FETÖ-PDY disiplin soruşturması, Fetullahçı terör örgütü /paralel devlet yapılanması kapsamında yürütülen disiplin soruşturmalarına denir. FETÖ-PDY disiplin soruşturmasında, Türkiye’de kamu kurumlarında görev yapan personelin bu terör örgütüyle bağlantılarının tespit edilmesi ve bu bağlantıların disiplin mevzuatı çerçevesinde değerlendirilmesi amacıyla gerçekleştirilen idari süreçlerdir. Bu soruşturmalar, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası devletin güvenlik politikalarının bir parçası olarak yoğunlaşmış, kamu kurumlarının güvenilirliğini ve tarafsızlığını koruma hedefiyle yürütülmüştür. Soruşturmalar, devlet memurlarının FETÖ/PDY ile ilişkilerinin belirlenmesi, bu ilişkilerin delillerle ortaya konması ve ilgili mevzuat kapsamında yaptırımların uygulanmasını içerir.
Bu süreç, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu başta olmak üzere ilgili disiplin mevzuatına dayanılarak yürütülür ve genellikle kamu kurumlarının personel birimleri, müfettişleri veya muhakkikleri tarafından koordine edilir. Soruşturmaların amacı, yalnızca cezalandırma değil, aynı zamanda kamu hizmetinin tarafsızlığını ve güvenilirliğini sağlama, örgütle bağlantılı kişilerin kamu görevinden uzaklaştırılmasıdır. Bu bağlamda, soruşturmalar hem hukuki hem de idari açıdan titizlikle yürütülmesi gereken süreçlerdir. Bu makalemizde Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak Fetö/Pdy kapsamında yürütülen disiplin soruşturmaları konusunda detaylı bilgi verilecektir.
Fetö/Pdy Kapsamında Suç İsnat Edilebilecek Deliller
FETÖ/PDY (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) soruşturmalarında, suç isnat edilebilmesi için kullanılan deliller, genellikle örgütsel bağlantıyı veya faaliyetleri ortaya koymaya çalışılmaktadır. Türk hukuk sistemi ve uluslararası hukuk normları çerçevesinde, bu delillerin doğruluğu, güvenilirliği ve hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması kritik önem taşır. Aşağıda, mevcut deliller ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır.
- Garson SD Kart Kodlaması: “Garson” adlı bir gizli tanığın teslim ettiği SD Kartta yer alan Excel listelerinde Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ile ilgili bilgilerle oluşturulan listeler, FETÖ/PDY mensuplarının kodlandığı/fişlendiği bir veri tabanıdır. Bu veri tabanı, örgüt mensuplarının isimlerini, görevlerini, hiyerarşik konumlarını ve örgüt içindeki kodlamalarını içerir.
Garson, FETÖ/PDY içinde aktif bir rol almış ve örgütün gizli iletişim ağlarına erişimi olan bir kişi olarak tanımlanır. Bu kişi, örgüt tarafından kullanılan hafıza kartları (örneğin, SD kartlar) veya diğer dijital ortamlardaki verileri güvenlik güçlerine teslim etmiştir. Bu veriler, emniyet ve istihbarat birimlerince analiz edilerek bir veri tabanına dönüştürülmüştür. Örgüt, mensuplarını gizlemek için kod isimler veya numaralar kullanmıştır. Örneğin, “A4”, “SAY” gibi kategoriler, kişinin örgüt içindeki pozisyonunu veya önem derecesini gösterebilir.
- ByLock ve Diğer Şifreli Programların Kullanımı: ByLock, FETÖ/PDY tarafından 2014-2016 yılları arasında yoğun şekilde kullandığı belirtilen şifreli bir mesajlaşma uygulamasıdır. Bu uygulama örgütün gizli iletişim ağı olarak kullanılmışsa da bazı durumlarda bu durumdan haberi olmayan kişilerin de mağdur edilmesine sebep olmaktadır. ByLock’un yüklendiği cihazın IP adresleri, uygulama sunucularına bağlanma zamanları ve frekansı, HTS (Historical Traffic Search) kayıtlarıyla doğrulanır. Örneğin, bir kişinin telefonunun ByLock sunucularına bağlandığına dair log kayıtları, güçlü bir delil olarak kabul edilmektedir.
Türk yargısında ByLock kullanımı, Yargıtay kararlarıyla “örgüt üyeliği” suçunun delili olarak kabul edilmiştir. Ancak, kişinin uygulamayı bilinçli ve aktif şekilde kullandığına dair ek kanıtlar aranabilir (örneğin, yazışma içerikleri veya düzenli kullanım). Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 26 Eylül 2023 tarihinde Yüksel Yalçınkaya/Türkiye davasında verdiği karar (B. No: 15669/20), ByLock uygulamasının delil olarak kullanımıyla ilgili önemli tespitler içermektedir. Bu karar, ByLock’un Türk yargısında “terör örgütü üyeliği” suçlamalarında delil olarak kullanılmasına ilişkin sistematik sorunları ele almış ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. (adil yargılanma hakkı), 7. (kanunsuz ceza olmaz ilkesi) ve 11. (toplanma ve örgütlenme özgürlüğü) maddelerinin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
ByLock’un yanı sıra, benzer şifreli uygulamalar (örneğin, Signal, Telegram veya Eagle) üzerinde örgütle bağlantılı özel grup veya kanal üyeliklerinin araştırılması. Bu tür uygulamalarda kullanılan meta-veriler (örneğin, grup oluşturma zamanı, üye davet kayıtları) delil olarak değerlendirilebilir.
- Ankesör/Ardışık Aramaları: Örgüt mensuplarının belirli dönemlerde Ardışık/Ankesör adı verilen sabit hatlardan aranması, örgütsel iletişim ağının bir göstergesi olduğu kabul edilmektedir. Ankesörlü telefonlardan yapılan aramaların zaman damgaları, süreleri ve hedef numaralar HTS kayıtlarıyla tespit edilir. Örneğin, aynı ankesörden birden fazla kişinin ardışık şekilde aranması, örgüt bağlantısını işaret ettiği belirtilmektedir. Yargıtay, ardışık aramaların örgüt üyeliği için delil olabileceğini belirtmiş, ancak aramaların içeriği veya bağlamı hakkında ek kanıtların aranması gerektiğini vurgulamıştır.
- HTS Kayıtları: HTS (Historical Traffic Search), bir kişinin telefon görüşmeleri, mesajlaşmaları ve internet bağlantılarının geçmişini içerir. Bu kayıtlar, kişinin örgütle bağlantılı kişilerle iletişimini veya şüpheli hareketlerini tespit etmek için kullanılır. Örgütle bağlantılı bilinen kişilerle sık ve düzenli iletişim, HTS kayıtlarıyla ortaya çıkar. Yargıtay, HTS kayıtlarının yalnızca iletişim sıklığını değil, içeriği veya bağlamı destekleyen ek delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
- Bank Asya Hesapları: FETÖ/PDY’nin finansal yapısını desteklemek amacıyla Bank Asya’da hesap açılması veya bu bankaya para yatırılması, özellikle 17-25 Aralık 2013 sonrası dönemde delil olarak değerlendirilmektedir. Yargıtay, Bank Asya hesaplarının delil olarak değerlendirilebilmesi için kişinin bu işlemleri bilinçli ve örgüt talimatıyla yaptığının kanıtlanması gerektiğini vurgulamıştır. AİHM, bu tür finansal delillerin bağlamının ve hukuka uygunluğunun dikkatle incelenmesi gerektiğini belirtmiştir.
- Albatros Kodlaması: Örgüt içinde üst düzey yöneticilere verilen kod isimlerdir. Bu kodlamalar, genellikle istihbarat birimlerince tespit edilir ve delil niteliği taşır.
- Digitürk Üyeliğinin Sonlandırılması: FETÖ/PDY’nin 2015’te Digitürk’e yönelik boykot çağrısı sonrası üyeliğini sonlandıran kişiler, bu eylemle örgüt talimatlarına uydukları gerekçesiyle soruşturmaya tabi tutulabilir.

FETÖ/PDY Gerekçesiyle Disiplin Soruşturması Nasıl Başlar?
FETÖ/PDY ile bağlantılı iddialar, kamu kurumlarına çeşitli yollarla ulaşabilir. Bu yollar şunlardır:
- İhbarlar: Kurumlar, anonim veya kimlikli ihbarlar yoluyla personelin FETÖ/PDY bağlantısı hakkında bilgi alabilir. İhbarlar, yazılı, sözlü veya elektronik ortamda yapılabilir.
- Kurumun Kendi Araştırmaları: Kurumlar, istihbarat birimleri veya iç denetim mekanizmaları aracılığıyla personelin örgütle bağlantısını tespit edebilir. Örneğin, HTS kayıtlarının incelenmesi veya banka işlemlerinin analizi bu kapsamda yer alır.
- Savcılık Bildirimleri: Cumhuriyet Savcılıkları tarafından yürütülen cezai soruşturmalar neticesinde, ilgili kişinin FETÖ/PDY bağlantısına dair bulgular kamu kurumlarına bildirilebilir. Bu bildirimler, genellikle resmi yazışmalarla yapılır.
Kurumlar, bu bildirimleri aldıktan sonra idari süreç başlatma kararı alır. Bildirimin kaynağı ve içeriği, soruşturmanın kapsamını ve ciddiyetini belirlemede etkili olur.
Ayrıca devlet memurları hakkında disiplin soruşturması, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde yürütülür. Disiplin soruşturması, memurun görev ve sorumluluklarına aykırı davranışlarda bulunduğu iddiasıyla başlatılır. Ancak bu süreçte, eğer soruşturma sırasında memurun fiillerinin yalnızca disiplin suçu değil, aynı zamanda adli suç teşkil edebileceğine dair bilgi, belge veya delil elde edilirse, bu durum adli makamlara suç duyurusu olarak bildirilir.
FETÖ-PDY Disiplin Soruşturması Nasıl Başlar?
Disiplin soruşturması, kamu kurumlarında çalışan personelin, görev ve sorumluluklarına aykırı davranışlarda bulunduğu ya da bir disiplin suçu işlediği şüphesi üzerine başlatılan idari bir süreçtir. Özellikle FETÖ/PDY gibi ciddi suçlarla bağlantılı bir durum söz konusu olduğunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun (DMK) ilgili hükümleri çerçevesinde disiplin soruşturması titizlikle yürütülür.
Disiplin soruşturmasının başlatılabilmesi için, kurumun en büyük amirinin (örneğin, vali, genel müdür, rektör) yazılı onayı gereklidir. Bu onay, iddia edilen suçun ciddiyetine, delillerin varlığına ve eylemin disiplin suçu kapsamına girip girmediğine göre değerlendirilir. 657 sayılı Kanun’un 127. maddesi uyarınca, disiplin soruşturmasına konu eylem hakkında diisplin cezası için çeşitli zamanaşımı süreleri mevcuttur. Buna göre,
- Soruşturma Zamanaşımı: Disiplin suçu teşkil eden eylemin öğrenildiği tarihten itibaren 1 ay içinde soruşturma başlatılmazsa, soruşturma hakkı düşer.
- Ceza Zamanaşımı: Eylemin işlendiği tarihten itibaren, kınama ve aylıktan kesme cezaları için 2 yıl, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma cezaları için 6 yıl içinde disiplin cezası verilmezse, ceza verme hakkı zamanaşımına uğrar.
Müfettiş ve Muhakkikin Görev ve Yetkileri
Müfettiş veya muhakkik, soruşturmayı yürütürken geniş yetkilerle donatılmıştır, ancak bu yetkiler 657 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat çerçevesinde sınırlıdır. Aşağıda, bu yetki ve sorumluluklar detaylı bir şekilde açıklanmaktadır;
- Yazışma Yetkisi: Bu yetkinin temel amacı, soruşturmaya konu eylemin aydınlatılması için gerekli bilgi ve belgelerin toplanmasıdır. Müfettiş veya muhakkik, ilgili kamu kurumları, özel kuruluşlar veya diğer birimlerle resmi yazışmalar yapabilir. Örneğin savcılık ve mahkeme makamlarından yürütülen soruşturma ve kovuşturma dosyaları talep edilebilir. Şüpheli finansal işlemlerin incelenmesi için banka hesap hareketleri veya Bank Asya gibi FETÖ/PDY ile bağlantılı kuruluşlarla ilgili kayıtlar istenebilir. Yazışmalar, resmi yazı formatında yapılır ve görevlendirme yazısına dayandırılır. Talep edilen bilgi ve belgelerin gizliliği korunur ve sadece soruşturma kapsamında kullanılır.
- İfade ve Bilgi Alma Yetkisi: Müfettiş veya muhakkik, olayla ilgili kişiyi ve tanıkları çağırarak ifadelerine başvurabilir. Disiplin soruşturması yapılan kişi ile tanıklar, yazılı veya sözlü olarak ifade verir ve ifadeler imzalanarak dosyaya eklenir. Tanıkların doğru bilgi verme yükümlülüğü vardır; yalan beyan, cezai sorumluluk doğurabilir. Soruşturmacı, memurun çalıştığı birimden veya diğer ilgili birimlerden (örneğin, personel dairesi, mali işler birimi) bilgi isteyebilir. Örneğin, memurun görev tanımı, sicil dosyası veya geçmiş disiplin kayıtları incelenebilir.
- Delil Toplama Yetkisi: Soruşturmacı, memurun iş yerinde veya ilgili alanlarda fiziki deliller toplayabilir. Örneğin, FETÖ/PDY ile bağlantılı yayınlar, dokümanlar veya propaganda malzemeleri incelenebilir. Memurun finansal işlemleri, seyahat kayıtları, dernek/vakıf üyelikleri veya sosyal medya paylaşımları gibi belgeler detaylı bir şekilde incelenir. Toplanan delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi kritik öneme sahiptir. Örneğin, mahkeme kararı olmadan özel hayatı ihlal eden deliller (örneğin, usulsüz telefon dinlemeleri) kullanılamaz ve soruşturmanın iptaline yol açabilir.
FETÖ-PDY Disiplin Soruşturmasında Müfettiş ve Muhakkikin İfade Alması
Soruşturulan memurun ifadesini alma esnasında uyması gereken kurallar mevcuttur. Buna göre, 657 sayılı Kanun’un 129. maddesi uyarınca, soruşturulan memura savunma hakkı tanınması zorunludur. Müfettiş veya muhakkik, memura şu adımları izleyerek savunma imkânı sağlar:
- Suçlamaların Bildirimi: Suçlamalar, memura yazılı bir tebligatla bildirilir. Tebligat, resmi yazışma usullerine uygun olarak yapılır ve memurun eline ulaştığından emin olunur. Tebligat, memurun savunmasını etkili bir şekilde hazırlayabilmesi için yeterli bilgi içermelidir. Örneğin, yalnızca “usulsüzlük yaptı” gibi genel ifadeler yerine, usulsüzlüğün ne olduğu, hangi olayla ilgili olduğu ve nasıl tespit edildiği belirtilmelidir. Bildirimde, hangi disiplin suçunun işlendiği, suçun dayanakları (örneğin, ByLock kullanımı, himmet toplama) ve ilgili kanun maddeleri açıkça belirtilir.
- Savunma Şekli: Memur, yazılı veya sözlü savunma yapabilir. Yazılı savunma verilmesi halinde, Memur, suçlamalara karşı yazılı bir savunma metni hazırlar ve bunu soruşturmacıya sunar. Yazılı savunma, resmi bir dilekçe formatında olabilir ve memurun iddialara karşı argümanlarını, delillerini veya tanık beyanlarını içerebilir. Yazılı savunma, genellikle daha kontrollü ve belgeli bir yöntem olarak tercih edilir.
Sözlü savunma durumunda, müfettiş veya muhakkik huzurunda ifade verir ve bu ifade tutanağa geçirilir. Bu süreçte, memurun beyanları bir tutanağa kaydedilir. Tutanak, memurun söylediklerini doğru ve eksiksiz bir şekilde yansıtmalıdır. Memur, tutanağı okuyup imzalama hakkına sahiptir. Eğer tutanakta yanlışlıklar varsa, memur bunu düzelttirme hakkına sahiptir.
Memur, önce sözlü savunma yapıp ardından yazılı savunma sunabilir. Bu, özellikle karmaşık veya çok sayıda suçlamanın olduğu durumlarda tercih edilebilir. Memur, savunma sürecinde avukatıyla birlikte bulunabilir ve hukuki destek alabilir.
Savunma alınmadan, suçlamaların memura yazılı olarak tebliğ edilmeden, suçlamaların yeterince açık ve net olmadan, memura savunma için yeterli süre, avukatla görüşme veya hukuki destek alma hakkı ve memura yazılı ve sözlü savunma hakkı verilmeden verilen disiplin cezaları, idari yargıda iptal edilebilir.
FETÖ-PDY Disiplin Soruşturmasında Müfettiş ve Muhakkikin Tarafsızlık ve Objektiflik Sorumluluğu
Müfettiş veya muhakkik, disiplin soruşturması sürecinde tarafsızlık ve objektiflik ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak zorundadır. Bu ilke, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun genel ahlaki ve hukuki prensiplerinden kaynaklanmakta olup, Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkı ile de desteklenir. Müfettiş veya muhakkik, soruşturmayı yürütürken kişisel önyargılardan, memurla geçmişte yaşanan anlaşmazlıklardan veya dış etkilerden (örneğin, siyasi baskılar, kamuoyu yönlendirmeleri) bağımsız hareket etmelidir. Örneğin, memurun siyasi görüşleri, dini inançları veya etnik kökeni gibi unsurlar soruşturma sürecinde asla dikkate alınmamalıdır. Tarafsızlık, yalnızca delillere ve hukuka dayalı bir soruşturma yürütülmesini sağlayarak adaletin tecelli etmesine olanak tanır. Bu nedenle, müfettiş veya muhakkik, soruşturma boyunca objektif bir tutum sergilemeli, yalnızca somut delilleri değerlendirmeli ve memurun savunma hakkına saygı göstermelidir.
Tarafsızlık ilkesinin ihlali, soruşturmanın hukuka aykırılığına ve disiplin cezasının idari yargıda iptaline yol açabilir. Örneğin, müfettişin memura karşı önceden oluşmuş bir husumeti varsa veya soruşturma sürecinde siyasi bir baskıya maruz kalarak objektifliğini yitirdiyse, bu durum tarafsızlık ilkesinin zedelendiği anlamına gelir. Danıştay ve idari mahkemeler, tarafsızlığın ihlal edildiğine dair somut deliller (örneğin, müfettişin memura karşı önyargılı beyanları, delillerin çarpıtılması) bulunması halinde disiplin cezalarını iptal etmektedir. Ayrıca, tarafsızlığın ihlali, memurun adil bir soruşturma hakkının gasp edilmesi anlamına geldiğinden, memurun özlük haklarının iadesi ve maddi-manevi zararlarının tazmini için dava yolu açılabilir. Bu nedenle, müfettiş veya muhakkik, soruşturma sürecinde her türlü önyargıdan uzak durmalı, yalnızca hukuki ve maddi gerçeklere odaklanmalı ve tarafsızlık ilkesini titizlikle korumalıdır.
Mühakkik ve Müfettişin Gizlilik Sorumluluğu
Disiplin soruşturması süreci, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca gizlilik ilkesi çerçevesinde yürütülmek zorundadır. Müfettiş veya muhakkik, soruşturma kapsamında toplanan bilgi, belge ve delilleri yalnızca soruşturmanın amacı doğrultusunda kullanabilir ve bu bilgileri üçüncü kişilerle paylaşamaz. Gizlilik, memurun özel hayatının korunması, soruşturmanın tarafsızlığına gölge düşmemesi ve delillerin güvenilirliğinin sağlanması açısından kritik bir öneme sahiptir. Örneğin, memurun kişisel yazışmaları, sağlık bilgileri veya ailevi durumuna ilişkin veriler, soruşturma ile doğrudan ilgili değilse kullanılamaz ve ifşa edilemez. Ayrıca, soruşturma sürecinde elde edilen bilgilerin yetkisiz kişilerle paylaşılması, memurun itibarına zarar verebilir ve soruşturmanın hukuki meşruiyetini zedeleyebilir. Bu nedenle, müfettiş veya muhakkik, soruşturma dosyasına erişimi sıkı bir şekilde kontrol etmeli ve gizlilik ilkesine tam uyum sağlamalıdır.
Soruşturma sürecinde memurun kişisel verilerinin korunması, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) hükümlerine tabidir. Bu kanun, kişisel verilerin hukuka uygun şekilde işlenmesini, yalnızca belirli amaçlarla kullanılmasını ve yetkisiz erişime karşı korunmasını zorunlu kılar. Müfettiş veya muhakkik, memurun kişisel verilerini (örneğin, kimlik bilgileri, iletişim kayıtları, ByLock gibi dijital veriler) KVKK’ya uygun olarak toplamalı, işlemeli ve saklamalıdır. Gizlilik ilkesinin ihlali, örneğin soruşturma belgelerinin basına sızdırılması veya üçüncü şahıslarla paylaşılması, ciddi hukuki sonuçlar doğurabilir. Bu tür bir ihlal, memurun KVKK kapsamında şikâyet hakkını kullanmasına, maddi ve manevi tazminat davası açmasına olanak tanır. Ayrıca, gizlilik ihlali nedeniyle soruşturmanın hukuka aykırı bulunması, disiplin cezasının idari yargıda iptal edilmesine yol açabilir. Dolayısıyla, müfettiş veya muhakkik, gizlilik sorumluluğunu titizlikle yerine getirmeli ve kişisel verilerin korunmasına azami özen göstermelidir.
FETÖ-PDY Disiplin Soruşturması Raporu Nasıl Düzenlenir?
Müfettiş veya muhakkik, disiplin soruşturması sonucunda memurun disiplin suçu işlemediği kanaatine varırsa, bu durumu bir araştırma raporu ile belgeler. Bu rapor, soruşturma sürecinde toplanan deliller, tanık ifadeleri, memurun savunması ve ilgili hukuki değerlendirmeler ışığında hazırlanır. Raporda, memurun suçsuz olduğu sonucuna varılmasının gerekçeleri açık ve ayrıntılı bir şekilde belirtilir; örneğin, delillerin yetersizliği, suçlamaların somut dayanaklardan yoksun olması veya fiilin disiplin suçu teşkil etmemesi gibi. Rapor, “disiplin cezasına yer olmadığı” görüşüyle tamamlanır ve ilgili disiplin kuruluna veya yetkili amire sunulur. Disiplin kurulu, raporu titizlikle inceler ve genellikle müfettişin görüşüne uygun olarak “cezasızlık” kararı verir. Bu karar, memurun görevine herhangi bir kesinti veya kısıtlama olmaksızın devam etmesini sağlar. Ancak, disiplin kurulu, raporu reddederek ek soruşturma talep edebilir; bu durumda, gerekçeler açıkça belirtilmeli ve memurun savunma hakkı yeniden sağlanmalıdır. Cezasızlık kararı, memurun özlük haklarını korur ve herhangi bir itiraz süreci başlatılmadan kesinleşir. Memur, bu süreçte görevden uzaklaştırılmışsa, derhal görevine iade edilir ve bu süre zarfındaki mali kayıpları (örneğin, maaş kesintileri) telafi edilir.
Eğer müfettiş veya muhakkik, memurun disiplin suçu işlediği kanaatine varırsa, soruşturma sonucunda bir disiplin soruşturma raporu düzenler. Bu rapor, suçlamaların dayanaklarını, toplanan delilleri (örneğin, yazışmalar, tanık beyanları, dijital veriler), memurun savunmasını ve fiilin hangi disiplin suçuna karşılık geldiğini ayrıntılı bir şekilde içerir. Raporda, memurun tabi olduğu disiplin mevzuatına (örneğin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesi) göre uygun ceza önerilir; bu, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, devlet memurluğundan çıkarma gibi cezalar olabilir. Önerilen cezanın gerekçeleri, somut delillere ve hukuki dayanaklara bağlı olarak açıkça belirtilmelidir. Örneğin, ByLock kullanımı gibi ciddi bir suçlamada, HTS kayıtları veya IP adresleri gibi teknik deliller raporda detaylandırılır ve fiilin FETÖ/PDY ile ilişkilendirilmesi halinde meslekten çıkarma cezası önerilebilir. Rapor, disiplin kuruluna veya yetkili amire iletilir. Disiplin kurulu, raporu değerlendirir ve önerilen cezayı onaylayabilir, reddedebilir veya farklı bir ceza kararlaştırabilir. Memur, bu karara karşı idari yargıda itiraz edebilir; özellikle, delillerin yetersizliği, savunma hakkının ihlali veya orantısız ceza gibi gerekçelerle dava açabilir. Danıştay ve idari mahkemeler, raporun hukuka uygunluğunu, delillerin yeterliliğini ve cezanın orantılılığını titizlikle denetler. Eğer rapor eksik veya hatalıysa ya da ceza hukuka aykırı bulunursa, karar iptal edilir ve memurun hakları iade edilir.
Disiplin Kuruluna Sevk ve Savunma Süreci
Disiplin soruşturma raporu tamamlandıktan sonra, müfettiş veya muhakkik tarafından hazırlanan bu rapor, ilgili disiplin kuruluna sevk edilir. Rapor, soruşturma sürecinde toplanan delilleri, tanık ifadeleri, memurun savunmasını, fiilin hangi disiplin suçuna karşılık geldiğini ve önerilen cezayı ayrıntılı bir şekilde içerir. Hangi disiplin kurulunun yetkili olacağı, önerilen cezanın türüne ve memurun statüsüne bağlı olarak belirlenir. Örneğin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 126. maddesi uyarınca, kınama veya aylıktan kesme gibi daha hafif cezalar için birim disiplin kurulu yetkiliyken, kademe ilerlemesinin durdurulması veya devlet memurluğundan çıkarma gibi ağır cezalar için yüksek disiplin kurulu görevlidir. Yüksek disiplin kurulları, genellikle bakanlık veya üst düzey kamu kurumları bünyesinde bulunur ve daha ciddi disiplin suçlarını değerlendirir.
Raporun sevki, resmi yazışma usulleriyle yapılır ve disiplin kuruluna ulaştığında, kurul tarafından bir ön inceleme gerçekleştirilir. Bu inceleme, raporun usul ve esas yönünden hukuka uygunluğunu, delillerin yeterliliğini ve önerilen cezanın orantılılığını değerlendirmeyi amaçlar. Disiplin kurulu, raporu doğrudan kabul edebilir, ek soruşturma talep edebilir veya önerilen cezayı değiştirme yetkisini kullanabilir. Bu süreçte, memurun özlük hakları üzerinde doğrudan etkili olacak kararlar alınacağından, kurulun tarafsızlık ve objektiflik ilkelerine uygun hareket etmesi kritik önem taşır.
Disiplin soruşturma raporu disiplin kuruluna ulaştıktan sonra, memura 657 sayılı Kanun’un 129. maddesi uyarınca savunma hakkı tanınması zorunludur. Bu hak, memurun suçlamalara ve önerilen cezaya karşı kendisini savunma imkânını garanti altına alır ve adil bir süreç için temel bir unsurdur. Savunma hakkı, memura yazılı bir tebligatla resmi olarak bildirilir. Tebligat, suçlamaların özetini, önerilen cezayı, ilgili kanun maddelerini ve savunma için tanınan süreyi içerir. Genellikle memura 7 gün savunma süresi verilir; ancak memurun talebi ve makul gerekçeler (örneğin, delillere erişim ihtiyacı, sağlık sorunları) sunulması halinde bu süre uzatılabilir. Memur, savunma hakkını yazılı, sözlü veya her iki şekilde de kullanabilir. Yazılı savunma, memurun resmi bir dilekçeyle iddialara karşı argümanlarını, delillerini veya tanık beyanlarını sunmasını içerir. Sözlü savunma ise disiplin kurulu huzurunda yapılır; bu durumda memurun beyanları tutanağa geçirilir ve memur tutanağı okuyup imzalama hakkına sahiptir.
Memur, savunma sürecinde avukatıyla birlikte bulunabilir ve hukuki destek alabilir; bu, 657 sayılı Kanun ve Anayasa’nın hak arama hürriyetiyle güvence altına alınmıştır. Savunma alınmadan veya tebligat usulüne uygun yapılmadan verilen disiplin cezaları, idari yargıda iptal edilebilir. Örneğin, Danıştay kararlarında, memura savunma hakkı tanınmaması veya tebligatın yeterince açık olmaması, hukuka aykırılık gerekçesi olarak sıkça vurgulanmıştır. Memurun savunma hakkını etkili bir şekilde kullanabilmesi için, disiplin kurulu, suçlamaları ve delilleri açıkça bildirmeli, memurun taleplerini (örneğin, ek süre veya tanık dinletme) keyfi olarak reddetmemelidir.
Disiplin Kuruluna Yazılı Savunma Nasıl Yapılır?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 129. maddesi, disiplin soruşturması kapsamında memura savunma hakkı tanınmasını zorunlu kılar ve yazılı savunma, bu hakkın en yaygın ve etkili kullanım biçimlerinden biridir. Yazılı savunma, memurun suçlamalara karşı kendisini resmi bir şekilde ifade etmesini sağlar ve disiplin kurulu veya yetkili amir tarafından karar sürecinde dikkate alınır. Memura, suçlamaların yazılı olarak tebliğ edilmesinin ardından, 657 sayılı Kanun’un 130. maddesi uyarınca genellikle 7 günlük bir süre içinde yazılı savunmasını sunma hakkı verilir. Bu süre, tebligatın memura ulaştığı tarihten itibaren başlar ve memurun talebi üzerine, makul gerekçeler (örneğin, delillere erişim ihtiyacı, sağlık sorunları, avukatla görüşme gerekliliği) sunulması halinde uzatılabilir.
Yazılı savunma, memurun iddialara yanıt vermesi, kendi lehine deliller sunması ve hukuki argümanlar geliştirmesi için bir fırsattır. Bu süreç, memurun adil bir soruşturma hakkını kullanmasının yanı sıra, disiplin cezasının idari yargıda denetlenmesi açısından da kritik bir belge niteliği taşır. Savunma hakkının usulüne uygun şekilde kullanılmaması veya memura yeterli süre tanınmaması, disiplin cezasının iptal edilmesine yol açabilir. Bu nedenle, yazılı savunmanın hazırlanması, hem içerik hem de usul açısından büyük bir titizlik gerektirir.
Savunma, Disiplin Soruşturma Raporunda yer alan her suçlamaya tek tek yanıt vermeli, lehe deliller (örneğin, tanık beyanları, teknik raporlar, HTS kayıtları) sunmalı ve hukuki argümanlar geliştirmelidir. Örneğin, ByLock kullanımı suçlamasında, memur, IP çakışması veya cihazın başkası tarafından kullanıldığını iddia edebilir ve bilirkişi raporu talep edebilir. Savunmanın açık, net ve delillerle desteklenmiş olması, disiplin kurulunun kararını etkileyebileceği gibi, idari yargıda cezanın iptali için güçlü bir dayanak oluşturur. Savunma, resmi bir dille yazılmalı, ek deliller numaralandırılmalı ve teslim alındığına dair belge alınmalıdır. Avukat desteği, savunmanın hukuki gücünü artırabilir; ayrıca, 6698 sayılı KVKK’ya uygun olarak üçüncü şahısların kişisel verileri korunmalıdır.
Yazılı savunma, disiplin sürecinde memurun haklarını korumanın yanı sıra, idari yargı denetiminde kritik bir rol oynar. Disiplin kurulu, savunmayı titizlikle incelemek ve sunulan delilleri değerlendirmekle yükümlüdür; savunmanın göz ardı edilmesi veya memurun taleplerinin keyfi reddi, savunma hakkının ihlali sayılarak cezanın iptaline yol açabilir. Danıştay ve idari mahkemeler, savunmanın içeriğini, delillerin dikkate alınıp alınmadığını ve sürecin hukuka uygunluğunu detaylı bir şekilde inceler. Örneğin, tebligatın eksik olması, yeterli süre tanınmaması veya ek süre talebinin haksız reddi, Danıştay 12. Dairesi kararlarında sıkça iptal gerekçesi olarak belirtilmiştir. Memur, savunma sürecindeki usul hatalarını idari yargıya taşıyabilir ve maddi-manevi tazminat talep edebilir. Bu nedenle, memurun savunmayı dikkatle hazırlaması, suçlamaları çürütecek somut deliller sunması ve hukuki argümanlarla (örneğin, zamanaşımı, orantısızlık, delillerin hukuka aykırılığı) desteklemesi önemlidir. Disiplin kurulu ise savunmayı adil bir şekilde değerlendirerek kararını gerekçelendirmeli ve idari yargı denetimine karşı hukuka uygun hareket etmelidir.

FETÖ-PDY Disiplin Soruşturmasında Disiplin Kuruluna Sözlü Savunma Nasıl Yapılır?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 129. maddesi, disiplin soruşturması kapsamında memura savunma hakkı tanınmasını zorunlu kılar ve bu hak, sözlü savunma seçeneğini de içerir. Sözlü savunma, memurun disiplin kurulu huzurunda, kendisine yöneltilen suçlamalara karşı doğrudan ifade vermesi ve savunmasını sunması anlamına gelir. Bu süreç, memura resmi bir tebligatla bildirilir; tebligatta, savunma yapacağı tarih, saat ve yer açıkça belirtilir. Ayrıca, soruşturma raporunda yer alan iddialar özetlenir ve memurun hangi disiplin suçlarıyla suçlandığı, ilgili kanun maddeleri (örneğin, 657 sayılı Kanun’un 125. maddesi) ve dayanak deliller (örneğin, tanık beyanları, HTS kayıtları, ByLock kullanımı) hakkında bilgi verilir. Tebligatın, memurun hazırlık yapabilmesi için yeterli süre öncesinde (genellikle en az 7 gün) yapılması gerekir. Tebligatın eksik veya belirsiz olması, memurun savunma hakkını etkili bir şekilde kullanmasını engeller ve bu durum, idari yargıda disiplin cezasının iptal edilmesine yol açabilir. Sözlü savunma, memurun iddiaları doğrudan disiplin kuruluna açıklama fırsatı bulmasını sağlar ve özellikle yazılı savunmanın yetersiz kaldığı durumlarda, memurun niyetini veya fiilin bağlamını açıklaması açısından kritik bir önem taşır.
Sözlü savunma, memurun disiplin kurulunda iddialara karşı hazırlıklı ve delillere dayalı bir şekilde kendisini ifade etmesini gerektirir. Memur, tebligatta belirtilen suçlamaları ve soruşturma raporunu dikkatlice incelemeli, her bir iddiaya yanıt verecek argümanlar geliştirmeli ve lehe deliller sunmalıdır. Örneğin, HTS kayıtlarının ByLock kullanımıyla ilişkilendirildiği bir suçlamada, memur, kayıtların bağlamsız olduğunu, IP çakışması ihtimalini veya cihazın başkası tarafından kullanıldığını iddia edebilir ve bu iddialarını tanık beyanları veya teknik raporlarla destekleyebilir. Savunma sırasında, memurun sakin, net ve mantıklı bir şekilde konuşması, iddiaları çürütmeye odaklanması önemlidir. Duygusal veya konu dışı ifadelerden kaçınılmalı, bunun yerine hukuki ve maddi gerçeklere dayalı bir savunma sunulmalıdır. Memur, sözlü savunmada ek delil sunma, tanık dinletme veya bilirkişi incelemesi talep etme hakkına sahiptir; bu talepler, disiplin kurulu tarafından gerekçeli bir şekilde değerlendirilmelidir. Sözlü savunma, bir tutanağa kaydedilir ve memur, tutanağın içeriğini okuyup imzalama hakkına sahiptir. Eğer tutanakta yanlışlıklar varsa, memur bunları düzelttirme hakkını kullanabilir. Tutanağın doğru ve eksiksiz olması, idari yargı sürecinde savunmanın hukuki gücünü koruması açısından kritiktir.
Sözlü savunma sürecinde avukat desteği, memurun haklarını etkin bir şekilde savunması ve sürecin hukuka uygun yönetilmesi açısından büyük önem taşır. Memur, 657 sayılı Kanun ve Anayasa’nın hak arama hürriyeti uyarınca, avukatıyla birlikte disiplin kurulu huzurunda bulunabilir. Avukat, memurun iddialara yanıtlarını strukturize etmesine, hukuki argümanlar geliştirmesine (örneğin, delillerin hukuka aykırılığı, zamanaşımı, cezanın orantısızlığı) ve gerektiğinde usul itirazları yapmasına yardımcı olur. Örneğin, avukat, HTS kayıtlarının bağlamsız olduğunu teknik bir raporla destekleyebilir veya soruşturma sürecindeki usul hatalarını (örneğin, tebligatın eksikliği) gündeme getirebilir. Avukatın sürece katılımı engellenirse, bu durum savunma hakkının ihlali olarak değerlendirilir ve idari yargıda iptal nedeni olabilir. Sözlü savunmanın hukuki sonuçları, disiplin kurulunun kararını doğrudan etkiler; eğer savunma dikkate alınmazsa veya memurun talepleri keyfi olarak reddedilirse, disiplin cezası idari yargıda iptal edilebilir. Danıştay ve idari mahkemeler, sözlü savunmanın usulüne uygun şekilde alınıp alınmadığını, tutanağın doğruluğunu ve memurun taleplerinin nasıl değerlendirildiğini titizlikle inceler. Örneğin, Danıştay 12. Dairesi’nin kararlarında, sözlü savunmanın alınmaması veya tutanağın eksik olması, hukuka aykırılık gerekçesi olarak sıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, memurun sözlü savunmaya hazırlıklı gitmesi, avukat desteği alması ve tutanağı dikkatlice kontrol etmesi, haklarını koruması açısından kritik önem taşır.
Disiplin Kurulu Karar Süreci ve Sonuçları
Disiplin kurulu, memurun yazılı ve/veya sözlü savunmasını aldıktan sonra, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde kararını genellikle 1 ay içinde verir. Bu süre, soruşturma raporunun, delillerin, memurun savunmasının ve varsa ek taleplerin detaylı bir şekilde değerlendirilmesi için tanınmıştır. Disiplin kurulu, raporun hukuka uygunluğunu, delillerin yeterliliğini ve önerilen cezanın orantılılığını inceler. Kurul, müfettiş veya muhakkikin önerdiği cezayı bağlayıcı görmek zorunda değildir; raporu reddedebilir, ek soruşturma talep edebilir veya farklı bir ceza kararlaştırabilir. Karar, çoğunluk oyuyla alınır ve gerekçeli bir şekilde yazılır. Memura, karar yazılı olarak tebliğ edilir ve itiraz hakkı olduğu bildirilir. Sürecin 1 ayı aşması durumunda, memurun hukuki belirsizlikten etkilenmemesi için kurulun makul bir gerekçeyle uzatmayı açıklaması gerekir. Aksi takdirde, aşırı gecikme, idari yargıda hukuka aykırılık gerekçesi olabilir.
Disiplin kurulunun vereceği karar, memurun özlük haklarını doğrudan etkiler ve üç temel sonuçtan biriyle neticelenir.
- Cezasızlık Kararı: Eğer memur suçsuz bulunursa, disiplin cezasına yer olmadığına karar verilir ve memur görevine kesintisiz devam eder. Görevden uzaklaştırma gibi geçici önlemler uygulanmışsa, memur derhal görevine iade edilir ve mali kayıpları telafi edilir.
- Disiplin Cezası: Memurun disiplin suçu işlediği kanaati oluşursa, 657 sayılı Kanun’un 125. maddesi uyarınca kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması gibi cezalar verilebilir. Bu cezalar, memurun disiplin siciline işlenir ve özlük haklarını (örneğin, terfi, maaş) etkileyebilir.
- Meslekten Çıkarma: En ağır ceza olan devlet memurluğundan çıkarma, memurun kamu görevinden tamamen ayrılmasıyla sonuçlanır ve kurumla ilişiği kesilir. Bu karar, özellikle ByLock kullanımı gibi ciddi suçlamalarda verilebilir.
Memur, her üç durumda da karara karşı idari yargıda itiraz edebilir; Danıştay ve idari mahkemeler, kararın hukuka uygunluğunu, delillerin yeterliliğini ve cezanın orantılılığını denetler. Savunma hakkının ihlali veya yetersiz gerekçe gibi usul hataları, cezanın iptaline yol açabilir.
FETÖ-PDY Disiplin Soruşturmasında Karar ve Dava Süreci
Disiplin cezası, memura yazılı olarak tebliğ edildikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) uyarınca memurun cezaya karşı idari yargıda itiraz hakkı bulunmaktadır. Memur, tebligatın kendisine ulaştığı tarihten itibaren genellikle 60 gün içinde yetkili idare mahkemesinde disiplin cezasının iptali için dava açabilir. Bu süre, hak düşürücü bir süre olduğundan, memurun süreyi kaçırmaması kritik önem taşır. Dava dilekçesinde, cezanın hukuka aykırı olduğu gerekçeleri (örneğin, savunma hakkının ihlali, delillerin yetersizliği, cezanın orantısızlığı) açıkça belirtilmeli ve ilgili belgeler (tebligat, soruşturma raporu, yazılı savunma) eklenmelidir. İdare mahkemesi, dava sürecinde disiplin soruşturmasının usul ve esas yönünden hukuka uygunluğunu denetler. Memur, dava sürecinde yürütmenin durdurulmasını talep edebilir; bu, özellikle meslekten çıkarma gibi ağır cezalarda, cezanın uygulanmasının geçici olarak durdurulmasını sağlayabilir. İptal davası, memurun özlük haklarını koruma ve haksız bir cezadan kurtulma açısından temel bir hukuki yoldur.
İdare mahkemesi, disiplin cezasının iptali davasında, soruşturma sürecinin hukuka uygunluğunu titizlikle inceler. Bu inceleme, delillerin hukuka uygun şekilde toplanıp toplanmadığını, memurun savunma hakkının usulüne uygun tanınıp tanınmadığını, cezanın fiille orantılı olup olmadığını ve soruşturma raporunun gerekçeli olup olmadığını kapsar. Örneğin, savunma alınmadan veya tebligatın eksik yapılmasıyla verilen cezalar, Danıştay ve idari mahkemeler tarafından sıkça iptal edilmektedir. Ayrıca, ByLock gibi teknik delillerin bağlamsız veya hukuka aykırı olduğu iddiası, mahkemece bilirkişi incelemesiyle değerlendirilebilir. Dava süreci, usul kuralları ve hukuki argümanların karmaşıklığı nedeniyle uzman bir avukatın desteğini gerektirir. Avukat, dava dilekçesinin hazırlanmasında, delillerin sunulmasında ve mahkeme sürecinde memurun haklarını etkin bir şekilde savunabilir. İptal kararı çıkarsa, memurun özlük hakları (örneğin, maaş, görevine iade) geri verilir ve maddi-manevi tazminat talep edilebilir. Bu nedenle, memurun süreci dikkatle takip etmesi ve profesyonel hukuki destek alması, başarılı bir sonuç için kritik önem taşır.