Yaş küçüklüğü, TCK’da kusur yeteneğini etkileyen durumlardan biridir. Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan neden olarak kabul edilir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler bölümünde, 31. maddede yaş küçüklüğü başlığı altında düzenlenmiştir. Yasadan da görüleceği üzere failin yaşı kusur yeteneğini etkileyen durumlardandır. Ceza hukukunda çocuk; başka suretle ergin olsa bile “henüz 18 yaşını doldurmamış kişi” olarak kabul edilmektedir (TCK m.6/1-b ve Çocuk Koruma Kanunu md.3/1-a). Yaş küçüklüğü, kusur yeteneğini azaltan veya ortadan kaldıran ve bu açıdan çocuğun cezai ehliyetinin sınırlarını belirleyen bir nedendir. Çocuk yargılaması, suç işleyen çocuğu da koruyan bir anlayışa sahip olduğundan suç işlediği iddia edilen çocuk yargılama sürecinde “suça sürüklenen çocuk” olarak nitelenir.
Yaş küçüklüğü bir kişide kusur yeteneğini etkileyen bir husustur. Yetişkinler gibi davranmayan çocukların kusur yetenekleri de tam olarak gelişmediği için kusur sorumluluğu üzerinde de etkili olmaktadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre çocuk 18 yaşını doldurmamış kişiler olarak tanımlanmıştır. Ancak Türk Hukuku’nda bazı hallerde çocukların mahkeme kararı ile ve ailesinin onayı dahilinde ergin kabul edildiği haller bulunmaktadır. Örneğin 15 yaşını bitiren biri ailesinin rızası ve mahkeme onayı ile, 16 yaşını bitiren biri hakim kararı ile, 17 yaşını bitiren biri ailesinin onayı ve evlenme suretiyle ergin kılınabilir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bu yazımızda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan yaş küçüklüğü hususundan bahsedeceğiz.
Kusurluluğu Kaldıran veya Azaltan Haller Nedir?
Kusurluluğu etkileyen haller 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen bazı durumlardır. Bu durumların bazıları algılama bazıları da irade yeteneği üzerinde etkili olmaktadır. İrade yeteneği üzerinde etkili olmayanlara doktrinde mazeret sebepleri de denilmektedir. Ayrıca kusurluluğu tamamen ortadan kaldıran nedenler olduğu gibi kusurluluğu kısmi olarak azaltan nedenler de bulunmaktadır. Yani kusurluluğu azaltan bir neden olduğu takdirde faile daha az ceza verilmektedir. Şu haller kusurluluğu etkileyen durumlar olarak sıralanabilir;
1. Kusurluluğu Kaldıran Haller
Aşağıda sayılan hususların varlığı halinde, failin cezai sorumluluğu tamamen ortadan kalkmaktadır. Bu hallerde kusur yeteneği bulunmamakta ve suçun unsurları oluşmamaktadır;
- Hukuka Uygunluk Sebepleri (TCK Madde 24-26):
- Kanun emrini yerine getirme (örneğin, bir memurun yasal bir emri uygulaması),
- Meşru savunma (kendini veya bir başkasını haksız bir saldırıya karşı koruma),
- Hakkın kullanılması (örneğin, mülkünü koruma hakkı),
- İlgilinin rızası (rıza varsa ve hukuken geçerliyse).
- Cebir ve Şiddet, Korkutma ve Tehdit (TCK Madde 28): Fail, iradesini ortadan kaldıran bir baskı altında suçu işlerse kusurlu sayılmaz.
- Kusur Yeteneğini Ortadan Kaldıran Haller (TCK Madde 32-33):
- Akıl hastalığı (failin iradesini kontrol edememesi),
- Yaş küçüklüğü (12 yaşından küçük çocuklar için kusur yoktur),
- Sağır ve dilsizlik (kusur yeteneğini etkileyen durumlarda).
2. Kusurluluğu Azaltan Haller
Bu durumlarda failin cezai sorumluluğu tamamen kalkmaz, ancak kusur derecesi azalır ve ceza indirimi uygulanabilir:
- Haksız Tahrik (TCK Madde 29): Fail, haksız bir fiilin yarattığı öfke veya elemle suçu işlerse cezası indirilir.
- Zorunluluk Hali (TCK Madde 25): Fail, kendisinin veya bir başkasının hayatını kurtarmak için suçu işlemek zorunda kalırsa kusuru azalabilir.
- Kusur Yeteneğini Azaltan Sebepler (TCK Madde 33): Geçici akıl hastalığı, alkol veya uyuşturucu etkisi (kişinin kendi iradesiyle alınmamışsa) gibi durumlar kusuru azaltabilir.
- Hata (TCK Madde 30): Fail, suçun maddi unsurlarında yanılırsa (örneğin, birini yanlışlıkla vurursa) kusuru azalabilir.
Bir kişinin işlediği fiil nedeniyle cezalandırılabilmesi veyahut kusurlu olduğunun söylenebilmesi için, o kişinin fiili işlediği sırada kusur yeteneğine sahip olması şarttır. Yaş küçüklüğü hali, kusur yeteneğini tamamen ortadan kaldıran veya azaltan hallerden biridir. Bu haller kişide bulunduğu takdirde kişi kusur yeteneğine sahip olamayacak bunun neticesi olarak da kişinin ceza ehliyeti doğrudan etkilenecektir. Çocuk kusurlu bulunmasa dahi kanunlarca yasaklanmış bir fiili gerçekleştirdiği için, işlenen fiil suç olma vasfını korur. Nitekim kusur yeteneğine sahip olmayan çocuklar da kasten veya taksirli bir şekilde davranabilir. Bu ihtimalde çocuklar kusurlu olmadıkları için haklarında ceza yaptırımları uygulanmaz ancak şartları gerçekleştiği takdirde güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

Yaş Küçüklüğü Nedir?
Türk ceza hukukunda kusur yeteneğini etkileyen birçok hal kabul edilmiştir. Bu hususlar yukarıda da ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Yaş küçüklüğü de bu hallerden biridir. Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesi ile Çocuk Koruma Kanunu’nun 3. maddesinde tanımlanan çocuk terimi, yaş küçüklüğü hükümlerinin tatbiki bakımından önem arz etmektedir. Çocuk Koruma Kanununda çocuk terimi; “korunma ihtiyacı olan çocuk” ve “suça sürüklenen çocuk” olmak üzere iki şekilde ele alınmıştır. T.C. Anayasası 61. Maddesi; ‘’Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır.’’
Yaş küçüklüğü, Türk Ceza Kanunumuzda ceza sorumluluğunu azaltan veya kaldıran nedenlerden biri olarak düzenlenmiştir. Yaş küçüklüğü kavramı, ceza hukukumuzda sorumluluk, kusur yeteneği ve kusurluluk konuları ile birlikte ele alınır. Doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırabilme ve buna göre davranabilme yeteneği olarak tanımlanan kusur yeteneğine sahip olan kişi kusurlu olarak davranabilir. Yaşı küçük kişilerde kusur yeteneği ya tamamen yoktur ya da yeterince gelişmemiştir. Bu nedenle ceza hukuku açısından yetişkin kişilere göre farklı hükümlere tabi tutulmuşlardır. Yaş küçüklüğü TCK’nın 31. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
- Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Yaşanan bu durum neticesinde sosyal hizmetler veya aile mahkemeleri devreye girebilir.
- Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı halinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan on bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu halde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.
- Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin ceza sorumluluğunun var olduğu kabul edilir. Ancak yetişkinlere göre daha hafif ceza uygulanır. Söz konusu suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on sekiz yıldan yirmi dört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve u halde her fiil için verilecek hapis cezası on iki yıldan fazla olamaz.
Yaş Küçüklüğü Nasıl Tespit Edilir?
Yaş küçüklüğünün önemi fiilin işlendiği zamana göre değerlendirilir. Bilirkişi yaş küçüklüğünü tespit etmesi için nüfus kayıtlarındaki yaş ile çocuğun fiziksel özellikleri arasında çelişki olduğuna kanaat getirilmiş olmalıdır. Bilirkişi çocukla yüz yüze görüşme de sağlayarak rapor hazırlar. Çünkü fiziki görünüşü gibi ruhen algılama yeteneğinin nasıl olduğunu da inceler. Mahkeme ise bilirkişi raporu ile bağlı olmayıp delilleri serbestçe değerlendirme yetkisine sahiptir. Ki uygulamada genellikle Adli Tıp Kurumları’ndan rapor alınır.
- Soruşturma evresinde yaş tespiti: Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı bir çelişki gördüğü takdirde, çocuğun yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesinde yaş tahsisi davası açar. Nüfus müdürü huzurunda dava görülür ancak savcının huzurda bulunmasına gerek yoktur. Savcının yanı sıra suçtan zarar gören sanığın kendisi ya da temsilcisi de bu davayı talep edebilir. Eğer çocuk 12 yaşından küçükse ve büyük olduğu düşünülüyorsa önce yaş tahsisi davası açılır sonra kamu davası açılır. Eğer çocuk 12 yaşında büyükse ancak küçük görünüyorsa yaş tahsisi davası sonuçlanmadan kamu davası açılmaz.
- Kovuşturma evresinde yaş tespiti: Kovuşturma evresinde çocuk mahkemesi duruşmada bir çelişki olduğunu düşünüyorsa öncelikle yaş tespiti yapar. Yaş tespiti mahkeme tarafından Ceza Muhakemesi Kanunu madde 218/2 hükmüne göre yapılır. Yani öncelikle yaş tespiti yapılır ve ardından hüküm verilir. Kural olarak yaş tahsisi asliye hukuk mahkemelerinin görev alanında olsa da bu durumlarda çocuk mahkemeleri de görevli olacaktır. Yaş tespit edildiği zaman çocuğun 18 yaşından büyük olduğu tespit edilirse çocuk mahkemesi görevsizlik kararı verir. Yaş tahsisi ile ilgili kanun yolu başvuruları asıl hükmün bağlı olduğu kanun yoluna tabi olacaktır.
Ceza Hukukunda Yaş Küçüklüğü Dönemleri Nelerdir?
Kişinin, fiziksel gelişimine paralel olarak, toplumun değer yargılarını, bunların anlam ve içeriğini algılama yeteneğinin geliştiğinden bahsetmiştik. Yine bu gelişim sürecinde algılama yeteneğinin yanı sıra, ayrıca toplumdaki ölçü davranış kurallarının gerekleri doğrultusunda hareketlerini yönlendirebilme yeteneği de gelişmektedir. Bu hususlar göz önüne alınıp değerlendirildiğinde, bizim hukuk sistemimizde yaş küçüklüğünün yani çocukluğun 18 yaşının doldurulması ile tamamlandığı kabul edilmiştir.
Yani kişi 18 yaşına kadar çocuk sayılır ve 18 yaşını doldurduğu günden itibaren yetişkin bir birey sayılır. Buna bağlı olarak da 18 yaşını doldurmuş kişiler genel ceza hukuku hükümlerine tabi iken, fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olan kişiler yani çocuklar ise yaş küçüklüğüne ilişkin düzenlemelere tabi olurlar. Ancak 18 yaşına gelene kadar bir kişinin algılama yeteneği ve kişilik gelişimi belli aşamalardan geçmektedir. Bu sebeple Türk Ceza Kanunu’muz 18 yaşını tamamlamamış olan çocukların ceza sorumluluğunu düzenlerken üç ayrı dönem oluşturup bu şekilde bir ayrıma gitmiştir.
- 12 Yaşını Doldurmayan Küçükler: Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluğu yoktur. Haklarında ceza kovuşturması da yapılamaz. Ancak, bunlar hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilecektir. Oniki yaşını tamamlamayan çocuklar için “işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme veya davranışlarını buna göre yönlendirebilme yeteneği”nin bulunup bulunmadığı araştırılmayacaktır. Bu yetenekler yok sayılmaktadır. Haklarında ceza kovuşturulması yapılamayacak ise de çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabileceğinden, bu konuda soruşturma yapılması mümkün bulunmaktadır. Tedbire hükmedilip edilmeyeceğine hâkim karar verecektir. Korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanununun 13’üncü maddesi uyarınca tedbir kararı kural olarak duruşma açılmaksızın verilecek, ancak hakim gerek gördüğü hallerde duruşma yapabilecektir. Tedbir kararının verilmesinden önce yeterli idrak gücüne sahip olan çocuğun görüşü alınacak, ilgililer dinlenebilecektir. Çocuk hakkında sosyal inceleme raporu istenebilecektir. Aynı kanunun 14’üncü maddesi hükmü uyarınca, “Bu kanun (5395 Sayılı Kanun) hükümlerine göre, çocuk hakimi tarafından alınan tedbir kararına karşı itiraz yolu açıktır…” İtiraz, 5271 sayılı CMK’nın itiraza ilişkin hükümlerine göre en yakın çocuk mahkemesine yapılacaktır.
- 12-15 Yaş Grubundaki Küçükler: Bu grupta bulunan küçükler için “işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması” halinde ceza sorumluluğu bulunmamaktadır. Bunlar hakkında da oniki yaşından küçük çocuklarda olduğu gibi “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” uygulanacaktır. Ancak, burada güvenlik tedbirine hükmetme zorunluluğu bulunmaktadır. İlk fıkrada olduğu gibi takdire bırakılmamıştır. Bu yaş grubundaki çocukların fıkrada belirtildiği şekilde kusur yeteneği bulunup bulunmadığının tespitinden sonra kusur yeteneği bulunduğu takdirde haklarında ceza soruşturması ve kovuşturması yapılacaktır. Yakalama, gözaltına alma yönetmeliğine göre (Madde 19) yakalanabilirler. Ancak, üst sınırı beş yılı geçmeyen suçlardan dolayı tutuklanamazlar. Kelepçe, zincir veya benzeri aletler takılamaz. Kamu davası açıldığında, mahkeme suçu sanığın işleyip işlemediğini araştırarak işlemediği kanısına varırsa beraat kararı verecektir. Kişinin kusur yeteneğinin bulunup bulunmadığı da birden fazla fiil varsa her biri için ayrı ayrı araştırılmalıdır. Bu konuda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35’inci maddesi uyarınca yapılacak “sosyal inceleme” sonucunda düzenlenecek rapora göre çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığını (suç tarihinde-suçu işlediği sırada) hâkim-mahkeme takdir edecektir.
Bu grup yaş küçüklerinin ceza sorumluluğunun olup olmadığı, çocuk hakimi tarafından tespit edilir. Ancak, bu belirlemeden önce, yaş küçüğünün içinde bulunduğu aile koşulları, sosyal ve ekonomik koşullar ile psikolojik ve eğitim durumu hakkında uzman kişilerce rapor hazırlanması istenir. Çocuk hakimi, hazırlanan bu raporları, ceza sorumluluğunun belirlenmesiyle ilgili olarak yapacağı değerlendirmede dikkate alır. Bu değerlendirmeler sonucunda kusur yeteneği bulunmayan çocuk hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir. Ancak, bu kişiler hakkında koruyucu, eğitici ve yeniden topluma kazandırıcı nitelikte güvenlik tedbirlerine hükmedilir. Bunun yanı sıra çocuk hakimi, işlediği suç açısından ceza sorumluluğunun olduğunu kabul ettiği yaş küçüğü hakkında ise kural olarak kanunda belirtilen indirilmiş cezaya hükmedecektir.
- 15-18 Yaş Grubundaki Küçükler: Bu yaş grubunda bulunan çocuklar kural olarak işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahiptir. Ancak, ceza tayin edilirken fıkrada öngörülen indirim oranları gözetilecektir. (Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası için on sekiz yıldan yirmi dört yıla, müebbet hapis cezası için on iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası, diğer cezaların üçte ikisi kadar ceza öngörülmekte olup son halde her fiil için verilecek hapis cezası on iki yıldan fazla olamayacaktır.) Bu sebeple bu çocukların ceza sorumluluğu kural olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla bu dönemde yer alan çocukların kusur yeteneğine sahip olup olmadıklarının araştırılmasına gerek yoktur. Ancak bu dönemde bulunan bir çocuğun kusur yeteneğine sahip olmadığı iddia edildiği takdirde hakim, çocuk hakkında yaş küçüklüğü sebebiyle kusur yeteneği incelemesi değil, TCK m.32’de düzenlenen akıl hastalığı bakımından bir inceleme yaparak çocuğun ceza sorumluluğunu akıl hastalığına ilişkin hükümlere göre tespit edecektir.
Bu dönemde yer alan çocuklar, işledikleri suçlar sebebiyle tam olgunluğa ulaşamamışlardır. Ayrıca 15-18 yaş grubundaki çocukların soyut düşünme ve olayları yetişkinler gibi değerlendirme yetisine sahip olmasına rağmen, bilgi ve tecrübeleri eksik olduğu için kusurluluk hallerinin yetişkinlerden az olduğu düşüncesiyle cezalarında belirli bir oranda indirime gidilmiştir. Nitekim bu husus her devletin kendi ceza politikasının bir neticesidir. Gerçekten ülkemizde bu yaş grubunda yer alan çocuklar ceza ve ceza muhakemesi müesseseleri bakımından farklı kurallara tabi kılınmıştır. Örneğin bu yaş döneminde yer alan çocuklar için sosyal inceleme yaptırılması mecburi tutulmamıştır. Ancak hakimin sosyal inceleme yaptırmaması durumunda, bunun sebeplerini kararında gerekçelendirmesi gerekir.

Sağır ve Dilsizlerde Yaş Küçüklüğü
Türk Ceza Kanunu’nda (TCK), sağır ve dilsizlerin ceza sorumluluğu, yaş küçüklüğüne benzer bir şekilde düzenlenmiş olup, bu durum TCK’nın 33. maddesinde ele alınmıştır. Sağır ve dilsizlik, kişinin algılama ve irade yeteneklerinin daha geç gelişebileceği kabul edilerek, kusur yeteneğini etkileyen bir unsur olarak değerlendirilir. Bu nedenle, sağır ve dilsizler için yaş sınırları, genel yaş küçüklüğü düzenlemesinden (TCK m. 31) farklı olarak daha yüksek tutulmuştur. Sağır ve dilsizlere uygulanacak yaş küçüklüğü hükümleriyle ilgili olarak da Kanunda yine üç adet dönem öngörülmüştür. Bu üç adet döneme ilişkin kurallara aynen yukarıda bahsettiğimiz genel yaş küçüklüğüne ilişkin kurallar uygulanır. Yalnızca dönemlerin başlangıç ve bitiş anları değişmiştir. Daha ayrıntılı açıklayacak olursak;
- 0-15 Yaş Arası Sağır ve Dilsizler: Fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlerin cezai ehliyeti yoktur. Bu kişiler, işledikleri fiilden dolayı ceza soruşturmasına tabi tutulmaz. Ancak, haklarında çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Bu durum, TCK m. 31’de 12 yaşını doldurmamış çocuklar için öngörülen düzenlemeye paraleldir, fakat sağır ve dilsizler için yaş sınırı 15’e çıkarılmıştır.
- 15-18 Yaş Arası Sağır ve Dilsizler: Fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlerin ceza sorumluluğu, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği ile davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığına bağlıdır. Bu yeteneklerin değerlendirilmesi için sosyal inceleme raporu alınması zorunludur ve bu rapor mahkeme tarafından dikkate alınır. Eğer bu yetenekler yeterince gelişmemişse cezai sorumluluk doğmaz. Gelişmişse, cezada indirim uygulanır:
- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 12 yıldan 15 yıla kadar hapis,
- Müebbet hapis cezası yerine 9 yıldan 11 yıla kadar hapis,
- Diğer süreli hapis cezaları yarı oranında indirilir ve her fiil için verilecek ceza 7 yılı aşamaz.
- 18-21 Yaş Arası Sağır ve Dilsizler: Fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmuş ancak 21 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler için kusur yeteneği açısından adli rapor alınmasına gerek yoktur, ancak sosyal inceleme raporu gereklidir. Bu yaş grubunda cezai sorumluluk kabul edilir, ancak cezada indirim yapılır:
- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 18 yıldan 24 yıla kadar hapis,
- Müebbet hapis cezası yerine 12 yıldan 15 yıla kadar hapis,
- Diğer süreli hapis cezaları üçte bir oranında indirilir ve her fiil için verilecek ceza 12 yılı aşamaz.
Söz konusu yaş aralıkları farklı olarak düzenlense de yukarıda bahsettiğimiz gibi bu yaş aralıklarına uygulanacak hükümler aynıdır. Yani bu düzenleme farklılığından şu sonucu çıkartabiliriz: sağır ve dilsizlik hali, kişinin olağan ruhi gelişimine engel olmasına neden olur. Bu nedenle sağır ve dilsizlerin diğer insanlara göre yaşama daha geç ayak uydurması ve iletişim noktasında sıkıntı yaşamaları sebebiyle ceza sorumluluğu bakımından farklı bir düzenleme gerektirir. Dolayısıyla bu kişilerin daha geç gelişim göstereceği dikkate alınarak yaş küçüklüğüne paralel bir düzen öngörülmüştür. Yani farklı bir yaş dönemi sınıflandırması hüküm haline getirilmiştir.
Akıl Hastalarında Yaş Küçüklüğü
Yaş küçüklüğü 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31. Maddesinde düzenlenmiştir. Suça sürüklenen çocuğun aynı zamanda akıl hastalığının bulunması doktrinde tartışmalı bir konudur. Ancak genel olarak kabul edilen görüş 5237 sayılı TCK’nin 32. Maddesine göre değerlendirme yapılması gerektiğidir. Yani eğer kişi hem çocuksa hem de akıl hastası ise 32. Maddeye göre değerlendirme yapılır. Çocuk 12-15 yaş arasındaysa ve akıl hastalığı yoksa TCK 31/2 hükmüne göre değerlendirme yapılır.
Çocuk mahkemelerinin çocuğun cezai sorumluluğunu belirlerken talep ettikleri Sosyal İnceleme Raporlarında (SİR) çocuğun alkol-uyuşturucu bağımlılığı, psikolojik problemlerinin olup olmadığı incelenir. Eğer çocuk 0-12 yaş grubu arasındaysa ve akıl hastalığı tespit edilirse çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. Aynı şekilde 12-15 yaş arasındaysa ve akıl hastalığı tespit edilirse çocuklara özgü güvenlik tedbiri uygulanır. Ancak kişi 15-18 yaş aralığında ise ve akıl hastalığı bulunuyorsa akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanır. Yani yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında tedavi edilirler. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri çocuğun 18 yaşına gelmesi ile sona ererken akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri için herhangi bir süre belirlenmemiştir.
Çocuk Ceza Yargılamasında Soruşturma Evresi
Türk Ceza Hukuku çocuğun üstün yararı ilkesini benimseyerek çocuklara yetişkinlere nazaran daha özel bir muhakeme usulünü uygulamayı gerektirir. Hal böyleyken özel bir kanunla düzenleme yapılmıştır ki bu kanun da 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’dur. 5295 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 15 ila 21. Maddeleri arasında çocukların işledikleri suçlardan dolayı yürütülen soruşturma evrelerinde hangi usulün izleneceği ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Çocuklar hakkında soruşturma, fiilin işlendiği tarihteki yaşlarına göre değerlendirilir. Örneğin, fiil işlendiğinde 12 yaşından küçükse cezai sorumluluk yoktur (TCK m. 31/1) ve soruşturma yalnızca güvenlik tedbiri uygulanmasıyla sınırlı kalabilir. Öncelikle suça sürüklenen çocuk için soruşturmayı yürütme görevi Cumhuriyet savcısındadır. Çocuğun yaşı itibari ile ifade alma vb. işlemlerde yanında bir sosyal çalışma görevlisi bulunabilir. Ki Cumhuriyet savcısı da çocuk hakkında gereken koruyucu-destekleyici tedbirleri çocuk hakiminden talep edebilir.
Eğer çocuk gözaltına alınırsa kolluk kuvvetlerinin çocuk biriminde tutulur. Bu durumda amaç yetişkinlerin tutulduğu bölümlerden ayrı bir yerde çocukların gözetim altında tutulmasıdır. Eğer bir çocuk yetişkinlerle beraber suç işlediyse soruşturma ve kovuşturma evresi ayrı yürütülmelidir. Gerekli görülen hallerde de genel yargılama bitene kadar çocuk hakkında yürütülecek yargılama bekletilebilir. Ancak iki davanın birleştirilmesi de mümkündür bu durumda çocuk mahkemeleri değil genel mahkemeler görevli olacaktır. Yetişkinlerden farklı olarak çocuklara zincir, kelepçe vb. aletler takılamaz. Elbette zorunlu görülen hallerde istisnai hükümler uygulanabilir.
Çocuğa yükletilen bir suçtan dolayı koşullar bulunuyorsa 3 yıl için kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilir. Eğer çocuk 15 yaşını doldurmamışsa ve CMK 171/2’deki hapis cezasının üst sınırı mevcutsa erteleme süresi 5 yıl olarak uygulanır. Suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanacak adli kontrol tedbirleri yetişkinlere göre ayrıca belirlenmiştir. Bu tedbirlerden sonuç alınmadığı takdirde çocuk hakkında tutuklama kararı verilebilir. Eğer çocuk 15 yaşını doldurmadıysa ve üst sınırı 5 yılı geçmeyen hapis cezasını gerektiren bir suç işlediyse tutuklama kararı verilemez. Çocuklar hakkında uygulanacak adli kontrol tedbirleri şu şekilde sıralanabilir:
- Belirlenen çevrenin dışına çıkamamak,
- Belirlenen yerlere gidememek,
- Belirlenen bazı yerlere gidebilmek,
- Belirlenen kişilerle ilişki kuramamak,
- Belirlenen kurum/kuruluşlarla ilişki kuramamak,
Çocuk Ceza Yargılamasında Kovuşturma Evresi
Soruşturma evresi bittikten sonra Cumhuriyet savcısı yeterli şüphe olduğuna kanaat getirirse iddianame hazırlar. İddianame görevli ve yetkili mahkemeye gönderilir ve mahkemenin kabulü ile kamu davası açılır. 5393 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 22. Madde ve devamı hükümlerinde çocuklar için yürütülecek kovuşturma evresinde neler yapılacağı düzenlenmiştir. Duruşmada hazır bulunacak kişiler şu şekilde sıralanabilir: Çocuk, veli, vasi, mahkemede görevlendirilen sosyal çalışma görevlisi, çocuğun bakımını üstlenen aile, kurumda yaşıyorsa kurum temsilcisi. Sosyal çalışma görevlileri PDR, psikoloji, sosyoloji, çocuk gelişimi gibi alanlarda eğitim veren kurumlardan mezun kişilerdir. Ancak uygulamada genel olarak çocuğun yanında pedagog eşlik eder.
Duruşmada çocuk hazır bulunuyorsa gerekli görülen hallerde duruşma salonundan çıkartılabilir. Yargılama sonunda şartlar taşınıyorsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı da verilebilir. Ancak çocuklar için denetim süresi yetişkinlere göre 2 yıl daha az olup 3 yıl olarak belirlenmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 253, 254, 255’de uzlaşma hükümleri düzenlenmiş olup suça sürüklenen çocuk için de uygulanmaktadır.
Koruma Tedbirlerinin Çocuklar İçin Uygulanma Biçimi
Çocuğun nakli sırasında yani yakalandıkları yerden karakola veya gözaltına alındığı karakoldan karşısına çıkarılacağı hakimin huzuruna götürülmeleri sırasında zincir, kelepçe ve benzeri aletler takılamaz. Ancak, zorunlu hallerde kaçmasının, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlüğü bakımından doğurabileceği tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli tedbirler alınacaktır. Gözaltına alınan çocuklar, kolluğun çocuk biriminde tutulacak, böyle bir bölüm yok ise yetişkinlerden ayrı bir yerde tutulacaktır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’muzda düzenlenen koruma tedbirlerinden olan adli kontrol kurumu ise suça sürüklenen çocuklarda sınırlı şekilde uygulanabilir. Yani çocuklar hakkında verilebilecek adli kontrol şekilleri yalnızca üç adettir. Bunlar; belirlenen çevre dışına çıkamamak, belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek, belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak şeklindedir. Soruşturma aşamasında yetişkin bireylerin bir müdafisinin olma zorunluluğu yokken çocuklar için bu duruma istisna getirilmiştir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 150/2. maddesine göre, hakkında soruşturma yürütülen çocuğa çocuğun istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilecektir.
Ceza hukukumuzda düzenlenen en ağır koruma tedbiri olan tutuklama kararı da çocuklar için yürütülen soruşturmalarda sınırlandırılmıştır. Normal şartlarda ‘’sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda’’ tutuklama kararı verilemez. Ancak Çocuk Koruma Kanunu ile getirilen sınır ile tutuklama tedbiri çocuklar için özel olarak düzenlenmiştir. Şöyle ki; 15 yaşından küçük çocuklar hakkında ‘’üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerden dolayı’’ tutuklama kararı verilemez. Yani 15 yaşından büyük çocuklar hakkında tutuklama kararı verilebilmesi normal şartlara tabi iken, 15 yaşından küçük çocuklar hakkında tutuklama kararı verilebilmesi için bu şart biraz daha zorlaştırılmıştır.

Çocuklar İçin Uygulanacak Cezanın Belirlenmesi
Hakim önüne gelen faile verilecek cezayı belirlerken TCK m.61’deki sıralamayı dikkate alır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi TCK’da yaş küçüklüğü kusurluluğu etkileyen bir sebep olarak düzenlenmiştir. Eğer somut olayda yaş küçüklüğü söz konusuysa, hakim tarafından TCK m.61’deki aşamalar takip edilerek ve çocuğun içinde yer aldığı yaş grubu dikkate alınarak verilecek cezadan TCK m.31 hükmü gereğince indirim yapılır.
TCK m.31 hükmüne göre yapılacak indirim, çocuğun suçu işlediği tarihteki yaşı dikkate alınarak gerçekleştirilir. Çocuk hakkında yaş tespiti işlemi yapılmışsa bu takdirde TCK m.31’in uygulanışı bakımından belirlenmiş olan gerçek yaş dikkate alınacaktır. Şimdi yazımızda da değindiğimiz yaş gruplarına göre yapılacak indirimleri inceleyelim:
- Fiili işlediği anda 12 yaşını doldurmamış birinci dönemde bulunan çocukların ceza sorumluluğu olmadığı için bu çocuklar hakkında hapis cezası uygulanamaz ancak hakim isterse çocuklara özgü güvenlik tedbirine hükmedebilir.
- Fiili işlediği sırada 12 yaşını bitirmiş ancak 15 yaşını doldurmamış olan ikinci dönemde yer alan çocukların, algılama ve irade yeteneğine sahip olmadıkları tespit edilirse bu çocukların ceza sorumluluğunun olmadığı kabul edilmiştir. Hakim bu durumda hapis cezasına hükmedemez ancak zorunlu olarak çocuklara özgü güvenlik tedbirine hükmeder.
- Yine bu dönemde yer alan fakat algılama ve irade yeteneğine sahip olduğu belirlenen çocukların ise ceza sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmektedir. Bu çocuklar hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren durumlarda 12 yıldan 15 yıla; müebbet hapis cezasını gerektiren durumlarda 9 yıldan 11 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yani süreli hapis cezalarının ise yarısı indirilir ve bu durumda her fiil için verilecek hapis cezası 7 yıldan fazla olamaz.
- 15-18 yaş grubunda bulunan çocukların ise ceza sorumluluğu tam kabul edilmektedir. Ancak cezalarında belirli bir oranda indirim yapılmaktadır. Buna göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren durumlarda 18 yıldan 24 yıla; müebbet hapis cezasını gerektiren durumlarda 12 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yani süreli hapis cezalarının ise üçte biri indirilir ve bu halde her fiil için tatbik edilecek hapis cezası 12 yıldan fazla olamaz.
Hapis ve adli para cezasının seçimlik olarak öngörüldüğü suçlarda ise, hakimin öncelikle cezanın türünü tespit etmesi gerekir. Burada hakim cezanın türünü tespit ederken ‘’çocuk hakkında hürriyeti kısıtlayıcı ceza ile özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirlere en son çare olarak başvurma’’ ilkesini göz önünde bulundurmalıdır. Bu sebeple çocuğun işlediği suçun cezası karşılığında kanunda hapis cezası ile adli para cezası seçimlik olarak öngörülmüşse hakim adli para cezasını tercih etmelidir.
Çocuklar İçin Uygulanacak Güvenlik Tedbirinin Belirlenmesi
Güvenlik tedbirleri tehlikeli suçlular hakkında cezaya alternatif veya ceza ile birlikte uygulanan bir tedbir türüdür. Failin tehlikeliliği ile orantılı olacak şekilde verilir. Esas amacı çoğunlukla failin rehabilitesi yani failin iyileşmesi olan, kanunla düzenlenen ve mahkemece hükmedilen yaptırımlardır. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri TCK yerine daha önce de adından bahsettiğimiz Çocuk Koruma Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu tedbirler:
- Danışmanlık: Çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunların çözümünde yol göstermeye yönelik tedbirdir. (ÇKK m.5/1-a)
- Eğitim: Çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak devamına; bu şekilde eğitim alması mümkün olmayan çocukların evde eğitim almalarına, özel eğitim almaları gereken çocukların eğitsel ihtiyaçları doğrultusunda ilgili eğitim kurumuna devamına, kendilerine, ailelerine, öğretmenlerine ve okul personeline; uzman personel, araç gereç sağlanmasına yönelik tedbirler ile çocuğun iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamu ya da özel sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine yönelik tedbirlerdir. (ÇKK m.5/1-b)
- Bakım: Çocuğun bakımından sorumlu olan kişinin herhangi bir sebeple görevini yerine getirememesi durumunda, çocuğun resmi veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden faydalandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine yönelik tedbirlerdir. (ÇKK m.5/1-c)
- Sağlık: Çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya sürekli tıbbi bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasına yönelik tedbirlerdir. (ÇKK m.5/1-d)
- Barınma: Barınma yeri olmayan çocuklu kişilere veya yaşamı tehlike altında olan hamile kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya yönelik tedbirlerdir. (ÇKK m.5/1-e)
Çocuk Yargılamalarında Görevli ve Yetkili Mahkemelerin Özellikleri Nelerdir?
Yetişkinlerin işlediği suçlar normalde asliye ceza mahkemelerinin görevine giren suçlardan ise, çocuklar aynı suçları işlediği takdirde bu suçlara ‘’Çocuk Mahkemeleri’’ bakar. Bu mahkemeler tek hakimlidir. Aynı zamanda buradaki duruşmalara Cumhuriyet savcısı katılmaz. Eğer yetişkinlerin işlediği suçlar ağır ceza mahkemelerinin görevine giren suçlardan ise, çocuklar aynı suçu işlediği takdirde bu sefer de ‘’Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleri’’ görevlidir. Çocuk ağır ceza mahkemeleri ise bir başkan ve iki üyeden oluşur. Buradaki duruşmalara Cumhuriyet savcısı da katılır. Çocuk ağır ceza mahkemelerinde yargılanan çocukların duruşmaları kapalı yapılır. Hüküm de kapalı duruşmada açıklanır.
Çocuk mahkemeleri ve çocuk ağır ceza mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde bu mahkemeler kurulup göreve başlayıncaya kadar, çocuklar hakkında soruşturma ve kovuşturma bu yerde bulunan Cumhuriyet Başsavcılığı ve görevli mahkemeler tarafından ÇKK hükümlerine göre yapılır. Bu durumda korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında tedbir kararları görevli aile veya asliye hukuk mahkemelerince alınır.
Yine çocuğun üstün yararı ilkesi göz önünde tutularak, çocuk mahkemelerinde verilen kararlara karşı Cumhuriyet savcıları kanun yoluna başvurabilirler. Çocuk mahkemelerinin yargı çevresi, kuruldukları il veya ilçenin mülki sınırları ile belirlenmiş olup, çocuk ağır ceza mahkemelerinin yargı çevresi, bulundukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adli yönden bağlı ilçelerin idari sınırlarıdır.
Çocuklar Yargılamalarında Diğer Önemli Düzenlemeler Nelerdir?
- Dava zamanaşımı; TCK’nın 66. maddesinin 1. fıkrasında dava zamanaşımı için belirlenen süreler, 2. fıkra hükmüne göre; 12-15 yaş grubu için yarısı, 15-18 yaş grubu için ise üçte ikisi olarak öngörülmüştür.
- Ceza zamanaşımı; TCK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasındaki ceza zamanaşımı için belirlenen süreler de, 2. fıkra hükmüne göre; 12-15 yaş grubu için yarısı, 15-18 yaş grubu için üçte ikisi olarak öngörülmüştür.
- Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 234/2. maddesi uyarınca, suç mağdurunun 18 yaşını doldurmamış olması, sağır ve dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede malul olması ve bir vekili de bulunmaması halinde, istemi aranmaksızın kendisi için bir vekil görevlendirilir.
- TCK’nın 50. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, daha önce hapis cezasına mahkum olmamak koşulu ile fiilli işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış veya 65 yaşını bitirmiş olanların mahkum edildikleri bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birisine (örneğin; adli para cezasına veya mağdurun uğradığı zararın tamamının tazminine) zorunlu olarak çevrilir.
- TCK’nın 51/1. maddesi uyarınca, fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış veya 65 yaşını bitirmiş kişiler bakımından ertelemenin üst sınırı 3 yıldır.
- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107/5. maddesi uyarınca, hükümlünün koşullu salıverilme süresinin hesabında, 15 yaşını doldurana kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün iki gün olarak dikkate alınır.
- Fiili işlediği sırada 18 yaşından küçük olanlar hakkında TCK’nın 53/1. maddesinde sayılan hak yoksunluklarına (örneğin; seçme ve seçilme hakkından yoksunluk) hükmedilemez.
- Çocuklar hakkındaki hapis cezaları, çocuk kapalı ceza evleri veya çocuk eğitim evlerinde infaz edilir. 18-21 yaş arasındaki hükümlülerin cezaları ise gençlik kapalı ceza infaz kurumlarında çektirilir.
- Çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezası ile hapis cezasından çevrilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezalar hapse çevrilemez. Tahsili için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca, bu kanun kapsamındaki suçlardan dolayı hükmedilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez. Ancak, bu hüküm 15 yaşını tamamlamamış çocuklar hakkında uygulanamaz.
- Suça sürüklenen çocuğun aynı zamanda akıl hastası olması halinde, 5237 sayılı TCK’nın 31. maddesinin 1. ve 2. fıkrası kapsamına giren çocuklar hakkında (Yani; 0-12 yaş grubu ve 12-15 yaş grubundaki çocuklar hakkında), çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır.
Yaş Küçüklüğü ile İlgili Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay CGK’nun 10.03.2015 tarihli, 2013/8-816 E. ve 2015/39 K.
Suç tarihinde 18 yaşından küçük olan sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan hükmedilen kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesi gereğince zorunlu olarak aynı maddenin birinci fıkrasında düzenlenen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
Suç tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olan sanığa verilen hapis cezası miktarı itibariyle kısa süreli olup, bu cezanın TCK’nın 50/3. maddesi gereğince zorunlu olarak aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevrilebilmesi için sanığın daha önce hapis cezası cinsinden mahkumiyetinin bulunmaması gerekmektedir.
Somut olayda sanığın sabıkasında yer alan para cezasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve hapis cezasına seçenek yaptırımlara ilişkin ilamların TCK’nın 50/3. maddesinin uygulanmasın engel oluşturmayacağı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte sanığın sabıkasında bulunan Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.03.2010 gün ve 22-300 sayılı ilamında, hırsızlık suçundan 10 ay hapis cezasına hükmedildikten sonra TCK’nın 50/1-c maddesi uyarınca 2 yıl süreyle meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla bir eğitim kurumuna devam etme tedbirine çevrilmiş, sanığın tedbire uymaması nedeniyle 26.10.2010 tarihinde 10 ay hapis cezasının tamamının infazına karar verilerek 27.09.2011 tarihinde de infaz edildiğinden TCK’nın 50/3. maddesinin uygulanmasına engel teşkil edeceği düşünülebilirse de, hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezası TCK’nın 50. maddesinin 1. fıkrasına göre seçenek tedbire çevrilen ancak seçenek tedbirin gereklerini yerine getirmeyen çocuk sanık hakkında hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilmeyerek, adli para cezası dahil TCK’nın 50. maddesinin 1. fıkrasında yer alan diğer seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinden, sanığın hapis cezası cinsinden mahkumiyetinin olmadığı kabul edilmelidir. Buna göre de, sanığa hükmolunan 3 ay 10 gün hapis cezasının TCK’nın 50. maddenin 3. fıkrası gereğince aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunludur.
Aksinin kabulü halinde yaşı küçük sanığın TCK’nın 50/1. maddesinde düzenlenen hapis cezasına seçenek yaptırıma uymaması nedeniyle hapis cezasının infazı yerine maddede belirtilen başka bir seçenek yaptırıma çevrilmesi gerekirken hapis cezasının tamamen infazına karar verilip infaz edilmesi suretiyle sanığın aleyhine bir işlem yapıldıktan sonra bu aykırılık devam ettirilerek sanığın sabıkasında yer alan bu ilam dikkate alınarak hakkında seçenek yaptırıma karar verilmemesi suretiyle ikinci kez aleyhe hukuka aykırı bir sonuç kabul edilmiş olacaktır.
Diğer taraftan kabule göre, 18 yaşından küçük olan sanık hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezası nedeniyle TCK’nın 53/4 maddesine aykırı olarak aynı maddenin 1. fıkrasında düzenlenen hak yoksunluğuna karar verilmesi da kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olan sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/. maddesi gereğince zorunlu olarak aynı maddenin 1. fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin ve suç tarihinde 18 yaşını doldurmamış olan sanık hakkında TCK’nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluğuna karar verilmeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
Yargıtay CGK’nun 21.06.2011 tarihli, 2011/6-70 E. ve 2011/89 K.
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında yaş küçüklüğü nedeniyle 5237 sayılı TCY’nin 31. maddesinin hangi fıkrasının uygulanması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
07.02.2006, 09.02.2006 ve 13.02.2006 olan suç tarihlerinde 15 yaşından küçük olup, 12-15 yaş grubunda yer aldığı anlaşılan sanık hakkında, yaş küçüklüğü nedeniyle 5237 sayılı TCY’nin 31. maddesinin 2. fıkrası yerine, 3. fıkrası ile uygulama yapılarak fazla cezaya hükmedilmiş olması yasaya aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 1412 sayılı CYUY’un 5230 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki hükmün, yaş küçüklüğü nedeniyle TCY’nin 31. maddesinin 2. fıkrası ile uygulama yapılmak ve Özel Daire kararındaki eleştiri bölümü de eklenmek suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
Yargıtay CGK’nun 19.04.2011 tarihli, 2011/6-79 E. ve 2011-54 K.
Nüfus kaydına göre 17.03.1991 doğumlu olup, yargılamaya konu hırsızlık suçunu işlediği 27.01.2006 tarihinde henüz 15 yaşını tamamlamamış olduğundan, 12-15 yaş grubunda yer alan sanık R.Ş.’nin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği tespit edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, öncelikle bu konuda rapor alınarak herhangi bir değerlendirme yapılmadan sanığın suç tarihinde 15 yaşını bitirmiş olduğu kabul edilerek hükümlülük kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, yerel mahkeme hükmünün belirtilen yasaya aykırılık nedeniyle bozulması yerine, Özel Dairece düzeltilerek onanmasına karar verilmesi isabetsizdir.
Sık Sorulan Sorular
TCK m.31 Nedir?
TCK m.31, Türk Ceza Hukukumuzda failin kusurluluğunu etkileyen sebeplerden biri olan yaş küçüklüğünü düzenlemektedir.
18 Yaşından Küçükler Cezaevine Girer Mi?
Suça sürüklenen çocuklar mahkeme tarafından yargılandıktan sonra belli bir hapis cezasına çarptırıldıklarında cezalarının infaz edilmesi için cezaevlerine girerler. Ancak çocuklar hakkındaki hapis cezaları, çocuklara özel olarak yapılan çocuk ceza evleri veya çocuk eğitim evlerinde infaz edilir. 18-21 yaş arasındaki hükümlülerin cezaları ise gençlik kapalı ceza infaz kurumlarında çektirilir. 12 yaşından küçükse sadece cezaevine girmez.
Suça Sürüklenen Çocuğun İfadesinin Alınması Nasıl Olur?
Suça sürüklenen bir çocuk kolluk kuvvetleri tarafından gözaltına alındıktan sonra ifadesi alınacağı sırada; çocuğun yanında sosyal çalışma görevlisi (örneğin; pedagog, psikolog, rehber öğretmeni) bulundurulabilir. Ayrıca müdafii bulunmayan şüpheli çocuğa, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.