Ceza Muhakemesi Kanunu 36. Madde
Tebligat ve Yazışma Usulü
- Mahkeme başkanı veya hakim, her türlü tebligatı, tüm gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri veya kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili yazışmaları yapar.
- İnfaz edilecek kararlar, Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 36. Madde Gerekçesi
1412 sayılı Kanunun 34. maddesinde tebligat işlerinin Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılacağı hükme bağlanmışken, bu maddeyle, mahkeme ile ilgili tebligat işlerinin doğrudan doğruya mahkeme tarafından yapılması kabul edilerek, adaletin işleyişi hızlandırılmıştır. Genel olarak bütün hakimlere verilen bu yetki, elbette ki, sulh ceza hâkimini de kapsamaktadır.
İnfaz edilecek kararlar ise, Cumhuriyet savcılığına verilecek ve Cumhuriyet savcısı bu görevini yerine getirmek üzere gerekli bütün tedbirleri alacaktır. Ancak maddenin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere, duruşma düzeninin sağlanması yönünden bütün tedbirlere ilişkin kararlar doğrudan mahkeme başkanı veya ha
kim tarafından alınacak ve bu hususla ilgili tedbirler de onlar tarafından yerine getirilecektir.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:

ceza muhakemesi kanunu 36 madde cmk
Ceza Muhakemesi Kanunu 36. Madde Tebligat ve Yazışma Usulü Emsal Kararlar
Yargıtay 8. Ceza Dairesi E: 2013/24469, K: 2013/ 6681
- Ceza Muhakemesi Kanunu 36. Madde
- Tebligat ve Yazışma Usulü
Hazırlık soruşturması sırasında görevlendirilen müdafinin görevinin res’en kovuşturma aşamasında devam etmeyeceği, sanığın talebi olması halinde mahkemece tekrar müdafi görevlendirilmesi gerektiği, sanığın savunmasının tespit edildiği, duruşma tutanağında da kendisinin yapacağını belirttiği gözetilmeden, dosyada vekaletnamesi görevlendirme yoluyla da sanığı temsil yetkisi bulunmayan avukata kararın tebliğ edildiği, sanık E.Ö ‘e gerekçeli kararın tebliğ edilmediği ve bu nedenle kesinleşmediği anlaşılmakla: gerekçeli kararın, başvurulacak kanun yolu, süresi, mercii ve şeklini gösterir açıklamalı tebligat ile ve temyiz dilekçesi de eklenerek usulüne uygun olarak sanığa tebliğ edilip, buna ait belge ve sunarsa temyiz dilekçesi de eklenerek iadesi için mahalline… Karar verilmiştir.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E: 2006/1650, K: 2006/1664
- Ceza Muhakemesi Kanunu 36. Madde
- Tebligat ve Yazışma Usulü
Sanığın yokluğunda verilen mahkûmiyet hükmünü içeren tebligatın “Muhatap ad este kamet ettiği halde çıkış merciinin isteği üzerine Tebligat Kanunu’nun 35, maddesi gereğince” tebliğ edildiğinin anlaşılması karşısında; mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından bildirilen en son adrese doğrudan Tebligat Kanunu’nun 35. gereğince tebliğ edilmesi usulsüz olduğu gibi; tebliğ tarihinde adreste ikamet ettiği belirtilen muhataba anılan madde uyarınca tebligat yapılması da usule aykırı olup, ayni Kanun’un 32. maddesi gereğince sanık tarafından sunulan 04.11.2003 tarihli temyiz dilekçesinin yasal stresinde olduğunun kabulünde yasal zorunluluk bulunduğu nazara alınarak yapılan temyiz incelemesinde; Sanık isminin karar yerinde yanlış gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak kabul edilmiştir.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi E: 2013/11063, K: 2013/9389
- Ceza Muhakemesi Kanunu 36. Madde
- Tebligat ve Yazışma Usulü
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma kesin olan ya da temyiz edilmeden kesinleşen hükümlere karşı başvurulan olağanüstü bir yasa yoludur. Henüz kesinleşmeyen kararın yasa yararına incelenmesi olanaksızdır.
İncelenen dosya içeriğine göre; yokluğundan verilen hükmün, meşruhatlı davetiye ile duruşmaya çağrılıp, 5271 sayılı CMK’nın 234. maddesi uyarınca duruşmadan haberdar edilme hakkı bulunan ve suçtan zarar gören Arnavut köy Belediye Başkanlığına tebliğ edilmediği belirlenmekle, hükmün henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Gaziosmanpaşa 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.12.2012 gün ve 2012/63 Esas, 2012/711 sayılı kararı henüz kesinleşmediğinden, kanun yararına bozma isteminin 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca bu aşamada reddıne, oyçokluğu ile karar verildi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E:2015/1080, K:2019/637
- Ceza Muhakemesi Kanunu 36. Madde
- Tebligat ve Yazışma Usulü
CMK’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; “Mahkeme başkanı veya hâkim, her türlü tebligatı, tüm gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri veya kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili yazışmaları yapar.”, aynı Kanun’un 37. maddesinde ise “(1) Tebligat, bu Kanunda belirtilen özel hükümler saklı kalmak koşuluyla, ilgili kanunda belirtilen hükümlere göre yapılır.
(2) Uluslararası antlaşmalar, yazılı belgelerin doğrudan doğruya postayla veya diğer iletişim araçlarıyla gönderilmesini kabul ettiğinde; yurt dışına yapılan tebligat, iadeli taahhütlü posta veya diğer iletişim araçları ile gerçekleştirilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Öte yandan yurt dışındaki Türk vatandaşı olmayanlara nasıl tebligat yapılacağı da 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25. maddesinde; “Yabancı memlekette tebliğ o memleketin salahiyetli makamı vasıtasıyla yapılır. Bunun için anlaşma veya o memleket kanunları müsait ise, o yerdeki Türkiye siyasi memuru veya konsolosu tebligat yapılmasını salahiyetli makamdan ister.
Yabancı memleketlerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evrak, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu vekalet vasıtasıyla Dışişleri Bakanlığına, oradan da memuriyet havzası nazarı itibara alınarak ilgili Türkiye Elçiliğine veya Konsolosluğuna gönderilir. Şu kadar ki, Dışişleri Bakanlığının aracılığına lüzum görülmeyen hallerde tebligat evrakı, ilgili Bakanlıkça doğrudan doğruya o yerdeki Türkiye Büyükelçiliğine veya Başkonsolosluğuna gönderilebilir.” şeklinde belirlenmiştir. Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
29.12.2010 tarihinde saat 01.45 sıralarında tanık … ile birlikte sanığın işlettiği otele gelen …’nın pasaportunun olay yerinde çıkan tartışmada sanık tarafından yırtılması nedeniyle resmî belgeyi bozma suçundan açılan kamu davasında, soruşturma evresinde kollukta şikâyetçi sıfatıyla ifadesi alınırken ikamet adresi olarak “Senaki/Gürcistan” adresini bildiren …’ya kovuşturma evresinde, şikâyetçi sıfatıyla duruşmaya davet için Ardahan ilindeki … Otel’e tebligat çıkartıldığı, ancak adı geçenin adreste tanınmadığı şerhi yazılarak tebligatın mercisine iade edilmesine rağmen Yerel Mahkemece suça konu pasaport sahibi … yönünden adres araştırması yapılmadığı gibi yargılama sonunda gerekçeli kararın adı geçene tebliğ de edilmediği anlaşılmakla, katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören …’nın davadan haberdar edilmesi zorunluluğunun bulunduğu, bu zorunluluğun hüküm verilinceye kadar yerine getirilmemesi durumunda ise CMK’nın 260. maddesi uyarınca kanun yollarına başvurma hakkı bulunan adı geçen şahsa aynı Kanun’un 35/2. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerektiği, ancak somut olayda sözü edilen kanuni imkânların tanınmadığı anlaşıldığından, yargılamanın başında davadan haberdar edilmesi gereken, temyiz aşamasına kadar bu hakkı kullandırılmayan ve haklarını korumanın başka bir yolu da bulunmayan adı geçen şahsın, kanundan kaynaklanan hakkını kullanabilmesi amacıyla Özel Dairece öncelikle tevdi kararı verilmek suretiyle, suçtan zarar görenin yurt dışına çıkıp çıkmadığı araştırılıp yurt dışına çıktığının tespiti hâlinde CMK’nın 37. maddesinin ikinci fıkrası gereğince Gürcistan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında doğrudan doğruya posta yoluyla tebliğ yapma imkânının araştırılması, böyle bir imkânın bulunmaması durumunda ise 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25. maddesi gereğince gerekçeli kararın ilgili bakanlıklar aracılığıyla tebliği sağlanarak yedi günlük temyiz süresinin başlatılması, kararın suçtan zarar gören tarafından temyiz edilmemesi durumunda temyiz davasının sadece Cumhuriyet savcısı ve sanığın temyiziyle sınırlı olarak sonuçlandırılması; suçtan zarar gören tarafından temyiz edilmesi durumunda ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenmesi sağlanıp temyiz istemlerinin birlikte ve tek seferde incelenerek temyiz davasının sonuçlandırılması gerekmektedir. Ancak bu aşamada …’nın sanık hakkında açılan kamu davasından haberdar edilmemesi suretiyle katılma ve diğer haklarını kullanma imkânının kısıtlandığı gerekçesiyle bozma kararı verilmesi mümkün görülmemiştir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E:2017/619, K:2018/674
- Ceza Muhakemesi Kanunu 36. Madde
- Tebligat ve Yazışma Usulü
CMK’nın 36. maddesinin birinci fıkrasına göre; “Mahkeme başkanı veya hâkim, her türlü tebligatı, tüm gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri veya kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili yazışmaları yapar.” Aynı Kanun’un 37. maddesinde ise tebligat usullerine değinilmiş;
“(1) Tebligat, bu Kanunda belirtilen özel hükümler saklı kalmak koşuluyla, ilgili kanunda belirtilen hükümlere göre yapılır.
(2) Uluslararası antlaşmalar, yazılı belgelerin doğrudan doğruya postayla veya diğer iletişim araçlarıyla gönderilmesini kabul ettiğinde; yurt dışına yapılan tebligat, iadeli taahhütlü posta veya diğer iletişim araçları ile gerçekleştirilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Öte yandan yurt dışındaki Türk vatandaşı olmayanlara nasıl tebligat yapılacağı da 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25.maddesinde “Yabancı memlekette tebliğ o memleketin salahiyetli makamı vasıtasıyla yapılır. Bunun için anlaşma veya o memleket kanunları müsait ise, o yerdeki Türkiye siyasi memuru veya konsolosu tebligat yapılmasını salahiyetli makamdan ister.
Yabancı memleketlerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evrak, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu vekalet vasıtasıyla Dışişleri Bakanlığına, oradan da memuriyet havzası nazarı itibara alınarak ilgili Türkiye Elçiliğine veya Konsolosluğuna gönderilir.
Şu kadar ki, Dışişleri Bakanlığının aracılığına lüzum görülmeyen hallerde tebligat evrakı, ilgili Bakanlıkça doğrudan doğruya o yerdeki Türkiye Büyükelçiliğine veya Başkonsolosluğuna gönderilebilir.” şeklinde belirlenmiştir. Görüldüğü gibi temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı bulunanların kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmelerinin sağlanması kanuni bir mecburiyet olup, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kararların Açıklanması ve Tebliği” başlıklı 35. Maddesinin
2.fıkrasında; “koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerince tereddüte mahal bırakmayacak şekilde sürdürülen uygulamalara göre; yoklukta kurulan hükmün temyiz hakkı olanlara usulüne uygun tebliğ edilmediği hâllerde temyiz süresi işlemeye başlamayacağından, öğrenme üzerine verilen temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu kabul edilmektedir. Temyiz etme ihtimali tüketilmeden temyiz incelemesi yapılamayacağı, inceleme yapılıp onama kararı verilmesi hâlinde temyiz edilme ihtimali bulunduğundan hükmün kesinleşmesinden söz edilemeyeceği, onama kararının kendisine bağlanan hukuki sonucu doğuramayacağı, bu hâliyle de hukuki değer ifade etmeyeceği gözetilmelidir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Irak vatandaşı olan şikâyetçiler….. …… ile …………’in şikâyetçi sıfatıyla sadece kollukta ifadelerinin alındığı, kovuşturma evresinde yurt dışına çıkıp çıkmadıklarının tespiti için müzekkere yazılmasına rağmen bu ara karardan zımnen dönülerek inceleme dışı sanık … hakkında beraat, sanıklar … ile … hakkında mahkûmiyet kararı verildiği ve gerekçeli kararın, yurt dışı adresleri ile pasaport suretleri dosya içerisinde bulunan şikâyetçilere tebliğ edilmediği anlaşılmakla; Anayasa ile güvence altına alınan hak arama hürriyetinin sağlanması amacına uygun olarak CMK’nın 234/1. maddesi uyarınca, sanıklar hakkında açılan kamu davasına katılma hakkı bulunan….. …… ile …………’in şikâyetçi olarak davadan haberdar edilmeleri zorunluluğunun bulunduğu, bu zorunluluğun hüküm verilinceye kadar yerine getirilmemesi durumunda ise CMK’nın 260. maddesi uyarınca kanun yollarına başvurma hakkı bulunan şikâyetçilere gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerektiği, ancak somut olayda adı geçen mağdurlara bu kanuni imkânların tanınmadığı anlaşıldığından, yargılamanın başında davadan haberdar edilmesi gereken, temyiz aşamasına kadar bu hakları kullandırılmayan ve haklarını korumanın başka bir yolu da bulunmayan şikâyetçilerin kamu davasına katılma imkânını kullanabilmeleri amacıyla Özel Dairece öncelikle tevdi kararı verilmek suretiyle, şikâyetçilerin yurt dışına çıkıp çıkmadıkları araştırılıp, yurt dışına çıktıklarının tespiti hâlinde CMK’nın 37. maddesinin ikinci fıkrası gereğince Irak Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında doğrudan doğruya posta yoluyla tebliğ yapma imkânının araştırılması, böyle bir imkânın bulunmaması durumunda ise 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25. maddesi gereğince gerekçeli kararın ilgili bakanlıklar aracılığıyla tebliğinin sağlanarak yedi günlük temyiz süresinin başlatılması, kararın şikâyetçiler tarafından temyiz edilmemesi durumunda temyiz davasının sadece sanıklar müdafileri ile sanık …’nin temyiziyle sınırlı olarak sonuçlandırılması; kararın şikâyetçiler tarafından temyiz edilmesi durumunda ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenmesi sağlanıp, CMK’nın 260. maddesi uyarınca şikâyetçi veya şikâyetçilerin davaya katılan olarak kabulüne karar verildikten sonra temyiz istemlerinin birlikte incelenerek temyiz davasının sonuçlandırılması gerekmektedir. Ancak bu aşamada şikâyetçilerin sanıklar hakkında açılan kamu davasından haberdar edilmemeleri suretiyle katılma ve diğer haklarını kullanma imkânının kısıtlandığı kabul edilmelidir. Bu nedenle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.