Disiplin soruşturmasında savunma hakkı, suç işlediği iddia edilen kişinin, yetkili organ önünde, üzerine atılı suçu işlemediğini, fiilin hukuka aykırı olmadığını, bazı kanuni nedenlerle cezalandırılmaması gerektiğini veya hakkında önerilen cezadan daha az cezayı hak ettiğini ileri sürmesidir ki, bu hak, adil yargılama ilkesinin temelini oluşturur. İdarenin memur hakkında disiplin soruşturması açmak ve soruşturmanın sonunda memura disiplin cezası verme yetkisi bulunmakla birlikte disiplin cezası vermeden önce takip etmesi gereken birçok usul kuralı bulunmaktadır. Bu usul kurallarından birisi ve belki de en önemlisi disiplin cezası vermeden önce memura kendisini savunma hakkı tanınmasıdır. Memur savunma hakkı sayesinde aslında bir disiplin suçu işlemediğini ortaya koyacak ve kendisine disiplin cezası verilmeyecektir. Ya da disiplin suçu işlemiş olmakla beraber kendisine isnat edilenden daha hafif bir disiplin suçu işlediğini ortaya koyacak ve kendisine daha hafif bir disiplin cezası verilecektir.
- Anayasanın 129 uncu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 130.maddesi ve yargı kararıyla, memurlara savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
- 7günden az olmamak üzere makul bir süre verilir.
- Savunma süresi tebliğin ertesi günü işlemeye başlar.
- İkinci bir süre verilmez. Hakkında disiplin soruşturması yapılan memurlar yeminsiz olarak dinlenir.
- Hakkında disiplin soruşturması yapılan memurların ifadeleri yazılı yada sözlü olarak alınabilir.
- Yazılı ifade, soruşturmacı tarafından yazılı olarak sorulan sorulara yazılı olarak cevap göndermeleridir. Bu yöntem, ifadesine başvurulacak kişilerin, belli bir makam ve mevki sahibi olması ya da başka bir yerde bulunmaları halinde uygulanmaktadır.
- Sözlü ifade, soruşturmacı ile ifadesi alınan kişi yüz yüzedir. Soruşturmacı tarafından sorular yöneltilir ve ilgilinin söyledikleri bir yeminli katip tarafından tutanağa geçirilir.
İdarenin memurun savunma hakkını tam anlamıyla kullanabilmesi için uyması gereken birçok esas bulunmaktadır. Öncelikle memur hakkında bir disiplin soruşturması açılmalı, idare tarafından memura isnatta bulunulmalı, memurun savunmasını yaparken ihtiyaç duyacağı bilgi ve belgelere ve diğer ispat araçlarına yönelik talepleri karşılanmalı, memura savunma yapmadığı takdirde savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı bildirilmeli, memura kendisini savunması için yeterli süre verilmeli, memurun savunması disiplin amiri ve yüksek disiplin kurulu tarafından alınmalı ve ifade alma savunma alma olarak kabul edilmemelidir.
Savunma hakkı, Anayasanın 129’uncu maddesinin 2’nci fıkrasında “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” hükmü ile anayasal güvenceye kavuşmuştur. Bu makalemizde de Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak disiplin soruşturması bağlamında savunma hakkının önemine değineceğiz.
Disiplin Soruşturmasında Savunma Hakkı Nedir?
Disiplin soruşturmasının en temel usul kuralı, kendisine yöneltilen isnatlara karşı soruşturulan kişiye savunma hakkının tanınmasıdır. Savunma hakkı ile ilgiliye, idari işlem yapılmadan evvel kendisini idari makamlara karşı ifade edebilme imkanı tanınmaktadır. Bu durum idari usulün, idarenin tek yanlı ve icrai eylem ve işlemlerine karşı bireyin hukuki güvenliğini sağlama hedefi açısından son derece önemlidir.
Bununla birlikte özellikle disiplin cezası verme işlemi gibi bireylerin hukuki durumunu sınırlayan bir idari işlem yapılmadan evvel ilgiliye, işlemin dayandığı vakıalarla ilgili kendi tezini açıklama fırsatının verilmesi, sadece o kişi için idari usulde söz konusu olan bir hak değil, aynı zamanda idari makam için de olayın araştırma ve soruşturmasında, vakıaların açıklığa kavuşmasını sağlayan önemli bir araçtır. Bu yönü itibariyle savunma hakkı, re’sen araştırma ilkesinin tamamlayıcı bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Bir diğer yandan savunma hakkı vesilesiyle, işlem tesis edilmeden evvel ilgili kamu görevlisinin, işleme karşı kendisini ifade etmesi önemli bir idari usul ilkesi olan katılım ilkesi ile de ilintilidir. Bu sayede savunma hakkı, idari usulün temel hedeflerinden olan bireylerin kamu hizmetine katılımının sağlanarak yönetimde demokrasinin gerçek anlamda uygulanması hedefine de hizmet etmektedir.
İdarenin eylem ve işlemlerine karşı eylem ya da işlemin muhatabına savunma hakkının tanınması, Türk hukukunda daha çok disiplin soruşturmasına muhatap olan kişiler bakımından kendisine düzenleme alanı bulmaktadır. Örneğin Anayasamız, kamu görevlileri ile ilgili olarak “Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence” başlıklı 129 maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” şeklindeki hüküm ile, işlemin muhatabına savunma hakkı tanınmadan disiplin cezası verilemeyeceğini güvence altına almıştır.
Benzer şekilde genel kanun olan 657 sayılı DMK, “Savunma hakkı” başlıklı 130. maddesinin ilk fıkrasında yer alan “Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez.” hükmü ile, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, “Disiplin soruşturması ve savunma hakkı” başlıklı 53/A maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan, “Soruşturulana, iddialar hakkında savunma imkânı tanınmadan disiplin cezası verilemez.” hükmü ile, Genel Kolluğa İlişkin 7068 sayılı Kanun “Savunma hakkı” başlıklı 31. maddesinin ilk fıkrasında yer alan “Disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından savunma alınmadan disiplin cezası verilemez.” hükmü ile, 6413 sayılı TSK Disiplin Kanunu “Savunma hakkı” başlıklı 40. maddesinin ilk fıkrasında yer alan “Bu Kanunun 13 üncü maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen istisna haricinde disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından savunma alınmadan disiplin cezası verilemez.” hükmü ile, 2802 sayılı HSK “Savunma hakkı” başlıklı 71. maddesinin ilk fıkrasında yer alan “Hakim ve savcılar hakkında, savunmaları alınmadan disiplin cezası verilemez.” hükmü ile ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu “Savunma hakkı” başlıklı 137. maddesinin ilk fıkrasında yer alan “Avukatlar hakkında yapılacak kovuşturmalarda, isnat olunan hususun avukata açıkça ve yazılı olarak bildirilmesi, yazılı savunmasının istenmesi ve bu savunma için en az on günlük bir süre tanınması zorunludur.”
hükmü ile hakkında soruşturma yürütülen ilgiliye savunma hakkı verilmeden disiplin cezası verilemeyeceğini güvence altına almaktadır.
Hukuk devleti ilkesinin gereklerinden birisi de adil yargılanma hakkıdır. Adil yargılanma hakkı kapsamında adil ve hukuka uygun bir hüküm verilebilmesi için mutlaka kişilere savunma hakkı verilmeli ve bu hak korunmalıdır. Adil yargılanma hakkı ile ilgili olarak Anayasa’nın 36’ncı maddesi şu hükme yer vermiştir: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Devletimiz Anayasa, ceza ve ceza yargılaması mevzuatı ile insan hakları esasına dayalı bir devlet hukuk devletidir. Savunma hakkının kısıtlanması açık bir hukuka aykırılık sebebidir. Bu nedenle ceza dosyasının ileride bozulmasına sebebiyet verir. Disiplin soruşturmasında ise savunma hakkının kısıtlanması idare mahkemesi kararıyla idari işlemin iptaline karar verilmesi mümkündür. Savunma hakkı kişinin itham edildiği bir suçlamayla ilgili olarak kendini savunabilme hakkıdır. Hukuk literatüründe “bireyin mahkeme huzurunda hak ve menfaatini korumak amacıyla lüzum gördüğü her türlü meşru yolu kullanabilmesi” şeklinde ifade edilmiştir.
Disiplin Soruşturmasında Savunma Hakkının Yasal Dayanakları
İdarenin personelin yaptığı iş ve eylemler nedeniyle sorumluluğunun olduğu ve özellikle ilk bölümde yer verilen disiplin cezasının amacı düşünüldüğünde, İdarenin hatalı davranan personeline bir disiplin yaptırımı uygulamasının gerekliliği açıktır. Ancak söz konusu yaptırımı uygularken bahsedildiği şekilde İdarenin sahip olduğu yetkileri orantısız bir şekilde kamu görevlisine yöneltmesi üstelik bunu yaparken tam bir otorite bağlantısının mevcut bulunması kamu görevlisini sahip olduğu hakların bir bölümünden mahrum bırakmak anlamına gelebilecektir. Söz konusu yaptırım uygulanırken idarenin belli usul kurallarına uygun şekilde hareket etmesinin disiplin hukukundaki ilk yansıması savunma hakkıdır. Bu ilke ile henüz disiplin cezası oluşturulmadan önce, cezaya konu olayla ilgili personelin savunmasının alınması ve bu süreçle ilgili tüm bilgi ve belgelere erişim imkânına sahip olması hakları sağlanmalıdır.
Anayasa
Madde 36 – Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Madde 129/2 – Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu – Madde 40
- Bu Kanunun 13 üncü maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen istisna haricinde disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından savunma alınmadan disiplin cezası verilemez.
- İsnat olunan hususlar ile savunma için verilen süre açıkça ve yazılı olarak ilgiliye bildirilir. Üç iş gününden az ve on iş gününden fazla olmamak üzere verilecek süre içinde savunmasını yapmayan personel savunma hakkından vazgeçmiş sayılır. Savunması istenen kişinin talebi hâlinde, toplamda on iş gününü geçmeyecek şekilde savunma için ilave süre verilebilir.
Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun – Madde 31
- Disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından savunma alınmadan disiplin cezası verilemez.
- Disiplin amirince veya yetkili disiplin kurulu başkanı ya da görevlendireceği kurul üyelerinden biri tarafından ilgiliden savunma istenir. Savunma için verilen süre yedi günden az olamaz. Süresi içinde savunmasını yapmayan personel, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.
- Hakkında disiplin soruşturması yapılan personel, ikinci fıkra gereğince kendisinden savunma istenmesinden itibaren soruşturma evrakını inceleme hakkına sahiptir.
- Hakkında meslekten çıkarma cezası veya Devlet memurluğundan çıkarma cezası istenen personel, soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahiptir.
Devlet Memurları Kanunu – Madde 130 – Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan memur, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.
Disiplin Soruşturmasında Savunma Hakkı Süresi
Savunmanın nasıl olması gerektiğine ve savunma süresine ilişkin çeşitli hükümler mevcuttur. Devlet Memurları Kanunu m. 130/2 uyarınca savunma yapabilmesi adına sanığa tebligat yapıldığı tarihten itibaren en az yedi gün süre verilmesi gerekmektedir. Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 31/2. maddesinde de savunma süresi en az yedi gün olarak belirtilmiştir. Bu süre asgari olup daha uzun bir süre verilmesi ya da belirli bir tarih öngörülmesi de mümkündür. Kendisine tanınan sürede savunma yapmayan memurun savunma hakkından feragat ettiği kabul edilmektedir. Ancak soruşturmacının savunmanın ne zaman yapılacağına ilişkin bir tarih veya belirli bir süre belirtmediği durumlarda Devlet Memurları Kanununda belirlenmiş olan yedi günlük sürenin dolması nedeniyle ilgili memurun savunmasının kabul edilmemesi halinde ilgilinin mağdur edilmesi söz konusu olacaktır. Soruşturmacının savunma süresini belirtmediği hallerde oluşacak mağduriyetlerin giderilebilmesi adına memurun savunma hakkını daha sonradan da kullanabilmesi gerekmektedir.
TSK bünyesinde görev yapan askeri personeller açısından ise TSK Disiplin Kanunu m.40/2 uyarınca Yüksek disiplin kurulunun görevine giren disiplinsizliklerde üç iş gününden, diğer disiplinsizliklerde ise iki iş gününden az ve her hâlde beş iş gününden fazla olamayacaktır. Savunması istenen kişinin talebi hâlinde ilave savunma süresi verilebilir. Ancak, ilk verilen savunma süresi ile ilave verilen savunma süresinin toplamı beş iş gününü geçemeyecektir. Bu kanun hükmünden anlaşılacağı üzere TSK personelleri ve memurlara savunma yapabilmeleri için tanınan süre farklılık göstermektedir.
Savunma sözlü ya da yazılı olarak yapılabilir. Ancak sözlü yapılan savunmanın zapta geçirilmesi ve ilgililer tarafından imzalanması gerekmektedir. Soruşturma yapma ve ilgilinin savunmasını alma yönünden yetkisiz kişiler tarafından soruşturma yapılması hukuka aykırıdır. Soruşturulanın savunmasının alınmaması da önemli bir usul hatası olup disiplin işlemini hukuka aykırı kılmaktadır. Savunması alınmadan hakkında disiplin yaptırımı uygulanan askeri personellerin ve memurların savunma hakkının ve savunma hakkına saygı ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle dava açabilmesi mümkündür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Kapsamında Savunma Hakkı
AİHS’in “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6. maddesinin 3. fıkrasında savunma hakkı:
“Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak”
şeklinde yer almaktadır. AİHM, yerleşik içtihatlarında Sözleşme’nin söz konusu maddesindeki “cezai nitelikteki suçlama” kavramını şekli değil maddi ölçüte göre değerlendireceğini, üye ülkelerin kendi iç hukuklarında bir yaptırımı cezai nitelikte görüp görmemeleri ile bağlı olmadığını, bu konuda kendisinin otonom değerlendirme yapacağını belirtmektedir.475 Bu değerlendirme neticesinde ilkenin disiplin yaptırımlarında da uygulanması gerektiği söylenebilecektir.
Hukukumuzda da idarece verilen cezaların belli kriterleri taşıması kaydıyla özellikle caydırıcı ve bastırıcı niteliğinin ön plana çıkması durumunda, AİHS’in 6. maddesinde yer alan hüküm yönünden cezai nitelikte görülebileceği, dolayısıyla Sözleşme’nin bu maddesinde savunma hakkına yönelik öngörülen hukuki güvencelerin aranacağı kabul edilmektedir.
Disiplin Hukukunda Savunma Hakkının Kısıtlanması Halleri
Savunma hakkı, kişilerin dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez nitelikli temel hakları arasında yer almakta olup; disiplin hukukunda savunma hakkının gereği gibi kullanılabilmesi için, savunmanın mutlak surette karar veren makam önünde yapılabilmesine bağlıdır. Temel bir hak olarak savunma hakkının herhangi bir şekilde sınırlandırılması kişinin gereği gibi savunmasını yapmaktan yoksun bırakabilecek bir sonuç doğuracağı için bu konuda yapılabilecek herhangi bir sınırlama, hakkın özüne de dokunmuş olacaktır.
Hukuk devletinin gereklerinden ve adil yargılanma hakkının önemli güvencelerinden biri olarak savunma hakkı Anayasa 36. maddede açıkça ifade edilmiş olup disiplin soruşturmasında uyulması gereken bir ilke olarak bir diğer anayasal dayanağı oluşturmaktadır. Nitekim hakkın sağladığı güvenceler de esas olarak Anayasa 36. madde kapsamında yer alan adil yargılanma hakkı içinde yer almaktadır. Savunma hakkı tanınmadan kişilerin cezalandırılması aynı zamanda Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan masumiyet karinesine de aykırılık teşkil edeceği ifade edilmektedir. Disiplin hukukunda savunma hakkının ihlal hallerine değinmek gerekirse,
- Savunma Hakkının Hiç Verilmemesi
Kendi içinde çok geniş bir kapsamı olan savunma hakkının hiç tanınmamış olması maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasında karşılaşılabilecek en büyük hukuka aykırılık halidir. Disiplin soruşturmasının en temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına yönelik savunma hakkının hiç tanınmamış olması beraberinde tarafsızlık, kanunilik gibi en temel diğer usul ilkelerinin de ihlal anlamına gelmektedir.
Danıştay 12. Daire E. 2016/8889 K.2017/127 sayılı kararında “Paşakapısı Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan davacının sözlü savunmasını yapmak üzere sevkine ilişkin yazının Uyap sistemi üzerinden kurum kayıtlarına 12.02.2015 tarihinde saat 09:40’da aktarılmış olduğundan, il dışı sevklerde de duruşma tarihinden en az 48 saat önce bildirim yapılması gerektiğinden sevkin gerçekleştirilemediğinin belirtildiği, bu nedenle davacının sevkinin yapılamadığı ancak uygun görülecek makul bir tarihin kendilerine bildirilmesi durumunda bakanlıktan izin alınarak sevkin gerçekleştirilebileceğinin bildirilmesine karşın Yüksek Disiplin Kurulunca yeni bir tarih belirlenmeden 12.02.2015 tarihinde yapılan Yüksek Disiplin Kurulu toplantısında davacının sözlü savunma talebi karşılanmadan eylemi sabit görülerek dava konusu cezanın tesis edildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri uyarınca hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası teklif edilen davacı hakkında Yüksek Disiplin Kurulunca son savunması alınmadan tesis edilen dava konusu işlemde ve bu husus göz ardı edilip işin esasına girilerek verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” şeklinde hüküm kurarak savunma hakkının kullanılmasını olmazsa olmaz sayarak iptal yönünde karar vermiştir. Anayasa ile özel olarak güvence altına alınan bu hakkın hiç sağlanmaması büyük bir hukuka aykırılık nedeni sayılmış ve disiplin cezasının iptali sonucunu doğurmuştur.
- Savunma Hakkı İçin Yeterli Süre Verilmemesi
657 sayılı Kanunla belirlenen 7 günlük sürenin asgari süre olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Savunma hakkı için verilen süre dolmadan disiplin cezası verilmesini Danıştay iptal nedeni olarak görmektedir. Diğer taraftan kanunla belirlenen asgari süreye uyulmamasına rağmen savunma hakkının kullanılmış olması ise Danıştay kararlarında iptal sebebi olarak görülmemektedir. Savunma hakkı için yeterli süre verilmediği durumlarda memurun kendini ve yaptığı fiili anlatmak için uygun bir imkanı olmayacak ve disiplin soruşturması elde edilen delillere göre sonuçlandırılmak zorunda kalacaktır.
Yukarıdaki özel düzenlemede yer verilen asgari 7 günden sonra memurun savunma hakkını kullanmak istemesi veya ek süre talep etmesi halinde nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği değerlendirilmelidir. Bir görüşe292 göre; savunma için belirlenecek süre 7 günden az olmamak ve bir defada kullandırılmak üzere cezayı vermeye yetkili kişi veya kurulun takdirinde olup sonrasında ilgilinin ek süre istemi kabul edilmemelidir. Genel kabul gören görüşe ise 7 gün içinde savunma hakkının kullanılmaması geçerli bir nedene dayanıyorsa savunma hakkının kullanılması için ek süre istemi kabul edilmelidir.
- Savunma Hakkı Kullanılırken Suçlamanın İçeriğinin Bilinmemesi
Memura gönderilen savunma istemini içerir yazıda; suçlamanın açık bir şekilde anlaşılabilmesi için fiilin yanı sıra fiilin hangi maddenin hangi bendini ihlal ettiği ve fiil karşılığında öngörülen cezanın yaptırımı da açık bir şekilde bildirilmelidir. Savunma hakkının kullanılmasının şartları oluşmadan yani kamu görevlisinin ne ile suçlandığını ve cezasını bilmeden kendisine gönderilen ifade yazısına veya randevusuna zamanında cevap vermiş/katılmış olması gerçek anlamda savunma hakkını kullandığına dair bir kabul olmamalıdır.
Devlet Memurluğundan Çıkarma cezası açısından 657 sayılı Kanunda 129’uncu maddede özel bir düzenlemeye gidilerek savunma hakkının kapsamı oldukça genişletilmiştir: “Hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memur, (…) soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahiptir. Maddede 2011 yılında yapılan değişiklikle sicil dosyasının incelenmesi yasağı kaldırılmış ve en ağır disiplin yaptırımıyla karşı karşıya olan memurun savunma hakkını etkili bir şekilde kullanabilmesi şeklinde bir anlayış benimsenmiştir. Hukuk düzeni tarafından korunması gereken de ağır bir yaptırım uygularken tüm savunma argümanlarını kullanmak ve hakkaniyete uygun karar vermek olmalıdır.
Savunma hakkının hiç veya gereği gibi kullandırılmaması usulen ağır bir eksiklik olarak yorumlanmıştır. Uyarma ve kınama cezalarına karşı itiraz yolunun kapalı olduğu dönemde Danıştay 8.D.. tarafından verilen E.1995/2936, K.1997/3826 sayılı kararda “Her ne kadar Anayasa ve Yasanın ilgili hükümleri uyarınca, kınama cezası dava edilememekle beraber, anayasada teminat altına alınmış savunma hakkı kullanılmadan verilen kınama cezasının, sadece bu açıdan incelenerek karar verilmesi gerekirken, İdare Mahkemesince davanın incelenmeksizin reddedilmesinde isabet görülmemiştir” gerekçesiyle bozmaya konu edilmesi dikkat çekicidir.
Yer verilen kararlar ve iç hukukta yapılan düzenlemelerden, savunma hakkının disiplin hukukunun temel idari usul ilkelerinden biri olduğu ve eksikliğinin veya tam anlamıyla kullandırılmamasının disiplin yaptırımını sadece tek başına etkisiz hale getirmeye yeterli olduğu ifade edilmelidir.
Disiplin Soruşturmasında Savunma Hakkının İhlal Edilmesi Sonucu İptal Davası
İptal davası; hukuka aykırı oldukları ileri sürülen idari işlemlerin geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılması için açılan idari davalardır. Yalnızca idari yargıya özgü bir dava türü olan iptal davası, idari işleve dahil işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalardır. İptal davası; idari işlemlerin hukuka uygunluğunun idari yargı yoluyla denetimini amaçlayan bir dava türüdür. İptal davası, idari işlemin hukuka uygun olup olmadığını belirlemesi yönüyle ası medeni yargılama hukukundaki tespit davasını andırmakta, işlemi iptal etmekle kalmayıp aynı zamanda tesis edildiği andan o ana dek hukuk aleminde doğurduğu tüm hüküm ve sonuçları ortadan kaldırması hasebiyle inşai (yenilik doğuran) davalara da benzemektedir.
Yukarıda ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı üzere savunma hakkı Avrupa insan Hakları Sözleşmesi, T.C. Anayasası, Devlet Memurları Kanunu tarafından kanuni güvenceye alınmıştır. Bu hakkın ihlali durumunda da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, Anayasaya ve Devlet Memurları Kanunu’na aykırılık durumu söz konusu olduğu için verilen disiplin cezaları idari işlemin iptaline konu olabilecektir.