Gizli tanık, suç konusu olay hakkında görgü ve bilgisine başvurulan, ancak güvenliği nedeniyle kimliği saklı tutulan kimsedir. Her olayda gizli tanık dinlenilemez. Gizli tanık deliline yalnızca bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda başvurulabilir. Bu tür suçlarda, tanığın korkmadan gerçeği anlatması, böylece suçun tüm unsurlarıyla ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Gizli tanık, Ceza Muhakemesi Kanun’unda düzenlenmiştir. 2008 yılında yürürlüğe giren 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’yla da korunmaya ilişkin usul ve tedbirler belirlenmişti. Genellikle ceza yargılaması sürecinde kişiler tanıklık yapma konusunda çekingenlikte bulunmaktadırlar. Bunun sebebi özellikle son zamanlarda suç işlemek amacı ile artan örgütlenmeler, giderek büyüyen kent rantlarını paylaştırmak için oluşturulan çeteler, suçun ve suçlunun izlenmesinde yeterince özenli ve etkili davranılmadığı yönündeki medyadaki bir takım beyanlar, tanıklığın bir işe yaramayacağı doğrultusundaki bir takım değerlendirmeler, “mafya” denilen suç şebekelerine ilişkin günlük haberler ve bunlara eklenebilecek diğer psikolojik etkenlerle kişiler tanıklık yapmada çekingenlik göstermekte ve hatta korkmaktadırlar.
Bu olumsuz etkilerin giderilmesi yolu, tanıkların güvenliklerinin eksiksiz sağlanmasıdır. Bu nedenle gerek kendi gerek bir başka kişi örneğin, ailesi yönünden sakınca görülmesi halinde, tanığın adreslerini gizleyebilmesi için olanak sağlanmıştır. Ve hatta makalemizde ayrıntılı bir şekilde açıklayacağımız gizli tanıklık müessesine ilişkin olarak, tanığın kimliğini açıklaması, kendisinin veya başka bir kişinin beden bütünlüğünü veya özgürlüğünü tehlikeye düşüreceği yolunda bir kuşkuya yol açıyorsa kimliğini açıklamadan kaçınabilmesine Cumhuriyet savcısı, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından izin verilebilecektir. Ancak tanığın, tanıklık ettiği olayları hangi neden ve vesile ile öğrenmiş bulunduğunu açıklaması zorunludur. Makalemizde biraz da gizem içeren ‘gizli tanık’ kime denir? Kimler gizli tanık olabilir? Her isteyen gizli tanık olabilir mi? Gizli tanık nasıl korunur? Filmlerde gördüğümüz gibi, tanıklık yapanların yüzü değiştirilip, yeni kimlik ve iş olanağı sağlanmakta mıdır? Gizli tanık nasıl dinlenilmektedir? Her şeyden önce, neden gizli tanığa ihtiyaç duyulmaktadır? Sorularının hepsine cevap vereceğiz.
Gizli Tanıklık Nedir?
Gizli tanık, suç konusu olay hakkında görgü ve bilgisine başvurulan, ancak güvenliği nedeniyle kimliği saklı tutulan kimsedir. Her olayda gizli tanık dinlenilemez. Gizli tanık deliline yalnızca bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda başvurulabilir. Bu tür suçlarda, tanığın korkmadan gerçeği anlatması, böylece suçun tüm unsurlarıyla ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Gizli tanık, Ceza Muhakemesi Kanun’unda düzenlenmiştir. Gizli tanıklık müessesine, kişinin tanıklık yapmasından kaynaklı olarak kendisinin veya yakın çevresinin bir takım tehlikelere maruz kalması ihtimalinin olması durumunda başvurulur. Ancak bu duruma başvurabilmek için mahkemece görülen dava konusu suçun örgüt faaliyetinde işlenen bir suç olması gerekir. Yani her davada gizli tanıklığa başvurulması mümkün değildir. Buna ilişkin düzenleme Ceza Muhakemeleri kanunumuzun 58.maddesinin 2. ve 3.fıkralarında bulunmaktadır. Ancak bu maddeler aslında korunan tanıklara ilişkindir. Gizli tanık korunan kanığın biraz daha özel hali olup sadece örgütlü suçlar bakımından “gizli tanık” nitelendirmesine gidilmiştir. İlgili madde fıkraları şöyledir;
“Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir.”
“Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır.”
Bu hükümler sadece tanığı korumakla kalmamakta, aynı zamanda gerçeğin araştırılmasına da katkıda bulunmaktadır. Korunamayan bir tanık, ceza tehdidi ne olursa olsun, ifade veremeyecektir. Bu bakımdan aslında gizli tanıklık müessesesi ile kanun koyucu, can güvenliğinin sağlanması ve suç bakımından maddi gerçeğe ulaşılabilmesi amacı ile bir nevi adil yargılanma hakkını ihlal edebilecek bir düzenlemeye gitmiştir. Gizli tanıklık ve adil yargılanma konusu ayrıca aşağıdaki başlıkta incelenecektir.
Gizli Tanık Deliline Başvuru Şartları
Gizli tanığın dinlenilmesi farklı usule bağlanmıştır. Bu farklı usul, duruşmada olduğu gibi, keşifte tanık dinlenilmesi sırasında da uygulanır. Gizli tanık dinlenilmeden önce gerçek kimlik bilgileri saptanır ve tutanağa geçirilir. Tanığa soruşturma veya davada kullanılacak farklı bir isim verilir. Tanık, verilen bu kod isimle davet edilir, bu isimle dinlenilir. Gerekiyorsa hakkında uygun koruma tedbirine hükmedilir. Kimlik bilgilerinin saptandığı ve takma ismin verildiği tutanak, esas dosyaya konulmayıp, değişik iş numarasına kaydedilir. Bu tutanak ayrı ve güvenli bir bölümde saklanır. Tanığın kişisel bilgilerini koruma görevi, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısına, kovuşturma evresinde mahkemeye aittir. Bu bilgiler dosyasına konulmayarak, ağır tehlike varsayılan sakıncaların ortadan kalkmasına kadar ayrı bir kasada saklanır. Engel ortadan kalktığında dosyasına konulur. Engel kalkmadan önce bu bilgilerin açıklanması, cezai yaptırıma bağlanmıştır. Gizli Tanık deliline başvurulabilmesi için iki adet şartın bir arada bulunması gerekmektedir. Bu şartlar:
- Dava Konusu Suçun Örgüt Faaliyeti Çerçevesinde İşlenen Bir Suç Olması: Genellikle suça ilişkin tanıklık yapacak kişiler, örgüt içine sokulan bir güvenilir kişi veya güvenlik görevlisi olabileceği gibi örgüt dışında olmasına karşın, soruşturma makamları ile işbirliği içinde bulunan kişi olması da mümkündür. Anılanların kimliklerinin açıklanması halinde bir daha tanıklıklarından yararlanma imkânı olmayacağı gibi yaşantılarının da tehlikeye düşmesi pek muhtemel olacaktır.
- Tanıklık Yapmanın Ağır Tehlike Barındırması: Tanığın mahkemede bulunma hakkı sahipleri (sanık vs.) huzurunda dinlenilmesinin, ağır sonuçlar doğurması muhtemel olmalıdır ki tanık için gizli tanıklık müessesesi gündeme gelebilsin. Suçun örgüt çerçevesinde işlenen bir suç olmasına rağmen kişinin tanıklık yapmasından dolayı herhangi bir tehlike gündeme gelmiyor veya tehlike başka bir yolla ortadan kaldırılabiliyor ise kişinin gizli tanıklık yapabilmesi mümkün olmayacaktır. Burada tanığın tehlike korkusunun somutlaştırılması gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında kişilerin soyut ve basit düzeyde kalan korkular sebebi ile gizli tanıklıktan faydalanamayacağı görüşündedir.
Tanık Koruma Kanunu 3.maddede bu suçlara ilişkin düzenleme şöyledir:
- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ve ceza hükmü içeren özel kanunlarda yer alan ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar.
- Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar.
Gizli Tanığın Dinlenilmesi Usulü
Tanık dinlenilmesi usulü bakımından normal tanıklardan farklı olarak, gizli tanık dinlenirken normalde mahkeme huzurunda hazır bulunma hakkı sahibi olanlar bulunmadan dinlenebilmesi olanaklıdır. Bu dinleme usulü en çok karşılaşılan türdür. Tanığın hazır bulunanların huzurunda dinlenilmesi, tanık için ağır bir tehlike oluşturacak ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecek ya da maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike teşkil edecekse, hâkim hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntü aktarmasının yapılması gerekmektedir. Bu durumda tanık ve hâkim, duruşma salonunda veya başka yerde aynı mekanda, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar ise başka bir mekanda olacak ve bunların bulunduğu mekana sesli ve görüntülü aktarım yapılacaktır.
Sanık, tanığın dinlendiği oturumda, hazır bulunmamasına karşın, daha sonraki oturuma gelmiş ise kendisine tanığın ifadesi okunup diyeceği sorulmalıdır. Sanığın yokluğunda dinlenen tanığın ifade tutanağını inceleme ve buna karşı yazılı ya da sözlü soru sormak hakkına sahip olmalıdır. Şüpheli/sanığın tanığı sorgulama olanağı bulunmasa dahi, tanığın beyanlarını irdeleme, yürütme veya beyanlarının özenli bir biçimde irdelenip değerlendirilmesi için yeterli zaman ve olanaklara sahip olması gerekir. Sanığın hazır bulunduğu oturumda dinlenen ve aleyhinde beyanda bulunan tanığa soru sormak suretiyle, onun güvenilirliğini, inandırıcılığını yargılamasına olanak verilmesi gerekir.
Ceza yargılamasında hakimin ve tarafların, deliller ile yüz yüze gelmesi esastır. Bu yöntem uygulandığında yargıç, tanığın anlatım tarzına, beyanı Gizli Tanık / TATAR 289 2013/ 4 Ankara Barosu Dergisi sırasındaki tavırlarına, mimiklerine, heyecanlı veyahut soğuk kanlı tavırlarına bakar. Çapraz sorgu yöntemi ile tarafların tanığa soru sormasına olanak tanır. Gerek görürse tanığa, sanık veya mağdurla ilişkilerine dair de sorular yöneltir. Ancak, tanığın kimlik bilgileri açıklanmaz. Tanığın kişisel bilgileri, Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme tarafından saklanır. Hakim, hem bizzat kimliğe ilişkin soru sormaz, hem de taraflarca tanığın kimliğini ortaya çıkartacak sorular sorulmasını engeller.
Gizli Tanıklar İçin Uygulanabilecek Tanık Koruma Tedbirleri
Tanık koruma kanunumuzun 5. Maddesinde gizli tanık olarak dinlenen kişilere uygulanacak koruma tedbirleri şöyle düzenlenmiştir:
- Kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi.
- Duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi.
- Tutuklu veya hükümlü olanların durumlarına uygun ceza infaz kurumu ve tutukevlerine yerleştirilmesi.
- Fizikî koruma sağlanması.
- Kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi.
- Çalışan kişinin iş yerinin ya da iş alanının değiştirilmesi veya öğrenim görenin devam etmekte olduğu her türlü eğitim ve öğretim kurumunun değiştirilmesi.
- Yurt içinde başka bir yerleşim biriminde yaşamasının sağlanması.
- Uluslararası anlaşmalara ve karşılıklılık ilkesine uygun şekilde, geçici olarak başka bir ülkede yerleştirilmesinin sağlanması.
- Fizyolojik görünümün estetik cerrahi yoluyla veya estetik cerrahi gerektirmeksizin değiştirilmesi ve buna uygun kimlik bilgilerinin yeniden düzenlenmesi.
Gizli Tanık Beyanlarının İspat Gücü
Gizli tanıklık müessesesi bakımından getirilen farklı dinleme usulleri ve yargılama neticesinde tanık hakkında koruma tedbirleri verilmesi, gizli tanık beyanlarının güvenilirliğini zayıflatmaktadır. Ve hatta Tanık Koruma Kanunu’nun 9. maddesinde gizli tanık beyanlarının tek başına hükme esas alınarak karar verilemeyeceği belirtilmektedir. Buradaki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere sanık hakkında sadece gizli tanığın beyanlarına dayalı olarak bir mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı olacaktır. Burada gizli tanıkların sayısı da önem arz etmemekle birlikte, asıl önem arz eden konu gizli tanık beyanlarının yan deliller ile desteklenmesidir.
Burada önemle vurgulanması gereken konu, gizli tanık beyanları tek başına esas alınarak bir hüküm tesis edildiğinde sanığın adil yargılanma hakkı zedelenmiş olacaktır. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin(AİHM) gizli tanıklık müessesine ilişkin olarak vermiş olduğu kararlarda bu müessesenin adil yargılanma hakkı bakımından tehlike arz ettiği fikri görülmektedir. Şöyle ki, AİHM’in bu düşüncesinin temeli oluşturan ilke, silahların eşitliği ilkesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan sanığın gizli tanığa doğrudan soru yöneltememesi ve genellikle mahkemeye yönelttiği sorulara karşı herhangi bir cevap alınamaması başlı başına bir sorun teşkil etmektedir. Bu açıdan da bakıldığında gizli tanık müessesesi birçok soru işaretini de arkasından getirmektedir.
Gizli Tanıklık ve Adil Yargılanma Hakkı
Gizli tanıklık bakımından karşılaştığımız en önemli sorunlar “ gizli tanıklığın adil yargılanma hakkını zedeleyip zedelemediği” ve “gizli Tanık beyanlarının hükme etkisinin diğer delillerden fazla olması” konularıdır. Adil yargılanma hakkı konusuna kısaca değinmek gerekirse, medeni hak ve yükümlülüklerin ya da kendisine isnat edilen herhangi bir suçun belirlenmesinde, herkes, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından, makul süre içerisinde, adil yargılanma ve aleni duruşma hakkına sahiptir. Gizli tanıklık bakımından incelenmesi gereken kişinin savunma hakkı ve delillerin hükme etkenliğidir.
Adil yargılanma hakkı kavramının içeriğinde savunma hakkı çok önemli bir yere sahiptir. Kısıtlanmış bir savunma hakkı ile adil yargılanma hakkının zedelenmiş olacağından kuşku duyulamaz. Gizli tanıklık açısından bakıldığında da her ne kadar CMK 58/3. Maddesi gereği “soru sorma hakkı bulunanların soru sorma hakkı” gizli olsa da kişinin çoğu zaman tanığa doğrudan sorularını yöneltememesi ve sorduğu sorulara mahkeme tarafından da cevap verememesi bir nevi savunma hakkını kısıtlamaktadır. Bununla beraber yargılamada deliller gerek uyuşmazlığın çözümünde gerek sonuçta gerçeğin ortaya çıkmasında temel bir rol oynar. Ancak gizli tanık müessesesinin doğası gereği tam olarak güven verici ve tatmin edici bir delil olmaması sebebi ile bu konuda tek başına hükme esas alınması hukuka aykırı olacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesindeki Adil Yargılanma Hakkı Konusundaki Düzenleme şöyledir: “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir. “
Adil yargılanma hakkı bakımından kişilerin sahip olduğu haklar:
- Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek,
- Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak,
- Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek,
- İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek,
- Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.
Ellis, Simms ve Martin Davası ve Gizli Tanıklık (AİHM)
Dava konusu, gizli tanıkların vermiş olduğu ifadelerin hükme esas alınarak kişiler hakkında mahkumiyet kararı verilmesi, AİHS’in 6. Maddesi bakımından tartışılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Ellis, Simms ve Martin Davasında vermiş olduğu karara bakıldığında özetle gizli tanıklık müessesi ile adil yargılanma hakkını ihlal etmemek için şu üç unsurun mevcut olması gerektiği belirtilmektedir.
- Tanığın kimliğinin gizli tutulması için haklı bir neden olmalıdır.
- Mahkeme tarafından gizli tanığın beyanının mahkûmiyet kararı verilmesi için tek veya esaslı unsur olup olmadığı kararlaştırılmalıdır.
- Mahkûmiyet kararının tek veya ana dayanağı gizli tanığın ifadesi ise işlemleri ayrıntılı incelemeye tabi tutulmalıdır.
Bu koşullar altında tanıkların gizli dinlenmesinde kamu yararı olduğu belirtilmiştir. Aynı kararda çapraz sorgulamanın etkin şekilde yapılmasını arayarak gizli tanığın beyanının güvenilirliğinin adil ve uygun şekilde değerlendirildiğine kanaat getirerek başvuruyu reddetmiştir.