Yanlış göz ameliyatı ve tazminat sorumluluğu esasında tipik bir malpraktis davasıdır. Göz tedavileri neticesinde malpraktis durumunda maddi ve manevi olarak kayba uğrayan kişiler açacakları maddi tazminat davası ile maddi zararlarının tazminini, görme bozukluğu dolayısıyla uğradıkları manevi zarar için de uygun bir miktar manevi tazminat talep edebileceklerdir. Yanlış göz ameliyatı yapılması sonucunda hekimlerin sorumluluğu bulunup bulunmadığı konusu zaman zaman gündeme gelmektedir. Göz tedavisi, muayenesi ve ameliyatı yapılması sürecinde uygulanacak yöntemlerin ve teşhisin doğru olması gerekmektedir. Aksi durumda yanlış yapılan bir göz ameliyatı, göz muayenesi hastada kalıcı veya geçici ciddi hasarlar kalmasına neden olabilir. Hasta yanlış yapılan ameliyat veya muayene sonrasında görme kaybı yaşayabilir veya kişinin başka türlü sağlık problemleri yaşaması söz konusu olabilir.
Tüm dünyada ülkelerin sağlık sisteminin bir sorunu olan hekim kusurları istatistiklere yansıdığında korkutucu sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Almanya’da yapılan bir araştırmada; her yıl 25.000 kişinin tıbbi hatalar nedeniyle öldüğü, bunlardan 10.000 ‘in servislerdeki hijyen eksikliğinden; 6000’i yanlış ilaç verilmesi veya hiç ilaç verilmemesinden; 2000 kişinin gereksiz röntgen çekilmesinin zararlı etkilerinden; 7000 kişinin ise anestezi, kadın doğum, cerrahi ve ortopedi gibi branşlardaki hatalı uygulamalardan öldüğü belirtilmektedir. İstatistiklere bakıldığında yanlış tıbbi uygulamaların sonuçlarının vahameti görülmektedir. Bu nedenle sağlık personelinin hatalı, yanlış uygulamaları nedeniyle devletin tazmin yükümlülüğü bulunmaktadır. Göz tedavileri sonrasında hekimin kötü veya yanlış uygulaması nedeniyle maddi veya manevi olarak zarara uğrayan kişilerin maddi ve/veya manevi tazminat dava açma hakkı bulunmaktadır.
Yanlış Göz Ameliyatı Nedir?
Halk arasında göz çizdirme olarak da bilinen lazer göz ameliyatı göz merceği ve retina gibi göz dokularının miyop, hipermetrop ve astigmat gibi kırma kusurlarının giderilmesi için uygulanan tedavi yöntemlerinden birisidir. Göz tedavilerinin önemli bir kısmını oluşturan refraktif cerrahi kapsamlı ve detaylı tetkikler içeren ve son derece dikkat gerektiren tedavilerdir. Göz çizdirme ameliyatı ya da göz lazer tedavisi uzman göz doktoru ile gerçekleştirilmekte, tedavi öncesi ve sonrası hastanın bilgilendirilmesi son derece önem arz etmektedir. Hasta göz lazer tedavisi öncesi hem muhtemel komplikasyonlar hem de tedavi süreci hakkında kapsamlı olarak aydınlatılmalıdır.
Lazer ile göz tedavilerinde göz doktoru olarak anılan uzman hekim hastayı tedavi, operasyonun başarı oranı ve tedavi sonrası uygulamalar hakkında kapsamlı olarak bilgilendirdikten sonra hastanın göz yapısına uygun olan lazer tedavisini uygulamalıdır.
Göz lazer tedavilerinde yanlış göze muamelede bulunulduğu dahi görülmektedir. Bu nedenle hasta öyküsü iyi alınmalı ve tedavi öncesi göz problemi ve tanımlaması, hastanın sağ ya da sol olarak nitelendirdiği gözün hekim ve sağlık çalışanı tarafından doğru anlaşılması ve kastedilen gözde ve tedavide mutabık kalınarak hata olmaksızın tıbbi müdahalenin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Nitekim refraktif cerrahinin uygulanması için hastanın uygun göz yapısını haiz olması gerekmektedir. Uygun göz yapısına sahip olmayan hastaya refraktif cerrahi uygulandığında tedavide endikasyon koşulunun yer almaması ve hatalı teşhis nedenleri ile bu tıbbi müdahale malpraktis konusu olabilmektedir.

Malpraktis Nedir?
Malpraktis, tıbbın kötü uygulanması, kötü hekimlik uygulamaları veya tıpta yanlış uygulamalar olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla, tıp bilimi ve mesleğinin gereklerine aykırı olarak yapılan tüm uygulamalar malpraktis olarak adlandırılmıştır. Malpraktis kapsamına giren haksız eylemlerin kasıtlı veya taksirle gerçekleştirilmesi mümkündür. Malpraktis kavramıyla örtüşen tıbbi hata hekimin tıp mesleğini icra etmesi ve bilimin kural ve geleneklerine uymaması sebebiyle hatasının insan sağlığına veya hastanın hayatına zarar vermesidir. Tıbbi hata bilgisizlik, deneyim veya beceri eksikliği, dikkatsizlik veya ilgisizlik sebebiyle oluşmuş olabilir.
Tıbbi hatalar, aydınlatma kurallarının ihlalinde, teşhiste veya tedavi yönteminin belirlenmesinde ya da belirlenen yöntemin uygulanmasında ortaya çıkabilmektedir. Doktor tarafından hastaya uygulanan bir tedavi protokolünün hukuka uygun sayılabilmesi için tıp bilimi ve tıp mesleğinin kurallarına uygun olması zorunludur.
Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu Kararlarına (2004-2005) göre tıbbi hataların uzmanlık dallarına göre dağılımına bakacak olursak;
Uzmanlık Dalı | % |
---|---|
Kadın Doğum | 23.8 |
Ortopedi | 14.6 |
Genel Cerrahi | 8.8 |
Pediatri | 5.4 |
Nöroşirürji | 4.6 |
Dahiliye | 4.6 |
Diş Hekimliği | 4.2 |
Anestezi | 2.3 |
Pratisyen Hekim | 2.3 |
Göz Hastalıkları | 1.9 |
2002 yılında yapılan ve Adli Tıp Kurumu raporlarına dayanan araştırmaya göre tıbbi hataların kusur nedenlerine bakacak olursak;
Tanı Yetersizliği (Eksik Araştırma, Yanlış Değerlendirme) | %51.6 |
---|---|
Tedavi ve Takip Yetersizliği (Araç ve Metod Seçimi, Hatalı Tedavi, Özensizlik) | %38.5 |
Diğer kusurlar (Bozuk Cihaz, Kalitesiz Malzeme, Aydınlatmama vb. ) | %9.9 |
Yanlış Göz Ameliyatı Nedeniyle Özel Hukuk Bakımından Tazminat Sorumluluğu
Sağlık personelinin hatalı tıbbi uygulama nedeniyle sorumluluğu esas itibarıyla iki nedene dayanır. Sözleşme veya haksız fil. Kural olarak sorumluluk esas itibarıyla sözleşme sorumluluğudur. Bununla beraber, bir sözleşmenin olmadığı hallerde, haksız fiil sorumluluğu söz konusu olacaktır. Esasen hastanın ve vücut bütünlüğüne yönelik müdahalelerde, sözleşmeye aykırı zarar verici her türlü davranış aynı zamanda haksız fiil oluşturur. Bu nedenle, hasta sağlık personeline karşı dava açacağı zaman, sözleşme veya haksız fiile dayanabilir. Sözleşmenin varlığı halinde de sağlık personelinin eylemi aynı zamanda bir suç oluşturuyorsa, haksız fiil sorumluluğu olabilir.
Doktorun tıbbi müdahalesi sonucunda hastanın zarar görmesi durumunda doktorun kamuda veya özelde çalışmasına göre açılacak tazminat davasında görevli mahkeme değişmektedir. Bağımsız çalışan doktorlar bakımından tazminat davası vekalet sözleşmesi kapsamında özel hukuk hükümlerine göre açılmalıdır. Doktor ile hasta arasında vekalet sözleşme ilişkisinin bulunmadığı durumlarda doktorun haksız fiil hükümlerine göre sorumluluğuna gidilebilir. Tazminat sorumluluğunun şartlarına bakacak olursak;
- Hukuka Aykırılık: Bir sözleşme ilişkisinin varlığı durumunda, hukuka aykırılık, sözleşmenin ihlali şeklinde kendisini gösterir. Buna karşılık haksız fiil ilişkisindeki hukuka aykırılık, “başkalarının gerek malvarlığı gerekse şahıs varlığı değerlerine zarar vermeyi yasaklayan bir hukuk normunun ihlalini ifade eder. Bir hukuka uygunluk sebebinin bulunması halinde tazminat istenemez. Haksız fiillerde hukuka uygunluk sebepleri Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bunlar, zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hallerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.
- Kusur: Hekimin sözleşme nedeniyle sorumluluğuna gidilebilmesi için sözleşmenin ihlalinin yanı sıra kusurlu da olması gerekir. Aynı şekilde, haksız fiil sorumluluğu için de kusur aranır. Kusur, “hukuk düzeni tarafından hoş görülmeyip kınanan davranış biçimidir. Kusur, kast veya ihmal şeklinde olabilir. Kast, endikasyon bulunmayan hallerde, ücret alabilmek amacıyla hareket ediliyorsa, hekimin sorumluluğu kasttan dolayı olacaktır. İhmal ise özen eksikliği anlamına gelmektedir. İhmalin belirlenmesinde, somut olayın şartları ile ortalama bir hekimin göstermesi gereken özen esas alınır. İhmalin değerlendirilmesinde, ayrıca, tıbbi müdahalenin zorluğu ve tehlikesi de gözetilir. İhmalin tespitinde, hekimin kişisel mazeretleri göz önünde tutulmaz. Örneğin, hekimin hasta fazlalığı veya yorgun olması gibi bir gerekçe kabul edilmez.
- Zarar: Sözleşme ihlaline veya haksız fiile rağmen bir zarar meydana gelmemişse artık hekimin sorumluluğuna da gidilemez. Zarar, maddi veya manevi zarar şeklinde gerçekleşebilir. Haksız fiil halinde, doğrudan zararlar tazmin edilirken, yansıma zararlar (yakınların etkilenmesi gibi) tazmin edilmez. Dolaylı zararlar ise tazmin edilebilir. Yansıma zararların tazmin edilmemesi kuralının iki istisnası vardır: Destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat.
- Nedensellik Bağı: Sözleşmenin ihlali veya haksız fiil ile meydana gelen zarar arasında bir neden-sonuç ilişkisinin kurulabilmesi gerekir. Hekimin, sadece özen yükümlülüğünü ihlal etmesi sorumlu tutulması için yeterli değildir. Bu yükümlülüğün hastanın yaralanmasına veya ölümüne yol açmış olması gerekir. Bir başka deyişle hekimin özen yükümlülüğüne aykırı icrai veya ihmali hareketi ile meydana gelen netice arasında bir nedensellik ilişkisi bulunmamalıdır.
Yanlış Göz Ameliyatı Sebebiyle Maddi Ve Manevi Tazminat Talebi
Tazminat sorumluluğunun söz konusu olduğu hallerde hekim, hastasına tazminat ödemek durumunda kalabilir. Tazminat miktarının belirlenmesi bakımından hekimin sorumluluğunun kaynağının, sözleşmeye veya haksız fiile dayanmasının önemi yoktur. Borçlar Kanunu’nun 114. maddesi gereğince, haksız fiil sorumluluğunu düzenleyen hükümler sözleşme sorumluluğuna da kıyasen uygulanır. Yanlış göz ameliyatı uygulanması durumunda talep edilebilecek tazminat taleplerine bakacak olursak;
- Maddi Tazminat: Hastanın hatalı tıbbi müdahale nedeniyle uğradığı zararların başında maddi zararlar gelir. Bu zararların karşılanması amacıyla ödenen tazminata da maddi tazminat adı verilir. Maddi tazminata hastanın hatalı tıbbi müdahale nedeniyle yapmak zorunda kaldığı masraflarına karşılık olarak hükmedilir. Örneğin, tedavi ilaç masrafları, ameliyatın masrafı, yeni bir rehabilitasyon masrafları, ameliyatın masrafı, çalışamamadan kaynaklanan zararlar, kazanç kaybı, hastanın erken taburcu edilmesi ve teşhiste gecikilmesi sonucu, fazladan yapılan masraflar, tıbbi müdahale nedeniyle işyeri kapatılmışsa bundan kaynaklanan zararlar, yapılan tetkiklerin ücretleri, yol, taksi masrafları gibi.
- Manevi Tazminat: Türk Borçlar Kanunu ölüm ve bedensel zararlardan kaynaklanan manevi tazminat düzenlenmektedir. Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Yanlış göz ameliyatı sonrasında kişiler manevi tazminat talebinde bulunabilir.
Yanlış Göz Ameliyatı Nedeniyle İdare Hukuku Bakımından Tazminat Sorumluluğu
İdarenin hukuki sorumluluğu, kişilere lütuf ve atıfet duygularıyla belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip olmayıp; demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur. İdare hukukunda tazminat sorumluluğu denilince, hizmet kusuru nedeniyle idarenin tazminat sorumluluğu anlaşılır. Hizmet kusuru teşkil eden haller, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesidir. Bu kapsamda yanlış veya hatalı tedavi teşhis durumlarında idarenin tazmin sorunluluğu doğmaktadır. Yanlış göz ameliyatı nedeniyle zarara uğrayan kişi veya kişiler idare mahkemesine dava açarak zararlarının tazmin edilmesini talep edebilirler.
Kamuya bağlı olarak çalışan yani devlet hastanelerinde, aile hekimliklerinde, üniversite hastanelerinde çalışan doktorlara karşı malpraktis nedeniyle açılacak davalarda husumet idareye yöneltilmeli ve idare mahkemesinde dava açılmalıdır. Bu davalarda davalı olacak idaredir. İdare, hekimin kusurlu bulunması sebebiyle tazminat ödemek durumunda kalırsa hekime rücu eder.
İdare mahkemesinde yanlış göz ameliyatı sebebiyle tazminat davası açılması için zarara konu eylemin öğrenilmesinden itibaren bir yıllık ve azami beş yılık zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Zararın öğrenilmesiyle beraber hasta veya hasta yakını, idareden zararın tazminini talep etmelidir: “İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler (İYUK 10/1). Otuz gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır (İYUK 10/2). Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir. Bu süre içerisinde iptal değil tam yargı davası açılması gerekir.
Sürenin başlangıcı bakımından zararın doğmasına neden olan eylemin idarenin öğrenildiği tarih esas alınmalıdır. Eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar ise bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra yapılan inceleme ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabilmektedir. Bu itibarla, idari eylemlerin neden olduğu bedensel zararlarda; yasada öngörülen sürenin, kesin sağlık raporunun öğrenilmesi üzerine işlemeye başlatılması gerekir. Danıştay’a göre, sağlık hizmetinin kusurlu işletildiğinin G… Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin raporuyla ortaya çıktığı dikkate alındığında; davacıların, uğradıklarını ileri sürdükleri zararı doğuran idari eylemi en erken öğrenebileceği bu tarihten itibaren bir yıllık süre içerisinde; idareye başvurabilme olanağı bulunduğundan doğrudan idare mahkemesinde açılan davada, dava açma süresinin geçirilmiş olduğundan söz etmek olanaksızdır. Benzer başka kararlarda da;
- Davacıların oğlunun tıbbi müdahale sonucu hayatını kaybettiği tarih değil, sağlık çalışanları hakkında soruşturma izni verilmesi tarihinin,
- Hekimler hakkında savcılık tarafından verilen takipsizlik kararı tarihinin,
- Ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporu tarihinin,
- Hastane tarafından düzenlenen sağlık raporu tarihinin,
- Asliye hukuk mahkemesinin husumet yokluğu nedeniyle verdiği davanın reddine dair kararın kesinleştiği tarihin,
- Hekim hakkında açılan ceza davasında verilen kararın kesinleştiği tarihin esas alınması gerektiğine karar vermiştir.

Yanlış Göz Ameliyatı Sebebiyle Tazminatın Zamanaşımı
Zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. Tazminat talebi için zararın varlığının öğrenilmesi zamanaşımının başlaması için yeterli olup, ayrıca zararın kapsam ve miktarının öğrenilmesi, zamanaşımının başlaması için bir koşul olarak aranmamaktadır.
- Vekalet sözleşmesine davalı olarak hekimin sorumluluğu söz konusu olduğunda, zamanaşımı süresi beş yıldır. Bu süre zararın varlığının öğrenildiği andan itibaren başlar.
- Eser sözleşmelerinde TBK 147/6 gereğince 5 yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. Hekimin ayıplı ifası halinde ise TBK madde 478 gereğince, teslim tarihinden itibaren başlayarak, iki yılın; hekimin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır.
- Haksız fiil sorumluluğu durumunda üç ayrı zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak olan iki yıllık kısa süreli zamanaşımı; filin işlendiği tarihten’ itibaren işleyecek on yıllık kesin süreli zamanaşımı ve filin aynı zamanda suç oluşturduğu durumlarda uygulanacak olan ceza davası zamanaşımı süreleridir.
- İdarenin sorumluluğu kapsamında zarara konu eylemin öğrenilmesinden itibaren bir yıllık ve azami beş yılık zamanaşımı süresi bulunmaktadır.
Yanlış Göz Ameliyatı ve Tazminat Sorumluluğu Hakkında Yargıtay Kararları
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 27.01.2014 T. 2013/4758 E. 2014/1897 K. Sayılı kararı;
Davacı, göz ameliyatı neticesinde görme bozukluğunun daha da arttığından bahis ile uğradığı maddi ve manevi zararın tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır. Davalılar davanın reddini dilemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76. md.; 6100 sayılı HMK. 33. md.). Dava, davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır ( B.K. 386, 390 md ). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (B.K. 390/II ). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (B.K. 321/1 md). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir (Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçektende mesleki bir işgören doktor olan vekilden, ona güvenen muvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.