Delil tespiti davası, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 400-406 maddeleri arasında “geçici hukuki koruma tedbirleri” olarak düzenlenmiştir. Delil tespiti davası, ileride açılacak bir davada kullanılacak olan bir davaya henüz sunulmamış olan delillerin kaybolmasının veya ispat gücünün azalmasını önlemek amacıyla delillerin güvence altına alınmasını sağlayan geçici hukuki tedbirdir. Bu niteliği ile delil tespiti bir dava olmayıp ilgili olduğu davaya bağlı usulü bir işlemdir. Delil tespiti davasında:
- Taraflar dinlenebilir.
- Tanıklar dinlenilebilir.
- Keşif yapılabilir.
- Bilirkişi raporu tanzim ettirilebilir.
- İlgili kişi ve kurumlara müzekkere yazılabilir ve bunlarla beraber delillerin elde edilmesi sağlanabilir.
- Delillerin elde edilmesi ve elde edilen delillerin muhafaza altına alınması için diğer gerekli tedbirler alınabilir.
Delil tespiti ileride açılacak veya açılmış olan bir davayla ilgili delilerin bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp güvence altına alınmasını sağlamak amacıyla kabul edilmiş bir kurumdur. Delil tespiti hukukî niteliği itibarıyla bir dava olmayıp geçici hukukî himaye tedbiridir. Bundan dolayı delil tespiti talebinde bulunulması ile zamanaşımı kesilmez. Delil tespitinin konusunu maddî vakıalar oluşturur. Mahkemeler kendiliğinden delil tespiti yapamaz; bunun için taraflardan birinin talebine ihtiyaç vardır. Delil tespiti kararı, nihai karar olmadığından kanun yoluna götürülemez. Fakat karşı taraf, delil tespiti kararına, delil tespiti şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle itiraz edebilir. Bu itiraz, delil tespiti kararını vermiş olan mahkeme tarafından incelenip karara bağlanır.
Delil Tespiti Davası Nedir?
Delil tespiti, ileride açılacak veya açılmış olan bir dava ile ilgili delilin, bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp emniyet güvence altına alınmasını sağlamak için kabul edilen geçici bir hukuki koruma müessesesidir. Delil tespiti aslında bir dava olmayıp, deliller hakkında geçici bir hukuki korumadır; genel olarak bir çeşit ihtiyari tedbirdir. Ancak ihtiyari tedbirde, dava konusu olan malın veya hakkın güvence altına alınması için o mal veya hakka tedbir konulduğu halde delil tespitinde, davanın karara bağlanmasına yardımcı olacak delilin kaybolmasını önlemek için tedbir alınmaktadır; delil, önceden tespit edilmektedir.
Delil tespiti talebi, uygulamada dava olarak söylense de aslında dava olmayıp aksine ilişkin olduğu açılmış veya açılacak davaya bağlı bir işlemdir. Delil tespiti, ayrı bir dava konusu da olamaz. Çünkü delil tespitinin konusu, maddi vakıalar olup maddi vakıalar ise yalnız başına tespit davasına konu yapılamaz. Delil tespiti, tespit davasından da farklı özellikler taşımaktadır. Delil tespiti, geçici hukuki koruma olduğu halde; tespit davası kesin hukuki koruma sağlamaktadır. Bu nedenle, delil tespiti yoluna bir tespit davasının ispatına yarayacak delil tespiti için de başvurulabilir. Tespit davasının konusu sadece hukuki ilişkiler olduğu halde, delil tespitinin konusu maddi vakıalardır.
Delil Tespiti Davası İçin Gerekli Şartlar Nelerdir?
Delil tespiti yoluna, henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açılması söz konusu olacak davada başvurulacak deliller için başvurulabilir. HMK m.400 “Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.” şeklindedir. Yani delil tespiti, dava açılmadan önce de sonra da istenebilir. Özellikle dava açıldıktan sonra, ancak kendisine inceleme sırası gelmemiş olan delillerin tespiti istenebilir. Dava açılmasından önce ise, ileride açılacak olan davada ileri sürülecek hususların (vakıaların) ispatı amacıyla tanık ifadesinin alınması, keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması gibi işlemlerin yapılması delil tespiti ile mümkün olur. Buna göre, her türlü delilin tespiti istenebilir. Ancak, tespiti istenen deliller, ileride açılacağı bildirilen veya açılmış olan dava ile ilgili olmalıdır. Bu nedenle, dava açmadan önce delil tespiti isteyen kişi, delil tespiti talebinde, ileride açacağı davayı somut olarak belirtmelidir. Tespit talebi içinin aranan şartlar;
- İnceleme sırası gelmemiş olan deliller olmalı
- Delil tespitinde hukuki yarar bulunmalı
- Ortada çekişmeli bir vakıa bulunmalıdır.
Delil tespiti isteyenin, delilin önceden (sırası gelmeden) tespit edilmesinde “hukuki yararı” bulunmalıdır. HMK m.400/2 “Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.” şeklindedir. Buna örnek olarak ileride davada tanık olarak dinlenecek kişinin ağır hasta olması ve yakında öleceğinden korkulmakta ya da uzun bir yolculuğa çıkmak üzere bulunması veya zamanla karşı tarafın etkisinde kalarak bildiğini söylemeyeceği veya yanlış söyleyeceğinden korkulan hallerde, o kişinin ifadesinin şimdiden tespit edilmesinde hukuki yarar vardır. Bu kişi, henüz tanık dinleme aşaması gelmediği halde, delil tespiti yolu ile (mahkemece) daha önce dinlenir; ileride davada delillerin incelenmesine sıra gelince, tanığın (önceden tespit edilen) bu ifadesi, delil olarak değerlendirilir. Bir başka örnek olarak trafik kazasında hasara uğrayan bir otomobilin durumunun (hasarın) şimdiden tespit edilmesinde hukuki yarar vardır. Çünkü otomobil tamir edildikten sonra dava sırasında bu hasarın tespiti çok güç ve belki de imkansız olabilir.
Delil Tespiti Talebi Nasıl Yapılır?
HMK m.402/1 de “Delil tespiti talebi dilekçeyle yapılır. Dilekçede tespiti istenen vakıa, tanıklara veya bilirkişilere sorulması istenen sorular, delillerin kaybolacağı veya gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepler ile aleyhine delil tespiti istenen kişinin ad, soyad ve adresi yer alır. Tespit talebinde bulunan, durum ve koşulların imkân vermemesi nedeniyle, aleyhine tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi geçerli sayılır. “ hükmü mevcuttur. Delil tespit dilekçesi, kural olarak üç nüsha olarak verilir. Bunlardan birincisi mahkemeye kalır, ikincisi karşı tarafa gönderilir, üçüncüsü de varsa bilirkişiye verilir. Dava açılmadan önce delil tespiti isteyenden, başvurma harcı ve karar harcı peşin olarak alınır. (HMK m.402/2)
Davacı, aynı dilekçe ile hem delil tespiti isteyebilir hem de esas hakkındaki davasını açabilir. Bu halde, davacıdan yalnız bir (tek) başvurma harcı alınır. Delil tespiti isteyen, tespit için gerekli giderleri peşin olarak mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Bu giderler, ileride açılacak olan davanın yargılama giderlerine dahildir. Mahkeme tarafından tespit edilen tespit giderleri, avans olarak mahkeme veznesine yatırılmadıkça, sonraki işlemler yapılmaz. Delil tespiti isteyenin, mahkemeye delil tespiti şartlarının varlığı hakkında delil ( delil tespiti talebini haklı kılan sebepleri) göstermesi gerekir. Fakat buradaki ispat tam bir ispat değildir. Mahkemenin, delil tespiti şartlarının mevcut olduğuna kanaat getirmesi yeterlidir. Mahkeme, delil tespiti talebini yerinde görürse delilin tespitine karar verir. Delil tespiti kararına, tarafların kimlikleri ve adresleri, tespitine karar verilen deliller, vakıalar, dinlenecek olan tanıkların ve bilirkişilerin isimleri ve onlardan sorulacak hususlar yazılmalıdır.
Delil Tespiti Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme Neresidir?
HMK m.401’ de dava açılmadan önce talep edilecek delil tespitinde yetkili ve görevli mahkeme; esas davaya bakacak olan mahkeme veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenecek kişinin oturduğu yer sulh hukuk mahkemesinin olduğu düzenlenmiştir. Hükmün devamında “Noterlerin, 18/01/1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu uyarınca yapacağı vakıa tespitine ilişkin hükümler saklıdır. Esas hakkında açılan davada, delil tespiti yapan mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğu ileri sürülemez.” yer almaktadır. Burada esas davaya bakan mahkeme tarafından yapılan delil tespitinde görev ve yetki itirazında bulunulmayacağı düzenlenmiştir.
Dava açıldıktan sonra delil tespiti için yetkili ve görevli mahkemenin neresi olduğuna ilişkin TBK m.401/4’ de “Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.” hükmü konulmuştur. Davaya bakan mahkemeden başka bir mahkeme, o davaya ilişkin delil tespiti için yetkili ve görevli değildir. Bu sebeple dava açıldıktan sonra, davaya bakan mahkemeden başka bir mahkeme, o davaya ilişkin delillerin tespitine karar veremez ve delil tespiti yapamaz; yaparsa, böyle bir delil tespiti geçersizdir. Davaya bakan mahkeme tarafından tespitine karar verilen delil, davaya bakan mahkemenin yargı çevresi dışında ise, davaya bakan mahkeme, o delilin tespiti (örneğin tanığın ifadesinin alınması) için o delilin (tanığın) bulunduğu yer mahkemesinden istinabe eder.
Delil Tespiti Davasının Usulü Nedir?
Delil tespiti davasının taraflarına bakıldığında davacı taraf “ tespit talep eden “ olup davalı taraf “ aleyhine delil tespiti istenen “dir. Delil tespiti, kural olarak karşı tarafta hazır olduğu halde ( her iki tarafın huzurunda ) yapılır. Fakat karşı taraf, usulüne uygun biçimde davet edildiği halde gelmezse delil tespiti yokluğunda yapılır. Delil tespiti isteyen tarafın haklarını korumak için “zorunluluk varsa veya acele hallerde” istisnai olarak mahkeme, karşı tarafa tebligat yapmadan yokluğunda delil tespiti yapabilir. (HMK m.403) Örneğin, keşif yapılacağını öğrenen karşı tarafın çekişmeli şeyin durumunu değiştirmesinden korkuluyor veya tespit edilecek şeyin olduğu gibi uzun süre bekletilmesi mümkün değilse, karşı tarafa tebligat yapılmadan delil tespiti yapabilir. Delil tespitinin karşı tarafın yokluğuna yapılmış olması halinde de mahkeme, delil tespiti dilekçesini, tespit kararını, tespit tutanağını ve varsa bilirkişi raporunun bir örneğini kendiliğinden ve derhal, karşı tarafa tebliğ etmek zorundadır. Aksi halde, karşı tarafa tebliğ edilmemiş olan delil tespiti tutanağı, davada delil olarak kullanılamaz. Karşı taraf, tebliğden itibaren bir hafta içinde delil tespiti kararına ve yapılan tespite itiraz edebilir.(HMK m.403)
Deliller, mahkemece her delil hakkında geçerli olan usul hükümlerine göre tespit edilir. HMK m.404’ de bu husus “Tespiti istenen vakıanın hangi delille tespit edileceğine karar verilmişse, bu kararın yerine getirilmesinde o delilin toplanmasına ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü ile yer almaktadır. Ayrıca adli tatil veya resmi tatil gün ve saatlerinde de delil tespiti yapılabilir. Delil tespiti ayrı bir dava olmayıp, ilişkin olduğu açılacak veya açılmış olan davaya bağlı bir işlem olduğundan, delil tespiti dosyası esas dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Bu husus HMK m.405’ de “Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir “ şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayıldığından delil tespiti giderleri de asıl davanın yargılama giderlerine dahildir. Bu nedenle istenmemiş dahi olsa, mahkeme diğer yargılama giderleri gibi, delil tespiti giderlerini de kendiliğinden hüküm altına almak zorundadır.
Delil Tespiti Davası Sonucunda Verilen Karara İtiraz Süreci Nasıl Olur?
Delil tespiti kararı, nihai karar olmadığından kanun yoluna götürülemez. Fakat karşı taraf, delil tespit kararına, delil tespiti şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle tebliğden itibaren bir hafta içinde itiraz edebilir. (HMK m.403) Bu itiraz, delil tespiti kararını vermiş olan hakim tarafından incelenip karara bağlanır. Mahkeme delil tespiti talebini yerinde görmezse, yani delil tespiti şartlarının bulunmadığı kanısına varırsa, delil tespiti talebinin reddine karar verir. Bu ret kararı da kanun yoluna götürülemez. Ancak, aynı taraf durum ve şartların değiştiğini bildirerek yeniden delil tespiti talebinde bulunabilir.
Mahkemenin delil tespiti kararının bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Kararda ayrıca, delil tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin yapılması sırasında karşı tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave sorunların bir hafta içinde bildirilmesi istenir. (HMK m.402) Ayrıca tespitin yapılmasından sonra, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği de mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur.
Delil Tespiti Davası Yargıtay Kararları
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2012/7698 K. 2013/140 T. 16.01.2013 kararında;
Talep 07.05.2012 tarihli olup o tarihte yürürlükte bulunan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76. maddesi hükmünce maddi vakıalar ileri sürmek taraflara, hukuki vasıflandırma hakime ait olduğundan davacının talebi 1086 Sayılı HUMK’nın 368. ve devamı maddelerinde düzenlenen delillerin tespiti istemi niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. Delil tespiti davalarında da mahkemenin gerekirse tarafları dinleyip keşif ve bilirkişi incelemesi yaptıktan sonra raporu alıp muhafaza ederek tespit işlemini sonuçlandırması gerekir. Delil tespiti davası sonucunda eda davası varmışcasına taraflara, hak tanıyacak ya da borç altına sokacak hüküm kurulması mümkün olmadığı gibi kesin hüküm teşkil edecek şekilde tespit edilen delillerin karar bölümünde gösterilmesine gerek bulunmamaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2012/15957 K. 2013/7717 T. 21.03.2013 kararında
Bilindiği ve 6100 sayılı HMK’nun 106/1 maddesinde düzenlendiği üzere tespit davası, “…mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi… ” için açılan bir dava türüdür. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında, maddi vakıaların tespitinin tek başına tespit davasının konusunu oluşturamayacağı hüküm altına alınmıştır. Böylece maddi vakıalara ilişkin tespitlerin tespit davasının değil delil tespiti davasının konusunu oluşturacağı kuşkusuzdur. O halde; tespit davası açılabilmesi için temel kural olarak; davacının “bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı” bulunması koşulu aranmaktadır. Hal böyle olunca; davacının tespit davası açmasında hukuki yarar bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken talebin kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2015/6740 K. 2015/9194 T. 25.06.2015 kararında
Talep, delil tespitine ilişkindir. HMUK’nun 373. maddesine göre delillerin tespiti hakkında sebkeden itirazlar delilleri tespit eden hakim tarafından hallonulur. Delil tespiti talepleri üzerine verilen kararlara karşı temyiz yolu açık olmayıp yukarıdaki madde hükmü gereğince ilgili mahkemesine itiraz edilebilir. Bu nedenle temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.