Devlet Memurları Kanunu 12. Madde (DMK)
Kişisel Sorumluluk ve Zarar
Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır.
Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir.
- İlgili Makale:
- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu (DMK) Tam Metin:
Devlet Memurları Kanunu 12. Madde Açıklaması
Devlet memurları görevlerini yaparken veya kendilerine teslim edilen kamu mallarını kullanırken dikkat ve itinalı olmak zorundadırlar. Memur görevini yaparken kayıtsızlık göstermesi veya kusurlu ve kasıtlı davranarak idareye bir zarar vermesi halinde, bu zararın tazmininden kişisel olarak sorumludur.
Memurun kasıt, kusur veya ihmali ile idarenin zarara uğratılması halinde, bu zararın tazmini için idare gerekli tedbirleri alır. İdarenin bu zararın tazmininde kayıtsızlık göstermesi halinde kayıtsızlık gösteren yöneticiler de zarar verenle birlikte aynı sorumluluğu taşır. Ancak zorunluluk hallerinde veya zorda kalınarak idareye memur tarafından bir zarar verilmişse, bundan zararı veren memur sorumlu olmaz. Zorunluluk hallerinde memur tarafından kamu malına bir zararın verilmiş olması durumunda, idare oluşturacağı komisyon ve bilirkişilerle veya genel hükümlere göre memurca idareye verilen bu zararın zorunlu bir nedenle verildiğinin tespiti gerekir. Bu tespit yaptırılmadan idare zararın tazmininden vazgeçemez.
Devlet Memurları Kanunu 12. Madde Kişisel Sorumluluk ve Zarar Emsal Kararlar
Danıştay Beşinci Dairesi E:1988/2618, K:1992/884
- Devlet Memurları Kanunu 12. Madde
- Kişisel Sorumluluk ve Zarar
Olayda 9.3.1979 tarihinde Denizli Belediyesinde İşletme Müdürü olan davacıya belediyede açık bulunan makine mühendisliği görevinin ikinci görev olarak verildiği ve bu görevin davacı tarafından 30.8.1982 tarihine kadar yürütüldüğü ve bu görevin gerektirdiği aylıkların davacıya ödendiği, 7.2.1986 tarihinde ise usulsüz ödeme yapıldığı belirtilerek maaşından kesinti yapılmaya başlandığı anlaşılmakta olup, söz konusu usulsüz ödeme yukarıda hükmü yazılı madde kapsamına girmediğinden bir yargı kararına gerek bulunmadığından da 22.12.1973 günlü Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı ile getirilen ilkeler esas alınarak usulsüz ödemelerin geri alınması mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 1973/14 sayılı kararında, idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin istirdadının hatalı ödemenin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi olan 90 gün içinde kabil olduğu ve bu süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği belirtilmiş, anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak, idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı terfi veya intibak işlemine, idare edilenin gerçek dışı beyanı veya hilesi sebep olmuşsa ya da geri alınan idari işlem yok denilecek kadar sakatlık taşımakta ise veyahut yapılan ödemelerde idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye imkan olmadığı ve bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre düşünülemeyeceği, bu ödemelerin her zaman geri alınabileceği ancak, bunun dışındaki hatalı ödemeler için memurun iyi niyetinin istikrar ve kanunilik kadar önemli bir kural olduğu ve bu nedenle yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki hatalı ödemelerin o tarihte dava açma süresi olan (90) gün içinde geri alınabileceği vurgulanmıştır.
İdare ve idari yargı mercileri yönünden bağlayıcı nitelikte olan söz konusu kararda benimsenen ilkeler karşısında davacıya usulsüz ödendiği öne sürülen ikinci görev aylığının, hatalı ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 2577 sayılı Yasada belirtilen 60 günlük dava açma süresi geçtikten sonra maaştan kesinti yapmak suretiyle geri alınmasına hukuki olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davalı idarenin temyiz isteminin reddiyle Aydın İdare Mahkemesince verilen ve sonucu itibariyle hukuka ve usule uygun bulunan 21.3.1988 günlü, 1988/123 sayılı kararın yukarıda belirtilen gerekçelerle onanmasına karar verildi.
Danıştay Beşinci Dairesi E:2003/2431, K:2006/2802
- Devlet Memurları Kanunu 12. Madde
- Kişisel Sorumluluk ve Zarar
Devlet memurlarının kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır.
Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. “Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul edilmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir” hükmüne yer verilmiştir. 12. maddesinin 3. fıkrası zararın ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümlerin uygulanmasını öngörmektedir.
Konuya ilişkin düzenlemelerin yer aldığı yasalarda ve yönetmelikte, sorumluluğu saptanan kamu görevlilerinin sorumluluklarının hangi yaptırımı içerdiği ve ortada bir Devlet zararı söz konusu ise, bu zararın kendilerinden nasıl tahsil edileceği konusunda özel nitelikte olan kural işletilmediğine göre, uyuşmazlığın, yorumu ve uygulanması yargı kararları ile istikrar kazanmış bulunan Devlet Memurları Kanunu’nun 12. maddesi çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Dava konusu edilen işlemde yer alan, bahsi geçen ilaç firmasına protokollerle belirlenen miktardan fazla ödeme yapılması nedeniyle doğan zarardan davacının müşterek ve müteselsil sorumlu olduğu yolundaki ifadenin; zararın davacı tarafından rızaen ödenmediği takdirde genel hükümler uygulanmak suretiyle tahsili yoluna gidileceği anlamını içerdiği ve bu haliyle de davaya konu edilen işlemin uygulanması zorunlu nitelik taşımadığı ortadadır. Dolayısıyla idari davaya konu edilebilecek nitelikte olmayan işleme karşı açılan davanın esası incelenerek verilen temyize konu Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle, Ankara 6. İdare Mahkemesince verilen 31.3.2003 günlü, E:2002/1742, K:2003/496 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasayla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 26.05.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Danıştay Beşinci Dairesi E:2002/685, K:2002/4205
- Devlet Memurları Kanunu 12. Madde
- Kişisel Sorumluluk ve Zarar
Davacının, idareyi zarara uğrattığı gerekçesiyle 5.951.865.000.-lirayı Defterdarlığa yatırmasının istenilmesine ilişkin 18.12.2000 günlü işlemin; Milli Eğitim Müdür vekili olarak görev yapmakta olan davacının, yüksek öğrenimli olmayan halen öğrenci durumundaki kişilere ücretli ders görevi emrini imzalamak suretiyle ücretli ders görevi verilmesine sebep olduğu, “yüksek öğrenimli olmayan” kişilere ders görevi verilmesinin Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan düzenlemelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu kişilere ödenen 5.951,865.000.- liranın müteselsil davacıdan tahsil edilmesine (Defterdarlığa yatırılmasına) ilişkin olarak tesis edilen 18.12.2000 tarih ve 763 nolu … Valiliği … İdare Kurulu Müdürlüğü işleminin dava konusu edildiği; 657 sayılı Yasanın 12. maddesi uyarınca idarelerin görevlilerce verilen zararı sulh yoluyla veya hükmen tahsil yolu haricinde; kanunda belirtilen rakamın üzerindeki bir miktar için bu paranın ödenmesi yönünde doğrudan bir işlem tesis etme veya söz konusu zararı veya idarece zarar kabul edilen miktarını tahsil etme olanağı bulunmadığı; dava konusu olayda; kanunda ve yönetmelikte yer alan en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısından fazla olan bir miktar için (5.951.865.000 lira) doğrudan tahsil yoluna gitme imkanı bulunmamakta olup, sulh yoluyla veya bu konudaki genel hükümlere göre olduğu varsayılan zararın tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, doğrudan defterdarlığa ödenmesi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde yasaya uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptali yolunda Konya İdare Mahkemesince verilen 14.11.2001 günlü, E:2001/924, K:2001/1591 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Konya İdare Mahkemesince verilen 14.11.2001 günlü, E: 2001/924, K: 2001/1591 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı idare üzerinde bırakılmasına, 05.11.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Danıştay Beşinci Dairesi E:1998/3668, K:1999/287
- Devlet Memurları Kanunu 12. Madde
- Kişisel Sorumluluk ve Zarar
Konuya ilişkin düzenlemeler yapan yasalarda ve yönetmelikte, sorumluluğu saptanan görevlilerin sorumluluklarının hangi yaptırımı içerdiği ve ortada bir devlet zararı söz konusu ise bu zararın kendilerinden nasıl tahsil edileceği konusunda özel bir kural Devlet Memurları Kanununun 12. maddesi çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Dava konusu edilen işlemde yer alan tebliğ işlemini zamanında yapmamak eylemi nedeniyle sebebiyet verdiği zararın ödenmesi, aksi halde alacağın cebren tahsili cihetine gidileceği yolundaki ifadenin zararın davacı tarafından rızaen bir ay içinde ödenmediği takdirde genel hükümler uygulanmak suretiyle tahsili cihetine gidileceği anlamını içerdiği ve bu haliyle de davaya konu edilen işlemin icrai nitelik (uygulanması zorunlu) taşımadığı ortadadır.
Açıklanan nedenlerle İstanbul 4. İdare Mahkemesince verilen 30.6.1998 günlü, E:1998/201, K:1998/693 sayılı karar sonucu itibariyle hukuka uygun bulunduğundan temyiz isteminin reddi anılan kararın onanmasına temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 11.02.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.