İftira suçu ve cezası, bir kimsenin suçsuz olduğunu bildiği kişiye suç isnat etmesidir. İftira suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267 ve
269. maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Yapılan düzenlemeyle bu suç, şekli iftira ve maddi iftira olmak üzere iki farklı şekilde işlenebilmektedir. Bunun yanında suç, idari yaptırımı gerektiren hukuka aykırı fiilleri de içine almaktadır. Ayrıca suç, basın ve yayın yoluyla da işlenebilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 267. Maddesine göre iftira suçunun basit halinin cezası bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. İftira suçu, bir kimse hakkında suçu işlemediğinin bilinmesine rağmen veya gerçeğe aykırı olarak suç isnadında bulunularak kişiye yönelik soruşturma veya idari yaptırım uygulanmasını sağlamaya yönelik fiilde bulunmasına denir. Yani, fail masum olduğunu bildiği bir kişiye suç isnat etmektedir. Mağdurun “hukuka aykırı bir fiil işlemediğini bildiği halde” iftira atma, iftira suçu şartları açısından en önemli olgudur. İftira suçu ile mağdura somut ve belirli bir fiil isnat edilmektedir. Belirsiz bir fiil isnat edilmesi halinde iftira suçu oluşmaz. Cumhuriyet Başsavcılıklarında soruşturma evresinde şüpheliler hakkında iftira suçundan verilen kararlar ve sayıları aşağıdaki gibidir:
- 2011 yılında 31959 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 13643 tanesine kamu davası açılmıştır.
- 2012 yılında 38936 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 16237 tanesine kamu davası açılmıştır.
- 2013 yılında 45714 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 18815 tanesine kamu davası açılmıştır.
- 2014 yılında 59562 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 19011 tanesine kamu davası açılmıştır.
- 2015 yılında 72052 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 22069 tanesine kamu davası açılmıştır.
- 2016 yılında 55309 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 18982 tanesine kamu davası açılmıştır.
- 2017 yılında 55870 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 13941 tanesine kamu davası açılmıştır.
- 2018 yılında 64540 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 16313 tanesine kamu davası açılmıştır.
- 2019 yılında 75650 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 18171 tanesine kamu davası açılmıştır.
- 2020 yılında 65145 soruşturma yapılmış olup bu soruşturmaların 14295 tanesine kamu davası açılmıştır.
İftira suçu 5237 Sayılı TCK’nın Dördüncü Kısmında düzenlenen “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlığının İkinci Bölümünde “Adliyeye Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Genel olarak iftira suçu, “bir şahsın suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye bir suç atmasıdır.” Halk arasında “adını lekeleme, çamur atma, atıp tutma” gibi anlamları vardır. Masumiyet karinesinin bir sonucu olarak iftiraya uğrayan mağdur şahsın hukuk tarafından korunması icap eder. Günlük yaşantımızda çok fazla karşı karşıya kaldığımız, ancak özellikle günlük konuşma dilinde karşılığı ile Tük Ceza Kanunu anlamında suç olarak düzenlenen esası arasında farklılıkların bulunduğu iftira suçu makalemizin konusunu oluşturmaktadır.
TCK’nın 267. maddesinde iftira suçunun nitelikli halleri, zamanaşımı ve iftira suçunun basın yayın yolu ile işlenmesi durumunda ilan edilmesine ilişkin hükümler düzenlenmiştir. 268.maddesinde ise iftira suçuna ait hükümlere göre cezalandırılacağı düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçuna yer verilmiştir. Çalışmamızda iftiranın bu şekline de yeri geldikçe değinilmiştir. 269.madde de ise iftira suçuna ilişkin etkin pişmanlık hükümleri düzenlenmiş olup, bu hükümler hem 267. maddeye hem de 268. maddeye koşulları oluşması durumunda uygulanacaktır.

İftira Suçu Nedir?
İftira suçu, bir kimse hakkında suçu işlemediğinin bilinmesine rağmen veya gerçeğe aykırı olarak suç isnadında bulunularak kişiye yönelik soruşturma veya idari yaptırım uygulanmasını sağlamaya yönelik fiilde bulunmasına denir. Türk Ceza Kanunu’nda iftira suçu, adli soruşturma veya kovuşturma geçirmesini ya da idari yaptırım uygulanması amacıyla suç işlemediğini bildiği birisi hakkında suç isnat etmek olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda iftira suçunun oluşabilmesi için bir kişi hakkında hukuka aykırı suç isnat etmek tek başına yeterli olmayıp, hakkında suç isnat edilen kişinin mağduriyet yaşaması amacıyla adli veya idari olarak yetkilendirilmiş makamlara resmi ihbar ya da şikayette bulunulması gerekmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesinde düzenlenmiştir. Geniş bir uygulama alanı olmasına rağmen iftira suçu, kendisine benzeyen diğer “adliyeye karşı suçlar” ile karıştırılabilmektedir. Özellikle halk arasında, günlük yaşamda hakaret suçu kapsamında kalabilecek birçok eylem ve yine suç bile teşkil etmeyen birçok fiil iftira olarak nitelendirilmekte; “iftira suçu” dillere pelesenk olmaktadır.
İftira suçu, bir yandan yargının işleyiş düzeninde somutlaşan, toplumu oluşturan herkesin adil yargılanma hakkını koruduğu gibi, öncelikli olarak iftiraya uğrayan bireyin bu hak kapsamındaki haksız suçlanmama ve lekelenmeme haklarını korumaktadır. Ayrıca bu haklar içerisinde mağdurun, işlemediği fiil isnadı dolayısıyla onur ve haysiyet hakkı, süreçte karşılaşabileceği yaptırım veya tedbirler dolayısıyla hürriyet ve (el koyma tedbiri dolayısıyla) ekonomik hakları da bulunur.
İftira suçunda tipik hareket, hakkında gerçeğe aykırı suç isnadında bulunulan kimsenin şahsiyeti üzerinden işlenmektedir. Dolayısıyla gerçekte isnat edilen fiili işlememiş masum kişi bu suçun konusunu oluşturmaktadır. Haksız isnada maruz kalan kimse aynı zamanda suçun mağdurudur. Başka deyişle isnada uğrayan kimse tipik fiilin üzerindeki etkileri bakımından mağdur sıfatını taşırken, suçun üzerinde işlenen şey anlamında suçun konusunu teşkil etmektedir. Maddede kişi yerine kimse terimi kullanılmış, suçunu konusunun gerçek bir kişi olması kastedilmiştir. Suçun konusu olan gerçek kişinin fiil anında kim olduğu belirlenebilir ve yaşayan bir kimse olması gerekmektedir.
İftira suçu ve cezası 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘‘Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler’’ başlıklı dördüncü kısım ikinci bölümünde olan ‘‘Adliyeye Karşı Suçlar’’ başlığı altında düzenlenmiştir. TCK madde 267’de İftira suçunun tanımı, unsurları ve cezası düzenlenirken, kanunun devam eden 268. maddesinde iftira suçu ile bağlantılı olan Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması suçu düzenlenmiş, son olarak 269. maddesinde ise etkin pişmanlık hükümlerine yer verilmiştir.
“İftira” başlıklı TCK madde 267 şöyledir:
- Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır.
- Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
- Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
- Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
- Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
- (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 17/11/2011 tarihli ve E.: 2010/115, K.: 2011/154 sayılı Kararı ile.)
- İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.
- Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.
Öte yandan “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” başlıklı TCK madde 268 ise şu şekildedir:
“İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır.”
İftira Suçunun Şartları Nelerdir?
Kanun nezdinde iftira suçunun oluşabilmesi için bazı şartların varlığı aranmaktadır. Bunlar; kişi hakkında yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunulması, suç isnat edilen kişi hakkında adli veya idari soruşturma başlatılmasına neden olunması ve isnat edilen hukuka aykırı fiilin gerçek dışı olmasıdır.
- Yetkili Makamlara İhbar veya Şikayette Bulunma Şartı
İftira suçunun oluşabilmesi için ilk önce adli veya idari anlamda kanun tarafından yetkilendirilmiş makamlara kişi hakkında resmi olarak ihbar veya şikâyette bulunulması gerekmektedir. Bilinenin aksine, “yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunulmadan” toplum içerisinde bir kişinin saygınlığına yönelik isnat edilen suçlamalar iftira suçunu değil TCK m. 125/1’de düzenlenen “hakaret suçu”nu oluşturmaktadır.
TCK bazı suçların soruşturulabilmesi için, suçtan zarar görenlerin şikayette bulunmasını zorunlu tutmuştur. Şikayete tabi bir suçun “şikayet hakkı bulunmayan bir kişi tarafından” mağdurun adli veya idari yaptırıma uğraması amacıyla yetkili makamlara ihbarı halinde soruşturma yapılamayacağı için iftira suçu oluşmayacaktır. Ancak bu durumda iftira suçuna teşebbüs hükümleri uygulanabilecektir. Bununla birlikte kendisinin işlemediğini bildiği bir suçu işlediğini ihbar eden kişi ise, iftira suçunu değil Türk Ceza Kanunu madde 270’de düzenlenen “Suçu Üstlenme” suçunu işlemiş olacaktır.
- Adli Soruşturma veya Kovuşturma ya da İdari Soruşturma Geçirme Şartı
Yapılan ihbar veya şikayet sonrasında hakkında suç isnat edilen kişinin adli soruşturma veya kovuşturma ya da idari soruşturma geçirmesi gerekmektedir. iftira suçunun oluşabilmesi için sadece cezai soruşturma ve kovuşturma başlatılması şartı aranmaz, idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etme eylemi de iftira suçunu oluşturabilir. Kanunun lafzına bakıldığında kendisi hakkında hukuka aykırı fiil isnat edilen kişi hakkında adli veya idari soruşturma başlatılmış olmasının tek başına suçun oluşması için yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Bunun haricinde başlatılacak soruşturma veya kovuşturma sonucu verilecek ceza yahut beraat kararının iftira suçunun ortaya çıkmasında bir etkisi olmadığı anlaşılmaktadır. İhbar veya şikayete konu suçun izin, talep, karar gibi muhakeme şartlarının gerçekleşmemesi nedeniyle kovuşturulamıyor olması, iftira suçunun oluşmasını önlemez.
- İsnat Edilen Hukuka Aykırı Fiilin Gerçek Dışı Olması
Yetkili makama yapılan bildirim objektif olarak yanlış olmalı ve iftirada bulunan, gerçeklere aykırı olarak suçsuz olduğunu bildiği mağdura hukuka aykırı fiil isnat etmelidir. Bir başka deyişle iftira suçunun oluşabilmesi için, yapmadığını bildiği halde mağdur hakkında yetkili makamlara gerçeğe aykırı şekilde hukuka aykırı fiil isnat edilmelidir. Amaç, mağdurun hukuk düzeni içerisinde yaptırıma uğratılmasını sağlamaktır. Aynı zamanda mağdur hakkında isnat edilen fiilin de gerçeğe aykırı olması gerekir.

Suçun Maddi Unsurları
TCK madde 267’de düzenlenen iftira suçunun unsurları her suçta olduğu gibi maddi ve manevi unsur olarak iki ana başlıkta düzenlenmektedir. İftira suçunun maddi unsurları fail, mağdur ve eylem gibi unsurlar iken, suçun manevi unsuru ile anlatılmak istenen ise kasıttır.
-
Fail
İftira suçunda fail açısından bir özellik aranmamaktadır. Her gerçek kişi iftira suçunun faili olabilmektedir. Failin kamu görevlisi olması ile sivil yurttaş olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Nitekim TCK’nın 267-269 arası maddelerinde fail açısından herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Yine bu maddeler içinde bir özel düzenleme olmadığından tüzel kişiler, bu suçun faili konumunda olamazlar.
-
Mağdur
İftira suçu kişinin itibar ve haysiyetini zedelemek amacıyla kişiye karşı hukuka aykırı fiil isnat etmek olup, esasen bu suçun mağduru, “hakkında hukuka aykırı fiil isnat edilen gerçek kişiler”dir. Ancak iftira suçunun Türk Ceza Kanunu’nda Adliyeye Karşı Suçlar kısmında düzenlenmesi neticesinde Devlet, kanun koyucu tarafından iftira suçunda “suçtan zarar gören” olarak kabul edilmiştir. Hukukumuzda en büyük tüzel kişilik olarak kabul edilen Devletin bu suç tipinde suçtan zarar gören olarak yer aldığı düşünüldüğünde, iftira suçu kapsamında ilgisi bulunan diğer tüzel kişilerin de yargılama safahatinde suçtan zarar gören olabileceği sonucuna varılmalıdır.
-
Suçun Konusu
İftira suçunun hukuki konusu, objektif olarak gerçek dışı olan, hukuka aykırı bir fiilin isnadıdır. Türk Ceza Kanunu’na göre mutlaka bir suç isnadı gerekli olmayıp, isnadın hukuka aykırı bir isnat olmasını yeterlidir. Bu kapsamda yalnız adli soruşturma ve kovuşturma gerektiren isnatlar haricinde disiplin cezası veya idari yaptırımı gerektiren isnatlar da iftira suçunun konusu olabilmektedir. İsnat edilen fiilin kasten ya da taksirle işlenmesi veya ihmali ya da icrai olması önemsizdir. İftira suçunda isnat edilen fiilin “açık ve belirli olması” gerekmektedir. Ayrıca iftiranın konusunu oluşturan fiilin objektif olarak gerçek dışı olması gerekir. Kanun metninde bu husus “işlemediğini bildiği halde bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi’’ şeklinde ifade edilmiştir.
-
Fiil
Türk Ceza Kanunu madde 267’de iftira suçu “seçimli hareketli suç” olarak düzenlenmiştir. Bu seçimlik hareketler failin mağdur hakkında hukuki yaptırım sağlamak amacıyla adli veya idari makamlara şikâyet veya ihbarda bulunmasıdır. Kanunun ilk fıkrası iftira suçunun basit halini düzenlerken, ikinci fıkrasında nitelikli halinde bahsedilerek maddi eser ve delillerini uydurularak suçun işlenilmesi halinde suçun yarı oranında arttırılacağı belirtilmiştir. Sonuç olarak iftira suçunda fail, işlenmediğini bildiği bir suçun faili olarak mağduru göstermekle yetinirse TCK 267/1’de yer verilen suçun basit halini, kendisi maddi eser ve delillerini uydurarak bu haksız iddiasını desteklemesi halinde ise suçun nitelikli halini işlemiş olacaktır.
-
Suçun Manevi Unsuru
Manevi unsur, işlenen fiil ile kişi arasındaki manevi bağı ifade eder. Suçun oluşabilmesi için bu bağın kurulması gerekir. Suçun manevi unsuru denildiği zaman, fiilin kasten veya taksirle işlenmiş olması durumuna bakılması gerekir. Bu bağlamda iftira suçunda failin amacının hukuka aykırı fiil isnat ederek mağdur hakkında adli soruşturma veya kovuşturma geçirmesini ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak olduğu kanunda açıkça belirtilmektedir. Bununla birlikte failin bu amacı doğrultusunda yetkili makamlara yapmış olduğu ihbar ve şikâyet sonucunda ancak iftira suçunun oluşabileceği göz önüne alındığında, bu suç tipinin olası kastla işlenebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla iftira suçu, ancak kasten işlenebilen bir suçtur.
Kanunun lafzına bakıldığında iftira suçunun oluşması için soruşturma veya kovuşturma geçirmesi ya da idari yaptırıma uğraması amacıyla yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak yeterli görülüp, failin özel kastının sorgulanmasına yönelik bir ifade yer almamıştır. Buna rağmen yerleşik Yargıtay içtihatlarında iftira suçunun şartları oluşabilmesi için failde özel kastın varlığının tespiti ve bu hususun özellikle irdelenmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu kapsamda iftira suçunda kast unsuru, diğer suç tipleri gibi somut dava konusunun oluş ve şekillerine göre farklılık göstermekte ve failin özel kastının irdelenmesi gerekmektedir.
-
Suçun Nitelikli Halleri
Suçun temel şekline ilave edilen ve cezanın arttırılmasını veya indirilmesini gerektiren hallere suçun nitelikli halleri denmektedir. Böyle durumlarda kanunda belirtilen suçun işlenişinde basit halinin yanında fail tarafından icra edilen ek bir hareket, bir unsur ortaya çıkması sonucu mevcut olan suç nitelikli hale gelmektedir. Nitekim TCK’nın madde 267’nin fıkralarında iftira suçunun nitelikli halleri belirtilmektedir.
- Hakkında Beraat veya Kovuşturmama Kararı Verilmiş Mağdura, Gözaltına Alınma veya Tutuklama Dışında Başka Bir Koruma Tedbiri Uygulanması (M. 267/3)
Suçlandığı eylem nedeniyle mağdur hakkında, kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatine karar verilmiş ancak, bu soruşturma veya kovuşturma nedeniyle mağdura gözaltına alınma veya tutuklama dışında bir koruma tedbiri uygulanmış ise, eylemin niteliğine göre önceki fıkralara göre hükmedilecek olan ceza, yarı oranında artırılır. Maddede beraat veya kovuşturmama kararının kesinleşmesinden söz edilmemekle birlikte doktrinde, kesinleşmesinin esas alınması gerektiği belirtilmektedir. Ceza Muhakemesi Kanununda koruma tedbiri olarak öngörülen ve gözaltı ile tutuklama dışında kalan tüm tedbirler bu fıkra kapsamına girmektedir. Ayrıca, yetkili mercie bir kişi hakkında suç isnadında bulunan failin, suç soruşturma ve kovuşturması sırasında her türlü koruma tedbirinin uygulanabileceğini öngörmesi gerektiğinden, mahkemenin failin taksirini araştırması gerekmemektedir. Bu fıkra bakımından, koruma tedbirlerine hükmedilmiş olması yeterli bulunmayacak, tedbir kararının infazına da başlanılmış olması aranacaktır.
İftira eylemi şekli iftira niteliğindeyse ilk fıkraya göre belirlenen temel ceza, 3. fıkra ile artırılır. Örneğin ilk fıkradaki cezanın alt sınırdan 1 yıl hapis olarak belirlenmesi durumunda, 3. fıkra ile yarı oranında artırılınca 1 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedilir.
Eylem maddi iftira niteliğinde ise, ilk fıkra ile belirlenen 1 yıl, 2. fıkra uyarınca yarıı oranında artırılıp; 1 yıl 6 ay hapis cezası verilir ve sonra da 3. fıkra ile yarı oranında artırım yapılarak 2 yıl hapis cezası verilir. Yaş, takdiri indirim gibi nedenler de bu miktar üzerinden uygulanır.
- Hakkında Beraat veya Kovuşturmama Kararı verilen Mağdurun, Bu Fiil Nedeniyle Gözaltına Alınması veya Tutuklaması (M. 267/4)
Failin iftirası sonucunda hakkında soruşturma başlatılan mağdurun gözaltına alınmış veya tutuklanmış olması ve soruşturma ya da kovuşturmanın, kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı ile sonuçlanması (ve kararların kesinleşmesi) durumunda, 4. fıkra uyarınca ceza artırılmamakta, ancak bu eylem nedeniyle fail, kişiyi hürriyetten yoksun kılma suçundan da cezalandırılmaktadır. Başka deyişle 4. fıkra aslında maddi içtima hükmü niteliğindedir.
Hakkında beraat veya kovuşturmama kararı verilen iftira mağdurunun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması durumunda, fail iftira suçundan dolayı doğrudan fail olarak; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (m.109) suçundan ise dolaylı fail olarak sorumlu tutulacaktır. Maddede yalnızca gözaltı ve tutuklama tedbirleri sayıldığından, suç ve cezalarda kanunilik ilkesi uyarınca, gözaltı ile sonuçlanmayan yakalama tedbiri nedeniyle 4. fıkra uygulanamayacaktır. Buna karşın, yakalama tedbiri nedeniyle 3. fıkranın uygulanması gerekecektir.
- İftira Nedeniyle Mağdurun Hapse Mahkum Edilmesi (M. 267/5)
İftira eyleminin sonucunda, mahkemenin mağdur hakkında verdiği mahkûmiyet kararı ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezası niteliğinde ise; faile 267/5. madde uyarınca yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına hükmedilir. Bu fıkranın uygulanabilmesi için de, mağdur hakkında hükmedilen cezanın (süresinde yargı yoluna başvurulmayarak ya da başvurulmak suretiyle) kesinleşmesi zorunludur. Fakat, cezanın infazına başlanılmış olması gerekmemektedir. İnfaza başlanılmış ise, 5. fikra uygulanmakla birlikte, ayrıca 6. fıkra ile cezanın artırılması da zorunludur. Diğer taraftan, süreli hapis cezasının ertelenmesi halinde de ortada bir hapis mahkumiyeti bulunduğundan, 5. fıkranın uygulanması gerektiği düşünülmelidir.
- Mağdurun Hapis Cezasının İnfazına Başlanılması (M. 267/6)
Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet, müebbet veya süreli hapis cezasıyla mahkum edilmesi fakat, kararın henüz infazına başlanılmaması durumunda, fail hakkında yalnızca 5. fıkra ile ceza verilecektir. Buna karşın, belirtilen nitelikteki mahkumiyet kararının infazına da başlanılmış ise, 5. fıkra uyarınca hükmedilen cezanın, 6. fıkra ile yarı oranında artırılması gerekmektedir.
Hapis cezasının ertelenmesi ve Kanunun 51/8. maddesi uyarınca infaz edilmiş sayılması durumunda 6. fıkranın uygulanıp uygulanamayacağı tartışılmalıdır. Hapis cezasına mahkûmiyeti ertelenen hükümlü hakkında kanunen belirli koşullar veya bir denetim süresi öngörülmektedir. Başka deyişle erteli cezanın infazıyla ilgili özel kurallar bulunmaktadır. Bu bakımdan, erteli cezanın infazına başlanılması da 6. fıkranın uygulanmasını gerektirmelidir.
İftira Suçunun Cezası
Türk Ceza Kanunu madde 267/1’de düzenlendiği üzere; yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Buna göre bir kişi iftira suçunun basit halini işlemesi halinde yapılacak yargılama sonucu hakkında 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası verilecektir. Olayın oluş ve şekillerine göre yapılan değerlendirmeler sonucu iftiraya uğrayan mağdurun haysiyet ve kişiliği nezdinde uğramış olduğu zarar gözetilerek kanunda belirtilen ceza aralığından alt sınıra yaklaşarak takdiren veya alt sınırdan uzaklaşılarak teşdiden ceza verilecektir.
Türk Ceza Kanunu’nun 268. Maddesinde ise; “işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır” denmektedir. Buna göre kendi suçunu gizlemek amacıyla kendisini başkasının kimlik bilgileriyle tanıtan ve adli makamları yanıltan kişi iftira suçunu işlemiş sayılır.
İftira suçunu hafifleten nedenler ve şahsi cezasızlık hallerine de ana hatlarıyla değinmekte yarar vardır. Kanun, 269. maddesinin ilk fıkrasında etkin pişmanlık ile ilgili genel bir düzenlemeye yer verirken, diğer fıkralarında failin mağdura iftira atma amacından soruşturma, kovuşturma, hüküm ve infaz aşamalarında geri dönüş yapmasına göre çeşitli düzenlemelere yer vermiştir. Ancak burada üzerinde durulması gereken konu kanunda belirtilen etkin pişmanlığa ilişkin hallerin pratikte bulacağı uygulama alanlarının belirlenmesidir. Şöyle ki; kanun, açıkça mağdur hakkında adli veya idari soruşturma başlatılmadan önce failin iftirasından dönmesi halinde iftira suçundan dolayı verilecek cezada 4/5 oranında indirim yapılacağını belirtmiştir.
Türk Ceza Kanununun 269. maddesinin 2. fıkrasında ‘‘mağdur hakkında kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönme halinde, iftira suçundan dolayı verilecek cezanın dörtte üçü indirilir’’ hükmüne yer verilmiştir. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda soruşturma evresi kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi; kovuşturma evresi ise iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi kapsamaktadır. Kısacası ceza hukukunda soruşturma evresinin tamamlanıp iddianamenin düzenlemesi ile kovuşturma evresi başlamaktadır. İftira suçunun oluşmasına sebebiyet veren fail, mağdur hakkında adli yargıda soruşturma açılmasına neden olmuşsa; iddianame düzenlenene kadarki geçen süre zarfında iftirasından dönmesi halinde etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanır, 3/4 oranında ceza indiriminden yararlanabilir. İdari soruşturmalar açısından ise soruşturma ve kovuşturma ayrımı olmadığı için disiplin amirinin soruşturmaya başlama emri vermesi anını esas almak gerekir.
Türk Ceza Kanunun 269. Maddesinin 3. fıkrasında mağdur hakkında ceza yargılamasında kovuşturma aşamasında geçilmesi halinde iftira suçuna neden olan failin iftirasından hangi aşamalarda vazgeçtiği ve karşılık olarak etkin pişmanlık kapsamında uygulanması gereken ceza indirimleri düzenlenirken; 4. fıkrasında iftiraya neden olan failin, mağduru idari yaptırım ile karşı karşıya bırakması halinde etkin pişmanlıktan yaralanabileceği aşamalar ve karşılığındaki ceza indirimleri düzenlenmiştir. Şöyle ki;
269. maddenin 3. fıkrasında belirtilen bentler uyarınca; iftiradan dönmenin, iftiraya uğrayan hakkında hüküm verilmeden önce veya iftiraya uğrayanın mahkumiyetinden sonra veya cezanın infazına başlandıktan sonra gerçekleşmesi halinde ise şu şekillerde sonuca varılacaktır:
- 269/3-a uyarınca iftira eden; iftiraya uğrayan hakkında hüküm verilmeden önce iftirasından dönerse verilecek cezanın 2/3’ü indirilebilir.
- 269/3-b uyarınca iftira eden; iftiraya uğrayanın mahkumiyetinden sonra iftirasından dönerse verilecek cezanın 1/2’si indirilebilir.
- 269/3-c uyarınca iftira eden; iftiraya uğrayan hakkında hükmolunan cezanın infazına başlanması halinde iftirasında dönmesi halinde verilecek cezanın 1/3’ü indirilebilir.
Türk Ceza Kanununun 269. maddesinin 4. fıkrası gereği iftiranın konusunu oluşturan idari yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil dolayısıyla;
- 269/4-a uyarınca iftira eden iftiraya uğrayan hakkında idari yaptırıma karar verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunması halinde verilecek cezada 1/2 oranında indirim yapılabilir.
- 269/4-b uyarınca iftira eden iftiraya uğrayan hakkında idari yaptırım uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunması halinde verilecek cezada 1/3 oranında indirim yapılabilir.
Son olarak Türk Ceza Kanununun 269. maddesinin 5. fıkrasında basın ve yayın yoluyla yapılan iftiradan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için, bunun aynı yöntemle yayınlanması gerektiğine yer verilmiştir. Önemle belirtmek gerekir ki; Türk Ceza Kanununun 269. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümleri düzenlenirken, maddenin 1. ve 2. fıkrasında iftirasından vazgeçen failin cezası belirtilen oranlarda ‘‘indirilir’’ şeklinde belirtilerek etkin pişmanlığa ilişkin hükümler kesin bir şekilde dile getirilirken; kanunun 3. ve 4. fıkralarında öngörülen ceza indirimlerinde ‘‘indirilebilir’’ şeklinde belirtilerek; iftira eden failin etkin pişmanlıktan yararlanması ve yararlanması halinde ise bunun hangi oranlarda gerçekleşebileceği hususu mahkemenin takdirine bırakılmıştır.

Basın Yayın Yoluyla İftira Suçu
5237 sayılı TCK ile, basın yayın araçlarında yapılan yayınların C. başsavcılıkları tarafından ihbar olarak değerlendirilmesi nedeniyle, asılsız yayınlar dolayısıyla kişiler hakkında soruşturma ve kovuşturma yapıldığı gerekçeleriyle, bu tür yayınlar yoluyla da iftira suçunun işlenebileceği kabul edilmiştir. Basın, yazılı iletişim araçlarıyla yapılan yayınları ifade etmektedir. Gazete, dergi, kitap, broşür vb. gibi araçlarla yapılan yayınlar bu kapsamdadır. Basın Kanununun 11/1. maddesine göre suç, yayın anında oluşmaktadır. Basın yoluyla işlenen suçlarda sorumluluk, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca eser veya yazıyı yazan kişiye aittir. Ancak, eser veya yazıyı yazan kişinin bilinememesi, yurt dışında olması ya da yayım sırasında cezai ehliyetinin olmaması gibi nedenlerle yargılanamaması halinde, yayından dolayı sorumlu müdür ile yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili sorumlu olur. Ancak eserin, sorumlu müdür veya onun bağlı olduğu yetkilinin karşı çıkmasına rağmen yayınlanması halinde, sorumluluk yayımlatana aittir (m.11/3).
Yayın yoluyla iftira ise görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçlarıyla yapılan yayınları içermektedir. Bu anlamda, televizyon, radyo, internet gibi kitle iletişim araçlarıyla yapılan iftira eylemleri kastedilmektedir (TCK m. 6). Basın yayın yoluyla iftiranın konusunu da suçlar, kabahatler veya disiplin eylemleri oluşturmaktadır. Bu hukuka aykırı fiillerden birinin işlenmediğini bilindiği halde basın yayın yoluyla bir kişiye isnatta bulunulması, iftira suçunu oluşturur.
İftira suçunun basın yayın yoluyla işlenebilmesi için de, failin gerçek olmayan hukuka aykırı bir fiil isnadında bulunması zorunludur. Bu nedenle, somut bazı olayların veya belirtilerin varlığından yola çıkılarak, hukuka aykırı bir fiilin işlenmiş olduğuna yönelik olarak haber ve eleştiri hakkı kapsamında yapılan yayınlar, suç oluşturmayacaktır. Buna karşın, somut bir olay ve belirti bulunsa dahi, yayını yapan failin isnat edilen eylemi mağdurun işlemediğini bilerek hareket etmesi halinde iftira suçu oluşacaktır.
Basın yayın yoluyla iftira eylemi, işlemediğini bildiği hukuka aykırı bir fiili bir kimseye isnat edecek biçimde yayın yapılması ile işlenmektedir. Yayın, gerçeğe aykin isnadı yetkili mercie dolaylı biçimde iletmektedir. Yetkili makamın, yayın yoluyla öğrendiği suç isnadı hakkında cezai veya idari bir soruşturma başlatması, suçun tamamlanması bakımından şart değildir.
Filin Maddi Eser ve Delillerini Uydurma (Maddi İftira Suçu) (M. 267/2)
- Genel olarak Maddi İftira Suçu
TCK ile 267. maddenin ilk fıkrasında şekli iftira, 2. fıkrada ise maddi iftira düzenlenmiştir. İkinci fıkradaki düzenleme suçun cezayı ağırlaştıran nitelikli şekli biçiminde görülmektedir. Fakat, düzenlemenin ilk fıkra dışında yapılmış olması dolayısıyla bazı suç öğeleri yönünden farklılıklar içermektedir. Bu yönüyle iftira suçunun farklı bir işleniş biçimini teşkil ettiği de söylenebilir. Bu bakımdan, maddi iftirayı nitelikli haller arasında incelemek yerine, ayrı bir başlık altında işlemeyi tercih etmekteyiz.
İlk fıkrada suçun öğeleri açık biçimde gösterilmiştir. Buna göre ilk fıkrada suç: “yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat” etmek suretiyle işlenmektedir.
Maddi iftira ise ikinci fikrada; “fiilin maddi eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması” biçiminde tanımlanmıştır. Maddi ve şekli iftiranın iki ayrı fıkrada düzenlenmesi, bazı hukuki soru ve sorunların akla gelmesine neden olmuştur. İkinci fıkrada maddi iftiraya ilişkin olarak açıklanan suç öğeleri dışında, ilk fıkradaki diğer öğelerin, maddi iftira için de geçerli olduğu kabul edilmelidir.
- Maddi İftira Suçunun Hareket öğesi
Maddi iftira suçunun fail ve mağdur yönünden ilk fıkradaki suçtan bir farkı bulunmamaktadır. Bu nedenle yukarıdaki açıklamalar burada da geçerlidir. Şekli iftiraya ilişkin olarak ihbar veya şikâyette bulunma zorunluluğuna ilişkin açıklama dışında, diğer başlıklar altındaki açıklamaların genel olarak (ikinci fıkra ile ilgili burada yapılan açıklamalarla çelişmediği sürece) maddi iftira için de geçerli olduğu söylenilmelidir. Maddi iftiranın hareket öğesini; fiilin maddi eser ve delillerini uydurmak davranışı oluşturmaktadır. Maddi eser kavramı; delil veya emareler anlamındadır. Fiziki delil veya emareler yanı sıra, belge veya beyan delili dahil, tüm delil ve emareler bu kapsamdadır.
Delil; maddi olayı tamamen veya kısmen temsil eden, ispat gücü bulunan ve ispat aracı olan şeylerdir. Bu özellikleri taşıması kaydıyla herhangi bir şey delil olabilir. Failin yetkili merciin bilgisine ulaşacak biçimde bir kişinin suç işledi-ğiyle ilgili olarak delil uydurması, örneğin faile ait bir eşyaya, aracına veya evine suç aletini, mağdurun kanını, saçını koyması, çalındığı ileri sürülen eşyayı saklaması gibi eylemler bu şekildedir. Failin ihbar ettiği gerçeğe aykırı fiil nedeniyle yalancı tanık tedarik etmesi de eser ve delil uydurma kapsamında görülmelidir. Ancak, failin isnat ettiği fiilin mağdur tarafından işlendiğini kendisinin gördüğünü iddia etmesi ve tanıklık yapması, delil uydurma niteliğinde değildir. Bir kişi hakkında; “beni tehdit etti” diyerek şikâyetçi olan failin eylemi 1. fıkraya uygun şekli iftira niteliğindedir.
Şekli iftira ihbar, şikâyet veya basın yayın yoluyla suç isnat edilmesi biçiminde işlenmektedir. ikinci fıkrada hareket öğesi ayrıca açıklandığından, ilk fıkradaki hareket öğesi, maddi iftira yönünden zorunlu bir öğe sayılmamalıdır. Fakat, ilk fıkrada şekli iftira için gösterilen diğer öğelerin, maddi iftira için de geçerli bulunduğu kabul edilmelidir.
Maddenin bu şekilde yorumlanması durumunda maddi iftira, “fiilin maddi eser ve delillerini uydurmak suretiyle hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, işlemediğini bildiği bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmek” şeklinde tanımlanabilir. Bu tanım gereğince, maddi iftira suçunun oluşması için failin;
- Hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla,
- Yetkili makamların bilgisine ulaşacak biçimde,
- İşlemediğini bildiği halde,
- Fiilin maddi eser ve delillerini uydurmak suretiyle,
- Bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi zorunludur.
Diğer taraftan maddi iftira suçunda, ilk fıkradaki gibi yetkili makamlara ihbar ve şikâyet etme zorunluluğu aranmayacaktır. Maddi iftira suçu, uydurulan maddi eser ve delillerin, yetkili merciin bilgisine ulaştığı anda tamamlanmaktadır. İhbar ve şikâyet zorunluluğu bulunmadığından, yetkili merciin bilgisine ulaşacak biçimde suç eser ve delilini uydurmak, icra hareketlerinin tamamlandığını göstermektedir. Suç ise, eser ve delilin yetkili merciin bilgisine ulaştığı anda tamamlanmaktadır. Örneğin, kolluk tarafından arama yapıldığını bilen failin, mağdurun otomobiline uyuşturucu madde veya silah yerleştirmesi halinde, aramada silahın bulunduğu an, suç tamamlanmaktadır.
Maddi iftira kimi zaman ihbar ve şikâyet yoluyla da gerçekleşebilir. Örneğin, fail daha önce mağdurun otomobiline uyuşturucu madde koyup, sonra da ihbarda bulunabilir. Bu takdirde ihbar veya şikayetin yapıldığı veya ulaştığı tarih değil, uydurulan eser veya delilin yetkili merciin bilgisine ulaştığı tarihte suç tamamlanır. Maddi iftiranın, basın yayın yoluyla işlenmesi de olanaklıdır. Failin daha önce uydurduğu eser ve delilin bulunması için basın veya yayın yoluyla ihbarda bulunması bu şekildedir.
Suçun Özel Görünüşleri
-
Teşebbüs
TCK m. 35 teşebbüsü kişinin işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması hali olarak düzenlenmiştir. Suça teşebbüste fail suçu tamamlamak amacıyla hareket etmesine rağmen, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememektedir. Bu durumda ise kişiye tamamlanmış suça oranla daha az bir ceza verilmektedir.
İftira suçu ise kasten işlenebilen bir suçtur. Bir başka deyişle iftira suçunun oluşabilmesi için mağdurun adli soruşturma veya kovuşturma geçirmesi ya da idari yaptırıma uğraması amacıyla kasten yetkili makamlara şikayet veya ihbarda bulunulması ve bu ihbar veya şikayetin yetkili mercie ulaşması gerekmektedir. Ancak bazı durumlarda iftira suçunun teşebbüs aşamasında kalması mümkündür. İhbar veya şikayete ya da suç eser ve delilinin uydurulmasına ilişkin icra hareketlerinin bölünebildiği veya mektupla ihbar gibi henüz tamamlanamadığı durumlarda iftira suçuna ilişkin Türk Ceza Kanunu 35. Maddesinde yer alan teşebbüs hükümlerinin uygulanması ve suçta indirim uygulanması gerekmektedir.
-
İştirak
TCK m. 37 gereği iştirak, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişi tarafından fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işlenmesidir. İftira suçu iştirak bakımından bir özellik arz etmemektedir. İftira suçunun faili her gerçek kişi olabilir. Bu suçta iştirakin tüm şekillerinin gerçekleşmesi mümkündür. Fiilin birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde müşterek faillik, başkasına iftira suçunu işlemesi için yardım eden ve bu suretle suç kararını aldıran kişi azmettiren ya da yardım eden şerik olarak sorumlu tutulacaktır.
-
İçtima
Suçların içtimaı, bir kişinin birden fazla ceza kanunu hükmünü ihlal etmesi ve bu sebepten de birden fazla suçtan sorumluluk doğması halinde oluşmaktadır. Suçların içtimaı kurumu ceza sorumluluğunun sınırlarını daraltıcı niteliktedir. İçtima, kişinin bir veya birden çok fiille, ceza kanununun aynı hükmünü veya farklı hükümlerini bir veya birden çok kez ihlal etmesi, dolayısı ile failin birden çok suçtan değil yalnızca tek bir suça göre cezalandırılmasıdır. TCK m. 44 fikri içtima şöyle tanımlamaktadır: “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşumuna sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.”
Mağdura aynı fiilin isnadı farklı yer meciine yapılmış olsa dahi, fiil tektir. Çünkü adliyeler farklı da olsa, hukuken farklı yerlerdeki dosyaların birleştirilmesi ve bir fiil nedeniyle tek soruşturma açılması gereklidir. Farklı suçların ihbarında birden fazla suçun oluştuğu, ancak bir suç işleme kararının bulunması durumunda Türk Ceza Kanununun 43. Maddesi 1. fıkrası kapsamında ceza verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Failde bir suç işleme kararının varlığı saptanabiliyorsa içtima hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Öte yandan failin bir fiille yani aynı ihbar veya şikayet dilekçesi ile birden fazla kişiye iftira etmesi halinde aynı neviden fikri içtimaa ilişkin TCK 43/2. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki zincirleme suç kuralı uygulanır. Failin, iftira eylemini özel veya resmi belgede sahtecilik yapmak suretiyle işlemesi halinde TCK 212. Maddede ‘’Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur’’ şeklinde yer alan gerçek içtima hükmü uyarınca, iftira ve sahtecilik suçları oluşmaktadır ve fail her iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırılır.
Türk Ceza Kanununun 267. maddesinin 4. fıkrasında ‘‘Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur’’ denmektedir. Buna göre mağdura iftira atan sanık, eğer mağdurun tutuklanması veya gözaltına alınmasına neden olmuşsa, sanık hakkında gerçek içtima hükümleri uygulanır, işlemiş olduğu iftira suçunun yanında Türk Ceza Kanununun 109. maddesinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ayrıca cezalandırılacaktır. Bir başka deyişle mağdurun ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ya da süreli hapisle mahkum olup, cezanın infazına başlanması durumunda sanığa yalnızca TCK 267. maddeden ceza verilecek, sanık ayrıca TCK 109. Maddeden cezalandırılmayacaktır.
Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı
-
Adli Para Cezasına Çevirme
Adli para cezasına çevirme, yargılamayı gerçekleştiren mahkeme tarafından, hükümlünün bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesine karar verilmesidir. Türk Ceza Kanununun 50. Maddesi ‘‘Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adli para cezasına çevrilebilir’’ hükmünü havidir. Kısa süreli hapis cezasından kasıt, yargılama sonucunda verilecek 1 yıl veya daha az süreli hapis cezasıdır.
Türk Ceza Kanununun 267. Maddesinde belirtildiği üzere iftira suçunun basit halinin karşılığı 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıdır. Hal böyle iken sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda mahkemenin basit iftira suçunun varlığına hükmederek kanunda belirtilen alt sınıra yaklaşarak takdiren ceza vermesi ve sanığın mahkemedeki iyi halinden dolayı takdiri indirim sağlanması durumunda verilecek ceza 1 yılın altına inebilir ve sonuç olarak iftira suçu adli para cezasına çevrilebilir. Son olarak belirtelim ki, iftira suçunun nitelikli olarak işlendiği hallerde mahkemece verilecek cezanın 1 yılın altına inmesi ancak etkin pişmanlık hallerinde mümkün olacaktır.
-
Erteleme
Mahkemece yargılanan kişinin suçlu olduğu tespit edilmiş ve kişi hakkında hapis cezası hükmedilmiştir. Ama, mahkeme tarafından kişiye verilen hapis cezasının, cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi halinde erteleme kararı verilmiş olur. İşlediği suçtan dolayı 2 yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm olan sanıkların cezası ertelenebilir. İftira suçunu işleyen sanığa verilecek ceza ve sanığa ilişkin kişisel durumların şartları sağlaması halinde yargılamayı yapan mahkeme tarafından erteleme kararı verilebilir.
-
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlemez ve yükümlülüklerine uygun davranırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ile davanın düşmesine yol açarak cezanın bireyselleşmesini sağlayan bir kurumdur.
İftira suçunun basit halinin işlenmesi nedeniyle hükmedilen hapis cezasının miktarının 2 yıl veya daha az olması halinde suçu işleyen hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilebilir. Suçun Türk Ceza Kanununun 269. maddesi 2. fıkrasında belirtilen nitelikli halinin işlenmesi durumunda ise, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi alt sınır 2 yıldan başlayacağı için hem alt sınıra yaklaşılarak takdiren ceza verilmesi, hem de sanığın Türk Ceza Kanununun 62. Maddesinde belirtilen takdiri iyi hal nedenlerinden ayrıca yararlanması gerekir. Suçun diğer nitelikli hallerinde sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması halinde ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
İftira Suçunda Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması
-
Soruşturma Aşaması
İftira suçu, şikayete tabi bir suç değildir. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen soruşturulan bir suç tipidir. Bu sebeple hakkında hukuka aykırı fiil isnadında bulunulan kimsenin ihbar veya şikayette bulunmasının suçun soruşturulması ve kovuşturulması bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Fakat belirtmek gerekir ki, mağdur CMK m. 237 gereğince iftira suçunun kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduğundan bahisle açılan kamu davasına katılabilir. Yargılamanın sonunda verilen hüküm hakkında kanun yollarına başvurabilir.
İftira suçu görev dolayısıyla veya görevle bağlantılı olarak da işlenebileceğinden, bu suçu görevi sırasında işleyen kamu görevlisinin soruşturulması için 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 3. maddesi uyarınca izin alınması gerekmektedir. Öte yandan Devlet Memurları Kanunu m. 25 gereğince, “Devlet memurları hakkındaki ihbar ve şikayetler, garaz veya mücerret hakaret için, uydurma bir suç isnadı suretiyle yapıldığı ve soruşturma veya yargılamanın tabi olduğu kanuni işlem sonucunda bu isnat sabit olmadığı takdirde, merkezde bu memurun en büyük amiri, illerde valiler, isnatta bulunanlar hakkında kamu davası açılmasını Cumhuriyet Savcılığından isterler.”
-
Kovuşturma Aşaması
Kovuşturma aşamasında; suç üzerine soruşturma aşaması tamamlanmıştır. Artık bir ceza mahkemesinde dava açılmış, demektir. Kovuşturma aşamasında yargılama makamı, savcılık makamı ve savunma makamının işbirliği söz konusudur. Savcının düzenlediği iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi ile kovuşturma aşamasına geçilmiştir. Kovuşturma aşamasında ceza mahkemeleri görevli olur. Kovuşturma evresi son evredir. Kovuşturma aşamasının sonunda faile verilecek cezaya hükmolunur. Eğer sanık suçsuz bulunursa beraatına hükmedilir. İftira suçunun kovuşturma aşamasının diğer suçlardan farkı yoktur. Genel hükümler kapsamında yargılama yapılır.
İnternet ortamında basın yayın yoluyla veya sosyal medya üzerinden iftira suçu nedeniyle kişilik haklarının ihlal edilen, iftira fiilinin mağduru olan kişi aynı zamanda 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca doğrudan Sulh Ceza Hakimliğine başvurarak, yayından kişilik haklarını ihlal eden içeriğin çıkarılmasını veya erişimin engellenmesini talep edebilir. Mağdurun bu talebi doğrultusunda Sulh Ceza Hakimi kişilik haklarını ihlal ettiği iddia olunan içeriğin çıkarılmasına veya içeriğe erişimin engellenmesine karar verebilecektir. Öte yandan, Ceza Muhakemesi Kanunun 143. maddesi 3. fıkrasına göre iftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde, Devlet mağdura ödenmiş tazminat nedeniyle iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu edebilecektir.
İftira Suçunda Gözaltı ve Tutukluluk Hali
Gözaltı kararı savcının kararı ile şüphelinin polis ya da jandarma tarafından özgürlüğünün geçici bir süreliğine sınırlanmasını sağlayan karardır. Gözaltına alma kararı için hâkim kararı aranmamaktadır. Gözaltı kişinin özgürlüğünün sınırlandığı anda başlamaktadır. Dolayısıyla aslında şüphelinin yakalandığı anda gözaltı süresi başlamaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. maddesinde gözaltına ilişkin düzenlemeler mevcuttur. İlgili maddeye göre gözaltı süresi yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünde zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan bu düzenlemeye göre açığa imzanın kötüye kullanılması suçunda Cumhuriyet Savcısı’nın vereceği kararla şüpheli gözaltına alınabilecektir.
Tutuklama kararı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda en ağır koruma tedbiri olarak düzenlenmiştir. Tutuklama kararı da gözaltı kararı gibi geçici bir koruma tedbiridir. CMK’nın 100. maddesinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, soruşturma ya da kovuşturma evresinde şüpheli ve sanık için tutuklama kararı verilebilir. Ancak verilecek olan tutuklama kararı verilmesi beklenen ceza ve işin önemi ile ölçülü olmalıdır. Gerçekleştirilen fiilin katalog suç kapsamında olması durumunda 100. madde kapsamında tek başına kuvvetli suç şüphesinin varlığı tutuklama için yeterli olup doğrudan hakim tarafından doğrudan tutuklama kararı verilebilir.
Ceza yargılamasında asıl olan sanık ya da şüphelinin tutuksuz bir biçimde soruşturma ya da kovuşturmasına devam edilmesidir. Dolayısıyla tutuklama hali her zaman istisnai bir nitelikte olan koruma tedbiridir. Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. Bu bağlamda iftira suçu katalog suç kapsamında olmadığından iftira suçunun varlığı halinde soruşturma aşamasında sanığın gözaltına alınması veya tutuklanması için tek başına kuvvetli suç şüphesinin varlığını yeterli olmayıp, bunun yanı sıra 100. maddede belirtilen diğer tutuklama nedenlerinin varlığı aranacaktır.
Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme
-
Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Yargı sistemimizde bir kısım suçların adli makamlarca soruşturması ve kovuşturması mağdurun şikâyeti üzerine başlatılabilmektedir. Bu durum Türk Ceza Kanunu’nun “Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar” başlıklı 73. maddesinin 1. fıkrasında ‘‘Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.’’ şeklinde açıklanmaktadır.
İftira suçu ‘‘Adliyeye Karşı Suçlar’’ başlığı altında düzenlenmiştir. Bu itibarla kanunda iftira suçuna özel bir önem atfedilerek iftira suçuna uğrayan kişiler suçtan zarar gören, devlet ise suçun mağduru olarak kabul edilmiştir. Sonuç itibariyle iftira suçu şikâyete tabi suçlardan olmayıp, soruşturması ve kovuşturması adli makamlarca re’sen başlatılabilen bir suç tipidir. İftira suçundan dolayı suçtan zarar gören gerçek kişilerin adli makamlara şikayette bulunmalarının ardından şikayetlerini geri almaları halinde başlatılan ceza soruşturması veya yargılaması sona ermeyecek, adli makamlarca tahkikata re’sen devam olunacaktır.
Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren üzerinden belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış ya da dava açılmış, fakat kanuni süre içinde sonuçlandırılmamışsa; devletin cezalandırma hakkından vazgeçmesi ve ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir hukukî müessesidir. Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesinin 8. fıkrasında ‘‘İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar’’ denilerek, iftira suçunda zamanaşımı süresinin başlama tarihi olarak suçun mağduru olan ve iftira suçunun oluşmasına sebebiyet veren ceza yargılamasındaki şüpheli ya da sanığın suçsuzluğunun ispatlandığı an olarak kabul edilmiştir.
Adli makamlarca başlatılan soruşturma sonucunda şüpheli hakkında verilecek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK) ile veya kovuşturma sonucunda verilecek Beraat kararı ile şüpheli ya da sanığın suçsuzluğunun ispatlandığı an olarak kabul edilebilir. Bu ispat anı idari soruşturmalar açısından ise kişi hakkında verilen Ceza Tayinine Mahal Olmadığı Kararı (CTMO) olarak kabul edilmektedir. Anılan karar veya hükümlerin verilmesi sonucunda iftira suçuna uğrayan mağdur açısından zamanaşımı süresi işlemeye başlamaktadır. Bu süre ise Türk Ceza Kanununun 66. maddesinin 1. fıkrasının e bendi gereği 8 yıldır.
-
Uzlaşma
Ceza hukukunda uzlaşma Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. ve 254. maddelerinde düzenlenmiştir. Uzlaşma, suçtan mağdur olan kişinin suç şüphelisi ile anlaşması sonucunda ceza yargılamasının sona ermesidir. Uzlaşma müzakereleri ve uzlaşma anlaşması, şartları varsa hem soruşturma aşamasında hem de kovuşturma aşamasında yapılabilir. Uzlaşma şikayetten vazgeçme değildir. Uzlaştırma kapsamında kalan suçlar kanunda tahdidi (sayma şeklinde) belirlenmiştir. İftira suçu bu belirlemeler arasında yer almamıştır. Sonuç olarak mağdurun şikayetinin geri alması halinde dahi soruşturmasına ve kovuşturmasına re’sen devam olunan ve CMK 253. Madde kapsamında yer almayan iftira suçu uzlaşma kapsamında yer almamaktadır.
-
Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş bir kişisel cezasızlık ya da cezada indirime sebep olan kurumdur. Etkin pişmanlık hükümleri, Türk Ceza Kanunu’nda her suç tipi için düzenlenmemiştir. Kimi suç tipleri için öngörülen etkin pişmanlık hükümleri, kanunilik ilkesi gereğince yalnızca düzenlenmiş olduğu suç tipleri bakımından uygulanabilecek bir hukuki müessesedir.
Türk Ceza Kanununun 269. maddesinin 1. fıkrasında ‘‘İftira edenin, mağdur hakkında adlî veya idari soruşturma başlamadan önce, iftirasından dönmesi halinde, hakkında iftira suçundan dolayı verilecek cezanın beşte dördü indirilir.’’ düzenlemesi mevcuttur. İftiradan dönmekten kasıt, failin yetkili makamlara somut maddi gerçeği açıklaması iradesidir. Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak için fail her ne amaç ve gerekçeyle olursa olsun kendi özgür iradesiyle iftirasından dönmelidir.
Teknik anlamda idari soruşturma idari makamlara verilecek şikayet dilekçesinin ardından disiplin amirinin soruşturma yapılmasına ilişkin vereceği emir ile başlamaktadır. Aradaki süre zarfında fail iftirasından dönmesi halinde etkin pişmanlık hükümlerinden ve dolayısıyla cezai indirimden yararlanabilecektir.
Bununla birlikte adli yargıda soruşturma aşamasının başlamasından önce failin iftirasından dönmesi ve bu kapsamda etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanması tartışmalı bir konudur. Nitekim iftira suçu ancak failin mağdur hakkında yetkili makamlara ihbar veya şikâyeti ile oluşabilmektedir. Burada failin şikâyeti ile soruşturmaya başlanacağının varsayılması halinde iftira suçunun oluşmasına neden olan failin soruşturma açılmadan önce iftirasından dönmesi ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmesi mümkün olmayacaktır.
Bu konuda Yargıtay, maddenin uygulanması bakımından soruşturma evresinin başlangıcıyla ilgili olarak uygulamaya yönelik bir çözüm getirmeye çalışmıştır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi vermiş olduğu kararında mağdur hakkındaki isnadın kollukta kayda geçirilmesi işleminin soruşturmanın başlangıcı sayılmayacağını, bu kayıttan sonra öğrenilen suça ilişkin bir soruşturma işlemi başlatıldığı ana kadar gerçekleşen etkin pişmanlıkta ilk fıkranın uygulanacağını kabul etmiştir. Sonuç olarak iftira suçunda failin adli makamlara yapmış olduğu şikâyet sonucu başlayan soruşturma kapsamında soruşturmaya ilişkin herhangi bir işlem yapılmadan iftirasından dönmesi halinde Türk Ceza Kanununun 269. maddesinin 1. fıkrada belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanabileceği kabul edilmiştir.
-
Görevli Mahkeme
Ceza mahkemelerinin görev ayrımı yapılırken, öncelikle suç tipleri açısından özel görevli mahkemelerin varlığına bakılmalıdır. O suç için kanunlarla belirlenmiş özel yetkili ceza mahkemesi bulunmadığında, genel hükümlere göre görevli mahkeme belirlenir. İftira suçu için kanunlarla belirlenmiş özel yetkili ceza mahkemesi bulunmadığından genel hükümlere göre görevli mahkeme belirlenecektir. Buna göre;
5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun’un 12. maddesi uyarınca; bu maddede sayılan suçlar ve Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili davalarda ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Yine 5235 sayılı kanunun 11. Maddesinde ‘‘Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, sulh ceza hâkimliği ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılır’’ denilerek asliye ceza mahkemelerinin görev alanı belirlenmiştir. Bu hükümler çerçevesinde iftira suçunun işlenişi bakımından kanunda karşılığı olan cezanın 10 yılın altında olması halinde asliye ceza mahkemeleri görevli, 10 yılın üstünde olması durumunda ağır ceza mahkemeleri görevli olacaktır.
İftira suçu basın yoluyla işlenmişse, verilen mahkumiyet kararının da aynı veya eşdeğer basın veya yayın organıyla ilan edilmesine hükmedilir. Bu ilanın masrafı, hükümlüden alınır.
İftira Suç Duyurusu Örneği
(Suçun İşlendiği Yer) Cumhuriyet Başsavcılığı’na
ŞİKAYET EDEN: Ali GÜNEY
VEKİLİ : Av. Umur YILDIRIM
ŞÜPHELİ : Meltem DENİZ
SUÇ : TCK m. 267 uyarınca iftira suçu ve savcılık makamınızca re’sen belirlenecek diğer suçlar.
SUÇ TARİHİ : 13/08/2020
AÇIKLAMALAR
- Müvekkil Ali GÜNEY, özel okul olarak faaliyet gösteren ……. kurumun sahibi olup aynı zamanda uzun yıllardır Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde fizik öğretmeni olarak görev yapmaktadır.
- Müvekkil 2019-2020 eğitim öğretim yılı içerisinde ……… lisesinde öğretmenlik mesleğini icra etmekte iken aynı okulda tarih öğretmeni olarak görev yapan şüpheli Meltem DENİZ’in görevli idareye vermiş olduğu 13/08/2020 tarihli şikayet dilekçesi neticesinde idari soruşturma geçirmiştir.
- Şüphelinin görevli idareye vermiş olduğu 13/08/2020 tarihli şikayet dilekçesinde özetle; müvekkilin okul içerisindeki kapalı alanlarda kurallara aykırı olarak sigara içtiğini beyan ederek müvekkilin soruşturma geçirmesi için idareye ihbarda bulunmuştur.
- Şüpheli tarafından yapılan şikayet kapsamında müvekkil hakkında Çankaya Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından idari soruşturma başlatılmış olup yetkili makamlarca yapılan incelemeler sonucunda isnat edilen suçların sübut bulmadığı sonucuna ulaşılarak müvekkil hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmasına gerek olmadığına karar verilmiştir. Verilen işbu karar ve ekleri Çankaya Kaymakamlığı ….. tarihli ve …… Sayılı İnceleme/Soruşturma dosyası konulu yazısı ile müvekkile tebliğ edilmiştir.
- MEB tarafından görevlendirilen muhakkik tarafından yapılan idari soruşturma kapsamında müvekkil Ali GÜNEY’in ifadesi alınmış. Bunun yanı sıra okulun diğer öğretmenleri ile müdür ve müdür yardımcılarının tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulmuştur. Alının tüm ifadelerde müvekkilin okul içerisindeki kapalı alanlarda sigara içmediğini hatta sigara dahi içmeyen birisi olduğu beyan edilmiştir. Bunlara ek olarak okulun kapalı alanlarını kayıt altına alan güvenlik kameraları incelendiğinde şüphelinin iddialarını destekler bir görüntünün olmadığı görülmüş şüphelinin idari soruşturma geçirmesi amacıyla yapmadığını bildiği halde müvekkil aleyhinde idareye ihbarda bulunduğu anlaşılmıştır.
- Bilindiği üzere TCK’nın İftira başlıklı 267/1 Maddesi ”(1) Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmünü içermektedir. Kanunun lafzı açıkça idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etme eylemi ile iftira suçunun maddi unsurunun oluştuğunu belirtmektedir. Hal böyle iken işlemediğini bildiği halde müvekkile suç atfederek müvekkilin idari soruşturma geçirmesine neden olan şüpheli, bu eylemi ile TCK’nın 267/1 maddesinde belirtilen iftira suçunu işlemiştir.
- Müvekkil, şüpheli tarafından yapılan bu kötü niyetli ihbara kadar öğretmenlik hayatı boyunca mesleği sebebiyle herhangi bir adli veya idari soruşturma geçirmemiştir. Anılan olay sonrasında ise çalıştığı okul içerisinde gerek öğrencilerine gerekse velilerine karşı haksız şekilde zan altında bırakılan müvekkil büyük manevi üzüntü ve çöküntü yaşamıştır.
- Gelinen aşama itibariyle; müvekkil hakkında idareye ihbarda bulunarak müvekkilin idari soruşturma geçirmesine yol açan şüpheli hakkında TCK 267. maddesinde düzenlenen iftira suçu kapsamında adli soruşturma yapılarak kamu davası açılmasını talep etme zorunluluğu hasıl olmuştur.
HUKUKİ NEDENLER: 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 267. Madde ve re’sen tespit olunacak hususlar
HUKUKİ DELİLLER:
- Çankaya Kaymakamlığı ….. tarihli ve …… Sayılı İnceleme/Soruşturma dosyası
- Tanık anlatımları
- Re’sen takdir edilecek diğer hukuki deliller
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda arz ve izah edilen nedenler ve Savcılığınızca re’sen dikkate alınacak sebepler ile şüpheli hakkında TCK m. 267/1 gereği soruşturma yapılarak hakkında kamu davası açılması için iddianame düzenlenmesine karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz. 13/10/202..
Şikayet Eden
Av. Umur YILDIRIM
İftira Suçu ve Cezası Hakkında Yargıtay Kararları
16.Ceza Dairesi 01.07.2016, 2016/1067 Esas -2016/4583 Karar
- İftira Suçu ve Cezası
- TCK 267. Madde
İftira suçunun oluşabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği, sanığın 16.03.2011 tarihinde kolluk güçlerine telefon ederek, … adlı kişinin işyerine bir kişinin geldiğini, zorla senet imzalatmak istediğini beyan ederek ihbarda bulunması şeklindeki somut olayda; katılan hakkında soruşturma açılması amacının bulunmaması ve şikayet konusu eylemin failinin belirli olmaması nedeniyle iftira suçunun unsurlarının oluşmadığı, ancak; işlenmediğini bildiği halde zorla senet imzalatma (yağma) suçunu yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden sanığın eyleminin TCK’nın 271. maddesinde düzenlenen “Suç uydurma” suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 8.10.2019, 2019/13208 Esas – 2019/11903 Karar
- İftira Suçu ve Cezası
- TCK 267. Madde
İftira suçunun özel bir halini düzenleyen TCK’nın 268. maddesinde tanımlanan “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçunun oluşabilmesi için, kişinin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanması gerektiği; sanığa isnat olunan, idari yaptırım gerektiren trafik ceza tutanağı düzenlenmesi sırasında müştekiye ait kimlik bilgilerinin kullanılmasından ibaret eylemin TCK’nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunu oluşturacağı…
YCGK. T.5.6.2018, 2015/9-43 E 2018/265
- İftira Suçu ve Cezası
- TCK 267. Madde
İftira suçu failin, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnadıyla ihbar ve şikâyette bulunulması suretiyle işlenmektedir. Failin mağdur hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulamasını sağlamak amacıyla suçsuz olduğu hâlde sırf suç yükleme özel kastıyla hareket ederek sanık hakkında suç isnadında bulunmasıdır. İftira suçunda korunan hukuki yarar, suç isnadı ile yargı makamlarının
yanıltılarak, kişiler hakkında haksız yere soruşturma ve kovuşturma açılmasının engellenmesidir. İftira suçunda kanunda yazılı tipik eylemin gerçekleşmesi durumunda fiilin hukuka aykırılık öğesi de gerçekleşmektedir. İftira suçunda hukuka uygunluk nedenlerinin gerçekleşmemesi gerekmektedir. İftira suçunda TCK 26. Maddesinde yazılı hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı hâlinde ( örneğin, ‘şikâyet, gazetecilik, haber ve eleştiri hakkı, savunma dokunulmazlığı’ gibi ) hakkın kullanılması hâlinde suçun hukuka aykırılık öğesinin gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Yargıtay 8.CD. T.14.02.2019 2018/5687E. 2019/2070 K.
- İftira Suçu ve Cezası
- TCK 267. Madde
Somut olayda müştekinin müracaatında belirttiği şekliyle 01/02/2015 tarihinde BİMER’e hakkında silahlı terör örgütüne üye olduğu yönünde asılsız ihbarda bulunarak idari ve adli soruşturma geçirmesine neden olan şüpheli veya şüphelilerden şikâyetçi olması üzerine soruşturma işlemlerine başlanıldığı, soruşturma kapsamında 01.02.2015 tarihinde 113209 başvuru numarasıyla yapılmış olan BİMER başvurusunun 78.183.29.45 IP adresine sahip bilişim sistemi aracılığıyla bağlantı kurularak gerçekleştirildiğinin Başbakanlık Bilgi İşlem Başkanlığı’nın 21.07.2017 tarihli ve 11666027-622.03-E.50024 Sayılı yazısından anlaşıldığı, ancak IP numarasının ait olduğu adres ve şahıs bilgileri tespit edilmeden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, IP numarası üzerinden tespit edilen şüphelilerin ifadelerine başvurulmasından sonra, ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı CMK’nin 309. Maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 18.04.2018 gün ve 2462 Sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.04.2018 gün ve KYB/2018-34850 Sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
Herkesin içerisinde bana iftira atan x kişisinden şikayetçi olabilir miyim?
Ceza yargısında iftira suçunun oluşabilmesi için işlemediğini bildiği halde mağdur hakkında yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunulması gerekmektedir. Resmi makamlara yapılmış herhangi bir ihbar veya şikâyet olmadıkça iftira suçu oluşmayacak diğer şartlarının oluşası halinde TCK 125. Maddede düzenlenen hakaret suçu oluşacaktır.
İftira suçunu işlemiş birisi memur olabilir mi?
Devlet Memurlar Kanunu m. 48 gereği katalog suçlara karışmamış kişiler devlet memuru olmaya hak kazanacaktır. Bu kapsamda iftira suçunun katalog suçlardan olmaması nedeniyle kişinin iftira suçunu işlemesi halinde memuriyete girmesinde herhangi bir engel olmayacaktır.