Şehit sayılma ifadesi zaman zaman karşımıza çıkmakta, şehit sayılmadı gibi ifadeler duymaktayız. Vatani görevlerini yapan askerlerin, kolluk görevlerini yerine getiren polislerin veya görevlilerin görev esnasında vefat etmeleri halinde vicdani bakımdan şehit sayılacakları tartışmasızdır. Ancak burada şehit sayılma ifadesi ile kast edilen anlam hukuki açıdan şehit sayılma işlemidir. Yürürlükte olan kanunlarımız bakımından şehit ve gazi sayılmanın şartları, kimlerin şehit ve gazi sayılıp sayılamayacağı açık bir şekilde ifade edilmemiştir. Bu durum nedeniyle zaman zaman vazife malullüğü hükümler uygulanmamakta ve maaş bağlanmayarak mağduriyetler meydana gelmektedir.
İç hukukumuzda “Şehit” tanımını açıkça yapan bir düzenleme bulunmamaktadır. Şehit kavramının geçtiği yasalar 1325 Tarihli Askerî Tekaüt ve Maaş Kanunu, 5434 Sayılı T.C Emekli Sandığı Kanunudur. Fakat bu kanunlarda da tam olarak şehit sayılmaya ilişkin hükümler mevcut değildir. Kanunlarımızda şehit sayılma veya gazi sayılanların genelde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yahut Sosyal Güvenlik Kurumu kabul etmediğinde mahkeme kararıyla haklarında vazife malullüğü aylığı bağlananlar olduğu anlaşılmaktadır. Yani şehit sayıldı ya da gazi sayıldı şeklinde bir haber gördüğünüzde düşünülmesi gereken 5534 ve 5510 sayılı kanunlar ile 2330 – 3713 sayılı kanunlar gereği haklarında vazife malullüğü hükümleri uygulananlar olarak algılanmalıdır. Şehit sayılmadı ya da gazi sayılmadı şeklinde işittiklerimizi haklarında vazife malullüğü hükümleri uygulanmayanlar yani kendilerine ya da yakınlarına maaş bağlanmayanlar olarak algılamalıyız.
Şehit Kime Denir?
TBMM’nin 927 Sayılı yorum kararı ile 4992 sayılı Kanuna ek 5107 sayılı Kanunun 2’nci maddesinin tefsirine lüzum ve zaruret olmadığına dair Heyeti Umumiye kararı mevcuttur. Bu kararlarda, harpte veya eşkıya müsademesinde her nevi düşman silahı tesiri ile derhal vefat edenler ile harpte yaralanıp tedavi sırasında veya icra olunan cerrahi ameliyat neticesinde vefat edenlerin şehit sayılacağı belirtilmiştir. Yukarıda MSY 439-1(A) MSB Şehitlik Yönergesinin 2’nci bölüm 4’üncü maddesinde ;
“Şehitliklere; kimlerin defnedileceği belirlenirken dolaylı olarak kimlerin şehit olarak Kabul edileceği de açıklanmıştır. Bunlar:
- Harpte fiilen ateş altında ölenler, ya da yaralanıp tedavisi sırasında bu yaranın sebep ve tesiri ile ölenler veya geride bulunulup da, düşman silahlarının tesiriyle ölenler ya da yaralanıp tedavi sırasında bu yaranın sebep ve tesiriyle ölenler,
- iç güvenlik görevlerinde (Disiplinsizlik ve ihmali görülenler hariç) veya terör ve anarşi ile mücadelede ölenler ya da yaralanıp tedavi sırasında bu yaranın sebep ve tesiri ile ölenler,
- Eğitim, atış, tatbikat, manevra gibi görevleri yapan asker kişilerden; görev yaptıkları sırada veya yetkili makamlarca görevlendirilmeleri nedeniyle, sabit görev yerlerinden ayrıldıktan sonra, vuku bulan bir olayda ölenler veya yaralanıp da sonradan bu yaranın sebep ve tesiriyle ölenler,
- Kaçakçılığın men ve takibinde fiilen çatışma sırasında ölenler, ya da yaralanıp tedavi sırasında bu yaranın sebep ve tesiriyle ölenler,
- Hudut emniyet hizmetlerinde iken silahlı çatışma sırasında veya hudut emniyet hizmetinin ifasına yönelik diğer faaliyetler sırasında kaza ve olaylarda ölenler ya da yaralanıp tedavi sırasında bu yaranın sebep ve tesiriyle ölenler, (Disiplinsizlik ve ihmali görülenler hariç)
- Ailesi arzu ettiği takdirde, ölen MSB’ları, orgeneraller ve oramiraller,
- Türk Silahlı Kuvvetleri Mensubu veya Türk Silahlı Kuvvetleriden ayrılanlardan (emekli, istifa vb.) daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri Mensubu olmaları gerekçesiyle terör eylemlerine muhatap olarak ölenler,
- Herhangi bir askeri tesis, kışla ve binanın vs. yangın, sel, deprem, heyelan, Çığ gibi doğal afetlere maruz kalması nedeniyle ölenler,
- Hangi meslek sınıfından olursa olsun; vazifeli olarak askeri uçak veya askeri maksatla kullanılan uçak, helikopter, gemi ve denizaltının herhangi bir sebep ve etki ile düşmesi, batması, infilak etmesi sonucu bu vasıtalarda bulunanlardan ölenler (Disiplinsizlik ve ihmali görülenler hariç),…’’ hükmünü içermektedir.
Kısaca şehit sayılacak haller; harp, iç güvenlik, eğitim, atış, tatbikat, manevra, kaçakçılığın men ve takibi gibi görevler esnasında veya doğal afet nedeni gibi şartlar altında veya bu görev ve şartların sebep ve tesiri ile meydana gelmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Vazife Malullüğü Nedir?
- 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 47.maddesinde vazife malullüğü
“Sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu kapsamdakilerin malullükleri;
- Vazifelerini yaptıkları sırada,
- Vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden,
- Kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken,
- İdarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında,
- İşyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malullüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denilmektedir.
Vazife malullükleri;
- Keyif verici içki ve her çeşit maddeler kullanmaktan,
- Mevzuat ve emir dışında hareket etmiş olmaktan,(2)
- Yasak fiilleri yapmaktan,
- İntihara teşebbüsten,
- Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlama veya zarar verme amacından, doğmuş olursa bunlara uğrayanlar hakkında vazife malullüğü hükümleri uygulanmaz.
Yürürlükteki mevzuat hükümleri dikkate alındığında, kamu görevlilerinin (erbaş ve erler dahil) malul hale gelmeleri veya hayatlarını kaybetmelerine neden olan olay veya kazanın niteliğine, bu olay ve kazaların oluşmasına neden olanların amaçlarına ya da meydana geliş yer ve zamanına göre, farklı adlar ile anılan vazife malullüğü; “Normal vazife malullüğü”, “TSK vazife malullüğü”, “Harp malullüğü”, “2330 sayılı Kanun kapsamında vazife malullüğü” ve “3713 sayılı Kanun kapsamında vazife malüllüğü” olmak üzere sınıflandırılmaktadır.
- 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 44.maddesinde ise malullük
“Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arizalar veya duçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak duruma giren iştirakçilere malul denir ve haklarında bu kanunun malullüğe ait hükümleri uygulanır.” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunun 44.maddesinde tanımlanmış olan malullük;
İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;
- Vazifeleri dışında kurumların verdiği her hangi bir kuruma ait başka işleri yaparken bu islerden doğmuş olursa;
- Kurumların menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken o işten doğmuş olursa (Maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartıyla);
- Fabrika, atölye ve benzeri iş yerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa; Buna “Vazife Malullüğü” ve bunlara uğrayanlara da “Vazife Malulü” denir diyerek şartları belirlenmiştir.
Aynı Kanunun 56.maddesinde
“Muvazzaf, yedek ve gönüllü erlerin silah altında bulundukları esnada veya celp ve terhislerinde (serbest sevkler dahil) sevkleri sırasında, Yedek Subay okulu öğrencilerinin gerek okulda, gerek okuldan evvelki hazırlık kıtasında vazife malulü olmaları halinde, kendilerine, öğrenim durumlarına göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde tespit edilen giriş derece ve kademe tutarlarının, daha önce Devlet Memuriyetinde bulunmuş olanlardan kazanılmış hak aylıkları veya emekli keseneğine esas aylıkları, sözü edilen giriş derece ve kademe tutarının üzerinde olanlara bu aylıkları emeklilik gösterge tablosunda karşılığı olan derece ve kademe tutarının, %70’i üzerinden aylık bağlanır. Bu suretle bağlanacak aylıklarına, maluliyet derecelerine göre, 55’inci maddede gösterilen nispetlerde zam yapılır. Askerlik vazifesini veya yedek subaylık hizmetini başkasının yerine yaptığı anlaşılanlara aylık bağlanmaz.” hükmü ile bağlanacak aylık oranı ve zam oranı hükme bağlanmıştır.
Vazife Malulü Sayılma ve Tespiti
Kamu görevlisinin vazife malulü sayılabilmesi için vazife malullüğünün kurul tarafından tespit edilmesi gerekmektedir. Bu kurul ilgili Kurum tarafından kurulur. Kurul, Vazife Malullüğü Tespit Kurulu (https://www.sgk.gov.tr/) adını alır ve vazife malullüğü durumu bu kurul tarafından karara bağlanır. Tespit işlemleri 5510 SSGSSK, SSİY, Kamu Görevlilerinin Maluliyet İşlemleri Hakkında Tebliğ hükümlerine göre yapılmaktadır.
Vazife malullüğünün tespitinin yapılması adına gerekene belgeler, vazife malullüğüne neden olan olayın niteliklerine göre değişmektedir. Örneğin “Malullüğün, vazifelerini yaptıkları sırada meydana gelmesi halinde” istenecek belgeleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Görev belgesi, görev veya emir sözlü olarak verilmiş ise; bu görev veya emri veren yetkiliye ait görev veya emir verdiğine dair yazılı, imzalı beyanı,
- Olay yeri tespit tutanağı,
- Kıta mazbatası ve durum belgesi,
- Görgü tanıkları ifade tutanakları,
- İlk müdahale raporu,
- Görülen tedaviler ve kullanılan istirahat raporları sonunda, Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek kesin işlemli sağlık kurulu raporu,
- Ölüm halinde; ölü muayene ve otopsi raporu,
- Adli ve idari tahkikat raporu,
- İlgili kurum tarafından tanzim edilen harcırah ödenip ödenmediğine dair belge,
- Güzergah krokisi, belgelerinin gönderilmesini Kurum ilgili kamu idarelerinden ister.
Bedensel Zarara Uğramış Ancak Malul Sayılmayanlar Neler Yapabilir?
- Öncelikle, asker kişilerin vazife malullüğü hâlinde, verilecek maluliyet kararlarında, sağlık durumlarını tespitinde kullanılmakta olan TSK, JGK ve SGK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’nin Hastalık Listesi ile Sınıflandırma veya Branş Belirleme Çizelgeleri’nin güncel halde tutularak tıbbi ölçümler bakımdan uygulanabilir halde bulundurulmasının
- Sakatlığı veya uzuv kaybı malul olmasına yetecek kadar olmayan ancak bedensel arızası sebebiyle tekrar çalışma hayatına katılması veya günlük faaliyetlerini sürdürmesi aşırı derecede zorlaşan kişilere; tespit edilecek “yeni kriterlere” (örneğin çalışma gücü kaybı %40’ın üzerinde olmak) göre “orantısal olarak yardım” 615 (çalışma gücü kaybı oranına paralel olacak şekilde) yapılmasının
- Halen uygulamada malul sayılmayan gazilere, “Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümlerince; Kamu kurum ve kuruluşlarının açık iş taleplerinin karşılanması için gönderilecek listelerde Kurum tarafından malul sayılmayan gazilere (Terörle mücadele sırasında malul sayılmayacak şekilde yaralananlar) öncelik hakkı tanınmaktadır. Bu uygulamaya benzer şekilde “özel sektör alanında da işe alımlarda” da bu kişilere öncelik verilmesine yönelik mevzuat değişikliğinin yapılmasının, uygun olacağı değerlendirilmektedir. Böylece vazifenin tesiriyle yaralanmış kişilerin mağduriyetlerinin bir miktar önüne geçilebileceği öngörülmektedir.
İşe Gidiş ve İşten Dönüş Sırasında Malullük Meydana Gelmesinde Neler Yapılabilir?
Kamu görevlisinin işe geliş ve işten dönüş sırasında vazife malulü sayılabilmesi için maluliyete sebep olan olayda taşıtın idarelerince sağlanmış olması zorunlu olması kuralının; göreve gidiş ve geliş için araç planlanmayan veya ulaşım imkânı olmayan yerler bakımından mutlak şekilde aranmamasının ve ayrıca kamu görevlisinin taşıt sağlanamadığı durumlarda zorunlu olarak yürümesi gereken durumları da kapsayacak şekilde fıkranın yorumlanmasının daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Meydana gelen kazadaki taşıtın idarece sağlanmış olması kuralının tereddütsüz uygulanabilmesi için idare tarafından kamu görevlisine görev yeri ile evi arasında kullanabileceği bir taşıt tahsis edilmiş olmalıdır. Amacı iş yerine gelmek olan kamu görevlisine taşıt sağlanmamış olması durumunda kamu görevlisinin değil idarenin kusurunun bulunduğu değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda; asker kişinin, idarece taşıt sağlanmaması/sağlanamaması sebebiyle işyerine gidişi ya da dönüşü esnasında kazaya uğrayabilme ihtimali bulunduğundan kanımızca; taşıtın işverence sağlanmış olması şartının meydana gelmiş olan her olayın kendi özelliğine göre ele alınarak sonuca ulaşılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Kamu görevlisinin çalıştığı kurum tarafından yolculuk masrafları karşılanarak idareye ait bulunmayan herhangi bir taşıt ile başka bir yere görevlendirilmesi durumunda meydana gelen malullüğün de vazife malullüğü olarak kabul edilmesi hakkaniyete uygun sonuçlar doğuracaktır.
Örnek vermek gerekirse, Asıl görev yeri İzmir olan birisinin mesleki kurs maksadıyla Ankara’ya görevlendirilmesi, bindiği otobüste kazaya uğrayıp malul duruma gelmesi halinde kişinin vazife malulü sayılması daha hakkaniyetli sonuçlar verecektir.
Yukarıda ifade edildiği ve bilgilerden çıkarılacağı üzere şehitlik ve gazilik kavramları kanunlar ile tam bir anlama kavuşturulmamış Vazife malulüyeti kavramı farklı kanunlar içerisinde kendine yer bulmuştur. Hal böyleyken Sosyal Güvenlik Kurumu ilgili kanun maddelerinin yorumlanması ve uygulanmasında zaman zaman hataya düşmektedir. Ortadaki bu hatayı kaldırmak adına hak sahiplerinin kanunla belirtilen sürelere uyarak dava açma hakkı doğmakta ve haklarını süresinde kullanmadıkları halde ise bu hak ortadan kalkmaktadır.
Bu hatalı işlem sonrasında işlemin iptali davası ve maddi-manevi zarara uğrayan kişilerin bu zararının tazmini için süresi içerisinde tam yargı davası açması gerekmektedir.
Şehit Sayılma ve Gazi Sayılma İptal Davası
İdareye karşı açılabilecek davalar bakımından Anayasa’nın 125.maddesinde geçen “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” ifadesi ile hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk fark etmeksizin meydana gelen zararların giderilebileceği anlaşılmaktadır.
İdarenin herhangi bir işlemi, eylemi veya ihmali nedeniyle maddi ve manevi zarara uğrayan kişinin zararının tazmin edilmesi amacıyla açılan idari dava türüne tam yargı davası denir.
Tam yargı davası, idari işlemden kaynaklanan bir zararın tazminine dayanıyorsa iptal davasıyla açılabilir veya açılan iptal davası kesinleşmesinin ardından ayrı olarak açılabilir.
İlgili konu bakımından görevlerini ifa ederken kışla içerisinde, operasyon sırasında ölen veya yaralananların açacağı dava tam yargı davasıdır. Tam yargı davası açılarak şehit veya gazi sayılmama işleminin iptali ve madde-manevi zararın tazmininin isteneceği bazı davaları şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Askerlik görevini yerine getirirken askerin intihar etmesi
- Kışla içerisinde askerlik görevinin yerine getirilmesi nedeniyle yapılan faaliyetler
- Askerlik görevi sırasında asker arkadaşı tarafından yaralanma, hayatın kaybedilmesi
- Operasyona gidip gelirken trafik kazası yaşanması
Bu örnekler daha genel olup hayatın akışı içerisinde çok daha fazla sayıda olayla karşılaşılabilmektedir.
Yaşamını Yitiren Kişilerin Şehit Sayılmaması Durumunda Ne Yapmalıdır?
Askerlik hizmetini ifa ederken vefat eden kişilerin şehit sayılıp sayılmaması son derece önemli bir konudur. Vefat durumunda aileleri öncelikle Milli Savunma Bakanlığı’na noter vasıtasıyla talepname göndererek tazminat talep etmesi veya yazılı başvurusu yapması gerekir. Sonrasında ret yazısı veya 30 gün içinde cevap verilmemesi üzerine Ankara İdare Mahkemesi Başkanlığı’na iptal davası açılmalıdır. Şehit sayılmama işlemlerine karşı açılan iptal davalarına örnek vermek gerekirse;
- Askerlik hizmeti yaparken görevi sırasında geçirdiği trafik kazası sonucu vefat eden Jandarma erinin şehit sayılması mümkün görülmemiştir.
- Mesai saatinde, aynı birlikte görevli askerin kasti eylemi sonucu silahla vurularak öldürülen astsubayın şehit sayılması mümkün görülmemiştir.
- Nöbet hizmeti esnasında asker arkadaşının taksirli fiili sonucu vefat eden erin şehit sayılması mümkün değildir.
- Askerlik görevini yaparken, karbon monoksit zehirlenmesine bağlı solunum yetmezliği sebebiyle yaşamını kaybeden-davacının yakını-müteveffa erin şehit sayılmaması ve şehit mezarı yaptırılmaması işlemi hukuka uygundur.
- Hudut birliğinde görevli olmakla birlikte, bir askeri aracın devrilmesi sonucu vefat eden erin, mevcut mevzuat hükümleri karşısında şehit sayılabilmesi mümkün değildir.
Şehit Sayılma ve Gazi Sayılma İşlemleri Emsal Kararlar
Ankara 10. İdare Mahkemesi E:2002/804, K:2002/1433
- Şehit Sayılma ve Gazi Sayılma İşlemleri
Polis memuru olarak görev yapan davacının, görevi başında iken geçirdiği trafik kazasında yaralandığından bahisle 2330 sayılı Yasa uyarınca nakdi tazminat ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Ankara 10. İdare Mahkemesi 7.11.2002 günlü, E:2002/804, K:2002/1433 sayılı kararıyla; 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, Yasanın amacının, barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men takip ve tahkikle görevli olanların bu görevinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya sakat kalmaları halinde ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerinin saptanması olarak belirlendiği, buna göre Yasa’nın amacının sayılan görevlerin yerine getirilmesi sırasında meydana gelen ölüm ve yaralanma durumlarında tazminat ödemek olduğu, bu nedenle görevlerin başlangıcından sonuna kadar geçen bütün süreyi ve görevin bütün aşamalarını kapsadığı, bu bağlamda, iç güvenlik ve asayişin sağlanmasıyla görevli olan Emniyet Teşkilatı mensuplarının, görevleri başında geçirdikleri trafik kazası sonucunda yaralanmaları ve sakat kalmaları durumunda nakdi tazminat ödenmesi gerekeceği, olayda, trafik polis memuru olan davacının yol kavşağında trafiği düzenleme görevini ifa ettiği sırada bir kamyonun çarpması sonucunda yaralandığı, olay nedeniyle kendisine nakdi tazminat ödenmesi için yaptığı başvurusunun görevin iç güvenlik ve asayişe özgü bir nitelik taşımadığından bahisle dava konusu işlemle reddedildiği, trafik polisi olan davacının yürüttüğü hizmetin, araç ve sürücülerin denetimi ve yönlendirilmesi suretiyle trafik güvenliğinin sağlanmasını amaçlaması bakımından genel güvenlik ve asayişi sağlama görevinin bir parçası olduğunun kabulü gerektiğinden, görevi başında yaralanması nedeniyle nakdi tazminat ödenmesi gerekirken aksi yönde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Anılan karar, temyiz incelemesi sonucunda, Danıştay Onuncu Dairesi’nin 10.3.2006 günlü, E:2003/958, K:2006/1832 sayılı kararıyla; 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 1. maddesi ve Nakdi Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik’in 2. maddesine göre, nakdi tazminatın ödenebilmesi için; iç güvenlik ve asayişin korunması, kaçakçılığın men, takip ve tahkiki konularında görevli olunması, ölüm, sakatlanma ve yaralanmanın belirtilen görevlerin yapılışı sırasında ve görev nedeniyle veya görev sona ermiş bulunsa bile bu görevden dolayı meydana gelmiş olması, ölüm, yaralanma veya sakatlanmanın oluşumunda görevli kişinin kendi kusurunun bulunmaması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği; asayiş ve güvenliği sağlamak polisin asli görevlerinden olmakla birlikte, 2330 sayılı Yasa uyarınca ancak, münhasıran asayişin ve güvenliğin sağlanmasına yönelik bir görevlendirme sırasında meydana gelen yaralanma ve ölüm olayları nakdi tazminat ödenmesine konu olabileceğinden, böyle bir görevlendirme olmaksızın genel görevi yürütürken meydana gelen yaralanma ve ölüm olaylarından dolayı nakdi tazminat ödenmesi olanağı bulunmadığı; davacının, yukarıda belirtilen nitelikte bir görevin yerine getirilmesi sırasında değil, kavşak trafiğini düzenlerken bir aracın çarpması sonucu yaralanması karşısında, davacıya 2330 sayılı Yasa hükümleri uyarınca nakdi tazminat ödenmemesi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.
Davalı İdare, Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin 19.9.2006 günlü, E:2006/2068, K:2006/2784 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde; Kanunun amacı, <Barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men takip ve tahkikle görevli olanların bu görevinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya sakat kalmaları halinde ödenecek nakdi tazminat”ın esas ve yöntemlerinin saptanması olarak, belirlenmiş; aynı Kanunun 2. maddesinde ise Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin de Kanun kapsamında olduğu belirtilmiştir.
Bu hükümlere göre, güven ve asayişi korumakla görevli olan Emniyet Genel Müdürlüğü personeli 2330 sayılı Yasa ile sağlanan haklardan yararlanabilecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 5. maddesi ile, Emniyet Genel Müdürlüğüne, anılan Kanun kapsamında bazı görevler verilerek bu görevleri yürütmek üzere, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak Trafik Hizmetleri Başkanlığı kurulmuş olduğundan, trafik polislerinin de Emniyet Genel Müdürlüğü personeli olduğu ve 2330 sayılı Yasa kapsamında bulunduğu tartışmasızdır.
Bu itibarla, trafik polislerinin 2330 sayılı Yasa ile ödenmesi öngörülen nakdi tazminattan yararlanıp yararlanamayacaklarına ilişkin uyuşmazlığın çözümü, güven ve asayişi korumakla görevli olup olmadıklarının belirlenmesine bağlıdır.
Kanunda tanımlanmayan <güven>, Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Büyük Türkçe Sözlüğü’nde, korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu; <asayiş> ise, bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu, düzenlilik, güvenlik olarak tanımlanmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 5. maddesinde, sürücülerin ve karayolunu kullanan diğer kişilerin kurallara uyup uymadığını, trafik düzenlemelerinin ve çeşitli tesislerin bu Kanun hükümlerine uygun olup olmadığını denetlemek, duran ve akan trafiği düzenlemek ve yönetmek de Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin trafik ile ilgili görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Değinilen hükümler ile <güven> ve <asayiş> kelimelerinin anlamları bir arada dikkate alındığında, trafik polislerince yürütülen görevin, trafikte can ve mal güvenliğinin sağlanması ve karayollarında asayişin korunması yönleriyle, 2330 sayılı Yasa’da öngörülen güvenlik ve asayişin korunması kapsamında bir kolluk hizmeti olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, güvenlik ve asayişin korunması ile görevli olan davacı trafik polisine, trafiği kontrol ve düzenleme görevini yürütürken yaralanması nedeniyle nakdi tazminat ödenmesi gerektiğinden aksi yöndeki işlemde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, Ankara 10. İdare Mahkemesinin 19.9.2006 günlü, E:2006/2068, K:2006/2784 sayılı kararının onanmasına, 21.04.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
T.C. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3.Dairesi E:2012/1167 K:2012/2209
- Şehit Sayılma ve Gazi Sayılma İşlemleri
- Vazife Malulü Sayılması İstemi – Davacının Hizmet Gereği Tanka Arkadan Çıkarken Tankın Hareket Etmesi Üzerine Yaralandığı – Emre Aykırı Bir Davranışı Olmadığı – Vazife Malülü Kabulüne Engel Olgu Bulunmadığı – Vazife Malulü Kabul Edilmeme İşleminin İptali
ÖZET: Hizmet gereği tanka arkadan çıkarken tankın hareket etmesi üzerine yaralanan ve emre aykırı bir davranışı olmayan davacının vazife malüli kabulüne engel bir olgu bulunmamaktadır.
(5510 S. K. m. 25, 47)
Davacı vekili 13.12.2011 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinde özetle; davacının Tatbikat Merkez Komutanlığı emrinde görev yaptığını, 20.10.2010 tarihinde tankın nizamiye bölgesine götürülmesi ile görevlendirildiğini, tank sürücüsünün tankın geri vitese geçmediğini söylemesi üzerine tekrar denemesini söylediğini, sonuç çıkmayınca tankın sağ arkasında motor üstünde bulunan vites mekanik kolunun durumunu görmek maksadıyla cer dişlisine basarak tanka çıkmak istediğini, tankın aniden hareket etmesi sonucunda ayağının cer dişlisi ile palet arasına sıkıştığını ve yaralandığını,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapamaz raporu düzenlendiğini, vazife malullüğü talebinin davalı kurum tarafından red edildiğini, bunun hukuka aykırı olduğunu belirterek davacının vazife malulü sayılmasına, başvuru tarihinden itibaren vazife malulü aylığı bağlanarak birikmiş aylık farklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının Ankara Şereflikoçhisar Tatbikat Merkez Komutanlığı emrinde uzman erbaş olarak görev yaptığı, 047886 plakalı M60A3 Tankını Atış bölüğü tank garajından nizamiye bölgesi ve gözetleme mevzine götürülmesi ile görevlendirildiği, tankın geri vitese geçmediği, davacının durumu görmek için cer dişlisine basarak tanka çıktığı, tankın hareket etmesi neticesinde sağ ayak parmaklarının cer dişlisi ile palet arasına sıkıştığı, GATA Sağlık Kurulunun 09.06.2011 tarih ve 3672 sayılı raporu ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapamaz kararı verildiği, sözleşmesinin fesh edilerek 23.11.2011 tarihinde ilişiğini kesildiği, 15.12.2011 tarihinden itibaren adi malul aylığı bağlandığı, vazife malullüğü talebinin davalı kurum tarafından red edildiği anlaşılmıştır.
5510 sayılı Kanunun <Malul sayılma başlıklı 25`inci maddesinin 1`inci fıkrasında; <Sigortalının veya işverenin talebi üzerine kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, 4`üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60`ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60`ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği kurum sağlık kurulunca tespit edilen sigortalı, malul sayılır> hükmü,
Aynı Kanunun 47`inci maddesinde <Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa 4`üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanlar için aşağıdaki hallerde vazife malullüğü hükümleri uygulanır. 25`inci maddesinde belirtilen malullük; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malullüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malulü denir.
Vazife malullükleri;
a) Keyif verici içki ve her çeşit maddeler kullanmaktan,
b) Kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan,
c) Yasak fiilleri yapmaktan,
d) İntihara teşebbüsten,
e) Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlama veya zarar verme amacından,
doğmuş olursa bunlara uğrayanlar hakkında vazife malullüğü hükümleri uygulanmaz> hükmü yer almaktadır.
Açıklanan bu hükümlere göre davacının vazife malulü kabul edilerek kendisine aylık bağlanabilmesi için vazifesinin sebep ve etkisiyle vazifesini yapamayacak hale gelmesi gerekmektedir. Davacı hakkında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapamaz raporu düzenlendiğinden davacının malul olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Olay hakkında Birlik Komutanlığı tarafından düzenlenen idari tahkikat raporunda; davacının tankın nizamiye emniyet bölgesine götürülmesi ile görevlendirildiği, davacının tankın sürücüsü Tnk.Er R.T.`a tankı çalıştırmasını ve geri vitese almasını söylediği, sürücünün tankın geri vitese geçmediğini beyan ettiği, davacının sürücüye tekrar denemesini emrettiği, sürücünün denediğini fakat geri vitese geçmediğini söyleyince davacının tankın sağ arkasından motor üstünde bulunan vites mekanik kolunun durumunu görmek maksadıyla çalışan tankın sağ arkasından cer dişlisine basarak tanka çıktığı, tankın aniden hareketi sonucu davacının ayağının cer dişlisi ile palet arasında sıkışarak yaralandığı, sürücüsünün kastı olmaksızın tankın geriye yürümesini engelleyemediği, davacının onyedi yıllık meslek deneyimine sahip tecrübeli bir personel olması nedeniyle çalışan tanka arkadan binilmemesi kuralına uymadığı, arkadan basması sonucu yaralandığı kendisine aşırı güvenle emniyet kurallarını ihlal ettiği, bu nedenle kusurlu olduğu belirtilmiş, Tatbikat Merkez Komutanlığının 14.09.2011 tarihli tahsis dosyasında yer alan yazısında olayın mahkemeye intikal etmemiş olmasından dolayı herhangi bir mahkeme kararı olmadığı bildirilmiştir. Davalı kurum tarafından idari tahkikat raporunda emniyet kurallarını ihmal ettiğinden kusurlu olduğu belirtilen davacı hakkında vazife malullüğü hükümlerinin uygulanamayacağına karar verilmiştir. Davacının tankın sorumlu olduğu bölgeye götürülmesi ile görevlendirilmiş olması nedeniyle davacının hizmet esnasında yaralandığında kuşku yoktur. Olayın mahiyeti değerlendirildiğinde sürücüsü tarafından tankın geri vitese geçmediği bildirilmiş, davacı hizmet amacıyla durumu yerinde görmek için ani hareketle tanka arkadan çıkmış, tank hareket ederek davacının yaralanmasına neden olmuştur. Davacının bir emre aykırı davranması söz konusu olmadığı gibi, durumu görmek amacıyla tanka çıkması hizmetle bağı kesmez. Davacının vazife malulü sayılmasına engel bir durum bulunmamaktadır. Davacı vazifenin sebebi ile yaralanmış olduğundan hakkında vazife malullüğüne ilişkin hükümlerin uygulanmaması hukuku uygun düşmemektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
- Davacının vazife malulü kabul edilmeme işleminin İPTALİNE,
- Talep nedeniyle davacının vazife malullüğü aylık farklarına hak ediş tarihlerinden (ödenmesi gereken aylardan) ödeme tarihine kadar YASAL FAİZ UYGULANMASINA,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3.Dairesi E:2008/1131, K:2008/1372
- Şehit Sayılma ve Gazi Sayılma İşlemleri
- Askerlik Görevi Yerine Getirilirken Terör Saldırısı Sonrası Yaralanma
Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde davacının askerlik görevi sırasında bölücü terör örgütü mensuplarının roketatar silahı ile saldırısına maruz kalması sonucu geçirdiği yaralanma ve travmaya bağlı olarak her iki kulak orta derecede iletim tipi işitme rahatsızlığına düçar olduğu ve askerliğe elverişsiz hale geldiği, davacının malûliyetinin askerlik vazifesinin sebep ve tesirinden ileri geldiği, dolayısıyla tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır…Vazife malûllüğü aylığı bağlanmaması işleminin İPTALİNE…
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi E:2017/9842 K:2018/3726
- Şehit Sayılma ve Gazi Sayılma İşlemleri
- Askerlik Görevinin Ardından Sakatlık Meydana Gelmesi
Davacı, askerlik top kaldırırken sol omzundan sakatlandığından bahisle malul aylığı bağlanması talebi ile yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptalini talep etmiştir. Malullük durumu açık ve net tespit edilemeyen ilgili hakkında, aynı yasanın vazife malullüğü hükümlerinin uygulanması ve vazife malûlü maaşı bağlanmasına yönelik talebinin reddine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacının daha önce de birliğine yeni katıldığı dönemde eğitim esnasında obüs ( top ) kaldırırken sol omzundan sakatlandığını belirterek vazife malüllüğü aylığı bağlanması talebiyle yaptığı idari başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açtığı davanın esasının incelenerek, davanın reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği, görülmekte olan bu dava ile AYİM’de açılan davanın taraflarının, konusunun ve sebebinin aynı olduğu anlaşılmıştır. Hakkında kesin hüküm bulunan bir uyuşmazlıkta taraflar aynı konu hakkında, aynı sebebe dayalı olarak ikinci kez dava açamazlar. Açılırsa bu dava kesin hüküm nedeniyle reddedilir. Bu nedenle, Mahkemece öncelikle davanın esası incelenmeksizin davanın kesin hüküm nedeniyle reddedilmesi gerekirken, işin esası incelenerek davanın reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamakta ise de, sonucu itibariyle davanın reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
DAVA : Muş ili merkezde Kara Kuvvetleri Komutanlığı 49. İç güvenlik Tugayı Top Taburu 3. Batarya Komutanlığı emrinde askerlik görevini yapmakta iken, 2005 yılı Mayıs ayında eğitim sırasında obüsü ( top ) başka yöne çekmek için kaldırırken sol omuzundan sakatlanan davacı tarafından, malullüğüne neden olan sakatlanma durumunu askerlik görevinin neden ve etkisi sonucu meydana geldiğinden bahisle, malul aylığı bağlanması talebiyle yapmış olduğu 18.01.2016 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; davacının durumu Vazife Malullüğü Tespit Kurulu’nun 31.03.2008 tarihli ve 188 Sayılı kararı ile Muş ili merkezde Kara Kuvvetleri Komutanlığı 49. İç güvenlik Tugayı Top Taburu 3. Batarya Komutanlığı emrinde er olarak askerlik görevini yapmakta iken, 2005 yılı Mayıs ayında eğitim sırasında obüsü topunu kaldırırken sol omuzundan sakatlandığına ilişkin sağlık kurulu raporu ve tedavi belgeleri dışında vazife malullüklerini belirten usul ve belgeler hakkındaki tüzük hükümlerine göre düzenlenmiş, olay tutanağı, sakatlığa neden olan duruma yönelik ayrıntılı idari tahkikat raporu gibi vazife malullüğünü tevsik edici belgeleri bulunmadığı, 5434 Sayılı yasanın 45. Maddesinin son fıkrası uyarınca vazife malullüğünün ortaya konulamadığı, ayrıca olaydan yaklaşık 1.5 yıl sonra ifadesine başvurulan aynı birlikte görevli Uzman Çavuş’un beyanına göre omuzundaki rahatsızlığın, küçük yaşta geçirdiği trafik kazası neticesi, o tarihten beri devam ettiği ve birlikte böyle bir olayın meydana gelmediği ifade edilmesi karşısında malullük durumunu açık ve net tespit edilemeyen ilgili hakkında, aynı yasanın vazife malullüğü hükümlerinin uygulanması ve vazife malûlü maaşı bağlanmasına yönelik talebinin reddine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak Ankara 10. İdare Mahkemesince verilen 20.01.2017 tarih ve E:2016/1449, K:2017/104 Sayılı kararın; hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve talepleri doğrultusunda yeniden bir karar verilmesi istenilmektedir.
Savunma verilmemiştir.
….
SONUÇ : Ankara 10. İdare Mahkemesi’nce verilen karar; sonucu itibariyle usul ve yasa hükümleri ile hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, İSTİNAF BAŞVURUSUNUN yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda REDDİNE, yargılama giderlerinin başvuruda bulunan üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından varsa artan miktarın istenilmesi halinde başvurana iadesine, 26.09.2018 tarihinde oybirliğiyle ve 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun değişik 45/6. maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.
Danıştay 11.Daire E:2014/3614, K:2018/1529
- Şehit Sayılma ve Gazi Sayılma İşlemleri
- Vazife Malulü Olmak İçin Sağlık Raporu Olmasının Zorunluluğu
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, Tunceli İli, Özel Harekat Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 17.06.1987 tarihinde Tunceli İli, Merkez Sütlüce yol kavşağı ile Esentepe Düdültepe arasında bölücü terör örgütü mensupları ile girilen silahlı çatışma sonucunda yaralandığı, daha sonra aynı görevde çalışmaya devam ettiği, 18.08.2004 tarihinde kendi isteğiyle emekliye ayrıldığı, 18.01.2013 tarihinde hakkında vazife malullüğü hükümlerinin uygulanması talebiyle davalı idareye başvuruda bulunulduğu; başvurunun, görevinden ayrılmadan önce alınmış ve yaralanmasının görevini yapmaya engel teşkil ettiği yönünde kesin işlemli sağlık raporu bulunmadığı gerekçesiyle reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının maluliyet durumunun tam teşekküllü hastaneden ve konusunda uzman hekimlerden alınacak rapor ile tespit edilmesi gerekirken, bu hususta bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın eksik inceleme sonucu davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Mahkeme kararının BOZULMASINA karar verilmiştir.
Selamlar ben Adi Malül emekli Polis Memuruyum. 2018 yılında kendime ait motosiklet ile mesaime giderken bir aracın bana çarpması sonrası bacakta meydana gelen kırık sebebiyle adi malül olarak emekli oldum. daha sonra SGK na vazife malülü sayılmam için yazmiş olduğum yazıya red geldi. benim durumum hakkında görüşünüz nedir