigorta kolları ve genel sağlık sigortası için ayrı ayrı olmak üzere prim katkısı yapmayı kabul etmiştir. Buna göre “Devlet, Kurumun ay itibarı ile tahsil ettiği malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası priminin dörtte biri oranında Kuruma katkı yapar. Devlet katkısı olarak hesaplanacak tutar talep edilen tarihi takip eden 15 gün içinde Hazinece Kuruma ödenir (m. 81/son).”
Tamamlayıcı sosyal güvenlik sistemi içinde ise primli sistemle finansman yöntemi esastır. Bu anlamda sosyal güvenlik sağlayan özel sigortalarda (özel emeklilik, özel sağlık, özel hayat sigortaları) primler sigortalı tarafından ödenir. İşçilere yönelik özel emeklilik sigortalarda işverenlerin de primli sistem içinde finansal katkı yaptığı uygulamalar da vardır. Bireysel emeklilik sisteminde ise temel ilke sigortalının prim ödemesidir. Yani finansmanın sigortalı tarafından karşılanmasıdır. Bizde uygulanan sistemde devlet bireysel emekliliği teşvik için % 30 prim desteği ödemektedir.
Primsiz sistem içerisinde sosyal güvenliğin finansmanı devletçe yapılır. Primsiz sistemin giderleri vatandaşların vergileri ile toplanan gelirlerden; bütçeden karşılanır ve genel kural budur. Hukuk sistemimizde primsiz sistem içerisinde farklı kurumlar yolu ile yardımlar ve hizmetler yapılmaktadır. Hizmeti sunan veya yardımı yapan kurum, finansmanı da devletten tahsis edilen bütçe imkânları çerçevesi içinde sağlar. Türk sosyal yardım ve sosyal hizmetler sistemi bir bütün olarak ele alındığında sistemde iki türlü finansman yolu olduğu gözlemlenmektedir.
- Devletçe Finansman; Türk sisteminde sosyal yardım ve sosyal hizmet alanında hizmet sunan ve görevlendirilen bütün kurumların genel ve personel giderleri devletçe sağlanır. Yardımlar bakımından bakıldığında ise Emekli Sandığı eli ile sunulan muhtaç yaşlı aylıkları, şehit dul ve yetimleri ile gazilere ödenen aylıkları, sağlık bakımından sağlanan yeşil kartlılara yapılan ödemeler, SHÇEK’nin bütün harcamaları, yardımları devletçe karşılanır. Öğrencilere sağlanan karşılıksız burslar, özürlü ve muhtaç öğrencilerin eğitim, beslenme ve barınma giderleri yine devletçe finanse edilir.
- Karma Finansman Sistemi; Türk sosyal yardım ve sosyal hizmetler sisteminde özellikle Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları vasıtasıyla yapılan yardımlarda karma sistem söze konusudur. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün birtakım kaynakları bütçeden gelir iken bazı kaynakları ise ata yadigarı vakıfların kaynaklarından karşılanmaktadır. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının esas gelir kaynağı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan ilgili vakfın talebi ve fon idaresinin kararı ile talep eden vakfa aktarılan mali kaynaklardır. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonunun gelir kaynakları incelendiği zaman bir kısmının devletin genel vergi gelirlerinden bu maksatla ayrılan paylardan, bir kısmının ise kanunla bu maksatla vatandaşlardan alınan özel amaçlı doğrudan ve dolaylı vergilerden teşekkül ettiği anlaşılmaktadır.
Cezai ve Hukuki Sorumluluklar: Yükümlülükleri Yerine Getirmeyenler için Yaptırımlar
5510 Sayılı Kanun’un 102. maddesinde kurumca verilecek idari para cezaları düzenlenmiştir. Kanun kapsamında yerine getirilmesi gereken birtakım yükümlülüklerin yerine getirilmemesi sonucunda 102. Maddedeki idari para cezaları uygulanır. Bu yükümlülüklerin birkaçına değinmek gerekirse;
- 5510 Sayılı Kanun kapsamında işveren, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte, Kuruma vermekle yükümlüdür. Şirket kuruluşunun ticaret sicili memurluklarına bildirilmesi halinde yapılan bu bildirim Kuruma yapılmış sayılır ve ilgililerce ayrıca işyeri bildirgesi düzenlenmez. Ticaret sicili memurlukları, kendilerine yapılan bu bildirimi en geç on gün içinde Kuruma bildirmek zorundadır. Bu maddede belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkında, 102. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca idarî para cezası uygulanır. İdarî para cezası uygulanması, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesine engel teşkil etmez.
- 5510 Sayılı Kanun’un sigortalı bildirimi ve tescili başlıklı 8. Maddesinin ikinci ve beşinci fıkraları hariç olmak üzere, diğer fıkralarında belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen ilgililer hakkında, 102. madde hükümlerine göre idarî para cezası uygulanır.
- İş kazası ve meslek hastalığının öğrenildiği günden başlayarak üç işgünü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen veya yazılı olarak bildirilen hususları kasten eksik ya da yanlış bildiren işverene veya 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıya, Kurumca bu durum için yapılmış bulunan masraflar ile ödenmişse geçici iş göremezlik ödenekleri rücu edilir. İş kazasının, 13. maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sürede işveren tarafından Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği, Kurumca işverenden tahsil edilir.
- Çalışma mevzuatında sağlık raporu alınması gerektiği belirtilen işlerde, böyle bir rapora dayanılmaksızın veya eldeki rapora aykırı olarak bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılan sigortalının, bu işe girmeden önce var olduğu tespit edilen veya bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılması sonucu meydana gelen hastalığı nedeniyle, Kurumca sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği işverene ödettirilir.
- İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir.
- Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri sonucu ilgililerin gelir ve ödenekleri Kurumca ödenir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri tutarı, 21. maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.